TÜRKİYE’DE SİYASETİN BÜROKRASİ ÜZERİNDEKİ ETKİSİ: SİYASALLAŞMA BÖLÜM 2
Bürokrasi, siyaset, üst düzey yönetici, siyasallaşma, Gülise GÖKÇE, Ali ŞAHİN, Erhan ÖRSELLİ,
4. Siyasallaşma
Bürokrasinin siyasallaşması, demokratik toplumlar için geçerli bir olgudur. Otoriter ya da totaliter rejimlerde idarenin siyasallaşması söz konusu değildir. Çünkü komünist-nasyonel sosyalist ve faşist rejimlerde parti ile devlet birdir (Merikoski, 1971: 170). Bu rejimlerde bürokrasi-siyasal güç bütünleşmesi dolaysız ve kesindir. Ancak buna karşılık çok partili rejimlerde değişik bir devlet anlayışı egemendir, yani devletin her eylemi siyasidir. Dimack’ın ifadesiyle, “idare kuvvetle arzu edilse bile, siyasetten arınmış bir hale getirilmesi mümkün değildir”
(Güven, 1976: 54).
Kurumsal kimliğini tamamlamış fakat siyasal sistemleri aşırı boyutlara varmış toplumlarda, hemen her şey siyasallaşmıştır. Hızla siyasallaşan kuruluşların başında da genellikle kamu kurumları gelmektedir (Oktay, 1983: 206). Bunun en önemli sebebi ise, kamu yönetiminin siyasal organın almış olduğu kararları uygulaması ve ona karşı sorumlu olmasıdır (Genç, 1998: 15). Başka bir ifadeyle, kamu yönetimi siyasal sistemin yürütmeye ilişkin kolunu oluşturmaktadır. (Eryılmaz, 1995: 30).
Bu kurumlar giderek daha fazla oranlarda kendi alanlarından taşarak genel siyasete karışmaktadırlar. Özellikle kamu yönetiminin üst kademesinde görev yapan üst düzey yöneticiler, diğer kamu kurumlarıyla ve yasama organıyla ilişkiler kurup işlerin ussal biçimde yürütülmesinden sorumlu oldukları için yönetim ve siyaset arasında bir ayrım yapmak bu bağlamda zorlaşmaktadır (Cem, 1976: 26).
Ülkemizde bürokrasinin siyasallaşması iş başına gelen hükümetlerin izlediği kamu personel politikalarında somutlaşmaktadır (Çulpan, 1980: 39).
Ülkemizde bürokrasinin siyasallaşması iş başına gelen hükümetlerin izlediği kamu personel politikalarında somutlaşmaktadır (Çulpan, 1980: 39).
Merikoski ülkemizdeki siyasallaşmanın “siyasi atamalar ve kamu görevlilerinin siyasal faaliyetleri” şeklinde farklı iki boyutunun olduğunu ileri sürmektedir. Kamu görevlilerinin siyasal faaliyetleri ve sınırları anayasal olarak düzenlendiği için bu konuya değinilmeden siyasallaşmanın en önemli boyutu olan siyasi atamalar konusu üzerinde yoğunlaşılacaktır. Merikoski “idarenin siyasallaşması” adlı çalışmasında siyasal atamaların sebeplerini şu şekilde sıralamaktadır
(Merikoski, 1971: 170-171):
• Parti üyesini ya da parti sempatizanını mükafatlandırmak,
• Resmi mesai dışında parti faaliyetlerine aktif olarak katılabilecek bir kimsenin böyle bir mevkie getirilme avantajını elde etme,
• Parti vasıtasıyla bir kadroya getirilen bir kimsenin duyması gereken şükran borcundan yararlanmak, böylece kişinin getirildiği
mevkinin imkanlarını parti için seferber etmesini sağlayabilmek,
• Parti çevresinde rahatsız edici kabul edilen kişilerden kurtulmak için bunlara cazip makamlar teklif etmek ve o çevreden
uzaklaşmasını sağlamak,
• Genç, enerjik ve iddialı kimseleri parti saflarına çekmek ve onlardan parti çalışmalarında yararlanmak.
Bu bağlamda ülkemizdeki seçim çalışmaları dönemlerinde siyasi partilerin ülke çapında isim yapmış bürokratları kendi partilerinden milletvekili adayı olarak gösterme yarışı, buna örnek olarak vermek mümkündür.
Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, Türkiye’de idare-siyaset ilişkisinin yoğun olduğu alanlar, siyasetçilerin yandaşlarını işe sokma veya işte yükseltme ya da görev yerlerini değiştirme konularıyla, il ve ilçeye, kasabaya ve köye götürülecek yatırımlar ve plan-program dışı, mevzuat dışı isteklerdir (Peker ve Aytürk, 2000: 224). Bu da siyasilerin oy maksimizasyonunu gerçekleştirmek için çalıştıklarını (Sakal, 1998: 224) göstermektedir. Teknik bir ifadeyle siyasiler “oy ticareti” yapmaktadırlar. Oy ticareti yaklaşımına göre, hükümetler halkın
gerçekten istediğinden daha fazla mal ve hizmeti vatandaşa sunmaktadırlar (Gökçe ve diğerleri, 2002: 211). “Oy ver hizmet al” anlayışı da bu doğrultu da değerlendirilmelidir.
gerçekten istediğinden daha fazla mal ve hizmeti vatandaşa sunmaktadırlar (Gökçe ve diğerleri, 2002: 211). “Oy ver hizmet al” anlayışı da bu doğrultu da değerlendirilmelidir.
Daha önce de ifade edildiği gibi siyasa saptama, karar verme sürecinin niteliği, kamu yöneticisini üst düzeylere çıktıkça siyasal bir kişi durumuna getirmektedir. Siyasal iktidarlar bunun bilincinde oldukları için yasal yetki olarak “ilk dört dereceye yükselme” ve “istisnai memurluk” kurumlarını etkin bir şekilde kullanarak kendi plan ve programlarını gerçekleştirirken uyumlu çalışacağını düşündüğü kimseleri bu kadrolara getirmektedir. Bu yasal kurumlara ilave olarak kamu yönetimi reform tasarısında “parti bürokratlığı” yönünde bir düzenlemeye gidilmek istenmektedir. Kutlu’ya göre parti bürokratlığı ilk dört kademeyle sınırlı kalmayacak, parti bürokratları olarak atanan kişiler daha alt kademedeki
bürokratları da kendi partidaşlarından seçeceklerdir (Kutlu, 2003).
bürokratları da kendi partidaşlarından seçeceklerdir (Kutlu, 2003).
Her iktidar değişikliğinde valiler kararnamesi, kaymakamlar kararnamesi, emniyet mensupları kararnamesi gibi kararnameler gündeme gelmektedir.
Bu gibi gelişmeler kamu personelini sürekli tedirgin etmekte moral ve motivasyonunun düşmesine neden olmaktadır. Kısaca, ülkemizdeki
uygulama açısından yüksek yöneticilerin görevden alınmalarında kelimenin tam anlamıyla bir sistemsizlik görülmektedir (Meriç, 1974: 75).
Bu gibi gelişmeler kamu personelini sürekli tedirgin etmekte moral ve motivasyonunun düşmesine neden olmaktadır. Kısaca, ülkemizdeki
uygulama açısından yüksek yöneticilerin görevden alınmalarında kelimenin tam anlamıyla bir sistemsizlik görülmektedir (Meriç, 1974: 75).
5. Siyasallaşmanın Sonuçları ve Çözüm Yolları
657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu gereğince ülkemizdeki kamu personel rejimi, kamu görevlisinin tarafsızlığı ilkesini benimsemektedir.
Bunun doğal sonucu olarak da kamu görevlilerinin siyasal faaliyette bulunması da yasaklanmıştır. Bu yüzden “hiçbir kamu görevlisinin işgal ettiği kadro siyasete ne kadar yakın olursa olsun, yasaların belirlediği hususlar dışında, siyasi iktidarı elinde tutanların inançlarına ya da politikalarına karşı olduğu gerekçesiyle mevkiinden uzaklaştırılmaması gerekir.” (Versan, 1971). Ancak ülkemizde siyasi nitelikli atama ve görevden almalar ya da yer değiştirmeler yoğun bir şekilde devam etmektedir. Bu yüzden de yönetim sistemimizle ilgili olarak olumsuz bir
takım sonuçlarla karşılaşıldığı ileri sürülmektedir. Peker ve Oktay’a göre bu olumsuzlukların bazıları şöyledir:
takım sonuçlarla karşılaşıldığı ileri sürülmektedir. Peker ve Oktay’a göre bu olumsuzlukların bazıları şöyledir:
• Kamu hizmetlerindeki tarafsızlık ilkesinin zedelenmesi,
• İsabetsiz yatırımlar,
• Plansızlık,
• İstenilen yaşam düzeyine ulaşamama,
• Hukuk düzeninin, adalet ve hakkaniyetin yara alması,
• Dürüst çalışmanın engellenmesi (Peker ve Aytürk, 2000: 41-44),
• Hızlı yönetici devri,
• Liyakat ilkesinin zedelenmesi,
• Kısa soluklu ve temelsiz kamu siyasalarının oluşması (Oktay, 207208),
• Parti menfaatlerinin her şeyin önüne geçmesi,
• Kariyer ilkesinin yara alması,
• Kaliteli insan gücünden yeterince yararlanamama.
Bu sonuçlar bize kamu hizmetlerindeki aksamaların nedenlerini ve yöneticilerimizin de neden uzun vadeli plan ve program yapamadıklarını
ve vizyon geliştiremediklerini göstermektedir.
• İsabetsiz yatırımlar,
• Plansızlık,
• İstenilen yaşam düzeyine ulaşamama,
• Hukuk düzeninin, adalet ve hakkaniyetin yara alması,
• Dürüst çalışmanın engellenmesi (Peker ve Aytürk, 2000: 41-44),
• Hızlı yönetici devri,
• Liyakat ilkesinin zedelenmesi,
• Kısa soluklu ve temelsiz kamu siyasalarının oluşması (Oktay, 207208),
• Parti menfaatlerinin her şeyin önüne geçmesi,
• Kariyer ilkesinin yara alması,
• Kaliteli insan gücünden yeterince yararlanamama.
Bu sonuçlar bize kamu hizmetlerindeki aksamaların nedenlerini ve yöneticilerimizin de neden uzun vadeli plan ve program yapamadıklarını
ve vizyon geliştiremediklerini göstermektedir.
Siyasal iktidarların kendi politika ve programlarını uygulamak için bazı bürokratik pozisyonlara kendi elemanlarını getirmeleri doğal karşılanabilir. Ancak bütün üst düzey yöneticilerin Amerika Birleşik Devletleri’nde olduğu gibi siyasal iktidarla birlikte değişip, bu makamların siyasallaştırılması yönündeki gibi bir yaklaşım Türkiye açısından şu aşamada uygun gözükmemektedir. Çünkü ülkemizde ne
demokratik kültür ne de siyasal sosyalleşme tam anlamıyla yerleşmemiştir. Kaldı ki Türkiye Cumhuriyetinin yaklaşık 80 yıllık tarihinde toplam 58 hükümet kurulmuş ve rekor bir sayıya ulaşılmıştır. Bu yüzden üst düzey yöneticilerin bu kadar sık olarak değişmesinin sonuçlarını bile düşünmek ürkütücüdür.
demokratik kültür ne de siyasal sosyalleşme tam anlamıyla yerleşmemiştir. Kaldı ki Türkiye Cumhuriyetinin yaklaşık 80 yıllık tarihinde toplam 58 hükümet kurulmuş ve rekor bir sayıya ulaşılmıştır. Bu yüzden üst düzey yöneticilerin bu kadar sık olarak değişmesinin sonuçlarını bile düşünmek ürkütücüdür.
“Günümüzde kamu yönetiminin, bürokratik etik ve demokratik etik olmak üzere iki değer yargısının etkisi altında olduğu belirtilmektedir” (Aykaç, 2002: 16).
Çağdaş anlamda demokratik ve siyasal kültürümüz gelişirse, üst düzey yöneticilerin hükümetlerle birlikte değişmesi belki meşru görülebilir. Başka bir ifadeyle, böyle bir düzenin oluşması durumunda seçimler öngörülen zamanda yapılacak ve hükümetlerde böylece belirlenen zaman dilimleri içerisinde görevlerini yapabileceklerdir. Durum böyle olunca, kamu görevlilerinin devri de
azalacak ve yere sağlam basarak geleceğe yönelik çalışmalar yapabileceklerdir.
Tüm bu açıklamalar doğrultusunda yönetim sistemimizin siyasallaşmasını engellemek için çözüm olarak şunlar önerilebilir:
• Kamu görevlilerinin üst kadrolara atanması, yerlerinin değiştirilmesi ya da görevden alınması yasal gerekçelere dayandırılmalıdır. Uyumlu çalışma gibi nesnel olmayan kriterlerle bürokratik kadrolarda yapılan ya da yapılmak istenen değişiklikler, hukuk devleti ilkesiyle her zaman bağdaşmayabilir.
• Üst düzey kadrolara atanacak kişilerin nitelikleri önceden belirlenmeli sır saklamak, güvenilir olmak ve parti menfaatlerini her şeyin önünde tutmak gibi nitelikler dikkate alınmamalıdır.
• Kaliteli insan gücünden yeterince yararlanabilmek için liyakate önem verilmeli, ülkemizde kabul gören tanıdık ve eş-dost gibi anlayışlar terk edilmelidir.
• İdeolojik, politik görüş ve değer yargıları kamu hizmetinin kalitesi ve kamu yararının önüne geçmemelidir.
• Özellikle üst düzey yöneticilerin tıpkı zorunlu hizmet uygulamasında olduğu gibi atandıkları kadrolarda kalacakları sürenin alt sınırı belirlenmeli ve hukuka aykırı işlem ve eylemleri söz konusu olmadığı sürece asgari olarak belirlenen zaman dilimi içerisinde o kadroda görev yapmalıdır.
• Ayrıca orta ve alt kademe memurlar için uygulamaya konulan “Kamu Personeli Seçme Sınavı” KPSS sistemi siyasallaşmayı engelleme de etkin bir araç olarak kullanılmalı, böylece ehliyetli ya da liyakatli personel istihdam etme imkanı arttırılabilir.
Sonuç
azalacak ve yere sağlam basarak geleceğe yönelik çalışmalar yapabileceklerdir.
Tüm bu açıklamalar doğrultusunda yönetim sistemimizin siyasallaşmasını engellemek için çözüm olarak şunlar önerilebilir:
• Kamu görevlilerinin üst kadrolara atanması, yerlerinin değiştirilmesi ya da görevden alınması yasal gerekçelere dayandırılmalıdır. Uyumlu çalışma gibi nesnel olmayan kriterlerle bürokratik kadrolarda yapılan ya da yapılmak istenen değişiklikler, hukuk devleti ilkesiyle her zaman bağdaşmayabilir.
• Üst düzey kadrolara atanacak kişilerin nitelikleri önceden belirlenmeli sır saklamak, güvenilir olmak ve parti menfaatlerini her şeyin önünde tutmak gibi nitelikler dikkate alınmamalıdır.
• Kaliteli insan gücünden yeterince yararlanabilmek için liyakate önem verilmeli, ülkemizde kabul gören tanıdık ve eş-dost gibi anlayışlar terk edilmelidir.
• İdeolojik, politik görüş ve değer yargıları kamu hizmetinin kalitesi ve kamu yararının önüne geçmemelidir.
• Özellikle üst düzey yöneticilerin tıpkı zorunlu hizmet uygulamasında olduğu gibi atandıkları kadrolarda kalacakları sürenin alt sınırı belirlenmeli ve hukuka aykırı işlem ve eylemleri söz konusu olmadığı sürece asgari olarak belirlenen zaman dilimi içerisinde o kadroda görev yapmalıdır.
• Ayrıca orta ve alt kademe memurlar için uygulamaya konulan “Kamu Personeli Seçme Sınavı” KPSS sistemi siyasallaşmayı engelleme de etkin bir araç olarak kullanılmalı, böylece ehliyetli ya da liyakatli personel istihdam etme imkanı arttırılabilir.
Sonuç
Siyaseti, içinde bulunduğu çevreden soyutlamak mümkün değildir. Bir toplumun coğrafi yapısı, iktisadi yapısı, demografik yapısı, teknolojik gelişmişlik düzeyi, ideolojik yapısı, hukuk düzeni, sosyo-kültürel yapısı gibi faktörler, o toplumun hem siyaset anlayışına ve hem de yönetim anlayışına yön vermekte ve bunların şekillenmesinde etkin rol oynamaktadırlar. Parlamenter demokratik rejime sahip olan ülkemizde, siyaset-bürokrasi ilişkisinin boyutu, bahsedilen bu faktörlere göre şekillenmiştir. Öyle ki ülkemizde bürokrasi siyasal iktidarı kullanma potansiyeline sahip bir araç olarak görülmektedir. Uygulamada ise gerek gelişmiş ülkelerde ve gerekse ülkemizde siyasal kararların politikacılar tarafından alınması ve bunların bürokratlar tarafından uygulanması Weber’in “saf modeline” uymamaktadır.
Ülkemizde Tanzimatla birlikte başlayan modernleşme sürecinde bürokrasi-siyaset işbirliğinin sağlandığı dönemler olduğu gibi iki sistemin birbirleri ile çatıştıkları dönemlerde söz konusu olmuştur. Bu dönemlerde toplumun yaşam standardı düşmüş, kalkınma ve modernleşme süreci yavaşlamıştır.
Bu geleneğin uzantısı olarak siyasal iktidarlar, üst düzey bürokratların ya da yöneticilerin seçiminde ve atanmasında liyakat ve tecrübe gibi ölçütler yerine güvenilir olmak, sır saklamak, parti menfaatlerini her şeyin önünde tutmak gibi nitelikler aramışlar ve aramaya devam etmektedirler. Küreselleşen dünyada her alanda kapsamlı bir modernleşme süreci içinde bulunan ülkemizde, siyaset-bürokrasi işbirliğinin dengeli bir biçimde sağlanması şarttır.
Ancak bu sağlanabilirse, Ulu Önder Atatürk’ün bize hedef gösterdiği “çağdaş
medeniyetler seviyesine” ulaşabiliriz. Başka bir ifadeyle, halkın yaşam standardı nın yükseltilmesi ve modernleşmenin gerçekleşmesi için bu işbirliği şarttır.
medeniyetler seviyesine” ulaşabiliriz. Başka bir ifadeyle, halkın yaşam standardı nın yükseltilmesi ve modernleşmenin gerçekleşmesi için bu işbirliği şarttır.
Bu işbirliğini ve uyumu sağlama adına siyasal iktidarın kendi politika ve programlarını uygulamak için bazı bürokratik pozisyonlara kendi elemanlarını getirmeleri doğal karşılanabilir. Ancak bu yöndeki uygulamaların ölçüsünün kaçırılması durumunda liyakatsiz ve tecrübesiz bürokratların iş başına gelmesi ülkemizin siyasal konjektürüne bağlı olarak hızlı bir kamu görevlisi devrini ortaya koyacak ve toplum adına hep kısa soluklu kamu hizmeti üretmekten öteye gidilemeyecektir.
KAYNAKÇA :
Aydın, Mehmet; “Farabi’nin Siyasi Düşüncesinde Saadet Kavramı”, A.Ü.İ.F.D., C. 21, 1976
Aykaç, Burhan; “21. Yüzyılda Kamu Yönetiminde Yeni Eğilimler”, Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Özel
Sayısı, C. 4, S. 2, 2002, ss.15-23
Baransel, Atilla; Çağdaş Yönetim Düşüncesinin Evrimi, C. 1, İstanbul, 1979
Cem, Cemil; Türk Kamu Kesiminde Üst Düzey Yöneticiler, TODAİE, Sevinç Matbaası, 1976
Çam, Esat; Siyaset Bilimine Giriş, Genişletilmiş 5. Baskı, Der Yayınları, İstanbul, 1998
Çevik, H. Hüseyin; Türkiye’de Kamu Yönetimi Sorunları, Seçkin Yayınları, Ankara, 2001
Çulpan, Refik; “Bürokratik Yönetimin Yozlaşması,”AİD, C.13, S. 2 , Haziran,1980, ss.31-45
Emre, Cahit; Yönetim Bilimi Yazıları, İmaj Yayıncılık, Ankara, 2003
Erdoğan, Mustafa; Liberal Toplum, Liberal Siyaset, Ankara, 1993
Ergun, Turgay; Polatoğlu, Aykut, Kamu Yönetimine Giriş, Ankara, 1992
Eryılmaz, Bilal; Bürokrasi, İzmir, 1993
Eryılmaz, Bilal; Kamu Yönetimi, İzmir, 1995
Genç, Nurullah; Zirveye Götüren Yol Yönetim, 6. Baskı, Timaş Yayınları, İstanbul, 1998
Gerth, H. H. ve C. Wrights Wills; From Max Weber Essays In Sociology, Routledge and Kegan Paul Ltd., London, 1958
Gladden, E. N.; The Esential of Public Administration, Staple Press Limited London, 1964
Gökçe, Orhan; Mehmet Göküş; Önder Kutlu; Kamu Yönetimi Ders Notları, Konya, 2002
Güven, H. Sami; “İdare Siyaset İlişkileri ve Personel Yönetimi Açısından Önemi”, A.İ.D., C. 9, S. 1, Mart 1976
Kaya, Kemal; Çağdaşlaşma Yolunda Deve Dikenleri, Bilim Yayınları, Ankara, 1994
Kışlalı, A. Taner; Siyaset Bilimi, Ankara, 1994
Koçel, Tamer; İşletme Yöneticiliği, İstanbul, 1989
Gülise GÖKÇE, Ali ŞAHİN, Erhan ÖRSELLİ
Kutlu, Önder; “Yönetsel Reformda Hedef”, Radikal Gazetesi, 15 Nisan 2003
Massie, Joseph L.; İşletme Yönetimi, Çev. Şan Özalp vd., Beytaş Yayınları, Eskişehir, 1983
Meriç, Osman; “Siyasal İktidar ve Yüksek Yöneticiler Sorunu”, A.İ.D., TODAİE, C. 7, S. 3, Eylül 1994, ss. 73-78
Merikoski, V. “İdarenin Siyasilleşmesi, Çev: Tutum, Cahit, AİD, TODAİE, C.4, 1971
Oktay, Cemil, Yükselen İstemler Karşısında Türk Siyasal Sistemi ve Kamu Bürokrasisi İ.Ü. Yayınları İstanbul 1983
Peker, Ömer ve Nihat Aytürk, Etkili Yönetim Becerileri, Yargı Yayınları, Ankara, 2000
Sakal, Mustafa; “Siyasal Karar Alma Sürecinde Yer Alan Aktörler ve Rolleri”, D.E.Ü. İ.İ.B.F. Dergisi, C. 13, S. 1, 1998, ss. 211-230
Şaylan, Gencay; Türkiye’de Kapitalizm, Bürokrasi ve Siyasal İdeoloji, Ankara, 1986
Versan, Vakur; “Siyaset ve İdare”, Milliyet Gazetesi, 5 Mayıs 1971
***