10 Mayıs 2021
Giriş..
Arktik bölgeden Afrika‟ya, Avrupa‟dan Güney Amerika‟ya, Ortadoğu‟dan Asya-Pasifik‟e her kategoride askeri veya sivil pek çok karanlık oyun oynanıyor. Bu oyunların arkasında ticaret ve finans, enerji kaynakları ve stratejik güzergâhlarının kontrolü, teknoloji yarışı, kritik mineral ve diğer ham madde kaynakların sömürülmesi, silah veya demokrasi satmak gibi pek çok amaç sayılabilir. Uluslararası ilişkilerin ön cephesinde her gün TV ya da medyada gördüğünüz gülümseyerek el sıkışan liderler, bakanlar, devlet yetkilileri var. Onların hemen gerisinde ise dış politikanın ön cephesi olan büyükelçilik ve diğer diplomatik misyonlar, NGO‟lar, STÖ.ler vb. sivil yapılanmalar bulunuyor. Perde arkası ise istihbarat örgütlerinin yani tamamen illegal işlerin oyun alanı. İstihbarat örgütleri illegal ortamda çalışır, pasaport sahte, kişi sahte, amaçlar sahte, hedefler sahte, hepsi bir oyunun parçası.
İşin içinde olanlar bile asıl hikâyeyi yani “büyük oyunu” genellikle göremez. Orada
ülkelerin özel kuvvetleri, desteklediği terör örgütleri, vekil güçler, mafya vd. aktörlerin yer
aldığı iç savaşlar, darbeler, katil robot testleri, virüs üreten biyolojik gizli deneyler,
uyuşturucu ve kara para işleri, cinayetler, suikastlar, diğer kirli işler ve oyunlar var. Siber
saldırılar, dezenformasyon, sosyal medya operasyonlarını da unutmayalım. Bu makalede,
uluslararası ilişkilerin perde arkasında büyük güçlerin yani ABD, Çin ve Rusya‟nın büyük
planlarına ve bizi bekleyen oyunlarına değineceğiz. Önceki makalelerimizde Amerikalı ve
Rus liderlerin özelliklerinden bahsetmiştik. Yakın zaman önce İngiltere‟de yeni bir günlük
yayınlandı. Makalemize İngiliz liderlerle başlayalım. Sonra Uzak Doğu, Orta Asya ve
Ortadoğu‟da bizi bekleyen büyük oyunlardan bahsedelim.
ülkelerin özel kuvvetleri, desteklediği terör örgütleri, vekil güçler, mafya vd. aktörlerin yer
aldığı iç savaşlar, darbeler, katil robot testleri, virüs üreten biyolojik gizli deneyler,
uyuşturucu ve kara para işleri, cinayetler, suikastlar, diğer kirli işler ve oyunlar var. Siber
saldırılar, dezenformasyon, sosyal medya operasyonlarını da unutmayalım. Bu makalede,
uluslararası ilişkilerin perde arkasında büyük güçlerin yani ABD, Çin ve Rusya‟nın büyük
planlarına ve bizi bekleyen oyunlarına değineceğiz. Önceki makalelerimizde Amerikalı ve
Rus liderlerin özelliklerinden bahsetmiştik. Yakın zaman önce İngiltere‟de yeni bir günlük
yayınlandı. Makalemize İngiliz liderlerle başlayalım. Sonra Uzak Doğu, Orta Asya ve
Ortadoğu‟da bizi bekleyen büyük oyunlardan bahsedelim.
Bu arada Kırgızistan ve Azerbaycan‟a özel dikkat çekeceğiz.
Anlatacak ne çok şey var. Gene uzun bir makale olacak.
İngiltere’yi yönetenler..
Önceki makalelerimizde İngiliz devlet yönetiminin sorunlarından bahsetmiştik.
İngiltere‟nin başındaki Kraliçe Elizabeth II, 1940‟larda 31 diğer ülke toprağını kontrol
ediyordu. Dünya kara parçalarının 6‟da biri ona aitti ve bu toprakların değeri 28 trilyon
dolardı. Dünya üzerindeki en zengin kişi idi1. İngiliz kraliyet ailesi dünyaya hükmediyor ama
bunu yalnız başına yapmıyordu. En az üç aktör ile işbirliği içinde idi; merkez bankaları, Cecil
Rhodes‟in mirası ve Rothschild‟ler. İngiltere'nin “süper güç” konumunu kaybetmesi üzerine
küresel sermaye at değiştirerek Londra‟dan New York‟a taşındı. Küresel sermaye, 1947‟den
sonra Amerikan atına bindi, onu dünyanın hemen her yerinde kendi planları için koşturmaya
devam etmektedir. Onlar da 1954‟de Bildelberg‟i ve 1973‟de Trilateral Komisyonu‟nu teşkil
etti2. CFR, Bilderberg, Trilateral gibi birçok düşünce kuruluşu İngiliz Chatham House
prensiplerini örnek alarak kurulmuştur. Chatham House, Anglo-Amerikan işbirliğinde küresel
sermayenin dünyayı nasıl ele geçirebileceğinin plan ve projelerini geliştiren bir kuruluştur.
Londra‟da ayrı bir devlet gibi olan “City of London”, imparatorluğun finansal makinesini işleten centilmenler kulübünden, Amerikan bankalarının hâkim olduğu kanunsuz küresel finans merkezlerine dönüştü3. İngiliz offshore ağı, City yolu ile üç şey sağlar; vergiden kaçan yabancı iş ve diğer kaynakların Londra‟ya gelmesini, varlıklar için depolama mekanizması ve kara paranın aklanması. City‟nin küresel off-shore sisteminde en büyük rolü İngiliz örümcek ağı ile ilişkileridir.
Bununla beraber, İngiliz ulusal güvenlik sistemi Soğuk Savaş döneminden kalma, modası geçmiş daire ve yapılardan oluşmaktadır. İngiliz güvenlik yapılanması, istihbarat örgütleri ve polisin oluşturduğu mimaride çok az bir değişiklik oldu. Bunun temel nedeni tutucu İngiliz güvenlik sisteminin yenilik ve reformlara pek açık olmamasıdır 4. Bakanlıklar kendi politikalarına, bütçelerine ve kurum içi kültürlerine odaklanmıştır. Seçilmiş politikacılar sivil bürokrasiye yani atanmışlara müdahale edemez. Krallığı gerçekte kimin yönettiğinin
sorusu ortadadır ve anayasal yorumlara açıktır. Eski başbakanlardan Gordon Brown‟ın dediği gibi, egemenlik anayasanın temeli olsa da bir masaldan öte değildir 5.
sorusu ortadadır ve anayasal yorumlara açıktır. Eski başbakanlardan Gordon Brown‟ın dediği gibi, egemenlik anayasanın temeli olsa da bir masaldan öte değildir 5.
Her İngiliz hükümetinin gizli bir günlükçüsü vardır yani başbakanın etrafında dolaşan
bir kişi gelişen olayları izler ve notlar alır. Örneğin Thatcher döneminde Savunma
Bakanlığı‟nda orta seviyeli bir memur olan Alan Clarck‟ın günlüğü dönemin olaylarını
aydınlatmıştı. 1990‟ların ortasında Gyles Brandreth, John Major hükümetinin nasıl
parçalandığını açıkladı. Sonraki dönemde İşçi Partisi‟nin yaşadıkları üç cilt halinde
yayınlandı. Daha yakın zamanda David Cameron hükümetinde bir bakanlık çalışanı olan
Sasha Swire, 2010-2016 arasında İngiliz yönetimi içindeki küçük bir elitin marifetlerini
anlattı. Şimdi ise Dışişleri Bakanlığı‟nda başka bir orta seviyeli memur olan Alan Duncan, “In
the Thick of It”6 adlı kitabı ile sahne arkasını, son beş yılda İngiltere siyasi hayatının
görünmeyen yüzünü aydınlattı. Ana konuları içinde; Brexit, Boris Johnson‟ın yükselişi ve
İngiltere‟nin dünyada azalan rolü var.
bir kişi gelişen olayları izler ve notlar alır. Örneğin Thatcher döneminde Savunma
Bakanlığı‟nda orta seviyeli bir memur olan Alan Clarck‟ın günlüğü dönemin olaylarını
aydınlatmıştı. 1990‟ların ortasında Gyles Brandreth, John Major hükümetinin nasıl
parçalandığını açıkladı. Sonraki dönemde İşçi Partisi‟nin yaşadıkları üç cilt halinde
yayınlandı. Daha yakın zamanda David Cameron hükümetinde bir bakanlık çalışanı olan
Sasha Swire, 2010-2016 arasında İngiliz yönetimi içindeki küçük bir elitin marifetlerini
anlattı. Şimdi ise Dışişleri Bakanlığı‟nda başka bir orta seviyeli memur olan Alan Duncan, “In
the Thick of It”6 adlı kitabı ile sahne arkasını, son beş yılda İngiltere siyasi hayatının
görünmeyen yüzünü aydınlattı. Ana konuları içinde; Brexit, Boris Johnson‟ın yükselişi ve
İngiltere‟nin dünyada azalan rolü var.
İlginç konular arasında İngiltere‟nin az bilinen Umman devleti ile yakın ve stratejik
ilişkileri bulunuyor. İngiltere‟nin uzun zamandır Umman‟a odaklandığı ve orada en büyük
askeri üslerinden birini bulundurduğu sır değil. İngiliz subayları Umman ordusu içinde ve
İngiliz sinyal istihbaratı GCHQ‟nün orada bir üssü var. Tabii, Sultanlık, İngiltere için önemi
bir silah pazarı. Detaylara gelince Duncan, Cameron tarafından 2014 yılında Sultan‟ın Özel
Konseyi‟ne danışmanlık yapmak için atanır. Konseyin altı üyesi İngilizlere aittir ve yılda bir
kez Sultan‟a tavsiyede bulunmak için toplanırlar. Duncan, 2001 yılından beri bu toplantılara
14 kez katılmıştır. Konsey‟de şu kişiler yer almış; İngiliz istihbarat servisinin eski başkanları,
Kraliçenin özel sekreteri, silahlı kuvvetlerin eski genelkurmay başkanları ve Bank of England‟ ın (Merkez Bankası) eski başkanı Mervyn King. Günlükte Umman ile ilgili anlatılanlar, aslında İngiltere‟nin bugünkü hükümetinin Ortadoğu konusunda nerede durduğunu da gösteriyor.
Duncan‟a göre, İngiltere Ortadoğu‟da korkak bir politika izliyor. Bunun nedeni,
İsrail‟in İngiliz Muhafazakâr Parti içindeki dostları. Filistin‟e sempati duyanlara Dışişleri
Bakanlığı‟nda etkili görev verilmiyor. Nitekim Boris Johnson da bu yüzden kendisini
atayamamış, baskı görmüş. Örneğin, Shai Masot isimli İsrailli diplomatın Duncan‟ı görevden
alması isteği kamera kayıtlarına bile girmiş. Özetle, İngiltere, Filistin‟e sempati duyar gibi
gözüküp, asla büyük sözler vermiyor. İsrail yanlısı gruplar Başbakanlık Ofisi (Number 10)
içinde lobi yapıyor ve Duncan‟a göre bu kolay değişmeyecek bir espiyonaj faaliyeti. Duncan,
Shai Masot‟un İsrail askeri istihbaratında birinci ya da ikinci sekreter olduğunu ve örtülü
propaganda işlerinden sorumlu olarak parlamenter görüntüsü altında çalıştığını söylüyor.
Masot, İşçi Partisi ile temaslarını ülkesine aktarıyor. Ama İngiliz hükümeti bu iddiaları
araştırmaya bile gerek görmemiş.
Duncan, Brexit‟i anlatırken aslında Muhafazakâr Parti‟nin şifrelerini veriyor. Eski
başbakan Theresa May için “Sempatik görünmesine rağmen, diğerleri gibi empati eksikliği
yaşıyor, karizma ve kişiliği geçin ne ağırbaşlılık ne duruş var” diyor. Temmuz 2016‟da Boris
Johnson Dışişleri Bakanlığı‟na atandığında Duncan, onun yardımcısıydı ama asıl işi onu
izlemek yani günlük yazmaktı. Boris Johnson, onu bu göreve vermekle iyi etmemiş çünkü
söyledikleri yenilir yutulur şeyler değil. Bakın, Duncan, başbakan Boris Johnson için ne
diyor; “Kendini yeni Churchill sanıyor, kendi kendini kandıran, sahte romantik, sadakatsiz.
Kendini on yıldır parlatan medyaya bir teşekkür bile etmedi. İşleri ciddiye almak yerine,
komedi rutin hale geldi. Soytarının biri idi ve aklı karışıktı, diplomatik değerlendirmeleri
sıfırın altındaydı. Uluslararası şöhretine rağmen, yalnız, bencil, karmakarışık, disiplinsiz,
utanmaz birisi 7.”
2. BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder