4 Mart 2021 Perşembe

Türk Toplumsal Belleğinde 6-7 Eylül Olayları BÖLÜM 3

Türk Toplumsal Belleğinde 6-7 Eylül Olayları BÖLÜM 3


Toplumsal Bellek, 6-7 Eylül Olayları, Duygu Onay Çöker, Güz Sancısı,yüzleşme, Cumhuriyet Gazetesi, Kızıl Maske Düştü,İstanbul Ekspres Gazetesi,
Hürriyet Gazetesi,

İstanbul Ekspres, Cumhuriyet ve Hürriyet Gazetelerinin Olaylara Dair Ortak Kategorileştirme ve Temsil Biçimleri Türk Gençleri Ötekiler Elleri Bayraklı ve Atatürk Posterli Çapulcu, tahripçi, tahrikçi ve emirlere riayet etmeyen Vatanperver milliyetçi gençler Hükümet yanlısı olan dost azınlıklar, olay çıkartmak için bekleyen kötü niyetli azınlık vatandaşlar Aniden heyecana kapılabilen Fırsattan istifade eden İstanbul Ekspres gazetesi 7 Eylül 1955 tarihlinde olaylardan sonra yayımla nan sayısında Hürriyet ve Cumhuriyet gazetelerinden farklı olarak ilk günden olayların sorumlularını ‘komünistler’ olarak belirlemiştir. Yine aynı gazete, diğer iki gazetede yer almayan ‘aşk salonu’ olarak nitelenen yerlerde çalışan kadınları suçlama eğilimi göstermiştir. Her üç gazete de yakalananları dört grupta toplama eğilimi göstermiştir: 

“ Tahrikçi, Çapulcu, tahripçi ve emirlere riayet etmeyen”. 

Cumhuriyet gazetesi, olayları daha çok Megalo İdeacıların üzerinden kurgulama eğilimine gitmiştir. Gazeteye göre olayların çıkmasında kızılların rolü büyüktür ancak Rumlar da onlara yardım etmişlerdir. Seçilen her üç gazete de vatanperver, Atatürk posterleri ve Türk bayrakları taşıyan gençleri bir anlık heyecana kapılmaları nedeniyle mazur görmekte, zaten olayların komünistler tarafından çıkartıldığını, asil Türklerin böyle kızıllara ve çapulcu takımına uymadığını vurgulamaktadırlar. 

Çarpıtma Mekanizmaları 

6-7 Eylül olaylarının basına yansımasının Michael Schudson’un kolektif bellekteki çarpıtma mekanizmaları ekseninde incelenmeye çalışıldığı bu araştırmada, taranan her üç gazetenin olaylarla ilgili haberlerinde de aynı sonuçlara rastlanmıştır. Öncelikle haberlerde olayların ayrıntılarına girilmediği gözlemlenmektedir. 
Özellikle yağma ve zarar verme eylemleri bir uzaklaştırma ve geçmiş olarak kabul etme ilişkisi içerisinde metinleştirilmiştir ki bu durum Schudson’un “Uzaklaştırma” olarak nitelediği ilk çarpıtma mekanizmasına denk düşmektedir. Bu mekanizma gereğince kurgulanan olaylardan geriye sadece anma törenleri ile hatırlanacak anılar kalması mümkün olmamaktadır (Schudson, 182). Ne azınlıklara ne de zarar 
gören herhangi birine dair bir söylem bulunmamaktadır. Azınlıklarla röportajlar yapılmıştır ancak bunlar sadece hükümetin yardım yapacağını açıklamasından sonra, yardımlar bağlamında sınırlı olarak gerçekleştirilmiştir. Bu durumda da basına sadece azınlıkların Türk Hükümetine duydukları şükran ve dile getirdikleri teşekkür yansımaktadır. 

İkinci çarpıtma mekanizması olan “Araçsallaştırma” ise güncel ve stratejik çıkarlara hizmet edecek şekilde olayların tahrif edilmesidir. 

Bu olay, dönem için oldukça önemli olan Kıbrıs meselesinin Türkiye lehine çevrilmesinde, Türk halkının gördüğü maddi ve manevi zarar söz konusu edilerek araçsallaştırılmaya çalışılmıştır. Söz konusu araçsallaştırma tek yönlü de değildir. “Mabetler de yıkıldığına göre, suçlular komünistlerdir” söylemi ile sol görüşlüleri olaylardan sorumlu tutarak kızıl düşman ilan etmek, araçsallaştırma örneklerinden bir diğeridir. Sadece İstanbul Ekspres’de bulunan “aşk salonlarında çalışan kadınlar” olarak ifade edilen kadınların bu olaylardan suçlu tutularak tutuklaması da bu kategoride ele alınmalıdır. Dönemin tehlike teşkil ettiği düşünülen kesimleri olaylardan sorumlu tutulmuş ve tutuklanmıştır. 

Bir diğer çarpıtma mekanizması olan “Öyküleme”, geçmişi ilginçleştirerek kültürel biçimde sarmalamaktır. Buna göre, “Türk Bayraklı ve Atatürk posterli vatansever gençler” başroldeki kahramanlara dönüşmüş, gerçekleştirilen eylemler nedeniyle üzgün de olsalar, milli bir asaletle olayı halledememiş de olsalar sonuçta suçlu olanların onlar olmadığı defalarca vurgulanmıştır. Öyküleme, Schudson tarafından sadece geçmişte olmuş bir olayı yeniden anlatmak olarak ele alınmaz. 
Aynı zamanda süsleme ve abartma sanatıdır da (190). 
İşte basın da, seçilen gazeteler üzerinden de incelendiği şekilde, bu süsleme ve abartıyı gerçekleştirmektedir. 

Son çarpıtma mekanizması olan “uzlaşımsallaştırma ve bilişselleştirme”, daha açık bir ifade ile geçmişin bilinebilir hale getirilmesi açısından da oldukça ilginç sonuçlar ortaya çıkmıştır. Basına yansıyan haberlerin aslında meydana geldiği gibi değil, hatırlanmasının isteneceği şekilde ve tam da aynı noktalara önem verilerek kurgulandığı gözlenmiştir. Buna göre, kamuya ait bir alanda meydana gelen olaylar kaydedilirken, aktif biçimde elden geçirilmiş ve fikir birliği içerisinde olayları gerçekleştirenlerin kimler olduğu kurgulanmıştır. Çünkü haber metinlerinde hep aynı ifadeler bulunduğu ve kategorilere ayırma aynı şekilde yapıldığı tespit edilmektedir. Özellikle üç gazetenin de suçluları komünistler olarak belirlemesi ve çapulcu, tahripçi, tahrikçi ve emirlere riayet etmeyen olarak ayırması, Türk gençlerini de asil, elleri bayraklı ve Atatürk posterli temsil etmesi uzlaştırma örneklerinden bir tanesi olarak bu kategoride ele alınabilir. 
Sözü edilen dört çarpıtma mekanizmasının da 6-7 Eylül olaylarının temsili sırasında incelenen üç ayrı gazetede uygulanmış olduğu sonucuna varılabilmek tedir. İkinci bölümde çarpıtma mekanizmalarına tabi tutulmuş bulunan bu olaylarla yüzleşmenin olanaklılığının sınanması amaçlanmaktadır. 


 https://www.youtube.com/watch?v=8xEh7naaCGo

Yüzleşme 

Bu bölümde 6-7 Eylül olaylarını konu alan ve Tomris Giritlioğlu’nun yönettiği ‘Güz Sancısı’ adlı filmin, seçilen gazetelerde yer alan yorumları incelenerek yüzleşmenin olanaklılığı sorgulanmaya çalışılacaktır. 

İncelenecek gazeteler, Hürriyet Radikal ve Zaman gazeteleridir. Filme ilişkin nadiren haber yapıldığından, yapılan haberler de genellikle oyuncular ve onların ilgi çekici demeçleri üzerinden gerçekleştirildiğinden, filmin hazırlıklarının konu edilmeye başlandığı 09.12.2001 tarihinden çalışmanın başladığı Aralık 2010 tarihine kadar olan süreç tümüyle inceleme konusu yapılmıştır. 


https://www.youtube.com/watch?v=1WSvyqC54eI

Hürriyet Gazetesi 

Hürriyet’te filme ilişkin olan toplam 24 haber ve köşe yazısı taranmıştır. Gazetede filme ilişkin ilk haber, Varlık Vergisinin konu edildiği “Salkım Hanımın Taneleri” filminin ardından gerçekleştirilecek yeni bir proje olan “Güz Sancısı”nın çalışmalarının başladığını bildiren haberdir. 

“Bir Hesaplaşma Daha” başlıklı haberde 6-7 Eylül olayları “dramatik” olarak ifade edilmektedir. Olayların kökeninde toplumdaki ekonomik dengesizlik ve siyasal sorunların olduğu belirten gazete Yunanistan’daki Enosis sorununun ve Kıbrıs meselesinin Türkiye’deki azınlıklara karşı bir önyargı oluşturduğunu ifade etmektedir. Haber, ‘toplumda infial yarattı’ şeklinde nitelediği olayların “İstanbul’a dışarıdan geldiği öne sürülen bazı yoksul kitlelerce çığırından çıkartıldığından” söz etmektedir. “Güz Sancısı’nın Çekimleri Başlıyor”25 başlıklı başka bir haberde ise, “Filmde tarihe 6-7 Eylül olayları olarak geçen ve 1955 yılında ‘Atatürk’ün evine bomba atıldı’ yalanıyla kışkırtılanlar tarafından İstanbul’da bulunan azınlıkların ev, işyeri ve ibadethanelerinin yağmalanması anlatılacak.” ifadesi bulunmaktadır. 

Bu haberde açıkça Ata’nın evine bomba atılması olayının yalan olduğunu kabullenilmektedir. 
Doğan Hızlan, film üzerine kaleme aldığı “6-7 Eylül’ü Gördüm”26 adlı yazısında filmin o geceyi yaşayanlara fecaati bir kez daha anımsatacak, görmeyen, yaşamayan genç kuşağın da böyle bir gecenin sonuçlarını görerek bir daha olmaması için neler yapılması gerektiği konusunda derin derin düşündürecek bir film olacağını ifade etmektedir. İstanbul’da o dönemde dostluk içerisinde yaşayan halktan söz eden Hızlan, Ata’nın evinin bombalandığı haberinin yarattığı sonuçları “tahrik” olarak değerlendirmekte ve kendi anılarından yola çıkmaktadır. 

Devletin insanlığı, demokrasiyi, özgürlüğü zaman zaman unuttuğunu, muhalifi cezalandırdığını anlatırken, Güz Sancısı’nın yansıttığı dehşeti söz konusu etmektedir. Filmde, bir yandan Rum kadınının duyarlığının, ince aşkının, diğer yandan derin devlet ahtapotunun kollarının herkesi nasıl sardığının konu edildiğini belirtmektedir. Bu dönemleri yeniden tartışmaya açan Yılmaz Karakoyunlu’nun romanının ve Tomris Giritlioğlu’nun filminin öneminin altını bir kez daha çizmektedir. Güz Sancısı’nın tarihin bir yanlışını nasıl ortaya koyduğunu, 
yarım yüzyılı aşkın sürede ne kadar yol kat edildiğini belirtmektedir. 

Hürriyet gazetesinin özellikle köşe yazarları filmin önemine dikkat çekmekte ve tarihle yüzleşme için gerekliliğini dile getirmektedirler. 
Bu yazarlardan bir diğeri de Hadi Uluengin’dir. 
Hadi Uluengin 6-7 Eylül olaylarını “lanetli bir sayfa” olarak nitelendirmektedir. Uluengin yazısında ulus devletlerin ötekileştirerek var olduklarını, böylece dışlama, ötekini hedef alma ve mezalim olaylarına bulaştıklarını ifade etmekte ve tarihin kara sayfalarına geçmiş örnekler vermektedir. Üç bölüm halinde hazırladığı yazısının ilk bölümünü bitirirken, “Hiç şüphesiz, Güz Sancısı filmlerini yaparak ve seyrederek korkmadan ve inkar etmeden kendi ‘tarih sancılarımızı’ sorgulamalı yız.” 27 ifadesi bu düşünceleri en açık şekliyle yansıtmaktadır. Yazısının ikinci bölümünde28 de muzaffer ideoloji ve resmi tarihten söz etmekte ve resmiyetle uyumlu bir kolektif hafızanın nasıl yerleşiklik kazandığını anlatırken, sorgulama girişimlerine karşı kitlelerin nasıl tepki gösterdiklerini konu etmektedir. Uluengin’e göre, gayrı resmi tarihi bilmeyen kalabalığın saldırganlığı söz konusudur. Sorgulamak, bilgi birikimi, ahlak donanımı ve vicdan namusu gerektirmektedir. Tarihle barışma azmi hem erkan hem de avamla bozuşma riskini taşımaktadır. 

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder