21 Mart 2021 Pazar

DOĞU AKDENİZ’DE DENİZ YETKİ ALANLARININ PAYLAŞILMASI SORUNU VE TÜRKİYE BÖLÜM 4

DOĞU AKDENİZ’DE DENİZ YETKİ ALANLARININ PAYLAŞILMASI SORUNU VE TÜRKİYE BÖLÜM 4

 
Doğu Akdenizde Yetki Alanlarının Paylaşılması, Sorunu, Türkiye, Cihat YAYCI, Doğu Akdeniz, Kıbrıs, ilgili kıyıdaş, deniz yetki alanlarının, 
sınırlandırılması, Münhasır Ekonomik Bölge MEB, Enerji, Münbit hilal yayı, İsrail, Lübnan, Suriye, Türkiye, Irak, İran,

    Bu durum konuya faklı bir perspektif getirebilir. Çünkü GKRY ile imzaladıkları sınırlandırma antlaşmaları nedeni ile deniz yetki alanı kaybına uğradığının farkına varan kıyıdaş devletlerin bu antlaşmaları kendi anayasal kurumları vasıtası ile fesih etmeleri de söz konusu olabilecektir. Keza Yunanistan Başbakanı Kostas Karamanlis ile birlikte 27 Nisan 2009 tarihinde Arnavutluğu ziyaret eden Yunanistan Dışişleri Bakanı Theodora Bakoyannis, bu ziyaret esnasında 
Arnavutluk Dışişleri Bakanı Lulzim Basha ile Tiran’da “Yunanistan ve Arnavutluk Arasında Uluslararası Hukuk Altında Gerçekleştirilen Kıta Sahanlığı ve Diğer Deniz Alanlarının Sınırlandırılması ve Saygı Gösterilmesine Dair Antlaşma” imzalamıştır.


Şekil-13 Eşit Uzaklık ve Orantılık İlkesine Göre Karşılaştırmalı Sınırlandırmalar

Bu antlaşma ile iki ülke arasındaki deniz yetki alanları eşit uzaklık ilkesi temelinde ortay hat esasına göre sınırlandırılmıştır. Antlaşma Arnavutluk Meclisi’nde 
kabul edilmiştir. Ancak daha sonra Ana Muhalefet Partisi tarafından, Arnavutluk karasularının ihlal edildiği ve 225 km2’lik deniz alanının kaybedildiği 
gerekçesiyle Arnavutluk Anayasa Mahkemesinde dava açılmış ve 27 Ocak 2010 tarihinde mahkeme davayı sonuçlandırarak antlaşmayı oybirliği ile iptal 
ettiğini açıklamıştır. 101

Diğer yandan uluslararası hukuk ilkelerine102 uluslararası mahkemelerin kararları na uygun şekilde,103 KKTC’nin müstakil ve bağımsız bir devlet olarak kendi deniz yetki alanlarına sahip olduğu ve Türkiye’nin de adanın güneyinde kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge olmak üzere deniz yetki alanları haklarına sahip bulunduğu açıktır. Çünkü KKTC ve GKRY’nin Kıbrıs Adası’nda ülke sınırları belli iki ayrı devlet oldukları fiili duruma istinaden, KKTC’nin Türkiye, Suriye, Lübnan, İsrail ve Mısır ile deniz yetki alanları sınırlandırmasına esas olan karşılıklı kıyıları bulunmaktadır. 

Bu durumda aşağıdaki haritada da yer aldığı üzere. GKRY’nin ilan ettiği 3 ve 13 numaraları parsellerin tümü ile 2, 9, 10 ve şu anda sondaj faaliyeti icra ettiği 12 numaralı parsellerin bir kısmında KKTC’nin doğrudan hakları bulunduğu görülebilecektir. Dolayısı ile KKTC’nin deniz yetki alanlarının GKRY tarafından uluslararası hukuka aykırı olarak gasp edilmiş olduğu ifade edilebilir. Aslında GKRY 2, 3, 9, 10,12 ve 13 numaralı parsellere ilişkin deniz yetki alanları sınırlandırma antlaşmalarını Karpaz Burnu’nu dâhil ederek ve esas alarak yapmıştır. Unutulmaması gereken bir husus da ihaleye çıkılan sahaları kapsayan alan aslında GKRY’nin Kıbrıs Adası’nın tümünü temsil ettiği iddiası ile ilan ettiği MEB’in ancak güneydeki kısmı olduğudur.


Şekil-14 GKRY ile Akdettikleri Deniz Yetki Alanları Sınırlandırma Antlaşmalarına istinaden Mısır, İsrail ve Lübnan’ın Kayıplarını Gösterir Harita
Şekil-15 GKRY ile Kıyı Uzunluklarını Dikkate Almadan Sınırlandırma Antlaşması Yapan Lübnan’ın Kaybını Gösterir Harita Çalışması 

Şekil-16 KKTC’nin Mısır, İsrail, Lübnan ve Suriye ile Sınırlandırma Antlaşması Yapması Durumunda Kullanılacak Sınırlandırma Hatları



Şekil-17 GKRY’ye Benzer Şekilde KKTC’nin Mısır, İsrail, Lübnan ve Suriye ile Sınırlandırma Antlaşması Yapması Durumunda Ada’nın Doğusu ve Güneyinde Sahip Olabileceği Deniz Yetki Alanları (Görüldüğü Üzere 2, 3,9, 10 ve 12 Numaralı Sahaların Bir Kısmı, Karpaz Burnu ve Magosa Arasında Kalan Kıyı Nedeni ile KKTC’nin Deniz Yetki Alanları İçerisinde Kalmaktadır)


Ayrıca, KKTC ile karşılıklı kıyıları bulunan Mısır, İsrail, Lübnan ve Suriye’nin kıyı uzunlukları nispetinde ve hakça paylaşım ilkesi doğrultusunda GKRY yerine KKTC ile sınırlandırma antlaşmaları yapmaları durumunda GKRY ile yaptıkları antlaşma dan elde ettikleri deniz alanından çok daha fazla deniz alanına sahip olmaları mümkündür.
Diğer yandan, uluslararası deniz hukukuna göre deniz yetki alanları sınırlandırması nın, devletlerin ilgili kıyı uzunluklarının orantısına göre, adaların ana kıtaların önünü kapatmayacak şekilde ve ters yönde olup olmamaları dikkate alınarak yapılması gerekmektedir.104 

Bu özel ilkeler, esasen adaların ana karalar kadar deniz yetki alanına sahip olamayacağı genel ilkesini teşkil etmektedir.105 

Uluslararası mahkemelerin Libya-Malta,106 Ukrayna-Romanya Yılan Adası davaları başta olmak üzere daha önce bahsedilen birçok davada vermiş olduğu kararlar da bu yöndedir.107 Bu çerçevede Kıbrıs’ın ana karaların önünü kapatmayacak şekilde sahip olabileceği deniz yetki alanının GKRY ve Lübnan, İsrail ve Mısır arasındaki ortay hattın orantılılık ilkesi doğrultusunda Kıbrıs’a doğru kaydırılmış hatlar arasında kalan alan kadar olabilecektir. 

GKRY ile ilgili kıyıdaşlar arasındaki ortay hat ile orantılılık ilkesi doğrultusunda kaydırılmış bu hat arasında kalan alanların üzerinde doğrudan Türkiye’nin 
hükümranlık hak ve menfaatlerinin bulunduğunu söylemek mümkündür. Diğer yandan, aslında GKRY MEB ilan ederken ve sınırlandırma antlaşmaları imzalarken, Türkiye’nin aksine, düşey hatlar yerine diyagonal hatlar kullanmış,108 böylelikle hem karşılıklı sınırlandırma antlaşması imzalayacağı ilgili kıyıdaş devlet sayısını, hem de deniz yetki alanını artırmıştır.

Hâlbuki Türkiye bu güne kadar Doğu Akdeniz’de muhtemel MEB olarak öngördüğü deniz yetki alanlarını ve ilgili kıyıdaş devletleri düşey hatlar kullanarak  belirlemiş tir. Dolayısıyla ilgili kıyıdaş devletler olarak sadece Suriye, KKTC ve Mısır’ı dikkate almış ve 145.000 kilometrekarelik bir deniz alanını muhtemel deniz yetki alanı olarak tespit etmiş ancak ilan etmemiştir. Bu durum Şekil 17’deki haritada gösterilmiştir.

Şayet GKRY de Türkiye gibi düşey hatlar kullanmış olsaydı sadece Mısır ve kısmen İsrail ile deniz yetki alanı sınırlandırma antlaşması imzalayabilecek ve şimdi iddia ettiği deniz yetki alanının ancak 1/3’üne sahip olabilecekti.




   Hâlbuki Türkiye GKRY’nin izlediği yöntemi kullansa, Mısır, Suriye ve KKTC’nin yanı sıra Libya, İsrail ve hatta Lübnan ile ilgili kıyıdaş devlet olarak antlaşma 
imzalaması ve böylece gerek ilgili kıyıdaşların ve gerekse kendisinin öngördüğün den daha fazla deniz yetki alanına sahip olması mümkün olabilecektir. 
Bu durumu tasvir edici Türkiye ve İsrail arasındaki muhtemel deniz yetki alanlarını gösterir harita aşağıda sunulmuştur.

Bu haritadan da açıkça görüleceği üzere, karşılıklı kıyıları bulunan Türkiye ve İsrail bir sınırlandırma antlaşması akdetmeleri durumunda, GKRY’nin sahiplendiği parsellerden 12’nin tamamı, 8,9 ve 11’in büyük kısmı ve 1, 7 ve 10’un bir kısmı İsrail’in olurken, Türkiye de Kıbrıs’ın güneyinde deniz yetki alanlarına sahip olabilecektir.



   Öte yandan Libya’nın Mısır sınırından Derne’ye kadar olan kıyıları ile Türkiye’nin Deveboynu Burnu’ndan itibaren doğuya uzanan kıyıları karşılıklıdır. 

Bu nedenle her iki ülke arasında deniz yetki alanları sınırlandırmasının Anadolu ile Afrika Kıtası sahilleri arasındaki ortay hattı esas alacak şekilde yapılması her iki devletin de en temel hakkıdır. Bu durum her iki devletin de menfaatinedir. Özelikle Libya, Türkiye ile sınırlandırma antlaşması imzalayarak, Yunanistan ile imzalayacağı bir sınırlandırma anlaşmasına nazaran 16.700 km² daha fazla bir deniz yetki alanına sahip olacaktır. Ancak Libya’nın bu kazancı sadece 16.700 km² ile de sınırlı kalmayacak, bu antlaşma aynı zamanda Yunanistan ile anakaralar esas alınarak bir sınırlandırma antlaşması yapılmasına zemin hazırlayacağından, Girit Adası güneyindeki kümülatif deniz yetki alanı kazancı % 62 artarak asgari 39.000 km²‘ye ulaşabilecektir. 
Bu durum aşağıdaki haritalarda gösterilmiştir.


İsrail ile yapılacak bir sınırlandırma antlaşmasının imzalanması durumunda Yunanistan’ın GKRY ile deniz yetki alanları antlaşması yapması imkanı ortadan kaldırılmış, GKRY’nin Mısır ile yaptığı deniz yetki alanları sınırlandırma anlaşması da bir anlamda kadük hale dönüştürülebilecektir. 

Libya ile yapılacak bir sınırlandırma antlaşması ile yine Yunanistan’ın GKRY ile deniz yetki alanları antlaşması yapması imkânı ortadan kaldırılmış olacaktır.
Diğer yandan Doğu Akdeniz’de yapılacak MEB sınırlandırmasında, Anadolu ile Afrika Kıtası sahilleri (Libya-Mısır) arasında “ortay hattın” esas alınması durumunda, “ortay hattın” kuzeyinde kalan Kıbrıs Adası’nın “coğrafyanın üstünlüğü ile kapatmama (non-encroachment)” prensipleri doğrultusunda ana karalar kadar deniz yetki alanına sahip olamayacağının dikkate alınması gerekmektedir.


Şekil-22 Libya ve Türkiye Arasında İmzalanacak Antlaşma Yunanistan 
ile Anakaralar Esas Alınarak Bir Sınırlandırma Antlaşması Yapılmasına Zemin Hazırlayacağından Libya’nın Girit Adası’nın Güneyindeki Kümülatif Deniz Yetki Alanı Kazancının % 62 Artarak Asgari 39.000 Km²‘ye Ulaşabileceğini Gösterir Tasviri ve Teknik Harita 

Ayrıca Yunan Adalarının ters tarafta bulunmaları ve Anadolu sahillerinin önünü kapatmak suretiyle Türkiye’nin denize açılımını engelliyor konumda olmaları sebebiyle de Yılan Adası davasında olduğu gibi sadece karasuları kadar deniz yetki alanlarına sahip olabileceği ifade edilebilir. 

Bu durumda Kıbrıs Adasının etkisi sınırlandırılarak Türkiye ile Mısır arasında karşılıklı kıyıların tümü boyunca bir sınırlandırma antlaşması yapılması hukuken uygun ve mümkündür. Benzer durum Lübnan ile Türkiye arasında bir deniz yetki alanları sınırlandırma antlaşması yapılması için de geçerli olup, tasviri sınırlandır ma haritasının aşağıdaki gibi tezahürü muhtemeldir. 
Şekil-23 Türkiye-Lübnan Tasviri Muhtemel MEB Sınırlandırması 

  Esasen öngörülen ve önerilen tüm bu deniz yetki alanı paylaşım yöntemleri Anadolu yarımadasına rağmen GKRY’nin haksızca izlediği ve Yunanistan’ın adaları vasıtası ile izlemeyi öngördüğü yöntemlerle benzerdir. Bu yöntemlerin kullanılması durumunda Türkiye’nin, Doğu Akdeniz’de yaklaşık asgari 189.000 km2‘lik bir MEB alanına sahip olması gerektiği ortaya çıkmaktadır. Bu durum muvacehesinde, Şekil-24 ve Şekil-25’te gösterilen haritalar mukayese edildiğinde, yaklaşık asgari 44.000 km2‘lik deniz yetki alanı farkının mevcut olduğunu söylemek mümkündür.
 
Şekil-24 Türkiye GKRY’nin Yaklaşımı ile Hareket Etmiş Olsaydı Belirleyeceği MEB

Şekil-25 Bugüne Kadar Ortaya Konulan Haritalarla Kıyaslandığında Türkiye Tarafından Gündeme Getirilmeyen Asgari 44.000 Kilometrekarelik Bir MEB Alanı Kaybını Gösterir Harita
***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder