ORTADOĞU, SURİYE VE 7 HAZİRAN SEÇİMLERİ
Feyzi Çelik
ÇÖZÜMÜN UÇURUMUNDAKİ SÜREÇ VE KÜRDİSTAN
12.05.2015
Suriye'de Özgür Suriye Ordusun(ÖSO) El Qaide bağlantılı El Nusra örgütüyle birlikte hareket etmesi, Müslüman Kardeşler(MK) ile El Qaide'nin ittifakı anlamına gelmektedir. Bu ittifakın oluşmasında en büyük rolü de Türkiye/Katar/Suudi Arabistan/Ürdün rol oynamıştır. MK, Mısır'dan çok Suriye'de etkin olmaya çalışacaktır. Suriye'de önce İdlib'in alınması, şimdi de Halep'e yönelik hazırlıkların olması bu ittifakın sonuçlarıdır. Yemen'e hava harekatına Mısır'ın katılması, Türkiye'nin ise desteğini açıklamış olması, Türkiye ile Mısır ilişkilerinin düzeldiği anlamına gelmez. Zaman zaman birlikte hareket ettikleri izlenimi verse de Sisi'nin MK konusundaki dışlayıcı politikası devam ettiği müddetçe Türkiye ile aynı çizgide hareket etmesi mümkün değildir. Bu nedenle El Qaide aşılı Suriye Müslüman Kardeşlerin Esad karşısında başarılı olma şansı yoktur. Bundan bir iki ay önce Rusya Devlet Başkanı Putin'in Mısır ziyareti ve sonrasında Rusya ile Mısır arasında askeri malzeme konusunda yapılan anlaşma, son olarak Rusya'nın Moskova'daki askeri gövde gösterisine Sisi'nin katılmış olması, Mısır'ın tercihini Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar'dan yana kullanmayacağını gösteriyor. Esad'ın devrilmesi, ABD açısından radikal İslamcıların, Mısır açısından da Müslüman Kardeşlerin hakim olması anlamına geleceği için Mısır'ın Rusya ile anlaşma yapmasına ABD karşı çıkmaz. ABD ve Rusya bir çok konuda birbirine ters düşse de Mısır ve Suriye konusunda aynı hareket ettiklerinin çokça işaretleri mevcuttur.
El Nusra'nın bu ittifakın ana dinamiklerinden biri olduğu dikkate alındığında, bu ittifakta IŞİD'in yerinin ne olacağı tartışılabilir. Şu anda görüldüğü kadarıyla El Nusra ve IŞİD aynı tarafta yer almıyor. Hatta yer yer çatıştıkları söylenebilir. El Qaide-IŞİD rekabeti sert bir şekilde devam ediyor. Son günlerde Idlib ve civarında içinde El Nusra'nın da bulunduğu Fetih grubunun başarı göstermesinden sonra Halep'te Suriye rejimine yönelik başarı elde edilmesi halinde, radikal İslamcı gruplar arasındaki ilişki ve çatışmalar yeni bir boyut kazanacaktır. Türkiye-Suudi-Katar'ın öncülüğünde örgütlenen bu yapının Halep'i İdlib gibi düşürmesi halinde bu büyük bir prestij oluşturacak, Suriye'de şimdiye kadar 'muhaliflerin' elde ettiği en somut başarı olacaktır. Suriye'nin ekonomik başkenti olarak da adlandırılan Halep'in bu şekilde muhaliflerin eline geçmesi, Esad'ı Şam'a sıkıştıracak, Şam'ın farklılıkları barındıran toplumsal yapının etkisiyle Esad en zorlu dönemini yaşayabilir. Esad, bu zorluğu aşabilmek için Hizbullah'tan daha fazla yararlanacaktır. İsrail'e dişini göstermek bakımından El Fetih ve Hamas'tan daha fazla etkili olan Hizbullah'ın zayıflamasını İsrail'in istediği de biliniyor. Suriye üzerinden Hizbullah/Suriye Muhalifleri çatışmasından en çok faydalanacak gücün İsrail olacağı unutulmamalıdır.
İsrail’in, 5+1 devletlerin İran'la yaptıkları nükleer anlaşmayı içine sindirmediği de biliniyor. İleriki aşamalarda İsrail’in fırsat bulması halinde bunu engelleyecek manevralara girebilir. Esad’ın dolayısıyla İran’ın başarılı olması halinde İsrail’in bunu engellemesi kolay olmayacaktır. ABD, AB ve Rusya’nın radikal İslam tehlikesi önceliği Esad ve İran’a avantajlar sağlıyor.
Rojava’daki Kürtlerin Durumu
Esad'ın sıkışıklığı, Esad'ın Kürtlerle özerkliği konuşmaya kadar götürüyor. Özellikle önümüzdeki günlerde başlanacak Cenevre görüşmelerine PYD'nin çağrılı oluşu, Esad rejiminin politik değişikliğini gösteriyor. Bu şekilde PYD/Suriye rejimi ilişkileri Halep ve Afrin'deki Kürtlerle muhalifler arasındaki ilişkilere yeni bir boyut getiriyor. PYD ile muhalifler arasında çatışmalar yaşanabilir.
Ortadoğu'daki yeni bloklaşmada, Sünni eksenli Türkiye, Katar, Suudi Arabistan ve Mısır'ın konumu eskisinden farklıdır. Bu farklılık, Sünni bloğun İran/Şii karakterinden ileri gelmektedir. ABD'nin bu bloklaşmadaki konumu, İran'a daha yakındır. Bu da ister istemez Sünni blokla ABD arasında çelişki ve çekişmeye neden olmaktadır. Tam bu sırada Kürtlerin önemi artmaktadır. Her iki taraf Kürtleri kendi yanına çekmek için çaba sarf ediyor. Sünni blok, Güney Kürdistan'a bağımsızlık önerisini daha fazla gündemine almış olabilir. Çünkü Irak Kürdistan'ının Irak'tan kopması demek Sünni Irak bölgesinin de Irak'tan kopması anlamına gelecektir. Bu şekilde Sünni bloklaşma, Irak Kürdistan’ı ve Sünni bölgesi üzerinde kontrolü ele geçirecek ileriki süreçte Irak'ın Güney'ine sıkışan Irak yönetimi giderek zayıflayıp İran'ın etkisinden çıkarılmaya çalışacaktır. Tüm bunların olabilmesi için Irak Kürdistan Bölgesel yönetiminin tavrı belirli olacaktır. Bu açıdan Barzani'nin ABD ziyareti kritik bir öneme sahiptir. Bazı Kürt çevreler bu ziyareti Kürdistan'ın bağımsızlığı yönünde bir adım gibi görmek istese bile ortaya çıkan tablo daha farklıdır. Irak'ın bütünlüğü mesajının verilmiş olması Bağımsız Kürdistan'ın öyle sanıldığının tersine gündeme gelmemiştir. Temel konu ABD'nin "düşmanları" çerçevesinde konumlanmıştır. Bu da IŞİD'le mücadele ve Musul'a yapılacak operasyonla sınırlı olacaktır.
Türkiye, milliyetçi bir söyleme doğru bir yol almış olsa da Irak Kürdistan'ın tüm Kürtlerin cazibe merkezi olmasını istiyor. Seçime yönelik planları bu yöndedir. HDP'nin seçim barajını aşmayacağını düşünerek kendi listelerinde çok sayıda geçmişinde politik Kürtlük bulunan isimlere yer vermiş olması seçimlerde Irak Kürdistan'ına yönelik ne tür politika yürüteceğinin işaretleri mevcuttur. Ancak HDP'nin barajı aşması halinde AKP'nin başkanlık dahil hiçbir politikası gerçekleşme şansı bulmayacaktır. Tayyip Erdoğan'ın başkanlık hayali Türkiye ile sınırlı değildir. O başkanlığında Suriye ve Irak'tan toprak dahil etmek istemektedir.
Türkiye'nin mezhepsel savaşa sürüklenmesi, Türkiye Kürdistan'ında aşiretlerin kendi aralarında bölünmesi ile sonuçlanabilir. AKP ve CHP Kürdistan'da son hamlelerini yaparak, Kürt halkının aşiretler arası yarışı bir tarafa bırakıp HDP'de bütünleşmesini önlemek için elinden geleni yapıyorlar. Bucak gibi önemli bir aşiretin önde gelenlerinin bağımsız aday ve CHP'den aday olmaları bir kısmının da AKP'yi destekliyor oluşu, bütünsel olarak görülen aşiretlerin bile iç çatışmaya doğru sürüklenebilir. Bu sürüklenişin önlenebilmesi HDP'nin güçlü bir şekilde mecliste temsili ile olacaktır. Benzer durum, Kürdistan'daki diğer aşiretler için de geçerlidir.
Türkiye Kürdistan'ında kaba PKK karşıtlığından öte siyasi yorum getirmekten aciz bazı kişiler, Barzani'nin son ABD ziyaretinin Bağımsızlık ilanı ile ilgili olduğu yorumlarını ön plana çıkarıyorlar. Bundan hareketle PKK'nin Irak Kürdistan'ının bağımsızlığını engellediğini söylüyorlar. Bu yorumlar doğru değildir. Tam tersine, Türkiye'nin Irak Kürdistan'ının Sünni blokla birlikte hareket etmesi halinde bağımsızlığını destekleme ihtimali daha yüksektir. Ancak, ABD ve Rusya gibi küresel güçlerin karşı çıkacağı bağımsızlığın gerçekçi olmayacağını Barzani herkesten daha fazla bilmektedir. Çünkü Türkiye ve Arabistan'ın bağımsız Kürdistan’ı desteklemesi Musul'un Irak'tan kopmasına bağlıdır. Bu da radikal İslamcıların etkinliğinin sürmesi anlamına geliyor. Musul düştükten sonra IŞİD'in Erbil'e doğru ilerleyişini Barzani'nin unutması mümkün değildir. Kaldı ki, bu şekilde oluşacak Kürdistan'ın yaşama şansı yoktur. Kim ne derse desin ABD'nin onaylamadığı Bağımsız Kürdistan'ın yaşama şansı yoktur. Barzani ziyaretinin en önemli sonuçlarından biri de Barzani'nin bunu anlamış olmasıdır. Barzani'nin bundan sonra Sünni blokla hareket etmesinin koşulları kalmamıştır. Sünni blokla birlikte hareket etmemek Kürtleri değişik güçler karşısında üçüncü bir güç üçüncü bir yola daha fazla yaklaştırmaktadır. Üçüncü güç olmak hem Kürtlere karşı düşmanların artmaması hem de Kürtler arası barışçı ilişkilere zemin hazırlamaktadır.
Türkiye Kürdistan’ı, 7 Haziran Seçimleri ve Barajın aşılması sorunu
Türkiye Kürdistan’ı açısından düşünüldüğünde AKP'nin, HDP'yi parlamentoya sokmama yönündeki tehlikeli politikalar Türkiye Kürdistan'ında Kürtler arası çatışmayı tetikleyecek niteliktedir. AKP'nin planlarını HDP'siz yaparak, HDP'yle yakınlaşan aşiretlerin bazı önde gelenlerine yer vermiş olması ileride HDP'siz bir mecliste onları Kürtler arası çatışma zemini yaratmak içindir.
AKP-MHP Birlikteliği olabilir mi?
İsrail'in Suriye karşıtlığı temelinde Suudi / Türkiye birlikteliğine destek vereceği yönündeki yorumlar doğru değildir.
MK'nın yönettiği Suriye, İsrail'in geleceği için daha tehlikelidir.
Tıpkı MK'nın Mısır'da yaptığı gibi. Öyle anlaşılıyor ki, gerek Türkiye'nin gerekse Suudi Arabistan'ın Suriye'ye müdahale etmek istemeleri kendi iç
siyasetlerindeki çekişme ve bölünmeden ileri gelmektedir. Yakın zamanda Türkiye'de yapılacak seçimler AKP'nin kaderini belirleyecektir.
Bir anda tersi de olabilir. Ancak MHP'nin AKP'ye koltuk değneği olma ihtimali her zamandan çoktur. Özellikle çözüm sürecinin kaldırılması, Qandil'e Türk
Bayrağı dikilmesi arzusu MHP'yi AKP'nin maceralarına dahil edebilir.
Seçimlerde MHP'ye oy vermeyi düşünen Cemaat taraftarlarının bu hususu dikkate alıp o şekilde tavır almaları beklenebilir.
Aynı şekilde Vatan Partisi adı altında bir araya gelen Ergenekoncular da bu konuda Truva atı rolünü oynayabilirler.
HSYK yapısındaki Ulusalcı, Milliyetçi ve Muhafazakar koalisyon bu konuda fikir verebilir. Seçimlere bu kadar yakın bir süre kala hakim ve savcıların
tutuklanması bu birlikteliğin somut sonucudur. Seçimlerdeki başarıya göre bu daha da görünür olacaktır. Bu nedenle MHP'nin göstereceği başarı
AKP'yi durdurmayacaktır. AKP'yi durduracak olanlar HDP, CHP ve SP+BBP olabileceği söylense de CHP'de şimdilik görünür olmasa da yaşanan iç çelişki
ve çekişmeler CHP'nin mevcut potansiyelinin altına doğru gerilemesiyle sonuçlanabilir. Bu olasılık HDP faktörünün bu seçimler için ne kadar önemli
hale geldiğini gösteriyor. HDP'ye değişik kesimlerden gelen desteği sadece "Erdoğan'ı durduracak güç HDP'dir." argümanı ile açıklamak yeterli değildir.
CHP'deki yetmezlik ve alternatifsizlik de bunda etkilidir. CHP'ye oy verme alışkanlığı olan kitle CB Seçimlerinde CHP'yi desteklemede büyük bir kırılma yaşadı.
Bu kırılma Erdoğan'ın fiili başkan olmasının yolunu açtı.
CB seçimlerinde böyle bir kırılma yaşayan liderliklerin bu seçimlerde cezalandırılacaklarını düşünüyorum.
Benzer durum MHP için de geçerlidir. Planlarını ikincilik üzerine kurup da iktidarı AKP'nin doğal alanı gibi gören CHP ve MHP'nin AKP ile ilişkiler
yönünden HDP kadar radikal olmayışları da bu partilerin en zayıf noktasıdır.
***
ÇÖZÜMÜN UÇURUMUNDAKİ SÜREÇ VE KÜRDİSTAN
12.05.2015
Suriye'de Özgür Suriye Ordusun(ÖSO) El Qaide bağlantılı El Nusra örgütüyle birlikte hareket etmesi, Müslüman Kardeşler(MK) ile El Qaide'nin ittifakı anlamına gelmektedir. Bu ittifakın oluşmasında en büyük rolü de Türkiye/Katar/Suudi Arabistan/Ürdün rol oynamıştır. MK, Mısır'dan çok Suriye'de etkin olmaya çalışacaktır. Suriye'de önce İdlib'in alınması, şimdi de Halep'e yönelik hazırlıkların olması bu ittifakın sonuçlarıdır. Yemen'e hava harekatına Mısır'ın katılması, Türkiye'nin ise desteğini açıklamış olması, Türkiye ile Mısır ilişkilerinin düzeldiği anlamına gelmez. Zaman zaman birlikte hareket ettikleri izlenimi verse de Sisi'nin MK konusundaki dışlayıcı politikası devam ettiği müddetçe Türkiye ile aynı çizgide hareket etmesi mümkün değildir. Bu nedenle El Qaide aşılı Suriye Müslüman Kardeşlerin Esad karşısında başarılı olma şansı yoktur. Bundan bir iki ay önce Rusya Devlet Başkanı Putin'in Mısır ziyareti ve sonrasında Rusya ile Mısır arasında askeri malzeme konusunda yapılan anlaşma, son olarak Rusya'nın Moskova'daki askeri gövde gösterisine Sisi'nin katılmış olması, Mısır'ın tercihini Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar'dan yana kullanmayacağını gösteriyor. Esad'ın devrilmesi, ABD açısından radikal İslamcıların, Mısır açısından da Müslüman Kardeşlerin hakim olması anlamına geleceği için Mısır'ın Rusya ile anlaşma yapmasına ABD karşı çıkmaz. ABD ve Rusya bir çok konuda birbirine ters düşse de Mısır ve Suriye konusunda aynı hareket ettiklerinin çokça işaretleri mevcuttur.
El Nusra'nın bu ittifakın ana dinamiklerinden biri olduğu dikkate alındığında, bu ittifakta IŞİD'in yerinin ne olacağı tartışılabilir. Şu anda görüldüğü kadarıyla El Nusra ve IŞİD aynı tarafta yer almıyor. Hatta yer yer çatıştıkları söylenebilir. El Qaide-IŞİD rekabeti sert bir şekilde devam ediyor. Son günlerde Idlib ve civarında içinde El Nusra'nın da bulunduğu Fetih grubunun başarı göstermesinden sonra Halep'te Suriye rejimine yönelik başarı elde edilmesi halinde, radikal İslamcı gruplar arasındaki ilişki ve çatışmalar yeni bir boyut kazanacaktır. Türkiye-Suudi-Katar'ın öncülüğünde örgütlenen bu yapının Halep'i İdlib gibi düşürmesi halinde bu büyük bir prestij oluşturacak, Suriye'de şimdiye kadar 'muhaliflerin' elde ettiği en somut başarı olacaktır. Suriye'nin ekonomik başkenti olarak da adlandırılan Halep'in bu şekilde muhaliflerin eline geçmesi, Esad'ı Şam'a sıkıştıracak, Şam'ın farklılıkları barındıran toplumsal yapının etkisiyle Esad en zorlu dönemini yaşayabilir. Esad, bu zorluğu aşabilmek için Hizbullah'tan daha fazla yararlanacaktır. İsrail'e dişini göstermek bakımından El Fetih ve Hamas'tan daha fazla etkili olan Hizbullah'ın zayıflamasını İsrail'in istediği de biliniyor. Suriye üzerinden Hizbullah/Suriye Muhalifleri çatışmasından en çok faydalanacak gücün İsrail olacağı unutulmamalıdır.
İsrail’in, 5+1 devletlerin İran'la yaptıkları nükleer anlaşmayı içine sindirmediği de biliniyor. İleriki aşamalarda İsrail’in fırsat bulması halinde bunu engelleyecek manevralara girebilir. Esad’ın dolayısıyla İran’ın başarılı olması halinde İsrail’in bunu engellemesi kolay olmayacaktır. ABD, AB ve Rusya’nın radikal İslam tehlikesi önceliği Esad ve İran’a avantajlar sağlıyor.
Rojava’daki Kürtlerin Durumu
Esad'ın sıkışıklığı, Esad'ın Kürtlerle özerkliği konuşmaya kadar götürüyor. Özellikle önümüzdeki günlerde başlanacak Cenevre görüşmelerine PYD'nin çağrılı oluşu, Esad rejiminin politik değişikliğini gösteriyor. Bu şekilde PYD/Suriye rejimi ilişkileri Halep ve Afrin'deki Kürtlerle muhalifler arasındaki ilişkilere yeni bir boyut getiriyor. PYD ile muhalifler arasında çatışmalar yaşanabilir.
Türkiye'nin içinde bulunduğu koalisyon, Kürtleri kendi tarafına geçmeye zorlamak için her şeyi yapabilir. Kobani benzeri manzaranın daha kötüsü Halep ve Afrin'de meydana gelebilir. Bu konuda kesin karar verilmiş olsa da nasıl uygulanacağı seçim sonrasına bırakılmış durumdadır. Seçimlerde AKP'nin yeniden tek başına hükümet kuracak sayıyı bulması halinde, Türkiye, fiili askeri gücünü de devreye sokabilir. Bunun anlamı, Türkiye Kürdistan'ında önceki yıllarda olduğu gibi KCK benzeri kitlesel gözaltı ve tutuklamaları gündeme getirebilir. Bu açıdan 7 Haziran seçimleri, sadece Türkiye'yi değil, Ortadoğu'yu da doğrudan etkileyecektir.
Irak Kürdistan’ı
Ortadoğu'daki yeni bloklaşmada, Sünni eksenli Türkiye, Katar, Suudi Arabistan ve Mısır'ın konumu eskisinden farklıdır. Bu farklılık, Sünni bloğun İran/Şii karakterinden ileri gelmektedir. ABD'nin bu bloklaşmadaki konumu, İran'a daha yakındır. Bu da ister istemez Sünni blokla ABD arasında çelişki ve çekişmeye neden olmaktadır. Tam bu sırada Kürtlerin önemi artmaktadır. Her iki taraf Kürtleri kendi yanına çekmek için çaba sarf ediyor. Sünni blok, Güney Kürdistan'a bağımsızlık önerisini daha fazla gündemine almış olabilir. Çünkü Irak Kürdistan'ının Irak'tan kopması demek Sünni Irak bölgesinin de Irak'tan kopması anlamına gelecektir. Bu şekilde Sünni bloklaşma, Irak Kürdistan’ı ve Sünni bölgesi üzerinde kontrolü ele geçirecek ileriki süreçte Irak'ın Güney'ine sıkışan Irak yönetimi giderek zayıflayıp İran'ın etkisinden çıkarılmaya çalışacaktır. Tüm bunların olabilmesi için Irak Kürdistan Bölgesel yönetiminin tavrı belirli olacaktır. Bu açıdan Barzani'nin ABD ziyareti kritik bir öneme sahiptir. Bazı Kürt çevreler bu ziyareti Kürdistan'ın bağımsızlığı yönünde bir adım gibi görmek istese bile ortaya çıkan tablo daha farklıdır. Irak'ın bütünlüğü mesajının verilmiş olması Bağımsız Kürdistan'ın öyle sanıldığının tersine gündeme gelmemiştir. Temel konu ABD'nin "düşmanları" çerçevesinde konumlanmıştır. Bu da IŞİD'le mücadele ve Musul'a yapılacak operasyonla sınırlı olacaktır.
Türkiye, milliyetçi bir söyleme doğru bir yol almış olsa da Irak Kürdistan'ın tüm Kürtlerin cazibe merkezi olmasını istiyor. Seçime yönelik planları bu yöndedir. HDP'nin seçim barajını aşmayacağını düşünerek kendi listelerinde çok sayıda geçmişinde politik Kürtlük bulunan isimlere yer vermiş olması seçimlerde Irak Kürdistan'ına yönelik ne tür politika yürüteceğinin işaretleri mevcuttur. Ancak HDP'nin barajı aşması halinde AKP'nin başkanlık dahil hiçbir politikası gerçekleşme şansı bulmayacaktır. Tayyip Erdoğan'ın başkanlık hayali Türkiye ile sınırlı değildir. O başkanlığında Suriye ve Irak'tan toprak dahil etmek istemektedir.
Türkiye'nin mezhepsel savaşa sürüklenmesi, Türkiye Kürdistan'ında aşiretlerin kendi aralarında bölünmesi ile sonuçlanabilir. AKP ve CHP Kürdistan'da son hamlelerini yaparak, Kürt halkının aşiretler arası yarışı bir tarafa bırakıp HDP'de bütünleşmesini önlemek için elinden geleni yapıyorlar. Bucak gibi önemli bir aşiretin önde gelenlerinin bağımsız aday ve CHP'den aday olmaları bir kısmının da AKP'yi destekliyor oluşu, bütünsel olarak görülen aşiretlerin bile iç çatışmaya doğru sürüklenebilir. Bu sürüklenişin önlenebilmesi HDP'nin güçlü bir şekilde mecliste temsili ile olacaktır. Benzer durum, Kürdistan'daki diğer aşiretler için de geçerlidir.
Türkiye Kürdistan'ında kaba PKK karşıtlığından öte siyasi yorum getirmekten aciz bazı kişiler, Barzani'nin son ABD ziyaretinin Bağımsızlık ilanı ile ilgili olduğu yorumlarını ön plana çıkarıyorlar. Bundan hareketle PKK'nin Irak Kürdistan'ının bağımsızlığını engellediğini söylüyorlar. Bu yorumlar doğru değildir. Tam tersine, Türkiye'nin Irak Kürdistan'ının Sünni blokla birlikte hareket etmesi halinde bağımsızlığını destekleme ihtimali daha yüksektir. Ancak, ABD ve Rusya gibi küresel güçlerin karşı çıkacağı bağımsızlığın gerçekçi olmayacağını Barzani herkesten daha fazla bilmektedir. Çünkü Türkiye ve Arabistan'ın bağımsız Kürdistan’ı desteklemesi Musul'un Irak'tan kopmasına bağlıdır. Bu da radikal İslamcıların etkinliğinin sürmesi anlamına geliyor. Musul düştükten sonra IŞİD'in Erbil'e doğru ilerleyişini Barzani'nin unutması mümkün değildir. Kaldı ki, bu şekilde oluşacak Kürdistan'ın yaşama şansı yoktur. Kim ne derse desin ABD'nin onaylamadığı Bağımsız Kürdistan'ın yaşama şansı yoktur. Barzani ziyaretinin en önemli sonuçlarından biri de Barzani'nin bunu anlamış olmasıdır. Barzani'nin bundan sonra Sünni blokla hareket etmesinin koşulları kalmamıştır. Sünni blokla birlikte hareket etmemek Kürtleri değişik güçler karşısında üçüncü bir güç üçüncü bir yola daha fazla yaklaştırmaktadır. Üçüncü güç olmak hem Kürtlere karşı düşmanların artmaması hem de Kürtler arası barışçı ilişkilere zemin hazırlamaktadır.
Türkiye Kürdistan’ı, 7 Haziran Seçimleri ve Barajın aşılması sorunu
Türkiye Kürdistan’ı açısından düşünüldüğünde AKP'nin, HDP'yi parlamentoya sokmama yönündeki tehlikeli politikalar Türkiye Kürdistan'ında Kürtler arası çatışmayı tetikleyecek niteliktedir. AKP'nin planlarını HDP'siz yaparak, HDP'yle yakınlaşan aşiretlerin bazı önde gelenlerine yer vermiş olması ileride HDP'siz bir mecliste onları Kürtler arası çatışma zemini yaratmak içindir.
(Irak Kürdistan Bölgesel Yöntemi)KBY'nin hem kendi içinde ilkeli duruşu hem de diğer Kürt örgütleriyle ilişkilerini hukuki ve ahlaki bir zemine oturtmasında yarar vardır. İlişkilerin düzeyi Kürdistan'daki aşiret ilişkilerine de bir düzey getirecektir.
TIR Savcılarının tutuklanmalarıyla Suriye'ye müdahale arasında bağ vardır. Ancak Türkiye seçimi bekleyecektir. 1974 Kıbrıs harekatı seçimden sonra yapılmıştı. AKP, çoğunluğu sağlamasa da MHP'yle birlikte yapabilir. Bu konuda karşı çıkış noktasında en net tavrı koyanlar CHP ve HDP'dir. MHP, Suriye tezkeresine evet demişti. Süleyman Şah operasyonundan beri hazırlıklar yapılıyor. Bir gece aniden Türk ve yeni koalisyon uçakları Yemen'de olduğu gibi yapabilirler. Mısır ne yapacak Mısır hem ABD ile Hem de Rusya ile denge politikası izleyerek kendisini yaşatmaya çalışan bir ülkedir. İç siyasi kazanımlar karşılığında Suriye müdahalesine destek verebilirse de Suriye'de Esad'ın düşmesi MK'nın başarı kazanması Filistin'deki Hamas'ın da MK'nın Suriye kolu olduğu dikkate alınırsa bu MK'nın güçlü bir şekilde Mısır'la komşu olması anlamına geleceği için Sisi'nin bunu kabul etmesi mümkün değildir.
TIR Savcılarının tutuklanmalarıyla Suriye'ye müdahale arasında bağ vardır. Ancak Türkiye seçimi bekleyecektir. 1974 Kıbrıs harekatı seçimden sonra yapılmıştı. AKP, çoğunluğu sağlamasa da MHP'yle birlikte yapabilir. Bu konuda karşı çıkış noktasında en net tavrı koyanlar CHP ve HDP'dir. MHP, Suriye tezkeresine evet demişti. Süleyman Şah operasyonundan beri hazırlıklar yapılıyor. Bir gece aniden Türk ve yeni koalisyon uçakları Yemen'de olduğu gibi yapabilirler. Mısır ne yapacak Mısır hem ABD ile Hem de Rusya ile denge politikası izleyerek kendisini yaşatmaya çalışan bir ülkedir. İç siyasi kazanımlar karşılığında Suriye müdahalesine destek verebilirse de Suriye'de Esad'ın düşmesi MK'nın başarı kazanması Filistin'deki Hamas'ın da MK'nın Suriye kolu olduğu dikkate alınırsa bu MK'nın güçlü bir şekilde Mısır'la komşu olması anlamına geleceği için Sisi'nin bunu kabul etmesi mümkün değildir.
AKP-MHP Birlikteliği olabilir mi?
İsrail'in Suriye karşıtlığı temelinde Suudi / Türkiye birlikteliğine destek vereceği yönündeki yorumlar doğru değildir.
MK'nın yönettiği Suriye, İsrail'in geleceği için daha tehlikelidir.
Tıpkı MK'nın Mısır'da yaptığı gibi. Öyle anlaşılıyor ki, gerek Türkiye'nin gerekse Suudi Arabistan'ın Suriye'ye müdahale etmek istemeleri kendi iç
siyasetlerindeki çekişme ve bölünmeden ileri gelmektedir. Yakın zamanda Türkiye'de yapılacak seçimler AKP'nin kaderini belirleyecektir.
Bir anda tersi de olabilir. Ancak MHP'nin AKP'ye koltuk değneği olma ihtimali her zamandan çoktur. Özellikle çözüm sürecinin kaldırılması, Qandil'e Türk
Bayrağı dikilmesi arzusu MHP'yi AKP'nin maceralarına dahil edebilir.
Seçimlerde MHP'ye oy vermeyi düşünen Cemaat taraftarlarının bu hususu dikkate alıp o şekilde tavır almaları beklenebilir.
Aynı şekilde Vatan Partisi adı altında bir araya gelen Ergenekoncular da bu konuda Truva atı rolünü oynayabilirler.
HSYK yapısındaki Ulusalcı, Milliyetçi ve Muhafazakar koalisyon bu konuda fikir verebilir. Seçimlere bu kadar yakın bir süre kala hakim ve savcıların
tutuklanması bu birlikteliğin somut sonucudur. Seçimlerdeki başarıya göre bu daha da görünür olacaktır. Bu nedenle MHP'nin göstereceği başarı
AKP'yi durdurmayacaktır. AKP'yi durduracak olanlar HDP, CHP ve SP+BBP olabileceği söylense de CHP'de şimdilik görünür olmasa da yaşanan iç çelişki
ve çekişmeler CHP'nin mevcut potansiyelinin altına doğru gerilemesiyle sonuçlanabilir. Bu olasılık HDP faktörünün bu seçimler için ne kadar önemli
hale geldiğini gösteriyor. HDP'ye değişik kesimlerden gelen desteği sadece "Erdoğan'ı durduracak güç HDP'dir." argümanı ile açıklamak yeterli değildir.
CHP'deki yetmezlik ve alternatifsizlik de bunda etkilidir. CHP'ye oy verme alışkanlığı olan kitle CB Seçimlerinde CHP'yi desteklemede büyük bir kırılma yaşadı.
Bu kırılma Erdoğan'ın fiili başkan olmasının yolunu açtı.
CB seçimlerinde böyle bir kırılma yaşayan liderliklerin bu seçimlerde cezalandırılacaklarını düşünüyorum.
Benzer durum MHP için de geçerlidir. Planlarını ikincilik üzerine kurup da iktidarı AKP'nin doğal alanı gibi gören CHP ve MHP'nin AKP ile ilişkiler
yönünden HDP kadar radikal olmayışları da bu partilerin en zayıf noktasıdır.
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder