23 Kasım 2019 Cumartesi

TÜRKİYEDE TERÖRLE MÜCADELEDE PKK ÖRNEĞİ., BÖLÜM 9

TÜRKİYEDE TERÖRLE MÜCADELEDE PKK ÖRNEĞİ.,  BÖLÜM 9




1.5.3. Faaliyet Alanlarına Göre Terörizm: Kır Terörizmi, Şehir Terörizmi, Milli Terörizm ve Uluslararası (Küresel) Terörizm 

Kır Terörizmi: Teorik temelleri Mao'ya35 kadar uzanan kırsal terörün alandaki teorik ve fiili gelişmeleri Latin Amerika ülkelerinde ortaya çıkmıştır; Fidel 
Castro'ya göre dağlarda, vadilerde yönetime karşı silahlı ayaklanmaya kalkışacak küçük bir gerilla grubu başka herhangi bir politik şartın yerine getirilmesine gerek kalmaksızın devrim öncüsü olmuştur (Caşın, 2008: 592). Görülüyor ki kırsal terör Marksist-Leninist terörizmin devrim mücadelesinde daha etkili olabilmek için seçtiği bir yoldur. 

Mahir Çayan "Yeni Oportünizmin Niteliği Üzerine" adlı yazısında kır terörünün taktiksel gerekliliğini şöyle (kurtuluscephesi, 2012) belirtir: 

Neden Rusya'da, demokratik devrimlerin temel gücü proletarya oluyor da, Çin ve Vietnam demokratik devrimlerinin temel gücü proletarya değil de köylüler 
olmaktadır? Bu sorunun cevabı, somut durumların somut tahlilinde düğümlenmektedir. Çünkü, Rusya'da devrim ordusunun temel gücü genellikle büyük şehirlerde yaşıyordu. Çin, Vietnam gibi ülkelerle kıyaslanmayacak seviyede (nicelik ve nitelik bakımından) bir Rus sanayi proletaryası vardı. 
Bu nedenle devrim, şehirlerden kırların fethedilmesi şeklinde bir rota takip etti. Oysa yarı-sömürge ve sömürge ülkelerde, 

1) İşçi sınıfının nicelik ve nitelik olarak gelişmiş kapitalist ülkelere kıyasla zayıf olması; 
2) şehirlerde emperyalizmin denetiminin çok kuvvetli olması gibi, başlıca iki ana nedenden dolayı Milli Demokratik Devrimin izleyeceği rota, kırlardan şehirlerin 
fethedilmesi rotasıdır. 

Burada sözü edilen Halk Savaşı Teorisi yani şehirlerin kırlardan fethedilmesi ve köylü unsurunun proleter devrimde öncülüğü Maoizm'in gereğidir. PKK terör 
örgütün faaliyetlerini kırsal alanlarda sürdürmesi kır terörünün örneği olarak ayrıca verilebilir. 

Şehir Terörizmi: Kır teröristlerinin Latin Amerika ülkelerinde başarısız denemeleri kırların devrimci mücadele için sanıldığı kadar elverişli olmadığını göstermiştir (Caşın, 2008: 592). Nitekim kırsal mücadele özü gereği uzun bir pratik eğitim süreci gerektirir ve ayrıca giderek hızlanan sanayileşme ile işçilerin köylü ler karşısında daha önemli bir unsur haline gelmesi, artan göç, şehirleşme sonrası ortaya çıkan eşitsizlik, yoksulluk şehirlerin örgütlenme ve üye kazanmaktaki rolünü öne çıkarmıştır. 

Şehir terörünün teorisyenlerinden Brezilyalı terörist Carlos Marighella'nın "Niçin Şehir gerillasından başlanıldı?" sorusuna verdiği cevap (Marighella, 2003: 45, 46) şehirlerin kırlara göre avantajlarını belirtmesi açısından önemlidir: 

Ülkenin içinde bulunduğu dikta ortamında, propaganda ve kamuoyunda tanınma olanakları, özellikle şehirlerde vardır. Özellikle öğrencilerin, aydınların; sendikacı 
bazı militan grupların düzenledikleri kitle eylemleri, ülkenin bellibaşlı şehirlerinde, daha sert bir savaşın (silahlı eylemler) yadırganmayacağı uygun bir ortam yarattılar. Hükümetçe alınan anti-demokratik tedbirler […] birçok profesör ve gazeteciye karşı girişilen sayısız baskılar, bir başkaldırı ortamı yarattı. […] Gizli yayın ilerliyor, korsan radyolar hoşnutlukla dinleniyor. Demek ki, şehir, gerillayı başlatabilmek için istenilen nesnel ve öznel koşulları bir araya getirebiliyor. Durum kırlarda daha az elverişlidir. Kır gerillası, işlevi daha çok taktik olan şehir gerillasına göre ikincil bir duruma düşüyor. […] Diğer yandan, kırlardan mücadele edecek savaşçılar, ilk önce şehir mücadelesine deneneceklerdir. Bunların arasında yetenekliler seçilecektir. 

Milli Terörizm: Bir devletin milli hudutları içerisinde cereyan eden ve dış kaynaklı hiçbir terörist örgüt veya örgütlerce işbirliği yapmadan gerçekleştirilen, 
başka bir devletin veya şahsın menfaatini veya zararını amaçlayan tedhiş hareketleri olarak tanımlanan bu terörde, teröristin milliyeti söz konusudur (Caşın, 2008: 593). 

Diğer bir deyişle ulusal terörizm terör örgütünün dış dünya ile organik herhangi bir bağının olmaması ve faaliyet, örgütlenme ya da destek aşamalarında ulusal bir özellik sergilemesi anlamına gelmektedir. Bu bağlamda ideolojinin yerelliğinden kullanılan araçlara ve hatta hedefe kadar her bir unsurun izole ve kapalı bir özellik arz etmesi gerekmektedir (Doğan, 2007: 14, 15). Günümüz dünyasının izole olmayı ve kapalılığı hiçbir anlamda mümkün kılmaması bu tür terörizmin de pratikte varlığını mümkün kılmamaktadır. 

Uluslararası (Küresel) Terörizm: Bu terörün ülke sınırlarının dışında gerçekleşmesi, birden fazla devletin vatandaşlarının eylemden etkilenmesi gibi 
özellikleri vardır (Çınar, 1997: 240). Caşın bunlara ek olarak şu özellikleri de belirtir (2008: 132): Belirli bir ülkenin vatandaşlarına karşı girişilmeli, siyasi amacı olmalı ve belirli bir devletin ya da hükümetin amaçlarına hizmet ya da karşı devlete zarar amacıyla tasarlanmalı. Tüm bu özellikleri taşıyan terörist eylemler uluslararası terörizmin kıstaslarını oluşturmaktadır. Bir başka tanımla uluslararası terörizm, terör örgütlerinin amaçlarını, dünya kamuoyuna duyurmak için seçtikleri ülkelerde gerçekleştirdikleri şiddet eylemleridir (Acar, 2012: 124). 

Ergil'e göre (Ergil, 1992: 140) uluslararası terörizm birden fazla ülkenin topraklarını veya vatandaşlarını içeren terörizmdir. Bal ise uluslararası terörizmi yeni dönem terörizm olarak kabul eder ve ona göre (2006a: 106) yeni dönem terörizmin hedefi tüm insanlık ve insanlığın ortak değerleridir. 
Küresel terör kavramlaştırması, küreselleşme düşüncesinin hem Batı'lı hem de azgelişmiş ülkelerde rağbet gördüğü bir dönemde ileri sürülmüştür ve küresel 
terör diye adlandırılan eylemler aslında tarihte uzun zamandır var olan şiddete dayalı siyasal ve tarihi hedefleri gerçekleştirme geleneğinin uzantısı olmanın dışında özgün özellikler taşımamaktadır (Cirhinlioğlu, 2004: 123). Yine de 11 Eylül saldırıları uluslararası/küresel terörizmin başlangıç noktası olarak görülmektedir. Nitekim 11 Eylül saldırıları kadar uluslararası sistemi derinden sarsacak ve hızla değiştirecek güçte hiç bir terörist saldırı yapılmamıştır. 

Uluslararası terörizmi etkileyen faktörler şunlardır: 

. Küreselleşme süreci ile birlikte hızla gelişmekte ve yayılmakta olan teknoloji (Rustemova, 2006: 31), 
. Artan uluslararası göç hareketleri, 
. Devletlerin ideolojik ve siyasi şiddeti desteklemesi (Doğan, 2007: 16), 
. Komünikasyon ve enformasyon alanında gerçekleşen devrim (Rustemova, 2006: 36), 
. Devletlerarası ekonomik eşitsizliğin artması, 
. Din ideolojili terörizmin güçlenmesi, 
. Doğu-Batı ekseninde gerçekleşen kültürel çatışmalar, 
. Destekçi devlet sayısının artması (Caşın, 2008: 215). 

11 Eylül 2001 tarihinde ABD'de başlayan küresel terör dalgası, 2002 yılında Endonezya/Bali'de 200'den fazla insanın ölümüne neden olmuş, 2003 yılında 
Türkiye/İstanbul'u vurmuş, 2004 yılında İspanya/Madrid'i sarsmış, 2005 yılında İngiltere/Londra'yı vurmuştur (Dilmaç, 2011: 50). 11 Eylül saldırıları uluslararası terörizmi dünya kamuoyunda tartışılan en önemli konu haline getirirken uluslararası terörizmin ilk örneğini 11 Eylül saldırıları olarak belirtmek yanlış bir tutumdur. Yakın tarihte uluslararası nitelik taşıyan terörün ilk önemli örneğini 1972 Münih Olimpiyatları sırasında, 11 İsrailli sporcu ve antrenör, 1 Alman polisi ve 5 saldırganın ölmesi ile sonuçlanan ve Kara Eylül adlı terör örgütünün gerçekleştirdiği olayda görmekteyiz (Dilmaç, 2011: 55). 

Aslında yeni bir kavram olmayan uluslararası terörizm dünyanın neredeyse her yerinde özellikle 1990'larda yoğunluk kazanmıştır. Örneğin, sadece El-Kaide'nin 
ABD'ye yönelik eylemleri şunlardır (diplomatikgozlem, 2012): 

. Aralık 1992; Yemen'de Amerikan askerlerini hedef alan otel bombalanması, 
. 1993; Somali'de Batılı güçlere karşı Aidid'e destek verip Mogadişu'da 18 Amerikalının öldürülmesi, 
. Şubat 1993; New York'ta Dünya Ticaret Merkezi'nin bombalanması, 
. Haziran 1995; Etiopya'nın başkenti Adis Ababa'da Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek'e yönelik suikast girişimi, 
. Kasım 1995; Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da beş ABD'li asker kamyonla bombalaması, 
. Haziran 1996; Suudi Arabistan'ın Hobar kentinde 19 Amerikan askerinin ölümüne yol açan patlama eylemi, 
. Ağustos 1998; Amerikan askerlerinin Körfez bölgesine girişinin ve Irak'a BM ambargosunun sekizinci yıldönümünde Kenya ve Tanzanya'daki ABD 
  büyükelçiliklerinin havaya uçurulması. 

Aslında ABD'nin 11 Eylül olaylarına kadar ülke sınırları içerisinde Dünya Ticaret Merkezi'nin bombalanması dışında ciddi bir uluslararası terör eylemiyle 
karşılaştığını iddia etmek doğru olmayacaktır (Özeren ve Cinoğlu, 2006: 159, 160). 11 Eylül olaylarının, küresel düzeni ve Amerika'nın uluslararası toplumla ilişkisini belki de kalıcı bir şekilde değiştirmesi şeklindeki sonuçları bakımından dönüştürücü bir nitelik taşıması (Ben-Meir, 2011: 9) uluslararası terörizm bağlamında 11 Eylül saldırılarının önemini belirtmesi açısında önemlidir. 

1.5.4. Faaliyet Konularına-Türlerine Göre Terörizm: Narko Terörizm, Kitle İmhasına Yönelik Terörizm, Medyatik Terörizm ve Siber Terörizm 

Narko Terörizm: Bu kavram terörizmin ancak eylemlerle kendini hatırlatarak devam ettirebileceği gerçeği ile durmadan eylem yapması ile ortaya 
çıkan finansal sorununu çözme amacıyla uyuşturucu trafiğine doğrudan ya da dolaylı müdahalesi ve bundan rant elde etmesini ifade eder. 

Terör örgütlerin finansal kaynak olarak uyuşturucu trafiğini yönetmeleri veya bu trafiğe bir şekilde dâhil olmaları bir bakıma terörizmin özellikle Soğuk Savaş 
sonrası devlet desteğinden yoksun kalması ve maddi sıkıntı içine girmesi ile açıklanabilir. Yıllık getirisi BM kaynaklarına göre, 500 milyar doları bulan 
uyuşturucu kaçakçılığının (zaman, 2012c) getirdiği yüksek kâr marjı nedeniyle terör örgütlerin uyuşturucu ticaretine yönelmeleri narko terörizm kavramın ortaya çıkmasına neden olmuştur. 

Uyuşturucu ticaretinin çatışma bölgelerindeki otorite boşluğundan yararlanarak tavan yapması ile terörizmin çatışma ve otorite boşluğu yaratması narko terörizmin gelişimi açısında önemlidir. Sonuç olarak terörün en yoğun olduğu bölgeler, uyuşturucu ve kara para için adeta "güvenli bölge" haline gelmektedir; bunun en bariz örneklerinden biri Diyarbakır-Bingöl arasında uyuşturucu tarlaları kuran ve yöneten PKK'dır (gazete.vatan, 2012). 

Bu bağlamda İran üzerinden Batı'ya seyreden Hint keneviri-esrar ticaretini ve Batı'dan İran'a sevk edilen eroin ve kokain maddeleri ticaretini elinde bulunduran PKK (gundem, 2012a), narko terörizme verilebilecek en iyi örnektir. Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi'nin (EMCDDA) 10 Kasım'da yayımladığı 2010 raporuna göre Türkiye'nin ele geçirdiği uyuşturucu miktarı, Avrupa'dakinin iki katıdır (zaman, 2012a). Örneğin, 2012 yılı Aralık ayında Diyarbakır'da yapılan geniş çaplı operasyonda 21 ton esrar ele geçirilmiştir (sabah, 2012c). 

ABD Başkanı George W. Bush döneminde Başkanlık Yabancı Uyuşturucu Kaçakçıları Listesi'ne konan PKK'nın (ntvmsnbc, 2012) finansmanında uyuşturucu üretim ve dağıtımı önemli bir yer tutmaktadır (Bahar, 2012). PKK'ya ek olarak, El-Kaide, FARC (Kolombiya), Sendero Luminoso (Peru), Hizbullah (Lübnan), Özbekistan İslami Hareketi ve ETA'nın (İspanya) ve uluslararası platformlarda narko-terörizm bağlantısı sürekli vurgulanan örgütlerdir (milliyet, 2012). 

Narko terörizmin milyar dolarlık bir iş hacmine ulaşması,36 terör örgütlerinin daha da güçlü olması ve ayrıca terörizmle mücadele eden devletlerin rüşvet vb. 
şekilde zayıf bırakılması ve terörizmle mücadelede kaynakların boşa gitmesi ile sonuçlanmaktadır.37 Narko terörizmin bir diğer sonucu bu terörizmin yüksek kâr marjı nedeniyle neredeyse ülkeye şiddetin her türlüsünü kullanarak hâkim olabilmesidir. Bunun en uç örneği, Kolombiya'da görülmektedir. Zira burada 1990 yılındaki başkanlık seçiminde üç başkan adayı ve seçimi kazanan aday öldürülmüştür Kitle İmhasına Yönelik Terörizm: Bilinen terörizm eylemleri sonucunda, bu eylemlerden etkilenecek kurban/mağdur sayısının yüksek miktarda olmasının hedeflendiği türdür ve terör örgütleri bu yöntemle meydana çıkacak toplumsal ve siyasal baskının en üst düzeye çıkmasını hedeflemektedir (Doğan, 2007: 20). Terör örgütlerinin ya da devletlerin konvansiyonel38 silahlar dışında kalan KİS'leri (Kitle İmha Silahları) kullanmaları ya da kullanma tehdidinde olmaları kitle imhasına yönelik terörizmi ortaya çıkarmıştır. 

Bu terörizm türü bireyler tarafında benimsendiği gibi devletlerce de XX. asırda çokça benimsenmiştir: Adolf Hitler'in iktidarı boyunca yaptıkları, Saddam 
Hüseyin'in 16 Mart 1988 günü kimyasal ve biyolojik silahlarla Halepçe'de 5 bine yakın kişiyi katletmesi (ihd, 2012), ayrıca İsrail'in Filistinlilere karşı 3 Nisan 2002 günü gerçekleştirdiği ve XXI. asrın ilk toplu kıyım ve imha saldırısı olarak tarihe geçen Cenin Katliamı (ihh, 2012) bu duruma verilebilecek bazı örneklerdir. 

Bu terörizm tanımlamasına her ne kadar KİS'leri kapsasa da büyük çaplı bombalama ya da uçak kaçırma ve düşürme eylemleri de bu tanıma dâhil edilebilir. El Kaide'nin gerçekleştirmiş olduğu 11 Eylül saldırılarında KİS söz konusu olmasa da saldırıların kitlesel ölüme (3 bine yakın kişi hayatını kaybetti) yol açması bunun kitle imhasına yönelik terörizmin bir örneği olduğu anlamına gelir. 

Terörizmin konvansiyonel silahlar dışında, biyolojik ve kimyasal silahları kullanması, Aum Shinrikyo tarafından Japonya'da Tokyo metrosuna 1995 yılında yapılan saldırıda gerçekleşmiştir (Caşın, 2008: 659). Eylem sayısı diğer türlerle kıyaslanmayacak kadar az olmasına rağmen kitle imhasına yönelik terörizm en tehlikeli terörizm çeşididir ve devletlerin terörizm ile mücadelede işbirliğini gerektirecek en önemli nedendir. Öyle ki, 2001 yılından sonra meydana gelen terör olayların sayısında periyodik bir azalma gözlenmekle birlikte, sonuçta ortaya çıkan tahribatın ve özellikle ölüm oranlarının giderek attığı görülmektedir (Çapçıoğlu, 2004: 387) bu da terör örgütlerinin kitle imhasına yönelik terörizme doğru yöneldiğinin açık bir kanıtıdır. 

Medyatik Terörizm: Her terörist eylem, kamuoyu ilişkileri bakımından bir "propaganda" hareketidir de ve bu propaganda eylemi üç amaçlıdır: Bir yandan 
saldırdığı egemenlik ilişkisini küçültmek, yermek; öte yandan, bu egemenlik ilişkisinin içinde yer alanları korkutmak ve son olarak da kendi taraftarlarına "moral vermek" amacına yöneliktir ve işte bu üç amaç da ancak ve ancak kitle iletişim araçları vasıtasıyla gerçekleştirilebilir (Kongar, 2012). Bu nedenle özellikle günümüzde terörizmin "medyatik" yönü önem kazanmaktadır; zira terörizm gücünü kamuoyunda uyandırdığı etkiden almaktadır. Hatta bu etkinin gerekliliğinden dolayı terör örgütleri kendi televizyon kanallarını, internet sitelerini, yazılı basınlarını faaliyete geçirmişlerdi.39 

Terör eylemi, maksimum düzeyde medyanın desteğini alarak, eylemlerini kalabalık şehir merkezlerinde gerçekleştirerek, terörist faaliyetlerini gerçekleştiren örgütün ve ideolojisinin tanınması, sempatizan ve destekçilerinin artması, ulusal ve uluslararası düzeydeki propaganda gücünün daha üst seviyelere çıkarılabilmesi için kamuoyunda elde edebileceği faydanın değerlendirilmesi üzerine kurgulanır (Caşın, 2008: 707). 

Terörizmin özünden kaynaklanan bu nedenlere ek olarak küreselleşme ve teknolojinin itici gücüyle basın-yayının giderek daha da yaygınlaşması, terör 
örgütlerinin medyatik terörizme dönüşmelerine neden olmuştur; çünkü eylemleri medyada daha çok yer alan örgütler kamuoyunda daha çok bilinmekte ve hedef 
kitleye daha çok ulaşabilmekte hatta daha fazla dış devlet desteği almaktadırlar. 

Terörizmin medyadan yararlanarak daha da güç kazanmasını önlemeye yönelik yasalar özgürlük-sansür bağlamında pek çok tartışmaya neden olmasına 
rağmen demokratik ve güçlü pek çok ülkede özenle uygulanmaktadır. Bu yasalara ek olarak basın-yayın kurumları kendi ilkeleri ile de medyatik terörizmin güç kazanmasını engellemeye çaba göstermektedir. Örneğin, BBC'nin (British Broadcasting Corporation/Britanya Yayın Kuruluşu) terörle ilgili yayın ilkelerine 
bakıldığında şunlar görülmektedir; ceset görüntüsünden sakınılmalıdır, ölü ve yaralıların yakın çekimi yapılmamalıdır, terör haberleri ancak özenle verilmelidir, medya, terörün propagandasına ve tanıtımına alet olmamalıdır ve bu ilkelere ek olarak: 

1. Ölüler saygıyla ele alınmalı, zorlayıcı nedenler olmadıkça yayınlanmamalıdır, 
2. Yakın çekimden kaçınılmalıdır, 
3. Kanlı sonuçlar üzerinde fazla durulmamalıdır, 
4. İnsan hayatına ve onun acı çekmesine değer verilmelidir, 
5. Terör haberleri sorumlu bir şekilde verilmelidir; terörizmle ilgili rivayetlerin öldürücü olduğu unutulmamalıdır, 
6. Ulusal güvenliği ilgilendiren konularda resmi sırlar yasası göz önünde bulundurulmalıdır, 
7. Teröristlerle mülakat, kamu çıkarı varsa yapılmalıdır, yapılmadan önce yayın politikası kontrolörüne başvurulmalıdır, 
8. Teröristlerin propaganda ve tanıtım amaçlı gösterilerine BBC alet olmamalıdır, 
9. Teröristlerin kullandığı dil, basın mensubununmuş gibi kullanılmamalıdır (Fendoğlu, 2012). 

Türkiye'de 6112 sayılı 15.02.2011 tarihli Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'un belirlediği ve terörizm ile şiddet içerikli 
yayınları engellemeye yönelik "Yayıncılık İlkeleri" ise kısaca şöyledir (rtuk, 2012): 

MADDE 8 – (1) Medya hizmet sağlayıcılar, yayın hizmetlerini kamusal sorumluluk anlayışıyla bu fıkrada yer alan ilkelere uygun olarak sunarlar. Yayın hizmetleri; 

b) Irk, dil, din, cinsiyet, sınıf, bölge ve mezhep farkı gözeterek toplumu kin ve düşmanlığa tahrik edemez veya toplumda nefret duyguları oluşturamaz. 

d) Terörü övemez ve teşvik edemez, terör örgütlerini güçlü veya haklı gösteremez, terör örgütlerinin korkutucu ve yıldırıcı özelliklerini yansıtıcı nitelikte olamaz. Terör eylemini, faillerini ve mağdurlarını terörün amaçlarına hizmet eder şekilde sunamaz. 

e) Irk, renk, dil, din, tabiiyet, cinsiyet, özürlülük, siyasî ve felsefî düşünce, mezhep ve benzeri nedenlerle ayrımcılık yapan ve bireyleri aşağılayan yayınları içeremez ve teşvik edemez. 

g) Suç işlemeyi, suçluyu ve suç örgütlerini övücü, suç tekniklerini öğretici nitelikte olamaz. 

ğ) Çocuklara, Güçsüzlere ve Özürlülere karşı istismar içeremez ve şiddeti teşvik edemez. 

ı) Tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas almak ve toplumda özgürce kanaat oluşumuna engel olmamak zorundadır; soruşturulması basın meslek ilkeleri çerçevesinde mümkün olan haberler, soruşturulmaksızın veya doğruluğundan emin olunmaksızın yayınlanamaz; haberin verilişinde abartılı ses ve görüntüye, doğal sesin dışında efekt ve müziğe yer verilemez; görüntülerin arşiv veya canlandırma niteliği ile ajanslardan veya başka bir medya kaynağından alınan haberlerin kaynağının belirtilmesi zorunludur. 

i) Suçlu olduğu yargı kararı ile kesinleşmedikçe hiç kimse suçlu ilân edilemez veya suçluymuş gibi gösterilemez; yargıya intikal eden konularda yargılama süresince, haber niteliği dışında yargılama sürecini ve tarafsızlığını etkiler nitelikte olamaz. 

ş) Şiddeti özendirici veya kanıksatıcı olamaz. 

Günümüz Türk medyasını incelediğimizde, bu ilkelerine tamamen ters bir durum ortaya çıkmaktadır. Şöyle ki (Güzel, 2011): 

. Terör örgütünün insanlık dışı saldırıları daima mübalağa edilerek ve büyütülerek verilmektedir. Medya, terör örgütünün uyguladığı psikolojik harekât yöntemlerine uygun şekilde çalışmaktadır, 
. Terör örgütünün korkutucu, yıldırıcı ve baskıcı yöntemleri, medya vasıtasıyla özellikle bölge halkına aynen yansıtılmaktadır, 
. Bazı medya organları, yorumcuları ve köşe yazarları tarafından, güvenlik güçleri kötülenirken, terör örgütü ve bağlantıları "barışçı" ve "demokrasiden yana" gösterilmekte; âdeta terör eylemleri ve teröristler desteklenmektedir. 

Dünya Ticaret Merkezi'ne yapılan saldırı sonrasında binlerce kişi hayatını kaybetmiş, yıkılan İkiz Kuleler'in altından binlerce insanın cesedi çıkartılmış, ancak ne Amerika ne de dünya kamuoyu bu görüntüleri izlemiştir; fakat 2003 Kasım ayı içerisinde Türkiye'nin dünyaca bilinen en önemli kentinde gerçekleşmiş olan terör saldırıları dünya kamuoyunda Türk medyasının sayesinde istenilen yankıyı fazlasıyla uyandırmıştır (Kantarcı, 2005). 

Bu açıdan Türkiye'deki mevcut durumun legal ve ilkesel pek çok aykırılık içerdiği gözlenebilir.40 Bu aykırılık elbette terörizm konusuyla sınırlı değildir. Örneğin, depremlerde depremzede görüntüleri ile arama-kurtarma faaliyetlerinde çıkarılan cesetlerin canlı bağlantı ile haber bültenlerinde izleyiciye sunulmasına hatta durumun etkisini artırmaya yönelik şiirsel bir dil kullanılmasına ve doğal ses dışında duygusal müziklerin arka fonda verilmesine tanık olunmuştur. 

Bu durum Türkiye'de medyatik terörizmin ne derecede güçlü olduğunu gözlemlememiz açısında önemlidir. 

Siber Terörizm: Bugün bildiğimiz anlamda internet ilk olarak 1970'li yıllarda, Amerika Savunma Bakanlığı'nın araştırma dairesi tarafından önce 
bakanlığın bilgisayarlarını ağ üzerinde birleştirmek amacıyla tasarlanıp uygulamaya konulmuştur (Tarcan, 2005: 2). İnternet teknolojisinin XXI. asırda özel ve resmi her kurumun yoğun kullanımı nedeniyle giderek daha da artan önemi ve bireyler arasında en hızlı ve en kolay iletişim teknolojisi olması bu teknolojinin tüm diğer teknolojiler gibi bir silah olarak kullanılmasının da önünü açmıştır. Konuyu daha da açarsak yeteneklerine göre crackers, hackers ve rodents gibi bir sınıflandırmaya tabi tutulabilecek kişiler tarafından bir sisteme izinsiz girme, bu sistemdeki verileri silme, sistemin işleyişini yavaşlatma, sistemin kullanılmasını engelleme ve bu sistemden menfaat temin etme gibi bilişim suçları, internet ortamında gerçekleştirilebilmektedir (Gülşen, 2005: 201). 

Bu menfaat temin etme amacının aktörü terör örgütleri olunca ortaya siber terörizm olgusu çıkmaktadır. Örneğin, devletin önemli internet sitelerinin hacklenmesi (geçici ya da kalıcı bir süre için hizmet veremeyecek hale getirilmesi, çökertilmesi)41 hem bu siteyi kullanan binlerce insanı mağdur ederken hem de devletin kendisini teknolojik olarak koruyamadığı anlamına gelmektedir. Hacklenen sitelerin her hangi bir terör örgütünün bayrağı ya da bildirisi ile donatılması ise siber terörizmin provokasyon amacına da hizmet ettiğini gösterir. Kısacası siber terörizmi klâsik anlamda terör eylemlerinin bilgisayar ve bilgisayar sistemleri kullanılarak icra edilmesi olarak tanımlamak mümkündür (Caşın, 2008: 449). 

Siber terörizmi, sadece devlet sitelerin hacklenmesi olarak düşünmek yanlıştır. Siber terörizm, banka hesaplarının boşaltılması, değiştirilmesi ya da sahte 
bir biçimde açılması ile finansal kaynak bulma, e-devletin yaygınlaşması ile sahtecilik, vatandaşların bilgilerine ulaşma ya da bilgileri değiştirme, silme, silah ticareti, gizli haberleşme, terörist eğitim, askeri savunma sistemlerine sızma gibi anlamlar taşır. İnternet aracılığıyla su dağıtım şebekeleri, barajlar, gaz ve petrol hatları, atom santralleri yönetilmesi (Rustemova, 2006: 34) siber terörizmin ne derecede tehlikeli olduğunu anlamız açısından önemlidir. Siber terörizmin tehlikesini artıran bir diğer durum ise siber terörist eylemlerin neredeyse maliyetsiz ve hazırlıksız bir eylem oluşu ve dakikalar dahi sürmemesi dir. Ayrıca internet kullanıcı sayısının giderek artması42 teröristlerin sanal ortamda takibini de giderek daha da zorlaştırmaktadır. Teknolojik ilerleme siber terörizmi daha da güçlendirmekte ve yetersiz kalan savunma sistemleri saldırının önlenmesi anlamından daha çok saldırının tahriplerini azaltmak ya da düzeltmek anlamına gelmektedir. 

Siber terörizmi, siyasi amaçtan yoksun örgütlü ya da örgütsüz bilişim suçlarından ayırmak gereklidir. Örneğin, 2001 yılında e-ticaret hacmi 850 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir (Aydemir, 2005: 151). E-ticarette bulunan bireylerin her ticaret işleminde hesaplarından sadece 1 dolar çalmak birkaç ay için bile olsa büyük miktarda bir kazanç anlamına gelmektedir. İşte siber terörizm ile adi bir bilişim suçunu birbirinden ayırma ölçütü bu bilişim suçu ile elde edilen kazancın ne amaçla kullanıldığı durumudur. Bu kazanç terör örgütüne aktarılırsa ortaya siber terörizm; bu kazanç maddi kazanç amacındaki bir örgüte aktarılırsa ortaya organize suçla bağlantılı bilişim suçu çıkmaktadır. Başka bir örnek olarak herhangi bir devlet sitesinin hacklenmesi verilebilir; site hacklemenin amacı siyasi ise ve örgütsel bağlantı mevcutsa maddi kazanca bakılmaksızın bunun siber terörizm eylemi olduğu söylenebilir; fakat ortada siyasi amaç ve örgüt yoksa bu eylem bilişim suçu olarak değerlendirilmelidir. 

Terörizmin bu derece çeşitli ve tanımlamalarında farklılıklar içermesine rağmen tüm dönemlerde aşırı şiddet özelliği ile dikkatleri üzerine çektiği görülmektedir. Tanımlamalarındaki tüm farklılıklarına rağmen aşırı şiddet özelliği ve yasalara karşı duruşu nedeniyle devletlerin gündeminden düşmeyen terör örgütleri 
diğer bir değişle terörizm Türkiye'de de uzun yıllardır bir tehdit olarak karşımızda durmaktadır. Türkiye'nin PKK ve onunla mücadele sürecine değinmeden önce bölücü/etnik terör örgütü PKK'nın daha net anlaşılabilmesi için her dönem ilişki içerisinde olduğu aşırı sol/radikal terör örgütleri ile aşırı sağ/dini motifli terör örgütlerine kısaca değinmekte yarar var. 

BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

36 Medellin karteli yöneticileri hükümete, suçluların iadesi karşılığında, Kolombiya'nın dış borçlarını (14 milyar dolar) ödemeyi dahi önerdiler. 
Bu öneri uyuşturucu kaçakçılarının malî olanaklarının boyutları konusunda fikir vermeye yetiyor (Grimal, 2001). 
37 PKK ile mücadele askeri unsurların uyuşturucu ticareti ile olan ilişkileri için bk. Çiçek, (2009). (Köseli, vd., 2010: 382). Bu yönüyle narko terörizm paranın satın aldığı şiddet ile ülke içindeki gayri resmi devlet olabilmektedir. 
38 Konvansiyonel silah: Nükleer, biyolojik ve kimyasal silahlar olan kitle imha silahları (KİS) dışında kalan klâsik türdeki askeri silahlara verilen addır. 
1972 yılında kimyasal ve biyolojik silahların üretilmesi ve kullanılması Uluslararası Konvansiyon tarafından yasaklanmıştır; fakat hâlâ kimyasal silah 
üretiminde kullanılan maddelerin üretimi durdurulamamıştır (Rustemova, 2006: 36). 
39 PKK örneğinde, MED TV, Roj TV, Sterk TV, Nüçe TV, Newroz TV, Ronahi TV ve MMC TV (gundem, 2012b) gibi görsel ve işitsel basın araçları ile Yeni Ülke, 
Özgür Gündem, Özgür Ülke, Denge Amed, Yeni Politika, Welat, Revşen, Devrimci Yurtsever Gençlik, Özgür Halk, Alternatif, Yurtsever Eğitimciler, Halay, Serxwebûn (Dündar, 2009: 194) gibi yazılı basın araçları. İnternet siteleri ise sayılamayacak kadar çok. 
40 Türk medyasının bu tutumu, onun özgürlükten yana tavır koyan, korkusuz, şeffaf, bağımsız haberciliğin temsilcisi olduğu anlamına gelmemektedir; mevcut durum Türk medyasının reyting-tiraj kavramları güdüsünde habercilik yaptığı anlamına gelmektedir. 
41 Örneğin, Kasım 2011'de PKK'nın Maliye Bakanlığı'nın internet sitesini hacklemesi (hurriyet, 2012a). 
42- 2011 yılı internet verilerine göre; dünyadaki e-posta hesap sayısı 3,146 milyar, 2011 Kasım itibarıyla toplam web sitesi sayısı 555 milyon, dünya çapındaki internet kullanıcısı sayısı 2,1 milyardır (gantep, 2012). 

10. CU BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder