UYUŞTURUCUDAN SUSURLUK'A BÖLÜM 36
Nuri Gündeş (2),
26/7/2001 - 11:00
Atin,
Uğur Mumcu'nun ağzından Telemen Olayını ve MİT Müsteşarı'na yazılmış olan 16 yıl önceki bir mektubu herhalde okudunuz.
Nuri Gündeş'in TBMM'de verdiği ifadesinin "Telemen Olayı" bölümünde kalmıştık. Gündeş "Telemen Operasyonu oldu. Ordu komutanı sadece bana ve Kozakçıoğlu'na güvendiği için ikimize verdi bu görevi, emniyeti dışlayarak, siz yapın bu işi dedi; Telemen olayını sonuçlandırdık." diyordu.
Peki bu görevi Nuri Gündeş'e veren Ordu Komutanı, o tarihte "beni öldürecekler, Siz tanımazsınız bunları, çok tehlikelidirler, Abuzer ve adamları" diye bağıra bağıra öldürülen İbrahim Telemen'in bahsettiği Abuzer Uğurlu'nun Nuri Gündeş'in elemanı olduğunu biliyor muydu?
İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş, Telemen'in MGK'ya ve Uğur Mumcu'ya yolladığı mektuplardan sonra Abuzer Uğurlu'nun MİT İstanbul Bölgesi'nin elemanı olduğunu ve Uğurlu ailesinin "Emniyet Genel Müdürü" atayacak kadar (Rafet Küçüktiryaki) güçlü olduğunu bilse, Emniyet Genel Müdürlüğü ve MİT'ten İbrahim Telemen hakkında bilgi alıp, Telemen'in hayatını riske sokar mıydı?
Acaba Abuzer Uğurlu, çok gizli tutulan operasyonu nasıl haber almış ve ortalardan yok olmuştu. Operasyondan haberi olan etkili dostlarından mı?
Görüyor musunuz, Nuri Gündeş'in övünerek anlattığı olayların perde arkasında ne karışık ilişkiler var. Biz yine Gündeş'i TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu ile baş başa bırakalım:
MAHMUT YILBAŞ (Van) - Sayın Kozakçıoğlu, o zaman İstanbul Emniyet Müdürü.
Birkaç Kişi Yurtdışına Kaçmış
NURİ GÜNDEŞ - Evet. Arkasından babalar operasyonu yapılacak, boyuna yapıyor, ben de diyorum ki, Sayın Paşam, bu adamlar iş güç sahibi olmuşlar, fabrikalar kurmuşlar, aftan yararlanmışlar, her askerî harekâtta bavulunu, çantasını, hüviyetini koyuyor, ondan sonra da bekliyor beni alsınlar diye, geliyor, beraat ediyor gidiyor. Bu arada da, sağı solu menfaatlandırmak için bir şey yapmış olmayalım diye bir laflar söylüyorum. Bayrak Harekâtı oldu, beni çağırdı, sen buna göre artık benim emrimde sayılırsın dedi, bu işi yap dedi. Eh, nasıl yapalım? Şimdi, bu işte şunu bulma meselesi var. Hedefleri tespit ettik ve ancak o gece zarf dağıtıldı; çünkü, ikaz eder bazıları, ikaz etmesinler diye zarflar dağıtıldı. Teker teker yakalandı, birkaç kişi yurtdışına kaçmış olanlar vardı, Selcanlar, şunlar bunlar, onların dışında hemen hemen hepsi toplandı, Kabakoz'a götürüldü, konuldu. Bunlar, tabiî, ifadeler verdiler, şunu yaptılar, bunu yaptılar, neticede yine bizim dediğimiz oldu, adamlar çıktılar. Babalar operasyonundan bir netice alınmadı.
BAŞKAN - Zabıtlara geçti mi onların sorgulanması?
MAHMUT YILBAŞ (Van) - Şimdi, efendim; bize ayrıntılar gerekli. Mesela, burada okuduğumuzda, bu şeylerde Tarık Ümit...
NURİ GÜNDEŞ - Tarık Ümit bunların arasında yoktu. Zaten, hedefler Ankara'dan gelmişti, yani, Ankara merkez olduğu için, şu şu hedefler diye gelmişti, o hedefler içerisinde Tarık Ümit yoktu; demek ki, kaçakçı değilmiş.
MAHMUT YILBAS (Van) - Hayır, Tarık Ümit burada kaçakçı değil. MİT'in bu operasyondaki istihbarat elemanı.
NURI GÜNDEŞ - Hayır efendim.
MAHMUT YILBAŞ (Van) - Burada yazılan o.
Yaşar Yamak Olabilir, Tarık Ümit Bilgi Vermedi
NURI GÜNDEŞ - Efendim, yazılan o; ama, ben yaptım operasyonu. Tarık Ümit asla, hiçbir zaman, Yaşar Yamak derseniz o olabilir, Yaşar Yamak geldi, bilgi verdi; ama, Tarık Ümit bilgi vermedi. (Not: Tarık Ümit hiç bir zaman Dündar Kılıç'a yakın olduğunu bildiği Nuri Gündeş'le çalışmadı. Ümit'in Ankara'da Emniyet Kaçakçılık Dairesi ve MİT Kaçakçılık Şubesi ile irtibatı vardı.)
BAŞKAN - Bu operasyonda neleri tespit ettiniz, neleri gördünüz, sonucu ne oldu?
NURİ GÜNDEŞ - Efendim, sonuç şuydu: Mazide, bizim de süzgecimizden geçmiş birçok kişiler, aftan yararlanmışlar, yani, tecrim edecek hiçbir delil yok orta yerde, adamlar, sonra sanayici olmuş, birisi boya fabrikası açmış, birisi otel açmış, birisi Urcan demiş balık lokantası açmış, legalize etmişler işlerini. İş yapmıyorlardı; ama, bunları suçlayacak bir şey bulamadılar; yani, biz, zaten sorgulamıyoruz onları, sorgulayanlar emniyetti. Bizim sorgulama yetkimiz yok.
BAŞKAN - Siz sadece topladınız.
NURİ GÜNDEŞ - Biz toplanmasına yardımcı olduk.
MAHMUT YILBAŞ (Van) - Şimdi, Behçet Cantürk'ün anıları adlı kitabın 150nci sayfasında, MİT'in bu adamları sorguladığı orta yerde ve fezleke düzenliyorsunuz.
NURİ GÜNDEŞ - Efendim, Behçet Cantürk'ün yakalanmasını biz sağladık. Sorgulayan Malî Şubedir, Saadettin Tantan'dır, biz de, tabiî bir müşahit bulunduruyoruz bilgi almak için.
MAHMUT YILBAŞ (Van) - Sonradan sizler alıyorsunuz sorguluyorsunuz, kitaptaki bilgiler öyle; ama, bilemiyorum.
Doğru Söylüyorum, Şerefimle Söylüyorum
NURİ GÜNDEŞ - Efendim, şimdi, ben, ilk ağızdan söylüyorum, doğru söylüyorum, şerefimle söylüyorum. (Not: Mahmut Yılbaş'ın işaret ettiği husus doğrudur. Behçet Cantürk Ankara'daki MİT Karargahında sorgulanmıştır.)
MAHMUT YILBAŞ (Van) - Estağfurullah... Lütfen...
NURİ GÜNDEŞ - Şimdi, biz, Saadettin Tantan'a bu adam şuradadır dedik, istihbarat verdik, yakaladı, Malî Şube sorguladı ve sorgusundan sonra da ne yaptı onu bilmiyorum, onlar sorguladılar.
MAHMUT YILBAŞ (Van) - Efendim, benim bir sualim daha var. Yine, kitapta, 1982 yılında başlamak üzere, sonuna kadar sürdürülen, siz de, 1984 yılında İstanbul'dan Ankara'ya geldiğinizde, Dış Espiyonaj Bölüm Başkanıyım dediniz. Tekrar Abdullah Çatlı'ya dönüyoruz, Abdullah Çatlı'nın Avrupa'da, ASALA konusunda kullanılması meselesinde, Köşkte yazılmış olan bir plan kitapta açık açık anlatılıyor ve isimler veriliyor. Bize bu konuda ne bilgi verebilirsiniz?
NURİ GÜNDEŞ - Efendim, şimdi, şöyle söyleyeyim: Yani, bizim, Köşkle ilgili bir bilgimiz yok; yani, Köşkte böyle bir şey yapılıp yapılmadığı hakkında bilgimiz yok; çünkü, orada bunu yapacak kimse yoktu, orada bir güvenlik danışmanı vardı, nasıl Başbakanlıkta varsa...
MAHMUT YILBAŞ (Van) - Onun Başkanlığında yapılmış, kitap onu söylüyor.
NURİ GÜNDEŞ - Burada güvenlik danışmanı vardı, güvenlik danışmanı da o zaman Bedri Özdemir...
MAHMUT YILBAŞ (Van) - Erkan Gürvit'ten bahsediyor kitap efendim.
Damat'ın Ne Yaptığından Bilgimiz Yok
NURİ GÜNDEŞ - Erkan Gürvit MİT temsilcisi, danışman da yanlış kalmadıysa Bedri Özdemir galiba, Erkan Gürvit damattı. Yani, bunların ne yaptığı hakkında bir bilgimiz yok.
MAHMUT YILBAŞ (Van) - Yani, siz, böyle Dış Espiyonaj Bölüm Başkanı olacaksınız ve başka bölümdeki elemanlar sizden...
NURİ GÜNDEŞ - Yapamazlar efendim, bizim bilgimiz olmadan yapamazlar, yapmamaları lazım.
BAŞKAN - Sizi atlamış olabilirler mi? Kapalı bir operasyon olduğuna göre.
NURİ GÜNDEŞ - Beyefendi, bu işin yapılması için çok geniş bir teşkilat var, yurt içinde yapamıyorsunuz operasyonu, yurtdışında operasyon yapmak için üç tane adam ne yapacak Allah aşkına, üç tane adam var. Orada üç tane adamdan bahsediyorlar, bu üç tane adam yurtdışında kiminle temas edecekler, ne yapacaklar, nereden silah bulacaklar, nereden patlayıcı bulacaklar, bunlar yazılmış ama...
MAHMUT YILBAŞ (Van) - Sayın Gündeş, bu bilgiler başka yerlerden de teyitli, bakınız, arkadaşlarım da belki kitapları okumadılar, ilk defa okuyacağım, ne diyor: "Abdullah Çatlı ve Oral Çelik etrafında toplanan bu gruplarla, teması, yine MG kurar, Metin G isminde birisi kurar. Bu temaslarda, karşı taraftan ASALA eylemleri için ne istediği sorulur. Şartlardan ilki MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş'in o dönem devam eden tutukluluğunun ortadan kaldırılmasıdır. İki, Balgat Katliamı sanıklarının da bulunduğu bir grup ülkücü teorisinin salıverilmesidir. Üçüncü istekse Türkiye'de serbest dolaşımdır.
Duymadım Böyle Bir Şey
NURİ GÜNDEŞ - Duymadım böyle bir şey, yani, duymuş olsam söylerim.
MAHMUT YILBAŞ (Van) - Oldu efendim, ben teşekkür ediyorum.
NURİ GÜNDEŞ - Estağfurullah, rica ederim... Yalnız, öyle bir şey duymadım; ama, duysam söylerdim.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Ben, izin verirseniz; Sayın Valimin söylediğini biraz daha açmak adına bir şey sormak istiyorum. Sayın Gündeş, elimdeki tutanak Horzum Komisyonundaki tutanak. Orada diyorsunuz ki, gerçekten çok sinirlisiniz, bu işlere niye adınız karıştı diye kızıyorsunuz ve diyorsunuz ki, bana bunları sormayın, bana deyin ki, siz gitmişsiniz, Ermenilerle döğüşmüşsünüz, yahut şunu yapmışsınız, devleti şöyle kurtarmışsınız, bunları yapmışsınız, bunları sorun demişsiniz.
Ermenilerle Döğüşmenin Manası İstihbarattır
NURİ GÜNDEŞ - Tamam, ben söyledim bunu. Siz, eğer, o gün çıkmasaydınız, hangi haleti ruhiye içerisinde... Siz, tam ben geldiğim zaman çıktınız. Burada, dövüşmenin manası istihbarattır. Yani, hakikaten iyi istihbarat topladık. Ben, Beyrut'ta üç sene topladım, Avrupa'da topladım, Irak'ta topladım, Suriye'de topladım, İran'da topladım; çünkü, yurtdışı istihbaratım var, çok geniş bir haber ağıyla gayet güzel istihbarat topladık.
MAHMUT YILBAŞ (Van) - Efendim, lütfen... Bu bir hasbıhal... Lütfen, öyle telakki ederseniz daha rahat oluruz, bir hasbıhal ediyoruz.
NURİ GÜNDEŞ - Hasbıhal ediyoruz.
DURMUŞ FİKRİ SAGLAR (İçel) - Ama, topladıktan sonra bu bilgiler bir yerde durmadı, yani; ondan sonra bu bilgilerin sonucunda hepimiz biliyoruz ki, tarihte biliyor, belli bir mücadele başladı, bu mücadelenin içinde yer alan insanlar var, yer almayan insanlar var, siz, bilgiyi toplayıp Allahaısmarladık demediniz, koydunuz ve ondan sonra o bilgiye göre bir plan, bir operasyon, ne ad veriyorsanız, onu yaptınız.
NURİ GÜNDEŞ - Şimdi, Fikri Bey, demin ne söyledik başlangıçta, bir istihbarat birimiyiz, biz, istihbaratı alır devlete veririz...
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Yurtdışında operasyon yapma yetkiniz var.
Adam Öldürme Yetkimiz Yok
NURİ GÜNDEŞ - Şimdi, var da, adam öldürme yetkimiz yok.
DURMUŞ FİKRİ SAGLAR (İçel) - Hiç kimsenin adam öldürme yetkisi yok.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Yurtdışındaki istihbaratın ne yapacaksınız da siz soruyorsunuz, ben anlamıyorum, çok özel ilişkiler, Komisyonun konusuyla ilgili değil gibi geliyor bana.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - İzin verir misiniz? Ben, kendi anlayışım içinde soracağım .
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Ciddî söylüyorum Fikri, tabiî ki, herkes istediğini soracak; ama, biraz böyle şey gibi oluyor.
DURMUŞ FİKRI SAGLAR (İçel) - Ben bir cevap almak istiyorum, arkasından başka bir şey soracağım.
Belki Kendi Kendilerine Adamlarını Öldürmüşlerdir
NURİ GÜNDEŞ - Dostça bir şey soruyor, ben Fikri Beyi severim; kafanızda bir şey kalmasın. Hakikaten istihbaratla ilgili, yani, şöyle de olabilir, istihbarata karşı koymanın içinde psikolojik istihbarat vardır, bunları birbirine düşürmek vardır, bunları birbirine yedirmek lazım, zannetmeyin ki, bunlar birbirine düşmüştür, birbirlerini yemişlerdir, belki kendi kedine adamlarını öldürmüşlerdir.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Sayın Gündeş, siz devlete çok büyük hizmetler yapmış kişisiniz, o anlayış içerisinde söylüyorum. Neden soruyoruz biz bunu, burada geldi bazı arkadaşlarımız bilgi verirken dediler ki, biz, bize bazı görevler verdiler yurtdışında, biz, aslında, suçlu olduğumuza da inanmıyoruz; ama, biz suçlu da değildik, bize bazı görevler verdiler ve biz bu görevleri yaptık. Bu görevler de devletin sizin bulunduğunuz konuda insanlardan aldık bu görevleri diyorlardır. Yani, biz de bunu soruyoruz, Abdullah Çatlı bu görevlilerin içerisinde var mı diyoruz?
Her Söylenene İnanmamak Lazım
NURİ GÜNDEŞ - Bakın, ben size bir şey söyleyeyim. Bizde bir adet vardır; ben, Nuri Gündeş olarak, 22 seneye yakın müddet, orduda hizmet gördüm istihbarat hizmetlerinde hiçbir zaman ben MİT'çiyim diye dışarıda... Bizde, MİT'e yakın olmak, MİT adına iş yapmış gibi gözükmek de bir rüçaniyet kazandırıyor onlara, yani, her söylenene de inanmamak lazım, eğer, bilsem bunu söylerim. Şimdi, bakın, en basiti, madem öyle de niye devlete hizmet eden, devleti karşısına alıyor, esrar eroin işine giriyor ondan sonra, bilmiyorum, anlamıyorum.
DURMUŞ FİKRİ SAGLAR (İçel) - Yani karşılıklı esrara giriyor eroine giriyor böyle.
NURİ GÜNDEŞ - Yani bir de öyle bir şey var.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Peki, kısa kısa bazı sorular sormak istiyorum. Metin Günyol kimdir?
Metin Günyol Emrimdeydi
NURİ GÜNDEŞ - Metin Günyol bir görevli arkadaştır.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Nerede?
NURİ GÜNDEŞ - Şimdi, nerede olduğunu bilmiyorum.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Yani MİT'te görevli bir arkadaş?..
NURİ GÜNDEŞ - MİT'te evet.
DURMUŞ FİKRİ SAGLAR (İçel) - Bu da mı yurtdışı istihbarattaydı?
NURİ GÜNDEŞ - Hayır, bu takip şubesindeydi.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Sizin emrinizde miydi?
NURİ GÜNDEŞ - Evet.
DURMUŞ FİKRİ SAGLAR (İçel) - Bu Metin Günyol Abdullah Çatlı'yla ilişkide miydi? Yani, yurt dışı operasyonlarda...
Emrimdeydi Ama Bilmiyorum
NURİ GÜNDEŞ - Hiç bilmiyorum.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Sizin emrinizdeydi?
NURİ GÜNDEŞ - O benim emrimdeydi; ama, bilmiyorum. Şimdi, bakın, yurtdışı operasyonu olarak biz telakki etmiyoruz. Yurtdışı haber toplamada, şimdi, bir insana bir görev verirsiniz...
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Ya da bu soruyu şöyle değiştirelim kaynaklardan birisi de Abdullah Çatlı mıydı? Sayın Valim, sizin MG dediğiniz...
Ufki, Şakuli Kompartımantasyon ..!
NURİ GÜNDEŞ - Bunu bilmiyorum, neden bilmiyorum, hakikaten bilmiyorum. bakın, bir kompartımantasyon vardır bizde, bu, ufki, şakuli ve ekoze kompartımantasyonuydu ve bundan ancak resmî olarak kayıtlıysa bu adam, bütün evrelerden geçmişse, tetkik, tahkiki yapılmış, incelemesi yapılmış, angajesi yapılmış, dosyası yapılmışsa bu bizim elemanımızdır, aksi takdirde biz buna eleman demeyiz.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Bu sizin elemanınız "Papa Ağca" adlı Uğur Mumcunun kitabında da açıkça söylüyor, Abdullah Çatlı'yla, Mayorka Adalarında, sizin aracılığınızla verilen talimatları, ilişkileri sürdüren kişi olarak ismi geçiyor; ama, bugüne kadar o kitaba hiçbir tekzip gelmemiş.
Metin Lise Mezunu Olduğu İçin İstifa Etti, Mayorka'ya Gitti
NURİ GÜNDEŞ - Bakın, bir şey söyleyeyim size. Şimdi, Metin Günyol, teşkilata sinirlenerek istifa etti. Neden; lise mezunuydu, terfi imkânı yoktu, Almanya'da tahsil etmesine rağmen ayrıldı, istifa etti ve Tura Turizm bunu Mayorka'ya şeye gönderdi. Bir dükkân açtı, orada turizm dükkânı, onun başına gönderdi. Ağca, her tarafı dolaştı, Avusturya'yı dolaştı, Bulgaristan'ı dolaştı, orada da bizim elemanlarımız var, hem de fiili elemanlarım var, niye gitsin emekliyi bulsun yani efendim.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Ama o sırada emekli değil galiba?
NURİ GÜNDEŞ - Emekli; söylüyorum size... Emekli...
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Yani, Ağca onunla değil, ama diğer elemanlarla o zaman görüştü sizin?
NURİ GÜNDEŞ - Hayır efendim, hiç alakası yok. Mayorka'ya niye gitsin Ağca, niye gitsin Metin ile görüşsün. Bu Metin'e kızan adamların iftirası bu.
Cengiz Abaoğlu Rahmetli Oldu
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Peki, Sayın Gündeş, Cengiz Abaoğlu kim?
NURİ GÜNDEŞ - Rahmetli oldu.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Kimdir?
NURİ GÜNDES - Kaçakçılık Şubesi müdürlüğü yaptı.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Sizin yardımcınız falan mıydı?
NURİ GÜNDEŞ - Hayır, hayır. İstanbul'da şey...
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Sizin emrinizde çalışıyordu?..
NURİ GÜNDEŞ - Emrimde çalışıyordu, çok dürüst, şerefli bir insandı.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Şimdi, bu babalar operasyonundan sonra, birçok adı geçen, işte Cemal Sincar, Abuzer Uğurlu gibi kişiler, yani biraz evvel dediğiniz Yaşar Yamak ile ilgili kişilere, mahkemeye düştüğü sırada, bunları MİT görevlisi olduğuna dair bu kişi, oradaki mahkeme yetkililerine beyanda bulunduğu doğru mu?
NURİ GÜNDEŞ - Hayır. Öyle şey olur mu, MİT yetkilisi... Yani, hiç imkân var mı...
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Bunları kullandı mı o zaman MİT?
NURİ GÜNDEŞ - Hayır efendim.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Bu İran'a silah gönderilmesinde bu tip veya buna benzer isimlerini saymadığım kişiler kullanıldı mı?
NURİ GÜNDEŞ - Hayır. İran'a silah falan gönderme nereden çıktı? Silahla falan bir alakamız yok.
DURMUŞ FİKRİ SAGLAR (İçel) - Ama, ben size söyleyeyim, bunların MİT yetkilisi olduğuna dair Cengiz Abaoğlu'nun verdiği ifadeler, mahkeme zabıtlarında, o mahkemelerin başkanları tarafından kayıtlı.
NURİ GÜNDEŞ - Yok...
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Yani, siz bilmiyor olabilirsiniz belki ama...
Cengiz O Kadar Korkak ki
NURİ GÜNDEŞ - Cengiz o kadar korkak ki, yapsa bile yaptım demez.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - ...sizin bilginizin dışında yapılmadığı doğrultusunda da şey var... Peki, Oral Çelik'i tanır mısınız?
NURİ GÜNDEŞ - Hayır.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Oral Çelik'e pasaportu sizin verdiğinizi söylüyorlar?..
NURİ GÜNDEŞ - Hayır efendim, öyle şey mi olur efendim? Yani nereden çıkarıyorsunuz? Tanımadığım adama nereden?.. Biz pasaport mercii değiliz ki.
BAŞKAN - Peki MİT verir miydi, böyle dışarıda veya içeride görevlendirdiği; yani, istihbarat için, özellikle dışarı tabiî. Yani, pasaport nasıl veriliyordu?
NURİ GÜNDEŞ - Biz pasaport vermedik efendim. Veremeyiz,. Pasaport yetkimiz yok bizim. '
BAŞKAN - Ama, Emniyete bildirirsiniz herhalde?..
NURİ GÜNDEŞ - Emniyete de bildiremeyiz; çünkü, biz istihbarat elemanı göndersek dahi onu bildirmeyiz.
N o t: Suallerden bunalmış olan Nuri Gündeş'in, heyecanla ne söylediği pek belli değil. Nuri Gündeş'e sorulanlardan Cengiz Abaoğlu, ilk görevine İstanbul'da Metin Günyol'un yanında Takip Memuru olarak başladı. Bulgar Masasında çalıştı ve Kaçakçılık konularına baktı. Bir hayli kilolu olan Abaoğlu, genç yaşta vefat etti.
Konuşmalarda bahsi geçen Metin Günyol ise:
-1965 veya 1967 yılında MİT’e girdi. Teşkilata girdiğinde 30 yaşlarında idi.
Daha önce Almanya'da çalıştığı için "Almanca" biliyordu. Bu sebeple Almanlarla ilişkili bir takip ünitesinin başına verildi. Günyol "Boks" sporu yaptığından "Boksör" olarak da bilinir. Ancak "Boksör Metin" olarak bilinen kişi değildir. "Boksör Metin" Hiram Bey'in Siyasal Bilgiler'den sınıf arkadaşı olup, tanınmış iyi bir boksördür. Boks hayatında iyi döğüşçü olmasına rağmen yumuşak huylu bir kimsedir. Fransa'da resmi görevli olarak bulunmuştur. Metin Günyol ise geçimsiz, menfaatine düşkün ve kompleksli bir kişidir.
-Metin Günyol 1974-78 arasında görevli olarak Almanya’da bulundu. Türkiye’ye döndüğü zaman İstanbul Takip Şubelerinin başına verildi. İpekçi cinayetini MİT adına soruşturdu ve Ağca’yı sorgulayan ilk ekipte yer aldı.
-Günyol 1981'de çok gizli tutulan bir operasyonel görevle görevlendirildi. Gizliliğin sağlanması için 22.03.1981'de Teşkilat'tan ayrıldı gösterildi. Herkes Teşkilata yakın bir Turizm şirketinde iyi bir maaşla çalıştığını biliyordu. Metin Günyol'un görevli olduğundan bir tek Teşkilat'ın üst kademesinin ve operasyonu sevk idare eden İstanbul Bölge Başkanı Nuri Gündeş'in haberi vardı.
-Metin Günyol'un İspanya'nın Mallorka (Mayorka) adasında "Otoban" isimli bir şirketin genel müdürü olduğunu ilk kez Papa'ya suikast teşebbüsünü ve Mehmet Ali Ağca'yı araştıran Uğur Mumcu keşfetti. Onun orada olduğundan kimselerin haberi yoktu. Metin Günyol ile Mehmet Ali Ağca'nın yollarının Mayorka'da çatışması, Mumcu'yu hayli şüpheye sevketmişti. Ağca 13 Mayıs 1981'deki Papa Suikastından hemen önce Mayorka adasına gelmiş ve burada 25 Nisan 1981 ila 09 Mayıs 1981 tarihleri arasında kalmıştı. Bunu yazılarına aksettirdi. Daha sonra Nuri Gündeş ve Metin Günyol ile İstanbul Kalyon otelde bir görüşme yaptı.
-Metin Günyol 01.10.1982'de yeniden Teşkilat'taki kadrosuna döndü.
-Günyol Ocak 1986'da Teşkilat'tan ayrıldı ve İstanbul Ramada Otelin'de çalışmaya başladı. Yurt Dışı görevi haricinde hep İstanbul'da Takip ile ilgili görev yaptı. Değerlendirmeci olarak çalışmadı. İstanbul Daire Başkanı Nuri Gündeş'e en yakın kişilerden biriydi.
Metin Günyol 02.03.1997 tarihinde TBMM Susurluk Komisyonuna verdiği ifadesinde;
"1965 senesinde servise girip, inkitalı olarak 22 mart 1981 tarihine kadar çalıştığı, 1982 Ekim ayında tekrar servise dönüp 1986 yılı Ocak ayına kadar serviste çalıştıktan sonra istifa ederek özel sektörde çalışmaya başladığını, Serviste istihbarat bölümünde değerlendirmeci olarak çalıştığı için Devlet'in bazı kişileri ASALA veya PKK'ya karşı kullandığını bilmediğini,
Abdullah Çatlı, Oral Çelik, Haluk Kırcı, Yasar Öz, Tarık Ümit gibi kişilerin yurt dışına çıkışta kullandıkları pasaportların sahte olduğu hususunda bilgilerin intikal etmesi üzerine tahkiki için yazılar geldiğinde tahkik ettirilerek bölge müdürlükleri vasıtalarıyla arşiv araştırması yapılıp, kaldırıldığını, MİT’in bu tip insanları operasyonlarda kullandığını tahmin etmediğini, yukarıda adı geçenlerin yurtdışına gönderilişini organize ettiği söylenen Mete beyi de tanımadığını, kendisinin kasıtlı olarak Mete bey diye lanse edildiğini,
Abdi İpekçi öldürüldüğünde ve Ağca hapisten kaçırıldığında teşkilatın kendisini görevlendirdiğini ve Ağca ile ilk röportajı da kendisinin yaptığını, faili meçhul olayı çözmek için çok çaba sarf ettiklerini, Uğur Mumcu yazılarında Mayorka'ya gidişinin Ağca tahkikatıyla ilgili olduğunu iddia etse de kendisinin servisten ayrılıp Mayorka'da Otoban diye bir şirketin genel müdürlüğünü yaptığını, bu tür konuları gündeme taşıyan medyanın kendisiyle görüşme yapmamalarına rağmen aleyhinde çok şeyler söylendiğini,
İpekçi davasında asil suçlunun Ağca olduğunu, Ağca'yı, ülkü ocaklarına kayıtlı sempatizan biri olan Bünyamin'in ona asker elbisesi giydirerek kaçırdığını, Ağca İstanbul’da bir süre kaldıktan sonra Erzurum üzerinden İran’a götürüldüğünü, İran’dan kaçış yolu bulamayınca tekrar İstanbul’a gelip kendisine verilen sahte bir pasaportla Bulgaristan'a çıktığını oradan da Viyana veya İsviçre’ye gittiğini, kaçırılış olayında rol oynayanların cinayete azmettirenler olduğunu ancak onların kim olduğunu bilmediğini, araştırmalarında Ağca’nın konuşmadığını ve Ağca’nın bu olayı para karşılığı yaptığını, Ağca’nın Beyazıt'ta bir kahvehaneden alınarak kendilerince sorgulandığını ve sonunda Ağca’nın; megalomani içinde, yaptığı işten gurur duyan kendisine yapılan saygıdan mütehassis bir haleti ruhiyesi olduğunu, Ağca çıktıktan sonra gazeteye mektup yazarak Papa'yı vuracağını söylemişse de, kimsenin buna inanmadığını, Ağca’yı buna hükmettirenin kim olduğunu da bilmediklerini, zaten dönemin İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş’in verdiği ikinci bir emirle Ağca’nın MİT’le görüştürülmesi de yasaklandığından sorgulama imkânı bulamadıkları,
Uğur Mumcu ile görüştüğünde Albay Turan Çağlar konusunun gündeme geldiğini , Asker orijinli albay Turan Çağlar'ın kendilerini Doğu Perinçek ve Aydınlık Gazetesine sattığını ve 6 arkadaşının resminin Aydınlıkta yayınlandığını ve bunun sonucu 6 arkadaşlarının öldürüldüğünü, Turan Çağlar’ın Amerikalılarla da teması olduğundan CIA servisinin mensubuyla iş üstünde yakalanması sonucu cezaevine konulduğunu, bütün bu olaylarda Doğu Perinçek'in düzenleyici ve organizatör durumda olduğunu,
Abdullah Çatlı, Oral Çelik ve İbrahim Ural'ı da tanımadığını, MİT, Jandarma Emniyet ve Genelkurmay'ın istihbarat örgütleri arasında kendi zamanında bir çatışma olmasa da Özal döneminde MİT'e karşı kampanya başlatıldığını, Cumhurbaşkanları ve Başbakanlar yapılan darbelerin kendilerine haber verilmemesinden kaynaklanan rahatsızlıkla yeni istihbarat örgütlerinin kurulmasının gündeme geldiğini, Jandarma istihbaratı olarak JİTEM'i bildiğini, emniyet içinde böyle bir birim oluşturulduğunu bilmediğini, Cumhurbaşkanlığındaki Erkan Gürvit'in de; operasyonculuk sıfatı, istihbarat nosyonu olmayıp sadece irtibat memurluğu yaptığını, MİT’in Espiyonaj ve Kontr-Espiyonaj görevlerde çalışıp, bilgileri derleyip değerlendirip ilgili birime verdiklerini ve başka konuya girmediklerini, babalar konusunun kendi ihtisas alanı dışında ve servis olarak ta ilgilenmediklerini, 1986 yılında servisten ayrılışının nedeninin Özal’ın tasarrufundan kaynaklandığını, servisi sivilleştirme gayesiyle haksız tasarruf ve iltimasın servise sokulduğunu, özellikle 1986 MİT raporundan rahatsızlık duyduğunu, raporların mecliste, sağda-solda dağıtılıp Ecevit'e dahi verildiğini, Ecevit'in Başbakanlığı döneminde Turan Çağlar’ın alınmasına kızma nedeninin de; bir albayın bu şekilde itile-kakıla arabaya bindirilip getirilmesi olduğunu, Ecevit'in bundan duyduğu rahatsızlıkla kendisinin MİT’ten alınmasını talep ettiğini ancak görevden alınmadığını,
1980 ihtilali öncesinde her gün 15-20 kişinin öldürüldüğünü, Devlet'de çürüklük ve otoritesizlik nedeniyle terörün ön plana çıktığını, halen de Gaziosmanpaşa olaylarında olduğu gibi olayların devam ettiğini,
Bazı devletin görevlisi olmayanların ASALA'nın bitirilmesi gibi eylemlerde kullanılmasına gelince; MİT’in yurtdışında çalışmalarını, legal rezident olarak insanlarla temas kurup ajanlandığını, bunun MİT’in görevi olduğunu, bütün dünya servislerinin bu şekilde çalıştıklarını,
MİT teşkilatının da şimdiki müsteşarı ile sivilleşme hareketinde olabilecek en iyi müsteşara sahip olduğunu ve hiçbir beklentisinin de bulunmadığını, MİT’in yıpratılmasının tek nedeninin içinin bilinmemesinden kaynaklandığını, kendisi görevdeyken herhangi bir konuda MİT gündeme geldiğinde açıklama yapmak üzere profesyonel bir basın temsilcisinin istihdamının yararlı olacağına inandığını, MİT kapalı kaldığından ithamların arttığını, bunun giderilmesi için görev yapmış bütün müsteşarlarla görüşüp, çok fazla gayret sarfettiğini,
Mete ile Metin Günyol'un özleştirilmelerine gelince, kendisinin Ağca ile ilgili tahkikatından, kaçışını ve cinayetini takip etmesinden ve bunun sonucu basına konu olmasından kaynaklandığını, Ağca’dan Çatlı'ya bağlantı kurulduğunu, kendisinin afişe olmasını istemediğini,
12 Eylül'den önce olaylara karışanların kendilerine fikir babalığı yapanların maşası olduğunu, ancak bunların topluma kazandırılacağı ümidiyle bırakıldığını,
MİT'in personeli sayı olarak tahmin edildiği gibi olmayıp, teknik, kişiler ve istihbarat olarak mükemmel olduğunu, bünyesinde bütün kurumlarının oluştuğunu, bir kişinin servisten hiçbir dokümanı çıkarma olasılığının olmadığı gibi hiyerarşik yapının askeriyeden daha disiplinli olduğunu, MİT Müsteşarının Başbakan ile muhatap olan bir sembol olduğunu ve Başbakan istediğinde Müsteşar'ın bilgiyi Başbakan'a sunduğunu,
Türkiye'de mafyacılığın ayağa düştüğünü, polisin karşısında mafyanın bir şey yapamayacağı gibi, mafya denilenlerden sağ ve sol örgütlerin rahatlıkla geçmişte haraç alabildikleri, mafyanın aslında bu kadar büyütülmemesi gerektiği, Türkiye’de kurumların fazlasıyla yıpratılması nedeniyle geleceğin riske edilmesinin, Askere, Polise, Mahkemelere saldırılmasının mafyadan daha fazla zararlı olduğunu belirtmiştir."
http://www.atin.org/detail.asp?cmd=articledetail&articleid=347
37. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder