20 Mart 2019 Çarşamba

TÜRKİYE’DEKİ SEÇİM SÜREÇLERİNDE PKK’NIN SİLAHLI EYLEM STRATEJİLERİ., BÖLÜM 3

TÜRKİYE’DEKİ SEÇİM SÜREÇLERİNDE PKK’NIN SİLAHLI EYLEM STRATEJİLERİ., BÖLÜM 3



       Seçimlerden sonraki 30 Mart-29 Haziran 2014 arasındaki dönemde PKK 8 saldırı gerçekleştirmiştir. Seçim sonrası saldırılara ait istatistik ve analizler şu şekildedir: 

GRAFİK 5. SEÇİMLERDEN SONRAKİ DÖNEMDE TİPLERİNE GÖRE PKK SALDIRILARI 

GRAFİK 6. SEÇİMLERDEN SONRAKİ DÖNEMDE HEDEF TİPLERİNE GÖRE PKK SALDIRILARI 

Saldırıların hedefi genel olarak sivillerken saldırıların yoğunlaştığı iller 
ise Tunceli, Diyarbakır (Lice), Van ve Hakkari olmuştur. PKK’nın saldırılarını 
yoğunlaştırdığı bu illerde terör örgütüne müzahir yerel yönetimlerin seçimleri 
kazandığı, örgütün kendine müzahir olmayan yerel siviller ile kamu 
görevlilerini doğrudan hedef alıp bu illerin özelinde PKK’lı olmayanları 
ötekileştirmek ve azınlık psikolojisine sokmak için baskı ve korku yaratmaya 
çalıştığı görülmektedir. Terör örgütünün ötekileştirici şiddet stratejisiyle 
kendine müzahir yerel yönetimlere oy veren kitledeki PKK sempatisi ve ideolojisini 
pekiştirmeye çalışarak kamusal alanı tahakküm altına almaya gayret 
ettiği de anlaşılmaktadır. 

GRAFİK 7. SEÇİMLERDEN SONRAKİ DÖNEMDE PKK SALDIRILARINDA 
ŞEHİT, YARALANMA VE KAÇIRILMA DURUMU 

HARİTA 2. SEÇİM SONRASI DÖNEME AİT PKK SALDIRILARI 

2014 yerel seçim sürecinde seçimlerden sonraki PKK saldırıları seçim öncesindeki saldırılara oranla yüzde 700 artış göstermiştir. Saldırı türlerindeki artış yüzde 400, hedef tiplerindeki artış ise yüzde 500 olarak gözlemlenmiştir. 
Bu süreçte PKK’nın da kendine müzahir siyasi partiler gibi demokratik özerklik söylemine sıklıkla vurgu yaptığı görülmektedir. 

30 Mart seçimlerinin sonuçlanmasının ardından Kürt meselesinin çözüme 
kavuşturulmasına yönelik beklentiler artarken Çözüm Süreci’nin siyasal ve yasal 
zeminde sürdürülmesi için çalışmalar yürütüldü. Ancak tam da bu noktada seçim öncesinde olduğu gibi PKK, BDP-HDP ve Öcalan üçgeninden negatif açıklamalar geldi.19 Bu süreçte terör örgütü PKK da eylemlerini artırarak sürece ilişkin beklentilerinin karşılanması için hükümeti köşeye sıkıştırmaya çalıştı. Örgütün özellikle 23 Nisan’da gerçekleştirdiği Lice’deki çocuk kaçırma eyleminin ardından bölgedeki aileler örgüte isyan etmeye başladı.20 Yaşanan bu gelişmeler üzerine aileler çocuklarının serbest bırakılması için BDP-HDP’nin aracı olması talebinde bulunurken parti yöneticileri yaşanılan olayla ilgili sorumluluk almaktan kaçındı. 

30 Mart yerel seçimlerinde elde ettiği kazanımı yitirmeye başlayan BDP-HDP 
kanadı yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimleri nedeniyle taktik olarak devreye 
soktuğu “Türkiyelileşme”nin yanına “İslamlaşma” söylemini de eklemeye çalıştı. 
HDP örgüt elebaşı Öcalan’ın talebiyle Mayıs’ta gerçekleştirdiği Demokratik İslam 
Kongresi’yle küstürdüğü ya da kuşatamadığı kesimlerin de desteğini almayı 
hedefledi. Ancak HDP’nin yereldeki bu açılım siyasetinin demokratik bir bakış 
açısıyla yürütülmediği çok geçmeden anlaşıldı. Bölgede HDP çizgisine muhalefet 
etme potansiyeli olan tüm grupların etkisini azaltma ve bölge siyasetini tek seslilik üzerinden domine etmeye yönelik olduğu ortaya çıktı.

7 Ocak 2014’te PKK’nın Suriye’deki kolu PYD’nin Kürtlerin yoğunlukta olduğu 
kuzeydeki Rojava bölgesinde özerklik ilan etmesi.21 PKK ile birlikte etnik 
temelli siyaset yapan BDP-HDP eksenini etkisi altına aldı.22 Bu süreç Türkiyelileşme söyleminin terk edilmesine ve Çözüm Süreci’ni bitirmeye yönelik bir siyaset izlenmesine neden oldu.23 

30 Mart 2014 yerel seçimleri öncesinde PKK ile BDP arasındaki söylemsel 
benzerlikler şu başlıklar altında toplanabilir: Ekolojik Demokratik Yerel Yönetim, 
Komünal Demokrasi, Yerel Yönetim Modeli, Eşbaşkanlık Sistemi, Demokratik 
Modernite, Gençlik Meclisleri ve Ekolojik Toplum. PKK, HDP/BDP-Abdullah 
Öcalan üçgeninde dönen bu söylem benzerlikleri taktiksel ayrışmalar içerse de 
prensip olarak “demokratik özerklik” söylemi ve ayrışma stratejine hizmet etmiştir. 

Özellikle DBP-PKK’nın söylem ve eylem ortaklığı BDP’nin 2014 seçim beyannamesinde “15 yıllık yerel yönetim birikimimizle dün olduğu gibi, yarın da söz yetki ve kararın kent meclislerinden mahalle meclislerine kadar uygulanarak (…) Ekolojik Demokratik Yerel Yönetim anlayışımıza kesintisiz olarak devam edeceği” ifadesinde net olarak görülmektedir.24 

BDP’nin seçim beyannamesinde ise “Demokratik konfederal sistemde, demokratik özerk yapılarla (…) kimliksizleştirme ve onursuzlaştırma rejimine karşı demokratik modernite ve demokratik toplum bir ahlaki duruştur” denilerek hem “demokratik özerklik” söylemi üzerinden ötekileştiren bir dil kullanılmış hem de PKK ideolojisi dışında kalan her oluşumun düşmanlaştırıldığı görülmüştür. 

Beyannamede “demokratik özerklik”in hakim ulus devlet ile ortak çatı altında 
yaşamanın asgari koşulu olduğu ifade edilirken bunun bir varlık şartı olduğu iddia edilmiştir.25 Beyannamede ayrıca “Demokratik Özerk Kürdistan, siyasal idari yapılanma olarak somutlaşacaktır. Kürtler iç güvenliklerinden spora kadar tüm yaşam alanlarında devlete ihtiyaç duymadan ve devlet dışında kendi toplumsal özgürlüklerini geliştireceklerdir. (…) Özellikle bunun için devletin bunları kabul etmesi de beklenmeyecektir” ifadelerine yer verilerek devlet otoritesinin reddedildiği belirtilmiştir.26 

PKK’nın 2009 ve 2014 yerel seçimlerinin her ikisinde de seçim öncesi dönemde 
saldırı gerçekleştirmekten kaçındığı ve kendini olumlama maksadıyla 
eylemsizlik stratejisi uyguladığı, seçimlerden sonraki dönemde ise eylemsizlik 
stratejisini güvenlik güçlerinin operasyonlarına göre değiştirebileceği mesajını 
vererek düzenlediği saldırıları meşrulaştırmak için argüman geliştirdiği görülmektedir. 

Eylemlerini temel olarak kırsal alanda gerçekleştiren PKK’nın her iki 
seçim sürecinde de kentsel alanlarda küçük denemelerde bulunduğu ve askeri 
hedeflerin dışında sivil hedeflere de saldırı düzenlediği görülmüştür. Eylemlerindeki yöntemlerin büyük bir bölümünün riski az, fiziki ve psikolojik etkisi büyük olan EYP, yol kesme ve kundaklama olduğu, saldırıların hedefinin ise güvenlik güçlerine doğrudan zayiat verdirmenin yanı sıra siviller üzerinde de sindirme maksatlı gerçekleştirildiği düşünülebilir. PKK’nın yerel seçim süreçlerindeki eylem stratejisinin örgütün demokratik özerklik hedefine hizmet edecek şekilde yürütüldüğü de anlaşılmaktadır. Zira PKK’nın kendisine müzahir siyasi partilerin yerel yönetimlere yerleşmesini sağlamak için eylem esnekliğini seçimlerden önce saldırmazlık yönünde kullanarak bu siyasi partilerin işini kolaylaştırdığı, seçimlerden sonra ise yerel yönetimlerde arzu ettiği yaygın yerleşmeyi sağlamak için eylem esnekliğini saldırganlık yönünde hareket ettirdiği söylenebilir. 
Terör örgütü açısından bakıldığında yerel yönetimler PKK’nın kamusallaşabilmesi için oldukça önemlidir. Öldürülen bir terörist için taziye çadırı açılması, şehir parkları veya sokaklara PKK’yı çağrıştıran isimler verilmesi, KCK sözleşmesinde yer alan mahalle meclislerinin çalıştırılması vb. uygulamalar terör örgütünün hiçbir silahlı eylemle elde edemeyeceği propaganda argümanlarına dönüşmüştür.27 PKK’nın yerel seçim süreçlerindeki eylem stratejileri özet olarak şu şekilde sıralanabilir: 

a. Seçim süreçlerinden önceki dönemde PKK’nın eylemsizlik stratejisi uygulayarak şiddetin kamusal alanda yaratacağı hoşnutsuzluğun kendine 
müzahir yerel yönetim adaylarının aleyhine çevrilmesinden kaçınma 

b. Seçim öncesindeki eylemsizlik sürecini meşru müdafaa söylemiyle ilişkilendirip güvenlik kuvvetlerinin PKK’lı teröristlerin saklandığı kırsal alanlarda 
harekat düzenlememesi için bir argümana dönüştürüp terör örgütünün coğrafi hakimiyet alanlarının olduğu algısını oluşturmaya çalışma 

c. Seçim sonrası dönemde meşru müdafaa söylemiyle ilişkilendirerek saldırılarını gözle görülür bir şekilde artırma 

d. Seçim sonrası dönemde kendisine müzahir yerel yönetimlerin seçildiği yerleşim yerlerindeki saldırılarla PKK’ya müzahir olan yerel yönetim 
adaylarına oy vermeyen yerel siviller ile sivil kamu görevlilerini hedef alma ve bu kesim üzerinde ötekileştirme ve azınlıklaştırma algısı oluşturmaya çalışma 

e. Seçim sonrası dönemde ötekileştirilen kitleye yapılan saldırılarla terör örgütüne müzahir yerel yönetimlere oy veren kitle arasında bir ayrıştırma 
yaratarak PKK ideolojisini çoğunluk kitlede pekiştirmeye çalışma 

f. Demokratik özerklik hedefini yerel yönetimler üzerine inşa etme dolayısıyla yerel yönetimlere terör örgütü ile yerel nüfus arasında kritik bir rol 
atfında bulunma 

GENEL SEÇİMLER 

Genel seçimler PKK açısından taktik ve operatif kazanımlarının daha düşük olması nedeniyle yerel seçimlere göre az önemde olduğu, PKK’ya müzahir bir siyasi partinin TBMM’de temsil edilmesinin herhangi bir yerel yönetime sahip olmaktan daha kullanışlı görülmediği söylenebilir. Genel seçimler PKK’ya müzahir siyasi partilerin Türkiye ve dünya kamuoyuna erişebilmesi ve PKK ideolojisinin servis edilmesi bakımından örgüt için önemlidir. Ancak PKK ile kendine müzahir siyasi partilerin Türkiyelileşme tartışması üzerinden genel seçim süreçlerinde ayrıştığı ve PKK’nın ilgili siyasi partinin kendisini saf dışında tutarak Kürt seçmen üzerinde doğrudan etki yaratabileceğine dair korku taşıdığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle PKK’nın Kürt meselesini kendine ait gördüğü, bu meseleyi de şiddete dayalı yöntemlerle sahiplendiği dikkat çekmektedir. Örgütün genel seçim süreçlerinde eylemsizlik startejisini yerel seçim süreçlerinde olduğu kadar önemsemediği de fark edilmektedir. 

12 HAZİRAN 2011 GENEL SEÇİMLERİ 

    12 Haziran 2011 seçimleri bürokratik vesayetin yasal düzenlemeler ve kamuoyu desteği ile kısıtlandığı bir ortamda gerçekleştirilmesi bakımından Türkiye siyasi hayatı açısından oldukça önemliydi. Bununla birlikte AK Parti’nin 
“Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi” adı altında başlattığı demokratikleşme sürecinin 
halk tarafından onaylanması, özgürlüklerin genişletilmesi, demokratik 
standartların yükseltilmesi ve ilerleyen günlerde Çözüm Süreci’ne dönüşmesi 
açısından oldukça kritik bir dönüm noktasıydı.28 Bu noktada AK Parti yeni 
anayasa yazımı ve “yeni Türkiye” vizyonu üzerinden bir seçim stratejisi ve 
yeni bir atılım dönemi başlatmayı hedeflerken CHP, Kılıçdaroğlu’nun ilk seçim 
sınavında yeni CHP’yi, MHP ise milliyetçi reflekslerin TBMM’de temsilini 
onaylatmayı amaçladı.29 

BDP ise 2011 seçimlerine PKK etkisi altında girdi. PKK’nın 15 Haziran’a 
kadar süreceğini açıkladığı eylemsizlik kararının 28 Şubat’ta bitirildiği duyuruldu 
ve PKK terör saldırılarına başladı.30 Bu noktada PKK’nın bahanesi 
KCK operasyonları ve tutuklamalar oldu. BDP de PKK’nın kararını destekleyen 
bir pozisyon aldı ve 2011 Nevruz kutlamalarının ardından 23 Mart’ta 
Demokratik Toplum Kongresi (DTK) ile birlikte sivil itaatsizlik eylemlerini 
başlattı. Bu eylemler doğrultusunda sivil cumalar, oturma eylemleri, Diyarbakır 
ve İstanbul’da “Demokratik Çözüm Çadırı” uygulamaları hayata geçirildi. 
Eylemlerin gerekçesi olarak ise “Anadilde eğitim, siyasi tutukluların salıverilmesi, askeri ve siyasi operasyonların durdurulması ve yüzde 10 seçim barajının düşürülmesi” talepleri kamuoyuna sunuldu.31 Sivil itaatsizlik eylemleriyle birlikte BDP de seçim çalışmalarını başlatmış oldu. Bu süreç içerisinde KCK tutukluları aday gösterilerek bu kişiler hapisten kurtarılmak istendi. Ayrıca BDP Kürtlerin tek meşru sözcüsü olma iddiası üzerinden bir söylem geliştirdi. 

Bu noktada adayların belirlenmesinde kemikleşmiş tabanın desteğini 
almak için Leyla Zana, Hatip Dicle gibi isimler aday gösterildi. Muhafazakar Kürtlere ulaşmak adına Altan Tan gibi kişiler, büyükşehirlerdeki sol seçmene ulaşmak içinse Sırrı Süreyya Önder, Ertuğrul Kürkçü ve Levent Tüzel gibi isimler aday gösterildi.32 

12 Haziran 2011 genel seçimlerinden önceki ve sonraki üç aylık dönemleri 
kapsayan 14 Mart-11 Eylül 2011 arasındaki altı aylık süreçteki PKK saldırı 
eğrisi Grafik 8’de gösterilmiştir. PKK bu dönemde 31 saldırı gerçekleştirmiş, 
bu saldırıların büyük bir bölümü de seçim sonrasındaki üç aylık dönemde 
düzenlenmiştir. 

BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

19. Namık Durukan, “Adım Atılmazsa Çatışma Olasılığı Var”, Milliyet, 27 Nisan 2014. 
20. Mehmet Türk, Canan Altıntaş, Serdar Sunar ve Bayram Bulut, “Aileler BDP’yi Bastı PKK Açıklama Yaptı”, Hürriyet, 27 Mayıs 2014. 
21. “Suriyeli Kürtler Özerklik İlan Etti”, Aljazeera Turk, 7 Ocak 2014. 
22. Namık Durukan, “Suriyeli Kürtlerden Demokratik Özerklik İlanı”, Milliyet, 21 Ocak 2014. 
23. Durukan, “Suriyeli Kürtlerden Demokratik Özerklik İlanı”.
24. BDP’nin 30 Mart 2014 Yerel Seçim Beyannamesi. 
25. BDP’nin 30 Mart 2014 Yerel Seçim Beyannamesi. 
26. BDP’nin 30 Mart 2014 Yerel Seçim Beyannamesi.
27. SETA Mülakat, Ağrı, Mayıs 2018.
28. “Soruları ve Cevaplarıyla Demokratik Açılım Süreci – Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi”, AK Parti, 
akparti.org.tr/upload/documents/acilim220110.pdf, (Erişim tarihi: 5 Mayıs 2018). 
29. 2011’de Türkiye, ed. Taha Özhan, Hatem Mete ve Selin M. Bölme, (SETA, İstanbul: 2011). 
30. “PKK Eylemsizliği Bitirdiğini Açıkladı”, Milliyet, 28 Şubat 2011. 
31. “BDP’den Taksim’de ‘Sivil İtaatsizlik’ Eylemi”, İHA, 27 Mart 2011. 
32. 2011’de Türkiye.

4. CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder