16 Mart 2019 Cumartesi

ALMANYA’DA FETÖ YAPILANMASI VE ALMANYA’NIN FETÖ POLITIKASI BÖLÜM 7

ALMANYA’DA FETÖ YAPILANMASI VE ALMANYA’NIN FETÖ POLITIKASI BÖLÜM 7




     Bu Genel tespitlerin ardından FETÖ medyasının Almanya yapılanmasının 
ne zaman başladığı ve bu çerçevede hangi faaliyetlerin yürütüldüğünü ortaya 
koymak faydalı olacaktır. FETÖ medyasının Almanya yapılanmasının tarihi 
1991’e kadar gitmektedir. Almanya merkezli Zaman Avrupa’nın yayımlanmasıyla başlayan süreç STV Avrupa, Ebru TV (2015’ten sonra QLAR ismiyle), Deutsch-Türkisches Journal (dtj-online.de), zaman-online.de gibi haber siteleriyle devam etmiştir. 

Daha önce çeşitli yerlerde dağınık şekilde faaliyet gösteren şirketler 2005’te 
Almanya Offenbach’taki komplekse taşınmış ve 2006’da World Media Group A.Ş. ismiyle tek çatı altında toplanmıştır. Zukunft Medya Ltd. Şti. (Zukunft Medien GmbH) altında Zaman Avrupa, zaman-online.de ve dtj-online.de faaliyet göstermektedir. Peyk Medya Limited Şirketi’nin (Peyk Media GmbH) altında ise STV Avrupa ve 2016’da kapanan Ebru TV (QLAR) faaliyet göstermekteydi. Bunlar haricinde Tuwa Medya&Pazarlama Ltd. Şti. (Tuwa Media&Marketing GmbH) ve Sun Basım&Dağıtım Ltd. Şti. (Sun Print&Vertriebs GmbH) örgüte bağlı olarak faaliyet göstermektedir. Ayrıca “World Media Group” çatısı altında aylık yayımlanan Die Fontäne (Çeşme) dergisi de bulunmaktadır.93 
Zaman Avrupa/Almanya 

1986’da kurulan ve bir yıl sonra Gülen’in kontrolüne geçen Zaman gazetesi örgütün yazılı basında en büyük sesi oldu. 31 Ekim 1991’de ise Almanya Neu Isenburg merkezli “Zaman Yayın ve Ticaret Ltd. Şti.” (Zaman Verlag und Handels GmbH) Zaman gazetesinin Almanya şubesi olarak kuruldu. Şirkette İlhan İşbilen (İstanbul) ve Mustafa Ermek (Rotterdam) yönetici olarak kayda geçtiler.94 1991-1998 arasında faaliyet gösteren şirket daha sonra farklı isimler altında devam etti. Zaman Avrupa ismiyle gazete 1994-2004 arasında haftalık olarak yayımlandı. 2004’te Offenbach’taki yerine geçti ve günlük olarak çıkmaya başladı. 2005’te diğer medya organları da bu yere taşındı. 2006’tan itibaren gazete Zukunft Medya Ltd. Şti. (Zukunft Medien GmbH) altında devam etti. 2013’te basım yeri Offenbach’ta kalmak kaydıyla merkezi Berlin’e taşındı. 

Mart 2016’da kayyum atanmasından sonra Zaman gazetesi Türkiye’den bağımsız şekilde yayın hayatını sürdürmeye karar verdi. 2010’da 30 bin baskısıyla Almanya’da Türkçe yayınlarda en fazla tiraja sahip olan gazete 2013’ten sonra değiştirdiği çizgisiyle günden güne eridi. Türkiye aleyhine yayınlar yapması nedeniyle okur ve abone sayısını kaybedip on binlere kadar düştü. Gazeteye reklam verenler ciddi biçimde azaldı. 2013’ten önce iki yüz çalışana sahip olan Zaman Avrupa kadrosu 17 kişiye kadar düştü. Gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Süleyman Bağ 9 Eylül 2016’da Hessischer Rundfunk’a verdiği demeçte 30 Kasım 2016’da Zaman Avrupa’nın basımının durdurulacağını açıkladı. Gazetenin internet sitesi zaman-online.de ise 1 Ocak 2017’de durduruldu.95 

Samanyolu TV Avrupa 

STV Avrupa Türkiye’deki merkezden gelen programlar haricinde 2001’den beri 
Almanya’daki stüdyolarından Avrupa’da yaşayan Türklere yönelik yayınlar yapmaktadır. 2006’dan beri Peyk Medya Limited Şirketi’nin (Peyk Media GmbH) 
yan kuruluşu olarak resmiyet kazanmıştır. 2009’da dijital paketteki ücretsiz TV 
kategorisinden çıkıp paralı TV (Pay TV) kategorisine geçmiştir. STV’nin Kasım 
2015’te Türksat üzerinden yayın yapması yasaklanmış, Nisan 2016’dan itibaren 
de Türkiye’deki yayınlarına son verilmiştir. STV Avrupa ise faaliyetlerine Almanya üzerinden bir süre devam etmiştir. Kanal başta Almanya olmak üzere Hollanda, Fransa, Danimarka, Belçika, İsviçre ve Bulgaristan’a kablolu televizyonların Türkçe paketleri üzerinden yayın yapmıştır. Kanal halihazırda bu yayınlarını devam ettirmemektedir. 

Ebru TV/QLAR 

Ebru TV FETÖ medyasının yabancı dilde kültür-sanat ağırlıklı yayın yapan kanalıdır. 

2006’da ABD’de faaliyetlerine başlayan Ebru TV Amerika kıtasına, Ekim 
2011’den itibaren Kenya merkezli Ebru TV Africa ise Afrika kıtasına yönelik İngilizce yayınlar yapmaktadır. Televizyon Almanya’ya yönelik yayınlarına ise 2008’de Hessen Eyaleti’nden aldığı lisans üzerine başladı. 2010’da Offenbach’taki stüdyosuna taşındı. Nisan 2015’te Almanya’daki ismini QLAR olarak değiştirdi. 31 Aralık 2015’te aldığı kararla faaliyetlerini sonlandırdı. 

Deutsch–Türkisches Journal (Alman–Türk Gazetesi) 

2011’in sonlarına doğru dtj-online.de adresinden Almanca yayına başlayan site 
Alman-Türk ilişkileri, iki ülkenin iç-dış politikaları, toplumsal, kültürel ve ekonomik alanlardaki haberleri kapsamaktadır. Özellikle Almanya’daki Türk gençleri üzerinde etkili olan sitenin binlerce takipçisi bulunmaktadır. 
FETÖ medyası hem Almanya’da yaşayan Türkleri hem de Almanları hedef 
kitle olarak seçmiştir. Kendi oluşturduğu gerçekliği her iki kesime de empoze 
etmektedir. Halkla ilişkiler çalışmalarını her iki kesim üzerine farklı stratejilerle 
yürütmektedir. Türklerle ilgili stratejilerini iki döneme ayırmak mümkündür. Bu 
nedenle 2013 öncesi ve sonrası Almanya’daki Türklerin bu yapıya yaklaşımlarında farklılıklar gözlemlenmektedir. 2013 öncesi yayın politikasında Türkiye yanlısı, mütedeyyin, bulvar medyası çizgisinden uzak bir imaj çizen medya 17-25 Aralık krizi sonrasında değişim göstermiştir. 

Dershane meselesiyle görünür hale gelen FETÖ medyasındaki değişim Almanya’daki yayınlara da yansımıştır. Türkiye aleyhine yayınlara yer vermeye başlayan FETÖ medyası Almanya’da yaşayan Türkiye kökenliler arasındaki etkisini yitirmiş ve yayın organları için söz konusu kesimden reklam alamamıştır. Bunun neticesinde günden güne kan kaybetmiş ve özellikle 15 Temmuz darbe girişiminden sonra birçok kuruluşunu kapatmak zorunda kalmıştır. FETÖ Türkiye’de olduğu gibi Almanya’daki Türkler arasında da tutunamaz duruma gelmiştir. 2013 öncesinde Almanya’da en büyük tiraja sahip Türkçe yayın Zaman Avrupa gazetesiydi. 30 bini aşkın abone ve 200’den fazla çalışana sahip gazete 2013 sonrası tutumuyla 20 bin abonesi ile birlikte reklam verenlerini de kaybetmiş ve kapanmak zorunda kalmıştır. FETÖ medyası ve kurumlarının Almanya ve Alman medyası üzerinde yaptığı propaganda faaliyetlerinin etkileri hala hissedilmektedir. Alman medyasının Gülen’e yaklaşımı 2013 öncesi ve sonrası hatta 15 Temmuz ardından dahi çok büyük bir değişime sahne olmamıştır. 15 Temmuz sonrasında Alman medyasının Gülen’i “masum ve eğitime önem veren İslam’ın ılımlı yüzü” gibi gösterme gayretleri devam etmiştir. Eleştirel yaklaşımların da yer aldığı Alman medyasında örgütle 
ilgili çoğunlukla olumlu bir imaj çizilmektedir. FETÖ yapılanması ne zaman 
bir yayın organına konu olsa istisnasız olarak Gülen’in “diyalog yanlısı, Alman 
yasalarına saygılı Müslümanlar yetiştirdiği” gibi ifadelere yer verilmektedir. Genel itibarıyla yaptıkları eğitim ve diyalog faaliyetleri ön plana çıkarılıp “aslında entegrasyona, ülkeye yararlı bir yapılanma” olduğu imajı ağır basmaktadır. Bu yayınlar Almanya ve Alman halkı üzerinde oluşturulan “eğitim ve diyalog” merkezli imaj çalışmasının başarılı bir şekilde uygulandığını göstermektedir.

Bir diğer husus FETÖ mensuplarının özellikle son iki-üç sene Alman medyasına 
röportajlar vermeye, makaleler yazmaya ve televizyon programlarına çıkmaya 
başlamasıyla direkt propaganda yapacakları bir mecra bulmalarıdır. Süleyman Bağ ve Ercan Karakoyun gibi Almanya’daki FETÖ’nün önde gelen isimleri Alman medyasında daha sık görünür olmuşlardır. Burada şunu belirtmek gerekir ki FETÖ kendi adlarına konuşacak kişiyi kamuoyuna bildirdiğinden Alman medyası da doğal olarak onları davet etmektedir. FETÖ’nün resmi muhatap gösterdiği Ercan Karakoyun özellikle darbe girişimi sonrası Alman medyasında darbenin Gülen tarafından yapıldığını “saçma bir iddia” olarak nitelendirmiş, Erdoğan’ın bir günah keçisi arayıp bulduğunu ve bütün suçları bu yapıya yüklediğini her seferinde dile getirmiştir. ZDF, N24, Das Erste gibi kanallar da bu iddiayı sürdürmüş, yazılı basına birçok açıklama yapmıştır. 

Yine Karakoyun Mayıs 2016’da Frankfurter Allgemeine Zeitung’a yazdığı makalede Türkiye’ye yönelik karalamalarını devam ettirmiştir.96 

FETÖ medyasının Almanya’da Türklere yönelik yapılanması özellikle darbe 
girişiminden sonra bitme noktasına doğru ilerlemektedir. FETÖ Türkiye aleyhine 
yayınlarla Almanya’da yaşayan Türklerin desteğini büyük ölçüde kaybettiğinden 
bu konudaki medya faaliyeti başarıyla sonuçlanmayacaktır. Zaman Avrupa, Ebru TV (QLAR) ve STV Avrupa’dan sonra zaman-online.de de yayın hayatını sonlandırmıştır. Belki Almanca yayın yapan sitelerinden Alman kamuoyuna ve kendine sempati duymaya devam eden Türklere yönelik faaliyetlerini sürdürecektir. Nitekim FETÖ’nün Alman medyası ve kamuoyuna yönelik propaganda faaliyetlerinde aksine yukarı yönlü bir ivme söz konusudur. FETÖ belki klasik medya yoluyla değil fakat okul, dershane, enstitü ve vakıfları aracılığıyla propaganda faaliyetlerini sürdürmektedir. Ayrıca örgüt mensuplarının kendi faaliyetlerini duyurmak ve kampanyalarına toplumsal bir meşruiyet kazandırmak için sosyal medya ağlarını giderek artan bir sıklıkla kullandıkları görülmektedir. Karakoyun ayrıca kaleme aldığı ve Herder Verlag tarafından yayımlanan Die Gülen Bewegung (Gülen Hareketi) isimli kitabını çeşitli şehirlerde okuma ve tanıtım toplantıları gerçekleştirerek örgüt propagandası yapmaya devam etmektedir. Deutschlandfunk’ta kitapla ilgili yazılan bir değerlendirme yazısında “içeriden” birinin anlattıkları örgüt hakkında bilgi kaynakları açısından bir kazanç sayılsa bile kitapta objektif bir değerlendirme yapılmadığının açık olduğu belirtilmiş ve örgütle ilgili Almanca kaynak eksikliğine vurgu yapılmıştır.97 

FETÖ’NÜN SIYASI YAPILANMASI 

FETÖ üyeleri Alman politikacılar üzerinde belirli bir etkiye sahip olabilmek ve 
örgüt lehine lobi yapabilmek için eyalet başbakanları ve bakanlarından belediye 
başkanları ve milletvekillerine kadar geniş bir yelpazede önemli Alman siyasetçilerle ilişki kurmaya özel bir önem vermişlerdir.98 Bu noktada Sol Parti (Die Linke) dışındaki Federal Mecliste temsil edilen bütün partilere mensup politikacılarla ilişki kurma konusunda dikkate değer bir mesafe katettikleri söylenebilir.99 Örneğin örgüt üyeleri tarafından CDU partisinden Almanya Federal Meclisi eski başkanı Rita Süssmuth’un örgüte yakınlığıyla bilinen Kültürlerarası Diyalog Forumu Danışma Kurulu’nda görev alması sağlanmıştır.100 Benzer şekilde Alman Parlamentosu Bundestag’daki Yeşiller Grubu’nun Dış Politika Sözcüsü Omid Nouripour, Gülen’e yakınlığıyla bilinen Frankfurt merkezli Kültürlerarası Diyalog Forumu’nun (Forum für Interkulturellen Dialog e.V.-FID) danışma kurulunda görev almıştır.101 Bu ve benzeri örnekler örgütün lobi gücünü göstermesi açısından dikkate değerdir.102 “Camiler yerine okullar inşa edin” sloganı etrafında profan bir programla çalışmalar yapan FETÖ bu yaklaşımıyla Alman karar alıcılarında sempati uyandırmayı başarmıştır. 

Örgüt bu adımının “Almanya İslam’ı” kavramı altında ülkedeki 
Müslümanların asimilasyonuna hizmet edecek çalışmalar yürüten Alman politikacılar tarafından olumlu karşılanacağının farkındadır. FETÖ yukarıda değinilen siyasetçiler Süssmuth ve Nouripour’un yanı sıra Yeşiller Partisi Eş Başkanı Cem Özdemir ve SPD’den Gesine Schwann gibi önemli Alman politikacılarının desteğini almayı başarmıştır. Örgüt üyeleri sözü edilen siyasetçilerin gerek oy kaygısı gerekse “ülkedeki üç milyona yakın Türkiye kökenli insanın entegrasyonu”nu hedefleyen her tür oluşumu destekleyecekleri nin bilinciyle hareket etmişlerdir. Son olarak FETÖ mensupları özellikle 11 Eylül’den sonra ABD’de daha çok önem kazanan “radikal İslam’a karşı ılımlı İslam” formülünün Almanya’da da etkili olacağının farkındalığı ile hamleler yapmışlardır. Yukarıda sözü edilen açık ya da gizli çıkar ve hedef birliği içinde FETÖ mensupları Alman politikacıları düzenlemiş oldukları etkinliklere davet edip “diyalog” ödülleri ile “onur”landırdılar. Bunun dışında klasikleşen “Türkiye gezileri” ile denetimlerindeki kuruluşları politikacı ve medya mensuplarına gezdirerek muhataplarının gözünde konumlarının daha güçlü görünmesini sağlayacak propaganda yaptılar. Böylece bir yandan Almanya’daki karar mercileri ile ilişkilerini güçlendirirken öte yandan muhataplarının hem Almanya hem de Türkiye’de kendilerini dikkate almalarını sağladılar. Bu stratejinin işe yaradığı Federal Almanya hükümetinin bir soru önergesine vermiş olduğu cevaptan anlaşılmaktadır. Sol Parti milletvekillerince Mart 2014’te Meclise getirilen soru önergesinde FETÖ’nün Almanya iş dünyasındaki yapılanması BUV ile hükümet arasındaki ilişkilerin mahiyeti sorulduğunda “BUV, Türkiye’de bakanlıklar, kurumlar ve iş dünyasındaki diğer aktörlerle yakın ilişkilere sahiptir” şeklinde cevap verilmiştir. 

FETÖ mensupları izledikleri bu stratejiyle Alman siyasetçilerini ülke basınının 
ısrarlı soruları karşısında koruma kalkanı olarak kullanmayı da bilmişlerdir. 
Örnek olarak WDR’in 15 Nisan 2013’te yayımladığı “Der Lange Arm des Imam” 
(İmam’ın Uzun Kolu) isimli belgeselinden söz etmek gerekir. Söz konusu belgeselde FETÖ örgütlenmesi, öncesinde de Türkiye ve Almanya’daki Türk diasporası ile çok iyi ilişkileri olan Federal Almanya Parlamentosu eski başkanı Rita Süssmuth’un da aralarında bulunduğu birçok siyasetçi ve bilim adamının örgüt hakkındaki görüşleri alınmıştır. Süssmuth’un örgütün çelişkilerine ilk tepkisi şaşırtıcı bir şekilde olguları çarptıracak biçimde tevil etmek yönünde olmuştur.103 FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’in harekete ait Fransızca bir web sitesinde yayımlanmış bir yazısında “İslam dininden irtidat etmenin cezasının ölüm olduğu” şeklindeki görüşünü nasıl yorumlamak gerektiği sorusu karşısında oldukça şaşırmış göründüğü belli olan Süssmuth kaçamak cevaplar vermiştir. Açıklamalarıyla adeta FETÖ’ye kol kanat geren Süssmuth artan kamuoyu baskısı sonunda örgütün o dönem önemli bir teşkilatlanması olan Kültürlerarası Diyalog Forumu mütevelli heyeti üyeliğinden ayrılmak zorunda kalmıştır. Aynı şekilde Yeşiller Partisi’nin dış politika sözcüsü Omid Nouripour da Kültürlerarası Diyalog Forumu’nun Hessen kolu mütevelli heyet üyeliğinden ayrılmıştır.104 

FETÖ’nün Almanya’daki siyasi etkinliğinin bir başka kanıtı da sözü edilen 
belgeselin aslında 25 Haziran 2012’de ve “Die Stille Armee des Imam” (İmam’ın 
Sessiz Ordusu) ismiyle yayımlanmasının planlandığının ortaya çıkmasıdır. Sol 
Parti Alman Parlamentosuna verdiği bir soru önergesinde söz konusu programın 
devlet televizyonu WDR’de gösteriminin ertelenmesine açıklama getirilmesini 
istemiştir. Aynı soru önergesinde 15 Nisan 2013’te ismi değiştirilerek yayımlanmasına müsaade edilen belgeselin içeriğinde de değişiklik yapılıp yapılmadığı ile ilgili hükümetten bilgi istemiştir. Hükümet yetkilileri sorulara konuyla ilgili bilgileri olmadığı şeklinde cevap vermişlerdir.105 

FETÖ’nün Almanya siyasetinde ağırlığını artırmasına yarayan bir başka araç 
da kendilerine bağlı paravan dernekler vasıtasıyla düzenledikleri “Pangea Matematik Olimpiyatları”, “Alman-Türk Kültür Olimpiyatları”, dinler arası diyalog çalışmaları, kültürlerarası sempozyumlar, yıllık festival ve ödül törenlerine Almanya’nın her kesiminden tanınmış isimlerin davet edilmesidir. Bu şekilde önemli oranda medyatik bir görünüme kavuşan FETÖ aynı zamanda etkinliklerin çok sayıda üst düzey politikacının himayesi altında gerçekleştirilmesini de sağlamıştır.106 Örgüt bu sayede gerek Almanya gerekse faaliyette bulunduğu dünyanın diğer ülkelerinde “doğal” bir meşruiyete kavuşmuştur. Aynı etkinlikler sayesinde FETÖ’nün Almanya’daki çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarından finansal destek aldığı da bilinen hususlardandır. 

FETÖ Almanya’daki çok sayıda okul, dershane ve derneğini koordine etmek 
üzere 2013’te Diyalog ve Eğitim Vakfı’nı kurmuştur. Söz konusu vakıf 6 Mayıs 
2014’te aralarında SPD’nin cumhurbaşkanlığı eski adaylarından antikomünist 
Gesine Schwan’ın da bulunduğu çok sayıda davetlinin katıldığı bir törenle Alman 
kamuoyunda göz ardı edilemeyecek bir görünürlüğe adım atmıştır. 75 kişinin 
toplam 160 bin avro kaynak sağlayarak kurduğu vakfın başkanlığını Ercan Karakoyun üstlenmiştir. Karakoyun vakfın “hizmet” olarak adlandırdıkları FETÖ 
yapılanmasının başta siyaset ve medya dünyası olmak üzere tüm Alman kamuoyu bileşenleri için muhatap olacağını belirtmiştir.107 

FETÖ yapılanmasının Almanya’da izlediği kamuoyunda pozitif görünürlük 
stratejisinin hedefinin aynı zamanda Alman iç istihbarat örgütü Bundesamt für 
Verfassungsschutz’un (Anayasayı Koruma Teşkilatı) dikkatini çekmemeyi de 
içermektedir. Gerek Alman toplumunun örgütlenmeye şüphe ile yaklaşan kesimleri gerekse Almanya’daki Türk diasporasının rahatsızlıklarının kamuoyunda sıkça dile getirilmesi örgüt içinde tedirginliği artırmıştır. Özellikle 2013’te örgütün Türkiye yapılanmasının deşifre olmasıyla Alman makamları ile daha fazla iş birliğine muhtaç hale gelen108 örgütün bir de Anayasayı Koruma Teşkilatının gözlemi altına girmek istemeyeceği açıktır. 

Bununla birlikte özellikle Sol Parti’nin defaatle Alman Meclisinde soru önergesi 
vererek FETÖ hakkında bilinmeyen gerçekleri ortaya çıkarmaya ve Almanya 
için tehlikeli olup olmadığı hakkında bilgi sahibi olunması amacıyla Anayasayı 
Koruma Teşkilatının görevlendirilip görevlendirilmediğini öğrenmeye çalıştığı 
görülmektedir.109 

Baden-Württemberg Eyaleti Anayasayı Koruma Teşkilatı 25 Temmuz 2014’te 
Sol Parti tarafından verilen bir soru önergesini “Gülen Hareketi”nin kamuoyuyla 
paylaştıkları ile demokratik değerler arasında bir zıtlık bulunduğu, düşünce yapısının birçok demokratik değere aykırı düştüğü, Gülen’in din devleti eğilimli olduğu” şeklinde cevaplamıştır.110 Benzer sonuçları Almanya’da sözü edilen yapılanma hakkındaki araştırmaları ile tanınan akademisyen Ralph Ghadban da paylaşmaktadır. Ghadban’ın Baden-Württemberg Eyaleti’nden SPD parti yetkilileri için hazırlamış olduğu bir raporda “Gülen Hareketi”nin resmi bir siyasal parti kurmaksızın politika icra eden bir hareket olduğu vurgulanırken örgütün bu şekilde devlet kontrolünden kaçmayı başardığı ifade edilmektedir. Ghadban ayrıca söz konusu yapının demokratik olmamasını da demokrasinin vazgeçilmezi şeffaflık ve açık bir diyalogdan mahrum olmakla ilişkilendirmektedir.111 

8.Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder