28 Eylül 2018 Cuma

MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİNDE DOGU VE GÜNEYDOGU ANADOLU’DA YABANCI DEVLETLERİN FAALİYETLERİ (1918-1922) BÖLÜM 8

MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİNDE DOGU VE GÜNEYDOGU ANADOLU’DA YABANCI DEVLETLERİN FAALİYETLERİ (1918-1922)  BÖLÜM 8


3-Seyh Ubeydullah Nehri Hareketi 

XIX. yüzyılda Dogu ve Güneydogu Anadolu ile Kuzey Irak bölgesindeki feodal kökenli Kürt Beylerinin güçlerinin azalmasına paralel olarak Tarikat kökenli Seyhlerin etkinlikleri gittikçe artmaya baslamıstır. Özellikle Naksibendi Tarikatı’nın Halidiye kolunun bölgede yayılmasının ardından, Naksibendi Seyhler en önemli söz sahipleri durumuna gelmislerdir. Babadan ogula geçen bir silsile halinde etkinliklerini gittikçe arttıran seyhler, zaman zaman bölgelerinde en büyük söz sahibi olmuslardır172. 

Yasadıgı dönemde bölgede en çok etki bırakan seyhlerden biri de Seyh Ubeydullah’tır. Seyh Ubeydullah’ın ailesinin otoritesi, babası Seyh Taha döneminde saglanmıstır. 
Bulundugu bölgede otorite sahibi haline gelen Seyh Ubeydullah’ın gücü, bu bölgedeki ticaretin gelistirilmesi ile ilgilenecek kadar ileri bir düzeye ulasmıs, bu bölgenin ve yolların güvenliginin saglanması için bazı tedbirler almasına neden olmustur173 . 

19. yüzyılda Kürt bölgesinde hâkim olan tarikatlar, miladi 12. asır arifelerinden Abdulkadir Geylani’nin takipçisi olan Kadiri tarikatlarıydı. Bu yüzyılın baslarına kadar Osmanlı hâkimiyetindeki Kürt bölgesinde Kadiri seyhlerinden yalnızca ikisi faaliyet içinde idi. Bunlardan birincisi daha çok Süleymaniye nüfuzu olan Sadat Berzanci, digeri ise Anadolu’nun Güneydogusunda yer alan Hakkari’deki Sadat Nehri idi. Bu iki ailenin agı, tüm Kürt bölgesinde mevcut idi. 19. yüzyılın basında Naksibendilerin içinden Kürt bölgesinde yeni bir tarikat zuhur etti ve hızla nüfuz kazandı. Seyh Ubeydullah Nehri yada Semzini, Naksibendi tarikatına mensup büyük Sadat Nehri ailesinden geliyordu. O, babası Seyh Taha’nın ölümünden sonra güçlü Naksibendi tarikatının lideri olarak onun mallarının ve dini nüfuzunun varisi oldu.174 

Çevresinde etkin bir güç kazanan Seyh Ubeydullah, etrafına topladıgı askerlerle birlikte 1877-78 Osmanlı-Rus Savası’na katılmıstır. Bölgedeki etkin seyhlerden Seyh Celalettin ile birlikte 50.000 kisilik bir kuvvete hükmettigi söylenen Seyh Ubeydullah, Beyazıt civarında Ruslarla yaptıgı muharebelerde yenilgiye ugramıstır. Bu muharebeler sırasında Seyh Ubeydullah’ın yanında küçük oglu Seyit Abdülkadir de bulunmaktaydı175 . 

Osmanlı-Rus Savası’nın sona ermesinden sonra Seyh Ubeydullah bulundugu Hakkari ve çevresinde etkinligini arttırma yollarına gitmistir. 1878 yılı sonlarında 
Tahran’da bulunan Rus diplomatları, Seyh Ubeydullah’ın yakın bir zamanda harekete geçerek çevresindeki bölgede faaliyetlere girisecegi hususunda bilgiler vermektedirler. Bu süreç içerisinde Seyh Ubeydullah Rus Çarı, Mısır Hidivi ve Mekke Emiri ile baglantı kurmaya ve faaliyetlerini arttırmaya baslamıstır. Seyh Ubeydullah’ın bu hareketlerini dikkatlice izleyen Rusya, bu bölgelerde bagımsız bir Kürt Devleti’nin kurulmasına kendi menfaatlerine uymadıgından karsı idi. 

Çıkarlarının gerektirdigi biçimde bölgede esnek bir politika izleyen İngilizler ise, bölgede olusabilecek bir Kürt devleti olasılıgını da göz önüne alarak Seyh 
Ubeydullah’la iliski kurdu. İngiltere’nin Ubeydullah ile baglantı kurmasının önemli bir nedeni, Osmanlı Devleti’ne karsı izledigi politikanın 1878’den itibaren degismiş olmasında aramak gerekir. Bu süreç içerisinde İngiliz ajanlarından Visam, Baskale’ye gelerek Ubeydullah’ın yardımcılarıyla görüsmüstür. Van’daki İngiliz konsolos vekili 

Clayton, 1879’da Hakkari’ye giderek Seyh Ubeydullah’ı ziyarete etmistir. Bu ziyaretin ardından, İngilizler tarafından, birçok savaş malzemesi ve silah, Seyh Ubeydullah’a gönderilmistir. Erol Kurubas’a göre “Bu dönem içerisinde Seyh Ubeydullah’ın en önemli amacı İran’da baskı altında tutulan Kürtlerin ran hakimiyetinden kurtarılmasıdır”176 . M.M. Van Bruinessen ise “İsyana katılım milli duygularla degil tamamen seyhe baglılıktan kaynaklanmaktadır”177 seklinde tanımlamaktadır. 

Zira Seyh Ubeydullah ile İran Sahı arasında daha önceden gelen bir anlasmazlık bulunmaktaydı. Bölgedeki etkin dini güçleri nedeniyle Urmiye ve Hoy çevresindeki Kürtler bazı vergilerini Seyh Ubeydullah’ın baglı oldugu aileye vermekteydiler. 1872 yılında İran Devleti bu bölgedeki Kürtleri vergiye baglamak istemis, buradaki Kürtler ise vergi vermek istemeyerek, vergilerini Seyh Ubeydullah’a verdiklerini iddia etmislerdir. İran Devleti ise bu mazereti kabul etmeyerek bölgeye asker göndermistir. Verginin asker gücü kullanılarak toplanması, bölge Kürtlerini İran Devleti’ne karsı kıskırtmıs, öte yandan Seyh Ubeydullah’ı Kürt halkının çıkarlarının koruyucusu olarak daha fazla gündeme getirmistir178 . 

Bu dönem içerisinde, daha sonraki tarihlerde İngiltere Dısisleri Bakanı olacak olan Lord Curzon bölgeyi gezmekte ve Seyh Ubeydullah’ın faaliyetlerini izlemekteydi. Seyh Ubeydullah’ın yasadıgı bölgede adeta küçük bir çar gibi yasadıgını ve geniş bir dini etkinligi oldugunu belirten Lord Curzon, bu bölgedeki etkinliginin İstanbul’da dahi önemsendigini belirtmistir179 . 

Bölgede bu olaylar olurken Seyh Ubeydullah Hacca gitmeye karar vermiş ve Hac dönüsü İstanbul’a giderek II. Abdülhamid ile görüsmüstür. Bu görüsmenin ardından Seyh Ubeydullah yola çıkmıs, yola çıkmadan önce bölgedeki dini liderler basta olmak üzere ileri gelenlere hitaben telgraflar göndererek, Semdinan’a varış tarihini belirtip, Halife II. Abdülhamid’in emir ve isteklerini bildirecegi hususunda davette bulunmustur. Bir süre sonra büyük bir törenle Van’a gelen Seyh Ubeydullah, buradan Semdinan’a hareket etmistir. Semdinan’a gelen Seyh Ubeydullah, daha önce göndermiş oldugu telgrafla davet ettigi Hakkari, Bitlis, Mus, Sason, Diyarbakir, Cizre, Siirt, Amediye, Süleymaniye ve İran Kürdistanı’ndan gelen liderler ve silahlı güçler ile görüsmelerde bulunmustur180 . 

Seyh Ubeydullah’ın bir anda etrafına toplanan bu çapta büyük bir kuvvet, çevrede bulunan Hıristiyanları telaslandırmıstır. Garo Sasuni’nin iddia ettigi üzere, bu dönemde çevrede dolasan dedikodulara göre, II. Abdülhamit Seyh Ubeydullah’ı, basta Ermeniler olmak üzere bölge Hıristiyanlarını sindirerek, bölgedeki Ermeni faaliyetlerini sona erdirmek için görevlendirmistir181 . 

Bu dedikodular üzerine Hakkari’de oturan Süryanilerin Patrigi Mar Simon, gizli olarak adamlarından birini Van’a yollayarak Seyh Ubeydullah’ın hazırlamakta oldugu iddia edilen tehlikeli hareketi yabancı devlet temsilcilerine haber vermistir. Bu durum üzerine, Rus konsolosu Gamsaragan, bu haberin dogrulugunun arastırılması ve bir rapor hazırlanması için Kütükçü Simon Çilingiryan’ı bölgeye gönderir. İngiliz konsolosu ise Semdinan’a gidip Seyh Ubeydullah ile görüsmek üzere yola çıkmıstır182 . 

Seyh Ubeydullah hakkında arastırmalar yapan Kütükçü Simon Çilingiryan, bölgedeki arastırmalarının ardından Van’a geri dönmüş ve bölgeye giden İngiliz konsolosu ile birlikte yapılan bir toplantı sırasında, Seyh Ubeydullah’ın İran’a basta olmak üzere, bölgedeki devletlere karsı bir isyan hareketi içerisinde oldugunu belirterek, “bu hareketi basarısızlıga ugratmak gerekli, köpegi köpekle bogdurtmalıdır” seklinde konusmuş ve ertesi gün Van’ı terk etmistir183 . 

1880 yılı Temmuz ayı baslarında Urmiye Valisi, Seyh Ubeydullah’ın oglu Seyyid Abdulkadir'den, İran sınırları içinde bulunan ancak, Seyh Ubeydullah’ın etkisi altında bulunan Soma bölgesinin vergilerini toplayarak, İran hükümeti yetkililerine teslim etmesini istemistir. Seyyid Abdulkadir ise buna ret cevabı vermistir. Bunun üzerine, böl ve yönet politikasıyla hareket eden Vali, Soma bölgesinde nüfuz sahibi Kürt liderlerinden Ali Han'ın, vergileri toplamasını istemistir. Bunun üzerine Seyh Ubeydullah, oglu Seyyid Abdulkadir'e askeri destek vermek için tedbir almıstır. Bu tedbirler Ali Han'ı ürküterek, kendisine verilen buyrugu yerine getirmemesine sebep olmustur. 

Bu olayların oldugu dönemde, İran’ın batı bölgesindeki Mangur asireti reisi Hamza Aga ayaklanma hazırlıkları yapmaktaydı. Agustos ayında Seyh Ubeydullah, oglu Seyyid Abdulkadir yönetiminde bin kisilik silahlı bir Kürt müfrezesini Hamza Aga’ya yardıma göndermistir. İran sınırında Seyh Ubeydullah’a baglı Barzani Kürt asireti de bu müfrezeye katılmıstır. Burada Hamza Aga ve Seyit Abdulkadir'in idaresindeki ordu ran sınır birlikleri tarafından herhangi bir direnisle karsılasmadan, Mergever'e kadar varmıs; burada yerli Kürtlerden Mahmud Aga liderliginde 500-600 Kürt onlara katılmıstır. 10 Eylül'de ayaklanmacılar, Mangur bölgesini ele geçirmis, 15 Eylül'de, Piran asiretinin yasadıgı Lahican yöresine ulasılmıstır. Piran asireti, ayaklananlara yaklasık 200 piyade ve 1000 süvari dahil etmesi ile Kürt grubu önemli bir 
boyuta ulasmıstır. 

Ayaklanmacılar ciddi bir karsı koyusla karsılasmadan İran Kürt bölgesinin en önemli sehri Savucbulak'a yaklasmıslardır. Sehir nüfusu ayaklanmayı desteklemis, Vali ayaklanmanın temsilcileriyle görüsmeye baslamış ve görüsme sonrası sehri terk etmistir. Ele geçirilen bölgelerin idaresi için Seyyid Abdulkadir idareci-kadı tayin etmiş ve bu bölgede geçici hükümet kurulmustur. Ekim ayı ortalarına kadar Kürtler, bir çok sehri ele geçirmis, Kürt kuvvetleri Tebriz'e kadar yaklasmıstır. ran hudut muhafızlarıyla çarpısmalarda, ran'a hizmet eden Kürt subay ve askerleri, Seyh Ubeydullah’ın tarafına geçmislerdir184 . 

Etrafına toplanan adamlarla büyük bir güç olusturmuş olan Seyh Ubeydullah, 25 Eylül ve 5 Ekim 1880 tarihlerinde, bu dönemde Urmiye’de bulunan ve özel olarak görüstügü Amerikalı doktor Joseph P.Cochran’a iki mektup göndererek, İran Sahı’nın bu ülkedeki Kürtlere karsı uyguladıgı politikayı elestirmiş ve bunların sona erdirilmesi için Tebriz’deki İngiliz Konsolosu’nun gerekli faaliyetlerde bulunmasını rica etmistir185 . 

 Seyh Ubeydullah’ın ordusunda tanıdık bir sima göze çarpmaktadır. Olayların baslangıcı sırasında, ngiliz ve Rus Konsolosları arasında yapılan görüsmeler sırasında “bu hareketi basarısızlıga ugratmak gerekli, köpegi köpekle bogdurtmalıdır” seklinde konusmuş olan Kütükçü Simon Çilingiryan. Bu orduda Serdar rütbesi ile görev almış ve genel danısmanlıkta bulunmustur. Bu kisinin büyük yetkilere sahip bir sekilde Seyh Ubeydullah ile birlikte hareket etmesi dikkati çeken bir olaydır186 . 

Ortaya çıkan bu durum üzerine ran, büyük devletlere ve Osmanlılara güçlü bir protesto göndermiş ve aynı zamanda dagınık güçlerini Seyh Ubeydullah’ın karsısına toplayarak, ele geçirdigi birkaç fırsatla Seyh Ubeydullah’ın ogulları Sıddık ve Abdülkadir’in birliklerini bozguna ugratmıstır. Avrupa devletlerinin yogun baskısı sonucu Osmanlı Devleti Seyh Ubeydullah’a karsı bir ordusunu harekete geçirmistir. Aynı zamanda Rus birlikleri İran sınır boyuna yıgınak yaptıklarından Seyh’in ordusu, İran ve Osmanlı kıskacında ve iki atesi arasında kalmıstır. Seyh Ubeydullah’ın düzensiz orduları bu durum karsısında yavaş yavaş geriye çekilmeye baslamış ve asiretler kendi daglarına geri dönmüslerdir. Bu olayların sonucunda, Seyh Ubeydullah önce maiyetiyle beraber Semdinan’a çekilmis, ardından da Osmanlı idaresine teslim olmak zorunda kalmıstır. Teslim olan Seyh Ubeydullah Mekke’ye sürgüne gönderilmistir187. Bu olaylar sırasında, bölgede yasayan Hıristiyan halka karsı takınılan tavrın da dış devletlerin müdahalesinde büyük bir etkisi olmustur188 . 

Mekke’ye sürgüne gönderilen Seyh Ubeydullah, bir süre sonra kaçarak tekrar Semdinan’a gelmiş ve dış devletlerle irtibat kurma yolları aramaya baslamıstır. 
İngilizlerden umdugunu bulamayan Seyh Ubeydullah, Ruslarla temasa geçmistir. Van’daki konsolos Gamsaraga’na Mehmet Sait isminde bir kisiyi gönderen Seyh 
Ubeydullah, Rusya ile bir anlasma yapmak istedigini bildirmis, ancak Gamsaraga bu öneriye olumsuz yanıt vermistir. stanbul’daki Rus elçisi de aynı kanıdaydı ve emrindekilere Kürt hareketine yardımcı olmamalarını bildirmistir. Ubeydullah, 1882 içerisinde Gamsaraga’na bir elçi daha gönderdi. Osmanlı yönetiminden ayrılmak ve Kürdistan’ı Rusya ile birlestirmek istedigini bildirdi. Bu önerinin ne derece samimi oldugu bilinemez, fakat Rusların kararı kesindi: Kürtlere yardım edilmeyecekti189 . 

Semdinan’a dönen Seyh Ubeydullah, orada kendisini bekleyen ogulları Sıddık ve Abdülkadir ve 8.000 silahlı kuvvetle birlikte Hakkari daglarında mevzilendiler. Bir müddet sonra büyük devletlerin ısrarı üzerine Osmanlı idaresi bu kez Seyh’i küçük oglu Abdülkadir ile birlikte Mekke’ye sürmüstür. Mekke’ye sürgüne gönderilen Seyh Ubeydullah, 1883 yılında burada ölmüstür190 . 

Seyh Ubeydullah Hareketi’nden en fazla faydalanan devlet ngiltere olmustur. Bu olay sırasında zor durumda kalan ran, kendisini kurtarmak için ngiltere’nin etegine sarılmıs, bu durum sonucunda, ran’daki ngiliz etkisi daha da artmıstır191 . 

Seyh Ubeydullah’ın ogullarından Seyit Abdülkadir, babası ile birlikte gittigi Mekke’den bir süre sonra geri dönmüsse de, yeniden sürgüne gönderilmistir. II. 
Mesrutiyet’in ilanından sonra kurulan Kürt Teavün ve Terakki Cemiyeti ile daha sonra kurulan Kürdistan Teali Cemiyeti’nde baskanlık yapmıstır. Seyit Sıddık ise, Semdinan’da kalmış ve bu ailenin bölgedeki etkinligini devam ettirmistir. 

4- Bitlis İsyanı 

II. Mesrutiyet’in ilanın ardından, Osmanlı toprakları üzerinde yasayan Kürtler içerisinde bazı faaliyetler gelismeye baslamıstır. Mesrutiyet’in getirdigi serbest ortam içerisinde faaliyetlerini yogunlastıran Kürt derneklerinin de etkisi ile 1913-1914 yıllarında Bitlis ve çevresinde bir ayaklanma meydana gelmistir. 

Bitlis ve çevresinde meydana gelen bu ayaklanmada dikkati çeken en önemli unsur, Kürt-Ermeni anlasmasıdır. Daha önceki dönemlerde birbirleri ile husumet 
içerisinde olan bu iki grup, bu olay ile birlikte, ortak bir hareket içerisine girmisler, Osmanlı Devleti’ne karsı ayaklanma organizasyonunda birlikte faaliyet göstermislerdir. 

Uzun müddet Kürtler ile birlikte bir organizasyon içerisine girmek isteyen Ermeniler, bu niyetlerinde basarısız olmuslardır. Avrupa’daki bazı Kürt liderleri ile birlikte hareket eden Tasnak Cemiyeti’nin önderleri, bu liderlerin bazı bildirilerini kendi adamları aracılıgıyla Dogu ve Güneydogu Anadolu Bölgesi’ne ulastırmakta isbirligi içerisine girmislerse de, bu tavır bölgede yasayan Kürtler açısından Ermenilere yönelik bir yakınlastırma ortaya çıkarmamıstır. Bu bölgede yasayanlar içerisinde, Ermeni-Kürt görüsmelerini ve uyusmaları fikrini ilk olarak kabul eden kisi, 1877-78 Osmanlı Rus Savası’nda Seyh Ubeydullah ile birlikte Ruslara kası savasan Seyh Celalettin’in torunu olup, Hizan’ın meshur dini reisi Seyh Said Ali192 olmustur. 

1902’den 1906’ya kadar Seyh Said Ali, Ermenilere karsı çok sert bir sekilde davranmış ve Ermenilerin faaliyetlerine karsı Osmanlı Devleti’ne yardım etmistir. Ancak 1906 yılından itibaren Tasnak gizli örgüt agı Hizan’daki Ermeni köylerine dagılarak faaliyetlerini arttırmıstır. Kendi nüfuzuna baglı Ermenilerin ve Kürtlesmiş olan Ermenilerin, Tasnak önderliginde örgütlendigini gören Seyh Said Ali, Tasnak Örgütü’ne yakınlık göstermeye baslayarak, onlara karsı önceden gösterdigi sertliklere son vermistir. Bu zayıf dostane iliskiler Mesrutiyet’e kadar devam etmiş ve ondan sonra da bu iliskiler belirli oranda devam etmistir193 . 

II. Mesrutiyet’in ardından Abdurrezzak Bedirhan’ın faaliyetleri sırasında Bitlis ve çevresinin önemli bir yeri olmustur. 1910-12 yılları arasında Abdurrezzak Bedirhan, bu bölgedeki Kürtleri ayaklandırmak için Ruslara basvurmuş ve bölgedeki liderler ile görüsmelerde bulunmustur. Bu görüsmelerin sonucunda bazı planlar gelistirmiş ve bu planlarını Türkiye ve ran’daki Rus Konsolosluklarına detaylı olarak anlatmıstır194 . 

Bu dönemde kurulmuş olan “ İrsad” adlı bir yerel örgüt bölgede etkin faaliyet göstermekteydi195. Ruslarla iliski kuran bu örgüt içerisinde öne çıkan isimlerden birisi Hayrettin Berazi isimli bir kisidir. Bu kisi Ruslarla, bu örgüt arasındaki baglantıyı olusturmustur. Örgütün Erzurum kolunda Suphi Aziz Bey, Zırkili Agit Bey, Eleskirtli Seyh Osman Efendi, Selim Efendi ve Bekir Efendi isimli kisiler bulunmaktaydı. Bu örgüt ile baglantılı olanlar arasında, Bitlis, Garzan, Silvan, Motki, Midyat ve Cizre bölgelerinde bir “Kürt Emareti” kurulması ve basına da bir “Bedirhani”yi getirme egilimi bulunmaktaydı196 . 

İrsad Örgütü’nün faaliyetleri sırasında Hayrettin Berazi, Rusya’nın Erzurum Konsolosu Stritter ile iliski gelistirmisti. İrsad Örgütü tarafından Erzurum, Bitlis, 
Bayazıt ve Mus’taki Kürtleri ayaklandırma görevi verilen Hayrettin Berazi, Stritter’e: “eger İrsad Örgütü’nün yeterli parası olsa, 15 gün içerisinde ayaklanma örgütlenir” diyerek Rusya’dan maddi yardım talep etmistir. 1913 ilkbaharında Siirt çevresinde kurulacak Bagımsız Kürt Beyligi’nin gelecekteki sorunlarının ele alınacagı, Kürt liderler toplantısı çagrısı yapılmıstır. Bu toplantıda, Kafkasya’daki Rus yönetimiyle aktif iliskiler kurulması kararı alınmış ve aynı zamanda Rusya’ya nasıl yaklasılacagı konusu da görüsülmüstür. Toplantı, Kürtlerin amaçlarına Rusya’nın yaklastıgını açıklıga kavusturmak amacıyla Kürt temsilcisi olarak Bedirhan Bey’in oglu Kamil Bey’i Tiflis’e göndermeye karar vermistir. Kamil Bey’in görevi Rusya’nın Kürtlere silah temin edilmesine ve onların Rus topraklarından Kürdistan’a tasınmasına imkan 
verip vermeyecegi konusunda kesin bilgiler edinmekti197 . Osmanlı idarecileri de bu tesebbüsleri yakından izlemekteydiler. 

   1913 Eylülünde, İrsad Örgütü’nün üyelerinden Hüseyin Berazi ayaklanmanın hazırlıgı için kullanılmak üzere büyük miktarda para ve Osmanlı yönetimine boyun egmeye karsı çıkmaya çagıran bildiriyle İran’dan Türkiye’ye geçmekte iken Osmanlı Devleti ajanlarından Hüseyin ve Cafer’in kurdugu tertiple öldürülmüş ve yanlarında bulunan paralara el konulmustur. 

Bunun ardından ayaklanma içerisinde görev alacakları belirlenen Süleyman Bey ve kardesi Ferho, Nuri Bey, Mustafa Bey ve Evdal Aga ile birlikte Özalp Kaymakamı da tutuklanmıslardır198 . 

Durumun bu hale gelmesi üzerine, hazırlanan ayaklanmanın liderlerinden Seyh Said Ali Tasnak Partisi’yle görüsme isteginde bulunmustur. Daha önceki dönemlerde Ermeni liderleri ile görüsmelerde bulunan Seyh Said Ali, Ermeni liderleri ile ortak hareket ederek dış devletlerin de yardımını temin edecegini düsünmüş ve bu yüzden de Ermenilerle uyusma egilimine girmistir. Seyh Said Ali’nin güvendigi bir kimse olan Melikanlı Molla Selim, 1913’te Bitlis’e gitme bahanesiyle Muş yakınındaki Surp Garabet Manastırı’na ugramış ve Daron Tasnak Merkez Komitesi azası olan rahip Vartan Vartabet ile görüserek, Seyh Said Ali namına Ermeni ve Kürtlerin birligini teklif etmistir. Bu ön görüsmelerden sonra Seyh Said Ali’nin güven mektubuna sahip olarak Molla Selim, ikinci kez olarak Daron’daki Tasnak liderleri Vartan Vartabet, Görün ve 
Rupen ile görüserek su tekliflerde bulunmustur. 

1. Bu ülke Kürtlere ve Ermenilere aittir. 
2. Bu ülkenin geniş özerklige sahip olması sarttır. 
3. Ülkeyi Ermeniler ve Kürtler idare etmelidirler. 

Bu noktalarda her iki taraf da anlasmıslar ve bu konusmalardan sonra Vramyan Van’da Garçgan’a geçerek bizzat Seyh Said Ali ve onun kardesiyle görüstükten ve iki tarafın da anlayısına sahip olduktan sonra bir anlasma yapmıslardır199 . 

Yapılan bu görüsme sırasında taraflar su hususta anlasmaya varmıslardır: “Kürt ve Ermeni birlikleriyle, bütün Dogu illerini bagımsız ilan ederek, onların iki yerli ulusu tarafından idare edilmesini saglamak”. Bu görüsmeler ile; Ermeniler, Kürtlerle uyusma sayesinde, reformların gerçeklesmesini güvence altına aldıklarına inanıyorlardı ki bu reformlar Ermeni vilayetleri için geniş bir özerklik idi. Kürtlere gelince, onlar Ermenilerle uyusarak bahsedilmiş olan reformlar içinde kendi haklarını güvence altına almayı istemekle kalmıyor, aynı zamanda Ermenilerle birlesik bir cephe olusturup, yabancı devletlerin yardımlarını da garanti ettikten sonra, ülkeyi köklü bagımsızlıga götürmek istiyorlardı. 
Yapılan bu anlasmanın ardından Kürtler hazırlıklarına basladılar. Seyh Said Ali’nin emirleri uzak bölgelere kadar ulastırılmıs, isyan bayragını ilk kez Harzan 
Reskodanlı Bisare Çeto kaldırmış ve çarpısmalar 1914 ilkbaharı sonlarında birçok bölgeye yayılmıstır. Vramyan ile yapılmış olan müzakerelere katılmış olan, Seyh Said Ali’nin kardesi Seyh Resit, her seyi gizli olarak Osmanlı idaresine bildirdiginden, Osmanlılar da dogabilecek bir isyanın önünü alabilmek için hazırlıklara baslamıslardır. Durumun farkında olmayan Kürtler, hemen acele olarak ise koyulup, Bitlis’e ani bir hücum yapmayı tasarlamıslardır. Ortaya çıkan isyanın gerçek önderi Melikanlı Molla Selim idi. Ayaklanmanın baslamasının ardından Seyh Said Ali, bütün Kürtlere Ermenilere dokunmamaları hakkında emirler vermistir. 

Her seyin hazır oldugunu düsünerek isyanı baslatan Kürtler, Bitlis sehrine girip, sehrin büyük bir kısmını isgal ettiklerinde, hazır durumda olan Osmanlılar derhal 
Mus’tan yardımcı ordu birliklerini Bitlis’e dogru yola çıkarınca, Kürtler, üstün Osmanlı güçlerinin karsısında geri çekilmislerdir. Çarpısmalar 18 gün devam ettikten sonra, Osmanlı birlikleri Hizan’a girip Seyh Said Ali ve yakın adamlarını tevkif etmiş ve böylece Kürt birlikleri dagıtılmıstır. İsyanın bastırılmasının ardından, Bitlis olaganüstü mahkemesi, derhal Seyh Said Ali ile birlikte birkaç diger seyh ve mollalarla, harekete katılanlardan 14 kisiyi idama ettirmistir200 . 

Ayaklanmanın tertipçilerinden birisi olan Bedirhan Bey’in oglu Kamil Bey de Siirt’te yakalanarak İstanbul’a gönderilmistir. İstanbul’a götürülen Kamil Bey, bir fırsatını bularak bir Fransız gemisine sıgınmış ve Tiflis’e kaçmıstır201 . 

Ayaklanmanın liderlerinden olan Melikanlı Molla Selim ise, birkaç arkadasıyla beraber Rus Konsolosluguna sıgınmıstır202. I. Dünya Savası’nın baslamasına kadar Rus Konsoloslugu’nda saklanan Molla Selim, bu savasın ilan edildigi gün, Türk askerlerinin Rus Konsoloslugu’na girmesi sonucunda yakalanarak Bitlis meydanında idam edilmistir203 . 

DİPNOTLAR;

172 Robert Olson; Kürt Milliyetçiliginin Kaynakları ve Seyh Said syanı, Özge Yayınları, Ankara, 1992, s.20. 
173 A.H. Çay a.g.e., s.294, A.R.S.Attar; a.g.e., s.79; Gülcan Bahtiyar; “Seyh Ubeydullah Nehri Ayaklanması”, 
      http://www.mizgin.net/ modules.php? name=News&file=article&sid=19. 
174 A.R.S.Attar; a.g.e., s.78-79. 
175 G. Sasuni; a.g.e, s.150. 
176 E.Kurubas; a.g.e., s.20-21. 
177 A.H. Çay a.g.e., s.295. 
178 A.R.S.Attar; a.g.e., s.80. 
179 N.Kutlay; a.g.e., s.15-16. 
180 G. Sasuni; a.g.e, s.161. Bir iddiaya göre Seyh Ubeydullah Semdinan’da 220 asiret reisi ve dini lideri toplamayı basarmıstır. "Seyh Ubeydullah Ayaklanması”, 
      http://www.kakalak.8m.net/kurt.html. 
181 G. Sasuni; a.g.e, s.154. 
182 G. Sasuni; a.g.e, s.155. 
183 G. Sasuni; a.g.e, s.161. 
184 A.R.S.Attar; a.g.e., s.79; G. Sasuni; a.g.e, s.163; Gülcan Bahtiyar; “Seyh Ubeydullah Nehri Ayaklanması”, 
      http://www.mizgin.net/modules.php?name=News&file=article&sid=191. 
185 E.Kurubas; a.g.e., s.22; G. Sasuni; a.g.e, s.161. 
186 G. Sasuni; a.g.e, s.162-163. Garo Sasuni, Çilingiryan’ın bu hareket sırasındaki faaliyetleri hususunda su ifadeleri kullanmaktadır: “Hadiselerin Çilingiryan’ın, 
      Ubeydullah’ın islerinde büyük bir rol oynadıgı intibaını dogurdugu dogrudur. Çilingiryan her ne kadar ticari nedenlerle sık sık Semdinan’a gidiyor ise de, onun Rus 
      konsolosu Gamsaraga’nın itimadına layık bir kisi oldugu inkar edilemez ve dolayısıyla bu Ermeni’nin siyasi faaliyetleri de Rus konsolosunun ve Rusya’nın telkinleri 
      ile yapılmış olmalıdır”. G. Sasuni; a.g.e, s.165. 
187 G. Sasuni; a.g.e, s.163; A.R.S.Attar; a.g.e., s.80; G. Bahtiyar; a.g.m. 
188 H.Yıldız, a.g.e., s.29; Y.Hıdırsah; a.g.m.. 
189 E.Kurubas; a.g.e., s.23. Celile Celili’nin iddiasına göre; Seyh Ubeydullah, kendi yazdıgı mektuplarla Türkiye ve ran’daki Rus diplomatik temsilcilerine gönderdigi 
      mesajlarda, Türkiye’nin komsusu Rusya’nın her zaman, İngiltere’den daha fazla Kürtleri saydıgını beyan etmistir.Kendi arkadaslarına Rusya ve İngiltere’yi 
      kastederek söyle diyordu: “Aslanın tarafında olmak tilkinin tarafında olmaktan daha iyidir”. Ubeydullah, İngiltere’nin iki yüzlü politikasını reddederek Ruslarla 
      birlik için harekete geçiyor ve Türkiye ile yapılacak savaslarda, stratejik konumundan dolayı Kürdistan’ın Rusya’ya elverisli olanaklar sunabilecegini hesap ediyordu. 
      Rusya yanlısı politikasını tespit ederken halk kitlelerinin Rusya’ya duydugu sempatiyi de göz önünde bulunduruyordu. C.Celili; a.g.e., s.98. 
190 G. Sasuni; a.g.e, s.164; N.Kutlay, a.g.e., s.17; 
191 A.R.S.Attar; a.g.e., s.80-81. 
192 Seyh Said Ali, Cumhuriyet döneminde Demokrat Parti Bitlis Milletvekili olan Selahattin İnan’ın babası ve Adalet Partisi, Milliyetçi Demokrasi Partisi ve 
      Anavatan Partisi Bitlis Milletvekili olup Enerji ve Devlet Bakanlıgı yapan Kamuran İnan’ın dedesidir. N.Kutlay; a.g.e., s.169-170. 
193 G. Sasuni; a.g.e, s.232. 
194 C.Celili; a.g.e., s.112. 
195 A.H. Çay a.g.e., s.303. 
196 N.Kutlay; a.g.e., s.245; Bu hareket içerisinde yer alan Bedirhaniler, tasarlanan “Kürt Beyligi”nin varlıgını korumak amacıyla, imparatorlugu olusturan Alman 
      krallıklarında oldugu gibi, Rusya’ya baglanmayı düsünüyorlardı. C.Celili; a.g.e., s.135. 
197 C.Celili; a.g.e., s.136-137. Bu arada Kamil Bey’in bu hareket içerisindeki yerine gören İngilizler, Diyarbakır ikinci Konsolosu aracılıgıyla Kamil Bey ile yakın 
      iliski içerisine girmisler ve Ermeniler ile Kürtler arasında iliskilerin gelismesi yönünde tesvikte bulunmuslardır. C.Celili; a.g.e., s.137. 
198 N.Kutlay; a.g.e., s.245; C.Celili; a.g.e., s.138. 
199 Malmisanij; Kürt Milliyetçiligi ve Dr.Abdullah Cevdet, s.61; G. Sasuni; a.g.e, s.232-233. Garo Sasuni; kitabını ilk yayınladıgı 1930’lu yıllarda yapılmış 
      olan bu anlasma ile ilgili olarak “Ne yazık ki bu tarihi belgeyi su anda buraya aktarabilmem mümkün degildir” demektedir. G. Sasuni; a.g.e, s.233. 
200 A.H. Çay a.g.e., s.305-306; G. Sasuni; a.g.e, s.233-234; Gülcan Bahtiyar; “Bitlis Kıyamı (1914)”, 
       http://www.mizgin.net/ modules.php?name=News&file=article&sid=597. 
201 M.Çetin; a.g.e., s.111. 
202 C.Celili; a.g.e., s.145; S.K.Seferoglu; a.g.e., s.65. 
203 G. Sasuni; a.g.e, s.235. 


BU YAZI DİZİSİ
9 CU BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR


****


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder