MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİNDE DOGU VE GÜNEYDOGU ANADOLU’DA YABANCI DEVLETLERİN FAALİYETLERİ (1918-1922) BÖLÜM 7
II-MONDROS MÜTAREKESİ’NE KADAR DOGU VE GÜNEYDOGU ANADOLU İLE KUZEY IRAK BÖLGESİNDEKİ KÜRT İSYANLARI
1- Küçük Çaplı İsyanlar
Osmanlı idaresi altında yasamakta olan Kürtler, uzun bir müddet Osmanlı-İran savasları arasında kalmış ve bu süreç içinde feodal yapılarını muhafaza etmislerdir.
Bu dönemde kendi içyapılarında yurtluk-ocaklık sisteminin getirmiş oldugu ayrıcalıklar kapsamında, bazı feodal aga ve beyler asiretlerinin gücüne ve insan sayısına dayanarak güç kazanmaya ve etraflarında bulunan bölgeleri hâkimiyetleri altına almaya çalısmıslardır. Söz konusu bölgesel güç sahipleri, hâkimiyet alanlarının tesisi sırasında, zaman zaman devlet idarecileri ile ters düsmüs, bazen de çevrelerinde bulunan diger güç odakları ile çatısma içine girmislerdir.
Ortaya çıkan çatısmalar ve itaatsizlik olayları sürecinde, bu bölgesel güçler devletin zayıf oldugu dönemlerde isyan ederek itaatsizliklerini ortaya koymuslardır. 19. yüzyıla gelindigin de, Dogu ve Güneydogu Anadolu ile Kuzey Irak bölgesindeki yerel güç odaklarının belirli oranda geleneksel güçlerini kaybetmeye basladıkları görülmüstür.
Öteden beri İslam dinine sadakatle baglı olan bölge insanının, seyhlerin dini nüfuzlarını kullanarak Dogu ve Güneydogu Anadolu ile Kuzey Irak bölgesinde
faaliyetlerini yogunlastırmaları üzerine, halk; tarikat seyhlerine yönelmistir. Özellikle Naksibendi ile Kadiri Tarikatının bu yörelerde yasayan ahali üzerindeki etkilerinde büyük oranda artış görülmüstür.
Bulundukları bölgelerde etkin olmak maksadıyla, güçlerini denemeye çalısan ve Osmanlı Devleti’ne karsı itaatsizliklerini ortaya koyan bölgesel güçler, bulundukları yerlerde, bir süreligine huzursuzluk kaynagı tekil etmislerse de, kısa süre sonra itaat altına alınarak, bu bölgeler huzura kavusturulmustur. İtaatsizliklerini ortaya koyan bazı isyancı liderler, bu süreç içerisinde dış destek arama yollarını denemeye ve bulundukları yerlerdeki hâkimiyetlerini tesis etmek için de dış yardım alma yoluna gitmislerdir.
Ortaya çıkan bu ayaklanmalardaki en önemli hususiyet, ayrılıkçılık seklinde degil, Osmanlı Devleti idarecilerinin dönemin sartlarına göre, uygulamaya çalıstıkları merkezilestirme çabalarının karsı tepki hareketidir121 . Önemli oranda Osmanlı Devleti’nin merkezilestirme çabalarına karsı veya bölgesel sürtüsmeler nedeniyle isyan eden mahalli güç odaklarını su sekilde sıralayabiliriz.
1716 yılında Süleyman Baban oglu Bekir Bey, etrafına topladıgı kisilerle birlikte, Osmanlı Devleti’nin bölgedeki idarecisi olan Bagdat Valisi’ne karsı bir isyan hareketine girismistir. Bölgedeki devlet güçleri tarafından yapılan önleme faaliyeti sonucunda, Süleyman Baban oglu Bekir Bey yakalanıp öldürülmesi ile isyan bastırılmıstır. Baban ailesine mensup olanların itaatsizlikleri Süleyman Baban’ın isyanının bastırılmasından sonraki yıllarda tekrar gündeme gelmistir. Bu aileye mensup olan Abdurrahman Baban, 1788 yılında, yine Bagdat Valisi ile aralarında meydana gelen anlasmazlıklar sonucunda isyan etmistir. Abdurrahman Baban’ın kardesinin Bagdat Valisi ile isbirligi yapması sonucunda bu kisi yakalanmıs122 ve bölgede bir süreligine huzur saglanmıstır.
Abdurrahman Baban’ın yakalandıktan sonra itaatini arz etmiş ve serbest bırakılmıstır. Müteakip yıllarda, bu kisi yeniden bulundugu bölgede güç kazanmaya ve bazı itaatsizlik olaylarına sebep olmaya baslamıstır. Baban’ların kendi etkilerinde bulunan bir bölge olarak gördükleri Süleymaniye’ye, bu bölgede bulunan baska bir asiretin reisi olan Halid Pasa’nın emir olarak atanmasına tepki göstermeleri ile Abdurrahman Baban, 1806 yılında asireti ile birlikte ayaklanarak, etrafta bulunan bölgelere zarar vermeye basladı. Baban Asiretine mensup kisilerle, Halid Pasa’ya tabi güçler arasında meydana gelen çatısmalar sonucunda Halid Pasa’nın öldürülmesi üzerine, Osmanlı idarecileri Abdurrahman Baban ve asiretine mensup kisileri itaat altına almak için bu bölgeye askeri bir sefer düzenlemek zorunda kalırlar123 .
Osmanlılar tarafından düzenlenen askeri harekât üzerine Abdurrahman Baban, kendisine tabi olanlarla birlikte İran’a sıgınır. İran Sah’ından aldıgı destekler ile birlikte tekrar Osmanlı topraklarına saldırıya geçer. Yaklasık üç yıl boyunca devam eden mücadele sonucunda, İran Sahı’nın destegini çekmesi ile Abdurrahman Pasa 1809 yılında yakalanarak öldürülür124 .
Abdurrahman Baban’ın öldürülmesinin ardından, 1812 yılında oglu Ahmet Baban isyan hareketine girismistir. Bir süre bulundugu bölgede huzursuzluk kaynagı olarak faaliyet gösteren bu kisi ve etrafındaki adamlar, Bagdat çevresine kadar etkili olabilmislerse de, bir süre sonra bu isyan hareketi de bastırılmış ve bölgede huzur kısa bir süreligine tesis edilmistir125 .
1829-30 yıllarında Revanduzlu Muhammed Pasa bir kisi yeni bir itaatsizlik eylemine girismistir. Erbil, Raniye, Badine ve Zaho bölgesinin hâkimiyetini güç
kullanarak ele geçiren bu kisi, çevresinde bulunan Yezidiler ve Baban Emirleri ile çatısmaya girerek, bunlara agır kayıplar verdirmiş ve bu gruplara ait yerlerin
önemli bir kesimini ele geçirmistir. Dört yıl boyunca Zaho ve Erbil ile Musul’a kadar olan bölgelerde hüküm süren Revanduzlu Muhammed Pasa’nın hareketleri, temel olarak Osmanlılara karsı olmaktan çok yerel rakiplerine karsı idi126 .
Revanduzlu Muhammed Pasa’nın hareketlerinin bu çevrede yasayan kisilere zarar vermeye baslaması üzerine, bu bölgelerde yasayan asiretlerin ıslahı ile görevlendirilmiş olan Resid Pasa ile Bagdat Valisi Ali Pasa ve Musul Valisi Mehmed Pasa ortak bir hareket düzenleyerek Revanduzlu Muhammed Pasa’yı yakalayıp Bagdat’a götürmüslerdir. Aynı dönem içinde, bir süreligine İmadiye Mutasarrıflıgı yapan, fakat bir süre sonra devlete karsı isyan hareketine girisen Kürdi İsmail Pasa, 1834 yılında Musul Valisi Mehmed Pasa tarafından yenilgiye ugratılmıstır127 .
Meydana gelen bu itaatsizlik olayları sonucunda, bu bölgelerde bulunan yerel güç odaklarından Babanlar ile birlikte diger asiretlerin büyük bir kısmı zayıflamaya baslamıstır. Bu süreç içerisinde Revanduz, Hakkari, Tur-Abidin, Sincar ve çevresinde bulunan yerlerdeki küçük çaplı asiretler, Cizre Emiri olan Bedirhan Bey’in hakimiyeti altına girmek zorunda kalmıslardır128. Bedirhan Bey’in isyan faaliyetleri ile ilgili olarak asagıda ayrı bir baslıkta bilgi verilecegi için, burada fazla ayrıntıya girmiyoruz.
Cizre Emiri Bedirhan Bey’in isyanının bastırılmasında devlet güçlerine yaptıgı yardımlarla öne çıkan ve bu yardımlar karsılıgında Hakkari Beyligi ile ödüllendirilen Bedirhan Bey’in yegeni Yezdan Sir’in isyanı da 1853 yılında ortaya çıkmıstır. 1850’de Hakkari Emirliginden azledilen Yezdan Sir, 1853 yılında Osmanlı-Rus savasının baslamasının ardından, Osmanlı kuvvetlerinin Ruslara yenilerek geri çekilmesini fırsat bilerek Osmanlı Devleti’ne karsı isyan etmistir. Musul, Siirt ve Hakkari gibi yerleri ele geçirerek Bagdat yakınlarından, Van Gölü’ne ve Diyarbakır’a kadar geniş bir bölgeyi nüfuzu altına alan Yezdan Sir129, Rus birliklerinin Beyazıt sehrine ulasmasından sonra, Rus komutanlıgına beş kez baş vurarak, Rusların askeri hareketlerini güney bölgesinde yogunlastırmasını rica etmistir130 .
Kendi gücünden çok, Rus birliklerine güvenen Yezdan İzzettin Ser, yaptıgı basvurular ile Rus ordusuyla iliskisini gelistirmek istemis, lakin kısın bastırmasıyla Rus birliklerinin bölgeden çekilmesi sonucunda bu istek sonuçsuz kalmıstır. Bu sırada Rusya’nın Osmanlı karsısında basarı kazanmasını uzak dogudaki çıkarlarına karsı tehlike olarak gören İngiltere, bu ayaklanmaya müdahale etmistir. Musul’daki ngiliz konsoloslugu aracılıgıyla Yezdan’la görüsmeler yapılmıs, umudunu Rus birliklerinin ilerlemesine baglayan, bu olmayınca Van’ın güneyindeki daglık bölgeye çekilen Yezdan, bu kez umut olarak İngilizlere sarılmıstır. Yezdan; İngilizlerin, Osmanlı hükümetiyle kendisi arasında arabuluculuk yapma teklifini kabul ederek görüsmeleri baslatmak için İngilizlerin davetlisi olarak konsolosluga gitmiş ve burada yakalanarak Osmanlı kuvvetlerine teslim edilmistir131 .
Yezdan Sir’in isyanından sonraki dönemde, bir süre için Dogu ve Güneydogu Anadolu ile Kuzey Irak bölgesinde ufak çaplı hareketler dısında herhangi bir olay olmamıstır. 1879 yılına gelindiginde Bedirhan Bey’in ogullarından Hüseyin Kenan Pasa ile Osman Nuri Pasa’nın isyan hareketleri ortaya çıkmıstır.
1877-78 Osmanlı-Rus Savası’na katılan Hüseyin Kenan Pasa, savaş sonrasında kendisine vaat edilen Kolagası rütbesi verilmeyince, bu duruma kızarak 1879 yılında kardesi Osman Nuri Pasa ile birlikte Cizre bölgesine giderek, bu bölgedeki bazı grupları tahrik edip, bölgesel bir isyan hareketine girismislerdir132 .
Bu iki kardesin isyanı sırasında, Cizre merkezli hareket eden kardeslerden Osman Nuri Pasa; Siirt, Hüseyin Kenan Pasa ise Sırnak üzerine yürümüstür. Ancak her iki kardeş de bu yerlerde yasayan halkın direnisi ile karsılasmış ve bozguna ugramıslardır.
Bu bozgunun sebeplerinin basında, kardeslerin, gittikleri yerlerde bulunan halk içerisinde kendilerine karsı rakip olan kisilerin bazılarına baskı uygulamalarıdır. Halkın destegini alamayan bu kardesler bir süre vur-kaç türü hareketler yapmış ve bu süreç içerisinde de birbirleri ile anlasamayarak kendi içinde çatısmaya girmislerdir. Bir süre sonra, bölgedeki devlet kuvvetlerinin askeri müdahalesi sonucunda bu kardesler yakalanarak İstanbul’a götürülmüslerdir133 .
1880-82 yılları arasında Hakkari ve çevresinde, bölge ülkelerini de etkileyen ve “Seyh Ubeydullah Hareketi” olarak adlandırılan büyük çaplı bir olay meydana
gelmistir. Bu olayla ilgili olarak asagıda ayrı bir baslıkta bilgi verilecegi için, burada fazla ayrıntıya girmiyoruz.
1887 yılında, Kuzey Irak bölgesinin önemli iki grubu olan Talabanlılar ile Berzenciler arasında karsılıklı çatısmalar ortaya çıkmıstır. Talabanlı Abdussamed’in Berzenciler tarafından öldürülmesinin ardından, iki grup arasında Kerkük civarında çatısmalar meydana gelmistir. Devlet kuvvetlerinin çatısmalara müdahale etmesi sonucunda olaylar belirli oranda sükûnete kavusmustur134 .
1889 yılına gelindiginde yeniden Bedirhan Bey’in ogullarının tesebbüsleri ile karsılasmaktayız. Bedirhan Bey’in ogullarından Emin Ali Bey ile Mikdat Midhat Bey135
İstanbul’dan Trabzon’a, oradan da Cevizlik’e giderek önceden gönderdikleri haber üzerine oraya gelmiş olan Kürt güçleriyle bulusmuslardır. Bu ki kardeş birlikte ayaklanma bölgesi olarak gördükleri Cizre’ye gidecekleri sırada, Bayburt yakınlarında Osmanlı askerleriyle çarpısmıslardır. Askerlerle girdikleri çatısmalara devam ederek, Ergani daglarına çekilmiş ve orada savunma yapmak zorunda kalmıslardır. Uzun süren bu çarpısmalardan sonra etraflarında bulunan güçlerin giderek zayıflaması üzerine, iki kardeş teslim olmak zorunda kalmıslardır136 .
XIX. yüzyılın sonlarına dogru Kuzey Irak bölgesinde Osmanlı Devleti idarecileri ugrastıran bir diger mesele de Hemavend Asireti’dir. Bazen Osmanlı topraklarında, bazen de İran topraklarında yasayan bu asiretin mensupları, 1886 yılında Osmanlı topraklarında bazı eskıyalık olaylarına giristikten sonra İran’a kaçmıslardır. Bir süre İran’da yasayan bu firarilerin geri dönme istekleri üzerine, bunların kabul edilerek uygun yerlere yerlestirilmeleri hususunda 1887 yılında karar verilmistir137 . Musul ve çevresine iskan edilmek istenen Hemavend Asireti’nin mensupları, burada rahat durmayıp yeniden eskıyalık olaylarına giriserek, İran’a kaçmaya çalısmaları üzerine, bunların İran sınırından uzakta olan Sivas, Konya, Adana ve Ankara civarlarına yerlestirilmelerine karar verilmistir138 . Ancak bir süre sonra bu bölgelerden kaçan bu asiretin mensupları, Musul eyaletinde bulunan Baziyan kasabasında iskan edilmelerine karar verilmistir139 .
Musul ve çevresine yerlestirilen Hemavend Asireti mensupları, 1898 yılına gelindiginde yeniden eskıyalık olaylarına girismislerdir. Çevrelerinde bulunan Sivan ve Seyh Bizini asiretleri ile çatısmaya giren Hemavendliler, bölgede alınan tedbirler sonucunda bölgede huzur ve güven bir süreligine saglanmıstır.140 .
Hemavend Asireti mensuplarının bu sekildeki baş kaldırmaları ve Osmanlı Devleti idarecilerinin baslarını agrıtmaları, bu dönemde İngiltere’nin dikkatini bu
asiretin üzerine çekmistir. 1906 yılında Mardin bölgesine gidecegini söyleyen,
İngiltere’nin Musul Konsolosu Vibliki, yanında bulunan Yüzbası Henri Ponri Salamon ile birlikte Musul üzerinden Diyarbakır’a gelmiş ve bu bölgelerdeki asiretler üzerinde çalısmalarda bulunmustur. Diyarbakır çevresinde bir süre bulunan bu sahıslar, bir süre sonra Mardin’e gitmekten vazgeçerek Musul’a gitmislerdir. Musul ve çevresinde bulunan tarihi eserleri tetkik adı altında bölgede dolasmaya baslayan bu kisilerin faaliyetleri üzerine, bunların dikkatlice takip edilmeleri hususunda emir
gönderilmistir141 .
II. Mesrutiyet’in ilan edilmesinin ardından Musul Konsolosu Vibliki’nin Hemavend Asireti ile olan iliskisi daha da artmıstır. Hemavendliler arasında dolasan bu
kisi, bu dönemde Osmanlı Devleti’ne karsı harekete geçmiş olan Barzan Seyhi Abdusselam ile birkaç defa görüsmüstür142 .
II. Mesrutiyet’in ilanından kısa bir süre önce, tarih boyunca devamlı isyan hareketlerinin görüldügü ve huzursuzluk kaynagı olarak görülen Dersim bölgesinde bir isyan hareketi ortaya çıkmıstır. 1907 yılında Devlet otoritesini tanımayan ve Hozat, Çemisgezek ve Ovacık yörelerinde yasayan Koç, Resik ve Semkan asiretlerine karsı bir harekete girisilmistir. Bölgenin sarp ve engebeli olmasının yanında kış mevsiminin gelmesi ile, herhangi bir netice alınmadan 1907 yılındaki hareket sona erdirilmistir.
1908 yılında Koç Asireti lideri brahim Aga, asiretler arası genel bir ittifak saglamak amacıyla, ilk önce Karaba Asireti lideri Mehmet Aga'ya giderek onunla
görüsmüş ve Batı Dersim'in diger asiretlerini de ittifakın içine alarak genel bir ayaklanma hazırlıgına baslamıstır. Bu durum üzerine Neset Pasa komutasındaki 22 Taburluk Osmanlı askerleri bölgede askeri harekete girismistir. Ancak Neset Pasa’nın bu hareketinin basarılı olamaması üzerine 1909 yılında Mebusan Meclisi’nde “Dersim Islahatı” kararı alınmış ve bölgede huzurun saglanması için Müsir İbrahim Pasa görevlendirilmistir. İbrahim Pasa’nın basarılı faaliyetleri sonucunda bölge belirli bir süreligine itaat altına alınmıstır143 . Dersim’deki bu olaylar sırasında bölgede yasayan Ermeniler de Dersim asiretleri ile birlikte hareket etmiş ve isyancı asiretlere büyük yardımlarda bulunmuslardır144 .
II. Mesrutiyet’in ilan edilmesi sonrasında, II. Abdülhamid ile yakın iliskisi bulunan bazı Kürt seyh ve asiret agaları bu durumdan hosnutsuzluk göstererek bazı isyan olaylarına girismislerdir. syan hareketine girisenlerden birisi Süleymaniyeli Seyh Said Berzenci ile oglu Seyh Ahmet’tir. Daha sonraki dönemlerde İngilizlerin basını agrıtacak olan Seyh Mahmud Berzenci’nin babası olan Seyh Said, Kadiri Tarikatı’nın seyhlerinden birisi idi. Sultan Abdülhamid ile yakınlıgı olan bu kisi, Mesrutiyet hareketini din karsıtı bir hareket olarak niteleyerek, isyan etmistir. İsyan hareketi Mayıs 1909 yılında bastırılmış ve Seyh Said Berzenci öldürülmüstür145 . Seyh Said Berzenci’nin isyan hareketi sırasında ve daha önceki dönemde çesitli huzursuzluk olaylarına neden olan Hemavend Asireti ile Barzan Seyhi Abdüssamed ve Zebari Asireti de bu kisiye destek vermekteydiler146. Yukarıda belirtildigi üzere, ngiltere’nin Musul Konsolosu Vibliki, bu isyan olayından bir süre önce Barzaniler ve
Hemavendliler arasında bazı faaliyetlerde bulunmustu.
II. Mesrutiyet’e karsı isyan edenlerden birisi de Milli Asireti Reisi İbrahim Pasa’dır147 . Hamidiye Alayları komutanlarından İbrahim Pasa, II. Abdülhamid’in tahttan indirildigini haber aldıgında, 1500 askeriyle birlikte Sam üzerine yürümüş ve padisah adına bu sehri aldıgını açıklamıstır. Ancak bir süre sonra, çevrede bulunan askerlerin üzerine sevk edilmesi sonucunda brahim Pasa’nın isyanı bastırılmış ve kendisi öldürülmüstür148 .
II. Mesrutiyet’in ilanından sonraki dönemde dış devletlerin Kuzey Irak bölgesinde yasayan asiretler ve seyhler üzerindeki faaliyetleri artmaya baslamıstır.
Özellikle Barzan Seyhi Abdüsselam ile Seyh Ubeydullah’ın yegeni Seyit Taha üzerinde yogunlasan bu faaliyetlerde İngilizler ve Ruslar önde gelmektedir.
Bedirhan Bey’in torunlarından olan Abdurrezzak Bedirhan’ın faaliyetleri sonucunda Seyit Taha ve Abdüsselam Bedirhan Ruslar ile yakın iliski içerisine girmislerdi149 .
İngiltere’nin Musul Konsolosu Vibliki ve Rusların faaliyetleri sonucunda 1914 yılında Barzan Seyhi Abdüsselam Osmanlı Devleti’ne karsı isyan hareketine girismistir. Bölgede etkin bir güç olan ve Naksibendi Tarikatı’nın önde gelenlerinden olan Barzanilerin bu hareketi üzerine Osmanlı Devleti idarecileri geniş bir askeri harekete girismislerdir. Van bölgesinden gönderilen askeri kuvvetler ile bu isyan bastırılmıstır150 .
Yapılan hareket sonucunda Seyh Abdüsselam ele geçirilmiş ve 1 Aralık 1914 tarihinde idam edilmistir151 .
Barzaniler, I. Dünya Savasından önceki yıllarda Barzan ve havalisine yerlesmis, meyve ve tütün yetistiriciligiyle ya da hayvancılıkla geçinen bir hayat sürdürmüstür.
Bu asireti olusturan ailelerden baslıcaları sunlardır; Beruj, Dulemeri, Sirvani, Mezuri, Nizari, ve Gerdi. Barzani asiretlerini ailelerini bir arada tutup iç bütünlügü sahip bir asiret haline getiren en önemli etken, Barzan seyhlerinin varlıgıdır. Seyh Taceddin Barzani, bu silsilenin ilk seyhidir. Seyh Taceddin’den sonra gelen Seyh Abdüsselam Barzani, dini faaliyetlerinin yanı sıra 1914’te Osmanlı Hükümetine karsı geniş çaplı bir isyan çıkardı. Bu mesele, Barzan Seyhlerinin söhretini daha da arttırdı ve böylece bu aile ilk siyasi itibarını da kazanmış oldu.152
II. Mesrutiyet’in ilanından sonra devletin basını agrıtan en önemli olaylardan birisi de Rusların önemli oranda destek sagladıkları ve Ermeniler ile Kürt gruplarının yaptıkları bir anlasma sonrasında ortaya çıkan 1913-14 yıllarındaki Bitlis Ayaklanmasıdır. Bu olayla ilgili olarak asagıda ayrı bir kısımda bilgi verilecektir.
2-Bedirhan Bey Ayaklanması
XIX. yüzyılın ilk yarısında Osmanlı Devleti’nin basını agrıtan en önemli meselelerden birisi de Bedirhan Bey Ayaklanmasıdır. Tam olarak 1847 yılında
bastırılan bu isyan hareketinden sonra, çesitli dönemde de Bedirhan Bey’in soyundan gelenlerin bölgedeki faaliyetleri ve yıkıcı tesebbüsleri ile bölge üzerindeki dış güçlerin emperyalist oyunlarına masa olmuslardır. Günümüzde dahi siyasi Kürtçüler arasında, adından söz edilirken, büyük bir Kürt hükümdarından bahsedilir gibi empoze edilen Bedirhan Bey, öldükten sonraki tarihlerde bile bu çevrelerce özel bir konumda addedilmistir153 .
Yavuz Sultan Selim döneminde olusturulan Yurtluk-Ocaklık sancaklar içerisinde yer alan Cizre ve çevresine hakim olan Cizre Beyleri’nin soyundan gelen Bedirhan Bey ve atalarının soyunun Halid bin Velid’den geldigi üzerinde bazı iddialar bulunmaktadır. Ancak, Serefname’nin yazarı Seref Han’ın, Cizre Beyleri’nin eski Hıldi halkından geldiklerini söyleyerek, “Bu ailenin adamları isin baslangıcında, ugursuz Yezidilik dinini benimsiyorlar ve onların igrenç yolunda yürüyorlardı” seklinde bir ifadede bulundugu belirtilmektedir154 .
1802 yılında dogun Bedirhan Bey, Cizre Beyleri’nden Abdullah Han’ın ogludur.
1821 yılında agabeyi Salih Bey’in ölümü üzerine Cizre Beyi olan Bedirhan Bey, bu Dönemin sartları içerisinde, Osmanlı Devleti’nin zayıflamasını fırsat bilen
Bedirhan Bey, 1827 de Yeniçeri Ocagı kaldırılması sonrasında kurulan Asakir-i Mansure-i Muhammediye’ye bölgenin bazı asiretleri gibi, devlet tarafından yapılan talebe ragmen, 1828-1829 Osmanlı-Rus Savası’nda asker vermemistir156 .
Osmanlı Devleti’ne karsı harekete geçen Kavalalı Mehmet Ali Pasa kuvvetlerinin 1831 yılında Nizip’te Osmanlı ordusunu yenilgiye ugratmasının ardından, Bedirhan Bey daha da rahat hareket edecegi bir ortam içerisinde bulmuş ve Cizre ile çevresinde bulunan asiretleri etrafında toplamaya baslamıstır.
Bu faaliyetlerin ardından, Mus, Van, Hakkâri ve Bitlis’in bazı seyh ve asiret reisleriyle ittifak olusturma yoluna gitmistir157 .
Bu süreç içerisinde Hakkari Beyi Nurullah ve kayınpederi Müküslü Han Mahmud’la isbirligine giren Bedirhan Bey, bölgede devlete karsı itaatsiz bir durum almış ve bazı faaliyetlere girismistir158 .
Etrafına topladıgı kuvvetlerle gittikçe güçlenmeye baslayan Bedirhan Bey, çevrede bulunan Hıristiyan gruplarına karsı baskı uygulamaya baslamıstır. Bu süreç içerisinde, Hıristiyanlara yaptıgı çagrıda; Osmanlı yönetimine ödemekte oldukları vergilerin, birkaç kat da artırılarak, bundan böyle artık kendisine ödenmesini talep etmis, diger yandan da onları yurtlarından uzaklastırıp, mallarına el koyarak topraklarını ele geçirmeye çalısmıstır159 .
1831 yılında, kendisine karsı çıkmaya çalısan Nasturiler üzerine asker göndererek 600 kisiyi öldürtmüstür160 .
Nasturilere karsı bu sekilde davranan Bedirhan Bey, Ermeniler ile yakın iliski içerisinde bulunmaktadır. Cizre ve çevresindeki Ermeniler ile iliskilerini iyilestiren Bedirhan Bey, bunlar ile yaptıgı görüsmeler sonucunda emri altındaki kuvvetlerin bir kısmını Ermenilerden olusturma yoluna gitmistir.
Ermenilerle Kürtler arasında siyasi bir birlik olusturma gayreti içinde oldugu iddia edilen Bedirhan Bey’in ordusunun sağ kolunu Ermenilerin olusturdugu da belirtilmektedir161 .
Bedirhan Bey’in etkin olamaya çalıstıgı bölgelerde bulunan Osmanlı idarecileri, durumu kontrol altına almak için 1836 yılında askeri hareket düzenleme yoluna
gitmislerdir. Bölgenin düzeninin saglanması için görevlendirilen Mehmet Resit Pasa Cizre’yi ele geçirmis, ancak kısa bir süre sonra vefat edince yerine Hafız Pasa getirilmistir. Hafız Pasa’nın etkin faaliyetleri sonucunda Bedirhan Bey direnmekten vazgeçerek teslim olmak yoluna gitmistir. Bu durum üzerine, Bedirhan Bey, sadakatten ayrılmaması telkin edilerek görevinde bırakılmıstır162 .
Tanzimat Fermanı’nın ilan edilmesinin ardından, merkeziyetçi yönetimin tesis edilmesi için devlet faaliyetleri artmış ve bu süreç içerisinde durumunun sarsılacagını göre Bedirhan Bey, güneydogu bölgesindeki etkinligini arttırmaya ve bölgede tek güç sahibi olmaya çalısmıstır163 .
1842 yılında Cizre’nin Musul ve Diyarbakır’a baglanması hususunda bir ihtilaf çıkmıstır. Bu sırada 1838’de devlete baglılık arz eden Bedirhan Bey, hükümete karsı kusku içindedir. Cizre’nin Musul’a baglanması konusunda ısrar eden Musul Valisi Mehmed Pasa, Bedirhan Bey’in girisimleriyle bu isteginde basarılı olamamıstır164 .
Bedirhan Bey kısa bir süre sonra etrafında bulunan bölgelere karsı faaliyetlerini arttırmıs, kendisine mukavemet eden Kürt liderlerini ortadan kaldırmıs, son olarak Müküs Emiri Abdal Bey’e karsı harekete geçmistir. Abdal Bey Müküs’ün tarihi kalelerinde mevzilenerek ve aynı zamanda orada yasamakta olan Ermenilerden de silahlı yardım alarak uzun bir müddet direniş göstermesine ragmen, sonunda Bedirhan Bey’e yenilmiş ve onun bir müttefiki haline gelmistir165 .
Gittikçe güçlenmeye baslayan Bedirhan Bey’e karsı, çevrede bulunan Nasturiler tepki vermeye baslamıslardır. Bu bölgede yasayan Tiyari Nasturilerinin Bedirhan Bey yönetimindeki köylerde katliam yapmaları üzerine, Bedirhan Bey, 1843 yılında özellikle Mar Semun denilen Nesturi Patrigi’nin akrabalarını siddetli bir sekilde cezalandırmıs, bazılarını da esir almıstır. Bu arada Patrigin annesi de öldürülüp, Zap Suyu’na atılmıstır. Saldırı sırasında daglarda gizlenen Patrik, bilahare Musul’daki
İngiliz konsolos vekiline sıgınmıstır. Bedirhan Bey’in Nesturi isyancılarına karsı mücadele ederken, isin muhtevasını degistirmiş ve bölgede büyük katliamlar yaparak nüfuzunu yaymak amacına yönelmistir. Nitekim Bedirhan Bey, baskısını bölgedeki Yezidi asiretleri üzerine de yöneltmiş ve bunlar üzerinde de katliamlar yapmıstır166 .
Bu süreç içerisinde Hakkari ve çevresini kendi kontrolü altına alan Bedirhan Bey bu bölgelerde yasayan yaklaşık 10.000 Nasturi’yi katletmistir167. Musul’a kaçmış olan Nasturi Patrigi bir süre sonra Osmanlı Hükümeti’ne basvurarak, kendilerine yapılan esir alma fiillerinin halledilmesini, yagmalanan malların iadesini ve Bedirhan Bey’in askerlerinin bölgelerinden çekilmesini istemistir. ngiliz ve Fransızlar da Osmanlı Devleti’ne müracaat ederek, olayı protesto etmisler ve Bedirhan Bey’in cezalandırılmasını istemislerdir168 .
Osmanlı Devleti idarecileri, Bedirhan Bey’i hizaya geçirmek için her yola basvurmustur. Diyarbakır Valisi Hayreddin Pasa, Cizre’deki Naksibendî seyhlerinden Salih, İbrahim ve Azrail Efendilere yazdıgı Nisan 1847 tarihli mektupta, kendisinin Tarikat-ı Halidiyye-i Naksibendi müritlerinden oldugunu, Tosyalı Halid Naksibendi’den icazet alarak suretini gönderdigini; tarikat kardesligi sebebiyle, Bedirhan Bey üzerinde etki kurmalarını istemistir.
Ancak Bedirhan Bey bu tesebbüslere müspet cevap vermeyerek faaliyetlerine devam etmistir. Durumun bu hale gelmesi üzerine 1847 yılında Müsir Osman Pasa komutasındaki Osmanlı orduları Bedirhan Bey’in üzerine harekete geçmislerdir. Yapılan bazı çarpısmalarına ardından Bedirhan Bey’in amcası oglu Yezdan Sir’in Bedirhan Bey’den ayrılmasının169 ardından, Bedirhan Bey’in kuvvetleri büyük oranda zayıflamıstır. Osman Pasa ve Ferik Ömer Pasa’ya baglı askerlerin faaliyetleri neticesinde daglara çekilen Bedirhan Bey, teslim olmak zorunda kalmıstır170 .
Teslim olan Bedirhan Bey, ailesi ile birlikte Girit’e sürgüne gönderilmislerdir. Bir süre Girit’te sürgün olarak bulunan Bedirhan Bey, 1858 yılında Sam’a gitmiş ve 1869 yılında burada ölmüstür171 . Bedirhan Bey’in çocukları ve torunları, daha sonraki yıllardaki Kürtçülük hareketinde etkin rol oynamış kisilerdir. Zaman zaman dış ülkelerin destekleri ile Osmanlı Devleti’ni yıpratmaya çalısan bu kisiler, günümüzde dahi yıkıcı ve bölücü faaliyetlerini sürdürmektedirler. Bu ailenin fertleri ile ilgili olarak daha sonraki sayfalarda yeri geldikçe bilgiler verilecektir.
DİPNOTLAR;
121 E.Kurubas; a.g.e., s.20.
122 A.R.S.Attar; a.g.e., s.75.
123 A.H. Çay; a.g.e., s.284-85; Hasan Yıldız; XX. Yüzyıl Baslarında Kürt Siyasası ve Modernizm, İstanbul, 1996, s.21-22.
124 Genelkurmay Belgelerinde Kürt syanları 3, stanbul, 1992, s.24;
http://www.kurtulusonline.com/ www/b-yolunda2/sayfa74-93.html
125 A.H. Çay; a.g.e., s.285; G. Sasuni; a.g.e, s.94.
126 A.R.S.Attar; a.g.e., s.75.
127 Musul-Kerkük le lgili Arsiv Belgeleri (1525-1919), Ankara, 1993, s.29.
128 G. Sasuni; a.g.e, s.94.
129 A.R.S.Attar; a.g.e., s.77.
130 C.Celili; a.g.e., s.98.
131 http://www.kurtulus-online.com/www/b-yolunda2/sayfa74-93.html
132 M.Çetin; a.g.e., s.46.
133 M.Çetin; a.g.e., s.103. Osman Nuri Pasa, bilahare Sultan II. Abdülhamit’in basmabeyinciligi ve yaverligini de yapmış olmasına ragmen sonraki dönemlerde de isyan
düsüncesinden vazgeçmemistir. 1900 yılında Selanik üzerinden Londra’ya giden Osman Nuri Pasa, burada Matin Gazetesine verdigi demeçte su ifadeleri
kullanmaktadır: “Yıllardan beri Sultan’ın zulüm ve zorbalıgına karsı durmaksızın Kürtlerin ve Ermenilerin isbirligi ile çalısma yürütülmüstür. Kürtler ve Ermeniler
gizlice silahlanmıslardır, sadece benim dönmemi beklemektedirler. Osmanlı tarihinde görülmemiş bir biçimde Türkiye’de etkili ve korkunç bir saldırıda bulunacagız.
Umudum, Kürdistan’ın Türk devletinin zulüm ve zorbalıgından kaynaklanan bu kötü ekonomik durumdan kurtarılmasıdır. Öyle bir devlet ki, Türkiye’de mutlakiyet
yönetimiyle Kürtleri haklarından yoksun bırakmak ve onları sadece kendi çıkarları için kullanmak ister”. Avrupa’da bir süre faaliyetlerde bulunan Osman Nuri Pasa,
1901 yılında Mısır’a geçerek, burada da bazı faaliyetler içerisine girmistir. M.Çetin; a.g.e., s.104-105.
134 Musul-Kerkük İle İlgili Arsiv Belgeleri (1525-1919), Ankara, 1993, s.164, 172-175.
135 Mikdat Midhat Bey, daha sonraki dönemde, Mısır ve Avrupa’da yayınlanan Kürdistan Gazetesi’nin yayınlayıcısıdır. M.Çetin; a.g.e., s.93.
136 Hasan Yıldız; XX. Yüzyıl Baslarında Kürt Siyasası ve Modernizm, stanbul, 1996, s.40; M.Çetin; a.g.e., s.63.
Emin Ali Bey ve kardeslerinin isyan tesebbüsleri bu olayla sona ermemistir. Eylül 1898’de Trabzon’a gönderilip Bedirhan ailesine mensup kisilerin imzalarını
tasıyan ve içinde Kürt halkına ayaklanma için çagrıda bulunulan egitim kılıflı bölücü bir belgenin devlet yetkililerinin eline geçmesi üzerine, Emin Ali Bey ve
kardesleri yakalanıp hapse atılmıslardır. Emin Ali Bey ve kardesleri üç aydan fazla bir süre tutuklu kalmıslar, ancak yurtdısı baglantıları olan Kont Ostrotof isimli
bir kisiyi avukat olarak tutunca serbest bırakılmıslardır. M.Çetin; a.g.e., s.65.
137 Musul-Kerkük İle İlgili Arsiv Belgeleri (1525-1919), Ankara, 1993, s.164-167.
138 Musul-Kerkük İle İlgili Arsiv Belgeleri (1525-1919), Ankara, 1993, s.176-184.
139 Musul-Kerkük İle İlgili Arsiv Belgeleri (1525-1919), Ankara, 1993, s.187-190, 193-195.
140 Musul-Kerkük İle İlgili Arsiv Belgeleri (1525-1919), Ankara, 1993, s.245-247.
141 Musul-Kerkük İle İlgili Arsiv Belgeleri (1525-1919), Ankara, 1993, s.290-292.
142 Musul-Kerkük İle İlgili Arsiv Belgeleri (1525-1919), Ankara, 1993, s.312-317.
143 Gülcan Bahtiyar; “Dersim Direnisi (1907-1909)”, http://www.mizgin.net/modules.php?name= News&file=article&sid=407
144 C.Celili; a.g.e., s.56.
145 N.Kutlay; a.g.e., s.139; A.R.S.Attar; a.g.e., s.85.
146 N.Kutlay; a.g.e., s.232.
147 İbrahim Pasa’nın faaliyetleri ve Hamidiye Alayları’ndaki yeri hakkında su çalısmaya bakılabilir. Selçuk Günay; “II. Abdülhamid Devrinin Son Yıllarında Güneydogu
Anadolu İle Kuzey Irak’ta Asiret Mücadeleleri ve Milli Asireti Reisi İbrahim Pasa”, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Arastırmaları Enstitüsü Dergisi, S.:2, Erzurum, 1995,
s.103-132.
148 Mustafa Akyol; Kürt Sorununu Yeniden Düsünmek Yanlış Giden Neydi? Bundan Sonra Nereye?, İstanbul, 2006, s.58; Selçuk Günay; “II. Abdülhamid Devrinin Son
Yıllarında Güneydogu Anadolu İle Kuzey Irak’ta Asiret Mücadeleleri ve Milli Asireti Reisi İbrahim Pasa”, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Arastırmaları Enstitüsü Dergisi,
S.:2, Erzurum, 1995, s.127-129
149 A.R.S.Attar; a.g.e., s.85.
150 Musul-Kerkük İle İlgili Arsiv Belgeleri (1525-1919), Ankara, 1993, s.332-334.
151 A.H. Çay a.g.e., s.307; N.Kutlay; a.g.e., s.171.
152 A.R.S.Attar; a.g.e., s.125-126
153 M.Çetin; a.g.e., s.51.
154 Mehmet Salih Bedirhan; Defter-i A`malım, Yayına Hazırlayanlar: Mehmet Uzun-Rewsen Bedirhan, İstanbul, 1998, s.24-25’teki 9 Nolu Mehmet Uzun’un notu.
dönemdeki kosulları iyi degerlendirerek bölgesindeki en önemli güç haline gelmeye çalısmıstır155 .
155 Mehmet Salih Bedirhan; Defter-i A`malım, Yayına Hazırlayanlar: Mehmet Uzun-Rewsen Bedirhan, İstanbul, 1998, s.21.
156 Sükrü Kaya Seferoglu; Milli Mücadele Yıllarında Kürt “Türk”-Ermeni İliskileri, İstanbul, 1990, s.65-66.
157 Yakup Hıdırsah; “Mezopotamya'da Hıristiyan Katliamı ve Kürtler-1”,
http://f1.parsimony.net/forum 789/messages/2953.htm.
158 M.Çetin; a.g.e., s.52.
159 Yakup Hıdırsah; “Mezopotamya'da Hıristiyan Katliamı ve Kürtler-1”,
http://f1.parsimony.net/forum789/messages/2953.htm.
160 Sükrü Kaya Seferoglu; Milli Mücadele Yıllarında Kürt “Türk”-Ermeni liskileri, stanbul, 1990, s.66.
161 G. Sasuni; a.g.e, s.107.
162 M.Çetin; a.g.e., s.52.
163 A.H. Çay a.g.e., s.288.
164 M.Çetin; a.g.e., s.52.
165 G. Sasuni; a.g.e, s.109.
166 M.Çetin; a.g.e., s.53; Y.Hıdırsah; a.g.m..
167 G. Sasuni; a.g.e, s.109; Y.Hıdırsah; a.g.m..
168 M.Çetin; a.g.e., s.53.
169 H.Yıldız, a.g.e., s.22.; A.R.S.Attar; a.g.e., s.77.
170 E.Kurubas; a.g.e., s.20; M.Çetin; a.g.e., s.55-58.
171 Genelkurmay Belgelerinde Kürt İsyanları 3, İstanbul, 1992, s.24; A.H. Çay a.g.e., s.289; M.Çetin; a.g.e., s.61-62.
BU YAZI DİZİSİ
8 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR
****
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder