MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİNDE DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU’DA YABANCI DEVLETLERİN FAALİYETLERİ (1918-1922) BÖLÜM 6
II. Mesrutiyet’in ilanını müteakip, Osmanlı topraklarında yasayan birçok etnik grup gibi, Kürtler de yeni dernekler kurarak buralarda faaliyetlere girismislerdir.Yeni kurulan Kürt derneklerinden birisi olan Kürt Teavün ve Terakki Cemiyeti’nin kurulmasının ardından, İngiltere’nin diplomatik çevrelerinin dikkati bu dernegin üzerine çevrilmistir. Kuruluş asamasından kısa bir süre sonra, bu dernegin yöneticileri özel bir telgrafla, Türkiye’de yeni bir Kürt örgütünün olustugunu ve temel amaçlarıyla hareket programını İngiltere büyük elçisine bildirmislerdir. Aynı kisiler bu hususla ilgili olarak Büyük Britanya Kralı’na bir telgraf da göndermislerdir91 . Gönderilen bu telgraf sonucunda, bir iddiaya göre, Kral da göndermiş oldugu bir telgrafla memnuniyetlerini bildirmistir92 .
Osmanlı Devleti üzerinde büyük çaplı faaliyetler yürütülürken, İngiltere’nin dikkati yavaş yavaş Kürtler üzerinde yogunlasmaya baslamıstır. 1911 yılına ait bir İngiliz belgesinde “Kürtler Diyarbakır ve Musul’da huzursuzlar” denilmekte, yine 1911 yılına ait bir baska belgede “Türkler anayasa kurarak Avrupa’nın karısmasından ebediyen kurtulacaklarını sandılar. Türk olmayanların kurtarılması bizim görevimizdir. Örnek olarak Arnavutluk’u verebilirim. Yakında harbe girip özgürlüklerini alacaklardır” denilmektedir 93 .
Türk olmayanlar içerisine Kürtleri de dahil eden ngilizler, Osmanlı Devleti’nin kesin olarak tarih sahnesinden silinmesi için gereken yolu bulduklarını düsünmeye baslamıslardır. Mr. Marling’den Sir E.Grey’e gönderilen 3 Eylül 1912 tarihli gizli belgede “Simdiki durumda yalnız Balkanları ve Avrupa’yı degil fakat Arapları, Ermenileri, Kürtleri ve diger ırkları da imparatorluktan ayırmaya çalısmak olmalıdır ...” denilerek etkin bir propaganda yapmanın gerekliligi ifade edilmektedir94 .
1913 yılında ortaya çıkacak olan Bitlis İsyanından önceki dönemde, ngilizler bu isyan hazırlıklarını yakından izlemeye baslamıslardır. İngiltere’nin Diyarbakır ikinci konsolosu, bu isyanın örgütleyicilerinden olan Bedirhan Bey’in oglu Kamil Bey’le yakın iliski kurmustur95 .
Yine bu dönem içerisinde, 27 Agustos 1913 tarihli bir İngiliz gizli belgesinde “Eski süvari birliklerinde Ermeni ve Kürt subaylar vardı, simdi bunların islerine son verildi, biz bunları Ermeni ve Kürt bölgelerinde kullanabiliriz, bu çok normaldir” denilerek, kendi çıkarları için Ermeni ve Kürtlerin nasıl kullanılabilecegi hesabı yapılmaktadır 96 .
1909 yılında Sehrizor ve Süleymaniye bölgesinde bulunan ngiliz istihbarat subayı E.B.Soane’un faaliyetleri oldukça enteresan ve dikkat çekicidir. İstanbul üzerinden Beyrut’a oradan da Halepçe’ye geçen Soane, bölgedeki güçlü Caf Asireti reisi Osman Bey’in karısı Adile Hanım’ı etkilemiş ve onun Farsça katipligi görevini üstlenmisti. I:Dünya Savası yıllarına kadar kimligini saklamayı basaran Soane, 1914 yılında İngilizlerin Irak’a girmeleri üzerine, İngiltere’nin bölgede, istihbarat subayı olarak görev almıstır97 .
I. Dünya Savası’nın baslamasının ardından İngilizler Osmanlı Devleti topraklarında yasayan etnik grupların Osmanlı Devleti’ne karsı harekete geçmesi hususunda bazı faaliyetlere girismislerdir. Osmanlı Devleti içerisindeki muhalif güçleri elinden geldigince desteklemeye çalısan İngilizler, Arap ve Kürt ileri gelenlerine mümkün mertebe yardım etmeye çalısmıslardır. Bu süreç içerisinde İngilizler, kendi siyasi ve ekonomik konumlarını güçlendirmek için, ulusal aydınların iktidar özlemlerini tesvik ederek, savasın sonlarına dogru birçok kitap ve derginin basılmasını organize etmislerdir98 .
I. Dünya Savası sırasında İngilizler, daha önceki dönemde İngiltere’nin Van’daki Askeri Atasesi Dickson’la iyi iliskiler kurmuş olan İran’daki Kürtler arasında etkin bir güce sahip olan Simko’yu Osmanlı Devleti’ne karsı kullanmak istemistir. Ancak Simko savasın sonlarına dogru ngiliz taraftarı olan Asuri dini lideri Mar Samun’u 25 Şubat 1918’de öldürmüş ve İngilizler ile iliskileri bozulmustur99 .
I. Dünya Savası sırasında ngilizler ile iliskiye geçen bir diger Kürt önderi de Bedirhan Bey’in oglu Kamil Bey’dir. Rusya’ya kaçmış bulunan bu kisi, 1917 yılındaki Rus Devrimi’nin ardından Ocak 1918’de ngilizlere basvurarak, kendisine yardım ettikleri takdirde, ran sınırından Diyarbakır’a kadar olan bölgeyi ayaklandırmayı teklif etmistir100 . I. Dünya Savası sırasında Kürtlerin yasadıkları bölge ile ilgili en önemli olayların basında Sykes-Picot Antlasması gelmektedir. İngiliz temsilcisi Mark Sykes ile Fransız Temsilcisi Picot arasında yapılan görüsmeler sonucunda, savasın sonucunda Osmanlı topraklarının ne sekilde paylasılacagı hususunda karara varılmıstır. Yapılan bu anlasma tarihe Sykes-Picot Antlasması olarak geçmistir. Bu anlasmaya göre:
1. Kafkasya’dan Adana’ya kadar uzanan yerlerde bir Ermenistan kuruluyordu.
2. Arabistan, Osmanlı mparatorlugu’ndan ayrılacak ve bir Arap Devleti kurulacaktı. Krallıgı’na da Serif Hüseyin getirilecekti.
3. İsmi geçen Arap devletinden Irak, Suriye ve Filistin hariç olacak, Irak ile Filistin İngiltere’nin, Suriye ile Lübnan Fransa’nın himayesi altında kalacaktı.
4. Bu taksim Rusya’ya bildirilince o da bu ise razı olmakla beraber, Bogazlar üzerindeki isteklerine ilave olarak Dogu Anadolu’da Trabzon, Erzurum ve Van’ı
Ermenilere veremeyecegini, bunların kendisine ait oldugunu bildirmistir101 .
Kaynak: http://www.npr.org/templates/story/story.php?storyId=3860950
Baslangıçta İngiltere Rusların bu isteklerini uygun bulmus, fakat, zaman ilerledikçe, Dogu Anadolu’nun Ruslar tarafından istilası halinde, Irak’ın idaresi
kendilerinde oldugu için Ruslarla sınır komsusu olma tehlikesi İngiliz yetkililerini düsündürmeye baslamıstır. İngiltere, böyle bir tehlikenin ortaya çıkması ile
emperyalist çıkarlarının, diger emperyalist güç tarafından tehlikeye sokulmuş olacagını anlamıstır.
Düsündükleri bu tehlikeyi azaltmak için önceleri Rusların tezgahladıgı Ermeni komitecilerinden bazıları ve bu bölgede yasayan bazı Kürt asiret beyleri ile temas kurarak, kendilerinin Ermeni ve Kürdistan hareketini destekleyecegini söyleyerek, Irak ile Türkiye ve Rusya arasında tampon devletçiklerin kurulmasını destekleme hususunda faaliyetlere girismistir102 .
3-Kürt-Ermeni İlişkileri
Dogu ve Güneydogu Anadolu Bölgesinde uzun müddet bir arada yasayan Kürtler ve Ermeniler, bu süreç içerisinde büyük oranda huzur içerisinde yasamıslardır. Bölgede kurulan Müslüman Türk devletlerinin hakimiyeti altında yasayan bu iki grup, bazı durumlarda çatısmalara girmislerse de bu uzun süreli olmamıstır. Ermenilerin genellikle sehirlerde yasaması ve ticaretle ugrasması, Kürtlerin ise kırsal kesimde yasayıp tarım ve hayvancılıkla ugrasmaları, bu iki unsurun birbirleri ile olan iliskilerinde herhangi bir problemin ortaya çıkmamasına neden olmustur. Bazen de Ermeni tüccarların faizcilik yaparak, Kürtlere ait topraklara el koyması durumları da ortaya çıkmıstır.
XIX. yüzyıla gelindiginde Ermeniler arasında ticaret nedeniyle olusan refah ortamında, yavaş yavaş ayrılıkçı düsünceler ortaya çıkmaya baslamıstır.
Bu düsüncenin ortaya çıkmasında, Avrupalı misyonerler ve ajanların faaliyetlerinin belirli oranda etkisi vardır. Bunun yanında, Avrupa ile ticaret yapan Ermeniler, gittikleri ülkelerdeki etkin olan milliyetçilik fikir akımının da etkisi ile kendi içlerinde ayrılıkçı düsüncelere kapılmaya baslamıslardır.
Ancak, bulundukları bölgelerin hiçbirinde çogunlugu teskil edememeleri nedeniyle, Ermeniler, bu yerlerde yasayan diger grupların ortaya çıkaracakları olaylardan kendilerine pay kapmaya, bu süreç içerisinde de olaylara neden olan grupların zayıflamasından fırsat bularak kendi etkinliklerini daha da arttırmaya çalısmıslardır.
Belirttigimiz bu düsünceler içerisinde bulunan Ermeniler, Bedirhan Bey’in isyanı sırasında, bu kisinin faaliyetleri içerisinde yer almıslardır.
Bulundugu bölgedeki Nasturi ve diger Hıristiyan etnik gruplara karsı acımasız davranan Bedirhan Bey, Ermenilerle iyi iliskiler içinde olmustur.
Bedirhan Bey’e göre Kürtler ve Ermeniler kan kardesidirler. Onun Ermeniler ve Kürtler arasındaki evlilikleri ödüllendirdigi de belirtilmektedir. Olusturdugu askeri birlikler arasında Ermenilerin ayrı bir yeri bulunmaktadır. Bunun yanında Bedirhan Bey’in danısmanları ve komutanları arasında Stephan Manoglyan, Oganes Çalktıryan ve Mir Marto gibi Ermeniler bulunmaktadır103 .
Ermenilere bu sekilde yakın davranan Bedirhan Bey’in bu tavrına, Ermeniler de olumlu yaklasmıslardır. Bedirhan Bey’in çevrede bulunan bölgelerdeki etkinligini
arttırmaya basladıgı süreçte, bölgedeki pek çok Ermeni gruplar halinde gelerek Bedirhan Bey’in etkisi altındaki yerlere yerlesmeye baslamıslardır. Bu süreç içerisinde, bu yerlerdeki Ermenilerin sayısı gittikçe artmış ve Bedirhan Bey’in olusturdugu askeri güç içerisinde Ermeniler önemli bir yekun tutmaya baslamıslardır. Bu dönemde
Bedirhan Bey, Ermeniler ile Kürtler arasındaki iliskilerin daha iyi bir sekil alması için çaba göstermistir104 .
Bedirhan Bey’in isyanının bastırılmasından sonraki dönemde Ermeniler ile Kürtler arasındaki iliskiler belirli oranda bozulmaya baslamıstır. 1877-78 Osmanlı Rus
Savasından sonra imzalanan Ayestefanos ve Berlin Antlasmalarında Ermenilerin lehine olan maddeler nedeniyle Kürtler arasında büyük bir huzursuzluk ve endise ortaya çıkmıstır. Kendilerinin yasadıkları bölgelerin, Hıristiyan Ermenilere verilecegi hususundaki bu endiseler nedeniyle, Kürtler arasında Ermenilere karsı bir husumet ortaya çıkmıstır. Bu dönemde Ermenilerin giristikleri bazı faaliyetler de Kürtlerin endiselerini daha da arttırmıstır.
Bu endiselerin oldugu ortamda, ortaya çıkan Seyh Ubeydullah’ın hareketinin ilk etapta Ermenilere ve diger Hıristiyanlara karsı oldugu yönünde çıkarılan dedikodulara ragmen, bu meselede Ermeniler hedef degil, belirli oranda aktör durumunda olmuslardır. Rusya’nın Van Konsolosu Gamsaraga’nın itimadına layık bir kisi olan Kütükçü Simon Çilingiryan’ın, Seyh Ubeydullah harekete geçmeden önce, yaptıgı görüsme, bunun ardından da Seyh Ubeydullah’ın ordusunda Serdar görevini alması Ermeniler ile Seyh Ubeydullah’ın arasında herhangi bir problemin olmadıgını göstermektedir. Keza bu isyan hareketi sırasında, Seyh Ubeydullah’a baglı birlikler, isgal ettikleri yerlerdeki Türklere ve ranlılara karsı sert muamelelerde bulunurlarken, Ermenilere karsı herhangi bir kötü davranısta bulunmamıslardır. Seyh Ubeydullah, isyan hareketi sırasında, bölgede bulunan Ermeniler basta olmak üzere, Hıristiyan gruplara dokunulmaması yönünde emirler vermiş ve Hıristiyanların evlerine mavi bayrak asmalarını, bu sekilde herhangi bir taarruza maruz kalmayacaklarını belirtmistir105 .
Seyh Ubeydullah’ın isyanından sonraki dönemlerde Ermeniler ile Kürtler arasındaki iliskiler bozulmaya baslamıstır. Ermenilerin Dogu ve Güneydogu bölgesinde bir Ermeni Devleti kurmak istemeleri ve bu amaçla terör olaylarına neden olmaları sonucunda, bu bölgede yasayan Kürtler arasında Ermenilere karsı büyük bir endise, korku hatta nefret olusmustur. Bu dönem içerisinde Ermeniler; kendi amaçlarını elde etme yolunda Kürtleri önemli bir engel olarak görmeye baslamıslardır. Bu süreç içerisinde Tasnak Örgütü üyeleri basta olmak üzere, bazı Ermeniler Kürtler ile Ermeniler arasındaki iliskilerin gelistirilmesi ve Kürtleri kendi taraflarına çekmeye yönelik faaliyetler icra etmislerdir.
Ermeniler bu amaçla Avrupa’da bulunan Kürt ileri gelenleri ile temas kurmak yoluna gitmislerdir. Bu cümleden olmak üzere, Bedirhan Bey’in ogullarından olup Kürdistan Gazetesini yayınlayan Abdurrahman Bedirhan ile iliskiye geçmislerdir. Abdurrahman Bedirhan’ın çıkardıgı Kürdistan Gazetesi, Ermeni Tasnak Örgütünün adamları aracılıgı ile Osmanlı topraklarına sokulmustur. Bu dönemde Tasnak Örgütü’nün yayın organı olan Trosak’ta Kürtlere yönelik yayınlar yapılmaya ve Kürtlerin Ermeniler ile birleserek Osmanlı Devleti’ne karsı isyan etmeleri yönünde tesvikler yapılmaya baslanmıstır106 .
Bu dönem içerisinde Ermeni liderlerinden bazıları ile Abdurrahman Bedirhan arasında Cenevre’de görüsmeler yapılmıs, bu görüsmelerde birlikte hareket etme konusunda nasıl tavır takınılacagı hususunda ortak görüsler kararlastırılmıstır107 .
Yurtdısında bu faaliyetler yapılırken, Osmanlı toprakları içerisinde de Ermeni militanları, Kürtler arasında ayrılıkçı tohumlar saçmaya baslamıslardır. Ermeni
militanlarından Karapet Natanyan isimli kisi, Van ve çevresinde Ermeni ve Kürtler arasında birligi olusturmak amacıyla yogun bir faaliyette bulunmustur. Yine Ermeni militanlarından Ruben Sismanyan, Dersim’de yogun bir sekilde Osmanlı Devleti aleyhine kıskırtmalarda bulunmustur. Bu kisinin faaliyetlerini haber alan Osmanlı idarecileri, bir süre sonra bu kisiyi yakalayarak idam etmislerdir108 . Aynı sekilde Ermeniler Yezidi Kürtleri arasında da kendilerine yardım edecek kisiler üzerinde faaliyetlere girismislerdir. Bunun sonucunda Yezidi Kürtleri ile Ermeniler arasında bir yakınlık ortaya çıkmış ve Kürtlerin içinde Ermenilere en çok yardım eden, Yezidi Kürtleri olmustur109 .
Ermeniler ile Kürtler arasındaki iliskilerin gelistirilmesi hususunda Bedirhan Bey’in çocuklarının özel bir gayreti bulunmaktadır110 . 1900 yılında Selanik üzerinden Londra’ya giden Bedirhan Bey’in oglu Osman Nuri Pasa, Matin Gazetesi ile yaptıgı röportajda, Kürtler ile Ermenilerin isbirligi içerisinde oldukları, gizlice silahlanarak ortak bir sekilde kendisinin geri dönüsünü beklediklerini belirtmistir. Matin gazetesindeki bu röportaj, Ermenilerin çıkardıkları Nurdar Gazetesi’nde haber olarak çıktıktan sonra tamamıyla Pro Armenia dergisinde yayınlanmıstır111 .
Tasnak Örgütü’nün yayın organı olan Trosak’ın 8 Haziran1898 tarihli sayısında Dr. S. imzalı yazıda Kürtlere hitaben su ifadeler yer almaktadır: “Sultan Hamit ne halifedir, ve ne de padisahtır… Ermenilerle birlesip ayaklanırsanız, hükümet sizlere hiçbir sey yapmayacak ve böylece bütün halklar da kölelikten kurtulacaklardır… Dünyada ne olursa olsun Ermenilerle birlikte olmalısınız… Ermeniler sizin dostunuzdur”. Yine aynı gazetenin 1900 yılının Ocak ayında çıkan sayısında, İttihat ve Terakki’nin kurucularından olan Kürt kökenli Abdullah Cevdet, “Bir Kürt” imzasıyla Kürtler ile Ermeniler arasındaki iliskilerin gelistirilmesi gerektigi ve bu iki etnik grubun ortak bir sekilde hareket etmelerini belirttikten sonra, Kürtlere su sekilde hitap etmektedir: “Kürdistan Ermenilerle anlasmaya vardıktan sonra Osmanlı hükümetine karsı direnmeyi zorunlu bulur”112 .
Yurtdısındaki bu yayınlar ile Kürtler ile Ermeniler arasında birliktelik saglanmaya çalısılırken, Tasnak Partisi Osmanlı toprakları içerisindeki etkin Kürt liderleri ile
anlasmanın yollarını aramıstır. Bu cümleden olmak üzere, 1903 yılında bu partinin etkin üyelerinden Mahlas, Seyh Ubeydullah’ın büyük oglu Seyit Muhammed Sıdık ile bir görüsme yapmıstır. Malhas, Semdinan’a “Amerikalı bir doktor” adı altında gelmesine ragmen Seyit Muhammed Sıddık, onun kim oldugunu ve hangi amaçla geldigini tahmin etmistir.
Tasnak üyesi Malhas, Seyit Sıddık’tan kendi habercilerinin ve agırlık tasıyıcılarının Hosab’a kadar güvenlik içinde geçmelerini saglamasını istemistir.
Bu istek üzerine Seyit Sıddık, Malhas’a su sekilde bir teklifte bulunmustur: “Biliyorsunuz ki bu topraklar üzerinde siz de bizler kadar eskisiniz ve toprakta yeni olanlar Türklerdir... Topragımız genistir ve halka da fazlasıyla yeterlidir. Baskale ve Norduz’dan baslayarak Musul’a kadar olan bölgeler bizimdir, yukarısı da sizindir. İste esas üzerinde düsünmemiz gereken konu budur.”113
Kürtler ile birlikte bir organizasyon içerisine girmek isteyen Ermeni Tasnak Örgütünün önderleri ile daha sonraki dönemde Bitlis İsyanı’nın liderligini yapacak olan Seyh Said Ali 1906 yılından sonra görüsmeler yapılmaya baslanmıs, bunun sonucunda Seyh Said Ali Tasnak Örgütüne yakınlık göstermeye baslayarak, onlara karsı önceden gösterdigi sertliklere son vermistir. Bu iliskiler Mesrutiyete kadar devam etmiş ve ondan sonra da bu iliskiler belirli oranda devam etmistir114 .
II. Mesrutiyet’in ilan edilmesinden sonra stanbul’daki Kürt ileri gelenleri tarafından kurulan Kürt Teavün ve Terakki Cemiyeti, kurulduktan sonraki dönemde, Ermeniler ile Kürtler arasındaki iliskilerin düzeltilmesi ve gelistirmesi yönünde faaliyette bulunmustur. Keza bu cemiyetin baskanı olan Seyit Abdülkadir, 31 Mart Vakası sırasında Ermeni ve Kürtlerin birlikte yasadıkları vilayetlerdeki ileri gelenlere telgraflar çekerek, Ermenilere düsmanlık yapmamalarını tavsiye etmistir115 .
Osmanlı Devleti’nin Balkan Savasında yenilmesi sırasında, Bitlis ve çevresinde olusturulan ayrılıkçı İrsad Örgütünün önde gelenlerinden olan, Seyh Said Ali
hazırlamakta oldukları isyan öncesinde Tasnak Partisiyle görüsme isteginde bulunmustur. Daha önceki dönemlerde Ermeni liderleri ile görüsmelerde bulunan Seyh Said Ali, Ermeni liderleri ile ortak hareket ederek dış devletlerin de yardımını temin edecegini düsünmüş ve bu yüzden de Ermenilerle anlasma yoluna gitmistir. Seyh Said Ali’nin güvendigi bir kimse olan Melikanlı Molla Selim, 1913’te Bitlis’e gitme bahanesiyle Muş yakınındaki Surp Garabet Manastırı’na ugramış ve Daron Tasnak Merkez Komitesi azası olan rahip Vartan Vartabet ile görüserek, Seyh Said Ali namına Ermeni ve Kürtlerin birligini teklif etmistir. Bu ön görüsmelerden sonra Seyh Said Ali’nin güven mektubuna sahip olarak Molla Selim, ikinci kez olarak Daron’daki Tasnak liderleri Vartan Vartabet, Görün ve Rupen ile görüserek su tekliflerde bulunmustur.
1. Bu ülke Kürtlere ve Ermenilere aittir.
2. Bu ülkenin geniş özerklige sahip olması sarttır.
3. Ülkeyi Ermeniler ve Kürtler idare etmelidirler.
Bu noktalarda her iki taraf da anlasmıslar ve bu konusmalardan sonra Vramyan Van’da Garçgan’a geçerek bizzat Seyh Said Ali ve onun kardesiyle görüstükten ve iki tarafın da anlayısına sahip olduktan sonra bir anlasma yapmıslardır116 .
Yapılan bu görüsme sırasında taraflar su hususta anlasmaya varmıslardır: “Kürt ve Ermeni birlikleriyle, bütün Dogu illerini bagımsız ilan ederek, onların iki yerli ulusu tarafından idare edilmesini saglamak”. Bu görüsmeler ile; Ermeniler, Kürtlerle uyusma sayesinde, reformların gerçeklesmesini güvence altına aldıklarına inanıyorlardı ki bu reformlar Ermeni vilayetleri için geniş bir özerklik idi. Kürtlere gelince, onlar
Ermenilerle uyusarak bahsedilmiş olan reformlar içinde kendi haklarını güvence altına almayı istemekle kalmıyor, aynı zamanda Ermenilerle birlesik bir cephe olusturup, yabancı devletlerin yardımlarını da garanti ettikten sonra, ülkeyi köklü bagımsızlıga götürmek istiyorlardı117 .
Kürtler ile bu sekilde yakınlık kurmaya çalısan Ermeniler, I. Dünya Savası sırasında Osmanlı topraklarını isgal eden Rus ordularının safında savasırken, önlerine çıkan Kürtlere karsı çok sert muamelede bulunmuslar, yüz binlerce Kürt’ün katledilmesine istirak etmislerdir. Bir iddiaya göre, Rusların isgal ettikleri yerlerde yasayan Kürtlerin onda dokuzu Ermeni çeteleri tarafından katledilmistir118 .
I. Dünya Savası sırasında isgal ettikleri bölgelerdeki Kürtlere karsı acımasız davranan Ermeni çeteleri, bu savaş sırasında Dersim’e özel bir önem vermislerdir. Osmanlı Devleti tarafından yapılan Ermeni Tehciri sırasında, çevrede bulunan Ermenileri kendi içlerine alarak saklayıp tehcirden kurtaran ve daha sonra Rus isgali altındaki bölgelere kaçmalarına yardım etmeleri nedeniyle Ermeniler tarafından “Ermeni Kurtaran Ocak”119 olarak adlandırılan Dersim bölgesi ahalisi, I. Dünya Savası sırasında Ermeni çete reislerinin ziyaretlerde bulundukları bir yer haline gelmistir. Rus ordusunda görevli Ermeni alay komutanlarından Gövdinli Murat Pasa ve Rus General Lahof, Dersimlilerle isbirligi yapılmasını önermek maksadıyla bu bölgenin ileri gelenlerine haberler yollamıslardır. Bunun sonucunda Ruslarla ve Ermeniler ile birlikte Dersimliler arasında görüsmeler yapılmıstır. Bu görüsmelere Koçgiri bölgesinden Aliser’de katılmıs, yapılan görüsmeler sonucunda Ermenilerle Dersimliler aralarında anlasmaya varmıslardır. Dersimliler, Rus kumandanı Lahof ve Ermeni kumandanı Murat Pasa ile yapılan anlasmaya göre Fırat’ın dogu ve güney mıntıkasıyla
Ovacık mıntıkalarında Kürdistan egemenligi altında geçici bir siyasi varlık olacakları, taraflarca kabul edilmistir. Bu hususta yapılan görüsmelerin devam ettigi sırada Rusya’da meydana gelen 1917 ihtilali sonrasında, Ermeni komutan Murat Pasa, Dersimliler ile bir ittifak yapmak istemisse de, Aliser’in bu hususta çekingen davranması üzerine anlasmaya varılamamıstır120 .
DİPNOTLAR;
91 Malmisanij; Kürt Teavün ve Terakki Cemiyeti ve Gazetesi, stanbul, 1999, s.22-23;C.Celili; a.g.e., s.61.
92 N.Kutlay; a.g.e., s.218.
93 E.Ulubelen; a.g.e., s.76-77. Bu belgenin yazıldıgı tarihten kısa bir süre sonra Arnavutluk’ta çıkan huzursuzluklar ve Balkan Savası ile Arnavutluk ve Dogu Trakya
dısındaki Balkan topraklarının elden çıkması, İngiltere ve diger emperyalist devletlerin politikalarının ne denli etkili oldugu açısından dikkate degerdi.
Bu hususla ilgili olarak su eser bakılabilir. Tahsin Uzer; Makedonya Eskıyalık Tarihi ve Son Osmanlı Yönetimi, Ankara, 1987.
94 E.Ulubelen; a.g.e., s.113.
95 C.Celili; a.g.e., s.137. Kamil Bey Aynı zamanda Ruslar ile de yakın iliski içinde bulunmaktaydı. Daha sonraki dönemlerde de bu kisinin İngilizler ile iliskisi devam
etmistir. M.Çetin; a.g.e., s.112; N.Kutlay; a.g.e., s.184.
96 E.Ulubelen; a.g.e., s.162.
97 A.H. Çay a.g.e., s.370.
98 C.Celili; a.g.e., s.91. I. Dünya Savası sırasında İstanbul’da birçok Kürt ileri gelenleri arasında belirgin olarak İngiliz taraftarı çizgi olusmaya baslamıstır.
C.Celili; a.g.e., s.61.
99 N.Kutlay; a.g.e., s.279.
100 M.Çetin; a.g.e., s.112; N.Kutlay; a.g.e., s.184.
101 Fahir Armaoglu; 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi (1914-1980), I.Cilt, Ankara, 1994, s.126. Sykes-Picot Antlasması için bkz. Paul C. Helmreich; Sevr Entrikaları,
Büyük Güçler, Masalar, Gizli Anlasmalar ve Türkiye’nin taksimi, Çev.: Serif Erol, Sabah Kitapları, İstanbul, 1996, s.4
Kaynak: http://www.npr.org/templates/story/story.php?storyId=3860950
102 M.Risvanoglu; a.g.e., s.217-218.
103 M.Çetin; a.g.e., s.59.
104 G. Sasuni; a.g.e, s.107.
105 G. Sasuni; a.g.e, s.161-165.
106 Malmisanij; Kürt Milliyetçiligi ve Dr.Abdullah Cevdet, Jina Nû Yayınları, Uppsala, 1986, s.15; C.Celili; a.g.e., s.30, 45; N.Kutlay; a.g.e., s.57-58;
M.Çetin; a.g.e., s.96.
107 N.Kutlay; a.g.e., s.265.
108 C.Celili; a.g.e., s.50-52.
109 N.Kutlay; a.g.e., s.268.
110 Bedirhan Bey’in çocuklarının Ermeniler ile bu sekilde yakın iliskiler kurmalarına ragmen, bunların çocukluktan itibaren egitimleri ile ilgilenen ve hocaları olarak gördükleri Kürt kökenli sair Hacı Kadir Koyi bir dörtlügünde söyle demektedir: “Cizre ve Botan, yani Kürtlerin yurdunu Yapacaklar Ermenistan, yüz kere yazık.
Hiç gayret kalmadı, yüz kere Kurana ahd olsun Hele kurulsun Ermenistan Kürtlerden tek kisi kalmaz.” N.Kutlay; a.g.e., s.264.
111 M.Çetin; a.g.e., s.104-105.
112 Malmisanij; Kürt Milliyetçiligi ve Dr.Abdullah Cevdet, Jina Nû Yayınları, Uppsala, 1986, s.20-24.
113 Malmisanij; Kürt Teavün ve Terakki Cemiyeti ve Gazetesi, stanbul, 1999, s.40; E.Kurubas; a.g.e., s.25-26.
114 G. Sasuni; a.g.e, s.232.
115 Malmisanij; Kürt Teavün ve Terakki Cemiyeti ve Gazetesi, s.38, 40
116 Malmisanij; Kürt Milliyetçiligi ve Dr.Abdullah Cevdet, s.61; G. Sasuni; a.g.e, s.232-233.
117 G. Sasuni; a.g.e, s.234-235.
118 Mustafa Akyol; Kürt Sorununu Yeniden Düsünmek Yanlış Giden Neydi? Bundan Sonra Nereye?, İstanbul, 2006, s.63.
119 G. Sasuni; a.g.e, s.240.
120 E.Kurubas; a.g.e., s.31-32.
BU YAZI DİZİSİ
7 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR
****
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder