28 Temmuz 2017 Cuma

İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI SONRASI ÇOK PARTİLİ YAŞAMA GEÇİŞTEKİ DIŞ ETKENLER BÖLÜM 7

 İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI SONRASI ÇOK PARTİLİ YAŞAMA GEÇİŞTEKİ DIŞ ETKENLER BÖLÜM 7



3.TÜRKİYEDE ÇOK PARTİLİ HAYATA GEÇİŞ 


3.1. MUHALEFET PARTİLERİNİN KURULUŞU 

3.1.1 İlk Muhalif Parti Milli Kalkınma Partisi 


Uluslararası siyasal koşulların değişmesiyle Tek parti yönetimi gerek TBMM’nde, gerek basında, baskıcı yöntem yerine, daha hoşgörülü bir tutum içine 
girmesi son olarak “Milli Şef” İsmet İnönü’nün 19 Mayıs söylevi, 18 Temmuz 1945 günü Milli Kalkınma Partisi (MKP) adıyla yeni bir partinin kurulmasına yol açmıştır. 
MKP Cumhuriyet tarihinde TCF ve SCF’dan sonra kurulan üçüncü muhalefet partisidir189. 

Tek Parti Yönetimine karşı ortaya çıkan muhalefet ortamında Nuri Demirağ, MKP’ yi kurmak için 7 Temmuz 1945 günü İçişleri Bakanlığı’na başvurmuş, Parti’nin 
kuruluşuna 18 Temmuz 1945’te izin verilmiştir 190. 

Parti, Devletçiliğe karşı çıkmakta Sovyet yanlısı bulduğu CHP’ni eleştirmekte dış siyasada “İslam Birliği Şark Federasyonu”nu gerçekleştirmek istemekte ve ayrıca dünya Müslüman ülkelerin öğrencileri için, merkezi İstanbul’da olan “Teknik ve Ahlak Üniversitesi” açmayı düşünmekte, seçimlerin tek dereceli yapılmasını, Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesini savunmaktadır191. 

MKP bu görüşlerini kamuoyuna ulaştırmak için, basında etkin olan yazarlara bir “kuzu ziyafeti” vermiş, bu nedenle basında “Kuzu partisi” olarak adlandırılmıştı192. 

MKP savunduğu görüşlerle, hem CHP’nin, hem de kurulmakta olan Savaş Sonrası Dünya Düzeninin temel ilkelerine ters düşmektedir. Kurulan yeni Parti’nin iç ve dış güçler karşısında uyumlu bir muhalefet sergileyemeyeceği ortadadır. O halde değişen iç ve dış koşullara uygun yeni bir muhalif partinin yaratılması gerekmektedir193. 

Çok-partili demokrasiye geçiş yolundaki bu ilk adımları, baş döndürücü bir hızla, diğerleri takip etmiş ve birkaç ay içerisinde memleketin siyasi yüzü tamamen 
değişmiştir. Nihayet 5 Eylül 1945’te Başbakan Şükrü Saracoğlu, verdiği siyasi tarihimiz için çok önemli bir beyanatta, Milli Kalkınma Partisi’nin kurulmasına izin verildiğini ve tek dereceli seçim, üniversite muhtariyeti, antidemokratik kanunlar gibi konulardaki taleplere hükümetin prensip olarak karşı çıkmayabileceğini söylemiştir. Başbakan Şükrü Saracoğlu’nun bu beyanatından sonra siyasi rejim değişikliği kamuoyuna artık iyice mal olmuştur. 194. 

3.1.2 Demokrat Partinin Kuruluşu 


Bayar, Menderes, Köprülü ve Koraltan’ın dörtlü takrirle CHP içinde başlayan muhalefet mücadeleleri195, Demokrat Parti’nin kuruluşu ile yakın tarihimizde yepyeni bir dönemin başlangıcı olmuştur196. 

Resmi başvuruyu, 7 Ocak 1946 tarihinde, arkadaşlarının adına Refik Koraltan tarafından İçişleri Bakanlığına partinin kuruluşuna dair dilekçenin ve tüzüğün 
verilmesiyle gerçekleştirmiştir 197. 

İnönü’nün muhalefet partisine izin vermesi ve Celal Bayar’ın da bu partinin lideri olmasını teşvik etmesi değişik yorumlara neden olmuştur. Öncelikle, İnönü ve 
çevresindekiler Demokrat Parti (DP) ve Celal Bayar’ın, 1930 yılının Serbest Cumhuriyet Fırkası ve Fethi Okyar’ın veya Dünya Savaşı dönemi Müstakil Grubun işlevini göreceğini ummaktadırlar. Demokrat Parti’nin halkın çoğunluğunun desteğini alacağı ve iktidara geleceği tahmin edilmemektedir. Onlara göre Halk Partisi’ni parlamentoda dengeleyecek, kontrol edecek ve uyaracak bir rakip lazımdır. Halkın büyük çoğunluğunun Halk Partisi’ni destekleyeceklerinden kuşkuları yoktur. Çünkü bu parti Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranların, ülkeyi yokluktan kurtaranların kurduğu bir partidir198. 

Demokrat Parti’nin kuruluşunun daha ilk günlerinde CHP tutum ve davranışlarıyla muhalefetin varlığının kendi rızasına bağlı olduğunu, istediği zaman çok-partili rejime “paydos” diyerek tekrar tek-partili rejime dönebileceğini hissettirmektedir. DP liderleri de bunun farkındaydılar. Nitekim Bayar yıllar sonra bu konudaki kanaatini şöyle ifade ederek: “İki jandarma eri gönderebilirler ve partiyi kapatabilirlerdi ve memlekette hiçbir şey olmazdı” demektedir199 

Kuruluşundan iki ay sonra Demokrat Parti, o zaman mevcut altmış üç ilden ancak on altısının il merkeziyle, otuz altı ilçe merkezinde ve sayısı belirsiz köyde 
şubeler açmıştır. Bu yavaş bir gelişmedir, çünkü birçoğu için 1930’daki Fethi Bey’in Serbest Fırkası gibi yeni partinin de, gerçek bir muhalefeti temsil etmediği kanaati taşımaktadırlar 200. 

DP’nin resmen kurulmasından sonra, partinin genel merkezinde bir basın toplantısı yapılmıştır. Celal Bayar, gazetecilere, partinin kurulmuş ve faaliyete geçmiş olduğunu söyledikten sonra şunları eklemiştir: Biz demokrat Partiyi şimdiye kadar CHP’nin karşısında kurulmuş olan partilerden farklı olarak, aşağıdan yukarıya doğru kurmak istiyoruz. Niyet ve gayemiz, tamamıyla halka dayanmak, bütün kudret ve kuvvetimizi halk sevgisinden almaktır. Prensiplerimizde anayasa arasında hiçbir ahenksizlik yoktur. Anayasanın bütün hükümlerine inanmışızdır. Anayasa, Kemalizmin tam bir ifadesi, onun kemale gelinmiş halidir. Anayasamızda geniş bir demokrasi ruhu vardır” demiştir. Bir gazeteci, Bayar’a “Partiniz sağ mıdır, sol mudur?” sorusunu yöneltmiş, Bayar, bu soruya “Demokrattır. Programımızı inceleyiniz. Yerimizi orada bulacaksınız” diye cevap vermiştir201. Demokrat Parti isminin Amerikan modelinden etkilenerek ortaya çıktığı söylenebilir.. Bayar bu konuda “Bunda Amerikan modeli rol 
oynamadı değil, Orada da bir Cumhuriyetçi Parti, bir de Demokrat Parti yok muydu?” demektedir202. 

Asım Us, hatıralarında, Menderes’in bu sözünü DP ve CHP arasındaki farklı yanları ortaya koyarak şöyle açıklamaktadır: “DP tarafından neşredilen programı ile CHP programı arasında bir mukayese yapılınca bazı farklar göze çarpıyor. Bu farkı izah eden Adnan Menderes ‘Demokrat Parti, Halk Partisinden bazı konularda biraz sağda, biraz soldadır.’ demiştir. Biraz sol için örnek işçi meselesidir. DP programı işçi sendikalarını kabul etmiştir. Bu, sınıf mücadelesine yol açabilecek bir gidiş sayılabilir. Halbuki, toprak kanunun Meclisteki müzakereleri sırasında DP’li Adnan Menderes ile Refik Koraltan, toprak işçilerinin toprak sahibi yapılması fikrine karşı, sermayenin himayesini üstün tutmuşlardır. DP’nin programında toprağa dair olan fıkrada, yine Toprak Kanununun uygulanmasına karşı DP tarafından vaziyet alınacağını göstermektedir. Bu da DP’nin CHP’ye nispetle iki parmak sağda olduğu bir mesele denmektir203. 

Demokrat Partinin kuruluşunun ilk aylarında Halkçılarla Demokratlar arasındaki ilişkiler dostçadır. Demokratlara göre, Halkçıların uygun bir tavır takınmalarının sebebi Demokrat Partinin doğu bölgelerinde, sınır illerinde ve köylerde şube açmayacağı, faaliyetlerini, yeni fikirleri kabul edebilecek kadar siyasi bakımdan 
gelişmiş birkaç ilde oluşturacağı düşüncesine bağlıdır. Demokrat Parti birer birer üye kaydederek, daha kırk elli yıl iktidara geçmeye çalışmayacak ve böylece demokratik bir süs olmaktan ileri gitmeyecektir. Gerçekten de yirmi üç yıldır iktidara alışmış, memlekete kök salmış bulunan Halk Partisi, muhalefet partisinin, karşısında kolay kolay tutunamayacağını sanmaktadır 204. 

Demokrat Parti büyüdükçe Halkçıların dost tavırları da değişmiştir. Nispeten durgun geçen ilk üç aydan sonra Demokrat Parti birdenbire yayılmaya başlamıştır. Halk yeni kurulan partinin, gerçek bir muhalefet partisi olduğuna yavaş yavaş inanmaktadır. 1946 baharında Demokrat Parti ülkedeki bütün muhalefeti kendi tarafına çekmiştir. Kasaba ve köylerde vatandaşlar bir araya gelip, Demokrat Parti’nin birer şubesini açıyor, sonra merkezle temasa geçiyorlardı. Demokrat Parti’nin henüz parti olarak kabul edilmiş bir programı olmadığı, görüşleri henüz açıkça ifade edilmiş bile bulunmadığı dikkate alınmıyordu; partinin hükümete muhalif oluşu yetiyordu. 

Böylesine büyümekte olan Demokrat Parti’nin kısa zamanda Halk Partisine meydan okuyabileceği, 1947 başlarında yapılması tasarlanan seçimlerde iktidarı bile alabileceği artık Halk Partililerce de kabul edilir gibi gözüküyordu 205. 

3 BÖLÜM DİPNOTLARI;

189 Tunaya, a.g.e.,s.683. 
190 Ferroz Ahmad, Demokrasi Sürecinde Türkiye 1945-1980, İstanbul: Hill yayınları, 1994, s.14 
191 Firizun Husrev Tökin, Türk Tarihinde Siyasi Partiler ve Siyasi Düşüncenin Gelişmesi, İstanbul: Elif Yayınları, 1965,s.78.
192 Toker, a.g.e., s.70. 
193 Ekinci, a.g.e., s. 300 
194 Oğuz Ünal, a.g.e., s.208-209. 
195 Cem Eroğlu, Demokrat Parti Tarihi ve İdeolojisi, 2. Basım Ankara: İmge Kitabevi, 1990 ,s.11. 
196 Karpat , a.g.e., s.63. 
197 Süleyman İnan, Muhalefet Yıllarında Adnan Menderes, İstanbul, s.179. 
198 Mustafa Çufalı, a.g.e., s. 67. 
199 Ünal, a.g.e., s.212-213. 
200 Karpat, a.g.e., s.135. 
201 İnan, a.g.e., s.179-180. 
202 Toker, a.g.e., s.80. 
203 Asım Us, 1930-1950 Atatürk, İnönü, İkinci Dünya Harbi ve Demokrasi Rejimine Giriş Devri Hatıraları, İstanbul: Vakit Matbaası, 1966, s.668 
204 Karpat, a.g.e., s.135. 
205 Karpat, a.g.e., s.135-136. 

8 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder