28 Temmuz 2017 Cuma

İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI SONRASI ÇOK PARTİLİ YAŞAMA GEÇİŞTEKİ DIŞ ETKENLER BÖLÜM 1



İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI SONRASI ÇOK PARTİLİ YAŞAMA GEÇİŞTEKİ DIŞ ETKENLER BÖLÜM 1



Yüksek Lisans Tezi 
MÜCAHİT KARLI 
İstanbul, 2008 
T.C. KADİR HAS ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI İLİŞKİLER VE KÜRESELLEŞME BÖLÜMÜ 
İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI SONRASI TÜRKİYE’DE ÇOK PARTİLİ YAŞAMA GEÇİŞDEKİ DIŞ ETKENLER 
Yüksek Lisans Tezi 
MÜCAHİT KARLI 
Danışman: DOC. DR. LEVENT ÜRER 
İstanbul, 2008 


İÇİNDEKİLER                                                    Sayfa No. 

KISALTMALAR……………………………………………………………………IV 
ÖZET…………………………………………………………………………………...V 
ABSTRACT…........................................................VI 
GİRİŞ…………………………………………………………………………………...1 

BİRİNCİ BÖLÜM 


TÜRKİYEDE DEMOKRASİNİN GELİŞİM SÜRECİ 

1.1 OSMANLI DÖNEMİ DEMOKRATİKLEŞME ADIMLARI…………….….....3 
1.1.1 I. Meşrutiyet……..…………………………………………………….…..4 
1.1.2 II. Meşrutiyet………………………………………………………..…..…6 
1.1.2.1 II. Meşrutiyetle Birlikte Çok Partili Yaşam Denemeleri………...7 
1.1.2.2 İttihat ve Terakki………………………………………….……..8 
1.2 OSMANLI SONRASI YENİ TÜRK DEVLETİ……………………………..…10 
1.2.1 1921 ANAYASASI………………………………………….............…11 
1.3 SALTANATIN KALDIRILMASI VE CUMHURİYET……………………….12 
1.3.1 Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurulması…………………………………...14 
1.3.2 Halifeliğin Kaldırılması………………………………………………...15 
1.3.3 1924 Anayasası…………………………………………………………17 
1.3.4 Halk Fırkası…………………………………………………………….18 
1.3.5 Devrimlere Karşı Tepkiler……………………………………………...19 
1.4 CUMHURİYET SONRASI ÇOK PARTİLİ DENEMELER………………….20 
1.4.1 Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası……………………………………...20 
1.4.2 Serbest Cumhuriyet Fırkası……………………………………………..22 
1.5 TEK PARTİ REJİMİMNİN YERLEŞMESİNDEKİ DIŞ ETKENLER ……..23 


İKİNCİ BÖLÜM 


II. DÜNYA SAVAŞI SONRASI YENİ DÜNYA DÜZENİ VE TÜRKİYE 

2.1. ULUSLARARASI ORTAMVE TÜRKİYE…….……………………………….28 
2.2. TÜRKİYE ÜZERİNDE SOVYET TEHTİDİ……………………………...…...30 
2.2.1. 1925 Tarihli Dostluk ve Saldırmazlık Anlaşmasının Tek Yanlı Feshi…30 
2.2.2. Sovyetlerin Türkiye’den, Toprak ve Üs Talebi………………………...31 
2.2.3. Sovyet İstekleri Karşısında ABD’nin Türkiye’ye Yaklaşımı…………..34 
2.3. SAN FRANSİSCO KONFERANSI………………………………………..……35 
2.3.1. Tek Parti Yönetiminde Liberalleşme Eğilimi…………………………..36 
2.3.2. İnönü’nün Demokrasi Sözü…………………………………………….37 
2.4. POTSDAM KONFERANSI……………………………………………………...37 
2.4.1. Potsdam Konferansında Boğazlar Sorunu……………………………...37 
2.4.2. Sovyetlerin Türkiye Üzerinde Yeni Girişimleri………………………..39 
2.5. TÜRKİYE’DE ÇOK PARTİLİ HAYATA GEÇME ÇABALARI……………42 
2.6. SAVAŞI SONRASI MUHALEFETİN BELİRGİNLEŞMESİNE YOL AÇAN SEBEPLER………………43 
2.6.1. Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu………………………………………45 
2.6.2. Bütçe Kanunu Görüşmeleri…………………………………………….47 
2.6.3. 4'lü Takrir………………………………………………………………49 
2.6.4. Birleşmiş Milletler Anayasasının Mecliste Onaylanması……………...50 
2.7. CHP’DE OLUŞAN MUHALEFETİN PARTİDEN İHRACI………………..52 


TÜRKİYEDE ÇOK PARTİLİ HAYATA GEÇİŞ 



3.1. MUHALEFET PARTİLERİNİN KURULUŞU………………………………..55 
3.1.1. İlk Muhalif Parti Milli Kalkınma Partisi……………………………….55 
3.1.2. Demokrat Partinin Kuruluşu……………………………………………56 
3.2. DEMOKRATİKLEŞME SÜRECİNDE CHP NİN UYGULAMALAR………59 
3.2.1. Milli Şefliğin Kaldırılması……………………………………………..59 
3.2.2. CHP’nin Liberalleşme Atağı…………………………………………...60 
3.3. 1946 SEÇİMLERİ VE RECEP PEKER HÜKÜMETİ………………………...62 
3.3.1. 1946 Seçimleri Öncesi Siyasal Durum…………………………………64 
3.3.2. 21 Temmuz Seçimleri…………………………………………………..66 
3.3.3. Seçim Sonrası Yaşanan Gelişmeler…………………………………….68 
3.3.4. Recep Peker Hükümeti ve 7 Eylül Kararları…………………………...68 
3.3.5. 12 Temmuz beyannamesi………………………………………………71 
3.3.6. Peker Hükümetinin Düşürülmesi………………………………………73 

3.4. TÜRKİYE-ABD YAKINLAŞMASI…………………………………………….75 

3.4.1. Amerikan Gemilerinin İstanbul Ziyareti…..…...………………………76 
3.4.2.Truman Doktrini………………………………………………………...78 
3.4.2.1. Türkiye Açısından Nedenler…………………………………...80 
3.4.2.2. Truman Doktrininin Türkiye Açısından Sonuçları…………….82 
3.4.3. Marshall Planı...………………………………………………………..84 
3.4.3.1. Marshall Planı ve Türkiye……………………………………...86 
3.4.3.2. Marshall Planının Türkiye’de Yorumlanması………………….88 
SONUÇ…………………………………………………………………………………………90 



KISALTMALAR 

ABD Amerika Birleşik Devletleri 
age. Adı geçen eser 
A.Ü. Ankara Üniversitesi 
bk Bakınız 
böl Bölüm 
bs Baskı, basım 
C Cilt 
CEEC Avrupa Ekonomik İşbirliği Komitesi 
CHF Cumhuriyet Halk Fırkası 
CHP Cumhuriyet Halk Partisi 
Çev. Çeviren 
DP Demokrat Parti 
IMF International Monetary Fund (Uluslar arası Para Fonu) 
MKP Milli Kalkınma Partisi 
OECD Avrupa İktisadi İşbirliği Teşkilatı’nın 
TBMM Türkiye Büyük Millet Meclisi 
TC Türkiye Cumhuriyeti 
TCF Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası 
T.T.K.B Türk Tarih Kurumu Basımevi 
s Sayfa 
SCF Serbest Cumhuriyet Fırkası 
SSCB Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği 


GENEL BİLGİLER 


İsim ve Soyadı : Mücahit KARLI 
Anabilim Dalı : Sosyal Bilimler Enstitüsü Programı 
: Uluslar arası İlişkiler ve Küreselleşme Tez Danışmanı 
: Doc. Dr. Levent ÜRER Tez Türü ve Tarihi : Yüksek Lisans - Ocak 2008 
  Anahtar Kelimeler : Çok Partili Yaşam, Demokrasi 

ÖZET 



İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI SONRASI ÇOK PARTİLİ YAŞAMA GEÇİŞTEKİ DIŞ ETKENLER BÖLÜM 1




Osmanlı Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk dönemlerinde çok partili yaşamdenemeleri görülmekle beraber, gerçek manada çok partili yaşama 
İkinci Dünya Savaşı sonrası geçilmiştir. Çalışmamızda, uluslararası ortamın değişmesi ve Sovyetlerin Türkiye üzerinde oluşturduğu baskının, Tek Parti yönetiminin bu kararı almasında büyük bir etken olduğu, üzerinde durulmuştur. Çalışmamız bir dönem incelemesi olmakla birlikte, zaman dizinsel bir yaklaşım temel alınmıştır. Osmanlı ile başlayan ve Cumhuriyet’in ilk dönemiyle devam eden çok partili yaşam denemeleri, iktidarda bulunan parti otoritesi tarafından, muhalefet partilerinin ortadan kaldırılmasıyla, iktidarı elinde tutma eğilimleri görülmüştür. İkinci Dünya savaşı sonrası iktidar, demokratikleşme yönünde adımlar atmış, Cumhuriyet Halk Partisi çok partili yaşama geçişin önünü açmakla birlikte, karşısında kurulacak partinin, iktidarınıdevam ettirme adına, kendi içerisinden oluşması yolunu seçmiştir. Nihayetinde, Sovyet baskısıyla bunalan tek parti iktidarının, Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere’nin desteğini arkasına almak adına, demokratikleşme yolunu seçmiş olduğu sonucuna varılmıştır. 

GİRİŞ 

İkinci Dünya Savaşının sonuçlanmasıyla birlikte, dünyada yeni bir dönem başlamıştır. Savaşın Müttefiklerin lehine sonuçlanmasıyla birlikte dünyada güç 
dengeleri değişmiş, savaş öncesi popüler olan Faşizm ve Nasyonal sosyalizm gibi totaliter rejimler yenilgiye uğramıştır. Aynı zamanda savaş öncesi düzenin 
güçlü devletlerinden olan İngiltere ve Fransa, savaştan yorgun ayrılmış, savaş sonrası dünya düzeninin arka planında yer almak durumunda kalmışlardır. 

Dünyada güç dengesi değişmiş, ABD ve SSCB ön plana çıkan iki süper güç haline gelmiştir. Sovyetler Birliği’nin savaştan galip ayrılması, Türkiye’yi yakından 
ilgilendirmekte, özellikle 1925 yılında imzalanan Türk-Sovyet Dostluk ve Barış anlaşmasının Sovyetler tarafından tek taraflı feshiyle birlikte, beraberinde gelen 
Sovyet baskıları Türkiye üzerinde oldukça yoğun hissedilmektedir. 

 Bu olayların yaşandığı dönem içerisinde Türkiye’de iktidar sahibi olan Tek Partili yönetimin, çok partili demokratik bir düzene geçmiş olması dikkat çekicidir. 
Uluslararası ortamın değişmesi ve Türkiye üzerinde bir dış baskının oluşması, Tek Parti yönetiminin bu kararı almasında büyük bir etken olabileceği, göz önünde bulundurulması gereken bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. 

Çalışmamızın ilk bölümünde, Osmanlı devletinde ve Cumhuriyet Türkiye’sinde nasıl bir demokrasi olduğunu ve bunun ortaya çıkaran şartların neler olduğunu 
belirterek, Osmanlı Devleti klasik yönetim yapısının zamanla demokratik yönden nasıl bir gelişme kaydettiğini belirttik. Sened-i ittifakla başlayan ve Tanzimatla 
devam eden bu gelişme evresinin, anayasalı bir yönetime geçme anlamı taşıyan meşrutiyet devriyle, 

II. Meşrutiyetten sonra Osmanlı devletinde yaşanan çok partili siyasal deneyimi ve yönetimini ele geçiren İttihat ve Terakki Fırkası’nı İnceledik. Bununla beraber, Cumhuriyetle birlikte yaşanan sistemsel değişim adına gelişen sancılı dönemle birlikte, demokratik bir yönetim anlayışına geçilmesi gerekirken, devrimi ideolojikleştirme adına uluslararası ortamda gözde olan Faşizm ve Nasyonal Sosyalizm’den etkilenerek biranda tek parti otoritesine geçişin ve parti ile devletin iç içe olduğu dönemin üzerinde durduk. İkinci bölümünde, İkinci Dünya Savaşı sonrası Sovyet tehdidiyle karşı karşıya kalan Türk Tek Parti Yönetiminin, bu sorunla başa çıkma arayışları, bu arayış içerisinde çözüm olarak görülen ABD ve İngiltere’nin yanında yer alma politikasına yönelik çabaları ve demokrasi cephesinin, demokrasiden uzak totaliter özellikler taşıyan rejimlere göstermiş oldukları karşı tutum ve tavırlardan dolayı, Tek Parti Yönetiminin demokrasi’ye geçiş kararı almasında önemli bir etken olabileceği, üzerinde durulmuştur. Bununla beraber uluslar arası ortamdan etkilenerek CHP içerisinde oluşmaya başlayan muhalefet hareketi ve CHP’nin, kendi içerisinde oluşan muhalefeti, demokratikleşme adımları ve yapılan devrimlerin devamlılığı adına, bilinçli bir şekilde CHP’den uzaklaştırılarak, parti kurmalarının sağlandığı durum incelenmiştir. 

Üçüncü bölümde ise, Türkiye’nin tek partiden çok partiye geçişi ile birlikte kurulan siyasi partilerle birlikte, 1946 seçimi ve sonrasında CHP ve DP arasında 
yaşanan sancılı dönemi, bu dönem içerisinde CHP’nin demokratikleşme adına atmış olduğu adımlarla birlikte, totaliter görünüm sergileyen milli Şefliğin 
kaldırılması incelenmiştir. 1946 seçimleri sonrası kurulan Recep Peker Hükümeti ve ABD ile yakınlaşma adına, liberalleşme adımları olarak anılan 7 Eylül 
kararlarının alınması, ayrıca ABD ile Sovyetler Birliği arasındaki çıkar çatışmaları sonucu, Türkiye- ABD yakınlaşmasının, Türk demokrasisi üzerine etkileri 
üzerinde durulmuştur. 


BİRİNCİ BÖLÜM 



1.TÜRKİYE’ DE DEMOKRASİNİN GELİŞİM SÜRECİ 


1.1 OSMANLI DÖNEMİ DEMOKRATİKLEŞME ADIMLARI;


Türkiye tarihine bakıldığında; demokratikleşme sürecinin Osmanlı Devleti’nde Sened-i İttifak’la (1808)1 başlayan, Tanzimat Fermanı’yla (1839)2 hız kazanan ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından itibaren de hala devam etmekte olan bir süreç olduğu görülür.3 

Tanzimat’ın başlangıcı, ikinci Mısır bunalımını çözme girişimleriyle aynı zamana denk gelmişti. Osmanlı Devleti’nin durumunun çok kötüleştiği bir sırada, 3 
Kasım 1839’da önde gelen reformcu ve Hariciye Nazırı Reşit Paşa tarafından yazılan ama yeni padişah adına ilan edilen bir hatt-ı hümayun, saray kapılarının 
dışında Osmanlı devlet ileri gelenleri ve yabancı diplomatlardan oluşan bir topluluğa okunmuştur. Osmanlı hükümetinin amacını ifade etmekte olan bu hatt-ı hümayun gerçekte dört temel reformu vaat etmektedir. Padişahın tebaası nın can, namus ve malının güvence altına alınması, iltizam sisteminin yerini alacak muntazam bir vergilendirme sistemi, zorunlu askerlik sistemi, hangi dinden olursa olsun bütün tebaa için yasa önünde eşitlik4. 

Osmanlının içinde bulunduğu düzenin batının etkisiyle çözülmesi, bu çözülüşün toplumun iktisadi yapısında yarattığı bunalım, merkezi iktidarın zayıflamasına neden olan gelişimleri beraberinde getirirken, batıdaki bağımsızlık, eşitlik, milliyetçilik gibi fikirlerin Osmanlı İmparatorluğu’ndaki çeşitli azınlıklar 
arasında benimsenmesi, bu grupların devlete karşı yer yer ayaklanma girişimlerine yol açmıştır.5 Batının ve Osmanlı egemen güçlerinin, ekonomik çıkarlarına dayalı istemlerine karşılık, doğunun geriliği sorununa çözüm arayan Osmanlı küçük bürokrat aydını, Fransız devriminin Avrupa’ya getirdiği özgürlük, eşitlik gibi ideolojileri batı üstünlüğünün ana etmeni olarak görmüştür. Başka bir deyimle, batının Osmanlı İmparatorluğu karşısındaki üstünlüğü, Osmanlı aydınlarınca maddi yapı farklılığında değil, ayrı bir gelişme aşamasının ideolojik ifadesinde aranmıştır. Ve bunun sonucu imparatorluğu kurtaracak yolun eşitlik ve özgürlük yolu olduğu kabul edilmiştir 6. 

1856 Islahat Fermanı ise tam anlamıyla batının siyasal baskısı sonucunda Hıristiyan azınlığın haklarını korumak için hazırlanmıştır. Osmanlı devletinde daha önce çıkmış fermanlardan ve bu fermanlarla Müslüman tebaaya tanınmış tüm hakların Müslüman olmayan toplumlara da tanınması esasını getirmiştir. Her dinin serbestçe uygulanabilmesi, yabancılararası çıkacak uyuşmazlıklara kendi kuruluş ve din adamlarının bakması, her toplumun kendi okulunu açmaya yetkili olacağı kabul edilmiştir7.Demokratikleşme sürecinin aslına bakılırsa, bunun Batılılaşma hareketlerine paralel olarak gelişmekte olduğu görülür, yani parlamenter sistem demokratikleşmenin bir gereği olarak değil, batıda olduğu için istenmiştir 8. 

1.1.1. I. Meşrutiyet 


Tanzimat ve Islahat Fermanları İmparatorluğun kurtuluşunda başarılı olamamıştır. Çünkü bunların da dayandığı bir taban ve kadrolar olmadığı gibi yaptırım gücü de yoktur. Ayrıca gerek İslam, gerekse Hıristiyan halk tepki göstermiştir. Bütün eleştirilere rağmen Tanzimat döneminin, İmparatorluğun kurtarılması için yeni esaslar benimseyen, İslami devlet esasları yerine, batıda demokratik mücadelelerden geçerek kurulmuş olan meşruti sistemi amaçlayan, bir neslin yetişmesini hazırlaması da yadsınamaz. İşte bu ortamda, Osmanlı İmparatorluğunun kurtuluşunu meşruti sistemde gören “Genç Osmanlılar” cemiyeti 1865 de kurulmuştur9. 

Genç Osmanlılara göre getirilen yasalar rejiminin kuru bir vaat olarak kalması, bir kurumsal sorundur. Ancak halkı temsil eden bir meclis bu yeni düzenin uygulamaya geçmesini sağlayabilir. Bundan dolayı Yeni Osmanlılar yazılı bir anayasanın kabul edilmesini ve parlamentonun kurulmasını istiyorlardı 10. 

Onlar için sorunların asıl kaynağı özgürlüklerin yokluğu olup, bunları sağlayacak anayasal bir idarenin kurulması tek çözüm yoludur. Bununla birlikte, padişahı muhafaza etmek istemelerinden ve padişahlı bir meşrutiyet düzenine taraftar olduklarından egemenliğin kaynağını değiştirmek gibi bir amaç içinde bulunmadıkları da dikkat çekicidir11. 

Genç Osmanlılar’ın çabaları sonucu 1876 da “ Kanuni Esasi” ilan edilerek meşruti sistem kurulmuştur. Kanuni Esasi ulusal bir ihtilal sonucu ilan edilmemiş 
olmakla beraber tüm halkın siyasi hakları yönünden eşitliği, devlet yönetimine katılması ve denetlemesi, parlamenter bir sisteme dayandırılmak istenmektedir12. 

Gerçekten padişahın etkisinin son derece fazla olduğu 1876 Anayasası’nı halkçı rejim yönünde ciddi bir adım olarak kabul etmenin güç olduğu görülmektedir. Bu gelişim içinde yalnızca Meclis’in seçim yoluyla oluşmuş olması, Anayasa’nın halkçı rejimin temelini oluşturan genel oy yönünde olumlu bir adım atmış olduğu şeklinde değerlendirilebilir13. 

Fakat devletin monarşik ve teokratik niteliği değiştirilmiyordu. Hatta Saltanat’ın Osmanlı Hanedanı’na ait olduğu, Padişah’ın kutsal ve sorumsuz bulunduğu 
Kanuni Esasi’de yer alıyordu. Sağlam bir toplumsal temeli olmayan ve siyasal parti ve güçlü kadrolara dayanmayan 1. meşrutiyet dönemi, 1877–1878 Osmanlı-Rus savaşının yarattığı ortamdan yararlanan 2. Abdülhamit’in Kanun-i Esasiyi uygulamaktan vazgeçmesi ile son bulmuştur. Bu tarihten sonra 30 yıl süren Abdülhamit’in “istibdat” rejimi kurulmuştur. Abdülhamit, “Osmanlıcılık” yerine “İslamcılık” politikasını devletin iç ve dış politikasında ideoloji haline getirmiştir14. 

1.1.2 II. Meşrutiyet 


20. yüzyıla gelindiğinde Osmanlı İmparatorluğu bir yandan dıştan ve içten parçalanırken, diğer yandan ekonomik ve mali yönden de batının denetimi altına girmiştir. Bunun sonucu olarak, ulusal servet hızla dışarı akmakta, halk yoksullaşmaktadır. Abdülhamit’in istibdat rejimi dolayısıyla, yenileşme çabaları ve halkın demokratik gelişimi durmuştur. Baskı rejimi ve hafiye korkusu toplumun batı kültürü ve düşüncesinden yararlanmasını engellemektedir15. 

1889 Yılında İbrahim Temo İstanbul’da İttihat ve Terakki Cemiyeti’ni kurarak, Abdülhamit’e karşı gizli ve örgütlenmeyi başlatmıştır. Aynı yıl Ahmet Rıza Beyde 
Paris’te Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti’ni kurmuştur. Gerek yurt içinde, gerekse dışarıda bunun gibi cemiyetler kurulduğunu görmekteyiz. Tümüne birden Jön Türk “Genç Türk” hareketi denen bu hareket, 1876 Kanunu Esasi’sini yeniden yürürlüğe koyarak Meşruti rejimi getirmeyi amaçlamaktadır16. 

İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin 1908’e kadarki olgunlaşma döneminde, Jön Türkler çoğunluğu yurtdışında çeşitli örgütler ve yayın organları yoluyla bu oluşumu sağlamaya çalışmışlardır. En sonunda padişaha yollanan tehditler, birkaç subayın dağa çıkarak, yıldız ve Babıali üzerinde yaptıkları baskı ve yine birkaç öldürme olayı, asker ve sivil bürokrasinin gücünü Abdülhamit’in anlamasına yetmiş ve 1908 Jön Türk hareketi, Abdülhamit’in anayasal meşruti düzene boyun eğmesine neden olmuştur17. 

Meşrutiyet’in ilk yıllarında Selanik’te toplanan İttihat ve Terakki Cemiyeti içinde yer alan Mustafa Kemal’in, meşrutiyet düzeninin kurulmuş olmasının sorunları 
çözmeye yeterli olmadığı inancındadır. Bu girişimin yalnızca bir ihtilal olduğunu vurgulayarak, cemiyetin en kısa süre içinde parti haline dönüşmesini istemesi ve ordunun politikaya karıştırılmaması gibi düşünceleri, onun cemiyet içinde cumhuriyetçi olarak suçlanması ve isteklerinin red edilmesiyle sonuçlanmıştır18. 

İttihat ve Terakki 1908 Aralık başı yapılan seçimlerde parlamentoda çoğunluğu oluşturmuş, bir parti haline dönüşmemiş olsa da perde arkasından padişahı ve yürütmeyi tümüyle denetim altında bulundurmuştur. Öte yandan çok geçmeden dönem, Mustafa Kemal’in Meşruti düzenin varlığının sorunların çözümünde yeterli olmadığı tezini doğrulayan gelişmelere sahne olmuştur. Padişahın da desteklediği çevrelerin ayaklanması ( 31 Mart olayı) bunu ortaya koymuş, ordu ileri gelenlerinin bu durumda seferberlik ilan etmeleriyle bastırılan ayaklanma sonrasında Abdülhamit tahttan indirilirken, yerine 5. Mehmet Reşat padişah olmuştur. Ayaklanma sonrası yeni bir dönemin başlangıcı olurken, hukuksal alanda demokratik gelişimlere yöneldiği gözlemlenmekte dir19. 

1.1.2.1 

II. Meşrutiyetle Birlikte Çok Partili Yaşam Denemeleri II. Meşrutiyetin demokratik gelişim çizgisi içindeki önemli özelliklerinden biri ilk kez olarak açık ve özgür parti hayatını başlatması olmuştur20. II. Meşrutiyetin çok partili rejimi 5 yıllık bir süre içinde yani 1908 -1913 devresinde işlerlik kazanmıştır. Bu dönem içinde İttihat ve Terakki partisi egemen parti olarak siyasi hayatta faaliyette bulunmaktadır. Partinin tek güçlü rakibi olan Ahrar Fırkası’nın yanında, küçük partiler ve cemiyetlerin kurulduğunu görmekteyiz. 

Bunlar: 

Fedakaran-ı Millet Cemiyeti, Osmanlı Demokrat Fırkası, İslahat-ı Esasiye-i Osmaniye Fırkası, Ahali Fırkası, vb... gibi etkin bir muhalefet oluşturamamış örgütler olarak dönemin siyasal hayatında yer almışlardır21. Programları, amaç ve düşünleri farklı olmakla birlikte, tüm bu partilerin ortak 
bir özelliği vardır, o da partilerin hiç bir şekilde ekonomik ve sosyal temele dayanmamasıdır. Bu partiler toplumun içerisindeki ekonomik ve toplumsal baskılar sonucu değil, idareci sınıfın kendi aralarındaki mücadeleleri sonucu oluşmuştur. 

II. Meşrutiyetin en ilginç yönü Osmanlı tarihinde ilk defa düşünen bir toplum manzarası göstermesidir. Dönem içerisinde siyasal özgürlüklerin tanınması, kişi hak ve hürriyetlerinin anayasal belgelerde güvence altına alınmasının doğal bir sonucu olarak, göreli bir tartışma ortamının doğduğu görülmekte dir22. 

Bu tartışma ortamında, devletin birlik ve bütünlüğünü temine çalışan küçük birer devlet doktrini olarak alınabilecek İslamcılık, Osmanlıcılık, Batıcılık, Türkçülük 
gibi teorik görüşler şeklinde sıralanabilir23. 

1.1.2.2 İttihat ve Terakki 


31 Mart olayının ertesinde oluşturulan hukuki düzenlemelerle, İttihat ve Terakki Cemiyeti Mecliste çoğunluğu elinde bulundurmaktadır. 1913’e kadar cemiyet 
niteliğini sürdürmekte olan İttihat ve Terakki, parti statüsüne sahip olmamakla birlikte, perde arkasından yönetimi denetim altında bulundurmaya devam etmiştir. 

Oluşturulan hukuki düzenlemelerin doğal sonucu olarak oluşan ortamda, çeşitli görüş ve düşüncede partilerin kurulduğunu belirtmiştik. 1911 yılında bu partilerin gösterdikleri etkinleşmeden (özellikle Hürriyet ve İtilaf Fırkası) rahatsız olan İttihat ve Terakki Cemiyeti, Meşrutiyet yönetiminden sapmalar göstermeye başlamış ve Ocak 
1911’de Meclis’i dağıtmıştır. Yapılan yeni seçimlerle, kurulan Yeni Meclis’te çok büyük bir çoğunluk elde etmiş, Meclis’e ancak altı muhalif girmeyi başarabilmiştir. İttihat ve Terakki’nin elde ettiği bu başarıya karşı kurulan Halaskar Zabitan grubu ise, her ne kadar, İttihat ve Terakki’nin çoğunluğu oluşturduğu bu Meclis’i dağıtabilmiş ve yeni bir Meclis oluşturabilmişse de, bu çok uzun sürmemiş, dönemin dış olaylarının yarattığı çöküntü ortamını (Balkan Savaşı yenilgisi ve Trablusgarp Savaşı) bahane eden Enver Bey’in başında bulunduğu küçük bir subay grubu, 23 Ocak 1912’de Meclis’i basarak, tarihte Babıali Baskını olarak adlandırılan hareketi oluşturmuştur. Bu baskından sonra ise, bir parti niteliğine dönüşen İttihat ve Terakki, iktidarı tümüyle eline geçirirken, tüm hak ve özgürlüklerin ortadan kaldırıldığı bir dönemi beraberinde 
getirmiştir.24. 

Gerçekte 31 Mart olayı sonrası meydana gelen Örfi İdare (sıkıyönetim) ile getirilmeye başlanan bu alandaki kısıtlamalar, Babıali Baskını’ndan sonra son derece hızlanmıştır. 1909 değişimleriyle sağlanan demokratik gelişmeler kaldırılarak, Meclis’i fesh etme yetkisi Ayan Meclisi’nden alınarak, padişaha iade edilmiştir. Bununla birlikte, gerçekte bu yolla İttihat ve Terakki Partisi güçsüz padişah Mehmet Reşat’ı istediği gibi yönlendirerek yönetimde tek söz sahibi olma arzusunu gerçekleştirmiştir. 25 

Böylece, İttihat ve Terakki yönetimde egemen tek unsur olarak, çok partili düzeni ortadan kaldırmış, tüm karşıtlarını tasfiye ederek, istediği dernek ve cemiyetlerin kurulmasına izin vermiştir. 1913-1918 arası sürmüş olan bu tek parti diktatörlüğü sırasında hiçbir siyasal parti kurulamamıştır..26 

Partinin bu otoriter düzenini değerlendiren Feroz Ahmad’a göre İttihatçılar, “iktidarı ele geçirdiklerinde her ne pahasına olursa olsun kaybetmemeye kararlıydılar. Böylece, baskı ve şiddet gündelik düzen haline gelecekti. İktidar peşinde koşarken kutsal hiçbir şey tanımıyorlardı ve başkaldırma suçunu işleyenlerin bunun cezasını hayatlarıyla ödemeye hazırlıklı olmaları gerekiyordu. .27 

İktidarı elinde tutan İttihat ve Terakki liderlerinin devleti yönetmek konusunda yeterli niteliklere, devlet ve toplum gerçeklerinin bilincine ulaşmış rasyonel düşünclere sahip olmamaları, içinde bulundukları devleti felakete sürüklemelerine yol açmıştır. Özellikle, parti ideoloğu Ziya Gökalp’in düşününde kaynağını bulan Türkçülük anlayışının, bu kişilerce bir yayılmacılık aracı olarak görülüp desteklenmesi, yine bu şahsiyetlerin bu yolla ellerine geçirdikleri iktidarı daha da genişletme idealleri, hukuken olmasa da fiilen çöküntü halinde bulunan Osmanlı Devletinin çözülüşünü daha da hızlandırmıştır.28 

İttihat ve Terakki kadrolarının, yayılmacılık politikalarının bir sonucu olarak girdiğimiz 1. Dünya Savaşı yenilgiyle sonuçlanmış, ülke İtilaf Devletlerince 
parçalanmıştır. Bu durum yeni bir dönemin başlangıcını da beraberinde getirecektir 

BÖLÜM DİPNOTLARI;

1 Bilal Eryılmaz., Tanzimat ve Yönetimde Modernleşme, İstanbul: İşaret Yayınları, 1992,s.51.
2 Tevfik Çavdar, Türkiye’nin Demokrasi Tarihi (1839- 1950), Ankara: İmge Kitapevi, 1995,s.20.
3 Davut Dursun, Demokrasi Sorunu ve Türk Demokrasisi, İstanbul: Şehir Yayınları,2001, s.121
4 Erik Jan Zürcher, Modernleşen Türkiye’nin tarihi, Yasemin Saner Gönen (Çev.), İstanbul: İletişim Yayınları,1998,s.79-80.
5 Nukhet Turgut, Siyasal Muhalefet Batı Demokrasileri, Sosyalist Ülkeler–Türkiye, Ankara: Birey ve Toplum Yayınları, 1984.
6 Muzaffer Sencer, Türkiye’de Siyasal Partilerin Sosyal Temelleri. İstanbul: May Yayınları, 1974.s.15.
7 İlhan Arsel, Teokratik Devlet Anlayışından Demokratik Devlet Anlayışına, Ankara: A.Ü. Hukuk Fakültesi Yayınları, 1975.s.24.
8 Dursun, a.g.e., s,.121.
9 Ergün Aybars, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, 3.basım, İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Döner Sermaye İşletmesi Yayınları no:43, s,.25.
10 Şerif Mardin, Jön Türklerin Siyasi Fikirleri (1895 – 1908), 2. Basım, İstanbul: İletişim Yayınları, 1983,s.31
11 Hüsrev f. Tokin, Türk Tarihinde Siyasi Partiler ve Siyasi Düşüncenin Gelişmesi ( 1839 – 1965), İstanbul: Elif Yayınları, 1965, s.19.
12 Aybars, a.g.e., s.25.
13 Taner Timur, Türk Devrimi ve Sonrası (1919–1946). Ankara: Doğan Yayınları, 1971, s 67-68
14 Aybars, a.g.e., s.26.
15 Yusuf Hikmet Bayur, Türk İnkılabı Tarihi, Ankara: 1964, c.2, s.10.
16 Aybars, a.g.e.,s.33
17 Emre Kongar, İmparatorluktan Günümüze Türkiye’nin Toplumsal yapısı. 4. Bası. İstanbul: Remzi Kitapevi.1981 s.66
18 Ergün Aybars, İstiklal Mahkemeleri. Ankara: Bilgi Yayınevi, 1975 s, 36
19 a.g.e. ,s.37-39
20 Niyazi Berkes, Türkiye’de Çağdaşlaşma. İstanbul: Doğu-Batı Yayınları, t.y. s.398
21 Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasal Partiler, C,I, İkinci Meşrutiyet Dönemi, 2. bs., İstanbul: Hürriyet Vakfı Yayınları, 1988, s.12 – 13.
22 Tunaya, a.g.e., s.9.
23 Hamza Eroğlu, Türk İnkılap Tarihi, İstanbul: Milli Eğitim Basımevi. 1982, s.58
24 Aybars, a.g.e., s,38-39.
25 A.g.e.,s.39-40.
26 Tunaya, a.g.e., s.373.
27 Feroz Ahmad, İttihat veTerakki(1908-1914), Nuran Ülken (Çev.), İstanbul:Sander Yayınları,1971, s.373.
28 Mete Tuncay, Siyasal Tarih (1908-1923), Türkiye Tarihi 4, Çağdaş Türkiye (1908-1980), İstanbul: Cem Yayınevi, 1990, s.38-39.



2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR



***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder