28 Temmuz 2017 Cuma

CUMHURİYET DÖNEMİ DARBELERİN TÜRK DEMOKRASİSİ VE ÇAĞDAŞLAŞMASINA ETKİLERİ ÜZERİNE BİR İNCELEME BÖLÜM 2



CUMHURİYET DÖNEMİ DARBELERİN TÜRK DEMOKRASİSİ VE ÇAĞDAŞLAŞMASINA ETKİLERİ ÜZERİNE BİR İNCELEME  BÖLÜM 2



1981 Anayasası eleştiriye de kapatılmıştır. Nitekim MGK’nın 71 sayılı kararı demokrasinin karanlık sayfalarına geçecek nitelikte olduğu söylenebilir:
“…Anayasanın geçici maddeleri ile devlet başkanının radyo televizyonda ve yurt gezilerinde yapacakları anayasayı tanıtma konuşmaları hiçbir suretle 
eleştirilemez ve bunlara karşı yazılı ve sözlü hiçbir beyanda bulunulamaz.”63
Yukarıda ifade edilen durum, 1982 Anayasası’nın demokratik olmayan bir ortamda hazırlandığının bir kanıtı olmuştur. Anayasa, referandumuma
sunulmuş %91 kabul, %8,63 ret oyuyla yürürlüğe girmiştir. Nitekim bu anayasayla 1961 Anayasası’nın arasındaki farkın çarpıcılığı, bu referandumun
hangi sıkı koşullar arasında yapıldığını gösterir niteliktedir. Anayasada oy verme zorunlu olur ve oy verme yaşında olup da oy vermeyenlere
para cezası ve beş yıllık politik haklardan mahrumiyet cezası uygulanır.64

Yazar Mehmed Kemal bu anayasayla ilgili şöyle bir değerlendirmede bulunmuştur: “Her türlü demokrasiye bu anayasa engeldir. Demokrasiyi getirmek
bahanesiyle getirdiler, demokrasinin tümünü alıp götürdüler. Birleşeceğiz diye yola düştüler, sağı da solu da içinden parça parça ettiler. Eskiden sol-sağ 
diye parçalıydık.
Bugün sağda da solda da parça parça olduk.”65

3. 1980’den Sonra Demokrasi ve Çağdaşlaşma

12 Mart ve 12 Eylül döneminde yaşananlar aydın ve kitap düşmanlığının göstergesi olmuştur. 12 Eylül’ün “üniversite operasyonu” sonucunda
üniversitelerin çoğu çağdışı ve ülke sorunlarıyla ilgisiz bir duruma getirilmiştir.66

Üniversiteler darbelerden sonra iktidardan kaynaklanan baskıların hedefi olmuş, bilimsel düzeyinden çok şey yitirmiştir.67 Çağdaşlaşmanın ve
demokratikleşmenin örnek alındığı Avrupa ülkelerinin hiç birinde üniversiteler bu duruma düşürülmemiştir.

12 Eylül darbesinden sonra üniversitelerin yanı sıra ekonomi de payına düşeni fazlasıyla almıştır. Sadece Taiwan, Kore giysileri, İtalyan ayakkabıları,
Japon otomobilleri, oyuncakları, Fransız parfümleri, Alman mutfak araçları değil birçok gereksiz şey dışarıdan satın alınmıştır. Çağdaşlaşma adı
altında farklı bir kültür ve toplum yapısı oluşturulmaya çalışılmıştır. İthalatın kapıları ardına kadar açılmış, ulusal sanayi darbe almış, dış borçlar milyar 
dolarlara çıkmıştır. Gerçek üretken faaliyetler için yapılan yatırımlar hiç denecek kadar az olmuştur.68 Belirtilen bu durumlar ulusal varlığa indirilen
bir darbe izlenimini yaratmıştır.
Her türlü sol kesimle ülkücü kesim baskı ve eziyetlerle susturulmuş, gençler, bilim adamları, gazeteciler, aydınlar gözaltına alınarak işkenceden
geçirilmiş, Türkiye Büyük Millet Meclisi lağvedilmiş, siyasi partiler kapatılmıştır.69

Darbe sonrasındaki üç yıl içinde önemli yasaların neredeyse tamamı değiştirilmiş, yeni anayasa hazırlanarak 7 Kasım 1982’de yürürlüğe girmiştir.
Ülkede uygulanan sıkıyönetim kademeli olarak en son 19 Temmuz 1987 tarihinde Diyarbakır, Mardin ve Siirt illerinde kaldırılmıştır. Bu darbeden
sonra otuz yıllık dönemde, Türk sosyal demokratları açısından çok kötü bir sınav olmuş, aralarında bölünerek ikili yapılar oluşturmuşlardır.70
Yasama, yürütme, yargı komik duruma düşürülmüş, hukuk devleti ve anayasa düzeni ciddi bir şekilde zaafa uğratılmış, halk yönetimden uzaklaştırılmak
istenmiş ve keyfi bir düzen oluşturma yoluna gidilmiştir.71

Çok partili siyasi hayata dönüşün gerçekleştiği 1983 yılından itibaren demokrasiye adım adım geçilmeye çalışılmıştır. Ancak uzun bir yolun başlangıcı
sayılan bu dönemde, görev yapan siyasetçiler uzun süre 12 Eylül’ü yapanların etkisinde kalmıştır. O dönemde çıkarılan Siyasi Partiler Yasası,
partilere karşı getirdiği kısıtlamalar Türkiye’yi anti-demokratik bir ülke olma konumuna düşürmüştür. Bu darbede sadece demokrasi zarar görmemiş
laiklik düşüncesi de nasibini almıştır. Dine dayalı örgütler hoşgörü ile karşılanırken laik ve sosyal demokrat çizgideki kuruluşlar baskı altına alınmıştır.72
12 Eylül ile Türkiye’yle özdeşleştirilmek istenen durumlar Türk yapısına ve anlayışına uymadığı için yapılan anayasa, kanun ve diğer mevzuatla
ilgili rahatsızlıklar artarak sürmüştür.73
12 Eylül 1980 tarihinden sonra tüm siyasi faaliyetler yasaklanmış, CHP de dâhil bütün siyasi partiler kapatılmış, partilerin genel başkanlarıyla merkez
karar ve organlarında görevli olanlar yaklaşık bir ay gözaltında tutulmuştur.
Solcular ve ülkücüler işkencelerden geçirilmiş, bir kısmı idam edilmiştir. Meydan tam anlamıyla dini cemaat ve tarikatlara bırakılmıştır.74

Bu dönemde dünyada gelişen önemli bir olaysa Sovyetler Birliği’nin ve ona bağlı Varşova Paktı’nın yıkılmış olmasıdır. Bunun sonucu “Yeni Dünya
Düzeni” adı altında dünyayı yeniden paylaşmak amaçlanmıştır. Bu plan ve proje Türkiye’yi de kapsayan Büyük Ortadoğu Projesidir. Badeli’nin iddiasına
göre Türkiye’nin bu şekilde demokrasiden uzak tutulmasının altında yatan gerçek bu proje doğrultusunda ABD’nin isteğidir.75

Bir süre sonra küçük adımlarla demokrasiye geçiş başlamıştır. Ancak sıkıyönetim, 1987’e kadar daraltılarak varlığını korumuştur. Yasaklı olan
Demirel ve Ecevit siyasi toplantılara katılarak, demeçler vererek yasağı delmeye başlamışlar, bu duruma karşı çıkansa Turgut Özal olmuştur. Ona
göre yasakları kaldırmak isteyenler “anarşi özlemi içinde”ydiler. Seçimle gelen bir başbakanın bu şekilde konuşması düşündürücü olmuştur. Sonunda
Özal da fazla direnemeyerek bir anayasa değişikliği önermiş, anayasa halk oylamasına sunulmuş ve siyasi yasaklıların önü açılmıştır.76
27 Şubat 1988 tarihinde, İşkencenin Gayri İnsani ya da Küçültücü Ceza ve Muamelenin Önlenmesine Dair Avrupa Sözleşmesi ve 10 Ağustos
1988’de de Birleşmiş Milletlerin aynı nitelikteki sözleşmesi, Türkiye tarafından onaylanmış olmasına rağmen uygulamada sıkıntılar devam etmiş, yakalama
ve gözaltına alma işlemleri yaygın şekilde sürmüştür. Gözaltı sürelerinin uzunluğu, haksız tutuklama gibi demokrasi ve insan haklarıyla bağdaşmayan
durumlar varlığını devam ettirmiştir.

Türkiye bir yandan Körfez Savaşı gibi dış olaylarla uğraşırken diğer yandan sayıları artan siyasi cinayetlerle uğraşmaya devam etmiştir. Daha
önce laik düşünceye sahip oldukları bilinen değerli bilim adamları, yazar ve gazeteciler suikastler sonucunda öldürülmüştür. 1993 yılında suikasta kurban
giden Uğur Mumcu’nun cinayetini İslam Kurtuluş Örgütü üstlenmiştir.

2 Temmuz 1993’te Sivas’ta Madımak Oteli’nde aşırı dincilerin saldırısı sonucunda sayıları otuz yediye ulaşan aydın ve sanatçı yanarak can vermiştir.
Asıl hedef noktası olan Aziz Nesin ve adı geçen otelde mahsur kalan sanatçılar hafızalarından silinemeyecek acı olaylar yaşamışlardır.77
1994 ekonomi açısından çok zor bir yıl olmuş, yarım milyon kişi işini kaybetmiştir. Bu durumda demokrasiyi ön planda tutmak Türkiye’nin öncelikli
hedeflerinden olmamıştır. Yine de 1990’ların başından itibaren hükümetler insan haklarına uymanın yasal bir zorunluluktan ziyade, Türkiye’nin
dünya karşısındaki itibarını koruması açısından da önemli olduğunu anlamışlardır. İnsan hakları konusundaki iyi niyet bu yıllarda yoğunluk
kazanan PKK olaylarıyla baltalanmıştır.78
1996 yılında dini söylemleriyle ön plana çıkan Refah Partisi, başkanlığında DYP ile bir koalisyon hükümeti kurulmuş, bu durumda Türkiye’de
yeni bir siyasi anlayışın -yani dine dayalı bir partinin kurulması ve hükümette görev alabilmesi- başlangıcı olmuştur.
İsveç Dışişleri Bakanı M. Anderson’a göre Türkiye’deki demokrasinin geldiği nokta şöyledir:
“Türkiye’de demokrasiye geçiş yolunda belirtiler olduğunu saptadık. Basın özgürlüğü ve siyasal partiler olduğunu saptadık. Basın özgürlüğü ve 
siyasal partilerin çalışmaları bunlar arasında. Ancak, bunlar bizim Türkiye’yi tam anlamında demokratikleşmiş bir ülke olarak gördüğümüz biçimde anlaşılmamalı. 
Tam demokrasiye daha çok var. Türkiye, kendisini bir Avrupa ülkesi olarak görmek istiyor. Türkiye’nin kendisini kabul ettirebilmesi için insan hak ve 
özgürlüklerini bütünüyle benimsemesi ve demokrasinin gereklerini yerine getirmesi gerekiyor. Türkiye’yi İsveç’ten soyutlayarak bir sonuca ulaşmak olası değil. 
Biz, İsveç olarak Türkiye’de olumlu yöndeki gelişmelere katkıda bulunmaya çalışıyoruz. Demokrasi hiçbir ülkede, İsveç’te bile bir günde yaratılmadı.”79
Zaman tıpkı bir öğretmen gibi silahlı mücadelenin çözüm olmadığını, silahlı mücadeleye önayak olmanın da kimseye ve ülkeye yaramayacağını
öğretmiştir.80 Nitekim Mehmet Barlas yıllar sonra darbelerle ilgili şöyle bir değerlendirmede bulunmuştur: “Her askeri müdahalenin ülkenin ekonomisini,
hukukunu, sosyopolitik yapısını ne büyük açmazlara sürüklediğini yaşayarak gördüm.” 81

Yazar Uğur Mumcu, 12 Eylül sonrasını şöyle değerlendirmiştir: “Devlet, serbest piyasa ve Türk-İslam sentezi yandaşlarınca ele geçirildi. Bugünkü resmi
ideolojide, ne “Kuvayi Milliye ruhu” ne “Kemalizm” var. Bugünkü resmi ideoloji, “serbest piyasaya” ve “Türk – İslam sentezi” gibi iki kavrama dayanıyor.”82
Yalçın Doğan’a göre 12 Eylül Türkiye’nin düşünce yaşamında fırtına gibi estiği günlerdir. Teröre son verme gerekçesine dayanan 12 Eylül askeri
darbesi, kısa sürede aydınlara ve düşünce adamlarına yönelmiştir.83

İsmail Hekimoğlu ise 12 Eylül’ün Türkiye’den neler götürdüğünü şöyle ifade etmiştir:“Büyüteçlerle insan özgürlüğünü, ibadet özgürlüğünü, hukukun
üstünlüğünü, insan haklarını, demokrasiyi, laikliği aradık, hiçbirini bulamadık.

Sonra haber aldık ki gurbetçiler Avrupa’da bulmuş.”84

İlhan Selçuk’un gözüyle de 12 Eylül darbesi, Türkiye’yi dünyanın gözünde batıran, toplumu karanlığa boğan, 2000 yılına doğru Türkiye’nin
gidişini uygarlığın tersine tersine çeviren, kara bir leke gibi Türk tarihinin sayfalarına yapışan, baskı rejiminin adı olmuştur.85

Ali Sirmen’e göre Türkiye’nin içine çekildiği durum şöyledir: “Türkiye’deki gerçek irtica tehlikesini görememiş olan Evren ve kadrosu, aydınlarla
üniversitelerle basınla siyasal partilerle sendikalarla ters düştükçe, irticanın kucağına doğru savrulmaktaydı. Evren ve kadrosunun yaptıklarını, Necmettin
Erbakan rüyasında görmeye bile cüret edemezdi o zamanlar. Türkiye’de Evren’den başka kimse, asıl amacı şeriatı yaymak olan rabıta örgütüne, 
devletin yabancı ülkelerdeki din görevlilerinin maaşını ödettirme sorumluluğu altına böylesine korkusuzca giremezdi. 

Uğur Mumcu’nun çok önceden gözler önüne serdiği, “tarikat-ticaretsiyaset” üçgenini kavramamış olan 12 Eylülcüler, Türkiye’nin bugün yaşadığı en
büyük tehlikenin beslenmesine büyük katkıda bulundular.”86
Fikret Bila ise Ali Sirmen’i destekler nitelikte şöyle demiştir:“…Şimdi sağ-sol kavgası yok, üniversite gençliği birbirini öldürmüyor ama iki önemli sorunumuz
var: Birincisi irtica tehdidi, ikincisi de Güneydoğu’daki etnik kökenli terördür.
Bu iki sorunun da dışarıdan desteklenip, köklendirildiğini, beslendiğini biliyoruz.
Türkiye’nin dikkat etmesi gereken iki hassas konu bunlardır.”87
Şakir Süter, 12 Eylül sayesinde siyasi istikrarımız bir bozuldu, 20 yıldır kendimize gelemiyoruz, demiştir.88
Bernard Lewis Türkiye’deki askeri müdehaleyi ve demokrasiye etkisini şu cümlelerle ifade etmiştir:
“Son kırk yıldır en az dört askeri “müdahale” oldu. Önemli olan bu müdahalelerin gerçekleşmiş olması değildi – çünkü ne de olsa, bu bölgedeki norm ve siyasi
kültür buydu- bütün bu dört müdahaleden sonra, ordu çekildi ve demokratik sürecin yeniden başlamasına izin verdi ve hatta bu süreci kolaylaştırdı. 
Profesör Samuel-Huntington’ın da gözlemlediği gibi, kurulmuş bir demokrasi olarak nitelendirilmesi için bir toplumun en azından iki kez seçim ile hükümetlerini 
değiştirmiş olmasıgerekir. 
Türkiye, bölgedeki seçimlerin hükümetleri değiştirmemesinin daha yaygın olduğu, hükümetlerin seçimleri değiştirdiği bir bölgede, bu testi iki kez değil birkaç
kez verdi.”89

İlber Ortaylı ise 1980 sonrasını şöyle değerlendirmiştir:
“12 Eylül darbesi için söylenecek çok şey var; Turgut Özal’ın başbakanlığı döneminde bütün gürültüsüyle yönettiği iktisadi politikanın acılı kısmı yani banker
iflasları bu dönemde onun başbakan yardımcılığına rastlar. Sıkı iktisadi politikaların verimli ikinci safhası ANAP’ın ihtişamını hazırladı. 
Türkiye’nin siyasi hayatının kendilerine pek sorulmadığını gören sağ ve sol aydınlar bu dönemde bir diyaloga girdiler. Askeri rejim çok açıktır ki sağı da solu da 
hizaya getirmek niyetindeydi.
Ülkücü gençler de hapishanelere kondular ve idam cezasıyla cezalandırılanlar oldu. Sol ve sağ gruplar içinde halen kamu hizmetinden yasaklı geniş bir zümre 
vardır. 12
Eylül harekatı tasvip edilmedi ama Türkiye’nin zaafları dolayısıyla kaçınılmaz bir tarihi olay olduğunu kabul etmek zorundayız.”90
12 Eylül 1980 darbesinden etkilenen başka bir kesimde YÖK yasasıyla sıkı bir denetim altına alınan üniversiteler ve üniversite gençliği olmuştur.
Ağır harçlar, polis baskısı ve kovulma stresinden bunalmış öğrenci 1961 Anayasası’nın kendilerine sunmuş olduğu olanakları ve üniversitelerin
özerkliğini yeniden istemektedir.91

SONUÇ

Kuruluşundan itibaren Batı toplumlarının ulaştıkları modern seviyeyi kendisine hedef alan Türkiye bu süreci yaşarken gerek iç gerekse dış dinamiklerin
etkisinde kalır.
1960 darbesini hazırlayan ortam her ne kadar demokrasiyle ilişkilendirilemiyorsa askeri kuvvetlerin halkın oylarıyla seçilmiş iktidar partiyi tasfiye
etmesi ve parti önde gelenlerini idam ettirmesi de demokrasiyle bağdaşmamaktadır.
Özellikle Batı’nın nezdinde bu idamlarla Türkiye çağdışı bir görünüm kazanır. Nitekim DP’nin yargılanma sürecini ve alınan kararları
ne vicdanlar ne de kanunlar kabul edebilir.
1970’lerde gerçekleşen ve ülkeyi adeta kaos ortamına sürükleyen olaylar Türk demokrasi hayatını zedeler ve modernleşme sürecini sekteye uğratır.
1980 darbesiyle oluşturulmak istenen “Demokrasiyi kurtarıyoruz!” iddiası demokrasiyi kurtarmak yerine ona zarar vermekten öteye gidemez.
Siyasetle uğraşmak ya da ilgilenmek suç işlemekle eş tutulur. Demokrasinin diğer bir anlamının halkın siyasetle ilgilenmesi olduğu adeta unutulur.
Yapılan araştırma göstermektedir ki askeri darbeler, Türkiye’yi bir kaos ortamından, başka bir kaos ortamına sürüklemiştir. Demokrasinin siyasi
partiler tarafından engellendiği iddiasıyla çıkılan askeri darbe yolunda demokrasiden ya da hukuktan söz etmek mümkün değildir. Türkiye’nin demokrasi 
ve çağdaşlaşma adına kat edeceği uzun bir yolu vardır. Her askeri darbe demokrasi ve çağdaşlaşmada gidilen yolu daha da uzatmaktadır.
Türk demokrasisinin yaşadığı bütün darbelerde, toplumdaki bir takım gelişmeler dolayısıyla ülkenin yıkıma gittiği, eğer müdahale edilmezse büyük
karışıklılar çıkacağı, rejim değişikliği ve kardeş kavgası olacağı gibi argümanlar ileri sürülür. Bu argümanlar ise Türk siyasal sisteminin merkezi
halka fazla güvenilmediğini gösterir.

Darbeler, demokrasi açısından tarihe bir gerçeği öğretir ki o da bir defa askeri yönetim ülkenin demokratik yapısını kesintiye uğratınca bir daha
demokrasiye dönülmesi kolay olmuyor.




DİPNOTLAR;

1 A. Şeref Gözübüyük, Anayasa Hukuku, Turhan Kitabevi, Ankara, 1998, s. 71. 
2 Gözübüyük, age.,s. 72. 
3 A.Dahl Robert, Demokrasi Üstüne,(Çev. Betül Kadıoğlu), Phoenix Yayınevi, İstanbul 20001, s. 40- 42. 
4 Erdoğan Teziç, Anayasa Hukuku, Beta Yayınları, İstanbul 2006, s. 232. 
5 Fahrettin Altun, Modernleşme Kuramı: Eleştirel Bir Giriş, Yöneliş yayıncılık, İstanbul, 2002. 
6 Levent Köker, Modernleşme Kemalizm ve Demokrasi, İletişim Yayınları, İstanbul, 2010, s. 51. 
7 Çetin Yetkin, Türkiye’de Askeri Darbeler ve Amerika, Ümit Yay., 1995, Ankara, s. 48.
8 Davut Dursun, 27 Mayıs Darbesi Siyaset, Şehir Yay., İstanbul, 2001, s. 13.
9 Mücahit Küçükyılmaz, Türkiye’de Siyasal Katılım Tek Partiden AK Parti’ye Siyasal İslam ve Demokrasi Tartışmaları, Birey Yay., İstanbul, 2009, s. 65.
10 Dursun, age., s. 24-26.
11 Mehmed Kemal, Bu Darbeler Kimin İçin?, Cem Yay., İstanbul, 1986, s.146.
12 Ülkü Ayşe Oğuzhan Börekçi, “Siyaset, Medya ve Ordu Üçgeninde 27 Mayıs Atmosferi: ‘Karanlığa Direnen Yıldız’
Üzerinden Bir Bakış” International Periodical ForTheLanguages, LiteratureandHistory of TurkishorTurkic Volume 8/9
Summer 2013, p. 1913-1932, Ankara- Turkey, s. 1919.
13 Hakan Yılmaz, Tarih Boyunca İhtilalaler ve Darbeler, Timaş Yay., İstanbul, 2000, s. 365.
14 Hayati Tek, Darbeler ve Türk Basını, Elips Kitap, Ankara, 2007, s. 320.
15 Kemal, age., s. 141.
16 Dursun, age., s. 11. 
17 Yetkin, age., s. 162 – 163. 
18 Milliyet, 7 Aralık 1959, s. 1. 
19 Gökhan Eşel, “Demokrat Parti Dönemi Türk-Amerikan İlişkilerinde Basın Sansürü ve Pulliam Davası”TÜBAR-XXXIX/2011-Bahar, s. 150-154. 
20 Dursun, age., s. 12. 
21 İhtilaller ve Darbeler Tarihi, Çev: Sabiha Bozdağlı, Güneş Yay., İstanbul, s. 375. 
22 Onur Öymen, Demokrasiden Diktatörlüğe İktidar Uğruna Demokrasiyi Feda Edenler, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2011, s. 390. 
23 Yılmaz, age., s. 362. 
24 Malik Yolaç şöyle bir değerlendirmede bulunmuştur: “…İhtilaller milletlerin hayatında tabiatleri icabı bir gayritabiliktir. 
Bizim İhtilalimiz, demokratik yolda devam kararını vermiş ve bir seçimi kendisine gaye bilmiştir.” Türkiye Büyük Millet 
Meclisi, Dönem: 1, Cilt:1, B: 15, 30.11.1961, O: 1, s. 164-165. 
25 Bozdağlı, age., s. 383. 
26 Yetkin, age., s. 95. 
27 Abdulvahap Akıncı, “Türkiye’nin Darbe Geleneği: 1960 ve 1971 Müdahaleleri”, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İİBF Dergisi, Cilt: 9, Sayı: 1, s. 63. 
28 Bernard Lewis, Demokrasinin Türkiye Serüveni, YKY Yay., İstanbul, 2007, s. 18. 
29 Suphi Gürsoytrak, “Darbeler, Demirkırat’lar ve 27 Mayıs, Hazırlayan: Sadık Göksu, Anahtar Kitaplar Yay., İstanbul, s. 108. 
30 Lewis, age., s.17. 
31 Öymen, age., 2011, s. 393. 
32 Nazlı Ilıcak, Yeni Şafak, 15 Eylül 1999. 
33 Dursun, age., 2001, s. 37. 
34 Millet Meclisi Tutanak Dergisi, Cilt: 16, B: 67, 05.04.1963, O:2, s. 100-103.; Kâmran Evliyaoğlu, bazen politikanın vatandaşları nasıl ikiye ayırdığından 
bahsederek 1960 Darbesinden sonra Türkiye’nin geldiği noktayı değerlendir miştir. 
35 Hadi Uluengin, Hürriyet, 12 Mart 1998. 
36 Yılmaz, age., s. 369. 
37 Bozdağlı, age.,s. 383. 
38 Bozdağlı, age., s. 384. 
39 Diren Çakmak, “Türkiye’de Asker-Hükümet İlişkisi: Albay Talat Aydemir Örneği”, Akadenik Bakış, Cilt I, Sayı: 2, Yaz 2008, s. 47-48. 
40 Yılmaz, age., s. 367. 
41 Öymen, age., 2011, s. 398. 
42 Bozdağlı, age., s. 391-392. 
43 NahsenBadeli, Türkiye’nin Son Yüzyılı ve Sosyal Demokrasi, Alter Yay., Ankara, 2012, s.415-416. 
44 Tolga Ersoy, Pervin Erbil, Zekeriya Boztepe, Türkiye’de Darbeler ve Provokasyonlar, Öteki Yay., Ankara, 1998, s.130. 
45 Dursun, age., s. 11. 
46 Öymen, age., 2011, s. 400. 
47 Yetkin, age., s. 167. 
48 Yılmaz, age., s. 370- 376. 
49 Öymen, age., 2011, s. 400 – 403. 
50 Ali Fuat Gökçe, “Asker-Sivil İlişkilerinde Değişim ve Dönüşüm, Mağduriyetler ve Sonuçlar”, “Kamu Yönetiminde 
Değişim ve Güncel Sorunlar”, İsimli Kitapta Bölüm, Editör: Eyyüp Günay İşbir, Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi 
Enstitüsü 60. Yıl Özel Yay., Ankara, s. 213-239. 
51 Kemal, age., s. 142. 
52 Lewis, age., s. 19. 
53 T. Ersoy ve diğerleri, age., s. 139. ve 171. sayfalar. 
54 Millet Meclisi Tutanak Dergisi, Dönem: 5, Cilt: 14, B: 50, 22.02.1980, 0:1, 568-572.; Zeki Efeoğlu, 1980 Darbesi öncesi Türkiye’nin sağ ve sol gruplar arasında ikiye bölündüğünü bu bölünmede dış güçlerin de etkisi olduğunu ifade etmiştir. 
55 T. Ersoy ve diğerleri, age., s. 132. 
56 Asena Boztaş, “Türk Demokrasisine Müdahaleler, Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl: 
2012, Cilt: 9, Sayı: 19, s. 65-73. 
57 Yılmaz, age., s. 378. 
58 T. Ersoy ve diğerleri, age., s. 149. 
59 Halil İnalcık, Atatürk ve Demokratik Türkiye, Kırmızı Yay., İstanbul, 2007, s.220 – 221. 
60 Bozdağlı, age., s. 394-398. 
61 Öymen, age., 2011, s. 406. 
62 Lewis, age., s. 19. 
63 Öymen, age., 2011, s. 410 - 411. 
64 Lewis, age., s. 20. 
65 Kemal, age., s. 153. 
66 Yetkin, age., s. 101. 
67 Yetkin, age., s. 102. 
68 age., s. 210-212. 
69 Suavi Aydın-Yüksel Taşkın, 1960’tan Günümüze Türkiye Tarihi, İletişim Yay., İstanbul, 2014, s. 325-340. 
70 Badeli, age., s. 430. 
71 Ahmet Kekeç, CIA ve 12 Eylül Bir İhtilalin Romanı, Emre Yay., İstanbul, 1993, s. 179. 
72 Öymen, age., 2011, s. 413-414. 
73 Kekeç, age., s. 179. 
74 Badeli, age., s. 423. 
75 age., s. 437. 
76 Öymen, age., s. 417. 
77 Çetin Yetkin, Türkiye’de Askeri Darbeler ve Amerika 27 Mayıs 1960- 12 Mart 1971- 12 Eylül 1980, Kilit Yay., 2012, İstanbul, s. 150-200. 
78 Öymen, age., s. 426. 
79 Kemal, age., s. 152. 
80 Tek, age., s. 319. 
81 Mehmet Barlas, Yeni Şafak, 28 Mayıs 2002. 
82 Uğur Mumcu, Cumhuriyet, 18 Eylül 1992. 
83 Yalçın Doğan, Milliyet, 23 Eylül 1992. 
84 İsmail Hekimoğlu, Zaman, 12 Eylül 1992. 
85 Selçuk İlhan, Cumhuriyet, 21 Eylül 1992. 
86 Ali Sirmen, Cumhuriyet, 12 Eylül 2000. 
87 Fikret Bila, Milliyet, 12 Eylül 2000. 
88 Şakir Süter, Akşam, 12 Eylül 2000. 
89 Lewis, age., s.28. 
90 İlber Ortaylı, Türkiye’nin Yakın Tarihi, Timaş Yay., İstanbul, 2012, s. 137. 
91 T. Ersoy ve diğerleri, age., s.177. 



KAYNAKÇA

GAZETELER

-SİRMEN, Ali, Cumhuriyet, 12 Eylül 2000.
-BİLA, Fikret, Milliyet, 12 Eylül 2000.
-ULUENGİN, Hadi, Hürriyet, 12 Mart 1998.
-HEKİMOĞLU, İsmail, Zaman, 12 Eylül 1992.
-BARLAS, Mehmet, Yeni Şafak, 28 Mayıs 2002.
-ILICAK, Nazlı, Yeni şafak, 15 Eylül 1999.
-İLHAN, Selçuk, Cumhuriyet, 21 Eylül 1992.
-SÜTER, Şakir, Akşam, 12 Eylül 2000.
-MUMCU, Uğur, Cumhuriyet, 18 Eylül 1992.
-DOĞAN, Yalçın, Milliyet, 23 Eylül 1992.
 Milliyet, 7 Aralık 1959.

TELİF ESERLER

-AKINCI, Abdulvahap, “Türkiye’nin Darbe Geleneği: 1960 ve 1971 Müdahaleleri”, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İİBF Dergisi, Cilt: 9, Sayı: 1, s. 63.
-ALTUN, Fahrettin, Modernleşme Kuramı: Eleştirel Bir Giriş, Yöneliş Yay., İstanbul, 2002.
-AYDIN, Suavi – Yüksel Taşkın, 1960’tan Günümüze Türkiye Tarihi, İletişim Yayınları, İstanbul, 2014.
-BADELİ,Nahsen, Türkiye’nin Son Yüzyılı ve Sosyal Demokrasi, Alter Yay., Ankara, 2012.
-BOZTAŞ, Asena, “Türk Demokrasisine Müdahaleler, Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl: 2012, Cilt: 9, Sayı: 19, s. 65-73.
-BÖREKÇİ, Ülkü Ayşe Oğuzhan, “Siyaset, Medya ve Ordu Üçgeninde 27 Mayıs Atmosferi: ‘Karanlığa Direnen Yıldız’ Üzerinden Bir Bakış” International PeriodicalForTheLanguages,
 LiteratureandHistory of TurkishorTurkic Volume 8/9 Summer 2013, p. 1913- 1932, Ankara- Turkey.
-ÇAKMAK, Diren, “Türkiye’de Asker-Hükümet İlişkisi: Albay Talat Aydemir Örneği”, Akadenik Bakış, Cilt I, Sayı: 2, Yaz 2008.
-DAHL, A. Robert, Demokrasi Üstüne, (Çev. Betül Kadıoğlu), Phoenix Yayınevi, İstanbul 2001.
-DURSUN, Davut, 27 Mayıs Darbesi Siyaset, Şehir Yay., İstanbul, 2001.
-ERSOY, Tolga, Pervin Erbil, Zekeriya Boztepe, Türkiye’de Darbeler ve Provokasyonlar, Öteki Yay., Ankara, 1998.
-EŞEL, Gökhan “Demokrat Parti Dönemi Türk-Amerikan İlişkilerinde Basın Sansürü ve Pulliam Davası” TÜBAR- XXXIX/2011-Bahar, s. 150-154.
-GÖKÇE, Ali Fuat, “Asker-Sivil İlişkilerinde Değişim ve Dönüşüm, Mağduriyetler ve Sonuçlar”,
“Kamu Yönetiminde Değişim ve Güncel Sorunlar”, İsimli Kitapta Bölüm, Editör: Eyyüp Günay İşbir, Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 
  60. Yıl Özel Yayını, Ankara.
-GÖZÜBÜYÜK, A. Şeref, Anayasa Hukuku, Turhan Kitabevi, Ankara, 1998.
-GÜRSOYTRAK, Suphi, Darbeler, Demirkırat’lar ve 27 Mayıs, Hazırlayan: Sadık Göksu, Anahtar Kitaplar Yay., İstanbul. İhtilaller ve Darbeler Tarihi, Çev: 
  Sabiha Bozdağlı, Güneş Yay., İstanbul, 1996.
-İNALCIK, Halil, Atatürk ve Demokratik Türkiye, Kırmızı Yay., İstanbul, 2007.
-KEKEÇ, Ahmet, CIA ve 12 Eylül Bir İhtilalin Romanı, Emre Yay., İstanbul, 1993.
-KEMAL, Mehmed, Bu Darbeler Kimin İçin?, Cem Yay., İstanbul, 1986.
-KÖKER, Levent, Modernleşme Kemalizm ve Demokrasi, İletişim Yayınları, İstanbul, 2010.
-KÜÇÜKYILMAZ, Mücahit, Türkiye’de Siyasal Katılım Tek Partiden AK Parti’ye Siyasal İslam ve Demokrasi Tartışmaları, Birey Yay., İstanbul, 2009.
-LEWİS, Bernard, Demokrasinin Türkiye Serüveni, YKY Yay., İstanbul, 2007.
-ORTAYLI, İlber, Türkiye’nin Yakın Tarihi, Timaş Yayınları, İstanbul, 2012.
-ÖYMEN, Onur, Demokrasiden Diktatörlüğe İktidar Uğruna Demokrasiyi Feda Edenler, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2011.
-TEK, Hayati, Darbeler ve Türk Basını, Elips Kitap, Ankara, 2007.
-TEZİÇ, Erdoğan, Anayasa Hukuku, Beta Yayınları, İstanbul 2006.
-YETKİN, Çetin, Türkiye’de Askeri Darbeler ve Amerika, 27 Mayıs 1960- 12 Mart 1971- 12 Eylül 1980, Kilit Yayınları, 2012, İstanbul.
-YETKİN, Çetin, Türkiye’de Askeri Darbeler ve Amerika, Ümit Yay., 1995, Ankara.
-YILMAZ, Hakan, Tarih Boyunca İhtilalaler ve Darbeler, Timaş Yay., İstanbul, 2000.

ARŞİV BELGESİ

-Millet Meclisi Tutanak Dergisi, Dönem: 1, Cilt: 16, B: 67, 05.04.1963, O:2.
-Millet Meclisi Tutanak Dergisi, Dönem: 5, Cilt: 14, B: 50, 22.02.1980, O:1.
-Millet Meclisi Tutanak Dergisi, Dönem: 1, Cilt:1, B: 15, 30.11.1961, O:1.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder