21 Haziran 2017 Çarşamba

Globalleşme Rüzgarına Kapılan Ülkemiz, BÖLÜM 2



Globalleşme Rüzgarına Kapılan Ülkemiz,  
BÖLÜM 2





Globalleşmenin bu üç silahı ülkemizde istenen sonuçları vermemiş, halkımıza aşağıdaki şekilde yansımıştır;

<  Globalleşmenin ana aracı olan özelleştirme ülkemizin tüm devlet mallarının haraç mezat satılması ve ileride ülkemizin ağır bir kâr transferi yükü altına  girmesi sonucu doğurmuştur.  >

1- İşsizlik %10'lar civarından aşağıya indirilememiştir. Vatandaşlardaki ümitsizlik nedeni ile iş gücü başvuru oranı düştüğü halde resmi işsiz sayısı 2,6 milyondur, gerçekte bunun 56 milyon olduğu tahmin edilmektedir.

2- Gelir bölüşümü adaletsizliği düzeltilememiş, zengin daha zengin olmuştur. Dünyanın en zenginleri listesinde 36 milyar $'lık serveti ile 25 Türk vatandaşı 
yer almıştır. Japonya'da zenginlerin servetinin milli gelire oranı %1,4 iken Türkiye'de en zenginlerin varlıklarının milli gelire oranı %9,3'tür 
( bu oran geçen yıl %7,6 idi). Halbuki Türk-iş'in araştırmasına göre Türk halkının %75'i yoksulluk sınırı altında yaşamaktadır. Asgari net ücret 400YTL, yoksulluk 
sınırı 900 YTL dır. Ülkemizdeki özellikle rantiye zenginler devletin ödediği aşırı yüksek faizlerden yararlanarak zenginliklerini büyütmüşlerdir

  <  Japonya'da zenginlerin servetinin milli gelire oranı %1,4 iken Türkiye'de en zenginlerin varlıklarının milli gelire oranı %9,3'tür.  >

3- Uygulanan ucuz döviz politikası sonucu ithal edilen malların fiyatları ucuz kalmış, fakat halkın kullandığı yiyecek ve Türkiye'de üretilen malların fiyatı 
devamlı artmış, nispî fiyatlar daha çok zengin kitlenin kullandığı ithal ve lüks mallar lehine değiştiğinden, dar ve orta gelirli halkın enflasyonu zengininkinden 
yüksek olmuştur, sonuçta orta tabaka zararlı çıkmıştır.

4- İthal girdiler ucuz olduğundan ara malları yurt dışından ithal edilmeye ve sanayimiz montaj sanayiine dönüşmeye başlamıştır. Bazı sektörlerde ithal girdi 
oranı %80-85'lere ulaşmış, bu gelişmede istihdamı olumsuz etkilemiştir.

5- Gelir bölüşüm adaletsizliğinin, tarımdaki işsizliğin ve gizli işsizliğin artışı sonucu büyük şehirlere artan göçün etkisiyle büyük şehirlerde suç oranı artmış 
ve bu şehirler sokağa çıkılamaz hale gelmiştir.
Bu ortamın yaratılmasında AB'nin etkisiyle toplumumuzun yapısına uymayan yasaların çıkarılması da etkili olmuştur.

6- Ekonomik sistem tamamen yabancı sermayeye ve sıcak paraya dayanarak ayakta tutulduğundan, siyasî alanda da çuval hadisesi görmemezlikten gelinmiş,  Kerkük'e gereken önlem verilmemiş, Irak'taki katliama karşı çıkılmamış, PKK sorunu büyümüş, Kıbrıs konusunda aktivitemiz olamamıştır.

7- Ülkemizin iç ve dış borçları 300 milyar $'dan 500 milyar $'a çıkmıştır.

Dış borçların 200 milyar $ ve ortalama faizin %6 olduğu dikkate alınırsa ülkemiz sırf dış borç için yabancılara 12 milyar $ ödemektedir. Bir yılda özelleştirmeden sağlanan dövizler bu faizlere ancak yetmektedir, ileride Devletin satılacak malı kalmadığında bu faizlerin ödenmesi sıkıntı yaratacaktır.

AKP iktidara geldiğinde, seçimlerden önce verdiği fakir fukarayı koruyacağım mesajlarının tersini yaparak IMF'nin programına sarılmış, 2004 yılında AB ile en büyük Papazın resminin önünde imzalanan AB ile müzakerelerinin başlatılması anlaşmasını da arkasına alarak ve ilk başlarda halkı da inandırarak bugünlere kadar gelmiş, fakat globalleşmenin yukarda özetle saydığımız sonuçlarının doğacağını herhalde başlangıçta kendisi de tahmin edememiştir. Şimdi bu sonuçlarla karşılaşmışlardır ve Fransa'nın yeni Cumhurbaşkanı Sarkozy'nin diğer Türkiye muhaliflerine katılarak Türkiye'nin artık AB üyesi olamayacağını kesin olarak açıklaması ve Türkiye'nin Libya, Cezayir gibi ülkelerle beraber “Akdeniz Ülkeleri Topluluğu”'na girmek suretiyle imtiyazlı ortaklığa kavuşacağını söylemesi büyük şok yaratmıştır. Görüşümüze göre AB bir Hıristiyan devleti olup Türkiye'nin bu devlete kabulü asla mümkün değildir.

Sarkozy'nin danışmanı da AB liderlerinin evvelce Türkiye'yi oyaladığını şimdi Sarkozy'nin gerçeği söylediğini belirtmiştir. Ne yazık ki gerek globalleşme rüyası gerekse AB'nin yalanları ülkemizi ekonomik, sosyal ve siyası bakımdan bu günlere getirmiştir. AB'nin ülkemizi bu şekilde oyalaması elimizde mevcut potansiyel fırsatlarında kaçmasına neden olmaktadır. Biz AB sevdası ile yaşarken Rusya Devleti ülkemiz üzerinden geçmesi  plânlanan bir boru hattını Bulgaristan üzerinden geçirmek için anlaşma imzalamış, yine Türkmen gazının nakli içinde Rusya-Türkmenistan-Kazakistan arasında anlaşma imzalanmıştır. Böylece enerji hatları merkezi olması plânlanan ülkemiz devreden çıkarılmaktadır. Halbuki önceki Ecevit hükümeti bu konuda önemli yol almıştı. AB ile uğraşırken kendi soydaşımız Türkmenistan'la yapılacak bu çok önemli anlaşma fırsatı kaçırılmıştır. Yılda 30 milyar $'lık petrol, gaz, enerji maddeleri ithal eden ülkemiz yakında Devletin satılacak malları kalmadığında hangi para ile enerji ithal edecektir.

< Ülkemiz sırf dış borç için yabancılara 12 milyar $ ödemektedir. Bir yılda özelleştirmeden sağlanan dövizler bu faizlere ancak yetmektedir,
ileride Devletin satılacak malı kalmadığında bu faizlerin ödenmesi sıkıntı yaratacaktır. >

Özetle, ülkemizde önemli limanlar, tesisler haberleşme sistemi, fabrikalar, turizm tesisleri ve bir çok kurum yabancıların eline geçmiş, para piyasaları 
yabancıların hâkimiyetine girerek faiz ve döviz kurlarını yabancılar belirler hale gelmişlerdir. Yine yabancılar borsanın %70'ini ele geçirerek sermaye
piyasasını da hâkimiyetlerine almışlardır. Sonuçta halkımız yoksullaşmış, özellikle rantiye grubu daha da zenginleşmiş, Malthus'un teorisindeki gibi
işçiler açlık sınırı altında yaşar hale gelmişler, globalleşmenin bu acı sonucuna ilâveten AB'de ülkemizi ortada bırakmıştır.

Globalleşmenin ve özelleştirmenin ülkesine verdiği zararı gören Venezüella Devlet Başkanı Chavez IMF ve Dünya Bankasına borçlarını ödeyerek bu kuruluşlarla ilişkilerini kesmiş, ülkesindeki yabancıların elindeki son petrol yataklarını da yabancı şirketlerden kendi dikte ettiği fiyatlardan satın alarak devletleştirmiştir.

Bu devletleştirmeden sonra Venezüella'nın son bir yılda elde ettiği gelir bu güne kadar yıllardır elde ettiği toplam petrol gelirini aşmış, yabancı petrol şirketlerine giden devasa karlar devlete kalmıştır. Venezüella bu işlemi yaparken altın yumurtlayan T. Telekom Türk Devletince yabancılara satılmıştır.

Bugün gelinen çıkmazdan kurtuluş çareleri;

-IMF ve Dünya Bankası ile ilişkileri en alt düzeye indirerek bünyemize uygun önlemleri almak, dalgalı kurdan vazgeçip TCMB kontrollü döviz
kurlarına geçmek, döviz kurunda derhal düzeltme yapmak, aşırı yüksek reel faizden kurtulmak, yabancıların kontrolünde bulunan döviz kuru ve faiz
politikasını TCMB'nin kontrolünde yürütmek, sıcak para belâsından ve dış borçlardan bir konsolidasyon plânı çerçevesinde kurtulmak

-AB ile ilişkileri derhal askıya alıp gümrük birliğine son vermek, AB ile kararlara beraber iştirak ettiğimiz bir ekonomik anlaşma yapmak

-AB oyalamasından kurtulduktan sonra, Rusya, Türk Devletleri ve komşularımızda özel anlaşmalar yapıp özellikle enerji hatlarında kaçırılan fırsatları geri almaya çalışmak.

-TCMB kaynaklarını reel sektöre yönlendirerek, sanayiciye, ihracatcıya, turizmciye, ziraatçiye, esnafa ve diğer üretken sektörlere Türk parasıyla
krediler açıp üretimi arttırmak.

 < Ülkemizde önemli limanlar, tesisler haberleşme sistemi, fabrikalar, turizm tesisleri ve bir çok kurum yabancıların eline geçmiş, para piyasaları yabancıların hâkimiyetine girerek faiz ve döviz kurlarını yabancılar belirler hale gelmişlerdir. Yine yabancılar borsanın %70'ini ele geçirerek sermaye piyasasını da hâkimiyetlerine almışlardır. >

-Vergi sisteminde adaletsiz olan dolaylı vergileri azaltıp gelir ve servetten sağlanan vergileri yeniden düzenlemek.
-İşsizliği önleyici önlemler alıp çalışanların gelirini yükseltmek, emeklilere daha iyi imkânlar sağlamak ve gelir bölüşümündeki adaleti sağlamak.
Şimdi 2007 temmuz seçimleri yaklaşmaktadır globalleşmenin tüm bu zararlarını ve AB'nin kandırmacalarını dikkate alan dar ve orta gelirli
seçmen oy vermeden önce şunlara dikkat etmelidir,

Oy verecekleri parti;

- AB'ye hayır diyor mu?
- IMF'ye hayır diyor mu?
- Ülkemizde mevcut ve halkın lehine görülmeyen kambiyo ve döviz sistemini değiştireceğine ve sermaye hareketlerinde mevcut ve Dünyada eşi çok az görülen serbestliği sınırlayacağına ve TCMB'nin kontrolüne alacağı- na söz veriyor mu?
- Uygulanan aşırı reel faizleri durduracak mı?
- Dolaylı vergileri azaltacak mı?
-Aşırı faiz dışı fazla verilmesine dayanan bütçe modelini terk edecek mi?

<  Bugünkü hükümet, sıcak paracılar ve yabancı sermayenin desteği ile seçimlere kadar ekonomideki pembe tabloyu devam ettirecektir, >

Bir parti eğer bu koşulları kesin ve net olarak vaat etmiyorsa, iktidarı kazandığında işsizliği önleyemeyecek, gelir bölüşümü adaletsizliğini düzeltemeyecek, fakiri daha fakir yapacak, siyasî egemenliğimizi tam sağlayamayacak, sosyal patlamaları önleyemeyecek demektir. AKP'nin iktidara fakir fukara  edebiyatı ile geldiği unutulmamalıdır. Seçmenin AKP ile koalisyon yapma ihtimali olan partilere de oy verirken dikkat etmesi gerekmektedir.

Bugünkü hükümet, sıcak paracılar ve yabancı sermayenin desteği ile seçimlere kadar ekonomideki pembe tabloyu devam ettirecektir, Eğer dövizde bir yükseliş görülürse bunu önlemek için gerek yabancılar gerekse döviz ile borçlu olan Türk finans sektörü piyasaya biraz daha döviz satıp döviz fiyat artışını engelleyecektir. Zaten T.C. Merkez Bankası da seçim ortamında döviz kurları yükselirse kurlara müdahale edeceğini ima etmektedir.

Ancak AKP tek başına iktidar olursa veya bir koalisyon içinde yer alırsa,
-Sıkı para politikası daha da sıkılaştırılarak, yüksek reel faiz ödenmesine devam edilecek,

-Uygulanmakta olan bütçe politikası ile %6,5-7 oranında faiz dışı fazla verilmesine devam edilecek, bunu sağlamak içinde özellikle dolaylı vergiler
ve diğer vergiler arttırılacak, devletin faiz dışındaki geliri ile gideri arasındaki pozitif fark ile rantiye sınıfına olan yüksek faizli borçların ana para ve faizi
ödenmeye çalışılacak, böylece orta gelirli halk daha sıkıntıya girecek,
- Elde kalan son devlet malları da satılacak(TMSF'nin elinde satılacak mallar iyice azalmıştır),
- Devletin elindeki mallar azaldığından özelleştirmelerden elde edilecek gelirler azalacağından faiz dışı fazla sağlamak için vergiler daha da arttırılacak,
elektirik gibi kamuca üretilen mallara yüksek zamlar yapılacaktır.

Ülkemiz seçmeninin sonradan pişmanlık duymaması ve aşırı ekonomik sıkıntıya girmemesi için, son günlerin moda deyimi ile siyasî partilerin vaatlerinin sözde değil özde olup olmadığını inceleyip ve kimin kimle koalisyon yapabileceğini hesaplayıp, oyunu vereceği partiyi ona göre seçmesi kendi
menfaatine olacaktır.

Sonuçta yabancı ülkeler top ve tüfekle yapamadıklarını sermayeleri ile yapmakta, ülkemizi yavaş yavaş işgal etmekte ve halkımızın dar ve orta gelirli kesimini yavaş yavaş modern köleleri haline getirmektedirler. Şu anda sıcak para ile gösterdikleri pembe tablo ülkemizin tüm malları yabancıların eline geçene, TCMB'nin döviz rezervleri bitene ve halkımız tam köleleri olana ve de siyasî emelleri gerçekleşene kadar devam edecektir. Bu oyunu ancak dar ve orta gelirli halkımız temmuz 2007'de verecekleri oylarla bozabilir.

<  Sonuçta yabancı ülkeler top ve tüfekle yapamadıklarını sermayeleri ile yapmakta, ülkemizi yavaş yavaş işgal etmekte ve halkımızın dar ve orta gelirli kesimini yavaş yavaş modern köleleri haline getirmektedirler.  >


Globalleşme Rüzgârına Kapılan Ülkemiz
Selahattin Altıer
2 1 . YÜZYIL Nis an / Ma y ıs / Ha z ir an 2 0 0 7 



***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder