25 Şubat 2016 Perşembe

Ordu, Üniter Devleti Böyle mi Savunacak?



Ordu,  Üniter Devleti Böyle mi Savunacak?


Özgür Erdem
Sayı ;251, 
31/08/2009

 (  _ Şırnak’ta Askeri kışlanın önüne resimdeki tabela dikilmiş. Hazin olan, PKK’lı kadınların o tabelanın önünden Sarı-Kırmızı-Yeşilli sözde bayrakları ve Kürtçe sloganlarıyla yürüyüş yaparak geçebilmesi... 

Şırnak’ta askeri kışlanın önüne resimdeki tabela dikilmiş. Hazin olan, PKK’lı kadınların o tabelanın önünden Sarı-Kırmızı-Yeşilli sözde bayrakları ve Kürtçe sloganlarıyla yürüyüş yaparak geçebilmesi... Tabelada yazıldığı gibi askerin “ Üzerine kılıç çekilmedikçe ” “ Kimseye Zarar Gelmiyor.” Yürüyüşe herhangi bir müdahale yok. Şimdi soruyoruz:  
Asker, Kışlasından bu yürüyüşü izlediği gibi, Kürt açılımını da izleyecek mi? 
Ve PKK, Ordu’nun “ Üzerine Kılıç Çekmezse ” yani silah bırakırsa, tabelada yazıldığı gibi PKK’lılara zarar gelmeyecek mi?  )

MGK’dan “ Kürt Açılımı ” na açık çek

AKP’nin başlattığı Kürt açılımına Ordu’nun tavrı merak ediliyordu.

Yanıt son MGK’da verildi. İçişleri Bakanı’nın başında bulunduğu süreci destekleyen bir bildiri yayınlandı.

Bakın ne deniyor MGK bildirisinde:

“ Kurulun önceki toplantılarında yapılan değerlendirmeler ışığında devletimizin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü pekiştirmek, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak üzere, İçişleri Bakanlığı eşgüdümünde yapılan çalışmalar hakkında Kurul’a bilgi sunulmuş ve çalışmaların devamı tavsiye edilmiştir.”

Bu, AKP’ye net bir destek. Ordu, resmen açık çek vermiş “ Kürt Açılımı ”na.
2 aydır sessiz kalan Ordu’nun en azından MGK’da çıkıp tepkisini ortaya koyacağına inanan milyonlarda ise büyük bir umutsuzluk ve hüzün...

Herkes Kızgın.

MGK bildirgesinde bu dikkat çekici paragrafın yanında geri planda kalan bir başka açıklama daha var. Onu da bir hatırlatalım:

“ Türkiye-Irak-ABD arasında oluşturulan üçlü mekanizma süreci ve Irak’taki gruplarla yapılan temasların önemine ” işaret ediliyor.

“ Iraklı Gruplarla ” Temaslar devam edecekmiş...

Pek kim bu Iraklı Gruplar?

Sokaktaki çocuk bile bilir ki, burada kastedilen Iraklı Kürt gruplardır. Anlaşılan MGK bildirgesine açıkça yazmaya caserat edememişler ama şu önerilene bir bakar mısınız... Bu, Kuzey Irak’ta bir Kürt devletinin fiilen tanınmasıdır.

Kısacası son MGK toplantısının tek bir sonucu var: Ordu, AKP’nin çizdiği yol haritasını onaylamış durumda. Iraklı Kürtlerin resmen muhatap alınması da kabullenilmiş, “Kürt Açılımı” da...

Halbuki tüm Türkiye farklı bir sonuç bekliyordu MGK’dan. Ordu’nun sesini yükselteceği umudu vardı herkeste.

Bu fotoğraf, Başbuğ’un 30 Ağustos mesajından çok değil, bir gün sonra çekildi.

Bu fotoğraf, Başbuğ’un 30 Ağustos mesajından çok değil, bir gün sonra çekildi. O mesajın Ankara’ya bomba gibi düştüğü, Hükümetin elinin ayağının dolandığı söyleniyordu. Ne dersiniz, bu fotoğraftan öyle bir sonuç çıkıyor mu?

 (   _ Başbuğ Kürtlere “ Hepimiz kardeşiz ” diye sesleniyor Başbuğ Kürtlere “Hepimiz kardeşiz” diye seslendiği gün Tayyip de Kürt açılımıyla ilgili şöyle diyordu: 

“ Bu Kardeşlik Projesinden İhanet Planı Çıkmaz. ”

Başbuğ Kürtlere “ Hepimiz kardeşiz ” diye seslendiği gün Tayyip de Kürt açılımıyla ilgili şöyle diyordu: 

“Bu kardeşlik projesinden ihanet planı çıkmaz.” Bu iki paralel açıklama Ordu’nun “ Kürt açılımı”na karşı çıkmak için yaptığı 30 Ağustos açıklamasının hemen ardından geldi. )

Tayyip’in YAŞ’ta koyduğu şerhi siz de MGK’da koysaydınız...


MGK Bildirgesinin ardından Kürt açılımını kabullenemeyen milyonlara umut veren bir açıklama daha geldi. 30 Ağustos’un yıldönümü vesilesiyle internet sitesinde bir mesaj yayınladı İlker Başbuğ.

Ve MGK bildirisinin neredeyse tam zıddı değerlendirmelerde bulundu.

AKP muhalifi basında bir sevinç bir sevinç. Manşetler atılıyor:

“ Ankara’da Deprem ”

“ Başbuğ MGK bildirisini tekzip etti.”

“ Asker Kırmızı Çizgilerini ortaya koydu.”

“ TSK’dan Açılım Şerhi.”

İnternet sitelerinde Başbuğ’un açıklamalarına yazılan yorumlar iki üç gün öncesinin tam tersi, herkeste tekrar bir umut hakim.

Aslında sevinilecek o kadar da çok şey yok. Neden mi dersiniz?

Aklımıza YAŞ kararları geliyor da ondan.

O YAŞ kararlarına bir bakın, Tayyip Erdoğan’ın şerhini göreceksiniz.

AKP’li bir Başbakan başkanlığında tam yedi tane YAŞ toplantısı yapıldı. Ve tümünde, AKP’liler hoşlarına gitmeyen kararlara şerh koymaktan çekinmediler. Ordu’dan atılan Şeriatçı subay ve astsubayların ihraç kararlarını kabul etmediler. Ve bunu açıkça da belirttiler.

Ama 30 Ağustos’ta “ Terörle mücadele her koşulda devam edecektir.” açıklamasını yapan komutanların hiçbiri o şerhi MGK toplantısında koymadı...

Bu yeni bir durum da değil üstelik.

“Kürt açılımı” süreci başladığından beri, Başbuğ ayda bir düzenli olarak devam edeceğini söylediği basın bilgilendirme toplantılarını bile iptal etti.

Gazetecilerin açılımla ilgili sorularını “ Ayak Üstü Açıklama Olmaz ” diyerek geçiştirdi.

Ordu, en çok konuşması gereken bir dönemde suskun kalarak aslında itirazı olmadığını göstermiş oldu.

Susmak Onaylamaktır.

MGK’daki “Kürt açılımını destekleme açıklaması” ise bu onayın son noktasıdır.

İnternet sitelerinde “Güçlü Ordu Güçlü Türkiye” diyerek, “Türkiye devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.” açıklamaları yaparak sürece direnilmez.

1997’de Şeriatçı iktidara direnen Ordu, aynı MGK’da Erbakan’a 28 Şubat kararlarını imzalatmasını bilmişti.

Ama bugün, internet sitesinden “bölünmez bütünlük” sloganları atan Ordu, maalesef AKP’lilerin karşısında MGK’da istenilen dik duruşu sergileyemiyor.

PKK’yla Görüşülmesine Gerçekten Karşıysanız...

Peki MGK’da gerekli itirazı yapmadılar diyelim. 30 Ağustos için yayınlanan açıklama ne kadar doğru ve tutarlı? Şimdi o açıklamada söylenenlere bir bakalım, ve birkaç soru soralım...

1. Açıklamada en büyük vurgu Türkiye Cumhuriyeti Devletinin üniter yapısına yapılmış. Deniyor ki “Türk Silahlı Kuvvetleri, Atatürk tarafından bizlere emanet edilen ve Anayasa’nın 3’üncü maddesinde de belirtildiği şekilde; Türkiye Cumhuriyeti’nin ulus-devlet ve üniter-devlet yapısının korunmasında taraftır ve taraf olmaya da devam edecektir.”

Güzel bir cümle. Ancak, böyle düşşünüyorsanız, Kürt açılımına destek olmamanız gerekirdi. Çünkü açılımda başından beri en başta tartışılan şey, Türkiye Cumhuriyeti’nin yapısı. Kaç aydır, hem Anayasadaki vatandaşlık tanımı hem de üniter devlet yapısı masaya yatırılmıyor mu? O kadar ki, Türkiye Cumhuriyeti’nin ismi bile tartışma konusu yapıldı. Üstelik önceki Genel Kurmay Başkanlarından Hilmi Özkök tarafından.

Merak ettiğimiz bir şey daha var. Türk Silahlı Kuvvetleri üniter devlet konusunda “tarafım” diyorsa, Türkiye Cumhuriyeti’nin isminin bile tartışıldığı şu 2-3 aylık süreçte niye sesini çıkarmadı?

Tüm bu tartışma sürecini başlatan ve körükleyen Kürt açılımına MGK bildirisinde niye açık destek verdi?

Niye Sürecin Devamını tavsiye etti?

Üstelik bu noktada çok daha korkunç bir soruyla karşı karşıya kalıyoruz. Onu da soralım: 30 Ağustos açıklamasında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin PKK ile hiçbir şekilde masaya oturmayacağı vurgulanmakta. Peki, PKK ile masaya oturan AKP olsa, buna ses çıkarılmayacak mı?

Ordu, böylece PKK ile anlaşmanın vebalini Hükümet’e yükleyip bir kenara mı çekilmekte?

MGK’da Hükümet’in atacağı adımlara açık çek verip destek olan, devamını “tavsiye eden” Ordu, 30 Ağustos açıklamasıyla kendi fikirlerinin başka olduğunu göstermiş oldu.

Peki TSK bir Düşünce Kuruluşu mudur?

AKP yine bildiğini okuyacak, Ordu da “bana dokunmayan düşman bin yaşasın” misali süreci eleştiren açıklamalarla mı yetinecek?

2. Bildiride PKK ile ilişki kurulamayacağı net bir şekilde vurgulanıyor: “TSK terör örgütü ve destekleyicileriyle ilişki kurulmasına yol açabilecek hiçbir faaliyet içinde bulunamaz.”

Halbuki, Kürt açılımının başından beri düzenlenen çalıştaylarda PKK yanlısı olarak bilinen pek çok aydının konuşmasına izin verildi. Hatta Kandil Dağı’na kadar giderek PKK elebaşlarından Karayılan’la görüşerek PKK’nın adeta kuryesi haline gelen Hasan Cemal, İçişleri Bakanı’nın en önemli konuklarından biriydi. Açılımı destekleyen Ordu, acaba Hasan Cemal’i de “akil adamlardan” biri olarak kabul etmiş olmuyor mu? Kabul ediyorsa, fiilen PKK’yla ilişki kurulmuş olmuyor mu? Etmiyorsa açılıma niye destek veriyor?

3. Bildirge DTP konusunda da gayet sert. DTP, isim vermeden eleştiriliyor: “TSK, demokrasinin sunduğu fırsat alanlarını kullananların, bireylerin en temel hakkı olan yaşam hakkını hedef alan terör faaliyetlerini hiçbir nedenle hoş görmelerini kaul edemez.”

Halbuki, Kürt açılımı başladığından beri, DTP, sürecin önemli bir unsuru olarak gösterilmiyor mu?

Hatta Tayyip bizzat gidip Ahmet Türk’le görüşmedi mi?

Açılıma destek olmak, aslında DTP’nin sürecin içinde olmasını desteklemek anlamına geliyor. Halbuki Ordu, DTP’yi taraflardan biri yapan süreç boyunca hep sessiz kaldı.

Kürtçenin Resmen İkinci dil olması nasıl engellenecek?

4. Açıklamada Kürtçe konusunda da önemli bir vurgu yapılıyor: “Anayasa’nın değiştirilmesi teklif bile edilemez olan 3’üncü maddesinde ifade edildiği gibi ‘Türkiye devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçe’dir.’”

Halbuki devletin Kürtçe yayın yapan resmi televizyon kanalı var artık. Üstelik TRT-Kürtçe’nin açılması tartışılırken bizzat Başbuğ “ Terör örgütü yandaşları Kürtçe yayın yapacağına devlet yapsın.” diyerek destek olmuştu?

Kürtçeyi fiilen ikinci bir resmi dil haline getiren süreçte Ordu hep sustu. Hatta PKK’nın zeminini zayıflatacağını düşünerek destekledi. Gelinen noktada, köy ve kasaba isimleri bile Kürtçe yapılıyor.

Peki bu süreç MGK tavsiyesinde olduğu gibi kesintisiz devam ettiğinde, Kürtçenin “ Resmen ” bir ikinci dil haline gelmesi nasıl engellenebilir?

5. 30 Ağustos bildirisinde yapılan o çok sert açıklamaya rağmen, AKP kanadı da, Ordu kanadı da Kürt açılımında herhangibir değişikliğe gidileceğini söylemedi. Hatta Tayyip ve Gül, MGK kararı doğrultusunda çalışmaların devam edeceğini vurguladı. Hatta Gül, açıklamanın güzel olduğunu açıkladı.

Hatta açıklamanın ardından bile Başbuğ ve AKP kurmayları birlikte gayet samimi pozlar vermeye devam ediyor.

Öyleyse Kürt açılımı süreci aynen devam edecek mi?

Devam edecekse, TSK’nın bu hassasiyetleri ne olacak?

Haksızlık etmiyoruz

6. Çalıştaylarda bütün aydın ve gazeteciler PKK’nın silah bırakması gerektiğini söylediler. Türk Ordusu’na da operasyonlara ara verme çağrısında bulundular.

AKP bunu kabul ederse Ordu ne yapacak?

Devriye gezen bir Mehmetçik PKK’lılarla karşılaştığında ne olacak? Silaha başvurulmayacak mı?

PKK’lılara kurşun atmayın emrini kim verecek?

Bu Vebalin Altına kim girecek?

Haksızlık ettiğimizi mi düşünüyorsunuz? Başbuğ’un 30 Ağustos bildirisiyle AKP’ye uyarıda bulunduğunu ve açılımın buna göre yeniden şekilleneceğini,Ordu’nun hassasiyetlerinin de gözetileceğini düşünüyorsanız, hemen iki gün sonra yaşanan olayları bir düşünün.

Deniz Kuvvetleri Komutanının devir teslim töreninde AKP kurmaylarıyla Başbuğ’un verdiği samimi poza bir bakın.

Sonra, Başbuğ’un Büyük Taarruz’un yıldönümünde Kürtlere “Hepimiz kardeşiz” diye seslenen açıklamasını okuyun. Ve Tayyip’in aynı gün yaptığı “Kürt açılımı bir kardeşlik projesidir” demeciyle karşılaştırın.

Sonra sorduğumuz soruları bir kez daha sorun.

Ne dersiniz haksızlık mı ediyoruz?

Hayır.

Türkler ve Kürtler kardeşse PKK’yla kim savaştı açıklayın!

Üstelik daha da vahimi, İlker Başbuğ maalesef büyük bir çarpıtmaya ortak oldu. Büyük Taarruz’un yıldönümünde, şehitliklerde şu açıklamayı yaptı: “Kurtuluş Savaşı’nda Türkler ve Kürtler birlikte savaştık.”

Bunun böyle olmadığını TÜRKSOLU defalarca açıkladı. Güneydoğu’nun Kurtuluş Savaşı’na katılımı toplamda %5’i bile bulmuyor. Çanakkale Savaşı’nda da durum böyle.

Hatta PKK’yle mücadelede de. Bu sayı yayınladığımız tablo ve haritayı iyi bir inceleyin.

İki Gerçek Göreceksiniz.

Birincisi Güneydoğu’nun terörle mücadelede de aynen Kurtuluş Savaşı ve Çanakkale’de olduğu gibi çok çok düşük bir katılım göstermiş olması.

İkincisi ise, yaptığımız onca araştırmaya karşın PKK’yla mücadele ederken şehit düşen Mehmetçiklerin tümünün bilgisine ulaşamamış olmamız.

Öyleyse, İlker Başbuğ’a sesleniyoruz! Eğer Türklerle Kürtlerin gerçekten kardeş olduğuna inanıyorsanız, PKK’ya karşı omuz omuza savaşıldığını düşünüyorsanız, açıklayın rakamları tüm Türkiye görsün...

Üzerinize kılıç çekilmezse?

Ve son bir resim.

Şırnak’ın Cizre ilçesinin merkezindeki bir kışlanın kapısına tabela asılmış. Şöyle deniyor:

“Üzerimize Kılıç Çekilmedikçe 
Vatanımıza Girilmedikçe 
Milletimiz Cefa Çekmedikçe 
Bizden kimseye Zarar Gelmez.”

Hürriyet gazetesi de manşet yapmış bu tabelayı. Kullandıkları resimde ise eylem yaparken Kışla’nın önünden geçen PKK’lı kadınlar görülüyor. Sarı-kırmızı-yeşilli sözde bayrakları ellerinde. Muhtemelen PKK lehine Kürtçe sloganlar da atıyorlar.

İşte Ordu’nun düşürüldüğü durum.

AKP bir açılım başlatır. Ordu MGK’da sessiz kalır, sürecin devamını tavsiye eder, sonra açıklama yapıp fikrini beyan eder.

PKK’lılar yürüyüş yapar, askeri kışlanın önünden slogan atarak geçer. Asker ise müdahale etmez, tabelayla görüşünü bildirir...

Öyleyse şu soruyu bir yanıtlayın: Ordu bir fikir beyan etme kuruluşu mudur? Yoksa Asker Ocağı mıdır?

Yani düşünüp konuşan bir kurum mudur? Yoksa düşüncelerinin gereğini yapan bir kurum mu?

Unutmadan, tabelada yazılanları da dikkatle incelemenizi isteriz.

Şöyle diyor: “ Üzerimize kılıç çekilmedikçe bizden kimseye zarar gelmez. ”

PKK, kılıç çekmeyi bıraktığında, Ordu’dan zarar gelmeyecek mi yani?

Ne dersiniz, o Tabela, Kürt açılımına Ordu’nun özgün bir katkısı mı?

(Sayı 251, 31/08/2009)


http://www.turksolu.com.tr/sehit/secmeordu4.htm


.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder