6 Ocak 2016 Çarşamba

TÜRK'ÜN CEHENNEM ATEŞİNDE YÜRÜDÜĞÜ YILLAR.., BÖLÜM 2




TÜRK'ÜN  CEHENNEM ATEŞİNDE YÜRÜDÜĞÜ YILLAR.., BÖLÜM 2





Helmuth von Moltke / Alman Genel Kurmay Başkanı (1848-1916)

"Birinci Dünya Savaşı başladıktan kısa bir süre sonra Alman Genelkurmay Başkanı Von Moltke, Enver Paşaya gönderdiği 10 Ağutos 1914 yazıda, Osmanlıların mümkün olduğu kadar çok Rus ve İngiliz kuvvetlerini çekmesi, enerjik bir çabayla İslam ihtilalini gerçekleştirmesi, bu amaçla Kafkasya'ya karşı harekete geçilmesi, özellikle Mısır'a karşı bir sefer yapılması ve Avusturya'nın yükünü hafifletmek için mümkün olduğu kadar çabuk savaşa katılmasını istemişti..."

(Türklerle Birlikte Süveyş Kanalına - Yazar: Kress von Kressenstein / 1943)

SONUÇ:  Kanal Harekatı (Filistin Cephesi), Hicaz ve Yemen cepheleri, Sarıkamış Harekatı, Çanakkale Muharebeleri, Basra/Irak cephesi, Kafkas cephesi, Balkan cephesi ve Gailçya (Polonya) cephesinin açılması... (A. H. Sezgin)


TRABLUSGARP (LİBYA) CEPHESİNDE TÜRKLER... (1911-12)

HECİNSÜVAR (DEVE-SÜVARİ) BİRLİK KOMUTANI SÜREYYA BEY - 1916 / FİLİSTİN CEPHESİ

MEDİNE ŞERİFİ, KUDÜS'TE (FİLİSTİN CEPHESİNDE), HARP PATLAMADAN HEMEN ÖNCE HALKA "CİHAD" ÇAĞRISI YAPARKEN... (1914)


"Türk tarafının bölgede en büyük sorunu ulaşım ile ilgiliydi. Osmanlı devletinin demiryolu ve karayolları ağı bu iş için yetersizdi. Suriye ve Irak ile bağlantıyı sağlayan demiryolunun Toros ve Amanos dağlarındaki tünelleri bitmiş değildi. Birincisi savaşın sonunda, ikincisi 1917 yılında bitirilebilecekti. Anadolu'da Bağdat demiryolununun son istasyonu Pozantı idi. Buradan Gülek istasyonuna kadar at sırtında veya yaya olarak dağların aşılması gerekiyordu. Ardından İslahiye istasyonunda tekrar kesintiye uğruyor ve bu kez Amanos dağları aşılıyordu. Bu bitmeyen tüneller yüzünden aradaki mesafeyi insan, araç ve gereçlerin karayoluyla kimi zaman yürüyerek, kimi zaman da hayvan sırtında bir sonraki tren istasyonuna ulaşması gerekiyordu..." 

Sina çölünün doğu başlangıcında yer alan Birüsseba kasabasına kadar ulaştırdığımız tren hattımızın açılışı merasimi- 1914


"Bugün İsrail sınırları içinde kalan Birüsseba, Osmanlı ordusu için önemli bir lojistik noktasıydı. İstanbul'dan Filistin'e kadar üç kez aktarma yapılması mecburiyeti vardı. Suriye'den Kanala saldıracak bir kuvvetin en son demiryolu üssü Nablus'un kuzeyindeki Sille istasyonu idi. Sille, Kanala yaklaşık olarak 500 km. uzaktı. Bu 500 km.lik sahanın 200 km.lik kısmını Birüssebi'e kadar Filistin; 300 km.lik kısmını da Sina Çölü oluşturuyordu. Birüssebi'den sonra, yani çölde ulaşım aracı olarak sadece deve kullanılabilirdi. Çöl geçildikten sonra 161 km. uzunluğunda, 80-120 m. genişliğinde ve 10 m. derinliğinde Süveyş Kanalı geçilecekti..." 

FİLİSTİN CEPHESİ / İNTİKAL HALİNDEYKEN NABLUS YOLUNDA İNGİLİZ UÇAKLARI TARAFINDAN SALDIRIYA UĞRAYAN BİR TOPÇU BATARYAMIZDAN GERİYE KALANLAR - 1917


Halep'te eski Osmanlı topları / 1917 (Alman Genelkurmay Arşivi)

1900'lü yılların başında Tripoli'de (Trablusgarp / Libya) bulunan vilayet binamız


Recep Paşa, Osmanlı Devleti'nde Trablusgarp valiliği ve Harbiye Nazırlığı yapmış bir devlet adamıdır.

Recep Paşa (1904 - 1908) yılları arasında 4 yıl Trablusgarp valiliği yaptı. İttihat ve Terakki Partisi'nin baskısıyla Libya'dan İstanbul'a getirilerek 7 Ağustos 1908'de Harbiye Nazırı yapıldı. Bu görevde 4 Mart 1909 tarihine kadar kaldı. 

Libya / Fizan'da İtalyanlara karşı Türklerin yanında savaşa katılan Arap mücahitleri (1911/1912)

* * *



1901 Yılı Harp Akademisi mezunlarından bir grup. 

(Oturanlardan soldan ikincisi Mustafa Kemal). Kendilerini bekleyen cehennemin acaba ne kadar farkındaydılar? Bütün bir gençliklerini sürekli bir ölüm kalım mücadelesi içinde ve genç omuzlarında Türk evlatlarının ve vatanlarının mesuliyeti ile, kimi kez Balkanlarda, kimi kez Kafkaslarda, Fizan'da, Tih Sahrasında, Hicaz'da, Yemen'de, Çanakkale'de, Bağdat'ta, Basra'da...velhasıl çökmek üzere olan koca bir imparatorluğun ömrünü biraz olsun uzatabilmek için vatan topraklarının her karışında, o uzun savaş boyunca çırpınıp durdular...


* * *


9 0cak 1912 - Binbaşı Mustafa Kemal, sivil halkı İtalyanlara karşı örgütlemek üzere bir avuç arkadaşı ile gizlice geçtiği bugünkü Libya topraklarında bulunan Derne'de mahalli kıyafetler içinde bu resmi çektirmişti... Aradan 100 yıl geçmiş... Libya ve diğer Arap memleketlerinin durumu (ve de kendi durumumuz...) ortada!..

* * *



Trablusgarp Savaşı ve Millî Mücadelede kahraman bir Türk gibi mücadele eden Libya’nın ünlü Sunusî ailesinden Şeyh Ahmet Eş-Şerif Es-Sünusî (1873, el-Cegbub-10 Mart 1933, Mekke). Trablugarp cephesinde Mustafa Kemal ile omuz omuza çarpışan ve Kurtuluş Savaşımız esnasında Anadolu'ya gelerek milli mücadelemize destek veren Şeyh Sünusi, Atatürk'ü görmek üzere 1923'de yeniden Türkiye'ye gelmişti...

* * *



* * *

4. ORDU KOMUTANI CEMAL PAŞA / 3 Mayıs 1915 BİRİNCİ KANAL SEFERİ 

Kanal seferinin uygulanması için Ağustos 1914'ten itibaren hazırlıklara başlanmış, Eylül sonunda Alman yarbay Kress von Kressenstein'ın 8. Kolordu'ya Kurmay Başkanı olarak atanmasıyla hızlanmış, 4. Ordu Komutanı olarak atanan Cemal Paşa da Aralık başında Şam'a gelmişti.

Birinci Kanal Seferine Cemal Paşa bizzat komuta etmiş, daha sonraki süreçte ise Sina Çölü Kress'in komutanlığına bırakılmıştı...

"Çöl yürüyüş nizamı güzeldi; çölün kendisi de güzeldi: Ta uzaklara kadar uzanan ve güneşte, erimiş altın gibi pırıl pırıl parlayan bir kum deryası. Ufukta, güneşin ışıklarıyla türlü renklere boyanan, mor, eflatun, erguvan, pembe, kızıl... bir çok renklerle ışıldayan dağlar... ve hepsinin üstünde bulutsuz, koyu mavi gökyüzü! Tabiatın korkunç güzelliği Sina Çölü'nde görülür.

Tih Sahrası'nı belki biz güzel görüyorduk. Gezegenin en fena yerlerinden olan Tih Sahrası'nı güzel görmeye ruhça muhtaç olduğumuz için, kendi kendimize telkin yaparak, onu hayaller merceği arasından görmekteydik. Çölün korkunç ıssızlığını, biz, Kanaı'ın, Yusuf diyarının ve piramitlerin hayalleri ile süslüyorduk.

Sina Çölüı'nde böyle hayaller içinde Kanal'a doğru giderken çekim odağı Cemal Paşa idi. Osmanlı Devletiı'nin Bahriye Nazırı, Dördüncü Ordu Kumandanı, devletin mukadderatını idare eden üç büyüklerden biri olan Cemal Paşa! Ümitler ve hayaller onda şahıslanıyordu. Cemal Paşaı'nın hali, tavrı, edası ve kendisinden yayılan azim ve irade, bize inan ve güven vermekteydi. Göz alıcı ve şahane kırat... Ve onun, düşüncelere ve hayallere dalmış, başını biraz sağa eğmiş haşmetli süvarisi... İkisi bir bütün oluşturuyor ve Mısır yönündeki ufukta zarif bir silüet çiziyordu."

(A. Fuad ERDEN / I. Dünya davaşında Suriye Hatıraları)


* * *

3 CÜ BÖLÜMLE  DEVAM EDECEKTİR..

..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder