8 Şubat 2018 Perşembe

Muhsin Yazıcıoğlu kimdir? BÖLÜM 3

Muhsin Yazıcıoğlu kimdir? BÖLÜM 3


SİYASETTEN ÖNCE VE SONRA GENÇLİK YILLARI RESİMLERİ,























KENDİ SESİNDEN ÜŞÜYORUM ŞİİR' İ






4 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR

***

Muhsin Yazıcıoğlu kimdir? BÖLÜM 2

Muhsin Yazıcıoğlu kimdir? BÖLÜM 2


SİYASETTEN ÖNCE VE SONRA GENÇLİK YILLARI RESİMLERİ,






























3 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR

***

Muhsin Yazıcıoğlu kimdir? BÖLÜM 1

Muhsin Yazıcıoğlu kimdir? BÖLÜM 1




Helikopter kazası sonucu hayatını kaybeden BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nun vefatının 7'nci yılında kabri başında anacak. Peki Muhsin Yazıcıoğlu kimdir,  hayatı, kariyeri ve hakkında merak ettiğiniz tüm detaylar haberimizde...

Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkan Yardımcısı İlker Kayalıoğlu, merhum Genel Başkan Muhsin Yazıcıoğlu'nun vefatının 7'nci yılında "anma ve anlama" günü ile ilgili program hakkında bilgi verdi.

Yazıcıoğlu'nun 7 yıl önce vefat ettiğini aktaran Kayalıoğlu, acısının hiç dinmediğini dile getirdi. BBP Genel Başkan Yardımcısı, "Bize düşen O'nun yolunda gitmek, O'nun davasına sahip çıkmak, O'nun ülkü ve ideallerini gerçekleştirmektir. Yalnızlaştırılmaya çalışsak da şehadet sürecini takip etmek, O'na ve davasına sadakat göstermektir. Tıpkı O'nun gibi haksız bir davada kalabalıklarla yürümek yerine, haklı bir davada tek yürümektir. Bir ölür bin diriliriz diyebilmektir." ifadelerini kullandı.

" 25 Mart Saat 10.30'da, Tacettin Sultan Dergahı'nda, Muhsin Başkanımızın kabri başında, anma ve anlama programı gerçekleştirilecektir." diyen Kayalıoğlu, tüm sevenlerini anma programına davet etti.

MUHSİN YAZICIOĞLU KİMDİR?

Muhsin Yazıcıoğlu, 1954 yılında Sivas'ın Sarkışla ilçesi Elmalı Köyü'nde bir çiftçi ailesinin oğlu olarak doğdu. İlk ve orta öğrenimini Şarkışla'da yaptı.

Yüksek öğrenimini yapmak üzere 1972'de Ankara'ya geldi. Üniversite tahsilini, Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi'nde tamamladı.

1968'de cemiyet (dernek) çalışmalarına başladı. Şarkışla'da Genç Ülkücüler Hareketi'ne katıldı. Ankara'ya geldikten sonra ise, Ülkü Ocakları Genel Merkezi'nde görev yapmaya başladı. Sırasıyla; Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcılığı ve Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı yaptı. (1977-78).

1978'de faaliyete geçen Ülkücü Gençlik Derneği'nin kurucu Genel Başkanı oldu. 1980 yılına kadar MHP'de Genel Başkan Müşavirliği görevinde bulundu.

12 Eylül 1980'de yapılan askeri darbenin ardından, MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası sanığı olarak cezaevine konuldu. 5,5 yılı hücrede olmak üzere 7,5 yıl Mamak Cezaevi'nde kalan Muhsin Yazıcıoğlu, 7,5 yıl cezaevinde kaldığı bu davadan herhangi bir ceza almadı.

Cezaevinden çıktıktan sonra, mağdur olmuş ülkücülere ve onların ailelerine yardim amacıyla kurulan Sosyal Güvenlik ve Eğitim Vakfı'nın başkanlığını yaptı.

1987'de arkadaşları ile birlikte MÇP'de siyasete girdi. MÇP'de Genel Sekreter Yardımcılığı görevinde bulundu.

1991 genel seçimlerinde üç partinin oluşturduğu ittifak bünyesinde, milletvekili adayı oldu. “O, inançlarınızı Meclis'e taşıyacak” sloganıyla, Sivas'tan milletvekili seçildi.

1992 yılı Temmuz ayında, “içinde bulunduğu partinin siyasi anlayışıyla uyuşamadığı için” bir grup arkadaşı ile birlikte MÇP'den ayrıldı. 29 Ocak 1993 tarihinde Büyük Birlik Partisi kuruldu ve bu partinin Genel Başkanlığına seçildi.

24 Aralık 1995'te yapılan erken genel seçimlerde ANAP-BBP ittifakından 20. Dönem Sivas milletvekili olarak, yeniden meclise girdi. 28.02.1996 tarihinde ANAP'tan istifa ederek, BBP'ye döndü.

26 Nisan 1998'de yapılan 3. Büyük Kurultay'da, 8 Ekim 2000 tarihinde yapılan 4. Büyük Kurultay'da, 2 Haziran 2002 tarihinde yapılan 1. Olağanüstü Büyük Kurultay'da,20 Temmuz 2003 tarihinde yapılan 5. Olağan Büyük Kurultay'da,30 Nisan 2006 tarihinde yapılan 6. Olağan Büyük Kurultay'da ve 15 Nisan 2007 2.Olağanüstü Büyük Kurultayda tekrar BBP Genel Başkanlığına seçilmiştir.

22 Temmuz Erken Genel seçimlerinde BBP'nin seçimi protesto etmesi sebebiyle partisinden istifa ederek Sivas'tan bağımsız milletvekili adayı olup 23. dönem milletvekilliğine seçilmiştir.Daha sonra BBP'ye katılarak TBMM'de Büyük Birlik Partisi Sivas Milletvekili olarak BBP'yi Meclis'te temsil etmiştir.19 Ağustos'ta yapılmış olan BBP'nin 3.Olağanüstü Büyük kurultayında tekrar Genel Başkan olmuştur.

Muhsin YAZICIOĞLU, evli ve iki çocuk babasıydı..

***




BBP Genel Başkanı Musin Yazıcıoğlu, 12 Eylül'ün suçlularının kavga eden gençler değil, darbenin ardındaki derin güçler olduğunu ileri sürdü.


12 Eylül darbesinin suçlularının kavga eden gençler değil, darbenin ardındaki derin güçler olduğunu savunan Yazıcıoğlu, "Bugün de olsa Çatlı'nın cenazesine giderim" dedi...

ÇATLI'NIN YERİNDE KİM OLSA AYNI ŞEYİ YAPARDI

Kanaltürk Ankara Temsilcisi Sami Dadağlıoğlu'nun hazırlayıp sunduğu Pazar Politika programına konuk olan BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu, 12 Eylül darbesi, Mamak'ta geçirdiği cezaevi yılları, MHP ile yollarının kesiştiği günler ile ilgili anılarını paylaştı. Abdullah Çatlı ile tanıştıkları dönem, Çatlı'nın son derece utangaç bir genç olduğunu söyleyen Yazıcıoğlu, devlet tarafından Asala terör örgütü ile mücadele etmesi için görev verildiğini, Çatlı'nın yerinde hangi ülkücü genç olsa aynı şeyleri yapacağını savundu. 

17 YIL GÖRMEMİŞTİM 

Çatlı'nın cenazesine gitmesinin o dönemde eleştirildiğini belirten Yazıcıoğlu "Bugün olsa yine katılırdım. 17 yıldır göremediğim arkadaşımın cenazesiydi. İnsanların kendi hayatlarında sevapları günahları eksiklikleri fazlalıkları olabilir. Ekmek yemişsiniz su içmişiniz bunların bir hakkı yok mu?" diye konuştu. 

SİSTEM DE SUÇLUDUR 

"Çatlı ve onun gibiler suçlu ise bu sistemin suçudur" diyen Yazıcıoğlu, 12 Eylül öncesinde gençler için kavga etmenin bir tercih değil hayatta kalmak için bir zorunluluk haline getirildiğini öne sürdü. Yaşanan gerilimlerin ardından derin güçlerin olduğunu belirten Yazıcıoğlu "12 Eylül'den önce kavga edenler değil bu kavgayı seyredenler suçluydu. Gençliği girdaba sürüklediler. Biz feryadımızı duyuramadık. O zaman Cumhurbaşkanı'na müracaatta bulundum bir mektup yazdım. Biz kavga etmek istemiyorduk kavganın içine itiliyorduk" dedi. 

GENÇLERE NASiHAT 

Çatlı'nın yurtdışında bulunduğu sırada kendisinin de cezaevine girdiğini belirten Yazıcıoğlu o günleri şu sözlerle anlattı: "Genel Başkan Alpaslan Türkeş işkence görmemiz için yurtdışına çıkmamızı istiyordu. Ama ben kendime yediremedim. Kızılay'da bir büroda gözaltına alındım. Gözlerimizi bağladılar. 26 gün boyunca işkence gördüm. 5.5 yıl 3 Dev-Sol üyesi ile 2.5 metrekarelik hücreyi paylaştım. 

BU BİR ŞANSTIR 

7.5 sene sonra tahliye oldum. 17 yılın sonunda suçunuz yok dediler. Benim neslim bu dönem için bir şanstır. Biz orada içeride bir arada yaşarken kurallar koyduk onlara uyup tartışmadan kavga etmeden yaşadık. O yüzden artık gençlere sesleniyorum. Hücreleri değil Türkiye sevdasını paylaşın."


Muhsin Yazıcıoglu Özlü Sözleri,


Bizim çocukları kitap okumak sıkar. O yüzden fikri tartışmaIarda biraz zayıf kalırlar. Ama kavga var dersen, Ayrancı’dan Kızılay’a koşa koşa gelirler!

Beton Çok soğuk, Üşüyorum.

Zulüm AzraiI olsa da hep Hakk’ı tutacağım. Mukaddes, Davalarda ölüm bile güzeldir.

Bir elinde Bilgisayar, Bir elinde KUR’AN olsun.

Namlusunu Millete çeviren tanka selam durmam.

Bizim Siyasi projelerimizin esasını, milli, manevi, insani ve demokratik değerler üzerinde yükselecek, her halükarda kudretli ve büyük bir Türkiye İdeali oluşturmaktadır.

Ölüm inançsız insanlar için korkunç bir sondur.., Ama inananlar için ne kadar zevkIi bir başlangıçtır!

Benim adım Muhsin Yazıcıoğlu ! Bana Baskı sökmez ! Bizim Allah’tan başka kimseden korkumuz yok.

Bu Adama haddi bildiriImelidir. Kedisini bile vermezmiş. Kürt, bizim kardeşimiz, soydaşımız, candaşımız. 
Kürdün kedisi de, keçisi de, kendisi de Türk milleti için değerlidir. Barzani’den bizim isteğimiz, kedi değildir, PKK elebaşları dır.

Bir saniyesine bile hakim olmadığınız bir dünya için;bu kadar fırıldak olmanın anlamı yoktur.

Ben Türk’üm, Türk esir olmaz. 
Ben Türk’üm, Türk Devletsiz oImaz. 
Ben Türk’üm, Türk Bayraksız oImaz. 
Ben Türk’üm, Türk Ezansız oImaz. 
Ben Türk’üm, Türk Hürriyetsiz oImaz.

Böldürtmeyeceğiz, soydurtmayacağız, Türkiyemize, Mirastarlarımıza her şeyiyIe sahip çıkacağız. Var mısınız? Varız!

Evet adım Muhsin Yazıcıoğlu, bende ve arkadaşlarımda Döneklik olmaz. 
Biz inandığımızı yaptık. İnandığımızı yapmaya devam ediyoruz.

Ben Avrupa Birliği kapısında zorlanan, Aşağılanan Türkiye istemiyorum. 
Ben kendi medeniyetimIe olurum. Ben yeniden Tük-İslam medeniyetinin inşaatını istiyorum.

İki saniye sonrasına Garantimiz olmayan bir hayatımız için fırıldak olmaya gerek yok.

Bir dava uğruna sultanlık yapacağıma, Gerekirse haklı davada tek başıma yürüyeceğimi söylüyorum.

Güne gülümserken papatyalar, Dualar gibi yükselir ümitlerim..

Biz, herkesin inandığını açıkça ifade edebileceği, ifade ettiğini serbestçe hiçbir baskıya uğramadan yaşayabileceği ve bütün mezheplerin, bütün inançların, 
Bütün fikirlerin tartışılmaz bir şekilde yaşayabileceği bir Türkiye istiyoruz.

Biz, Kürt’üyle, Türkmen’iyle, doğulusuyla batılısıyla, Alevi’si Sünni’siyle biriz ve beraberiz. Ortak sorunlarımız var ve onları demokrasi içinde çözeriz.

Slogancı, Kavgacı, Ezberci zihniyetten geleceğimizi aydınlatacak Alperenler değil, çetelerin güdümüne girebilecek kuklalar çıkar.

Önümüzde iki seçenek var: Ya ibret almayanlar gibi tarihin tekerrürüne seyirci kalacağız.., 
Ya da bu Ezberi bozacağız. Biz, ikinci yolu seçiyoruz.

Türk Gençliği Türk vatanının hem ziynetidir, Hem de Bekasının teminatıdır.

Nasıl ki, “halka rağmen halkçılık” fiyasko çıktıysa, Milletin inançlarına ters düşecek milliyetçilik de fiyaskodur.

Kim Allah’ın rızasına uygun hareket ediyorsa, o bizdendir. Kim Allah rızasından uzaksa bizim dışımızdadır.




Gençliğim dedim, “Ver” dediler. 
İstikbalim dedim, “Yok” dediler. 
Kanım dedim, “Dök” dediler. 
Canım dedim, “Milletin” dediler. 
Sevdim dedim, “Suçtur” dediler. 
Ve çığlıkla yarıldı karanlık; Sevgimi çarmıha gerdiler.


Eski Hatıralarımız yeni Umutlarımız olmalıdır.

Eğer Anadolu’da rahat oturmak istiyorsak; O zaman Türkiye, Bosna’da olmak mecburiyetindedir, Kafkaslarda olmak, Ortadoğu’da olmak mecburiyetindedir.

Demokrasilerde, Demokratik kurumlar tarafından tartışılmayan hiçbir karar, Milli menfaatlere uygun değildir.

Çoğunluğun istediği her şeyi yaptığı, Örttüğü, Meclis’i kendi hukuk dışı ve ahlak dışı davranışlarına Alet ettiği Rejimin adı., Demokrasi değildir.

Çerkez’iz, Laz’ız, Boşnak’ız, Azeri’yiz, Terekeme’yiz, Türkmen’iz, Kürt’üz, Alevi’yiz, Sünni’yiz; Ama hepimiz hep beraber Büyük Türk Milletiyiz. 
Asla ve Asla etnik köken değiliz.

Ben Devlete Millete kurşun sıkanlara değil , Ben okumak istiyorum diyenlere Af istiyorum !

Firavun’a karşı çıkmak yetmez, Musa’nın yanında olmak gerekir.

Türkiye İran olmaz. Türkiye Cezayir olmayacak. Türkiye’nin Suriye olmasına da biz müsaade etmeyeceğiz.

Milletine Namlusunu çevirmiş tankı asla Selamlamayız. (28 Şubat süreci için.)

Bizim Milliyetçiliğimiz ete, kemiğe, kana veya ırka değil, kültüre dayanır.

Bizim Milliyetçiliğimiz ayırıcı değil birleştirici, çatışmacı değil barıştırıcıdır.

Biz, “ Alt kimlik-Üst kimlik ” gibi kavramları kabul etmiyoruz. Dinimizde bölücülüğe yer yoktur.

Er Meydanı Kancıklık kabul etmez!

Hayat böyledir dostum geçer beklemekle, Ümitlerin bittiği yerde Abdest al ve Sabahı bekle.

Bir kar tanesi olsam Mekke’ye düşmek isterdim.

Haksız bir dava uğruna Sultanlık yapacağıma, Gerekirse haklı davada Tek başıma yürüyeceğimi söylüyorum.

Muhsin Yazıcıoglu


http://www.istanbulhaber.com.tr/muhsin-yazicioglu-abdullah-catliyi-anlatti-haber-432.htm

2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR


***

Paris'te metro hizmete girdi - 1900

               Paris'te metro Hizmete girdi - 1900,










Paris Metrosu


Paris'in sembollerinden biri haline gelen Paris Metrosu, öncelikle şehir merkezinde yeralan istasyonları ve Art Nouveau'dan etkilenerek inşa edilmiş mimari yapısıyla dikkatleri üzerine çeker. Toplamda 211 km uzunluğundaki bu hızlı aktarma sistemi, 16 hatlıdır. Hatlar 1'den 14'e kadar numaralandırılmıştır ve iki tane de 3bis ile 7bis adı verilmiş küçük hat mevcuttur. Bunlar önceleri 3. ve 7. hatların birer kollarıyken daha sonra bağımsız birer hatta dönüşmüşlerdir. Mimar Hector Guimard tarafından tasarlanan istasyon girişlerinin 86'sı, orijinal hallerini günümüzde de korumaktadır.


1845 Yılında, Paris, şehir yönetimi ve demiryolu şirketleri, şehir içi bir demiryolu ağı kurmayı planlıyorlardı. Bu dönemde ortaya atılan iki farklı görüş, çeşitli tartışmalara ve bunun sonucunda da gecikmelere neden oldu. Demiryolu şirketlerinin kabul ettiği görüş, Londra'nın da uygulamasını yaptığı şekilde, varolan şehir hatlarına yeni yapılacak yeraltı şebekesinin eklenmesiydi. Şehir yönetiminin görüşü ise tam tersi olarak varolan hatla hiçbir bağlantısı olmayan, tamamen yeni ve bağımsız bir şebeke kurmaktı. 
İki taraf arasında 1856'dan 1890'a kadar süren bu anlaşmazlık, şebekenin yapımını engelledi.


Bu süre içerisinde Paris şehrinde hızla artan nüfus ve meydana çıkan trafik problemi, şebekenin inşa edilmemesi durumunda bu sorunların altından kalkılamayacağı gerçeğini ortaya koydu ve nihayetinde 1986'da yapım çalışmalarına başladı.

Paris Metrosu'nun başlangıç hattı 1900 yılında, Dünya Fuarı Evrensel Sergisi sırasında törenle açıldı. Sistem, 1. Dünya Savaşı'nın patlak vermesine kadar çok çabuk genişledi ve metro ağının çekirdeği, 1920'de tamamlandı. Şehir merkezi sınırlarından dışarı, komşu banliyölere giden ilk uzantıların yapımı ise 1930'larda tamamlandı. Ayrıca Hat 11 de bu dönemde tamamlandı. Otomobil çağı (1950-1970 yılları arası) sırasındaki duraklamadan sonra ise diğer birçok banliyö de uzantılarla hatlara dahil edildi.
Teknik kararlar, orjinal ağın dizaynına, istasyonlar arasındaki mesafelere, az sayıda yolcu profilli trenlere ve uzantıları belirleyen limitlere göre alındı. İlave taşıma kapasiteleri, ve büyüyen tranway ağı, 1960'lardan itibaren oluşturulan Regional Express Network (RER) ağıyla desteklendi. Bununla beraber 20. yüzyılın sonunda Paris Metrosu, RER ağına ait Hat A'nın yükünü hafifletmek amacıyla tam otomatik olan Hat 14'ün açılışını yaptı. Hat 14, 70 yıl aradan sonra RER değil de Metro tarafından açılan ilk hat oldu. Sürücüsü olmayan bu hattaki trenlerde, intihar girişimlerini engellemek amacıyla özel pencereler kullanıldı.


Metro ağı, geçmişte ve günümüzde bazı kazalara da sahne olmuştur. 10 Ağustos 1903'de çıkan yangında 84 kişi hayatını kaybederken, alınan önlemlerle uzun süre bu tür bir facia yaşanmamıştır. 30 Ağustos 2000'de hızdan ve kontrolün kaybolmasından kaynaklanan bir problem nedeniyle, Notre-Dame-de-Lorette İstasyonu'nda 24 kişi hafifçe yaralanmıştır. Son olarak ise 6 Ağustos 2005'de ise Simplon İstasyonu'ndaki bir trende kısa devre sonucu meydana çıkan yangında, 19 kişi yaralanmıştır.
Paris Metropolitan Railway Company (CMP) adındaki, bu ulaşım ağının büyük kısmını işleten şirket, kısaca Métropolitain olarak bilinmektedir. İlk birkaç yıl içinde bu isim Metro olarak kısaltılmıştır. Günümüzde ise işletmesini, RER ağının bir kısmını, ayrıca Paris'deki ve çevre banliyöler arasındaki otobüs ve tranvay hatlarını da işleten "Régie autonome des transports parisiens" adında kamuya ait bir taşımacılık şirketi üstlenmiştir.

Bugün Paris Metrosu günde ortalama 4,5 milyon yolcuyu taşımaktadır ve 62'si başka hatlara bağlantı sağlayan, 297 adet istasyonla hizmet vermektedir.
Trenler, ağa bağlı her istasyonda yılın her günü sabah 05:00 ile gece 01:00 arasında hizmet verirler. Aralık 2006'dan itibaren ise cumartesi geceleri ve tatil öncesi gecelerde, saat 02:15'e kadar hizmet vermeye başlamışlardır. 2007 Aralığından itibaren cuma geceleri de istasyonların 02:15'e dek açık kalması planlanmaktadır.



Yeni Yıl, the Fête de la Musique (Müzik Günü) ya da Nuit Blanche (Beyaz Gece) gibi özel günlerde ise şebeke kısmi olarak tüm gece açıktır. Bu durum sadece ana istasyonlara ve hatlara (1,2,4,6), RER hatlarındaki bazı istasyonlara ve otomatik hatta (14) ait tüm istasyonlara özeldir.

Standart geçiş için kullanılan tek bilete "t" (ticket) adı verilir. Bu bilet, tüm Metro'da ve RER'in 1. bölgesinde 2 saat boyunca geçerlidir. Tek parça olarak (1.40 Avro) satın alınabildiği gibi 10'u bir arada olan şekliyle de (10.90 Avro) alınabilmektedir. Limitsiz olarak kullanılabilen paso çeşitleri de vardır. Haftalık ve aylık olarak bulunabilen pasoya "Carte Orange", günlük olanına ise "Mobilis" denmektedir. Yıllık olanının (İntegrale) yanı sıra, bir de Paris’e gelen ziyaretçilerin sıklıkla kullandığı 2-3 ya da 5 günlük pasolar mevcuttur ki bunlara da "Paris Visite" denmektedir.

2001 yılından itibaren, kademeli olarak bir gün tamamen carte orange’ın yerini alacak olan “Navigo Pass” hizmete girmiştir. Bunlar aylık ve ya haftalık olarak yeniden doldurulabilen kişiye özel biletlerdir. Diğerlerinden farklı olarak manyetik yapılı olmayan bu biletler RFID alt yapılı ve temas gerektirmeyen akıllı kartlardır.

Normal biletlerle ve ya pasolarla Metro girişlerine giren yolcular turnikeye girmeden önce biletlerini makinaya sokarlar ve geçtikten sonra da makinadan çıkan bileti alırlar. Yolculuk boyunca yanlarında taşımaları gereken bu bilet istendiğinde görevlilere gösterilmelidir. Navigo Pass kullanımında ise kartın turnikedeki sensore yaklaştırılması yeterlidir hatta yeterince yaklaştırıldığında makinanın okuması için cüzdandan çıkartılmasına bile gerek kalmamaktadır.


100 YIL SONRA TÜRKİYE MİZ.. METRO YAPTIK DİYE ÖVÜNÜYORUZ


***


BOR GERÇEĞİ VE ULUSAL MADEN POLİTİKAMIZ



ULUSAL MADEN POLİTİKAMIZ ve BOR GERÇEĞİ  

 AHMET GÜREL
 Pazar, 22 Mayıs 2011 21:47 


Bor Nedir :



Bor, Doğada saf element olarak değil, oksitler halinde bulunur. Bor, eski çağlardan beri bilinen ve kullanılan bir cevherdir. Doğada bulunan bor tuzlarına bor madeni denir. Sodyum kökenli olanlara Tinkal, kalsiyum kökenlilere Kolemanit ve sodyum – kalsiyum kökenli olanlara ise Ülesit adı verilir. Bu üç bor bileşiği, ticari olarak en çok kullanılmaktadır. Kullanılan bor ürünleri ise, boraks, borik asit, ve sodyum perborattır.

Bor Tuzlarının Bulunuşu ve Eski Çağlarda Kullanılışı

Bor tuzları, 4000 yıl önce ilk kez Tibet’de kullanmıştır. Bor, Mısırlılarca mumyalamada, Romalılarca cam yapımında kullanmışlardır. Bor bileşenlerini antik çağlarda Babillilerce ve Etilerce, altın ve gümüş işlemeciliğinde lehim olarak kullanılmıştır. Eski Yunan ve Romalılarca Bor tuzları zemine serpilerek arena temizliği için kullanılmıştır. Bor madeni Avrupa’ya, Tibet’ten Marko Polo tarafından getirilmiştir. 875 yılında ise, Araplar ilk kez bor tuzlarından ilaç yapmışlardır.

İlk borik asit; demir sülfat ile boraksın ısıtılması ile kimya öğretmeni William Homberg tarafından elde edilmiştir. 1830 yılında İtalya’da borik asit üretimi başlamıştır. Güney Amerika’da bor, 1790 yılında And dağlarında bulunmuştur. Elementer bor ise, 1808 yılında Fransız kimyacı Sir Humpry Davy tarafından bulunmuştur. İşlenebilir değerde bor madeni, 1852 yılında Güney Amerika’da ve Türkiye’de bulunmuştur. ABD’de ise, 1856 yılında bor bulunmuştur.

Bor Madeninin Anadolu’da İlk Keşfi :

1850 yılında, Fransız mühendis Camille Desmazures’e İstanbul’da alçı taşından yapılmış bir heykel hediye edilmiştir. Fransız mühendis Desmazures, heykel üzerinde yaptırdığı analiz sonucunda, heykelin yüksek oranda boraks içerdiği anlamıştır. Bu şekilde, Anadolu’da bor madeninin varlığı ortaya çıkmıştır. Heykelin yapıldığı madenin geldiği yöre ise, Balıkesir’in Susurluk ilçesinin Sultan Çayırı’dır. Desmazures, Anadolu’da pandermit adı verilen bor madenine ulaşmış oldu.. Desmazures ve ortağı Groppler, Pandermit madenini 20 sene süreyle alçı taşı olarak Avrupa’ya satmışlardır. Boraks üzerindeki bu oyun, uzun yıllar bu şekilde sürmüştür. Osmanlılarca, Bu cevherin bor madeni olduğunun anlaşılması üzerine, bu kez de yabancılar cevheri, buğdaylar altında yurt dışına kaçırılmaya devam etmişlerdir. Bu kurulan düzene, kapitülasyon sarmalında olan Osmanlı Hükümetinin karşı çıkması olanaksızdı.. Çünkü yabancı ülkelerin Elçileri ve onların atadığı Komiserler, Osmanlı İmparatorluğu’nu idare ediyorlardı.

Anadolu Bor Madeni Üzerinde Oynanan Oyunlar :

Bu arada içimizden olanlar acaba ne yapıyorlardı. Ermeni vatandaşlarımızdan Artin Dadyan Paşa Dışişleri Müşteşarı, Agop Kazasyan Paşa önce Hazine Bakanı sonra da Maliye Bakanı olmuştur. Sakız Ohannes Paşa ise, sırayla Dışişleri Bakanlığı Özel Kalemi sonra da Hazine Bakanı olmuştur. Osmanlı’nın Sadık Milleti olan Ermeni Bakanlar, yerli madencilere hiç ruhsat vermemişlerdir. Yabancı şirketler ise, aldıkları maden ruhsatlarıyla Anadolu’nun madenini talan ediyorlardı. İşte Osmanlıyı çökerten işbirliği buydu.

Anadolu Madenleri Üzerinde Yapılan Ulusal Mücadele :

1919’dan 1923 yılına kadar ulusal Kurtuluş Savaşı veren Türk ulusu, 1923’den sonra Anadolu’daki yabancı kumpanyalardan kurtulma savaşı vermiştir. Bu savaş, Osmanlı borçlarının kontrolü amacıyla kurulmuş olan Duyun-u Umumiye ve Galata bankerlerine karşı verilmekteydi. Doğal kaynaklarımız olan madenlerimiz, yabancıların alacakları karşılığı korkunç bir şekilde talan edilmiştir. Bu talanı, Cumhuriyet öncesi kurulan demiryolu güzergahını inceleyerek de görebiliriz. Demiryollarının, Ankara’ya giderken Balıkesir’i dolaşmasındaki erek neydi? Yabancı şirketler, demiryolu hatları boyunca aldıkları ruhsatlarla, maden işletmeciliği yapmışlardır.

Türk Boraks madenleri, 1904 yılında İngiliz William Vitaler’e geçmiştir. Yabancı Şirketlerce, Anadolu’da Boraks madeni çıkartılmasına Cumhuriyet devrinde de devam etmiştir. 1927 tarihinde ise, Türk bor madenleri John Oved Rıd’e daha sonra da Lord Meven Mervil’in eline geçmiştir. 1938 yılında ise, Desmont Abel Smith elinde bulunan Boraks Madenlerini, Dünya Tekeli US Borax Consolidated Ltd’ye devretmiştir. Türk Bor Madenlerinin Ulusal Kurumlara geçişi

Bor madeni üzerindeki Amerikan - İngiliz egemenliği, ancak 1935’de kurulan ulusal kurumumuz ETİBANK sayesinde kırılır. 1947 yılında, Çamköylü çoban İbrahim, Anadolu’daki bor madeni olan kolemanit madenini bulmuştur. Çoban İbrahim’in bulduğu kristallerin, İstanbul Üniversitesindeki tahlilleri sonucu kolemanit olduğu anlaşılmıştır.

1950 yılına kadar, US Borax Türkiye`deki tek bor üreticidir. US Borax, 2. Dünya Savaşı sırasında Türkiye’den yılda 15-16 bin ton ihracat yapmıştır. Ama aynı şirket, Türklerin Almanya’ya satış yapmasını engellemiştir. Türkiye’nin Bor ihracatı, 2000 tona düşürülmüştür.

1955 yılında US Borax, Türklere %2 hissesini vererek, Türk Borax Madenciliği adını almıştır. Bu şirkette çalışan ambar memuru Hüseyin Zeren, Türk Mühendislerin, yabancılarla yaptığı işbirliğini ortaya çıkarmıştır. Zeren’in yaptığı bu onurlu mücadele, Türk Madenciliği tarafından hiç unutmayacaktır.

1956 tarihinde Kütahya Emet’te bor madeni bulundu. 1959 yılında ise, Kırka bölgesinde, Mortaş grubu (Yırcalı), Türk Borax (US Borax) ve Maden Tetkik Araştıma (MTA) bor araştırıyordu. Bu sahada araştırma yapan MTA’lı mühendis Sefer Demircan ise, bölgedeki ilk tinkal cevherini bulmuştur. Demircan, Rezervi MTA’ya bildireceğine Sırrı Yırcalı’ya bildirmiştir. Yırcalı (Mortaş), bir çok bor maden sahasını kapatarak, US Borax’la ortaklık ilişkisini girdi. Bu ortaklık, maden meslek dergisi olan‘Metal Bülletin’de de ilan edildi. Türk madenciliğinde Hüseyin Zeren’in vatansever olarak anılacağı düşünülürse, Sefer Demircan’ın nasıl anılacağını da Türk toplumuna bırakıyorum.

Bor Tekellerinin Yaptığı Oyunlar :

1963 yılında, İngiliz – Amerikan kökenli dünya tekeli olan Türk Borax, : “Türkiye de Bor minerali tükenmiştir, Türkiye’nin ancak 20.000 ton satış şansı vardır. Türkiye’nin kuracağı 3 bin tonluk Bor Rafineri Tesisi, ancak devlet katkısıyla yaşayabilir. Türkiye, US Borax Consolidated’e ortak olursa ancak bor endüstrisi kurulabilir. Türkiye Amerikanın rekabetini üstüne çekmemelidir. Avrupa Endüstrisinden Türk cevheri kullananlar, fiyat rekabeti nedeniyle Amerika cevherine dönerse, Türkiye bu sahayı da kaybeder.” demiştir. Oysa Türk Borax Madencilik, bu tarihlere kadar aldığı 500 adet Bor tuzu arama ruhsatıyla, Türk firmalarını arama sahalarından uzak tutmuştur.

Bugün ETİBANK’ın elinde olan, Kırka Bor işletmesi yıllık 800 bin ton ham Bor üretim kapasitesine sahiptir. Bigadiç Bor işletmesinin yıllık 200 bin ton, Kestelek Bor İşletmesinin ise 100 bin ton cevher işleme kapasitesi vardır. Emet Bor işletmesinin ise, yıllık 500 bin ton kolomanit işleme olanağı vardır.

Bor Tuzlarının Günümüzde Kullanıldığı Yerler :

Askeri piroteknik, nükleer silahlar, havacılık için kompozitler, fotoğrafçılık kimyasalları, deterjan ve beyazlatıcılar, kağıt hamuru beyazlatıcıları ve nükleer güç reaktörlerinde muhafaza elemanları... gibi yaklaşık 250’ye yakın sanayi ürününde bor elementi kullanılmaktadır. Türkiye, dünya bor rezervinin %63’ne sahiptir. Türkiye’yi, %37 ile Rusya %10,3 ile ABD izlemektedir.Türkiye’nin dışındaki ülkelerin bor rezervi, dünyanın 50–60 yıllık ihtiyacını karşılayabilecek durumdadır. Türkiye’nin bor rezervi ise, 450 yıllık tüm dünyanın ihtiyacını karşılayacak düzeydedir. ETİBANK yaptığı çalışmayla, 1978 yılında 660 milyon ton olan bor rezervimiz, bugün 2,5 milyar tona ulaştırılmıştır. Dünya bor rezervinin %63’ünü elinde tutan Eti Holding, dünya pazarında yıllık 1,5 milyon ton ihracatla, %31.4 pay almaktadır. Türk Borax’ın bor üretimindeki payı ise, %38.9 dur. Bor piyasası yıllık 1.2 milyar Amerikan Dolarlık bir pazardır. Bu pastadan, Türk (US) Boraks’ın payı %65, ETİBANK’ın payı ise, %21’dir. ETİBANK, yılda 350 bin ton bor, Türk Borax ise, yılda 1.3 milyon ton bor ürünü işleyip satmaktadır.

Sonuç :

Dünyadaki petrolünün bitmesiyle ülkemiz, Emperyalist ülkelerin saldırısına bir kez daha uğrayacaktır. Ulusal Stratejik önemi olan Bor madenlerimiz, ülkemizin yarınları için gereklidir. Bor sayesinde, 300 milyar Amerikan Dolarını bulan dış borcumuzu bir kalemde ödeme olanağımız olacaktır. Şu an uyutulup, unutturulan bor madenlerimiz için, yeniden kurtuluş savaşına hazırlanmamız gerekiyor.

“ Su Uyur Düşman Uyumaz.”

Kaynak:

1) Para Haber Dergisi – Mart Emrah GÜRKAN makalesi

2) ATO Ulusal Maden Varlığımız ve Bor Gerçeği, Nisan 2001

3) Cumhuriyet Gazetesi 22-23 Kasım 2005Bor Kapanı Hasan Çetin

Kaynak: 

http://www.add.org.tr/index.php?option=com_content&task=view&id=80&Itemid=64


Bor, Periyodik Cetvel üzerinde B simgesiyle gösterilen, ısıya dayanaklı, sert bir yapıya sahip elementtir. 



Özellikle son on yılda adını sıkça duyduğumuz bu element, aslında 4000 yıl öncesinde ilk olarak Tibet’te kullanılmaya başlanmıştır. Daha sonra Sümerler ve Hititler bu elementi altın ve gümüş işçiliğinde kullanırken, Eski Mısırlılar mumyalama işlemlerinde, Romalılar cam yapımında, Eski Yunanlılar temizlikte ve Araplar ilaç yapımında kullanmışlardır. Yani bor madeni sanıldığı gibi yeni bulunan bir element değildir.

Bor Elementi 2300 C ‘de erirken, 2500 C ‘de kaynamaktadır ve doğada yaklaşık olarak 230 çeşidi bulunmaktadır. Ayrıca doğada serbest olarak değil, tuz şeklinde ve diğer elementlerle bileşik olarak bulunur. Dünya üzerinde en önemli kaynakları Rusya, Abd ve Türkiye’de bulunan bu element, askeriyeden bilgisayar sistemlerine, inşaat sektöründen otomobil sektörüne kadar 400 ‘ü aşkın alanda kullanılmaktadır. Türkiye bor madenlerinin %72’sine sahiptir. Fakat üretim ve? ihracat oranı düşük olduğu için ülkemize getirisi pek fazla değildir.
 Türkiyede bulunan başlıca bor yatakları, Balıkesir, Kütahya, Bursa ve Eskişehir’de bulunmaktadır ve Bor madenlerini işletmek için Kırka (Eskişehir), Emet (Kütahya), Bigadiç (Balıkesir), ve Kestelek (Kütahya)’te tesisler bulunmaktadır.

Kırka Bor İşletmeleri : Yıllık 800.000 ton üretim kapasitesine sahiptir. Ayrıca Kırka’daki bu bor yatağı dünyanın en büyük bor yatağı olma özelliğini taşımaktadır.
Emet Bor İşletmeleri : Yıllık 500.000 ton üretim kapasitesine sahiptir.
Bigadiç Bor İşletmeleri : Yıllık 200.000 ton üretim kapasitesine sahiptir.
Kestelek Bor İşletmeleri : Yıllık 100.000 ton üretim kapasitesine sahiptir.



Tablodan da anlaşıldığı gibi Türkiye bor rezervlerinde %72’lik pay ile birinci sırada gelmekte, %8.50 ‘lik pay ile Rusya ikinci ve %6,80 ‘lik pay ile amerika üçüncü sıradadır. Ancak MTA ( Maden Tetkik Arama ) tarafından yapılan rezerv arama çalışmaları sona erdiğinde Türkiyedeki bor rezervlerinin daha da artacağı tahmin edilmektedir. Yaklaşık 40 yıl sonra ise Türkiye dünya üzerinde bor rezervine sahip tek ülke olacak ve Türkiyenin dünya üzerindeki popüleritesi artacaktır bu sebeple bor’un ülkemiz açısıdan stratejik önemi oldukça fazladır.

Kullanım alanı bu derece geniş olan bor elementini Amerika uzay teknolojilerinde ve askeriye sistemlerinde kullanırken Türkiye deterjan ve sabun yapımında kullanmaktadır. Birçok bilim insanının “21.yüzyılın Petrolü ve Sanayinin Tuzu” diye tanımladığı bor, bazı yerel kaynaklarda fazla abartıldığı, aslında bor’un ekonomik açıdan pek öneminin olmadığı vurgulanmaktadır ancak bütün bu söylemler yanlıştır, çünkü bor’un kullanım alanı dünyadaki birçok doğal kaynaktan daha fazla ve önemlidir. Örneğin günümüzün en önemli doğal kaynağı olan petrol; gaz yağı, akaryakıt, makine yağı, fuel oil, jet yakıtı gibi alanlarda kullanılırken Bor, bütün bu alanlarda kullanılabildiği, bilgisayar sistemlerinde ve askeriye sistemlerinde dahi kullanılabilmektedir. Bunun yanında sürtünmeye ve ısınmaya dayanaklı olduğu için uçaklarda ve uzay araçlarında da kullanılmaktadır.

Bor Madenlerinin Kullanım Alanlarına Göre Dağılımı


Bor Madenlerinin Başlıca Kullanım Alanları :
Cam Sanayi: Borosilikat Camları, İzolazyon Cam Elyafı, Tekstil Cam Elyafı, Optik Lifler, Cam Seramikleri, Şişe ve Diğer Düz? Camlar
Seramik Sanayi: Emaye, Sır,Sırça, Porselen Boyaları
Nükleer Sanayi: Reaktör Kontrol Çubukları, Nükleer Kazalarda Güvenlik Amaçlı ve Nükleer Atık Depolayıcı olarak, Uzay ve Havacılık Sanayi: Sürtünmeye-Aşınmaya ve Isıya Dayanıklı Malzemeler, Roket Yakıtı katkı malzemeleri
Askeri & Zırhlı Araçlar: Zırh Plakalar , kompozit malzemeler.
Elektronik-Elektrik ve Bilgisayar Sanayinde: Bilgisayarların Mikro chiplerinde, CD-Sürücülerinde, Bilgisayar Ağlarında; Isıya-Aşınmaya Dayanıklı Fiber Optik Kablolar, Yarı İletkenler, Vakum Tüpler, Dialetrik Malzemeler, Elektrik Kondansatörleri, Gecikmeli Sigortalar.
İletişim Araçlarında: Cep Telefonları, Modemler, Televizyonlar .
İnşaat-Çimento Sektöründe: Mukavemet Artırıcı ve İzolasyon Amaçlı olarak  
Metalurji: Paslanmaz ve Alaşımlı Çelik, Sürtünmeye-Aşınmaya Karşı Dayanıklı Malzemeler, Metalurjik Flaks, Refrakterler, Briket Malzemeleri, Lehimleme, Döküm Malzemelerinde Katkı Maddesi olarak, Kesiciler, Aşındırıcılar
Enerji Sektörü: Hidrojen taşıyıcı,Güneş Enerjisinin Depolanması, Güneş Pillerinde Koruyucu olarak,

Otomobil Sanayi: Hava Yastıklarında, Hidroliklerde, Plastik Aksamda, Yağlarda ve Metal Aksamlarda, Isı ve Ses Yalıtımı Sağlamak Amacıyla, Antifrizler
Tekstil Sektörü: Isıya Dayanıklı Kumaşlar, Yanmayı Geciktirici ve Önleyici Selülozik Malzemeler, İzolasyon Malzemeleri, Tekstil Boyaları Deri Renklendiricileri, Suni İpek Parlatma Malzemeleri,
İlaç ve Kozmetik Sanayi: Dezenfekte Ediciler, Antiseptikler, Diş Macunları,
Tıp: Osteoporoz Tedavilerinde, Alerjik Hastalıklarda, Psikiyatride, Kemik Gelişiminde ve Artiritte, Menopoz Tedavisinde, Beyin Kanserlerinin Tedavisinde
Kimya Sanayi: Bazı Kimyasalların İndirgenmesi, Elektrolitik İşlemler, Flotasyon İlaçları, Banyo Çözeltileri, Katalistler, Atık Temizleme Amaçlı olarak, Petrol Boyaları, Yanmayan ve Erimeyen Boyalar, Tekstil Boyaları
Temizleme ve Beyazlatma Sanayi: Toz Deterjanlar, Toz Beyazlatıcılar, Parlatıcılar
Tarım Sektörü: Gübreler, Böcek-Bitki Öldürücüler,
Kağıt Sanayi: Beyazlatıcı Olarak
Koruyucu: Ahşap Malzemeler ve Ağaçlarda Koruyucu olarak, Boya ve Vernik Kurutucularında

Bunların dışında ;

Fiber Optik
Kauçuk ve Plastik Sanayii
Fotoğrafçılık
Patlayıcı Maddeler (havai fişek vb.) 
Petrol Boyaları, yanmayan ve erimeyen boyalar, tekstil boyaları
Zımpara ve aşındırıcılar
Manyetik cihazlar
İleri Teknoloji Araştırmaları
Mumyalama gibi alanlarda da kullanılmaktadır.



***