Yılmaz Özdil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yılmaz Özdil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Eylül 2020 Pazar

Yılmaz Özdil'den bir abisi olarak istirhamım

 Yılmaz Özdil'den bir abisi olarak istirhamım



Serdar Turgut

22 NİSAN 2019

HABERTÜRK


Yahu, yazının bu başlığını atarken hayli zorlandım.

Abi demem yanlış anlaşılır mı diye endişelendim ilk önce. "Büyüklük mü taslıyor diye düşünür" dedim ama  sonra baktım 10 yaş büyüğüm bu yüzden sakınca  görmedim.

Sonra benim yaşıma uyan istirham kelimesi aklıma gelinceye kadar 'tavsiye’de takıldım, kafamda bununla boğuştum. Bunu yazsaydım bu ben daha iyisini biliyormuşumcasına bir tavsiyeci anlamına olmayacaktı ama yanlış anlaşılması da mümkündü; beni haddime olmayan şekilde konumlandırabilir.

Sonra istirhamı bulunca çok rahatladım. Bu kelimeyi hem çok severim hem de zarif bulurum, dahası Yılmaz Özdil’e yönelik bu yazının ruhuna daha da uyuyordu.

***

İlk önce kendimle ilgili kısa bir not.

Uzun yıllardır en beğenerek okuduğum yazardır Yılmaz Özdil.

Onun Atatürk ve Cumhuriyet sevgisini paylaştığıma inanırım, sadece bu duygulardan başlayıp varmak istediği sonuçlara her zaman katıldığım söylenemez.

Ne demek istediğimi bir başka örnek ile açıklamaya çalışayım.

Örneğin geçen gün de Yeni Şafak gazetesinde İsmail Kılıçarslan’ın yazısı çok hoşuma gitti. Musakka/antrikot muhabbetinde Ekram İmamoğlu’nun kolundaki saatin kaltesi ve pahalılığına dayanarak yazmış yazısını İsmail Bey. Hınzır çok kaliteli bir yazı olmuş. Oray Eğin’e de söyledim yazıyı o da çok beğendiğini söyledi böylece yazının kalite kontrolü de yapılmış oldu.

Ancak İsmail Bey'in bu yazıdan çıkıp varmak istediği siyasi sonuca katılmıyorum, ben bunun tamamen tersini çıkarıyorum. Bu konuda Yılmaz  Özdil’in pazar günü yazmış olduğu ‘Musakka ve antrikot’ başlıklı yazıda sergilenen duygu ile hemfikirim.

Ancak buna rağmen İsmail Bey'in yazısını herkesin okumasını gönülden tavsiye ediyorum.

NEDEN YILMAZ ÖZDİL?

Yılmaz Özdil ile bir kez bile yüz yüze konuşmadık.

Sadece ben bir fırtınalı New York sabaha karşısında tren garında evsizler arasında oturturken Özdil’in o günkü yazsını okudum. Özetle "AK Parti İzmir’de temsilcilik açacakmış, onlar açsa açsa temsilcilik değil bir konsolosluk açabilirler" demişti. Ben o ortamda, o sefaletin, rezilliğin, evsizlere özgü korkunç kokunun ortasında buna çok gülmüş ve hemen yazara bir e-mail göndermiştim. O nazik davrandı ve aradı. Sohbet ettik, ortamı anlattım ona ve bir gün buluşup rakı içmek için sözleştik. Henüz bunu yapamadık ama umudum bir gün bunun olması.

Peki ben neden tek bir yazarı merceğe koyan türde bir yazı yazmak ihtiyacı hissediyorum.

ZEİTGEİST 

Ülkelerin zamanın ruhu (Zeitgeist), dönemine göre o ruhu en iyi ve en etkili ifade eden yazarlar çıkarır. 

Zeitgeist döneme özgü düşünme ve hissetme tarzıdır.

Zeitgeist’e ters bakmak ve kontra zeitgest ile yazmak da çok zor ve güçlü bir yazarlık tavrıdır..

Gördüğüm kadarıyla Yılmaz Özdil’in düşünme ve hissetme tarzı AK Parti iktidarı öncesine ait gibi, o dönemde kendisini daha iyi hissedermiş gibi geliyor insana.

AK PARTİ İKTİDARI 

AK Parti iktidara gelir gelmez bu ülkedeki hakim düşünme ve hissetme tarzını değiştirmeye koyuldu.

Anlayacağınız ülkenin zeitgeist’i değişti ve yeni bir Zeitgeist geldi yerine.

Bu benim desteklediğim bir değişimdi. Cumhuriyetimizin daha sağlam temellere oturması için bunu zorunlu buluyordum. Sonra her şey umduğum gibi gitmedi ama olsun o dönemde durum böyleydi.

Bu zorunlu yeni zeitgeist’in Cumhuriyetimizi çökmekten kurtardığını ve inançlı insanlar ile sekülerlerin buluşmasına gidecek ve Cumhuriyetin de inançla tam anlamıyla barışacağı bu dönemin ülke için hayırlı olacağını hep düşündüm ve yazdım.

Ülkenin o dönemde bir karşı zeizgeist'e da ihtiyacı vardı. Bunun fikir babalığını, temsilciliğini Yılmaz Özdil’in mükemmel yapmış olduğunu düşünüyorum.

Karşıdaki insanların duygularına düşünme ve hissetme tarzına Özdil mükemmel sözcülük yaptı dahası  onların ağzına da çoğunlukla laf yerleştirdi.

ZEİTGEİST YİNE DEĞİŞEBİLİR 

Neyse bütün bunlar yaşandı bitti her şey geride kaldı, şimdi, ileriye bakmanın zamanı.

Son seçimin sonuçları gösteriyor ki şimdi yine bir zeitgeist değişimi dönemi yaklaşmak üzere.

Yanlış anlamayın bir iktidar değişiminden bahsetmiyorum. Daha kapsamlı bir değişim söz konusu.

Kolektif düşünme ve hissetme tarzımızda bir değişim başladığı işaretlerini alıyorum.

Şimdi geldik nihayet Yılmaz Özdil’i neden merkeze koyduğuma…

Bu dönemin nasıl yönetileceği, hepimizin nasıl tavırlar alacağı çok önemi olacak.

Makulü yakalamak için çalışmalıyız.

Hepimiz çok dikkatli olmalıyız. Özellikle Özdil gibi kanaat önderleri özellikle dikkatli olmalı bu dönemde.

Bence Özdil doğru tavır için çok desteklemekte olduğu İmamoğlu’nu örnek almalı. Onun herkesi, her fikri kucaklayıcı tavırları İstanbul'un gönlünü kazandı.

Türkiye’nin asıl buna ihtiyacı var. Bize ‘nihayet biz kazandık’sevinçlerine değil makul bir arada olma arayışı lazım.

Sevgili kardeşim Yılmaz Özdil senden mütevazı istirhamım bundan ibarettir. Sağlıcakla kal. Umarım bir gün rakı masasında buluşuruz ve sohbet ederiz.


https://www.haberturk.com/yazarlar/serdar-turgut-2025/2439070-yilmaz-ozdilden-bir-abisi-olarak-istirhamim


26 Eylül 2020 Cumartesi

ALMAN VAKIFLARI,

ALMAN VAKIFLARI,



Alman vakıfları,Yılmaz Özdil,

Yılmaz Özdil,


Şu Alman vakıflarının Türkiye’deki faaliyetlerine dur demek gerekiyordu.

Çünkü... 

Türkiye’de yaşayan dini bütün Almanları dolandıra dolandıra köşe oldular, makbuzla cennetin tapusunu bile sattı bunlar... Davul tozu minare gölgesi holdingler kurdular, kimi Almanya’da otomobil üretçem diye para topladı, kimi Almanya’da fabrika kurcam diye tokatladı.

*

(Bi tanesi “kainat makinesi” icat ettiğini açıklamıştı. Türkiye’de çalışan gurbetçi Almanları kiliseye topladı, “bu cihaz sayesinde, kainatta mevcut bulunan, Hazreti İsa’nın yaşarken çıkardığı ses dalgalarını uzaydan süzeceğiz, televizyonda yayınlayacağız” dedi. Kilisede anlattığına göre, yalan söyleyecek değildi herhalde... Türkiye’de çalışan gurbetçi Almanlar bu proceye 2 milyar euro yatırdı. 10 sene filan oldu. Ödedikleri paranın uzaydan süzülmesini bekliyorlar.)

*

Türkiye defalarca uyardı Almanya’yı..

“Burdaki vatandaşlarınızı alenen kerizliyorlar” dedik. Bana mısın demediler. Alman vakıflarının Türkiye’deki Almanları soyup soğana çevirmesine ses çıkarmadı Almanya, göz yumdu... Hatta, Alman hükümetinin bakanları, Hıristiyan işadamı ayağına yatıp, mütedeyyin Almanları sövüşleyenlerin dükkân açılışlarına bile katıldı, el ele poz verdi.

*

Neticede, bu Alman vakıfları gemi azıya aldı, Almanya’daki gariban Almanların karnını doyuracağız diye, Türkiye’de çalışan Almanlardan bağış topladı... 

Gemi aldı! 

Türkiye’de balya balya bavullara istifledikleri yardım paralarını Almanya’ya götürüp, Almanya’da televizyon kurdu.

*

Baktık ki, Almanya’nın hâlâ kılı kıpırdamıyor. Türkiye dayanamadı, müdahale etti. Türkiye ayağını tutukladı, Almanya’ya resmi yazı yazdı, “savcı gönderin, belgeleri verelim” dedi. Bi ay, on ay, iki sene, Almanya salağa yattı, savcı mavcı göndermedi. Sanki bizim vatandaşımızı dolandırıyorlar birader... Biz yakalatmaya çalışıyoruz, Almanlar üstünü örtmeye çalışıyordu. İttir kaktır, zorla bi-iki Alman savcı niyetlendi, şak, görevden aldılar, sanırım içeri tıkacaklar.

*

Üstelik...

Misilleme olarak, Almanya’da faaliyet gösteren Türk derneklerini terörist ilan ettiler, hedef haline getirdiler.

*

E yetti gari...

Şu Alman vakıflarının Türkiye’deki faaliyetlerine dur demek gerekiyordu. 


***


16 Kasım 2018 Cuma

ALMAN VAKIFLARI,

ALMAN VAKIFLARI



Yılmaz Özdil


Şu Alman vakıflarının Türkiye’deki faaliyetlerine dur demek gerekiyordu.

Çünkü... Türkiye’de yaşayan dini bütün Almanları dolandıra dolandıra köşe oldular, makbuzla cennetin tapusunu bile sattı bunlar... Davul tozu minare gölgesi holdingler kurdular, kimi Almanya’da otomobil üretçem diye para topladı, kimi Almanya’da fabrika kurcam diye tokatladı.

*
(Bi tanesi “ Kainat Makinesi ” icat ettiğini açıklamıştı. Türkiye’de çalışan gurbetçi Almanları kiliseye topladı, “bu cihaz sayesinde, kainatta mevcut bulunan, Hazreti İsa’nın yaşarken çıkardığı ses dalgalarını uzaydan süzeceğiz, televizyonda yayınlayacağız” dedi. Kilisede anlattığına göre, yalan söyleyecek değildi herhalde... Türkiye’de çalışan gurbetçi Almanlar bu proceye 2 milyar euro yatırdı. 10 sene filan oldu. Ödedikleri paranın uzaydan süzülmesini bekliyorlar.)

*
Türkiye defalarca uyardı Almanya’yı... 

Burdaki vatandaşlarınızı alenen kerizliyorlar” dedik. Bana mısın demediler. Alman vakıflarının Türkiye’deki Almanları soyup soğana çevirmesine ses çıkarmadı Almanya, göz yumdu... Hatta, Alman hükümetinin bakanları, Hıristiyan işadamı ayağına yatıp, mütedeyyin Almanları sövüşleyenlerin dükkân açılışlarına bile katıldı, el ele poz verdi.

*
Neticede, bu Alman vakıfları gemi azıya aldı, Almanya’daki gariban Almanların karnını doyurucaz diye, Türkiye’de çalışan Almanlardan bağış topladı...
Gemi aldı! 

Türkiye’de balya balya bavullara istifledikleri yardım paralarını Almanya’ya götürüp, Almanya’da televizyon kurdu.

*
Baktık ki, Almanya’nın hâlâ kılı kıpırdamıyor. Türkiye dayanamadı, müdahale etti. Türkiye ayağını tutukladı, Almanya’ya resmi yazı yazdı, “savcı gönderin, belgeleri verelim” dedi. Bi ay, on ay, iki sene, Almanya salağa yattı, savcı mavcı göndermedi. Sanki bizim vatandaşımızı dolandırıyorlar birader... Biz yakalatmaya çalışıyoruz, Almanlar üstünü örtmeye çalışıyordu. İttir kaktır, zorla bi-iki Alman savcı niyetlendi, şak, görevden aldılar, sanırım içeri tıkacaklar.

*
Üstelik...

Misilleme olarak, Almanya’da faaliyet gösteren Türk derneklerini terörist ilan ettiler, hedef haline getirdiler.

*
E yetti gari...

Şu Alman vakıflarının Türkiye’deki faaliyetlerine dur demek gerekiyordu. 



***

9 Mart 2017 Perşembe

Kızlı-Erkekli



Kızlı-Erkekli


Yılmaz Özdil


60’lı yıllara kadar, Mehmet, Mustafa, Ali, Ayşe, Fatma, Hatice gibi, İslami görünmekle beraber, aslında, dedelerin ninelerin isimleri verilirdi çocuklara…
Yeni ve farklı isimler aranmaz, kalpleri kırılmasın, gönülleri olsun diye, büyükler yaşatılırdı torunlarda.
*
70’lerde… Köyden kente göç’ün, acı vatan’ın, yeni yeni tanışmaya başladığımız popüler kültür’ün izleri görülmeye başlandı. Türkan Şoray’ın Türkan’ı, Hülya Koçyiğit’in Hülya’sı, Filiz Akın’ın Filiz’i, gurbet hasretinin Özlem’i Ümit’i Dilek’i Kader’i yazıldı, bebelerin nüfus kâğıtlarına.
*
80’lerde… Çoğunluk tablosu değişmedi ama, darbeyle beraber, Deniz Gezmiş’in Deniz’inde adeta patlama oldu, Eylem, Özgür, Barış, Devrim, Ulaş’ın yanı sıra, Ülkü, Turan, Alp, Tolga, Kaan, Asena, Aybüke gibi, o güne kadar pek tercih edilmeyen ideolojik tınılar arttı.
*
90’lar, siyaseten iki arada bir deredeydi, geçiş döneminin ufak ufak sinyallerini veriyordu, gelenek’le modern buluştu, dedelere ilaveler yapıldı, Kemalcan, Mehmetcan, Alican, Mithatcan’lar dünyaya geldi; kızlara resmen nur yağdı, Ayşenur, Fatmanur, Yurdanur, Gülnur, Göknur’lar doğdu.
*
Milenyumla beraber, gidişat belli olmuştu; erkeklerde Enes, Ensar, Yasir, Bilal, Ammar, Bedir, Furkan, Tayyip duyulmaya başlandı, kızlarda ise, sıralama külliyen değişti, Rabia, Merve, Amine, Medine, Seyma, Büşra, Hüsna, Yüsra sıklaştı.
*
Peki ya, 2014’ün ilk bebekleri?
İsimleri ne oldu?

*
Kızlı-Erkekli…

İstanbul’da Vildan, Giresun’da Ada, Bursa’da Muzaffer, Eskişehir’de Naz, Ordu’da Kuzey, Kayseri’de Yaren, Denizli’de Burak, Ağrı’da Samsun’da Zehra, Çorum’da Erdem, Antalya’da Ecenaz, Manisa’da Emir, Ankara’da Mustafa, Düzce’de Nehir, Adana’da Mete, Van’da Umut, Muş’ta Umut… En az üç talimatı verildiği için, İzmir inadına doğurmaktan vazgeçti sanırım, bu yılbaşı İzmir’de doğum olmadı :) Kahramanmaraş’ta Demet, Elazığ’da Yusuf, Adıyaman’da Damla, Muğla’da İlayda, Ardahan’da Aymira, Sivas’ta Didem, Mardin’de Azra, Kocaeli’nde Can, Uşak’ta Tokay, Edirne’de Hande, Zonguldak’ta Asaf, Çankırı’da Yıldız, Tekirdağ’da Narin.

*
Ne Dini Referans var…
Ne de Mütedeyyin atıf.

*
Çünkü, moda tabirle paralel devlet deniyor ya… Tıpkı onun gibi “paralel millet” vardır. Siyasi atmosfer, vatandaşın tercihlerine birebir yansır. Devir değiştikçe, memleketin isim haritası da değişir.
2014 Model bebişleri tekrar okumanızı rica ederim… AKP Rüzgârı bitti. Kanıtıdır.



***

24 Şubat 2017 Cuma

PKK YA EVET DİYEN KİM, UNUTULANLARI HATIRLATALIM



 PKK YA EVET DİYEN KİM



Yılmaz Özdil
7 Şubat 2017 




“ Pkk'yla görüştüğümüzü iddia edenler Şerefsizdir ” dedikten sonra, “tabii görüşülüyor, MİT müsteşarımızı Oslo'ya gönderen benim, İmralı'ya gönderen benim” diyen kim? Asrın liderimiz.

*

“Öcalan'ın düşünceleri bizim de düşüncelerimiz” diyen, “Öcalan'la direkt diyaloğumuz var” diyen, “Kandil'le de direkt görüşülmesini arzuluyorum” diyen 
kim? Başbakan yardımcısı Beşir Atalay.

*

“Görüşmeler aracı ülkelerle yapılıyordu, aracıları aradan çıkardık, Ak Parti kendisi görüşüyor” diyen kim? Akp'nin içişleri bakanı Efkan Ala.

*

“Sayın Öcalan demeyi, posterini taşımayı, Pkk bayrağı açmayı suç olmaktan biz çıkardık, cezalarını erteledik” diyen kim? Bülent Arınç… “Abdullah Öcalan oruç 
tutardı, camiye giderdi, namazında niyazında çocuktu, kandırıldı, kurban edildi” diyen kim? Gene Bülent Arınç.

*

“Pkk'ya katılan çocuklar benim canım ciğerim” diyen kim? Akp milletvekili Cuma İçten.

*

“Yerel yönetimlerin güçlendirildiği bir modelde Pkk seçime girsin ve seçilsin, Öcalan şanstır” diyen kim? Akp milletvekili Galip Ensarioğlu.

*

“Öcalan, Türkiye'nin reel politiğini sağlıklı değerlendiriyor, yaklaşımı pozitif” diyen kim? Akp'nin adalet bakanı Sadullah Ergin.

*

“Abdullah Öcalan kadar ilkeli olun” diyen kim? Akp'nin spor bakan yardımcısı Abdurrahim Boynukalın.

*

“Öcalan Türkiye'nin önünü açıyor” diyen kim? Asrın liderimizin danışmanı Yiğit Bulut.

*

“Türk yoktur” diyen, “Öcalan geleceği iyi okuyor” diyen kim? Akp genel başkan yardımcısı Yasin Aktay.

*

“Öcalan demokrasiye katkı sağlıyor” diyen, “bağımsız Kürdistan için silah kullanabilirsiniz” diyen kim? Akp milletvekili Mehmet Metiner.

*

“Öcalan'ın olayları okuma kabiliyeti var, tecrübesi var, düşünceli ve hassasiyet sahibi” diye öve öve bitiremeyen, “Öcalan kendisi için bir şey istemiyor” diyen 
kim? Başbakan yardımcısı Yalçın Akdoğan.

*

“Pkk terör örgütü değildir, kendi topraklarında politik harekettir” diyen kim? Akp milletvekili Orhan Miroğlu.

*

“Yolda gördüğüm çobanla konuştum, çözüm süreci sayesinde hayvanlarının yüzünün güldüğünü söyledi, çözüm sürecini hayvanlar bile anlamış ama bazı insanlar 
anlamıyor” diyen kim? Akp milletvekili Ahmet Gündoğdu.

*

“Öcalan nadir insanlardan birisi, çok prestijli, karizmatik, gerçekten bir rehber ve lider” diyen kim? Akp'nin akili Etyen Mahçupyan.

*

“Bakın ben garanti veriyorum, ülke bölünmeyecek, bölünme olduğu zaman gelin benim yakama yapışın” diyen kim? Akp'nin akili Can Paker.

*

“Ulus devlet bizim başımızda Allah'ın belasıdır, Türk üst kimliği bölücüdür, Öcalan'ın eli rahatlatılmalı” diyen kim? Akp'nin akili Baskın Oran.

*

Murat Karayılan'ın basın toplantısını Kandil'den canlı yayınlayan kim? Akp'nin Anadolu Ajansı.

*

Kandil'de Murat Karayılan'ın yanına sırayla oturarak, sırıta sırıta hatıra fotoğrafı çektiren, Murat Karayılan hakkında “çatık kaşlı olacağını düşünmüştüm, 
halbuki sohbet boyunca gülümsüyor, kariyer hırsı yok, bir lokma bir hırka, saygılı, kültürlü, bilimsel konuşuyor” diye döktüren kim? Akp medyası.

*

“Barutun kokusu düştü burnuma / dört bir yana istiyorum dibinden patlatayım / adamlar gibi dağlara düşeyim / tutmak istiyorum Kürdistanımı / ya ölüm ya 
kurtuluş / uyanın uykudan çabuk, artık savaş zamanıdır” şeklinde hümanist (!) 
şarkılar söyleyen Şivan Perver'e barış güvercini muamelesi yapan kim? Akp hükümeti.

*

Pkk'yı tanık, TSK'yı sanık yapan kim? İsmet İnönü hükümeti mi?

*

Pkk'nın evsahibi Barzani'yi onur konuğu yapıp, Türkiye seninle gurur duyuyor diye tezahürat yapan kim? Akp kongresi.

*

Bugün “ Hayır ” diyenler, o günlerde de “ Hayır ” diyerek, Allah aşkına yapmayın, memlekete yazık etmeyin diye yalvarırken… “Ulus devlet ayrıştırıcıdır, 
ulusçulukla hesaplaşma zamanı geldi, bana serok Ahmet diyorlar, Kobani'ye selam ediyorum, Kobani'deki kardeşlerimin alnından öpüyorum” diyen kim? Akp'nin başbakanı Ahmet Kiziroğlu.

*

Hal böyleyken… Ne diyor şimdi Binali Yıldırım?
“Pkk hayır dediği için, bölücülere karşı biz evet diyoruz” diyor.

*

Şöyle de diyebilirdi aslında…“ Pkk'ya Evet dediğimizi iddia edenler Şerefsizdir” filan.

  Nalıncı Keseri
   
  22 Şubat 2017
   
  Özgürlük kapısı!
   
  21 Şubat 2017
    
  Mustafa Kemal’e hakaret ederken, Akp hükümetine Yunan diyen Akp’li!
   
  19 Şubat 2017
   

http://www.sozcu.com.tr/2017/yazarlar/yilmaz-ozdil/pkkya-evet-diyen-kim-1663989/


 "Pkk’ya Evet Diyen Kim?", " Name ": " Pkk’ya evet diyen kim? ", 

BUNLARI DİYEN KİM.?

"“Pkk'yla görüştüğümüzü iddia edenler şerefsizdir” dedikten sonra, “tabii görüşülüyor, MİT müsteşarımızı Oslo'ya gönderen benim, İmralı'ya 
gönderen benim” diyen kim? Asrın liderimiz.. 

*. “Öcalan'ın düşünceleri bizim de düşüncelerimiz” diyen, “Öcalan'la direkt diyaloğumuz var” diyen, “Kandil'le de direkt görüşülmesini arzuluyorum” diyen kim? 

Başbakan yardımcısı Beşir Atalay.. 

*. “Görüşmeler aracı ülkelerle yapılıyordu, aracıları aradan çıkardık, Ak Parti kendisi görüşüyor” diyen kim? Akp'nin içişleri bakanı Efkan Ala.
*. “Sayın Öcalan demeyi, posterini taşımayı, Pkk bayrağı açmayı suç olmaktan biz çıkardık, cezalarını erteledik” diyen kim? Bülent Arınç; “Abdullah Öcalan oruç 
tutardı, camiye giderdi, namazında niyazında çocuktu, kandırıldı, kurban edildi” diyen kim? Gene Bülent Arınç.. 
*. “Pkk'ya katılan çocuklar benim canım ciğerim” diyen kim? Akp milletvekili Cuma İçten.. 
*. “Yerel yönetimlerin güçlendirildiği bir modelde Pkk seçime girsin ve seçilsin, Öcalan şanstır” diyen kim? Akp milletvekili Galip Ensarioğlu.. 
*. “Öcalan, Türkiye'nin reel politiğini sağlıklı değerlendiriyor, yaklaşımı pozitif” diyen kim? Akp'nin adalet bakanı Sadullah Ergin.. 
*. “Abdullah Öcalan kadar ilkeli olun” diyen kim? Akp'nin spor bakan yardımcısı 
Abdurrahim Boynukalın.. 
*. “Öcalan Türkiye'nin önünü açıyor” diyen kim? Asrın liderimizin danışmanı Yiğit Bulut.. 
*. “Türk yoktur” diyen, “Öcalan geleceği iyi okuyor” diyen kim? Akp genel başkan yardımcısı Yasin Aktay.. 
*. “Öcalan demokrasiye katkı sağlıyor” diyen, “bağımsız Kürdistan için silah kullanabilirsiniz” diyen kim? Akp milletvekili Mehmet Metiner.. 
*. “Öcalan'ın olayları okuma kabiliyeti var, tecrübesi var, düşünceli ve hassasiyet sahibi” diye öve öve bitiremeyen, “Öcalan kendisi için bir şey istemiyor” diyen kim? 

Başbakan yardımcısı Yalçın Akdoğan.. 

*. “Pkk terör örgütü değildir, kendi topraklarında politik harekettir” diyen kim? Akp milletvekili Orhan Miroğlu.. 
*. “Yolda gördüğüm çobanla konuştum, çözüm süreci sayesinde hayvanlarının yüzünün güldüğünü söyledi, çözüm sürecini hayvanlar bile anlamış ama bazı insanlar anlamıyor” diyen kim? Akp milletvekili Ahmet Gündoğdu.. 
*. “Öcalan nadir insanlardan birisi, çok prestijli, karizmatik, gerçekten bir rehber ve lider” diyen kim? Akp'nin akili Etyen Mahçupyan.. 
*. “Bakın ben garanti veriyorum, ülke bölünmeyecek, bölünme olduğu zaman gelin benim yakama yapışın” diyen kim? Akp'nin akili Can Paker.. 
*. “Ulus devlet bizim başımızda Allah'ın belasıdır, Türk üst kimliği bölücüdür, Öcalan'ın eli rahatlatılmalı” diyen kim? Akp'nin akili Baskın Oran.. 
*. Murat Karayılan'ın basın toplantısını Kandil'den canlı yayınlayan kim? Akp'nin Anadolu Ajansı.. 
*. Kandil'de Murat Karayılan'ın yanına sırayla oturarak, sırıta sırıta hatıra fotoğrafı çektiren, Murat Karayılan hakkında “çatık kaşlı olacağını düşünmüştüm, halbuki sohbet boyunca gülümsüyor, kariyer hırsı yok, bir lokma bir hırka, saygılı, kültürlü, bilimsel konuşuyor” diye döktüren kim? Akp medyası.. 
*. “Barutun kokusu düştü burnuma / dört bir yana istiyorum dibinden patlatayım / adamlar gibi dağlara düşeyim / tutmak istiyorum Kürdistanımı / ya ölüm ya kurtuluş / uyanın uykudan çabuk, artık savaş zamanıdır” şeklinde hümanist (!) şarkılar söyleyen Şivan Perver'e barış güvercini muamelesi yapan kim? Akp hükümeti.. 
*. Pkk'yı tanık, TSK'yı sanık yapan kim? İsmet İnönü hükümeti mi?. 
*. Pkk'nın evsahibi Barzani'yi onur konuğu yapıp, Türkiye seninle gurur duyuyor diye tezahürat yapan kim? Akp kongresi.. 
*. Bugün “hayır” diyenler, o günlerde de “hayır” diyerek, Allah aşkına yapmayın, memlekete yazık etmeyin diye yalvarırken; 
“Ulus devlet ayrıştırıcıdır, ulusçulukla hesaplaşma zamanı geldi, bana serok Ahmet diyorlar, Kobani'ye selam ediyorum, Kobani'deki kardeşlerimin alnından öpüyorum” diyen kim? Akp'nin başbakanı Ahmet Kiziroğlu.. 
*. Hal böyleyken…. Ne diyor şimdi Binali Yıldırım?. “Pkk hayır dediği için, bölücülere karşı biz evet diyoruz” diyor.. 
*. Şöyle de diyebilirdi aslında…. “Pkk'ya evet dediğimizi iddia edenler şerefsizdir” filan.. ", "": 

"Yılmaz Özdil", "

http://i.sozcu.com.tr/wp-content/uploads/2017/02/yilmaz-ozdil-4.jpg

29 Ocak 2017 Pazar

Hükümetle Cemaatin Maçı kaç kaç biter?



Hükümetle Cemaatin Maçı kaç kaç biter?


Yılmaz Özdil


Badem United…


Şahsi oynarlar, kendi kendilerine pas verirler, kendi ortalarına kendileri vururlar, köşe oldukları için köşe vuruşlarını severler, verkaç bilmezler, vurkaç’ı iyi bilirler, vole vuramazlar, voli’yi iyi vururlar, krampon yerine takunya giyerler, tekmeye kafa uzatmazlar, karambolde kıstırırlarsa kafaya tekme atmaya bayılırlar, 9 kusurlu hareketin 9’unu da yaparlar, elle oynarlar, taban girerler, ofsaytta yakalanırlar ama, federasyon başkanı onlardan olduğu için hep avantaja bırakılır. Bi dokun… Anında yere atarlar kendilerini, penaltıııı diye bağırırlar, sıkışınca topu taca atarlar,  senden çıktı derler, buz gibi gol at, saymazlar, teğet geçti derler, altı pastan kazma gibi dışarı vururlar, gooooolll diye tribüne koşarlar, zaten tribünlere de eşlerini dostlarını doldururlar, megafondan kendi isimlerini anons ettirip, kendilerine tezahürat yaptırırlar, 10-0 kaybetseler bile, sanki kazanmış gibi Meksika dalgası yaparlar, kendi kendilerini omuzlara alırlar, istersen hezimete uğrat, hakemlere kömür-bulgur dağıtarak üç puanı toplarlar, itiraz edeni saha komiserlerine coplatırlar, biber gazı sıktırıp, gözüne ateş ettirirler, fikstürü kendileri çeker, sadece kendi statlarında sahaya çıkarlar, maç başladıktan sonra kuralları değiştirirler, herkes 90 dakika oynarken, bunlar 90 artı van münüts uzatmasıyla oynarlar, Avrupa kupası bekleyen taraftarları çöpten marul toplarken, kamplarını Rixos’ta yaparlar, rakipleri duran toplara bile vuramadığı için, medya it’manyurdu da maçı sattığı için, devamlı şampiyon olurlar.

*
Atletico Feto…

Kontratak oynarlar, rakip teknik direktörün bilgisayarına girer, hakem odasına kamera döşer, tribüne böcek monte ederler, hocaları uzaktan kumandayla taktik verir, takkeyi düzeltirse, hücuma kalkın, ağlarsa, defans yapın manasına gelir, altyapıdan yetiştirdiği topçular Toma Juniors’ta forma giyer, ligin kilit ekibidir, bu sene de ligi kilitlemesi, olmazsa rakip futbolcuları kelepçeletmesi bekleniyor.

*

Werder Veremem…

Adı üstünde, ver topu bunlara, değil 90 dakika, 24 saat pas yapsalar orta sahayı geçmeyi başaramazlar, bitirici vuruştan vazgeçtik, rakibi bırakıp, birbirlerine çalım atarlar, boş kaleye muz orta gelsin, ıskalarlar, kafaya çıkıp tokuşurlar, kendi kendilerini sakatlarlar, frikiki ben atıcam sen atıcan diye, ceza sahası içinde kavga ederler, küserler, kimi sahayı terk eder, kimi topu alır gider, yanlışlıkla gol atsalar, bu sefer hakeme itiraz ederler, ofsayttı görmedin derler, kendi gollerini kendileri iptal ettirirler, güya gol kralı diye Dinamo Kemal’i santrfora koydular, daha bismillah ilk maçta lisans çıkarmayı unuttular, 20 sezondur madara olmalarına rağmen, yenildik ama ezilmedik diye tura çıkarlar, bu taktik anlayışla 20 sezon daha sıra takımı olmaları ve şampiyonluk bekleye bekleye kahırdan kanser olan taraftarın kulübü yakması bekleniyor.

*

Eintracht Püskevit…

3-5-2 veya 4-4-2 yerine 1-1-1 oynuyor, tek kaleci, tek orta saha, tek forvet, hepsi aynı kişi, takımın geri kalanı yedek kulübesinde oturup, n’apacak acaba diye onu seyrediyor, e tabii tek kişiyle hem oyun kur, hem gol ara, mümkün değil, bari gol yemeyeyim diye kendi kalesinin önünde stoper mevkisinde duruyor, ateşli taraftarına rağmen beraberliğe razı bi görüntüsü var, iddaa kuponlarının banko sıfırı… Alırsa, Olimpic Lorke derbisinden üç puan alır, hepsi o, anca kümede kalır.

*

Olimpic Lorke…

Ligin en flaş takımı… Krampon yerine mekap giyerler, dan dun oynarlar, gol yerler, hakemi vururlar, yenersin, stadı yakarlar, ofsayt çal, molotof atarlar, faul ver, soyunma odası koridoruna mayın döşerler, kırmızı kart göster, uefa’ya şikâyet ederler, defalarca saha kapatma cezası aldılar, buna rağmen fair play ödülüne layık görüldüler, takımlar devre arasında Abant’a filan gider, bunlar Kandil’de kamp yapar, hem süperligde oynamak istiyor, hem federasyonu tanımıyor, hem özerk federasyon kurmak istiyorlar, lisansı iptal edilen tecrübeli teknik direktörleri Sir Apo Ferguson’un bu sene, en geç öbür sene affedilmesi ve takımın başına geçmesi bekleniyor, ligi kaçıncı bitirirse bitirsin Avrupa şampiyonlar ligine katılmasına kesin gözüyle bakılıyor, maçları bijitürk’ten şifreli, yalaka televizyonlarımızdan şifresiz yayınlanıyor.

*
Club Liboj…

Forma aşkları yoktur, bazen postal giyerler, bazen takunya, siz bakmayın şu anda Badem United’ta kiralık oynadıklarına, zamanında Sparta Kırat için, Real Papatya için ter döktüler, kıvraktırlar, ağır çekimde izlerseniz, sadece ayakları oynamaz, başları kıçları da oynar, bonservis bedellerini Avrupa kulüpleri öder ama, bizim ligte top koştururlar, maç satmaktan zevk aldıkları için milli takıma alınmazlar, parayı pek severler, kale mi top mu diye yazı tura atılırken, yere düşen paranın üstüne bile plonjon yaparlar, stadyum ihalelerine aracılık yapıp, komisyon kollarlar, asla jübile yapmazlar, küme düşseler bile, bi bakarsın, şampiyon takımın otobüsüne binivermişler, zeki, çevik, ahlaksızdırlar, bu yazıyı bile okuyup, yarabbi şükür diyebilirler.

*
Ahalispor…

Gelen taktı, giden taktı, folluk oldu, stadı satıldı, idman sahasına toki dikildi, kulüp icralık, formaya bankalar el koydu, krampona haciz geldi, yalınayak, donla oynuyor, 11 sene önce küme düştü, hâlâ “dünya liderisin” diyorlar, inanıyor.


***

8 Ocak 2017 Pazar

Kont, Dük filan...


Kont, Dük filan...


Yılmaz Özdil
14 Mayıs 2008


Kayseri eşrafından tornacı hacı Ahmet Hamdi efendinin oğlu Abdullah, dün akşam, Windsor hanedanının várisi, Kral 6’ncı George’un kızı, Birleşik Krallık Hükümdarı, İngiltere Kraliçesi 2’nci Elizabeth Alexandra Mary ile birlikteydi.

*

Rize Güneysulu taka kaptanı Ahmet Reisin Kasımpaşalı oğlu Tayyip ise, Yunan Kralı 1’inci George’un torunu, veliaht Galler Prensi’nin babası, Greenwich Baronu ve Edinburgh Dükü, Prens Philip Mountbatten ile sohbet etti.

*

Atatürk işte budur.

*

Devrimlerine savaş açılan Mustafa Kemal, takunyalıların öve öve bitiremediği saltanatı kovmasaydı... 
Abdullah ile Tayyip, ofis olarak kullandıkları Dolmabahçe Sarayı’nda Bahçıvan bile olamazdı! Çünkü, Bahçıvanlık makamı bile babadan oğula geçiyordu.

*

Homongoloslar bugün hálá "smokin caiz mi, değil mi" diye tartışırken, Mustafa Kemal, Batı standartlarını aşan bir vizyonla, Anadolu insanının önünü açmış; tornacı çocuklarına, taka reisi çocuklarına "fırsat eşitliği" sağlamıştı.

*

Eminönü esnafı imam Ahmet Bey’in kızı "first lady" Hayrünnisa Gül, balkabağının faytona dönüştüğü "peri masalı"nı andıran gecede, Kraliçe’yle göz göze geldiğinde neler hissetti, bilmem...

Ama 105 parçalık yenilmez armadayla Çanakkale’yi geçemeyen İngiltere’nin Queen Elizabeth’i, dün, hayranlığını özetleyen şu kelimeleri yazdı Anafartalar Kahramanı’nın özel defterine...

" Mustafa Kemal’e saygılarımı sunmak benim için büyük onurdur."


http://www.hurriyet.com.tr/kont-duk-filan-8935514



14 Şubat 2015 Cumartesi

RAKI




RAKI



02 11 2008

Yılmaz Özdil, Eğlenceli bir yazı yazmış.

RAKI

Neymiş efendim...

Atatürk rakı içiyormuş.

Aslandı o, aslan...

Aslan sütü içecek tabii.

*

Hadi siz "dönülmez akşamın ufkundayız" diye ince ince başlayın, ben de size yıllar önce yazdığım yazıyı anlatayım...

*

İçki yasaklanabilir.

Bence mahzuru yok.

Ama rakı asla...

Çünkü takunyalılar öyle zanneder ama, aslında "içki" değildir rakı.

*

Yurt sevgisidir örneğin...

İki tek attın mı, "n’olacak bu memleketin hali?" diye endişelenmezsin aksi olsa!

Tıp bazen çaresizdir...

O ilaçtır.

Gurbete bile iyi gelir.

*

Kontörsüz muhabbettir.

Büst gibi oturan adamın bile çenesini açar, gülümsetir. Kahkahadır. Acısıyla tatlısıyla hatıraları kaydeden hard disk’tir.

*

Botoks’tur bir nevi.

En kaknemi bile bir başka görünür gözüne... Çirkin kadın yoktur, az rakı vardır. İçilir, güzelleşilir.

*

Herkesin gençlik hatası olabilir... Bira içersin.

Sonradan para kazanıp tenise başlayınca, şarap içmeyi matah zannedersin. Amerika’da TIR şoförlerinin içtiği viskinin dublesine Etiler’de TIR parası ödersin, ayrı...

Kürkçü dükkánıdır.

Döner dolaşır, gelirsin.

*

Orhan Gencebay’dır.

Entel barlarda, sosyete kulüplerinde dinlemeye utanırsın... Ama hepimiz biliriz ki, ezbere bilirsin... İstediğin kadar ağız burun kıvır, altın plağı hep o alır.

Tatlıses’tir.

Realite’dir.

*

Çocuktur, ağlarsın.

*

Hele beyaz "p"eynir ile "k"avun olursa sağında solunda... Örgüttür.

PRK...

Ama bölücü değil, birleştirici örgüt.

Türk’ü de içer, Kürt’ü de, Laz’ı da, Çerkez’i de. Sor bak, Ermeni’si de, Rum’u da, Yahudi’si de.

*

AB’cidir...

Çünkü Rum öyle bir meze yapar ki, helali hoş olsun, Kıbrıs’ı veresin gelir!

*

Madem gıcıksın rakıya...

Neden balık avlıyorsun o zaman kardeşim?

Şerbetle mi yiyeceksin lüferi?

Ne anlamı var deniz börülcesinin, rokanın, radikanın, cibezin...

İnek miyiz biz?

*

Yanlış şiir okuyorsun...

Hapse giriyorsun.

(Üstüne, yanlış şair okuyorsun...)

*

Oku bak...

Ne diyor dünya güzeli Orhan Veli:

Şiir yazıyorum

Şiir yazıp eskiler alıyorum

Eskiler verip musikiler alıyorum

Bir de rakı şişesinde balık olsam...

Yilmaz Ozdil 

Hurriyet 
2 Kasim 2008

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/10263959.asp?yazarid=249&gid=61&sz=78153