Yılmaz Özdil'den bir abisi olarak istirhamım
Serdar Turgut
22 NİSAN 2019
HABERTÜRK
Yahu, yazının bu başlığını atarken hayli zorlandım.
Abi demem yanlış anlaşılır mı diye endişelendim ilk önce. "Büyüklük mü taslıyor diye düşünür" dedim ama sonra baktım 10 yaş büyüğüm bu yüzden sakınca görmedim.
Sonra benim yaşıma uyan istirham kelimesi aklıma gelinceye kadar 'tavsiye’de takıldım, kafamda bununla boğuştum. Bunu yazsaydım bu ben daha iyisini biliyormuşumcasına bir tavsiyeci anlamına olmayacaktı ama yanlış anlaşılması da mümkündü; beni haddime olmayan şekilde konumlandırabilir.
Sonra istirhamı bulunca çok rahatladım. Bu kelimeyi hem çok severim hem de zarif bulurum, dahası Yılmaz Özdil’e yönelik bu yazının ruhuna daha da uyuyordu.
***
İlk önce kendimle ilgili kısa bir not.
Uzun yıllardır en beğenerek okuduğum yazardır Yılmaz Özdil.
Onun Atatürk ve Cumhuriyet sevgisini paylaştığıma inanırım, sadece bu duygulardan başlayıp varmak istediği sonuçlara her zaman katıldığım söylenemez.
Ne demek istediğimi bir başka örnek ile açıklamaya çalışayım.
Örneğin geçen gün de Yeni Şafak gazetesinde İsmail Kılıçarslan’ın yazısı çok hoşuma gitti. Musakka/antrikot muhabbetinde Ekram İmamoğlu’nun kolundaki saatin kaltesi ve pahalılığına dayanarak yazmış yazısını İsmail Bey. Hınzır çok kaliteli bir yazı olmuş. Oray Eğin’e de söyledim yazıyı o da çok beğendiğini söyledi böylece yazının kalite kontrolü de yapılmış oldu.
Ancak İsmail Bey'in bu yazıdan çıkıp varmak istediği siyasi sonuca katılmıyorum, ben bunun tamamen tersini çıkarıyorum. Bu konuda Yılmaz Özdil’in pazar günü yazmış olduğu ‘Musakka ve antrikot’ başlıklı yazıda sergilenen duygu ile hemfikirim.
Ancak buna rağmen İsmail Bey'in yazısını herkesin okumasını gönülden tavsiye ediyorum.
NEDEN YILMAZ ÖZDİL?
Yılmaz Özdil ile bir kez bile yüz yüze konuşmadık.
Sadece ben bir fırtınalı New York sabaha karşısında tren garında evsizler arasında oturturken Özdil’in o günkü yazsını okudum. Özetle "AK Parti İzmir’de temsilcilik açacakmış, onlar açsa açsa temsilcilik değil bir konsolosluk açabilirler" demişti. Ben o ortamda, o sefaletin, rezilliğin, evsizlere özgü korkunç kokunun ortasında buna çok gülmüş ve hemen yazara bir e-mail göndermiştim. O nazik davrandı ve aradı. Sohbet ettik, ortamı anlattım ona ve bir gün buluşup rakı içmek için sözleştik. Henüz bunu yapamadık ama umudum bir gün bunun olması.
Peki ben neden tek bir yazarı merceğe koyan türde bir yazı yazmak ihtiyacı hissediyorum.
ZEİTGEİST
Ülkelerin zamanın ruhu (Zeitgeist), dönemine göre o ruhu en iyi ve en etkili ifade eden yazarlar çıkarır.
Zeitgeist döneme özgü düşünme ve hissetme tarzıdır.
Zeitgeist’e ters bakmak ve kontra zeitgest ile yazmak da çok zor ve güçlü bir yazarlık tavrıdır..
Gördüğüm kadarıyla Yılmaz Özdil’in düşünme ve hissetme tarzı AK Parti iktidarı öncesine ait gibi, o dönemde kendisini daha iyi hissedermiş gibi geliyor insana.
AK PARTİ İKTİDARI
AK Parti iktidara gelir gelmez bu ülkedeki hakim düşünme ve hissetme tarzını değiştirmeye koyuldu.
Anlayacağınız ülkenin zeitgeist’i değişti ve yeni bir Zeitgeist geldi yerine.
Bu benim desteklediğim bir değişimdi. Cumhuriyetimizin daha sağlam temellere oturması için bunu zorunlu buluyordum. Sonra her şey umduğum gibi gitmedi ama olsun o dönemde durum böyleydi.
Bu zorunlu yeni zeitgeist’in Cumhuriyetimizi çökmekten kurtardığını ve inançlı insanlar ile sekülerlerin buluşmasına gidecek ve Cumhuriyetin de inançla tam anlamıyla barışacağı bu dönemin ülke için hayırlı olacağını hep düşündüm ve yazdım.
Ülkenin o dönemde bir karşı zeizgeist'e da ihtiyacı vardı. Bunun fikir babalığını, temsilciliğini Yılmaz Özdil’in mükemmel yapmış olduğunu düşünüyorum.
Karşıdaki insanların duygularına düşünme ve hissetme tarzına Özdil mükemmel sözcülük yaptı dahası onların ağzına da çoğunlukla laf yerleştirdi.
ZEİTGEİST YİNE DEĞİŞEBİLİR
Neyse bütün bunlar yaşandı bitti her şey geride kaldı, şimdi, ileriye bakmanın zamanı.
Son seçimin sonuçları gösteriyor ki şimdi yine bir zeitgeist değişimi dönemi yaklaşmak üzere.
Yanlış anlamayın bir iktidar değişiminden bahsetmiyorum. Daha kapsamlı bir değişim söz konusu.
Kolektif düşünme ve hissetme tarzımızda bir değişim başladığı işaretlerini alıyorum.
Şimdi geldik nihayet Yılmaz Özdil’i neden merkeze koyduğuma…
Bu dönemin nasıl yönetileceği, hepimizin nasıl tavırlar alacağı çok önemi olacak.
Makulü yakalamak için çalışmalıyız.
Hepimiz çok dikkatli olmalıyız. Özellikle Özdil gibi kanaat önderleri özellikle dikkatli olmalı bu dönemde.
Bence Özdil doğru tavır için çok desteklemekte olduğu İmamoğlu’nu örnek almalı. Onun herkesi, her fikri kucaklayıcı tavırları İstanbul'un gönlünü kazandı.
Türkiye’nin asıl buna ihtiyacı var. Bize ‘nihayet biz kazandık’sevinçlerine değil makul bir arada olma arayışı lazım.
Sevgili kardeşim Yılmaz Özdil senden mütevazı istirhamım bundan ibarettir. Sağlıcakla kal. Umarım bir gün rakı masasında buluşuruz ve sohbet ederiz.