Veysel Ayhan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Veysel Ayhan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Aralık 2017 Salı

Türkiye-Suriye Stratejik İşbirliği Konseyi’nin Birinci Başbakanlar Düzeyi Toplantısı

Türkiye-Suriye Stratejik İşbirliği Konseyi’nin Birinci Başbakanlar Düzeyi Toplantısı

Veysel Ayhan, 
23 ARALIK 2009 
ORSAM Ortadoğu Danışmanı, 
Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler

16 Eylül 2009’da Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın Türkiye ziyareti sırasında imzalanan Stratejik İşbirliği Konseyi’nin Başbakanlar düzeyindeki Birinci Konsey toplantısı 22-23 Aralık 2009’da Suriye’nin başkenti Şam’da gerçekleştirilmekte dir. Türkiye-Suriye Stratejik İşbirliği Konseyi Anlaşması’nın imzalanmasından kısa bir süre sonra, 13 Ekim 2009’da her ülkeden ilgili Bakanların katılımıyla Halep ve Gaziantep’te gerçekleştirilen Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi Birinci Bakanlar Kurulu toplantısının ardından gerçekleşen Birinci Konsey toplantısı bir anlamda Ankara-Şam hattındaki ilişkilerin iyi niyet dileklerinden öteye kurumsal ve somut adım ve süreçlere dökülmesinde önemli yol alındığını göstermektedir.

Şam’daki toplantıda 13 Ekim’deki Bakanlar Kurulu toplantısında üzerinde mutabık kalınan yaklaşık 56 protokol, proje, mutabakat zaptı konusunda son gözden geçirmelerde bulunulacak ve uygulanabilir olanlar doğrudan imzalanacak anlaşmalarla hayata geçirilecektir. Bir anlamda ortak bir hükümet gibi çalışacak olan Konsey toplantısında alınancak kararlar doğrudan ilgili Bakanlar ve Başbakanlar tarafından imzalancak ve böylelikle tüm bürokratik süreçler hızlı bir şekilde aşılmış olacaktır. 

Şam toplantısında gündeme gelen 56 protokol, proje ve mutabakat zaptı üzerindeki heyetler arası çalışmalar 13 Ekim’den beri sürmektedir. En son Şam’da Konsey toplantısı öncesi bir araya gelen her iki ülkeden üst düzey diplomatlar 22 Aralık’ta başlayan Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi’nin toplantısı esnasında imzalanacak olan 56 anlaşmaya üzerindeki son değişiklik ve düzenlemeleri gerçekleştirmiştir. İmzalanacak 56 anlaşma, Suriye-Türkiye ilişkilerini güçlendirmenin ötesinde Stratejik İşbirliği Konseyi’nin ilk somut sonuçları olarak görülmektedir.

Suriye Başbakanlık Ofis Müdürü Teysir el-Zuubi’e göre hazırlık komitesi tarafından Konseyin gündemine sunulan anlaşma taslakları ekonomi, ticaret, planlama, iskan, imar, kültür, yüksek öğrenim ve sağlık gibi pek çok alanda işbirliğini kapsamaktadır. El-Zuubi’ye göre söz konusu anlaşmaların imzalanması bir yandan iki taraf arasındaki işbirliğini ve ikili ilişkileri geliştirecek diğer yandan da karşılıklı çıkar ilkelerine dayalı ilişkilerin üst düzeylere taşınmasına yol açacaktır. Bu çerçevede El-Zuubi, “iki taraf, daha önce imzalanan anlaşmalara bağlı çalışma protokolleri hazırladı. Bu protokoller içinde, iki ülke arasında serbest ticaret bölgesi kurulmasını öngören anlaşmayı, ticari hizmetleri ve mal alışverişini kapsayacak şekilde genişletme belgesi yer alıyor” diyerek bir anlamda Stratejik İşbirliği Konseyi’nin Türkiye-Suriye arasında her alanda işbirliği kurmak amacıyla yürütme belgeleri hazırlama ve uygulamaya aktarma konusunda yetkili organ olarak çalıştığını belirtmiştir. 

Bu çerçevede 22-23 Aralık 2009 tarihlerinde Şam’da düzenlenen toplantı bir anlamda 13 Ekim’de tarafların üzerinde mutabık kaldığı işbirliği alanlarının somut anlaşmalara dönüştürülmesine yol açacağından her iki taraf açısından da oldukça önemli ve tarihi bir toplantı olarak görülmektedir. Suriye’nin resmi haber aşansı SANA’da konuyla ilgili verilen haberde “Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi’nin ilanı, iki ülke arasındaki ilişkilerin tarihinde en önemli adım sayılmasıyla gelişen ikili ilişkileri taçlandırma niteliği taşıyor. Şüphesiz iki ülke arasındaki ilişkilerin gelişmesinde sahip olunan ortak kültür ve derin tarihi bağların büyük bir katkısı oldu”  ifadesi kullanılmıştır. Şam ziyareti öncesi bir grup Suriyeli gazeteci ile yaptığı özel söyleşide Başbakan Erdoğan Türkiye-Suriye ilişkilerinin her alanda kayda değer bir gelişme gösterdiğini ve bunu daha da üst seviyelere çıkartma yolunda ilerlediklerini ifade etmiştir. Politik ilişkilere dönük olarak da Başbakan Erdoğan ortak politikalara sahip olan Türkiye ve Suriye’nin üst düzey ilişkilere sahip olduğunu bununla birlikte ilişkilerin ikili boyutta kalmaması ve bunun bölgesel ve uluslararası alana taşınması gerektiğini belirtmiştir.

Türkiye-Suriye Stratejik İşbirliği Konseyi toplantısı Ankara ve Şam arasındaki ilişkilerin bir anlamda entegrasyon hedefine dönük olarak gelişme gösterdiğini işaret etmektedir. Çünkü, Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun da dikkat çektiği gibi Stratejik İşbirliği Konseyi yalnızca iki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesini hedeflememekte bir o kadar bölgesel ve uluslararası sorunlar karşısında ortak hareket etmeyi de amaçlamaktadır. Nitekim, Suriye ile imzalanan vizesiz geçiş hakkı anlaşmasından sonra Ürdün’le karşılıklı olarak vizelerin kaldırılması Türkiye ile Arap dünyası arasındaki vize duvarının aşılmasına yol açmıştır. Bunların yanı sıra toplantının yapıldığı günde açılışı yapılan Gaziantep-Halep demiryolu da toplumsal ve ticari düzeydeki ilişkilerin gelişeceğinin bir göstergesidir. 209 km uzunluğundaki Halep - Gaziantep hattında çalışan trenlerin haftada iki sefer yapması kararlaştırılmıştır. 277 yolcu kapasitesi bulunan trenlerin faaliyete başlamasının sonucunda yılda 50 bin yolcu ve 4 milyon ton yük taşınacaktır. Demiryolunun iyileştirilmesiyle taşınan yük miktarının yılda 10 milyon tona yükseltilmesi öngörülmektedir. 

Türkiye-Suriye ilişkilerinde yaşanan değişim kısa sürede ülkeler arasında var olan sorun alanlarının işbirliği alanlarına dönüşmesine katkı sağlamıştır. Aralık 2009’da Suriye’den Ankara’ya gelen bir Suriye heyeti Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu başkanlığındaki Türk yetkililerle yıllardır sorun alanı olarak görülen Asi nehri sularının paylaşımı konusunda Asi nehri üzerinde bir dostluk barajının inşa edilmesi konusunda görüş alışverişinde bulunmuştur. Heyetler arasındaki görüşmelerde Dicle Nehri üzerinde Suriye tarafında Suriye topraklarını sulayacak bir su pompalama istasyonunun kurulmasına, su kalitesinin artırılması, kuraklıkla ortak mücadele ve suyun kullanımı konularında danışmanlık konusunda bazı anlaşma metinleri imzalanmıştır. 

Bölgesel politikalar konusunda Türkiye-Suriye dostluğunun etkileri kısa sürede her iki taraf üzerinde de olumlu etkilere yol açmıştır. Konsey toplantısı öncesi Şam’da düzenlenen 2. Türk-Arap Forumuna katılan Dışişleri Bakanı Davutoğlu birçok konuda Türkiye ve Arap ülkeleri arasındaki diyalogun geliştirilmesi niyetlerini bir kez daha ifade etmiştir. Sonuç olarak Türkiye-Suriye ilişkileri son Konsey toplantısının ardından artık daha somut işbirliği mekanizmalarının kurulmasına yol açacağından sürecin politik, ekonomik ve toplumsal düzeyde entegrasyon temelinde ilerlediğini belirtmekte yarar vardır. 

 23 ARALIK 2009 

http://orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=503




Türkiye - Suriye Arasında Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi Dönemi

Türkiye - Suriye Arasında Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi Dönemi

Yrd. Doç. Dr. Veysel Ayhan, 

15 EKİM 2009 
ORSAM Ortadoğu Danışmanı, 
Abant İzzet Baysal Üni. Uluslararası İlişkiler Bölümü

1957-58 ve 1998 tarihlerinde savaşın eşiğine gelen Türkiye ve Suriye arasında 16 Eylül 2009’da imzalanan Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi Anlaşması ve her iki ülke vatandaşlarının 90 günle sınırlı olmak koşuluyla vizeden muaf seyahat serbestisine kavuşması hem yakın çevre ülkeleri hem de Ortadoğu’nun geneli açısından oldukça önemli ve tarihi bir olaydır. İşbirliği Konseyi’nin kurulmasına dönük anlaşmanın imzalanmasının ardından 13 Ekim 2009’da Türkiye-Suriye Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi 1. Bakanlar Kurulu toplantısının gerçekleştirilmiş olması ise sürecin somut adımlarla ileriye taşınmak istendiğinin en açık göstergesidir. Bu çerçevede hem Stratejik İşbirliği Konseyi’ne ve 13 Ekim’de gerçekleştirilen 1. Bakanlar Kurulu toplantısına dikkat çekmek yerinde olacaktır.

Türkiye-Suriye Arasında Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi 1. Bakanlar Kurulu Toplantısı

13 Ekim 2009’da her ülkeden 10 Bakanın katılımıyla Halep ve Gaziantep’te gerçekleştirilen Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi 1. Bakanlar Kurulu toplantısı Türkiye-Suriye ilişkilerinde başlayan işbirliğinin somut adımı olmuştur. Dışişleri Bakanı Davutoğlu ve meslektaşı Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim Halep’teki 1. Bakanlar Kurulu toplantısının ardından düzenledikleri ortak basın toplantısında görüşmelerde işbirliği anlayışıyla genel bir çerçeve çizildiğini ve sürecin somut anlaşma ve protokollere dönüştürülerek Aralık ayında Başbakan Erdoğan’ın Şam ziyaretinde düzenlenecek olan Stratejik İşbirliği Konseyi toplantısında uygulamaya aktarılacağı ifade edilmiştir. Basın toplantısında Dışişleri Bakanı Davutoğlu, “iki ülkenin ekonomik entegrasyonu ve halklarının kaynaşmasını sağlayacak bu anlayışın bölgeye yayılmasını umduğunu” ifade etmiştir. Davutoğlu Suriye’yle ilişkilere dönük olarak da Türkçe ve Arapça “Ortak sloganımızı, ‘Ortak kader, ortak tarih, ortak gelecek; el kader el müşterek, et tarih el müşterek, el müstakbel el müşterek’ olarak ilan ediyorum” demiştir. Ortak basın toplantısında Suriye Dışişleri Bakanı Muallim de Türkiye ile Suriye arasındaki stratejik ilişkilerin ve sürecin ekonomik ve toplumsal entegrasyon yönünde hızla ilerlediğini belirtmiştir. 1. Bakanlar Kurulu toplantısında yerel yöneticilerin yanı sıra her iki ülkeden Dışişleri Bakanları, Devlet Bakanları Milli Savunma Bakanı, İçişleri Bakanı, Sağlık Bakanı, Ulaştırma Bakanı, Tarım ve Köyişleri Bakanı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı, Çevre ve Orman Bakanı katılmıştır. Suriye tarafından ise toplantıya katılan 15 bakan heyetine Suriye Devlet Başkan Yardımcısı Vekili Hasan Türkmeni başkanlık etmiştir. Türkmeni basın toplantısında Konsey Anlaşması’nın imzalanmasından hemen sonra toplantının gerçekleştirilmiş olmasının memnuniyet verici olduğunu belirtmiş ve iki ülke arasında gerçekleşen görüşmelerin ekonomi, güvenlik, savunma, sağlık ve çevre gibi alanlarda gelişmesine katkıda bulunacağını ileri sürmüştür. 

Halep ve Gaziantep’te düzenlenen toplantıların ardından taraflar arasında yaklaşık 40 protokol, proje, mutabakat zaptı ve anlaşma üzerinde çalışma kararı alınmıştır. Toplantıda alınan kararların hayata geçirilmesi için ilgili bakanlıklar 10 gün içinde kendi eylem planlarını hazırlayacaktır. İlgili birimler hazırladıkları eylem planlarını aynı zamanda karşı muhataplarıyla da paylaşacaktır. Örneğin, eğitim alanında karşılıklı öğretmen değişimini öngören bir eylem planı hazırlandığından, buna hazırlayan birim diğer ülkedeki muhatabına kendi eylem planını sunacaktır. Böylelikle her iki tarafta söz konusu eylem planının organizasyonu ve uygulanması konusunda detaylı bir ortak çalışma yapmak zorunda kalacaklardır. Ardından da Aralık 2009’da Başbakan Erdoğan’ın Şam ziyaretinde düzenlenecek olan Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi 1. Konsey Toplantısında eylem planlarından uygulanabilir olanların hayata geçirilmesi sağlanacaktır. Görüldüğü gibi somut takvimler ve aşamalar üzerine kurulu Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi’nin kısa ve orta vadede iki ülke arasında ilişkileri güçlendirmesi kaçınılmazdır. Bu kapsamda Stratejik İşbirliği Konseyi’nin yapısı ve çalışma şekline bakmakta yarar vardır.

Türkiye-Suriye Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi’nin Önemi

Her iki ülkenin Başbakanları düzeyinde Eş Başkanlık sistemini öngören Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi’nin Bakanlar Kurulu’nun içinde dışişleri, enerji, ticaret, bayındırlık, savunma, içişleri, ulaştırma ve tarım bakanlarının bulunduğu toplam on altı (Türkiye ve Suriyeli) bakandan oluşması öngörülmüştür. Bununla birlikte gerek görüldüğünde toplantılara kurul üyesi olmayan diğer bakanların da katılması sağlanarak Bakanlar Kurulu’nun yapısı daha da genişletilebilir. Öte yandan Bakanlar Kurulu’nun yılda en az iki kez toplanması karara bağlanmıştır. Toplantı sayısı da Bakanların sayısı gibi artırılabilir. Bakanlar Kurulu toplantısında taraflar arasındaki işbirliği alanları tartışılacak ve işbirliği öngörülen alanlara dönük gerekirse anlaşmalar, protokoller ve mutabakat zaptları imzalanacaktır. Sürecin resmi düzeyde kalmaması için ise toplantıda alınan kararlar doğrultusunda ilgili bakanlıkların kısa süre içinde bir eylem planı hazırlaması ve eylem planını da karşı tarafa sunması öngörülmüştür. Dolayısıyla sürecin bürokratik aşamalara takılması engellenmiş olmaktadır. Diğer bir deyişle işbirliği süreci dinamik bir yapı ve işleyiş üzerine kurulmuştur. Bu durum doğal olarak tarafların işbirliği yapma arzusundan kaynaklanmaktadır. Diğer yandan dinamik süreç, sorunların kısa sürede aşılması ve süreçlerin kesintisiz işlemesini de beraberinde getirecektir. Bakanlar Kurulu toplantılarının ardından hazırlanan eylem planlarının hayata geçirilmesi ise, yılda en az bir kez iki ülke başbakanlarının eş başkanlığında toplanması öngörülen İşbirliği Konseyi toplantısında kararlaştırılacaktır.

1.Bakanlar Kurulu toplantısının kısa süre içinde birçok sonuçları olacağı kesindir. Dolayısıyla yalnızca politik aktörlerin değil bir o kadar da toplumun süreci yakın takip etmesi gerekecektir. Örneğin, tüm işbirliği süreçlerinin gerçekleştirilmesinde dil sorununun aşılması için Türkçe ve Arapça bilen uzmanların sayısında ciddi bir artış yaşanacaktır. Her bakanlık AB uyum yasaları çerçevesinde İngilizce bilen uzman aldığı gibi, Arapça bilen uzmanlar da bünyesinde bulundurmak zorunda kalacaktır. İş dünyasından akademik camiaya kadar her alanda Arapçaya olan ilgi ve ihtiyaç artacaktır. Kısa süre içinde hayata geçirilmesi öngörülen eylem planlarının ilgili ülkelerde yürütüleceği göz önüne alındığında Türkçe ve Arapçanın gerekliliği daha iyi anlaşılacaktır. 2008 sonu itibariyle 2.5 milyar dolara yaklaşan ihracatın 2010 yılı sonunda 5 milyar doları aşacağı öngörülmektedir. 2004 yılında imzalan Serbest Ticaret Anlaşmasında yer alan bazı protokollerin de hayata geçirilmesiyle iki ülke arasındaki ticaretin kısa sürede 5 milyarı aşacağı ileri sürülebilir. Ekonomik ve toplumsal düzeyde sınırların önemsizleşmesi ülkeler arasında var olan bazı tarihsel sorunların da süreçle ortadan kalkmasına yol açacaktır. Diğer bir deyişle ortak su politikasının oluşturulması ya da 16 Eylül’de kabul edilen ve 13 Ekim’de imzalanan vize muafiyeti Antakya ve Halep arasındaki sınırın anlamsızlaşmasına yol açabilecek düzeyde bir adımdır.

Diğer yandan Bakanlar Kurulu toplantısının ardından Türkiye-Suriye ilişkilerinin ekonomik ve toplumsal alanlarda olduğu kadar güvenlik ve savunma alanlarında da ileriye götürüleceği açıktır. Bu kapsamda ilk olarak 27-29 Nisan 2009 tarihleri arasında düzenlenen “Türkiye-Suriye Sınır Birlikleri Değişim Tatbikatı”nın ardından her iki ülkenin kara kuvvetlerinin katılacağı ve geniş kapsamlı ortak savunma ve güvenlik tatbikatlarının yapılması öngörülmüştür. Bakanlar Kurulu toplantısında Dışişleri Bakanı Muallim İsrail’in Anadolu Kartalı Tatbikatı’ndan çıkarılmasının memnuniyet verici olduğunu açıklamıştır. Öte yandan Savunma Bakanı Ali Habib ise yaptığı konuşmada “geçen baharda Türkiye ile ilk kara kuvvetlerinin içinde yer aldığı tatbikatı gerçekleştiklerini dikkat çekmiş ve ardından da Bakanlar Kurulu toplantısında daha büyük bir tatbikat düzenlenmesi konusunda anlaştıklarını belirtmiştir.

Sonuç olarak Suriye ve Türkiye arasında her alanda genişleyen işbirliğinin güvenlik alanında da yansımaları olacağı açıktır. Bu açıdan bakıldığında İsrail’in son anda da olsa tatbikattan çıkartılmasının hemen ardından Suriye’yle geniş kapsamlı bir tatbikat yapılmasının gündeme gelmesi dikkat çekicidir. Dolayısıyla Ankara-Şam hattındaki işbirliği sürecinin; ekonomiden güvenliğe, sağlıktan eğitime veya kültürel değişim programlarına kadar geniş bir alanda karşılıklı bağımlılığı artırmasına ve tarihi sorunların bu vesile ile aşılmasına imkan tanıması kuvvetle muhtemeldir.

15 EKİM 2009 

http://orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=378


***