28 ARALIK 2007 CUMA
VATİKAN'IN KÜRTLERİ !.. (2)
Mustafa Nevruz SINACI
Yeni Dünya Düzeni aldatmacası ile bütün insanlık alemini tehdit eden; Başta İlâh (din tüccarlığı) Silâh ve İlâç tacirlerinin emperyalist emellerine niçin engel olmayı düşünmezler. Bu konuda açıklamalarını sürdüren ve;
Misyonerlerin, her tür insani duyguları istismar ederek ve kullanarak Hıristiyanlık propagandası yaptığını belirten Erkal, misyonerlerin asıl amacının "Mutlak Hıristiyanlaştırma" olmadığına da özellikle dikkat çekiyor. Erkal, "Önemli olan, insanları toplumuna ve kültürüne yabancılaştırma, milli-ilmi ve manevi değerlerini aşağılama, yozlaştırma, vatandaşlık ve milli kimliği aşındırma ve maddi yönden tatmin etmektir.”
MİSYONERLİK :
Genellikle misyonerler şahitlik kelimesini kullanmaktadırlar.
Sözde kardeşlik adı altında ve dikkat çekmemek için 'İsa Müslümanları' yaratılmak istenmektedir" görüşünü dile getiriyor ve Vatikan bağlantılı Caritas isimli örgüte özellikle ve bilhassa dikkat çekiyor.
“Caritas'ın adı ilk kez 17 Ağustos 1999 yılında yaşanan büyük Marmara felaketinden sonra duyuldu. İnsani yardım adı altında İncil dağıttıkları öğrenilen bazı grupların, deprem nedeniyle kimsesiz kalan çocuklara da "sahip çıktıklarını" hatta yurt dışına götürdükleri iddia edildi. Afet bölgesine gönüllüleriyle gelen sivil toplum örgütleri ve yardım kuruluşlarının belki de en önemlilerinden biri Caritas'tı.”
1897 yılında Almanya'nın Freiburg kentinde Katolik bir insani yardım örgütü ! olarak kurulan Caritas, pek çok ülkede aynı adla bağımsız yardım kuruluşları açmaya başladı. 1951 yılında papalığın öncülüğünde bir araya gelen 154 Katolik kuruluşu Caritas İnternationalis adıyla bir konfederasyon şekline dönüştü ve örgüt bütünüyle papanın emrine girdi.
Merkezi Vatikan'da Papalık sarayının içinde olan Caritas'ın başkanı, 1999 tarihinde bu göreve seçilen ve daha önce de Caritas Ortadoğu ve Caritas Lübnan'ın başkanlığını yürüten Yohana Fuad El Haci. Bu gün yüz binlerce misyoneriyle 198 ülkede faaliyet gösteren Caritas' ın Türkiye'deki Vatikan Büyükelçiliği nezdinde Caritas Üniteleri Müdürlüğü'nü yürüten kişi ise geçtiğimiz günlerde İzmir'de bıçaklı saldırıya uğrayan Rahip Adriano Franchini idi.
MİSYONERLER ÖCALAN İLE AYNI DİLİ KULLANIYOR :
Türkiye'de Hıristiyan misyoner örgütlerin temsilcileri özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu'ya ziyaretlerde bulunarak oradaki halkla iletişim kurmaya çalışmaktadırlar. Yakın dönemde Milli Güvenlik Kurulu'na sunulan bir raporda, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ne son bir yılda gelen ziyaretçilerin sayısının son 15 yıldaki ziyaretçiler kadar olduğu ve Türkiye'ye yönelik bu hareketlerin hepsinin belli bir merkezden (Papalık ve AB’den) yönlendirildiğinin anlaşıldığı belirtiliyordu.
Bu zaman zarfında tırmanan anarşi, terör ve tedhiş hareketleri de, yoğunlaşan bu ilgi ve alânın doğal sonucu olsa gerektir. Bu arada, Karen Fog’un mektupları, mesajları ve menfur faaliyetlerini de bu bağlamda hatırlamak gerekir. Tabii ki, İnsan hakları, demokratikleşme ve açık toplum adına “küresel emperyalizm ve vahşi kapitalizme” ortam hazırlama gayretlerini sürdüren Soros’u da unutmamak gerek.
Analize devam edelim:
Terörist başının mektuplardaki sözleriyle, Türkiye'de misyonerlik faaliyetini sürdüren kişilerin sözlerinin birebir örtüştüğüne dikkat çeken Prof. Dr. Nadim Macit, şunları söylüyor:
"Ülkemizde misyonerlik yapan kişiler şöyle derler:
‘Türkiye Devleti, Kürtler üzerinde baskı yapmaktadır.
Geçmişte Ermeniler, Süryaniler, Rumlar üzerinde soykırımı faaliyeti yaptılar.
Bunun benzerini şimdi Kürtlere yapmaktadırlar.
Türkiye Devleti, soykırımını sürdürmektedir.
Birçok masum Kürt kimliğini ve hakkını istemesinden dolayı öldürülmektedir.'
İki metin arasındaki benzerlik, bize, terör örgütünün gerçek yüzünü ve ilâh ticareti bağlamında vizyona konulan kutsal sürümünü yeterince tanımlamaktadır.
Acaba, hiç düşündünüz mü?
Batılı devletler (AB) ve kiliseler niçin PKK'yi destekliyorlar?
Bu sorunun açık ve net cevabı İtalyan Evanjelist Kiliseler Federasyonu Başkanı Domenico Maselli'nin şu sözünde gizlidir.
Maselli, der ki:
“Varlıklarını kabul etmeyen beş devlet arasında bölünmüş saygın (!) (burada kendini Kürt olarak tanımlayan ve fakat aslında Ermeni, Rum ve Yahudi dönmelerinden müteşekkil potansiyel hain kitleler hedef kitle durumunda ve konumundadır) Kürt halkının yazgısına kayıtsız kalamayız.”
Gerçekten kalamazlar.
Çünkü iki kutuplu dünya sisteminin çöküşünden sonra ortaya çıkan fiili durum, dünya dengelerini bozacak niteliktedir. Öyleyse Türkiye ile Türk dünyası arasında duvar örmek gerekir. İkisinin arasını tam anlamıyla kesmek için Ermenistan yetmez, bir de Kürdistan gerekiyor. Bütün mesele budur."
BUSH'LA 2003'TE ANTLAŞMA İMZALANDI :
Araştırmacı-Yazar Aytunç Altındal: "Teröristbaşının mektubundan sonra Papalığın Doğu Kiliseler Birliği Komisyonu'nun başı Achille Silvestrini bir açıklama yaparak Vatikan'ın PKK'yi ve onun başını desteklediğini belirtti.
Rusya'da ise; Ortodoks Kilisesi'nin en hararetli taraftar ve savunucularından biri olan bir milletvekili bölücü başını Rusya'ya getirmek ve ona sığınma hakkı tanıtmak için var gücüyle çalıştı.
Bu milletvekili aynı zamanda gizli bir tarikatın üyesi idi.
Tarikatın adı, 'İstanbul Haçı'nın Egemen Askeri ve Hanedansal Tarikatı'idi.
Tarikatın başında yasal Bizans İmparatoru olduğu başta Rusya, ABD, İtalya, İngiltere ve Fransa mahkemeleri tarafından tevsik edilmiş olan Prens Henry Paleolog vardı.
İşte bu tarikatın başı Almanya'da PKK örgütüne destek veriyordu.
El altından dağıtılan bildirilerinde aynen şöyle yazıyordu:
“Türkiye'de boyunduruk (esaret) altında yaşayan siz Kürtleri çok yakında bu barbar boyunduruğundan kurtaracağız."
PAPA'NIN MİSYONU :
Mektup ile birlikte Ortodoks Papa'nın, Evangelist Bush ile bir anlaşma yaptığını ve bu anlaşma çerçevesinde, başta Irak'ın kuzeyindeki Kürtler olmak üzere, tüm coğrafyada etnik ırkçılık yapan Kürt nüfusunu koruma misyonunu üstlendiğini ifade eden Altındal, şu noktalara da vurgu yapıyor:
"Papa ben 'Bush'u destekliyorum' diyor.
Oysa ki Bush evangelist yani Protestan. Bush ile 2003 yılında yapılmış bir anlaşması var. Bu anlaşma, Irak'ta bir Katolik kilisesi kurulmasını öngörmektedir. Amaç, Irak'ın kuzeyindeki Kürtleri korumak ve Türkiye'deki Kürtlere yapılan baskıları yerinde tespit etmekti. Bu kilise kuruldu, 2003 yılından itibaren faaliyete geçti ve Kürtleri koruma görevi Papalığa verildi. Şimdi de BOP çerçevesinde Rusya'ya ve Çin'e karşı ABD'nin yollarını açmaya çalışıyor, açıkları bu yönde. Papa'nın misyonu bu."
http://ikiyakam.blogcu.com/vatikan-in-kurtleri-2/19895156