Ufuk EFE etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ufuk EFE etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Aralık 2018 Pazartesi

VURAL SAVAŞ IN TARİHİ TESPİTLERİ VE FETULLAH TEHLİKESİ BÖLÜM 2


VURAL SAVAŞ IN  TARİHİ TESPİTLERİ VE FETULLAH TEHLİKESİ BÖLÜM 2




Yeri Gelmişken; Bir konuyu açıklamakta yarar görüyoruz: 

Din istismarlarını eleştirirken, İslamiyete yönelecek münafıkları deşifre ederken, samimi müminleri üzecek ve ürkütecek yaklaşım ve yakıştırmalardan 
mutlaka uzak durulması gerektiğini özellikle ve tekrar hatırlatmak istiyoruz. Din hakkında konuşup yazarken o konuyu, tarafsız ve ön yargısız kaynaklardan iyice araştırmadan veya gerçekleri kasıtlı çarpıtan kitapların etkisinde kalarak yapılacak yorumlar, haklı olduğumuz iddialarımıza bile şüphe bakılmasına yol açacaktır. 

Her türlü ırkçılık düşüncesini şiddetle eleştiren, bütün hayatını ve rahatını aziz milletimize ve manevi değerlerimize hizmete vakfeden ve Atatürk tarafından 
takdir edilip resmi görevler verilmek istenen ve eserleriyle gerçek iman ve örnel İslam düşüncesini öğreten ve Şeyh Sait isyanını asla tasvip etmeyen 
ve desteklemeyen Bediüzzaman gibi bir şahsiyet hakkındaki yanlış ve haksız ithamlar da, talebelerini ve eserlerini okuyup bilenleri bizden soğutacak ve 
Fetullah Gülen'lerin ve AKP gibi partilerin tuzağına atacaktır. 

Bediüzzaman Gerçeği 

Ahmet mercan gibi tarafsız bir senaristin çok ciddi bir araştırma sonucu hazırladığı Said Nursi'yle ilgili çizgi film metninde 25 Kasım 2005 Tempo dergisinde yazıldığı gibi, Bediüzzaman Kürtçülük, bölücülük gibi iddialardan tamamen uzak, yüksek ve örnek bir İslam alimidir. 

Artık, dine düşmanlığını; din alimlerine, İslami hizmetlere ve samimi müminlere sataşmak şeklinde ortaya koyuyor" görüntüsü verecek yaklaşımları 
terk etmelidir. Israrla ve tekrarla vurguluyoruz: İslama şaşı bakan ve Müslümanları potansiyel tehlike sayan bir Ulusalcılık. USA cılığa dolaylı hizmetçilikle eş değerdir. 

İşte Ahmet Mercan'ın Bediüzzaman'la ilgili tespitleri: 

   Filmde Beiüzzaman'ın dini kimliğinin yanında, siyasi tavrı da tüm detaylarıyla anlatılıyor. Kürtçülük yada Türkçülük... Milliyetçiliğin her türlüsünü ağır bir 
dille eleştiren Nursi, Kürtlerin kendisinse teklif ettikleri isyanlarda liderlik etme tekliflerini de, kardeş savaşını istemediğini belirterek her seferinde red ediyor. 
Ruslarla yapılan savaşta ise kendi başına kurduğu bir silahlı bölük ile Enver Paşa'ya yardım ediyor. Birinci Dünya Savaşı sonrasında yaşanan işkal 
sürecinde ise Said Nursi, padişahın ve hatta şeyhülislamın fetvalarına karşı çıkacak kadar vatansever bir portre çiziyor. Filmde, işkal kuvvetlerinin 
Boğaziçi'nde demir atmış olan gemilerini seyrederken yanına gelip, İstanbul yaptığı anlaşmayla silahı bıraktı, tamamen teslim oldu diyen birisine 
Said Nursi Şöyle yanıt veriyor: Şimdi Anadolu'ya destek zamanı. Hem de en tehlikeli cephe olan buradan, İstanbul'dan milleti uyandırmalı...


Bu sözlerini destekleyen bir başka davranışı da, padişah ve şeyhülislamın Anadolu'daki isyanın yanlış olduğunu belirten fetvalarına karşı isyanı destekleyen bir fetva yayımlaması.

Özellikle İsmet İnönü döneminde Bediüzzaman'ın cumhuriyetin yozlaşmasıyla ilgili yaptığı mücadele ortada. Milli Mücadele'ye destek vermiş olsa da; 
cumhuriyetin ilan edilmesinden sonra yapılan her şeyden memnun kaldığını da söyleyemeyiz elbette. Zaten bunu da kendisi açık açık dile getiriyor. 
Cumhuriyet sonrası dönemde hiçbir zaman şiddete başvurmayı düşünmeyen, tamamen meseleyi ikna yoluyla hal etmeyi planlayan birisiydi. 
Bu tavırlarıyla da bana göre şunu anlatıyor. Siz her şeye karşı muhalif olabilirsiniz. Ancak açık ve yakın bir tehlike unsuru olarak varlığınızı sürdürmemeli siniz. 

İfade özgürlüğünü savunan bir tavırdır bu. Bediüzzaman tüm davalarında yaptığı savunmalarda bu mantığa uygun şeyler söylemiştir. Kibritin varlığı ormanını 
yanacağına delalet değildir. Kibrit taşıyan herkesi de ormanı yakacak diye hapse atamazsınız; der. Bu konuda bizim Atatürk kitabımızın Bediüzzaman ve 
Atatürk bölümünde yeterli ve gerçekli bilgi ve belgeler verilmektedir. 

Fetullah Gülen'le otuz yıl birlikte çalışan ve bütün sırlarına vakıf olan Nurettin Veren, Fetullah Hocanın Şifreleri kitabında şu itiraf ve ifşaaatlarda 
bulunuyor. [1] 

Sanki bir güç Gülen'e yürü dedi ve Gülen yürüdü... 

Neden herkes inandı ona? Neden kapılar açıldı? İzmir'de etrafında oluşan halkalar, onun adını değiştirmişlerdi... 
O artık, Mehdiydi büyük kurtarıcıydı... 
Yayılıyordu vaazları... 
Herkes onu konuşuyordu... 
O mahkemelerde Nurcu olmadığını söylüyordu... 

Farklıydı diğer Nurcu Ağabeyler den... 
Neden farklıydı? Ya da birileri ona farklı olmasını mı söylemişti? Bu sorular, yanıtını belki de birinci adam konuştuğu için buldu... 
Gülen'in en yakınındaki isim anlattığı için Fethullah Gülen hareketinin şifreleri çözüldü. 

Süleyman Demirel'le ilişkileri 

Ben, 80 darbesinden sonra devletle tanışmanın önemli olduğunu düşündüm. 
İyi işler yapıyorduk ama suçlanıyorduk. 
El ilanlarıyla, teröristlerle aynı muameleyi görmek hoş değildi. 
Bizim kapalılığımızdan kaynaklanıyordu bunlar. İhtilalin ardından, Özal'la birlikte, bizi bilen Cumhurbaşkanına bizi anlatmak istedim. Seyahatlerine davet etti bizi. 

Orta Asya'da açılacak olan okullara Özal'ın önemli desteği oldu. O ülke cumhurbaşkanlarına teker teker anlattı cemaati ve O insanlara destek verin. 
Hizmetleri önemli dedi. Beni, Azerbaycan, Türkmenistan, Kazakistan, Gürcistan cumhurbaşkanlarına takdim etti. Ve ben, bu ülke parlamentolarında konuşmalar yaptım. Parlamentolarda çekilmiş fotoğraflarım var. 
Türkiye'deki okullar gibi buralarda okullar açmak istediğimizi söyledik ve bize bütün imkânlar seferber edildi. 

Fakat Türkiye'ye geldikten üç gün sonra Özal rahmetli oldu. Bu destekle açılımı yaptık. Vefatından sonra, Hoca efendi bana şöyle bir şey söyledi: 
E, Nuri Efendi, senin de Özal sayesinde bir saltanatın vardı. O da bitti!; Şaşırdım. Ne saltanatım olacak hocam. 
Benim mutluluğum o ülkelerde okulların açılması. Şimdi sen Demirel'le görüşüp onun desteğini almak istiyorsun herhalde, bunu düşünüyorsun dedi. 
Ben bunu bir mesaj gibi, işaret gibi anladım. Aynen durumu Demirel'e anlattım. Bizim Özal'la başlayan bir çalışmamız vardı. Sizin de destek vereceğinizi ümit ediyorum dedim Demirel'e. O da sanki Özal'la yarışıyor gibi.Ne istiyorsanız getirin, destek vereyim dedi. [2] 

Devlet Ricaliyle Görüşmem Gülen'i Rahatsız Etti

- Fethullah Gülenle yollarınız neden ayrıldı? 

Veren: Ben ayırmadım. Fethullah Hoca'nın bana yüzde yüz güvendiğini düşünüyordum. Ama bu parlak görüşmelerden sonra, başarılı çalışmalardan sonra, Fethullah Hoca benden endişe etti. Benim devlet ricaliyle yakın temasım, her an irtibatta olmam, arkadaşlar arasında haset yarattı. 
Neden siyasilerle Nurettin Bey görüşüyor dediler. Bunu normal karşıladım. 
Ekip halinde hareket edelim dedim. Şerif Ali Bey'i, Latif Hoca'yı, İsmail Büyükçelebi'yi, Hüseyin Gülerce'yi, Alaaddin Kaya Bey'i alıp, Demirel ve 
Tansu Hanım'la görüştürdüm. Fotoğrafları da var. Onlara dedim ki, Yurtdışına gittiğim zaman bu arkadaşlar size gelecek. Bu arada, benim ön plana 
çıkmış olmam Hocaefendi'yi rahatsız etmişti, bu isimleri öne çıkarıp beni geriye çekmeyi düşünüyordu. 
Ben de onu büyük olarak görmüş ve bunu doğal karşılamıştım. Elimle bu isimleri Demirel ve Tansu Hanım'a götürdüm, tanıştırdım. 
Severek, inanarak götürdüm. Ama anladım ki, bunlar önceden planlanmış. Benim bu kadar ön plana çıkıp, kendisinin yerine geçeceğimi ya da bu işi 
berbat edeceğimi düşündü. 
Bu yüzden Gülen beni uzaklaştırmayı planlamış. 

Gülen'i 56 Gün Kaçırdım.,

- 80 Darbesinde ne oldu? 

Veren: Fethullah Gülen duvar ilanıyla aranırken, ben 56 gün boyunca, şoförlüğünü yaparak, onu kimsenin bulamayacağı yerlere götürdüm. 
Aranıyordu o zaman. Bütün bunlara rağmen neden böyle yaptı anlamadım. Olanlar oldu. Amerika'ya gitti. Karar aldı ve gitti. 
Burada, istihbarattan bilgi alan insanların getirdikleriyle daha da körüklendi gitme duygusu ve Amerika'ya gitti. 

ABD-Pansilvanya'da içerisinde özel malikhanesi dışında 7 villa daha bulunan 130 dönümlük çiftlikte yaşayan Fetullah Gülen, beni karşısında görünce Nurettin bana suikast için geldi diye bağırmaya başladı: 

Evet. Hiç hayatımda görmediğim şekliyle avazı çıktığı kadar bağırdı. Nurettin suikast yapmaya geldi beni öldürecek! Onu öyle inandırmışlar, 35 yıl aynı 
çatı altında beraber olduğumuzu unutmuş ve beni canavar gibi görüyordu. Ya ilaçların ya da anlatılanların etkisiyle o kadar insanın önünde avazı çıktığı 
kadar bağırıyordu: Senin buraya, beni öldürmeye geldiğini bilmiyorsam ben eşekoğlu eşeğim! Yazıklar olsun Hocam. Ben sana, anamdan babamdan, 
çocuğumdan daha yakınken, bunları nasıl söylersin. Bana bunu söyleyecek insan daha anasından doğmadı. 
Ben bunu kabul etmem dedim. O sırada şömine demirini kaptı ve üzerime öldürmek üzere yürüdü. Etrafındakilere de Öldürün bunu, öldürün bunu diye 
defalarca avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Polis Arif bana yalvarıyor, Ağabey ne olur uzaklaş buradan. Beni tekme tokat, İsmail Büyükçelebi de dahil, o gölgesinden korkan herif, benim 30 yıllık arkadaşım, Büyükçelebi, boğazımı sıktı, tekme tokat dışarı çıkardılar. Necdet Başaran'ın arabasına tekme tokat bindirdiler, şahsi eşyalarımı alamadan döndüm. [3] 

Görüştüğüm gazeteci ve televizyoncular bu gerçekleri yayımlamadı. 

Veren: Uğur Dündar, Oktay Ekşi, Mehmet Ali Bİrand gibi isimlerle görüştüm. Ama ses çıkmadı. Fatih Altaylı Beyin talimatıyla, Kanal D adına Sizinle 
röportaj yapmak istiyorum diyen Kürşat Okutmuş'la 2.5 saat görüştük. Görüşme ana haber stüdyosunda oldu. Bir hafta önce çekimler, Sayın Altaylı'nın 
önüne sunuldu. Yayına koyma cesaretini gösteremediler. 
Gerçekleri sadece duyurmak görevi olan bağımsız medya, tribünlerdeki bir olayı günlerce manşete taşırken, bütün dünyayı ilgilendirecek boyuta ulaşmış, 
ülkenin bütün istikrar ve asayişini riske sokan AKP'yi sarsacak, bu riskli ve çok tehlikeli olayı haber niteliğinde görmedi. 
Olayı örtbas etme yolunu tercih etti. Altaylı'nın sütununda her gün döktürdüğü inciler var. Biz ne zaman adam oluruz" diyor Altaylı. 
Ben de şöyle bir şey yazmasını tavsiye ediyorum: Gazetecilik şov yapmak için değil, tarafsız ve kutsal görev bilinciyle yapıldığı zaman adam oluruz. 
Altaylı'ya tavsiyem budur [4] 

Yahudi ve Hıristiyanlara sığındı! 

Devletin denetiminden de rahatsız oldu. Kendisini uluslararası bir destekle kuvvetlendirmek istiyordu. Üç ihtilal dönemini birlikte yaşadık. 
Bu dönemlerde, altı senelik takip dönemi var. Arananlar listesindeydi. Onda meydana gelen tepki, askerden ve devletten kaçış şeklinde oldu. 
Bunun için de, Alaaddin Kaya vasıtasıyla Vatikan'la temas kuruldu. Ama ben bunların içinde yoktum, dışlandıktan sonra öğrendim. 
Sadece, Vatikan'a gitmeden önce, Bartholomeos. Marovitch'in, Mutafya'nın, David Osea'nın, dini kıyafetleriyle Altunizade'ye geldiklerini, arkadaki 
Kış Bahçesi"nde bir toplantı yaptıklarını gördüm. İlk kez. Dini liderler oradaydı. İçeri girdiğimde, hepsine tek tek süslü sandıklarla hediye verildi. 
İlk defa gördüm ve şaşırdım. Hatıra fotoğrafı çektirdiler. Ayaktaydılar, Hocaefendi beni fotoğraf karesine girmem için çağırdı. 
Ben istemedim. Bu görüşmeden az sonra Alaaddin Kaya Bey'in organizasyonuyla, Vatikan'a gittiğini duydum. O güne kadar benimle hareket eden Gülen, Vatikan konusunda beni yanına almadı. [5 

Fethullah'ın Soros Bağlantılı Zaman Ekibi 

Cemaati yakından tanıyan isimler, üç ismin önemine dikkat çekiyordu. Fethullah Gülen cemaatinin en önemli yayın organları olan Zaman gazetesi ve 
Samanyolu (STV) televizyonunu bugünkü haline bir üçlü getirdi. Bunlar Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı, Yayın Danışmanı 
Eyüp Can ve STV Ankara Haber Müdürü Haluk Örgün... Üçü de Amerikan ekolünü temsil ediyorlar.

Hatta Zaman Grubu içinde bu üçlü. ABD'li George Soros'un darbeleri teşvik etmesiyle ünlü Vakfı'nın, Balkanlar ve Türkiye Halkla İlişkiler Dairesi'nin 
etkin isimleri olarak anılıyor. Üçlü, Zaman Grubu dışında da Soros'un Türkiye ekib olarak mimlenmiş durumda! 

Soros destekli bu isimlerden Eyüp Can, Doğan Medya Grubu'na dokuz ay önce Genel Yayın Yönetmeni olarak transfer oldu. 

Haluk Örgün de TMSF'nin kontrolündeki Star Grubu'nun başına getirildi. Örgün'ün, bizzat Fethullah Gülen'in Başbakan Tayyip Erdoğan'dan talepte 
bulunmasıyla bu göreve getirildiği yoğun olarak konuşuluyor. Örgün'ün kayınpederi, cemaatin önemli isimlerinden Ali Bayram. 
Ekrem Dumanlı ise Zaman'daki görevini sürdürüyor. 
Dumanlı yeni yayın döneminde 60 milyon dolarlık reklam taahhüdünde" bulundu. Bu reklamların 12 milyon dolarlık kısmının da Koç Holding'ten 
geldiği belirtiliyor. Koç'un son dönemlerdeki Zaman Grubu'nda artış gösteren reklamlarının da Dumanlı'nın çabalarından kaynaklandığı kaydediliyor. 
Dumanlı'nın da bir özelliği Örgün'le benzeşiyor: Evlendiği eşi, cemaatin önde gelen kuruluşlarından AKER in sahibinin kızı. [6] 

Fetullah Gülen'in milyar dolarlık malvarlığı 

ABD'deki Çiftlik Yeğeninin Değil

Milliyet yazarı Mehmet Gündem, 8 Ocak 2005'te Fethullah Gülen röportajlarına şu sunuşla başladı:Pensilvanya'nın soğukları New York'u aratıyor. 
Bulunduğumuz bölge dağ ve ormanlarıyla meşhur, evlerin çoğu iki, üç kat Fethullah Gülen burada yeğenlerinin evinde kalıyor. Kendine ait bir evi yok. 
Nurettin Veren, bu sözlerin doğru olmadığını söyledi: 

İlk çıkan Milliyet röportajında kendine yakışmaya:; bir tarzda, Amerika'da bulunmasını, önce hastalık, sonra Hicret mülahazası bahanesi gibi kendinin 
de inanmadığı bir beyanla açıkladı. New York Pensilvanya'da 137 dönüm çiftlik içerisinde, yedi villa ve beraberinde yaşayan 100'den fazla insanla yaşadığı ortamı, 

Yeğenimin evinde kalıyorum yalanıyla açıkladı. Bu yalanın arkasına saklanma mecburiyetinde kalmamalıydı. 

Ben kendisini, ailesini, yeğenlerini, köyünü, hayatının bütün safhalarını en iyi bilen kişiyim. Değil yeğeninin, ailesinin hiçbir ferdinin Türkiye'de aldıkları bir 
evi olmadığı halde, hangi kaynakla hangi yeğeni bu çiftliği aldı? Açıklasın! Benim bildiğim ve hatırladığım, 90 öncesi halktan toplanan himmet ve talebe bursu adı altında her vilayetten, her ay, kayıtsız ve makbuzsuz olarak toplanan paraların yüzde 15'i 'Kutsal Hoca'nın hakkı olarak' örtülü ödenek tahsisiyle kendisine bölge imamları aracılığıyla gidiyordu. Çiftlik böyle alındı. 1990 öncesi yıllarda, Hollanda'da bulunan Necdet Başaran, Amerika'da Altın Nesil Vakfı diye bildiğim bir vakıf için, yer almaya ve Amerika'da yer bulmaya gönderilmişti. 20 yıl Hollanda'da kalan, tek kelime Hollanda dilini bilmeyen bu arkadaş Amerika'ya gidip, nasıl bu çiftliği almıştır? Kimin üzerine almıştır? Sorulması lazım. 

Necdet Başaran şu anda Amerika'da Gülen'in yanındadır. [7] 

[1] Bak: Aytunç Erkin Kaynak Yayınları Mart 2005 İST. 
[2] Sh: 29 

VURAL SAVAŞ'IN TARİHİ TESPİTLERİ VE FETULLAH TEHLİKESİ - ŞUBAT 2006 - Milli Çözüm Dergisi 

Yazar Ufuk EFE 

24 Kasım 2006 
[3] Sh: 35 
[4] Sh. 45 
[5] Sh: 65 
[6] Sh: 76-77 
[7] Sh: 87 
13 / 13

***

VURAL SAVAŞ IN TARİHİ TESPİTLERİ VE FETULLAH TEHLİKESİ BÖLÜM 1

VURAL SAVAŞ IN  TARİHİ TESPİTLERİ VE FETULLAH TEHLİKESİ BÖLÜM 1 



ŞUBAT 2006 - Milli Çözüm Dergisi 
Yazar Ufuk EFE 

24 Kasım 2006 



Onursal Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş Milli Çözüm Dergimizden yaptığı alıntılar yüzünden Fetullah Gülen Avukatları tarafından hakkında suç duyurusunda bulunulması nedeniyle gönderdiği yazılı ifadesinde: Fetullahcılık sorunu, ülkenin konumu ve yargının durumuyla ilgili, çok ciddi yorumlarda ve cesaretli uyarılarda bulunmuştur. ;

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı kanalıyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına AKP'nin tek başına iktidara geldiği günden beri, yargının bağımsız olmadığı 
ülkemizde kritik bazı görevlere yapılan atamalarla, Bazı cumhuriyet başsavcılıkları ve mahkemelerin, Cumhuriyetimize düşman kişi ve kurumların koruyucu kalkanı haline getirildiği; Cumhuriyetimize sahip çıkan kişilere karşı da, yaptırılan yersiz suçlamalarla yıldırma aracı olarak kullanıldığı; yolunda, kamuoyunda giderek yaygınlaşan inanç, Fethullah GÜLEN'i de etkilemiş olacak ki, avukatı aracılığı ile hakkımda suç duyurusunda bulunma cesaretini kendinde bulabilmiştir. 

1- 2 Ekim 2005 tarihli Aydınlık Dergisi'nde Fethullah GÜLEN, Soros'la İşbirliği mi Yapıyor? başlıklı yazımda, suç unsuru olarak gösterilen cümlelerin bir teki 
dahi bana ait değildir. Bu cümleler, söz konusu yazımda da vurguladığım gibi, Necmettin ERBAKAN'a yakın bir yayın organı olan Milli Çözüm Dergisi'nin 
Eylül/2005 sayısında Osman ERAYDIN ve İsmet SEZGİN imzasıyla yazılan ve çok ciddi bir araştırma ürünü olan yazılarda kullanılan cümlelerdir. 

Hal böyle iken, bu suç duyurusu niçin yapılmıştır? Nedenini bizzat Fethullah GÜLEN, Müdafaa-i Hukuk Gazetesi'nin 19 Mayıs 2000 tarihli sayısında çözümü 
yayınlanan ve kasetle belgelenen talimatında açıklığa kavuşturuyor: 

2- İcabında mahkemelerin altını üstüne getireceksin, avucuna alacaksın; arkadaşlara diyorum ki, sen bin vereceksin, geriye belki biri dönecek. 
Bu dershanelerde müsait, destekleriz. 
Bir milyar vereceksiniz, 10 milyonluk tazminat davası alacaksınız. Yani önemli olan mahkûm ettirmektir. Avukat tutacaksınız, hakim kiralayacaksınız...

Fethullah GÜLEN'in, CIA ve Soros'la ilişkilerini vurgulayan, Osman ERAYDIN ve İsmet SEZGİN tarafından yazılan yazıları derhal gündeme getirmemin 
çeşitli nedenleri var: 

a) Soros, özellikle son bir yıl içinde içimizdeki işbirlikçileri kullanarak, ülkemizi içten çökertmek ve gerektiğinde karışıklıklar çıkartmaya elverişli ortamı 
yaratma çabalarına hız vermişti. 
Kamuoyunu uyarmak ve görevlileri harekete geçirmek amacıyla, Aydınlık Dergisi ve Yeniçağ Gazetesi'nde yayınlanan makalelerimi birbiri ardına yazmaya 
başladım. (Fotokopileri ilişiktedir.) 
Osman ERAYDIN ve İsmet SEZGİN'in makaleleri iddialarıma yeni unsurlar ekleyici görevinin bilincinde ve sıfatına layık Cumhuriyet Başsavcılarını, 
cesaretleri de varsa Fethullah GÜLEN hakkında derhal soruşturma yapmaya başlamasını gerektirecek nitelikte idi. 

Dikkat edilecek olursa, diğer makalelerimde olduğu gibi, kesin bir kanaat izhar etmedim; Osman ERAYDIN ve İsmet SEZGİN'in vahim ve mutlaka 
soruşturulması gereken iddiaları karşısında Fethullah GÜLEN Soros'la İşbirliği mi Yapıyor? sorusunu sormakla yetindim. 

Soruşturma yapmakla görevli olanları göreve davet niteliğindeki bir soruyu, tüm yaşantısını yargıya ve memleketine hizmet etmeye adadığı herkesçe 
bilinen bir emekli savcıya karşı suç unsuru haline getirmeye çalışanların iyi niyetinden, vatanseverliğinden kuşku duymamak mümkün mü? 

b) Hakkında soruşturma yapılması şöyle dursun; suç isnadında bulunulması bile olanaksız hale getirilmeye çalışılan Fethullah GÜLEN'İN gerçek kişiliğini, 
yapmak istediklerini, sinsi çalışma metotlarını çok iyi bildiğim için, Osman ERAYDIN ve İsmet SEZGİN'İN yazdıklarını ciddiye aldım ve gündeme getirmek 
gereğini duydum. 

Bu konuda ilhan SELÇUK'UN değerlendirmeleri şöyle: 

...Hizbullah Türkiye'yi Cezayir'e çevirme tasarımının silahlı örgütü olarak tehlikelidir. 

Fethullah GÜLEN'in örgütü ise, devleti içinden ele geçirmek planlamasını uzun yıllardan beri sinsi sinsi yürüttüğü için tehlikelidir. 

Üniversitelerde öğretim üyeleri arasında örgütlendiği için tehlikelidir. 
Ortaöğretimde açtığı okullarda eğitim alanında uzun vadeli ve sabırlı bir hazırlığı geliştirdiği için tehlikelidir. 

Askeri okullara sızmak ve polisi içinden fethetmek amacıyla uzun yıllardan beri alttan alta çalıştığı için tehlikelidir!.. 

...Bir siyasi partiye dayanmadığı halde siyasal partiden bile daha etkili propaganda yapma olanaklarına sahip olduğu için tehlikelidir. 

Takiyye silahını her türlü İslamcıdan daha ustalıkla kullanabildiği için tehlikelidir. 

Medyada gazete ve televizyon olarak etkin araçlar kullanmasını bildiği için tehlikelidir. 

Amerika'da, Balkanlar'da, Orta Asya'da kişi ve kurum olarak güçlü yandaşları olduğu için tehlikelidir. 

...Sırtını dünyanın egemen gücü Amerika'ya dayamak stratejisini ustalıkla uyguladığı için tehlikelidir...) 

Orgeneral Hüseyin KIVRIKOĞLU'nun Genelkurmay Başkanlığı görevini yürütürken 

Fethullah GÜLEN'İN devletimizin altını oymayı planladığını belirtmesi, ABD Dışişlerince yayımlanan 2001 yılı insan Hakları Raporu'na dahi yansımıştır. 
Emniyet teşkilatımızda çok önemli görevlerde bulunmuş olan Osman Ak'ın değerlendirmesi ise şöyle: 

Fethullah GÜLEN örgütü silaha gerek duymamaktadır. Çünkü silahlı yanını polis içindeki örgütlenme oluşturmaktadır.
Bu kanaatlerin doğruluğunu belgeleyen MİT, Genelkurmay Başkanlığı, Jandarma İstihbarat ve Emniyet teşkilatımızın müfettiş raporları, yargı kararları, Ankara Emniyet Müdürü Cevdet SARAL'IN Emniyet Genel Müdürlüğü'ne yaptığı suç duyurusu niteliğindeki 12 Nisan 1999 tarihli yazısı, diğer belge ve ifadelerin bir kısmı, çeşitli kitap ve dergilerde kayıtlıdır. 

3- Osman ERAYDIN ve ismet SEZGİN'İN yazdıklarını ciddiye alıp gerekli soruşturma başlatmak için, bu belgelere bile gerek yok aslında... 
Fethullah GÜLEN'İN yıllardır basına, kitaplara, televizyon ekranlarına yansımış kendi beyanları bile yeterli... 

İşte Fetullah Gülen'in gerçek ayarını ortaya koyan kendi yorum ve itirafları 

4- Anglo-Sakson ve Galler ittifakı biçiminde bir ittihada ihtiyaç, hem de çok şiddetle ihtiyaç vardır... 
Aslında buna mecburuz  Amerikan şu andaki konum ve gücüyle bütün dünyaya kumanda edebilir. Bütün dünyada yapılacak işler buradan idare edilebilir. 
Amerika, bu dünya gemisinin dümeninde oturan bir milletin adıdır  Amerika, daha uzun zaman dünyanın kaderinde çok önemli rol oynayacaktır. 
Bu realite kabul edilmeli. Amerika göz ardı edilerek, şurada burada bir iş yapılmaya kalkışılmamalıdır  Amerikalılar istemezlerse kimseye dünyanın değişik yerlerinde hiçbir iş yaptırmazlar. 

Şimdi bazı gönüllü kuruluşlar, dünya ile entegrasyon adına gidip dünyanın değişik yerlerinde okullar açıyorlarsa, bu itibarla, mesela Amerika ile çatıştığınız 
sürece bu projelerin gerçekleştirilmesi mümkün olmaz, Amerika ile iyi geçinmezseniz işinizi bozarlar. Şurada bulunmamıza izin veriyorlarsa, bu bizim için avantajsa, bu avantajı sağlıyor demektir diyen; Papa VI. Paul'un talimatıyla kurulan 'Hıristiyan Olmayanlar Sekretaryası'nın 1973 yılında sekreterliği 
görevine getirilen Pietro Rossano'nun "Dinler Arası Diyalog, kilisenin İncili yayma amaçlı misyonunun içinde yer alır, aynı kuruluşun 1984 yılından 
beri başkanlığını yapan Kardinal Francis Arinze'nin Dinler arası diyalog, kilise misyonunun normal bir parçası olarak görülmelidir, yeni Papa'nın Dinler arası 
diyalog, kilisenin insanları kiliseye döndürme amaçlı misyonunun bir parçasıdır dedikleri bilinmesine rağmen, Papa'ya sunduğu mektupta Dinler arası 
diyalog için Papalık Konseyi/PCID misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz. Bu misyonun tahakkuk edişini görmeyi arzu ediyoruz... 
En mütevazi yardımlarımızı sunmak için geldik diyebilen, 8 Şubat 1998 Pazar günü Papa'yla buluşmak için Vatikan'a hareketinden önce yaptığı 
açıklamada Birkaç ay önce Abramowitz cenaplarının yardımıyla bu buluşma gerçekleşti diyen Fetullah GÜLEN hakkında, Osman ERAYDIN ve 
İsmet SEZGİN gibi dini bütün ve vatansever insanların suç duyurusu niteliğindeki yazıları ve bu yazıya dikkati çekmeye çalışma mı suç oluşturur; 
yoksa adı geçen yazarların Fethullah GÜLEN'İN CIA ve Soros'la işbirliği yaptığına dair iddiaları hakkında soruşturma açıp gereğini yapmamak mı suç oluşturur?.. 
Günü geldiğinde, yetkili kişi ve kuruluşların bu hususu değerlendirmeye alacağına içtenlikle inanıyorum. 

28 12 2005 
Saygılarımla Vural SAVAŞ   

Onursal Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı.


2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,

***