Uğur DÜNDAR etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Uğur DÜNDAR etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Ağustos 2019 Pazar

UYUŞTURUCUDAN SUSURLUK'A BÖLÜM 11

UYUŞTURUCUDAN SUSURLUK'A  BÖLÜM 11



Örgüt,
10/7/2000 - 11:00
Atin,

İbrahim Anatolya’da AĞA CEYLAN’ın yeğenini getirtti masasına oturttu. Çankaya MHP İlçe Başkanını da çağırttı oturttu.
Bir yerde, MHP Çankaya İlçe Teşkilatı arkamda mesajını veriyor. Konuştuğunda en büyük ülkücü olarak kendisini empoze ediyor.

Yeşil, DEP Meclis Üyesi 

Çankaya İlçe Başkanı bana “siz nereden geliyorsunuz, ne iş yapıyorsunuz?” dedi. Ben “Diyarbakır’dan geliyorum, DEP’in meclis üyesiyim” dedim, adam bir tuhaflaştı.
İbrahim “Bunda ne var, böyle tuhaflaştın” dedi. Adam inanmayınca ben kimliğimi de gösterdim. Öyle şaşırdı kaldı. Gırgır muhabbetler yaptık öyle. 
Cumhurbaşkanları ve Başbakanların Dostundan Vergi
İbrahim, bana orda iki şey empoze etmeye çalıştı. Ülkücülüğünü ve birde Ağa CEYLAN’ların kendi himayelerinde olduğunu. Oraya zaten CEYLAN’lardan vergi, bağış toplamaya diye geldi. 
Yani bunları ben yiyorum sen bunlara dokunma. “Bu çocuk burda doğmuş, büyümüş, her yeri biliyor, iyi bir çevresi var, bunlara dokunma”. CEYLAN’ın arkasında H.E. (Emniyet Müdürü) var. 
Ben H.E.’ye “Kardeşim, tamam, PKK’lı olduğuna, olmadığına ben bir şey demiyorum, ne olursa olsun, ancak ben sıkıntıdayım, beni görmesi, desteklesi lazım” dedim. 

Aracı Polis Müdürleri

H.E. hemen 250 milyonu aldı, getirdi, "ihtiyacın olunca söyle" dedi. 
Zaten benim kayıplara uğramayan tek param o 250 milyon. “Bunu hesaba yatırsan dedim” Yani yapmak istediğim, parayı ben kayıpsız şey yapmayayım, kayıt, kuyut, belli olsun, kimden ne aldığım belli olsun. “O zaman sen götür yatır, birisine yaptım çekmedi" dedi. 
Ağa CEYLAN’dan çok memnunum yani. Geçenlerde CEYLAN’lardan 250 milyon daha geldi. Polis okulundaki A. Bey getirdi parayı.

Telefon Başkasına Kayıtlı Olunca

Bu işte o kadar garip tesadüfler var ki, şimdi bu tesadüflerden dolayı, inanmanız zor bir olay, ben bunu kabul ediyorum.
İki üç tane isim söyledi o gün başkanım (Mehmet EYMÜR), vallahi tanımıyorum, Başkan o gün bana telefon numarasını veriyor, adresini veriyor, diyor "kim?", ben de diyorum ki "vallahi bilmiyorum başkanım."
Şimdi ben kendimi onun yerine koyuyorum, ben birisine böyle soru soracağım, o diyecek ki "vallahi ben tanımıyorum", şerefsizim ben böyle kalkar oyarım. Allah ne sabır vermiş, "olabilir" diyor. Hiç kahır tutmam, vallahi tutmam.
Yani sen gel de bu ilişkiye inan, bu senin adamın, aradığın görüştüğün adam. İnandırıcı olması mümkün değil ama doğruluk var. Ama ne var? Ben senin adını biliyorum, telefon numaranı biliyorum, şahsen tanıyorum çağrına not bırakıyorum “bu numarayı ara” diye ama o ismi bilmiyorum. Benim görüştüğüm sensin ama o telefon başkasına kayıtlı, o adamı da tanımıyorum.

PKK İşi Hayal Ürünüdür

Şimdi olayın PKK’nın işi olduğunu düşünmek bana göre sadece hayal ürünüdür. Metin, Hacı KARA’nın ortağıdır, Savaş BULDAN’ın da akrabasıdır.
Bana göre Hurşit, çok üst düzeydir, sağlam bir yerdedir. Kesin ben iddia ediyorum, bunun konumu çok yüksektir. 
Bu olayı bir kere PKK yapamaz. O şekilde olması mümkün değil. Polis korkusunu biliyorsunuz. Eğer arabadan indirip ellerini arabaya dayayıp, aramış, bilmem ne yapmişlarsa, yok bunu onlar yapamaz.
Şehir gerillasında Dev-Sol profesyoneldir, açık infazlarda onlar profesyoneldir. Dev-Sol dahi bunu yapamaz. Yapsa bile bu kadar aleni yapmazlar, dışarı götürürler.

O operasyonu MİT dahi öyle rahat yapamaz. 

Şimdi bir defa akıl var mantık var. PKK’nın tüm yeteneklerini şöyle bir inceleyin. Şehir yönünden şöyle bir inceleyin. Şu sokakta, şu caddede bir operasyon yaparken her an polis ekiplerine muhatap olabilirsiniz.

PKK'yı Kimse Benim Kadar Bilemez

Hiç bir PKK’lı, PKK’yı benim kadar iyi bilmez. Taktiğini, yöntemini, çalışma şeklini, propogandasını, şunu, bunu. Sadece savaşmasını bilir, bir bok bilmez. Cepheci sadece kendi birimini bilir, başka bir şey bilmez. Yani herkes kendi bölümünü bilir, başka bir şey bilmez.

Şimdi enterasan bir şey daha var. Ankara Emniyet Müdürlüğüne alındığımda bu olayla ilgili hiç bir şey sorulmadı, hiç bir şey, uzaktan yakından. Hani orada ne yapmak istediler. Benim silahımla atış yaptırıp, bir torba boş kovanı niye oraya koydular, silahımı elime verip, parmak izimle niye bir torbaya koydular, niye, neden?

Beni Öldürecekler

Olayın akışında öyle bir durum var ki, belki ön yargıdır, bu olaydan sonra benim ivedilikle ölmem gerekiyor, tamamlanması için öldürülmem lazım. Parayı alan işte bunlar denilir. Belki hazırlık devresi, hani beni kendileri öldürmemiş empozesini yapmak için, aldık, bıraktık. Belki de ben öldükten sonra kendilerini savunmak için. Artık neler planlıyorlar, tahmin ve yorumlara kaldı yani.
Şimdi bu ÇATLI’nın bir kere polis korkusu ve tereddütü yok. Öyle bir tereddütü yok. Artı, PKK nasıl devreye girdi? Kendi bir ajanını devreye koydu. İyi konumda olan bir ajanını devreye koydu, kendi ajanına bu açıklamayı yaptırdı, olay tuttu. Bu benim yorumumdur.
Ama ben bu olayı en ince detayına kadar çözeceğim. Belli bir zaman süresi içinde ben o eylemi yapanlardan biriyle muhakkak diyalog kurarım.

Yeşil de Telefon Dinlemelerinden Şikayetçi

Şu telefonlarla biz çok rahat konuşuyorduk. Gerçi dinlense ne olacak. Bir tek işte o kırıklarla konuşmamız yani biraz böyle yüzsüz. Her şeyimiz ortada. Biz bu siniri, stresi ancak böyle atabiliriz. Ben kendimi çok iyi biliyorum. Hiç bir tanrı kulu çamurlu tarafımı ortaya çıkarıp kafama indiremez, indirtmem yani. Açık ve net söylüyorum. Artık neler planlıyorlar, tahmin ve yorumlara kaldı yani. Ha şimdi benim bu polis olayı olmasa, iddia ediyorum, bizzat operasyonda olan adamları buraya getiririm, ben buna inanıyorum.
Burda bir haftayı doldurmadık, bu arada onların planları gerçekleşiyor.
Sizin dikkatinizi bir noktaya çekerim. Şimdi ben veya siz böyle bir operasyon yapsak, bunları böyle alırken, çok. gizliliğe riayet ederiz, tecrübemiz, disiplin anlayışımız hep o yönde.

Polis Fazla İnce Düşünmez

Polisin de bir tecrübesi var, birçok büyük operasyonlar yapmış. Yapmış ama, polis öyle bir gizlilik falan gibi fazla ince düşünmez, bilmez. Benim düşündüğüm gibi, sizin düşündüğünüz gibi polis bunu düşünmez. Böyle bir operasyonda görevlendirilen memurun, sırtı pek, rahatı yerinde, kimse ona müdahale etmez, bir şey yapmaz, kendi tecrübesi böyle.
Bir de, bu adamlar eğer bu İranlıların sizinle irtibatını biliyorlarsa, bence operasyondan beklenen olay başka. Acaba Emniyet bunların sizinle irtibatlı olduğunu biliyor mu, bilmiyor mu? Bunu bilmiyorum.

Kurd-A'nın Kaynağı Kim?

Bir de burada bir soru işareti daha var. Yapılan gazete açıklamasında o İranlıların bilmediği husular var mı? Mesela, o iki adam Mehmet Eymür’ün adını, ne iş yaptığını biliyor mu, bilmiyor mu? Acaba o açıklama bir sorgudan mı çıktı, veya açıklamada onların bilmediği ilave şeyler var mı? Bence çok önemli bir ayrıntı. Sorgulananlar bilmiyorsa, kim biliyor? 
Örneğin, itham falan değil de misal veriyorum, efendim orada yazılan bir hususu diyelim ki Korkut Ağabey biliyor, o zaman açıklamanın içindeki adam, oradaki bilgilerden kendiliğinden ortaya çıkar. 
Fakat, çok aşikar olan, olayın tamamen polis tarzı olduğu. Tanıdığınız polisleri düşünün, bunların böyle mantıklarını güzel bir şey yapın, hiç bir zaman böyle ince detay bilmezler. O operasyonu, polisin dışında resmi jandarma bile yapsa, polis tutup sorar, hemşerim ne yapıyorsun der yani, polisin dışında o işi, o şekilde başka kimse yapamaz. PKK’nın şehirlerde en çok eylemi, pek başarılı olmamakla beraber patlayıcılar. Patlayıcı da en basit, en rizikosuz eylem türüdür. Yani böyle fazla aktif olmaya gerek yok. Bu tür bir eylemi PKK’nın yapması mümkün değil, hem dört tane arabayla yapacaksın, hem de bu kadar süre içerisinde öldürmeyeceksin. 

Şartlandığım Zaman Başka Şey Düşünmem 

Bir defa ben, yani ölçü olarak, ANAP’çı MANAP’çı, partici değilim yani. 
Şimdi mesela, kendime bir hedef seçtiğim zaman, kendimi şartlandırdığım zaman saniyede kafamda bir şey çakıyor, başka hiç bir şey düşünmüyorum. 
Gece yattığım zaman da rüyalarımda onunlayım. O, ben o işi bitirene kadar bir saniye aklımdan çıkmaz, bitirene kadar hiç bir iş yapamam, böyle kitlenir kalırım, allahıma bin şükür, kitlenip de başarmadığım hiç bir iş de olmadı, önce ona sığınırım.

Kitlendimmi, yemek yerken, yanımda konuşulurken hiç duymam, konuşurlar, ben duymam, hep kafamda o, bitirene kadar, ama az sürmüş, ama çok sürmüş, illa şey ederim, hep onunla ilgili projeler, hep onunla ilgili şeyler, öyle olmazsa böyle olsun, böyle olmazsa şöyle olsun. 

En Büyük Özelliğim

Yaradana sığınırım, tabi o şeyi de veren o. Benim en büyük özelliğim, eylem anında, değişik durumlara karşı ani bir plan koyabilmem. 
Bir de şuna inanıyorum, bir eyleme giderken, burda yaptığın plan program hep boş oluyor, hepsi çürüyor orda, bitiyor, değişik değişik gelişmeler çıkıyor. Sen mevcut planı uygulamaya kalktığın an orada bocalıyorsun.
Kesinlikle, kitlendiğim olayda, televizyon seyrederim, vallahi billahi ne dediğini bilmem. Bir de kitlendiğim zaman araba kullanmam. Evet ben direksiyonda, bu araba da gidiyor ama, ben çok başka yerlerdeyim, onun için araba kullanmam.
Böyle kitlendimmi, o olay hariç başka hiç bir konuşmayı hatırlamıyorum. Bana diyeceksiniz, "falan yerde yemek yedik", ben "bilmem" dediğim zaman, vallahi şaşırmayın.

Psikolojikman Hastayım

Bazen ben hasta olduğumu kabul ediyorum, psikolojikman hasta, çünkü “yahu biz falan yere gidip yemek yemedik mi?” diye sorulunca “bilmiyorum” dersem inanmıyorlar. Ama ben hatırlamıyorum, zira kitlenince kafamda sadece o olay var, nereye gitmişim, nerde yemişim, nerde yatmışım, vallahi billahi hiç onları hatırlamam. O durum dışında ne varsa hepsi hafızada kayıtlıdır, detaylı böyle, en ince detayına kadar. Benim cürmüm, imkanlarım belli, ben, devlet için çok zor şartlarda mücadele veririm.

Para İşleri - Çirkin Eller

Ben buraya geldikten sonra bu para-mara işlerine bulaştım, burada bulaştım yani, bulaşmak da zorundaydım. Benim tek eksiğim paraydı, param oldu, şu anda hiç bir eksiğim yok, yok oğlu yok.
Benim iki tane engelim vardı, bir, PKK’yla aramda bir set vardı: devlet, bir de para. Parayı bulduğum zaman devlet engelini kaldırırım, rüşvetle kaldırırım, yedire yedire kaldırırım. Ben bunu çok iyi biliyorum, çok da oldu, yedire, yedire engelleri aşarım, bir tek parayla aşarım, başka şekilde aşamam.
Şimdi o zor şartlarda, o kıt imkanlarda, benim verdiğim mücadeleler, aldığım adamlar, neler aldım, neler yaptım, bunların hepsini bana yaptıran çirkin ellerdi, vallahi hiç sevmedim. 
Şimdi benim APO’yla ilgili bazı çalışmalarım sizce malumdur, o kadar kritik bir örgütlenme yaptım ki, şu Türkiye’de kimsenin benim kadar kritik noktalarda örgütlenme yapabileceğine inanmıyorum, bununla da övünürüm. 
O kadar süper bir örgütleme yaptım ki, yani APO’nun gitmemesi mümkün değil. Benim örgütlediğim kişi iki tane El Muhaberat’çıyı ayarladı, ister sağ, ister ölü teslim etmeye hazırlardı. Bendeki başarının sırrı inanç, inanç, inanç. 

En Güvenli Jandarma 

Bizde reklam olmaz, reklam adamı bitirir. 
Ben Jandarma’nın sosyal tesislerinde kalıyorum, lojmanlarda da kalabilirim.
Sınır geçişlerini rahat yaparım, istediğim an jandarma frekansına girerim, bendeki cihazlar taramalıdır, girdiğim yerde “Yeşil” dedim mi beni karşılarlar. 
Her yerde dostlarımız var bizim, bizde gönüldaşlık olayı var. Ben sevdiğim insanla görüşürüm, yani en kötü anımda, en kötü şartlarda yanımda olacak, olabilecek. Jandarma’da var, Polis’te var, MİT’de var, allah razı olsun, vatandaşda var. Var yani, her şeyimizle kabul etmişler, jandarma zaten beni tanıdı.

Gönüldaşlık

A. Ö. binbaşıya “benimle geleceksin gideceğiz, şu elbiselerini çıkar, sivillerini giy gidiyoruz” desem bitmiştir yani, sadece şöyle bir bakar “öyle mi, iyi, öyle mi karar verdiniz?” der, "öyle karar verdik" deriz, ikinci soruyu sormaz. Onları çıkarır, sivillerini giyer, gelir bizimle, bu kadar basit. 
Ha bunu ona yaptıran nedir, bağ olayı, başka birşeyler üzerine konmuş bağ filan değil ha.
Kalmam için en güzel yer jandarma, öyle girip alamazlar, güvenliği süper, sıkar, ordu üstüne yürür onun (polisin), jandarmadaki hakimiyetim süperdir.
Jandarma’ya sizden çok güveniyorum manasında değil, onlar kazma, sap gibi adamlar, anlamazlar bu işlerden yani, lojmanlarda kalacağım yerler de var, S. binbaşı var mesela, .. subayı, gider anında gönderirim, “sen git kendi işine bak”, ben de evinde yatarım, polis gelsin ordan alsın beni, en emniyetli yer de onun evi yani.

Ağar, "Yeşil Kafa Kopartıyor" Demiş

Geçenlerde AĞAR ne demiş biliyor musunuz? "Siz onun (Yeşil), neler yaptığını biliyor musunuz, kafa kopartıyor" demiş.
AĞAR efendi, kırkbin tane kafa kopartsak senin bir tek kalemin olmaz, bizim yüzümüzden sen ne paralar kazanıyorsun, bizden kaçıp gelip sana sığınanlar hep paketleri sana indiriyorlar, bizim sırtımızdan para kazanıyor, Necdet işte, benden korkan gidiyor oraya indiriyor, ben hepsinin ekmek parası olmuşum vallahi, billahi.
Mehmet AĞAR, Semra Özal’ın küloduna selam duran bir adamdır, ona yaptığı yalakalıkları filan, neler yaptığını ortak dostlar vasıtasıyla biliyorum. Rahmetli Turgut ÖZAL, allah var şimdi, devlete hizmetleri olmuş. başbakanlık yapmış, Cumhurbaşkanlığı yapmış, şu yapmış, bu yapmış. Bugün burda dul bir hanımı var, çoluğu çocuğu var, bunlara olan vefasına bak.
O kadına ne biçim yalvarışlar, yakarışlar, böyle ayağına kapanmalara kadar ne şekillere giriyor, hiç yani bu kadar yakın adamısın, daha güzel bir yere gelmişsin.
Yani bugün, bir şampiyonluk, madalya olayı falan olursa, en süper yalakalık madalyasını Mehmet AĞAR alır, ama hak ederek alır o madalyayı.

Esas "Kafa Koparıcılar"

Şimdi bu Korkut Ağabey'in bak allah var, benim bu kadar aleyhimde davrandığı halde parasal bir olayını duymadım. Ama, İbrahim allahına kadar yapıyor yani, AĞAR kafanın allahını koparıyor, hepsi koparıyor vallahi.
İbrahim diğerinden iyidir en azından, Ben daha önce de arz ettim, ben Mehmet AĞAR’ı sevmem, istihbarat, dedikodur hayatı, yani laf yetiştirmek hayatıdır, gel bana, işte şu olmuş, bu olmuş.

"Örgütten Ayrılma" İkazı

Ben size ilk geldikten sonra birileri bunu duymuş, beni "örgütten ayrılma" diye ikaz ettiler, "özel bir birim kuruluyor, bu özel birim kurulursa çok rahat bir nefes alırız, senin sorunların biter" dediler, aslında ben laf hammallığını sevmiyorum yani.
Bana özet olarak verilen mesaj, "Mehmet Eymür’ün bu işlerden uzak tutulması". İşte şöyledir, böyledir, şudur, budur, falandır. Ben kendi kendime düşünüyorum, allah şahidim yani, şimdi burda yüzümüz eğik, sizden rahatsız olan adamları ben biliyorum, öyle düşünüyorum, bu adamlar sizden rahatsızlık duymasaydı, onlar sizi methetseydi, yemin ederim ben size de kin duyardım, bunu allahım biliyor.
Ben, bazı olayları, benden duyulan rahatsızlığı biliyorum, neden rahatsızlık duyduklarını da biliyorum, benim için önemli olan bir olay vardır, o da devlet, ben ÇATLI yapısında bir adam değilim, ben temiz bir kişiyim, bana sahip çıkarsanız, bana çok yardım etmiş olursunuz.

Eymür'e Güveniyor

Köşk çağırıyor, yok orası çağırıyor, yani bana bu şeyden sonra, "gel AĞAR’la çalış, o senin hemşerindir, falan filan", allah şahidim olsun, sizi, kusura bakmayın, makamınızdan şundan, bundan dolayı değil, şahsınıza, ben vallahi açık söylüyorum, ben Müsteşarınızı da tanımam, bilmem, güvenmem, ama size güvenirim. Yarın emekli olun, yine sizin yanınızdayım.
Beni ikaz edenlere, “ben, her gönüldaşımla konuşurum, inandığım her insanla konuşurum, hiç bir zaman teşkilatımı da götürmem, ben prensip sahibiyim” dedim. 
“Ben elbiseye bakamam, içindeki adama bakarım, içindeki adam benim için önemlidir, şimdi bana paşa, maşa filan diyorsunuz, çok paşa var, sadece boş elbise, içinde adam yok, yani ben öyle boş elbiselerle konuşmak istemiyorum, görüşmek te istemiyorum” dedim. 

Kemal Paşa Çağırttırdı

Hani o laf da, Kemal (YILMAZ) Paşa’dan açıldı, Genel Kurmayda Daire Başkanı, hatta geçenlerde ... yarbay aradı, “kardeş, Kemal Paşa seninle görüşmek istiyor, görüşmemiz lazım, bu gece görüşelim” dedi, telefon detaylarında da vardır, “ben İstanbul’dayım, gelir gelmez arar, görüşürüm” diyerek atlattım.
Ben çok farklıyım, benim için Teşkilat önemli, ben size, yaptığınız görevlere inanmışım, sizinle her şartta varım, oturulan masalar, koltuklar, makam ve mevkiler, hiç bir zaman benim için güven olayı olmamıştır, yani güven, makamı mevkisi olmadan belli olur. 
Bu güne kadar, konuştuklarımızın meyvesini çok gördük, görevdeyken ne edebiyat yapanlar var, sonra anlıyorsun ki o zaman vatan millet dediği, koltuğuymuş, varı yoğu bu olmuş, onun için ben güvendiğim insanla çalışırım, güvendiğim makamla değil. Şimdi bütün samimiyetimle söylüyorum, benim için sizin ağzınızdan çıkan söz bir peygamber bir allah...

Eymür Katli Vacip Desin Yeter,

Dün Arena'da Dündar KILIÇ vardı. Dündar KILIÇ, "efendim Mehmet EYMÜR beni öldürtmek istiyor" diyor. Vallahi telefonu bilmiyordum, yoksa arayacaktım ARENA’yı, veya beni çıkaracaktı oraya, diyecektimki Uğur DÜNDAR’a, "Mehmet Eymür, bunun katli vaciptir diyecek, bu 24 saat yaşayacak mı?, yahut da bak bu gece emretsin, yarın güneşin batışını görürse ben bu kellemi koparır atarım buraya".

Kamer Genç Ölmüştü

Şimdi, Nazımiye’de, PKK’da çok üst düzeyde birileriyle görüştüğünü bildiğim bir kişi ile sohbette, “Kamer GENÇ niye seninle bu kadar uğraşıyor?” diye bir soru yöneltildi. Adam, Kamer GENÇ’i metede, ede göklere çıkardı, “bu topraklarda onun kadar bu devlete sahip çıkan, en dar gününde göreve hazır olan, danışma meclis üyeliğine hazır, çok saygı duyduğum, kıymetli falan filan...
Kamer GENÇ’in, o sıralarda köye gitmesi lazım, Nazımiye’deki kendi köyüne.
Kamer GENÇ, Nazımiye’ye geldi, kendi köyünde olması gerekirken, Nazımiye’de kalmış. O gece yirmi iki kişilik bir grupla o köyü bastık, evleri tek tek aradık, sorduk. Bu, Jandarma Genel Komutanlığı’na gitti, Başbakan’a gitti, “Sakallı beni tehdit etti” diye şikayette bulundu. Güneş Gazetesinin birinci sayfasında açıklama yaptı. Yani Kamer GENÇ o gece orada olsaydı, ölmüştü.

Kimse Olayın Tamamını Bilmez

Para konusunu aşırı derecede abartıyorlar, diyorlar ki bana, sen diyorlar 34 milyar almışsın, bu doğru değil, kim bana çıkarıp tak 34 milyar verecek. Bir miktar para vardı, beş yüz, bir milyar lirasını Bervan Kod FATMA götürdü. Ama, Fatma bizim baldızımız olmuş, haberim yok.
Bunlar hep benim yaşadığım şeyler. Şimdi şu var, ben hayatta lükse, servete, sermayeye yatırım yapmadım, başımı sokacak yere yatırım yaptım.
Dün başkana da söyledim, daha önce de söyledim, eskiden bilmediğimiz bazı şeyler oldu, yani bazı şeyler dediğim, ne oldu, yani sen bilirsin de soramazsın.

Cem ERSEVER, bildiği bütün olayları en detaylı şekilde yazmıştı. Peki derinlendirilmiş şekliyle hepsini yazmış mıydı? Tek kelimeyle hayır, bunu yapamadı. Zira o sadece bir kısmını biliyordu, o kadarını yazdı., gerçek olay daha büyük.

http://www.atin.org/detail.asp?cmd=articledetail&articleid=223

12. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***