Siirt etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Siirt etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Ocak 2016 Pazar

Dersim Yalanları ve Gerçekleri - 3 - Sinan Meydan,




Dersim Yalanları ve Gerçekleri - 3 - 


Sinan Meydan,


1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında bazı Dersim aşiretleri o bölgedeki Türk kışlalarına, Türklere ve bazı illere saldırmıştır. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'nda Dersim'deki Kırgan aşireti, Hozat'ı basarak halkı gasp etmiştir. 1892'de Dersim'deki Koç ve Şam uşakları birleşerek büyük gruplar halinde azgınca etrafa saldırmıştır. 1893-1905 arasında Dersim'de zaman zaman büyük karışıklıklar çıkmış, Arapkir ve Kemah halkı can ve mallarını korumak için Saray ve Babıali'ye şikayet dilekçeleri göndermiştir. Bütün bu belge ve bilgiler, Cumhuriyet döneminde 1937-1938'deki Dersim İsyanı'nın "Son Dersim İsyanı" olduğunu kanıtlamaktadır! Anlaşıldığı kadarıyla "Dersim'in asayişsizlik tarihçesi" bir hayli gerilere gitmektedir. 1896'da Osmanlı yönetimi, Dersim aşiretlerinin "başı bozuklukları", halka yönelik saldırıları, "yağma" ve "katliamları" üzerine Dersim'le yakından ilgilenmeye başlamıştır. Saray, Babıali, Anadolu Genel Müfettişi Müşir Şakir ve 4. Ordu Komutanı Zeki Paşa arasındaki yazışmalardan sonra Dersim hakkında bazı kararlar alınmıştır. Bu kararlardan beşincisi, "Dersimlilerin cidden ıslahı için alınması gereken önlemler"dir. 

1896 tarihli 5.karardaki önlemelerden bazıları şunlardır:

 •Muhtemel bir direniş hesaplanarak, bunu etkisiz hale getirecek kadar 4. Ordu'dan bir kuvvet ayrılacaktır. 
•Bu kuvvet güçlü bir komutanın kontrolüne bırakılacaktır. 
•Ayrılacak kuvvet sessizce Erzincan, Çemişgezek ve Mamuretülaziz civarından Dersim bölgesine sevk edilecektir. 
•Dersim halkını, yirmi para yevmiye ve yarım okka ekmek vererek Hozat yolunun yapımında çalışmaya davet ederek "Dersimlilerin vahşetleri" önlenecektir. 
•Aşiretler arasında birleşme önlenecektir. 
•Amacın ziraat ve ticaret kapısı açmak olduğu telkin edilerek, halkın ıslahına çalışılacaktır. 
•Bu telkinler sırasında muhalefet gösterilmediği takdirde şiddet gösterilmeyecek, aksi halde şiddet gösterilecektir. 
•Ne şekilde olursa olsun hiç kimsenin malına el koymamak konusunda askerler uyarılacaktır. 
•Bu uygulamaya karşı muhalefet edenlerin Trablus ve Yemen taraflarına sürgün edilecekleri bildirilecektir. 
•Askeri harekatın uygulanması sırasında Dersim'de bir süre "örfi idare" uygulanacaktır. 
•Dersim sancağı kaldırılacaktır. 
•Ovacık, Hozat ve Kızılkilise'de gerektiği zaman Kuzuçan'da örfi idare ilan edilecek ve yer yer "örfi idare mahkemeleri" kurulacaktır. 
•O bölgelerdeki kaymakamlık ve müdürlük görevleri o bölge komutanına devredilecektir. 
•Kazalarda birer ikişer maliye memuru bulundurulacaktır. 
•Uygun birkaç yerde "iptidayi mektepleri" açılacaktır. Eğitim görecek çocuklara yüz dirhem ekmek, senelik bir entari, kuşak ve festen ibaret kapama tarzında bir elbise verilerek çocuklar eğitime teşvik edilecektir. 
•Dersim'de bulundurulacak askerin ihtiyaçları zamanında karşılanacaktır. 1896 tarihli bu kararlardan çok açık bir şekilde görüldüğü gibi Dersim, sadece Cumhuriyet döneminde " Sorun " olmaya başlamamış, Osmanlı döneminde de çok ciddi bir sorun olmuştur. 

19.yüzyılda bazı Dersim aşiretlerinin yağma, saldırı ve isyanları Osmanlı yöneticilerini Dersim ve civarında acil önlemler almaya yöneltmiştir. 1896 tarihli kararlara göre Dersim'e yönelik alınması düşünülen önlemler; bölgeye ordu sevk etmek, aşiretlerin birleşmesini önlemek, halka iş imkanları sağlamak, devlete yönelik muhalefete müsaade etmemek, asileri sürgünle cezalandırmak, bölge yönetimini sivillerden askerlere vermek, yer yer sıkıyönetim ilan edip, sıkıyönetim mahkemeleri kurmak, eğitim düzeyini arttırmak biçiminde sıralanmıştır ki, Dersim'e yönelik benzer önlemler, Cumhuriyet döneminde de gündeme gelmiştir. Osmanlı'dan Cumhuriyet'e, Dersim/Doğu Raporları Dersim'deki karışıklıkların artması üzerine Osmanlı Devleti, Der-sim'deki asayişsizliklere karşı alınması gereken önlemler konusunda, bölgeye araştrrma-inceleme heyetleri göndererek raporlar hazırlatmıştır. 

Osmanlı döneminde "Doğu ve Dersim" konusunda hazırlanan raporlar şunlardır:

1) Anadolu Genel Müfettişi Şakir Paşa'nın Raporu. (1899) 
2) Mutasarrıf Mardini Arif Bey Raporu (1903) 
3) Mutasarrıf Celal Bey Raporu (1906) 

Osmanlı Devleti, bu raporlardaki önlemleri uygulamasına karşın Dersim'deki "eşkıyalık" ve "isyan" bir türlü bitmek bilmemiştir. Bunun üzerine Osmanlı Devleti 1907'de, 1908'de, 1909'da ve 1916'da Dersim'deki isyancı aşiretler ve eşkıyalar üzerine askeri harekat düzenlemiştir. Demek ki neymiş! Dersim'e askeri harekat düzenleyen sadece Genç Cumhuriyet değilmiş, Osmanlı da tam dört kez, Dersim'e askeri harekat düzenlemek zorunda kalmış!... Ama nedendir bilinmez! Cumhuriyet'in Dersim harekatını " Katliamcılık " olarak adlandıranlar, Osmanlı'nın Dersim harekatlarını bilmezlikten gelmektedirler!... Genç Türkiye Cumhuriyeti, 1926 yılında daha Ağrı İsyanları devam ederken Dersim'in her an patlamaya hazır bir bomba olduğunu görerek Dersim'le ilgilenmeye başlamıştır. Bu doğrultuda, Dersim'i daha iyi tanımak, Dersim'deki sorunları ve çözüm yollarını araştırmak üzere Dersim'e inceleme heyetleri ve raportörler gönderilmiştir. 

Cumhuriyet döneminde Doğu ve Dersim konusunda hazırlanan raporlar şunlardır: 

1.Ziya Gökalp'in "Kürt Aşiretleri Hakkında Sosyolojik Tetkikler"adlı Kitabı (1924). 2.Kütahya Milletvekili Neşit Hakkı Uluğ'un "Doğu'dan Bir Mektup" Başlıklı Çalışması. (1925). 
3.Mülkiye Müfettişi Hamdi Bey'in Raporu (1926) 
4.Elaziz Valisi Cemal (Bardakçı)'nın Raporu (1926) 
5.Milli Emniyet Hizmetleri (MEH) Teşkilatı'nrn Van Vilayeti Raporu (1928) 6.MEH'in Urfa Vilayeti Raporu (1928) 
7.MEH'in Hakkari Vilayeti Raporu (1928) 
8.MEH'in Elaziz Vilayeti Raporu (1928) 
9.MEH'in Mardin Vilayeti Raporu (1928) 
10.MEH'in Siirt Vilayeti Raporu (1928) 
11.MEH'in Diyarbakır Vilayeti Raporu (1928) 
12.Elaziz Valisi Nizamettin Ataker'in Raporu 
13.Birinci Umum Müfettişi İbrahim Tali (Öngören) Bey'in Birinci Raporu (1930) 14.Büyük Erkanı Harbiye Reisliği'ne Rapor (Fevzi Çakmak Raporu). (1930) 15.Halis Paşa (Korg.Ömer Halis Bıyıktay) Raporu (1930) 
16.Dahiliye Vekili Şükrü Kaya Raporu (1931) 
17.Birinci Umum Müfettiş İbrahim Tali Bey'in İkinci Raporu (1931) 
18.Jandarma Umum Kumandanlığı Raporu (1932) 
19.Erzincan Valisi Ali Kemali Bey'in Erzincan Kitabı (1932) 
20.İsmail Hüsrev Tökin'in "Türkiye Köy İktisadiyatı" adlı Kitabı(1934) 21.Başvekil İsmet İnönü Raporu (1935) 
22.İktisat Vekili Celal Bayar'ın Şark Raporu (1936) 
23.Dahiliye Vekili Şükrü Kaya'nın Umumi Müfettişler Konferansı'nı Açış Konuşması (1936) 
24.Birinci Umumi Müfettiş Abidin Özmen'in Umumi Müfettişler Konferansı'ndaki Konuşması (1936) 
25.Üçüncü Umumi Müfettişi Tahsin Uzer'in Umumi Müfettişler Konferansı'ndaki Konuşması (1936) 
26.Dödüncü Umum Müfettişi Korg. Abdullah Alpdoğan'ın Umumi Müfettişlikler Konferansı'ndaki Konuşması ve Raporu (1936) 
27.Dördüncü Umum Müfettişliğin İkinci Raporu (1937 veya 1938) 

Görüldüğü gibi genç Türkiye Cumhuriyeti, 1924-1938 arasında, genelde Kürt sorunu, özelde Dersim konusunda tam 27 adet rapor, kitap ve konuşma hazırlatmıştır. Atatürk, bütün bu raporlardan (çalışmalardan) çıkan "ortak analizlere" ve " Ortak sonuçlara " göre "Dersim politikasını" biçimlendirmeye çalışmıştır. Yani, Cumhuriyet tarihi yalancılarının iddia ettikleri gibi genç Cumhuriyetin Dersim politikası, "Atatürk'ün veya İsmet İnönü'nün durup dururken ortaya attığı bir politika" değil; uzun araştırmalar, incelemeler, gözlemler ve sosyolojik tahlillerden sonra, yaşanan olaylar da dikkate alınarak geliştirilmiş son derece "gerçekçi","sistemli" ve "bütüncül" bir politikadır. Genç Cumhuriyetin "Kürtçü isyanları önlemeye" yönelik "Doğu raporları", özellikle Şeyh Sait İsyanı'ndan sonra 1925-1928 yıllarında yoğunlaşmıştır. 1930'daki Ağrı İsyanı'ndan sonra Dersim İsyanı'nın ilk işaretlerinin görülmesi üzerine, 1930'ların ortalarında, yerinde incelemeler yapılmıştır.


Dersim İsyanı 1926- 1936 ersim İsyanı'nın ilk işaretleri, 1926-1930 arasında, Ağrı İsyanı devam ederken görülmüştür: Birçok Dersim aşireti ve aşiret reisi bu isyana destek olmuştur. Bu ilk işaretleri gören genç Cumhuriyet, 1926 yılında Mülkiye Müfettişi Hamdi Bey'i Dersim'e göndermiştir. Daha önce belirtildiği gibi, Dersim' de incelemeler yapan Hamdi Bey Cumhuriyetin ilk Dersim raporunu hazırlamıştır. Genç Cumhuriyet daha sonra da Cemal (Bardakçı)'yı Dersim'in bağlı olduğu Elazığ'a vali atamıştır. Cemal Bardakçı, Hozat'a giderek Koçuşağı aşireti dışındaki bütün aşiret reislerini Dersim'e davet etmiştir. Ayrıca Diyarbakır Valisi Rıza Bey'le Diyarbakır Umum Müfettişi İzzettin Paşa'yı da Hozat'a çağırmıştır. Cemal Bardakçı, Hozat'a gelen aşiret reislerini askeri törenle karşılamıştır. Toplantıya, Seyit Rıza ve Baytar Nuri, yöresel kıyafetlerle katılmışlardır. Atatürk'ün isteğiyle, Elazığ Valisi Cemal (Bardakçı) ve Bölge Müfettişi İzzettin Paşa, bölgeye giderek aşiret reisleriyle yaptıkları toplantıda; Dersim'de "sükunet" sağlandığı takdirde isteyen Dersimliye Elazığ'da ve Malatya'da toprak verileceğini ve daha önce sürgün edilen Dersimlilere af çıkarılacağını vaat etmişlerdir. Dahası, Vali Cemal Bey, Dersimlilerden bir heyet oluşturup Dersimli Baytar Nuri ile birlikte Ankara'ya götürmüştür. Cermal Bardakçı, Dersim konusundaki görüş ve önerilerini bir raporda toplayarak hükümete sunmuştur. 

Daha sonra Cemal Bardakçı, "Atatürk'ün ve Türkiye Cumhuriyeti'nin Alevi-Kürtlerle dost olduğu, yeni devletin çok yakın zamanda Dersim ve civarını her bakımdan kalkındıracağı" gibi sözleri Dersimli aşiretlere iletmek için Baytar Nuri' den yardım istemiştir. Baytar Nuri, Cemal Bardakçı'nın bu sözlerini aşiretlere ileteceğini belirterek, Seyit ve Rıza ve diğer isyancı aşiret reisleri Elazığ Valisi Cemal (Bardakçı) ile görüşmüştür. Ancak bir "Kürtçü" olan ve gizlice isyancılara destek veren Baytar Nuri, aşiret reisleriyle çok başka şeyler konuşmuştur. 

D Baytar Nuri bu gerçeği anılarında şöyle itiraf etmiştir:

 "Hükümetin müsadesi olmaksızın Dersim'e gitmek benim için mümkün olmadığından bu fırsattan faydalanarak Seyit Rıza ile milli davamızla ilgili bütün meseleleri görüştük ve Ağdat'tan ayrıldım...". Daha sonra Cemal Bardakçı, Aslanan, Beytan, Pezgeran ve Maksudan aşiret reisleriyle bir toplantı yapmıştır. 

Bardakçı, bu toplantıda şunları söylemiştir:

 "Ağalarım! Gazi Paşa'nın sizlere özel olarak selamı var. Beni size o gönderdi. İçtiğim su ile yemin ediyorum ki o Alevidir. Dünyadaki bütün Alevileri sevindirecektir. Ben de Aleviyim. Bir Alevi olarak size söz veriyorum. Yollarınız yapılacak, okullarınız açılacak, toprağı olmayanlara Erzincan'da Elazığ'da toprak verilecek. Ancak sizden bir hizmet bekliyorum. Yakında hükümet kuvvetleri gelecek ve öteden beri Dersim'in adını lekeleyen Koçuşağı aşiretini ıslah edecek. Sizin de bu kuvvetlere yardımcı olmanızı diliyorum. Kocan aşireti ıslah edildikten sonra Dersim'de her şey yoluna girecek. Hükümet, Dersim'e güven duyup Dersimlilerin her çeşit isteklerini yerine getirecek." Cemal Bardakçı'nın bu görüşmesinden sonra Dersimli aşiretlerden bazıları Hükümeti destekleme kararı almışlardır. İsyancılara destek sağlayan Baytar Nuri Haydar Paşa komutasındaki Türk ordusu, 6 Ekim 1926 tarihinde isyancı Koçuşağı aşiretinin üzerine yürümüştür. Ancak Kocan, Semikan, Resikan aşiretleri Amutka taraflarında Türk ordusuna karşı verdikleri mücadelede başarılı olmuşlar ve Türk ordusu 20 Ekim 1926'da Tağar derisinin gerisine çekilmiştir. Haydar Paşa, yenilginin nedenini Türk ordusunu destekleyen Dersim aşiretlerin yeterince özveriyle mücadele etmemelerine bağlamıştır. 1926 yılında Türk ordusunun Dersim operasyonu sırasında yaşadığı aşiret yardımlaşmasına dayanan büyük direniş, genç Cumhuriyeti Dersim konusunda daha radikal önlemler almaya yöneltmiştir. İsyancılara destek sağlayan Baytar Nuri 1927 yılında olağanüstü yetkilerle donatılmış merkezi Diyarbakır'da olan 

Bölge Genel Müfettişliği (Bölge Valiliği) kurulmuştur. Diyarbakır, Elazığ, Van, Bitlis, Muş, Mardin, Urfa, Siirt, Hakkari, Bingöl, Dersim ve Malatya illeri Bölge Genel Müfettişliği'ne bağlanmıştır. Bölge Genel Müfettişliği'nin başına Dr.İbrahim Tali (Öngören) getirilmiştir. Veli Saltık'a göre, İbrahim Tali Öngören, kızını Harput Müftüsü'nün oğluyla evlendirmiş ve kısa zaman içinde damadının çevresindeki "Sünni" esnaf ve beylerin etkisi altına girerek Dersim'in Alevi aşiretlerine karşı "ön yargılı" davranmaya başlamıştır. 1930 yılında Ağrı İsyanı bastırılmıştır. İsyanın liderlerinden İhsan Nuri, İran'a sığınmıştır. Ağrı İsyanı'nın ardından Doğu'da incelemelerde bulunan Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi (Çakmak) Paşa, 18 Eylül 1930 tarihinde Başbakanlığa bir rapor sunmuş ve raporunda, bir an önce Dersim'e "askeri harekat" düzenlenmesi gerektiğini belirtmiştir. Fevzi Paşa'nın bu önerisi doğrultusunda, Ağrı İsyanı'nı bastırmaktan dönen. 7.Alay, 3.Tümen Komutanı Halis Paşa'nın komutasında Dersim'e gönderilmiştir. Halis Paşa, aşiret liderlerine haber göndererek bu askeri harekatın sadece asi Abasan aşiretine yönelik olduğu belirtilerek, diğer aşiretlerin tarafsız kalmalarını istemiştir. 

Ancak bu uyarıya rağmen Balıkan, Arelian, Haydaran, Demenan ve Kalan aşiretleri Abasan aşiretini desteklemişler ve 7.Alay'a karşı çok sert bir direniş göstermişlerdir.