Prof. Dr. Mehmet Haberal etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Prof. Dr. Mehmet Haberal etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

31 Ekim 2018 Çarşamba

AK PARTİ GRUP BAŞKANLIĞI BASIN MÜŞAVİRLİĞİ

 AK PARTİ GRUP BAŞKANLIĞI BASIN MÜŞAVİRLİĞİ

( LÜTFEN OKUDUKTAN SONRA BİR - BAŞKA MİLLETVEKİLİ NE VERİNİZ)



AKŞAM.,
30 Adrese 28 Şubat Baskını,

28 Şubat soruşturması kapsamında Ankara ve İstanbul'da yaklaşık 30 ayrı adreste arama yapılıyor.
Özel yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği'nin yürüttüğü 28 Şubat soruşturması kapsamında 30 civarında yerde arama yapıldığı ve emekli Orgeneral Çevik Bir hakkında gözaltı kararı çıkartıldığı bildirildi.
AA muhabirinin edindiği bilgiye göre, aramalar bu sabah saat 08.00 itibarıyla başladı. Arama yapılan yaklaşık 30 adres, Ankara ve İstanbul'un da aralarında olduğu değişik illerde bulunuyor.
Hakkında gözaltı kararı çıkartılan kişiler arasında 28 Şubat sürecinde Genelkurmay 2. Başkanlığı görevinde bulunan emekli Orgeneral Çevik Bir de yer alıyor.

Ankara'da 12, İstanbul'da 18 Adres,

28 Şubat Soruşturması kapsamında Ankara'da 12, İstanbul'da 18 adreste arama yapıldığı bildirildi.
Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, 28 Şubat Soruşturması kapsamında Ankara'da 12 adreste arama yapıyor.
Soruşturma kapsamında, İstanbul'da da 18 adreste arama yapıldığı belirtildi.

AKŞAM

Yeni TTK'da düzeltme var ama erteleme yok Ali Babacan Babacan, "Türk Ticaret Kanunu'nda bazı sorunlar olduğunu biliyoruz, o düzenlemeleri yapacağız ama erteleme düşünmüyoruz. Temmuzda uygulanmaya başlayacak" dedi ANKARA Sanayi Odası'nın (ASO) Gündem Toplantısında konuşan Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türk Ticaret Kanunu'nu Ekonomi Koordinasyon Kurulu'nda (EKK) ele alacaklarını belirterek "İş dünyasından gelen görüşler doğrultusunda düzeltmeler yapacağız, problemlerin olduğunun farkındayız, o düzeltmeleri yapacağız. Ama ertelemeyi düşünmüyoruz. 1 Temmuz'da başlayacak Belki geçiş süreçleri koyacağız, belki rahatlatıcı adımlar olacak ama bir erteleme olmayacak" dedi. 
Teşvik sistemi hakkında da bilgi veren Babacan, "İlgili tebliğ ve kararnameler EKK toplantılarının ardından çıkarılacak. Tüm gri alanlar ve detaylar birkaç hafta içinde netleşecek" dedi. 

KÖTÜ GERİDE KALDI 

Cari açıkla ilgili soruları da yanıtlayan Babacan "Cari açıkta en kötü rakamlar geride kaldı, her yıl yavaş yavaş inecek, beklentimiz bu yönde demiştik. Bu da gerçekleşti. Aylık değişimler tek başına anlamıl değil, önemli olan genel trend. Yeni teşvik .^programı da cari açığı düşürmede etkili olacak" dedi. 

Memura zam hazirana kalabilir MEMUR zammına ilişkin soru üzerine Babacan, önümüzdeki bir aylık sürede memur sendikalarıyla müzakere heyetinin çalışacağını söyledi. Bu süreçte, sendikaların ve kamu işveren tarafının tekliflerinin görüşüleceğini belirten Babacan, "15 Mayıs'a yetişir mi?" sorusuna da "Resmi Gazete'de yayımlandıktan sonra 30 günlük bir süre var. 30 günden daha erken biterse yetişir. O her iki tarafında hem işveren hem de çalışan tarafın müzakere hızına bağlı" yanıtını verdi. 

BUGÜN

PKK'ya Uluslararası Darbe,

Terörle Mücadele Daire Başkanlığı, PKK'nın yaptığı katliamları gözler önüne serdi...
Terörle Mücadele Daire Başkanlığı, PKK 'nın çocuk, kadın, yaşlı ayırt etmeden sivillere yönelik gerçekleştirdiği eylemlerin yer aldığı bir katalog hazırladı. Türkçe ve İngilizce basılan 'İşte PKK /KCK Gerçeği Sivil Katliamlar' adlı katalog, Türkiye'deki yabancı misyona, büyükelçilik ve konsolosluklara da gönderildi. Terörün din, dil, ırk ayrımı yapmaksızın tüm dünyayı tehdit eden uluslararası bir olgu olduğuna dikkat çekilen katalogda, "PKK , 'Kürt kökenli vatandaşlarımızın haklarını savunmak' iddiası ile kan ve gözyaşının simgesi olmuştur. Yıllarca kadınlar, çocuklar, yaşlılar ve hatta bebeklere karşı kin ve nefretini kusan bölücü terör yapmış olduğu katliamlarda ayrım gözetmeksizin tüm vatandaşlarımızı hedef almıştır." ifadelerine yer verildi. Emniyet'in çalışmasında, son dönemde örgütün sivillere yönelik eylemleri sıralandı. Eylemler, şu başlık ve ifadelerle gözler önüne serildi:

8 AYLIK HAMİLE KADINA KURŞUN,

26 Eylül 2011'de Batman'da gasbettikleri araçla polise yönelik eylem düzenleyen PKK 'lılar kaçarken etrafa açtıkları ateş sonucu 8 aylık hamile Mizgin Doru ve kızı Sultan Doru katledildi. Anne karnından kurtarılan bebek, tüm çabalara rağmen ancak bir gün yaşayabildi. Verdiği eylem talimatıyla hamile bir kadını karnındaki bebek ve 7 yaşındaki kızıyla birlikte öldürten sözde komutan Bahoz Erdal'ın olaydan sonra yaptığı şu telsiz konuşması örgütün gerçek yüzünü ortaya koyuyor: "Yeter ki bir polis ölsün, elli sivil ölebilir. Hiç önemi yok."

BOMBANIN ÜZERİNE ATLAYAN ANNE,

29 Ekim 2011. Bingöl'deki Cumhuriyet Bayramı kutlamalarını hedef alan terör örgütü canlı bombalı eylem düzenledi. Hain saldırıda üç sivil vatandaş hayatını kaybederken 21 kişi yaralandı. Saldırıda canlı bombayı fark edip, 'Allah aşkına patlatma' feryadıyla 11 yaşındaki oğlu Veysel Belgin'in üzerine bedenini siper eden Hatice Belgin ile üç çocuk babası Mehmet Çibuk şarapnel parçalarıyla can verdi.


BUGÜN

İran petrol vanalarını kapattı,
İran ham petrol ihracatını durdurduğu ülkeler listesine Almanya’yı da ekledi.
Devlet televizyonu, dün Yunanistan ve İspanya’ya ham petrol satışını kesen İran’ın aynı kararı bugün de Almanya için aldığını duyurdu.

İngiltere ve Fransa’ya 19 Şubat’tan beri petrol satmayan İran’ın, İtalya’yı da bu listeye ekleyeceği belirtildi.

AB, nükleer enerji faaliyetlerinden dolayı İran’a ağırlaştırılmış yaptırım kararı almış ve bu ülkeden ham petrol ithalatına 1 Temmuz itibariyle son verileceğini açıklamıştı.

Tahran yönetimi, AB’den bu kararını gözden geçirmesini istemiş, ayrıca birlik ülkelerine ait petrol şirketlerine uzun süreli anlaşma yapılmaması durumunda ham petrol satılmayacağını bildirmişti.

Dünya petrol rezervlerinin yüzde 12 ila 15’ine sahip olan İran, petrol ihracatında AB’nin yerini başka ülkelerin alacağını belirtiyor.

İran’ın toplam ham petrol ihracatında AB ülkelerinin payının yüzde 18 olduğu açıklanmıştı. 

BUGÜN

Suriye'de Silahlar sustu,
Suriye yönetimine verilen süre bugün doldu, muhalif kaynaklar saat 6 itibari ile silahların sustuğunu açıkladı.
BM ve Arap Birliğinin özel temsilcisi Kofi Annan planına göre Suriye yönetimine verilen süre bu sabah dolarken sıcak bölgelerde çatışma ve operasyonların durduğu bildirildi.

Suriye'li muhalif yapılanmalardan sorumlu Hama Genel Devrim Konseyi üyesi Ebu Adnan, ülke genelindeki sıcak bölgelerde çatışma ve operasyonların durduğunu ve saat 06.00'dan önce bazı yerlerde patlamaların meydana geldiğini söyledi. Patlamalar hakkında ayrıntı edinilemiyor.

Muhalefet kaynaklarına dayanan bazı siteler, Şam'a yakın Zanadani kentinde gece saatlerinde operasyonlar olduğunu ve Şam'ın bazı semtlerinde ve Deyr Ez zor kentinde patlamaların meydana geldiğini kaydetti.

Türkiye'ye geçmek isteyen bir gruba Suriye askerler ateş açtı

Kilis'in Öncüpınar Gümrük Kapısı karşısındaki Esseleme Sınır Kapısı yakınlarında mevzilenen Suriye askerlerinin, Türkiye'ye mayınlı sahadan geçmek isteyen bir gruba ateş açtığı bildirildi.

Kilis'in Öncüpınar Sınır Kapısı yakınlarında, bir grup Suriyeli mayınlı sahayı kullanarak, Kilis'e geçmeye başladı. Kadın ve çocukların da aralarında bulunduğu 10-15 kişilik grubun Türkiye'ye geçişi sırasında silah sesleri duyuldu.

Suriye'nin yüksek tepelerinde mevzilenen askerlerin kısa süreli açtığı ateş sırasında panik yaşandı. Seken kurşunlardan bazılarının konteynerlere isabet ettiği belirtildi.

Ölen ve yaralanan olup olmadığının bilinmediği olayın ardından, Türkiye'ye geçen Suriyeliler, minibüslerle konteyner kente götürüldü. Ancak gecenin karanlığından yararlanan gruptaki bazı kişilerin tekrar Suriye'nin iç kesimlerine kaçtıkları bildirildi. Geçişlerin durması üzerine bölge yeniden sessizliğe büründü. Bölgede polisin güvenlik önlemi aldığı görüldü.

Bu arada, Öncüpınar Gümrük Kapısı yakınlarında bulunan konteyner kentte kalan Suriyelilerin, BM'nin saldırıların bir an önce durdurulması yönünde Beşşar Esed yönetimine verdiği sürenin dolmasına az bir süre kala konteyner kentteki bekleyişi devam ediyor.

HABERTÜRK

Gizli Belgeleriyle 28 Şubat 
28 Şubat’ta ‘MGK kararları’ olarak kamuoyuna yansıyan 406 sayılı kararda, hükümetten Erbakan’ın ve Çiller’in, MGK üyesi bakanların imzası vardı. Ek-18 olarak bilinen MGK kararlarının eki olarak anılan kararlarda refahyol hükümetinden 18 talepte bulunuldu 
28 Haziran 1996’da kurulan Refahyol hükümeti 8 Temmuz’da güvenoyu aldı. Başbakan Necmettin Erbakan, Başbakan Yardımcısıda Tansu Çiller oldu. 28 Şubat 1997’de MGK’da alınan kararlar sonucunda 17 Haziran 1997’de hükümet istifa etmek zorunda kaldı. Postmodern darbe olarak adlandırılan bu süreç sonrasında önce RP, sonra da onun devamı olarak kurulan Fazilet Partisi kapatıldı. Peki 28 Şubat’taki MGK’da ne kararlar alınmıştı? Bu kararlara Başbakan Erbakan imza atmış mıydı? Bu konuda çeşitli rivayetler mevcut. Erbakan’ın Ek-18 olarak bilenen MGK kararlarının eki olarak anılan kararlarda imzası yok. Ancak MGK kararı olarak kamuoyuna yansıyan 406 sayılı kararda hükümetten Erbakan’ın ve Çiller’in, MGK üyesi bakanların imzası bulunuyor. Bu kararlar aslında Ek-18 maddenin özeti gibi ve en az ek maddeler kadar ağır. İşte MGK’nın 18 kararının özeti:


28 ŞUBAT MGK KARARLARI

- Laiklik ilkesi hassasiyetle korunmalı, bunun için mevcut yasalar uygulanmalı, yasalar yetersizse yeni düzenlemeler yapılmalıdır: Türk Ceza Kanunu’nun 312/2, Terörle Mücadele Kanunu’nun 7. ve 8. maddelerinin uygulanması için ilgililer uyarılmalıdır. 

- Tarikatlarla bağlantılı özel, yurt, vakıf ve okullar denetim altına alınmalı ve MEB’e devri sağlanmalıdır: Denetim konusunda MEB uyarılmalı, bunların MEB’e devri için gerektiğinde kamulaştırma yoluna gidilmelidir. 

- a) 8 yıllık kesintisiz eğitim tüm yurtta uygulanmalıdır. 
- b) Kuran kursları MEB sorumluluğu ve kontrolünde olmalıdır. 

- Aydın din adamı yetiştirecek Milli Eğitim kuruluşları ihtiyaç düzeyinde tutulmalıdır. Bu okulların açılması ihtiyaçla sınırlandırılmalıdır. - Yapılan dini tesisler siyasi istismar konusu yapılmamalıdır. 
- Tarikatların faaliyetlerine son verilmelidir: 677 sayılı kanunla tekke ve zaviyelerin açılması yasaklanmıştır. Bu kanunun uygulanması için ilgililer uyarılmalıdır. 
- Medyanın TSK aleyhindeki yayınları kontrol altına alınmalıdır. TSK’nn manevi şahsiyetini alenen tahkir ve tezyif edenler hakkında yasal işlem yapılması için ilgililer uyarılmalıdır. 
- TSK’yla ilişiği kesilen personelin kamu kurum ve kuruluşlarında istihdamına imkân verilmemelidir. 
- Aşırı dinci kesimlerin kamu kurum ve kuruluşları, özellikle üniversite, eğitim kurumları, bürokrasi ve yargı kuruluşlarına sızması önlenmelidir. - İran’a karşı komşuluk münasebetleri ve ekonomik ilişkilerimizi bozmayacak, fakat yıkıcı ve zararlı faaliyetlerini önleyecek tedbirler paketi hazırlanmalı ve yürürlüğe konmalıdır. 
- Aşırı dinci kesimin toplumda kutuplaşmalara yol açacak faaliyetleri yasal ve idari yollarla önlenmelidir: Aşırı dinci kesimin faaliyetleri, Türk Ceza Kanunu ile Terörle Mücadele Kanunu hükümleri göz önünde bulundurularak takip edilmeli, önlenmesi için ilgililer uyarılmalıdır. - Yasalara aykırı olarak sergilenen olayların sorumluları hakkında yasal ve idari işlemler en kısa zamanda sonuçlandırılmalıdır. - Kıyafet Kanunu’na aykırı uygulamalar önlenmelidir. 
- Silah ruhsat işlemleri yeniden düzenlenerek kısıtlama getirilmeli ve pompalı tüfek talepleri değerlendirilmelidir. 
- Kurban derileri kanunda belirtilen kuruluşlarca toplanmalıdır. 
- Özel üniformalı korumalar hakkında yasal işlemler sonuçlandırılmalı, bütün özel korumalar kaldırılmalıdır. 
- Ülke sorunlarının çözümünü ümmet kavramı ile sonuçlandırmayı amaçlayan girişimler önlenmelidir: İlgililer uyarılmalıdır. 
- Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkındaki Kanun’un istismar edilmesine fırsat verilmemelidir: 5816 sayılı kanunun, tüm yurtta taviz verilmeden uygulanması için ilgililer uyarılmalıdır.

REFAHYOL'UN SONUNU GETİREN YAZI

Cumhurbaşkanlığı Hukuk İşleri, Kanun ve Kararlar Başkanı Kemalettin Alikaşifoğlu’nun 20 Mayıs 1997 tarihinde Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e ‘arz ettiği’ yazı, daha doğrusu Erbakan hükümetine ültimatom niteliğindeki rapor, “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Cumhuriyet’i Koruma ve Kollama Görevi” başlığını taşıyor. Kısa bir girişten sonra 04.01.1961 tarih ve 211 sayılı TSK İç Hizmetler Kanunu’nun 35’inci maddesine atıf yapıyor: “TSK’nın vazifesi; Türk yurdunu ve Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti’ni kollamak ve korumaktır.” 

12 Eylül 1980 darbesinde aynı madde ile devrilen Demirel’e, 17 yıl sonra bu kez mevcut hükümetin iktidardan uzaklaştırılması için öneride bulunuluyordu. 35’inci maddenin haricinde aynı raporda 1’inci, 37’nci, 85’inci ve 86’ncı maddeler hatırlatılıyordu. Demirel de bu hukuki görüşten güç alarak Erbakan’a bir an önce istifa etmesi, yoksa işlerin daha da tehlikeli olabileceğini şifahi olarak iletti. Bu yazıdan sonra refahyol hükümeti 17 Haziran 1997’de istifa etmek zorunda kaldı.

" CUMHURİYET'İ KORUMA VE KOLLAMA GÖREVİ "

- Yüksek malumları olduğu üzere 04.01.1961 tarih ve 211 sayılı “Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu”nun 2’nci maddesinde ‘askerlik’ kavramı; “Türk vatanını, istiklal ve Cumhuriyet’ini korumak için harp sanatını öğrenmek ve yapmak mükellefiyetidir. Bu mükellefiyet özel kanunlarla vaz’olunur” eklinde tarif edildikten sonra, aynı kanunun 35’inci maddesinde; “Silahlı Kuvvetler’in vazifesi; Türk yurdunu ve Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti’ni kollamak ve korumaktır” hükmüne yer verilmiştir. 
- Yine 37’nci maddede Silahlı Kuvvetler’e katılan her askere, “ant içme” zorunluluğu getirilmiştir: “Barışta ve savaşta, karada, denizde ve havada, her zaman ve her yerde milletime ve Cumhuriyetim’e doğruluk ve muhabbetle, hizmet ve kanunlara ve nizamlara itaat edeceğime ve askerliğin namusunu, Türk sancağının şanını canımdan aziz bilip icabında vatan, Cumhuriyet ve vazife uğrunda seve seve hayatımı feda eyleyeceğime namusum üzerine ant içerim.” 
- “Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Yönetmeliği”nin ‘disiplin’le ilgili 1’inci maddesinde; “yurt ve milletin saadet ve selametini ve istiklalini temin etmek ve Cumhuriyet’i korumanın ancak disiplini mükemmel olan Silahlı Kuvvetler’le kabil olacağı” belirtilmiştir. 
- Yönetmeliğin 85’inci maddesi ise “Vazifesi, Türk yurdu ve Cumhuriyet’ini içe ve dışa karşı, lüzumunda silahla korumak olan Silahlı Kuvvetler’de her asker kendine düşeni öğrenmeye ve öğrendiğini öğretmeye ve icabında son kuvvetini sarf ederek yapmaya mecburdur” hükmünü âmirdir. İlgili kanun ve yönetmelik ilişikte sunulmuştur. Saygı ile arz olunur. (Kemalettin Alikaşifoğlu)

DEMİREL'DEN ERBAKAN'A UYARI MEKTUPLARI.,

Cumhurbaşkanı Demirel, 28 Şubat sürecinde TSK’nın rahatsızlıklarını Başbakan Erbakan’a sürekli iletiyordu. Bunların en önemlisi 4 Şubat 1997’de Erbakan’a yolladığı mektuptu. Mektubun içeriği o dönemde kamuoyunda çokça tartışılan konularla ilgili uyarılar içeriyor. 
1. Kayseri Belediye Başkanı Şükrü Karatepe ile ilgili bir soruşturma dolayısı ile; “cumhuriyet savcısı”na bilirkişi heyetinin seçiminde baskı yapıldığı, 
2. Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız’ın irticai faaliyetlerin içinde olduğu, 
3. İrticai faaliyetlerinden dolayı askeri şûra kararıyla ordudan çıkarılan subay ve astsubayların belediyelere ve bakanlıklara yerleştirildiği, 
4. Atatürk düşmanlığı yapıldığı, 
5. Bazı siyasi kişiliği olan konuşmacıların; laiklik, ırk ve dil konularında, ulusal değerleri yıpratmaya gayret sarf ettiği hususlarında şikâyetler intikal etmiştir. 

Bu ve benzeri konuların, Önemli hassasiyetlere sebep olduğu, Huzursuzluk doğurduğu, gerçektir. Gereğini rica ederim. (Süleyman Demirel)

HABERTÜRK,

Haberal, Zonguldak'tan ayrıldı.,

CHP milletvekili Mehmet Haberal, Annesinin vefatı dolayısıyla geldiği Zonguldak'tan, 2 Günlük izninin bitmesi üzerine 112 ambulansıyla Silivri Cezaevi'ne götürüldü., 
İkinci ''Ergenekon'' davası kapsamında tutuklu yargılanan CHP Zonguldak Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Haberal, annesinin vefatı dolayısıyla geldiği Zonguldak'tan, 2 günlük izninin bitmesi üzerine 112 ambulansıyla Silivri Cezaevi'ne hareket etti. 

Haberal taziyeleri kabul ettiği Yayla Mahallesi'ndeki çalışma ofisi önünde kendisini bekleyen yakınlarıyla vedalaştı. Bazı yakınlarının vedalaşma sırasında duygulu anlar yaşadığı gözlendi. 

İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü'ne bağlı 112 ambulansına konulan Haberal, jandarma görevlilerinin eşliğinde Silivri Cezaevi'ne götürüldü. 

Haberal'a, mahkemenin kararı üzerine biri binbaşı rütbesinde olmak üzere 22 askeri personel de refakat ediyor. 

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, ikinci ''Ergenekon'' davası kapsamında tutuklu yargılanan CHP Zonguldak Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Haberal'a, vefat eden annesi Medine Haberal'ın cenaze törenine katılabilmesi için iki gün izin vermişti.

HÜRRİYET

Milletvekilliği süresi 4 yıl biz de 4 yıl görev yapacağız.,

TBMM Başkam Cemil Çiçek, dün Sosyal Demokrat Parti'nin düzenlediği "Acılan Paylaşmak ve Yaralan Sarmak İçin İlk Adım" başlıklı sempozyuma katıldı. Çıkışta gazetecilerin sorularım yanıtlayan Çiçek, genel seçim süresinin 4 yıldan 5 yıla çıkarılmasına yönelik Başbakan Tayyip Erdoğan'ın konuşması hatırlatılınca, "Konuşmayı dinledim. Meclis gündeminde böyle bir konu şu an için yok. 'Bir düzenleme olacaksa da diğer partilerin de görüşü alınarak, diye de bir ihtirazi kayıtlı' bir ifade kullanıldı. Onun için şu an milletvekilliği süresi 4 yıldır. Biz de bu 4 yıllık süre içerisinde görev yapacağız. Bir değişiklik olacaksa bugünü kapsamayacağı da ifade edüdiğine göre burada tartışüacak bir yanı yok. Olsa olsa siyasi partilerimiz bunu değerlendirir, anayasa çalışmalarında gündeme gelirse o zaman payİaşınz" diye konuştu. Çiçek, anayasa yazımına da 1 Mayıs itibariyle başlanacağım belirtti.

RADİKAL

Sakık'ı, Mesud Barzani teslim etti,
Sakık operasyonunu yürüten emekli Albay Işık Sakık'ın yakalandığı operasyonda Yeşil'in olmadığını belirterek, "İstihbarat da MİT'ten gelmedi. Bize Barzani teslim etti." dedi.
Sakık operasyonunu yürüten emekli Albay Işık Radikal'e açıkladı: "Operasyonda Yeşil yoktu. İstihbarat da MİT'ten gelmedi. Bize Barzani teslim etti."

Faili meçhulleri soruşturan Diyarbakır Özel Yetkili Savcılığı’na ‘gizli’ yazı gönderen MİT’in, “Yeşil’i, Öcalan operasyonu, Sakık’ın getirilmesi dahil 4 olayda kullandık” dediğine dair iddialar tartışma yarattı. Sakık’ı yakalayan Özel Kuvvetler Alay Komutanı emekli kıdemli Albay Mithat Işık Radikal’e bunun doğru olmadığını açıkladı. Işık, “Şemdin Sakık operasyonunda Yeşil yoktu. MİT’ten de istihbarat gelmedi. İstihbaratı Mesud Barzani’den aldık “dedi. 

‘Yeşil Gibilerle çalışmam’

Bir zamanlar PKK’nın 2 numarası olan Sakık, 13 Nisan 1998’deki ‘Yarasa Operasyonu’ ile yakalanmıştı. Sakık’ı yakalayan bordo berelilerin komutanı Albay Mithat Işık, operasyonda MİT ve Yeşil’in katkısı olmadığını söyledi. Sakık operasyonunu baştan sona kendisinin yönettiğini anlatan Işık, “Operasyonda Yeşil yoktu. Yeşil’i hayatım boyunca da görmedim. Zaten o tür kişilerin operasyonda olmasına karşıydım” dedi.

Mithat Işık, Şemdin Sakık’la ilgili istihbarat bilgilerini de Barzani’den aldıklarını belirtti. O zaman Irak’ta 2 tabur olduğunu ve Kürt yönetimiyle ilişkilerin çok iyi olduğunu aktaran Işık, “Irak’ta KDP ile işbirliği yapıyorduk. Barzani bizden peşmergelerini esirgemezdi. Şemdin Sakık’la ilgili istihbaratı da bize Barzani verdi. MİT’ten bize gelen bilgi yok. Eğer Ankara’ya bilgi verdilerse bilmiyorum. Sakık operasyonunda MİT görev almadı” diye konuştu.

Mithat Işık, Şemdin Sakık’ın yakalanışını ‘Yarasa Operasyonu’ adını verdiği kitabında detaylı bir şekilde anlatıyor.

MİLLİYET

2015 İÇİN GİZLİ PLAN

ABD’deki Ermeni diasporası, Dışişleri Bakanlığı’nın 1915 olaylarının 100. yılı için hummalı bir çalışma başlattığını öne sürdü. İddiaya göre Bakan Davutoğlu ‘ılımlı’ Ermenilerle bir araya geldi, ‘önyargılılar’ Türkiye’ye davet edildi
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun 1915 Ermeni olaylarının 100. yılına hazırlanmak için dünyanın dört bir yanında gizli görüşmeler gerçekleştireceğini iddia edildi. Ermeni diasporasının en etkili gazetesi Armenian Weekly’nin yayın yönetmeni Harut Sassunyan, Davutoğlu’nun önce Türk diplomatlara çabaları artırma talimatı verdiğini, daha sonra da Ermeni cemaatinin “ılımlı” liderleriyle bizzat bir araya geldiğini yazdı. Gazetenin iddiasına göre, bu toplantıların ilki geçen ay Washington’da yapıldı. Los Angeles’ta da Türk ve Ermeni cemaatinden seçilmiş isimlerle “Ermeni-Türk uzlaşmasını” konuşmak için buluştu. “Önyargılı” olduğu belirlenen isimler ise ülkeyi yakından tanımaları için Türkiye’ye davet edildi. 

İlk toplantı 12 Nisan’da,

Ermeni diasporası 2015 yılında soykırım iddialarının ABD’de kabul edilmesi için çalışmalarını artırırken Davutoğlu, özellikle bu ülkede iki ülkenin çabalarını ortaya koyacak toplantılar yapılması talimatı verdi. Bu çerçevede “Ermeni-Türk uzlaşması” grubu ilk kez 12 Nisan’da Washington’da toplanacak. Ev sahibi grup “HasNa” toplantıyı Türk hükümetinin tuttuğu lobi firması Arnold&Porter’ın ofislerinde düzenleyecek. Katılımcılar arasında bazı Ermeniler, Türkler, ABD hükümet yetkilileri, medya çalışanları, sivil toplum kuruluşları, akademisyenler var.

‘Mücadele edemezsiniz’

Türkiye’nin girişimlerini köşe yazısında aktaran Sassunyan, Ermeni cemaatini sert bir dille eleştirdi. Sassunyan toplantılara katılan Ermenileri, “Türklerin davetlerinde yer almayı kabul eden Ermeniler para ya da şöhret peşinde olabilir, ya da iyi niyetli olabilirler fakat saflar. Katılım sebepleri ne olursa olsun, hareketlerinin yol açacağı sonuçlar konusunda düşünceli olmalılar” dedi.
Gazeteci “Türk hükümeti, bu çabaları Ermeniler ve Türkler arasında uzlaşma sürecinde olunduğuna dair yanlış izlenimler yaratmak için kullanabilirler. Sadece Ermeni yetkililer ve diplomatik yetisi olan güvenilir liderler uyanık ve yetenekli Türk diplomatlar ile müzakere etmeliler. Yoksa, Türk yetkililer daha az isteyen ve daha uyumlularla akıllıca bir uzlaşma sağlayabilirler” dedi. 

SABAH

Kurmaylar ve 28 Şubat medyası tedirgin Sabah gazetesi yazarı ve 28 Şubat darbe girişimi sürecini en iyi bilen isimlerden Mahmut Övür anlattı. Sırada Karadayı ve Kuvvet komutanları var

Sabah gazetesi yazarı ve 28 Şubat darbe girişimi sürecini en iyi bilen isimlerden Mahmut Övür, AHaber'e konuştu. Çevik Bir sonrası sırada kim alınır şeklindeki soruyu şöyle cevapladı:

"Çevik Bir, 28 Şubat'ta hiyerarşik olarak ikinci isimdi. GenelKurmay Başkanı Karadayı ve kuvvet komutanları var. Bunların hepsi ifade verecektir. Darbe yapanların darbeler yanına kâr kalmayacak diye düşünüyorum. 28 Şubat'ın da 27 Mayıs'a da sıra geleceğini, faili meçhullere de sıra geleceğini biliyorum, düşünüyorum. Albay ve askerleri öldürüp, siyasileri, gazetecileri öldürüp hesap vermeyacaksiniz. Mümkün değil.

Türkiye kendi darbeleriyle ilk defa yüzleşiyor. Ama Türkiye'deki darbelerin çok kendine özgü halleri var. Emir komuta zinciri içinde olsa da sivil toplum örgütlerinden, askerinden, medyasına kadar çok sayıda insan katılmıştır.

Benim gördüğüm, Türkiye'de 35'inci maddenin ele alınmasına giden bir süreç görüyorum."

SABAH

Obama'nın Rakibi Belli oldu

ABD'de başkanlık seçimlerinin güçlü adaylarından Rick Santorum, adaylıktan çekildi. Cumhuriyetçi Parti, seçimlerde Obama'nın karşısına Mitt Romney'i çıkaracak.
Romney, ABD Başkanı Obama'ya karşı yaptığı sert eleştirilerle tanınıyor. Başkanlık seçimlerine doğru giden ABD'de önemli bir gelişme yaşandı. 

Güçlü adaylardan eski Pennsylvania Senatörü Rick Santorum, Cumhuriyetçi Parti'nin başkan adaylığı yarışından çekildiğini açıkladı. 

Bu sayede Santorum'un rakibi eski Massachusetts Valisi Mitt Romney'in Cumhuriyetçi partinin tek başkan adayı olarak önü açılmış oldu. 

Santorum, söz konusu açıklamayı memleketi Pennsylvania'dan yaptı. ''Başkan adaylığı yarışı benim için sona ermiştir'' diyen Santorum, bu kararı hafta sonu eşi ve çocuklarıyla konuşarak aldığını söyledi. 

Santorum, her ne kadar Beyaz Saray yolundaki mücadelesi sona erse de savunduğu değerlere ve Amerikan halkına dair mücadelesinin süreceğini kaydetti. 

Santorum'un bu kararı, memleketi Pennsylvania'da yapılacak ön seçimlerden iki hafta önce geldi. 

Bu kararın, Santorum'un kendi eyaletinde bile Romney'e karşı zorlu mücadele vermesi sonucu ortaya çıktığı yorumları geliyor. Çünkü, eğer Santorum kendi eyaletini kaybetseydi, bu politik kariyeri için ''yıkım'' olacaktı.

Ancak şimdi Santorum, yakaladığı ivmeyle, yarıştan çekilse de partisi ve muhafazakar hareket içindeki yerini koruyarak, stratejik bir karar almış oldu. Ayrıca Santorum'un kararında hasta kızı Bella da etkili oldu.

STAR

Büyük '28 Şubat' Operasyonu,

28 Şubat soruşturması kapsamında 5 ilde 31 adreste arama yapılıyor. Dönemin orgenerallerinden Çevik Bir hakkında gözaltı kararı çıkarıldı. Operasyonun Batı Çalışma Grubuna yönelik olduğu belirtiliyor. Gerekçe Refah-Yol hükümetine yönelik darbe girişimi iddiası..
28 Şubat soruşturmasında önemli bir gelişme yaşandı.
Soruşturma kapsamında Ankara , İstanbul, Niğde, Eskişehir ve Çanakkale'de sabahın erken saatlerinden itibaren 31 ayrı adreste arama yapılıyor.
Dönemin orgenerallerinden 'Batı Çalışma Grubu'nun başında olduğu ifade edilen Çevik Bir'in İstanbul ve Ankara'daki evleri aranıyor. Çevik Bir hakkında gözaltı kararı çıkarıldı.

O dönem komuta kademesi içinde yer alan emekli tuğgeneraller Erol Özkasnak, Abdullah Kılıçarslan ve İdris Koralp'in evinde de arama yapılıyor.
Arama yapılan tüm evler asker kökenli isimlere ait.
Soruşturma 28 Şubat döneminin generallerini kapsıyor. Özel Yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekilliği. mağdur olanların '28 Şubat'la ilgili yaptığı suç duyuruları üzerine soruşturma başlatmıştı.

FENERBAHÇE ORDUEVİ ÖNÜNDE HAREKETLİLİK,

Ankara merkezli yürütülen 28 Şubat sürecine ilişkin soruşturma kapsamında İstanbul'da aramalar sürüyor. Bu kapsamda Fenerbahçe Orduevi'nde de arama yapıldığı iddia edildi. Orduevindeki hareketlilik ve önünde bekletilen ambulans dikkat çekti.

YENİ   ŞAFAK

Skandalı Kabul etti,

CHP Tunceli Milletvekili Kamer Genç, annesinin cenaze törenine katılması için iki gün izin verilen CHP'nin tutuklu millletvekili Haberal'a, Meclis'e gelip yemin etmesi için öneride bulunduğunu söyledi. Haberal'a, 'İzinlisiniz, bu arada Meclis'e gelip yemininizi de yapabilirsiniz' dediğini belirten Genç, ancak Haberal'ın, annesini kaybettiği için üzüntülü olduğunu ve 'Buraya kadar izin aldım' dediğini söyledi. 
Haberal'dan mezar ziyareti İkinci 'Ergenekon' davası kapsamında tutuklu yargılanan CHP Zonguldak Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Haberal, anne ve babasının mezarını ziyaret etti. 

YENİ   ŞAFAK

Hakan Fidan sır küpüm, devletin sır küpü'
Çin gezisinin son gününde MİT- yargı kriziyle ilgili konuşan Başbakan Erdoğan, MİT Müsteşarı'na bir kez daha sahip çıktı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Çin gezisinin son gününde iç politikaya döndü. Erdoğan, MİT Müsteşarı Hakan Fidan için, “Sır küpüm, devletin sır küpü” ifadesini kullandı.

Erdoğan, 2014’te kendisi dahil AK Partili bakan ve vekillerin yeniden adaylığını engelleyen düzenleme için, “Koltuğa oturanlar, kalkmak bilmiyor. Türkiye fanilerle değil, ilkelerle yürümeyi öğrenmeli. Tayyip Erdoğan fanidir, öldü ne olacak? Öldüğü zaman ne yapılacaksa vatandaşım onu yapsın” dedi. 

Başbakan Erdoğan, Hürriyet gazetesi yazarı Enis Berberoğlu'nun sorularını yanıtladı 
- AK Parti’de 3 Dönemden sonra yeniden seçilememe düzenlemesinin istikrarı bozacağı endişesi var.

Değerlendirmeniz ne? 

Değerli basın mensubu arkadaşlarımız yıllar yılı şunu yazdılar. Bu koltuğa oturan bir daha kalkmayı bilmez. Biz partiyi kurarken bunu enine boyuna konuştuk. Eskisi gibi mi olacağız. Partide hücre yenilemesi yapacak mıyız? Kaldı ki bırakıp gitmiyoruz. Bir dönem dinleniyorsunuz. Formumuzu muhafaza ediyoruz. Partimizde de hücre değişimini yapmak için bu dönemde 160 arkadaşımızı aday yapmadık. Bize kan kaybettirmedi. Gücümüzü çok daha artırarak devam ettik.

Artık Türkiye fanilerle yürümeyi değil, ilkelerle yürümeyi bilmeli. Tayyip Erdoğan fani, öldü, ne olacak, öldüyse vatandaşım ne yapacaksa şimdi onu yapsın. Olayı faniler üzerine bina etmeye çalışırsak hareket hiçbir zaman beklediğimiz gücü kazanamaz. Süremiz dolduğunda partimiz bize hangi misyonu biçtiyse öyle çalışacağız. Anadolu’yu gezer hallaç pamuğu gibi atarız. Konferanslara, seminerlere katılırız. Ak Parti en ideal kurumsallaşmasını yapan partidir. Kadın kolları, gençlik kolları... Her ay 2-3 araştırma yapan bir parti var mı? Nerede eksik, aksaklık var diye bakıyoruz. Gidermeye çalışıyoruz. 

'Kürt seçmenin oylarını alıyoruz'

- BDP’nin son söylemlerini nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Bütün etnik yapıları kuşatan bir partiyiz. 60 civarında Kürt kökenli milletvekili arkadaş var. Kabinemde 5 bakan arkadaşım Kürt. Süs eşyası diye taşımıyorum. Bekir Bey (Bekir Bozdağ) Kürt’tür. Binali Bey (Binali Yıldırım) bile bilmiyor. Böyle bir derdim yok. Derdimiz olmadığı için rahatız. Birbirimize karşı olan sevgimiz aynı. Onların yaklaşımı, BDP için, Kürt partisi yönünde. Biz onların o söyleminin yanlış olduğunu söylüyoruz. Oylarını almak için yapıyorlar. Halbuki biz birinci derecede Kürt seçmenin oylarını alıyoruz. Türkiye’nin partisiyiz. Ben Rizeliyim, bana Laz diyorlar. Halbuki alakam yok. Nusret Bey (Bayraktar) Laz, ama kimse onun öyle olduğunu bilmez. Kucaklayan parti olmamız ve bu yönde çalışma yapmamız bizi yüzde 50’ye taşıdı. Yeni anayasada da biz gelin bunu bir yere yerleştirelim, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı herkesi kucaklasın. Burada rahatsız edici bir şey yok, öbürü rahatsız edici. Burada ezber bozan bir mantık var, artık çözelim istiyoruz. 'Bütün planlarımız yetişecek şekilde'

- Cumhurbaşkanlığı eğitim yasasını onayladı. 17 milyon öğrencinin ailesi uygulamanın önümüzdeki döneme yetişip yetişmediğini merak ediyor. Yetişir mi? 

Hiç endişeniz olmasın bütün planlarımız yetişecek şekilde yapılıyor. Hiçbir sıkıntıya mahal bırakmadan ufak tefek bazı hususlar dışında tereyağından kıl çeker gibi yoluna girecek. 

- Anayasa Mahkemesi cumhurbaşkanlığı konusunda 7 yıllık görev süresini iptal ederse ne olur? 
Yorumu Anayasa Mahkemesi kendi içinde yapacaktır. Yorum yapmadan bizim konuşmamız doğru olmaz. 
- Çin’le ekonomik ilişkilerde bir ilerleme var mı? 
Ekonomik ilişkilerin geliştirilmesinden yanalar. Boğaz köprüsü, demiryolu ağı, nükleer enerji alanlarında işbirliğine girmek istediklerini ifade ettiler. Temenni ederiz ki Çin sermayesinin Türkiye’ye gelmesini sağlamış oluruz. 
- MİT Müsteşarı Hakan Fidan’la ilgili ifade kararı için soruşturma yaptırdığınız doğru mu? 
MİT olayındaki gelişmelerde sessiz kalmak mümkün değil. Niye. Benim malum nekahat dönemime rastlayan süreçti. Benim sır küpüm. Türkiye Cumhuriyeti devletinin sır küpü. Türkiye’nin geleceğinin sır küpü. Uluslararası alanda bu görevi yapanlar ajan olarak nitelendirilir. Operasyon yapacakları zaman görevlendirmeyle devlet adına giderler. ABD, Rusya, Çin, Batı ülkelerinin hepsinde var. İmralı’ya da gönderen benim, Oslo’ya da gönderen benim. Niye, ortada bir problem var. 
Terör mücadelesinde başarılı olmamız lazım. Bunun için bazı bilgi alışverişlerine sahip olmamız lazım. Gazetelerde çıkanın hiçbirisi Müsteşarım tarafından verilmiş söz değil, hepsi yalandır. Yazılı değildir. Konuşmalar görüşmeler olmuştur, asla verilmiş sözler değildir. Bunu söyleyenler siyasi menfaat elde eder miyiz, acaba ne devşirebiliriz gayreti içine girmişlerdir. Gayretlerinden çok çok memnunum. Gerek öncesi, gerek sonrasında ve şimdi, ülkeme çok şeyler kazandırdı. Müsteşar yardımcılığı ve TİKA’nın başında olduğu zaman da iyiydi. İyi yetişmiş bir bürokrattır. İnsan kıyma makinesi değiliz. Bu insan takdir edilmesi gerekirken, bunu yemeye çalışan bazı mahfiller olmuştur. 

Ana muhalefet partisi başta olmak üzere. Yargı, görevi olmayan bir alana girdi. Bu konuda hakkı olmayan konumda kendini hissedince kusura bakmasın bizi karşısında görür. Yargı, kendini yasamanın üzerinde göremez. 250 meselesinden Müsteşar’ı yargılama süreci içine sokmaya çalıştı. Bu konuda ilk kez konuşuyorum.  'Sınır ihlalinde gereken yapılır'

- BM Güvenlik Konseyi’nin son kararı size ulaştı mı? 

Artık Beşar’ın verdiği sözü yerine getirmediğini, muhalif kanadın Kofi Annan’a verdikleri sözleri devam ettirdiklerini görüyoruz. BM’nin konuya eğilmesi istikametinde bir karar çıkıyor. Biz bunu daha sıkı bir şekilde takip etmek suretiyle çalışmalarımızı yürüteceğiz. Tarafımıza gelen yaralılardan ölenlerin sayısı 4’e çıktı. Suriye tarafındaki ölü rakamı 10 bine yaklaştı. Durumlar içler acısı. Kentlerin harap edilmesi, insanların acımasızca öldürülmesi, annelerin gözlerinin önünde... Bunları anlattım Çin tarafına. Durumu tasvip etmediklerini söylediler. Kendilerinin BM’de 8 veto kararı olduğunu, 2 tanesinin Suriye ile ilgili olduğunu hatırlattım. Bundan sonra da böyle bir yaklaşımın kolay kolay olmayacağını söyledim, ‘Hayır’ demediler. Döner dönmez Rusya ile münasebetleri daha da sıklaştıracağız. Perşembe akşamı Suudi Arabistan’a günübirlik bir seyahat yapacağız. Ondan sonra nasip olursa kampları ziyaret edeceğim. Kampları yerinde görmeyi arzuluyorum. Yerinde görmek istiyorum. 

'Zulme Rıza Zulümdür'

- Suriye konusunda Türkiye’nin yaklaşımı ve pozisyonu, BM’ye bir karar aldırmak mı? 

Bu başından beri kovaladığımız bir konu. Bu daha acil bir hale geldi. Şimdiye kadar gelen sığınmacı sayısı 2’ye katlandı. Adeta patlama noktasına geldi. Görüntüler var. Bu insanlar kaçarken vuruluyor. Öleni var yaralananı var. Annelerin feryatları var. Evleri nasıl tarumar ettiklerini, evlatlarının nasıl boğazlarının kesilerek öldürüldüğünü anlattılar Kofi Annan’a. Birleşmiş Milletler bunu takip etmeyecek de neyi takip edecek. Biz takip edeceğiz. Türkiye’nin hassasiyeti bellidir. En üst seviyede ortaya koymamız ve BM nezdinde takip etmemiz gerekir. Zulme rıza zulümdür, buna evet diyemezsiniz. Halkını terörist olarak görüyorlar. Bu yaklaşımları Beşar’ın yaklaşımıyla, ağzıyla konuştuklarını söyledim. Lütfen onların ağzıyla konuşmayın. Ufacık bir çocuk, bebe, terörist olur mu? Bu sizin dini değerlerinizle çatışır. 
Bizim değerlerimizde savunmasız bir insana saldıramazsınız, vuramazsınız. Buna nasıl terörist dersiniz. Bunlar halk. Halkın olduğu sokakta tankın ne işi var. Türkiye’nin Batı’nın uşağı olduğu yönündeki gibi çok çirkin bir şey olmuştu. Esad, olayı çok farklı bir zemine kaydırmak istiyor. Bunu (İranlı) dini lidere de söyledim. ‘Bu savaş Arap milliyetçileriyle İslamcılar arasındaki savaştır.’ Bakın Beşar böyle diyor. Bu tabloya bir değerlendirme yapmadılar. Esad olayı farklı bir yere çekerek güya Arap ligini dağıtmaya çalışacak. 
'5'inci madde görevi'
- 1998’de Kara Kuvvetleri Komutanı Suriye’yi uyardı. Siz de aynı şekilde bir çıkış mı yaptınız? 

Bu 98 olayından çok farklı, o zaman böyle bir şey olmamıştı. Olmadan Atilla Paşa’nın öyle bir çıkışı olmuştu. Şimdi sınır ihlali olmuştur. Dün de sınırımızı aşan silahlı saldırılar oldu. Uluslararası hukuk açısından adeta işaret fişeğidir bu. Yapanın yanında kâr kalamaz. Herhangi bir ülkenin şöyle böyle yaklaşımı bizi enterese etmez. Türkiye Cumhuriyeti’nin kendine has bir tavrı vardır. Tarihte bu vardır. Türkiye en az benzerlerinde ne yapıldıysa onu yapmak durumundadır. Suriye’den gelen kardeşlerimize kapıyı asla kapatmayacağız. Suriye vurmaya devam ederse neticelerine katlanmak durumundadır. BM toplanıp kararını almalı. İstanbul’da bir araya gelen kurum ve kuruluşlar baskı yapıp kararı aldırmak zorundadır. 

- En kötüsü ‘haklısınız’ deyip bir şey yapmamaları. İş bu noktaya geldiğinde Türkiye’nin opsiyonları nelerdir? 
Opsiyonlar çok. Sınır ihlallerine karşı uluslararası hukuktan doğan hakları olan bir ülke var. Sınırın ihlali sebebiyle alacağı tavır karşısında yapacakları şey ortadadır. Bunların hepsi tartışılacak meseleler. BM bunu da açıkladı. Sınır ihlali var dedi. Bunların hepsi masaya yatırılacak konular. Bunların hepsi son görüşmelerimizi yapıp adım atılacak konulardır. Ayrıca NATO’nun Türkiye’nin sınırlarıyla ilgili görevleri var. 5’inci maddeye göre. 

YENİ AKİT

Yabancılara mülk satışı tasarısı komisyondan geçti TBMM TBMM Adalet Komisyonu, yabancılara mülk satışına ilişkin tasarıyı kabul etti. 
AK Parti Ankara Milletvekili Ahmet İyimaya başkanlığında toplanan komisyon, tasarıyı, alt komisyon raporu üzerinden görüştü. Tasarı, müzakerelerin ardından yapılan bazı değişikliklerle kabul edildi. Tasarıya göre, ülke menfaatlerinin gerektirdiği hallerde, yabancı kişiler Türkiye'de taşınmaz edinebilecek. Bu taşınmazların toplamı, ilçe yüzölçümünün yüzde 10'unu, ülke genelinde ise kişi başına 30 hektarı geçemeyecek. Bakanlar Kurulu, 30 hektarı iki katına çıkarabilecek... Yabancı şirketlerin, askeri yasak ve güvenlik bölgelerinde taşınmaz almaları Genelkurmay Başkanlığı'nın. özel güvenlik bölgelerinde taşınmaz almaları ise valiliğin iznine tabi olacak. Bakanlar Kurulu, yabancıların mülk edinmesini kısmen veya tamamen durdurabilecek. sınırlandırabilecek ve yasaklayabilecek.

ZAMAN

 Yazıcıoğlu Ölümüyle ilgili Flaş Gelişme,

Muhsin Yazıcıoğlu'nun hayatını kaybettiği helikopter kazasıyla ilgili önemli bir gelişme yaşandı.
Düşmesinden önce helikoptere 7 km uzaklıkta bir savaş uçağı olduğu belirlendi. Uçağın tam olarak saat kaçta bölgede olduğu araştırılıyor. Genelkurmay'ın savcılığa gönderdiği radar kayıtlarında kaza bölgesine en yakını savaş uçağının 28,5 km mesafede olduğu gözüküyordu.

Eski BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu ve beraberindeki 5 kişinin yaşamını yitirdiği helikopter kazasına ilişkin yürütülen soruşturmada her geçen gün yeni bilgiler ortaya çıkıyor. Düşmeden önce helikoptere 7 km uzaklıkta bir savaş uçağı olduğu tespit edildi. Askerî radarlar kazanın olduğu 15.03 sularında 4 dakika arızalanmış, bölgedeki bütün radarlar kısa süreli karardığı için 15.03.02 ile 15.07.40 arasında görüntü alamamıştı. Genelkurmay'ın verdiği bilgilere göre, helikopterin düşmesinden yaklaşık 5 dakika önce olay mahallinde 28,5 km uzaklıkta iki F-16 ve bir F-4 olmak üzere üç adet uçak vardı. Savcılığa ulaşan yeni kayıtlarda ise helikopter düşmeden önce bölgeyi gösteren yeni görüntüler yer alıyor. Yazıcıoğlu ve beraberindekileri taşıyan helikoptere 7 km yaklaşan savaş uçağına, bu görüntülerden ulaşıldı. Uçağın tam olarak saat kaçta bölgede olduğu araştırılıyor.

Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu'nun kazayla ilgili hazırladığı raporda, savaş uçaklarının helikopterler için tehlike arz ettiği ve yakınından geçtiği bir helikopteri savurabileceği vurgulanmıştı. THY Uçuş Eğitim Akademisi'nde uçuş öğretmeni olarak çalışan emekli asker Mustafa Koç'un Eskişehir 1. Hava Jet Üssü'nde çalışırken benzer bir kaza yaşadığı rapora yansımıştı. Mustafa Koç'un, olayı "UH-1 H tipi bir helikopterde 2 pilot ve 1 teknisyen ile yaz aylarında 500 feet irtifada (yaklaşık 150 metre) 80 nutt hızla tören geçişi yaparken, arkadan gelen bir F4 uçağının helikopteri son anda gördüğü ve helikopterin üzerinden tırmanışa geçtiği, helikopterin uçağın rüzgârıyla tutunamadığı, aşağı itildiği ve savrulduğu ve hızla gölete düştüğü, pilotun belinin kırıldığı, olayın aniden olduğu, egzoz kokusunu hatırlamadığı, olayın 1994 öncesinde gerçekleştiği." şeklinde anlattığı kayıtlara geçmişti.

Öte yandan Zaman'ın incelediği ve Amerika Federal Havacılık Dairesi tarafından hazırlanan Temel Uçuş Bilgileri kitapçığında, bir uçak tarafından oluşturulan hava girdaplarının diğer hava taşıtlarını nasıl etkileyebileceğine dair ilginç bilgiler yer alıyor. Pilotların el kitabı olarak bilinen çalışmaya göre, uçakların kanatlarının altından geçen hava akımı, vorteksi, yani hava girdaplarını meydana getiriyor. Eğer uçaklar arasında yeteri kadar mesafe yoksa bu girdaplar arkadan gelen uçağı düşme noktasına kadar getirebiliyor. Öndeki uçağın yaptığı vorteksin etkisine giren uçakta 'wake türbülans' görülüyor. Uçak, kontrolden çıkıyor.

Kitapçıkta konuya ilişkin ABD'de yaşanan bir olay örnek olarak gösteriliyor. 1972'de DC-10 tipi bir uçağa yaklaşık 3 km yaklaşan DC-9 tipi bir başka uçak kontrolden çıkıyor. 10 bin metreden aşağı düşen uçakta tüm mürettebat hayatını kaybediyor. Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan pilot Volkan Sürmeli, "Hava girdabını meydana getiren hava aracının arkasından gelen uçak ya da helikopter daha küçükse, bundan çok daha fazla etkilenir." ifadelerini kullanıyor. Özellikle uçakların iniş ve kalkışlarından meydana gelen hava girdapları, 3-4 km mesafedeki bir diğer hava aracını etkisi altına alabiliyor. Fakat normal uçuş sırasında bu etki alanının azaldığı belirtiliyor. Zaman'a konuşan TSK'dan emekli bir pilot, "Yazıcıoğlu helikopterinin bir savaş uçağının etkisiyle düşmüş olma ihtimali var. Fakat uçağın helikoptere çok yakın geçmesi gerekir. Eğer savaş uçağı ses hızını aştıysa, o zaman çok daha uzaktan da helikopteri savurup kontrol dışına çıkarabilir." diyor. DDK raporunda yer alan ve kaza günü civar köylerde gök gürültüsüne benzer patlama seslerinin duyulduğuna dair tespitler soru işaretlerini artırıyor.

ZAMAN

CHP'li Genç'ten Haberal'a şok teklif: Cezaevine dönme Meclis'e götürüp yemin ettirelim Annesinin cenaze törenine katılması için iki gün izin verilen Ergenekon davasının tutuklu sanığı CHP Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberal'a şok bir teklif geldiği ortaya çıktı. 

CHP'li Kamer Genç, Haberal'a, "Seni Ankara'ya götürüp yemin ettirelim." dedi. Haberal ise bu öneriyi reddetti. Bu ilginç diyaloğu doğrulayan Genç, Haberal'ı ikna edemediğini açıkladı. 

Hastalığı sırasında görüşemediği annesi Medine Haberal'ın cenaze töreni için mahkemeden iki gün izinle Zonguldak'a giden Haberal, defin töreninden sonra taziyeleri çalışma ofisi olarak adlandırılan Başkent Üniversitesi'nin misafirhanesinde kabul etti. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Deniz Baykal ve çok sayıda CHP milletvekili moral için Haberal'ı yalnız bırakmadı. Alınan bilgilere göre Genç, Haberal'a Meclis'e gelerek yemin etme teklifinde bulundu. Dün gazetecilerin konuya ilişkin sorularına muhatap olan Genç, Haberal'a, "Dönmeden Meclise gidelim, yemin et." şeklinde teklifte bulunduğunu ancak kendisinin teklifini kabul etmediğini kaydetti. Haberal'ın cezaevinden izinli olarak çıktığı için yemin edebileceğini savunan Genç, "Jandarma bunu engellemedi. Türkiye'de hukuk yok. Başbakan'ın dediği oluyor. Bu teklif şahsi, Kılıçdaroğlu bu konudaki düşüncemi bilmiyor." iddiasında bulundu. 

Diyaloğun şahitlerinden CHP'li Sinan Aygün ise Haberal'ın bu şekilde Meclis'e gelip yemin etmesinin yanlış olacağını ifade ederek, bunun güveni zedeleyeceğini vurguladı. Kamer Genç'le Haberal arasında yaşanan diyaloğu aktaran Aygün, şöyle konuştu: "Genç, Haberal'a Meclis'te yemin ettirmek istediğini dile getirdi. Öyle bir sessizlik oldu ki o ortamda Kemal Kılıçdaroğlu, Deniz Baykal bir şey söyleyemedi. Milletvekillerine baktım, buz gibi bir hava esti. Onlar bir şey demeyince, 'Böyle saçmalık olur mu?' dedim. Annesi için izin verildi. Bunun karşılığı bu olmaması lazım diye düşündüm." 

Bu arada Haberal, dün annesi Medine ile iki yıl önce vefat eden babası Yaşar Ali Haberal'ın mezarlarını tekrar ziyaret etti. Haberal, ziyaret sırasında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, annesinin ölümü nedeniyle kendisine taziyede bulunduklarını söyledi. 


***

9 Nisan 2016 Cumartesi

BAŞIN DÜŞERSE DARA BAŞKENTİ ARA



BAŞIN DÜŞERSE DARA BAŞKENTİ ARA




























Zonguldak’ın Tıp Fakültesi açılmadan önce tek sağlık adresi vardı. 
O da Ankara’da ki BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ HASTANESİ idi. 
Yani Zonguldak’ta her kimin başı dara düşse aranan ilk adres Haberal Ailesine ait Başkent Üniversitesi Hastanesi oldu. Hatta zamanla bu o kadar ilerledi ki; Zonguldaklıların çoğunun çocuğu özel Başkent Üniversitesinde eğitim görmeye başladı. Türkiye’de ilk organ bağış kampanyasını başlatan da Prof. Dr. Mehmet Haberal olmuştu. 1987–1988 Yılları arasında Dünya’da daha yeni yeni duyulan organ bağışı kampanyasını başlatan ve bunun önemini Türkiye’ye anlatan kişi olmuştu Mehmet Haberal. Profesörlüğüne kimsenin lafı olacağını sanmıyorum.

Olaylara bugün olarak bakınca ister istemez insan yanılgıya düşüyor. Prof. Dr. Mehmet Haberal Zonguldak’ın en eski ve en meşhur Mehmet Çelikel Lisesinden mezun. Bundan sonra Üniversite ve Dünya çapında Doktorluk unvanı. Tıp ve diğer eserleri ortada. Hastaneler, Klinikler ve Üniversite ve Fakülteler. 

Birde Vakıf v.s.
Haberal Zonguldaklımı?.

Bu soruya cevap.

Haberal’ın Babası Yaşar Ali Haberal. Bu kişi kim. 1988–1995 yılları arasında Zonguldak Ticaret ve Sanayi Odası'nın başkanı ve daha sonrasında Meclis Başkanı.
Zonguldak’ta işyerleri sahibi.

Yani Rize Pazarlılığın yanında temelde Zonguldak var.





Prof. Dr. Mehmet Haberal bir dönem Rahmetli Bülent Ecevit’in “Cumhurbaşkanı seni seçelim” talebini reddeden kişi.
Haberal ailesinin Üniversite ve Hastanelerini çıkarırsanız en büyük işleri ve yatırımları Zonguldak’ta.
İnsanlara zulmeden bir iktidar dönemi yaşanıyor. Bundan en büyük nasibini Haberal Ailesi aldı. Belki de Mehmet Haberal’ın bu güne kadar aklından dahi Milletvekilliği geçmiyordu.
Ta ki Silivri zindanlarındaki karanlık gecelere kadar. O zindanlarda bugün ortaya çıkan gerçekleri de gördüğümüzde beş yıl Allah aşkına kim kalabilirdi. Haksız yere dünya çapındaki bir hekimi devrim yapacak onların değimiyle ihtilal yapacak diye hapiste çürüttük. Sağlığını bozduk. Buda yetmedi cezaevinde iken babasını ve annesini kaybetti. Belki tıp adına bir şeyler yapabilecekti onlar için. Ama onu yapmasına izin verilmedi. Babasının cenazesini göremedi. Annesinin cenazesine ise Milletvekili seçildiği için “kerhen” izin verdiler.
Haberal Ailesi geniş bir sülale. Zonguldak merkezindekiler CHP’li. Baba Yaşar Ali Haberal gibi.
Burada şunu söylemek istiyorum. Prof. Dr. Mehmet Haberal Ailesinin geçmişte olduğu gibi bugün normal şartlar altında devam etseydi Mecliste Mehmet Haberal yerine Belki de başka ailesinden biri olurdu ama kendisi kesinlikle olmazdı. Çünkü o dünya da gelebilecek en büyük mevki ve makamlara ulaşmış bir insan.

HABERAL CHP’YE NE KATTI,

Bakın Haberal Hocanın hapiste olması CHP’nin İstanbul, Ankara ve İzmir oylarında önemli miktarda artışa neden olduğunu hepimiz bilmekteyiz.

Türkiye’nin Dünya çapındaki marka ismi.

Türkiye’ye CHP katkısını önemsizmiş gibi gösterenlerin aklına şaşarım. Hatırlarmısınız o dönemi. Her gün kendi medyası olan Bir Başbakan karşısında en çok gazetelerde haber olan kişi idi Haberal. Reklamın iyisi kötüsü olmaz. Her gün gazete sayfalarında Haberal’ın yer alması CHP adına çok önemli bir kazanım olmuştu.
Gelelim Zonguldak’a. CHP’nin tüm seçim kampanyasını Haberal Ailesi yürüttü.
Hiç kimsenin eli cebine gitmedi. Diğerlerini de yazarsak ayıp olur. Çünkü her şey Haberal Ailesinden beklendi. Parası olduğu halde aday olanlar ellerini cebine atmak yerine Haberal Ailesine başvurdu ve aldı. Profesyonelce bir seçim dönemi CHP Haberal Ailesi sayesinde yaşadı.

Zonguldak’a. Dönemim Başbakanı Haberal’lı CHP’nin oyları düşsün diye Zonguldak’la ayrı ilgilendi. Buna rağmen seçimin sonucunda CHP’nin oyları yürütülen başarı kampanya ile adeta tavan yaptı. Şimdi bunu küçümseyenler Haberal Ailesi ve Kendisi Zonguldak’tan aday olmamalı yaygarası başlatmışlar. Yok, o olmamış, yok bu olmamış. Hani dilimin ucunda. Daha kiraları veremiyordunuz? Ne diyeyim. Kimin kapısına gittiniz. Daha yazılacak çok şey var ama. Haberal Ailesi partilerinin zarar görmemesi adına bir şey diyemiyor, hatta konuşamıyor bile. CHP’nin oylarını artıran ve bu başarıda imzası olan Haberal’ı neden hazmedemiyor bazıları merak ediyoruz.
Daha dün Haberal’ı övenler kalemşorlar bugün farklı yazıyor. Ne değişti ki. Aslında değişen bir şey yok. Haberal Hoca aynı çizgisinde. Zikzak yapan sizlersiniz. Haberal Hoca Zonguldak’lı. Hangi kentten aday olursa olsun merak etmeyin Vekil seçilir. Hatta büyük şehirlerde Tren olur ardına da vagonlar takar. Böyle değeri biz yakalamışken neden küstürmeye çalışıyoruz onu anlamak mümkün değil. Bir hatırlayın. Dönemin Başbakanı Zonguldak mitinginde partinin genel başkanına değil tüm konuşmasını Haberal Hoca’ya ayırmıştı. Neden mi? İşte bu noktada durun. Ya siz birde kendinize bakın. Sizi hiç anan, hiç soran odlumu? Hayır. Çünkü sizler ne Türkiye’de nede Dünya’da bir cürümünüz yok ta ondan. Aklıselim Zonguldak halkı ve CHP’ye gönül vermiş gerçek partililer bunun bilincinde. Ama menfaat, koltuk sevdalıları aksini kalemşorlar aracılığıyla servis yapmanın derdinde. Başı derde düşen her Zonguldaklının adresi olmuştur Haberal Hoca’nın hastanesi. O yüzden o iyilikleri unutmamak gerek. Ha sizi kandıran, yalan söyleyen bir politikacı istiyorsanız işte Haberal Hoca olmaz. Ondan öyle şeyler beklemeyin. Realite ne ise onda onu bulacaksınız. Yalan mesleği gereği söyleyemez ki. Bu kadarda mı aklınız çalışmıyor benim sevgili kalemşorlarım.
Yaklaşan seçimler sebebiyle bir takım şahsiyetleri kendi menfaatleri için bu aileye ilgili çirkef söylemleri çok ayıp oluyor. Bunlar ve tetikçi kalemleri Zonguldak'ı değil kendilerini düşünüyorlar. O menfaat şebekeleri ve çeteleri Haberal burada olmasın meydan bize kalsın politikası güdüyorlar. Ancak yanıldıklarını görecekler. Hani meşhur bir atasözümüz vardır. “Aç tavuk kendini darı ambarında hissedermiş.” Bunların pozisyonu da bu.
Belki, Haberal Hoca Zonguldak’tan bu dönem Milletvekilliğine aday olmayacaktı. Şimdi ben buradan çağrı yapıyorum. Sağduyulu Zonguldaklılar adına. Hocam bizleri bırakma. Zonguldak’ın olduğu kadar Ülkemizin de sana ihtiyacı var. İnadına ya kendin gel ya da kendinden birini ver. Zonguldak'ı bırakma. Sağlıcakla Kalın.

http://www.latifaydemir.com/devam.asp?id=2574