Peşmerge Kuşatmasına Terk Etti etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Peşmerge Kuşatmasına Terk Etti etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Aralık 2017 Cumartesi

AKP Hükümeti Kerkük’ü Peşmerge Kuşatmasına Terk Etti

  AKP Hükümeti Kerkük’ü Peşmerge Kuşatmasına Terk Etti 


Prof. Dr. Ümit Özdağ
21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü                         
Anayasal Düzen-Hukuk-Adalet Araştırmaları Merkezi
21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü                            
Orta Doğu ve Afrika Araştırmaları Merkezi


13 Mart 2011 Pazar

AKP Hükümeti Kerkük’ü Peşmerge Kuşatmasına Terk Etti


Sayın DAVUTOĞLU, tarih herkesi bir şekilde hatırlar. Tarihin sizi Kerkük’ü Barzani’ye veren ve Türkmenlere terk eden 
Türk Dış İşleri Bakanı olarak hatırlamasına izin vermeyin.


Ortadoğu'daki gelişmeler, Irak'ta yaşananların çoğu kez ön plana çıkmasını engelliyor. Özellikle son 1 aydır, Ortadoğu denilince Türkiye'nin gündemine 
Tunus, Mısır ve Libya gibi ülkelerde yaşanan ayaklanmalar geliyor. Buna paralel olarak Türkiye için en önemli stratejik direnç noktalarından birisi olan 
Kerkük'te yaşanan gelişmeler görmezden geliniyor. Son bir aydır gerginliğin tırmandığı Kerkük'te Irak'ın işgali sırasında yaşanan peşmerge istilasından beri 
en büyük ikinci peşmerge işgali yaşanmaktadır. Fakat, nedense Türkiye'de olup bitenler konusunda tek bir satır yazılmıyor. Bu nedenle, Kerkük'teki olayların 
aydınlatılması her zamankinden fazla önem taşıyor.

Kerkük'te son dönemdeki gelişmeler, Kerkük'ün statüsünün uzun zamandan beri çözümsüzlüğe sürüklenmesi ve kentin Kürtler tarafından yönetilmesinin 
sürdürülmesi ile yakından ilişkilidir. Son 7 yılda şehirde dağıtılan gıda karnelerine göre nüfus 840.707'den 1.276.409'a çıktı. Şehrin gerçek nüfusu ise 
1.6 milyonun üzerindedir. Yani, Kerkük'ün nüfusu 7 yılda resmi olarak %50, gerçekte ise %100 artmıştır. 

Bu nüfus artışının başka şehirlerden, hatta ülkelerden getirilen Kürtlerden kaynaklandığını sadece Iraklılar değil, bütün dünya biliyor.. Ancak, Saddam 
tarafından yapılan ve tüm Iraklılara zarar veren Araplaştırma politikasının sanki tek mağduru Kürtlermiş gibi konu uluslararası platformlarda tarihi bir 
hakkın geri alınması gibi resmediliyor. 

Oysa, Saddam tarafından şehirden zorla gönderilen Kürtler ile 2003'ten sonra şehre yerleşenler arasında onlarca kat fark var. Dahası, aynı dönemde evlerini 
ve topraklarını kaybeden, devletin zorla kamulaştırmasına maruz kalan ve hatta kamulaştırılan toprakları Saddam tarafından Araplara verildiği için geri alma 
umudu bile kalmayan Türkmenleri kimsenin dikkate aldığı bile yok. Kerkük'te 2003'ten beri değişen sadece nüfusu dağılımı olmadı. Aynı zamanda kentin 
yönetimi de siyasi olarak da büyük ölçüde Kürtlerin kontrolüne geçti. 2005'te yapılan Vilayet Meclisi seçiminden beri şehrin yönetimi haksız bir biçimde büyük 
ölçüde Kürtlerin kontrolündedir. 

Demografik değişikliğin meşrulaştırılmaması için gösterilen direnç nedeniyle ülkenin kuzeyi hariç tüm Irak'ta 2009'da vilayet meclisi seçimi yapılırken 
Kerkük bunun dışında kaldı. Geçen yıl yapılan genel seçimde ise Türkmenler ve Arapların yarattığı güç dengesinin Kürtlere denk olduğu ortaya çıktı. Gerek 
milletvekili sayısı gerekse oyların dağılımı Kürtlerin tüm yaptıklarına rağmen şehirdeki diğer milletleri silemediğini gösterdi. Bu durum, Kerkük'te yeni bir 
güç mücadelesini başlattı. KDP ve KYB yeni Maliki hükümetinin kurulmasıyla birlikte Kerkük konusundaki taleplerini harekete geçirmeye başladı. İşte, bugün 
Kerkük'te yaşanan gelişmeler temelde bu gelişmelere dayanmakta.

Ancak, son 3 aydır Kerkük'te gerginliğin artmasının bazı özgün ve yeni dinamikleri olduğu da gözden kaçırılmamalıdır. Bunların başında Irak hükümeti 
tarafından çıkarılan bir kanunla devlet tarafından taşınmazları ellerinden alınan kişilere bu taşınmazların geri dönüşünü nerdeyse olanaksız hale getiren 
yasa gelmektedir. Son 35 yıldır Kerkük'teki Türkmen kimliğinin silinmesinin en önemli yolu, Türkmenlerin mallarının ellerinden alınması oldu. Böylece ekonomik kaynaklardan yoksuz bırakılan Türkmenler göç etmek zorunda bıraktırıldılar. 

Birçok Türkmen ise şehrin en değerli yerlerinde arazilere sahip olmasına rağmen mallarının siyasi gücü elinde tutanların eline geçişine karşı koyamadı. Amerikan 
işgaline kadar, Arap ırkçısı politikaların kurbanı olan Türkmenler binlerce dönüm topraklarını kaybettiler. Bu topraklar ülkenin başka kesimlerinden gelen 
Araplara dağıtıldı. 

Amerikan işgalinden sonra, ise Kerkük'ün göbeğinde ya da kenar mahallerinde binlerce Kürt hiçbir hakkı olmadığı halde çoğu Türkmenlerin olmak üzere planlı 
bir şekilde Kerkük'te yeni yerleşimler yarattı. Bu ikinci dalgada Türkmenleri daha büyük bir sıkıntıya soktu. Üstelik, kendisine eski rejim tarafından toprak 
dağıtılan Arapların bir kısmı, kendilerinin olmayan bu toprakları işgalden hemen sonra Kürtlere satarak şehri terk etti. Bir kısmı ise hala üzerinde oturmaya, 
bina yapmaya ve ekip biçmeye devam etmektedir. Çıkarılan yasa ise devlet kamulaştırılan bu taşınmaları kendi kontrolüne almaktadır. Bu durum Türkmenlerde mallarının geri dönmesinin güçleştiği düşüncesini yaratırken, Araplar'da merkezi hükümetteki Şiilere duyulan güvensizlik nedeniyle tedirginlik yarattı. 

Kerkük'te ekonomik, siyasi, sosyal ve stratejik boyutları olan "arazi" meselesi, yeni dönemdeki gelişmelerin en kritik dönüm noktalarından birisidir. Fakat, 
Kerkük'ün peşmergeler tarafından işgalinin perde arkasında bir faktör daha var. 3 hafta kadar önce Kerkük'te KDP binası ve Kürt silahlı güçlerini hedef alan 
saldırılardan sonra şehirde güç gösterisi yapmak için fırsat arayan Kürtler bu fırsatı Havice'deki olaylarla buldular. Ortadoğu'daki ayaklanmalardan 
etkilenerek Havice'de yönetimi protesto gösterisiyle başlayan olaylar ABD tarafından kurulan silahlı milisler olan Sahva'daki adamlarıyla bazı Arap 
aşiretlerinin Kerkük merkezine doğru yola çıkmasıyla tırmandı. Bunun üzerine Kerkük'e 5000 civarında peşmerge gücü konuşlandırıldı. Bu güçler peşmerge 
birlikleri değil, Zerevani denilen KDP'ye bağlı özel silahlı birliklerdir. Kerkük, kuzeydeki yerel yönetimin yetki sınırlarının dışında kalmasına rağmen bu 
birlikler Kerkük'ü kuşatma altına alarak adeta güç gösterisi yaptı. Kerkük'teki Kürtleri korumak için şehre geldiklerini ve Kürtlerin güvenliğini sağlamadan 
çıkmayacaklarını söyleyen bu güçleri ne ABD, ne Irak hükümeti ne de Türkiye engellemedi. ABD ve Irak hükümetinin bu silahlı grupları şehri terk etmeye "ikna çabası" ise henüz sonuç üretmedi. Asıl sorun ise Kerkük'ün kuzeye bağlanmasını ve Türkmenlere zarar gelmesini bir dönem kendisi için kırmızı çizgi ilan eden Türkiye'nin Kerkük abluka altına alınmışken bu kadar sessiz kalması. Türkiye'nin Irak politikasının bir süredir, ekseninin kaydığı zaten Irak'ın kuzeyinde olup bitenlere Türkiye'nin yaklaşımından bellidir. 

Kerkük'ün bu kadar göz ardı ediliyor olması, hiçbir yönden açıklanabilecek bir durum değildir. Galiba, Türkiye'nin Kerkük'ü tekrar hatırlaması için şehrin 
tamamen işgal edilmesi veya Türkmenleri hedef alan büyük bir şiddet dalgasının başlaması gerekmekte. Son yıllarda Türkmenleri sinsice vuran şiddet görmezden geliniyor. Gelişmelerin böyle devam etmesi Kerkük'ü ve Türkmenleri her geçen gün daha fazla tehlike altına atmaktadır. Ve meselenin en önemli boyutu kendisinin de bir Türkmen olduğunu unutan Ahmet Davutoğlu'nun her yerde "uzlaştırıcı" rolü oynarken Kerkük'te soydaşlarını peşmerge zulmüne terk etmesi, Telaferlilere de kulağa hoş gelen fakat sonuç doğurmayacak konuşmalar yapmasıdır. 


Prof. Dr. Ümit Özdağ
21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü                         
Anayasal Düzen-Hukuk-Adalet Araştırmaları Merkezi
Uzmanın Diğer Yazıları

  Ordu Astsubayların Omuzlarında Yürür 
  AKP’nin Kürt Açılımı Politikası Milletten Gizlenerek Devam Etmektedir 
  AKP Hükümeti Kerkük’ü Peşmerge Kuşatmasına Terk Etti 
  Öcalan İle Gerçekten Bir Protokol İmzalandı Mı? 
  PKK'nın Girişim Üstünlüğü ve AKP Hükümeti 
  2011 Başında PKK Terörü Nereye Gitmeye Hazırlanıyor? 
  Amerikancı "Başarılı" Dış Politika ve Ermenistan 
  İsrail AKP Hükümetine Tazminat Ödeyecek 
  Neden Üniter-Milli Devlet Modeli Üstündür? 
  Yunan İşbirlikçi Abdullah Öcalan 
  Ateşkes Ya Da Öcalan İle Müzakere Sürecinin Başlaması 
  İnegöl ve Dörtyol Olayları Nasıl Tahlil Edilmeli? 
  İskenderun’da Deniz Kuvvetlerine Yapılan PKK Terör Eylemi Beklenmeyen Bir 
  Baskın Mıydı? 
  Şok Teröre Karşı Alınması Gereken Şok Önlemler 
  Terörle Mücadelenin Ekonomik Maliyeti veya 300 milyar Dolar Safsatası 
  Bir PKK Propagandası: 17 Bin Faili Meçhul Yalanı 
  Demek ki Halk Kürt Açılımının Muhatabı Değilmiş 
  KAMU DİPLOMASİSİ KOORDİNATÖRLÜĞÜ VEYA PROPAGANDA BAKANLIĞI MI? 
  AMERİKAN ORDUSU KUZEY IRAK'A YERLEŞİYOR MU? 
  DTP ANAYASA MAHKEMESİ TARAFINDAN KAPATILMAMALIDIR 
  10 VE 13 KASIM SONRASINDA KÜRT AÇILIMI 
  10 KASIM'DA KÜRT AÇILIMINI TARTIŞMAK 
  Prof. Dr. Ümit Özdağ-Kürt Açılımı Hangi Şartlar Oluşur İse Başarılı Olur? 
  AKP, Irak Türkmen Cephesi’ne Ne Yapıyor? (2) 
  AKP, Irak Türkmen Cephesi’ne Ne Yapıyor? (1) 
  AKP, 1000 Yıllık Telafer'i Barzani'ye Teslim Ediyor 
  3 Mayıs Türkçüler Bayramı 
  Yeni Bir “Süleymaniye” Girişimi 
  Prof. Özdağ'ın Güler Kömürcü'ye Yazdığı Mektubun Tam Metni 
  Türk-Amerikan İlişkilerinde Girilmesi Zorunlu Aşama: Kontrollü Kriz 
  22 Temmuz 2007 Seçimleri ve MHP 
  PKK Liderlerini Öldürmek 
  Terör Zirvesi Sonrasında Terör Değerlendirmesi 
  Türkiye-İran İlişkilerinde Son Durum 
  Edip Başer Paşa'nın Görevden Alınması 
  Mitingler; Protestolar, Duruşlar 
  Mitingler; Protestolar, Duruşlar 
  Partiler Seçime Hazır Mı? 
  İran Bir Örnek Olabilir mi? 
  Partiler Seçime Hazır mı? 

***