PROF.DR.İDRİS BAL etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
PROF.DR.İDRİS BAL etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Aralık 2020 Pazar

Sovyetler Birliği -Türkiye İlişkileri.,

Sovyetler Birliği -Türkiye İlişkileri.,





Türkiye- Sovyetler Birliği İlişkileri

Demirel dış politikada ABD’den alamadığı desteği SSCB’de aramıştır. Bu kapsamda ilk kez bir SSCB Başbakanı 20-27 Aralık 1966
tarihinde Türkiye’yi ziyaret etmiştir. Bu ziyareti 25 Mart 1967’de yapılan TC ile SSCB arasında yapılan Türkiye ‘de kurulacak olan yedi sanayi birimi için
yapılan teknik ve parasal yardım antlaşması izlemiştir. 1967 yılında da Demirel SSCB’yi ziyaret etmiş ilişkiler muhtıranın verilmesine kadar olumlu bir seyirde ilerlemiştir. İki ülke arasındaki ilişkiler sanayileşmeye büyük yarar sağlamıştır. Aliağa Petrol Rafinerisi, Üçüncü Demir- Çelik Sanayi ve Seydişehir Alüminyum İşletmeleri Sovyet yardımı ile yapılmıştır. Gönlübol ve Kürkçüoğlu’na göre;
“12 Mart müdahalesinden sonra Türkiye ve Sovyetler Birliği arasındaki ekonomik ilişkilerde önemli sayılabilecek gelişmeler olmamıştır.”128

                12 Mart 1971 müdahalesinin ardından Nihat Erim tarafından kurulan ilk hükümetin dış işleri bakanlığına eski NATO temsilcisi Osman Olcay’ın getirilmesi, Türkiye’nin tekrar ABD’ye yakınlaştığı ve ilişkilere önem verildiğini düşündürmüş, SSCB , Türkiye’ye karşı temkinli bir tutum içine girmiştir. Erim tarafından kurulan ikinci hükümetin dış işleri bakanı da Olcay gibi Batı yanlısı politikayı benimseyen Bayülken getirilmiştir. Moskova 27 Mayıs 1960 askeri müdahalesinin sonra izlediği “bekle ve gör” politikasını 12 Mart müdahalesinden sonra da izlemiş, Türkiye’nin bu dönemdeki dış politika uygulamalarına göre hareket etmiştir. 129
1968 yılına kadar devam eden ilişkilerdeki yumuşama bu dönemde Sovyet kontrolü altındaki sosyalist ülkelerin basın aracılığıyla Türkiye’deki rejim aleyhine yayınlar yapması, ülkedeki anarşi ve terörün kışkırtıcısı olarak görülmesi nedeniyle bozulmuş tekrar olumsuz bir hava içine girmiştir. Ülkede sol kanadı bastırmaya çalışan 12 Mart rejimi bu yüzden SSCB’ye karşı cephe almış, şüphe ve güvensizlik yeniden artmıştır.130
Türkiye’de sol akımlara karşı uygulanan bastırma politikası SSCB basını tarafından eleştirildiyse de iki ülke arasındaki ilişkiler durma noktasına gelmemiştir. Sol akımlara baskılar sürerken SSCB devlet adamı Podgorni’nin ziyareti ile iki ülke arasında ikili bir belge imzalanmıştır. Bu durum ikili ilişkilerde “iç işlerine karışmama” ilkesine bağlı kalındığının bir göstergesi olmuştur.131
    Sovyetler Birliği -Türkiye İlişkileri Türkiye ile Sovyetler Birliği arasındaki 1953 yılında Stalin’in ölümüne kadar devam eden gerginlik, 30 Mayıs 1953  Stalin’in ölümünden sonra Sovyetler Birliği tarihinde Türkiye’den toprak talebinde bulunmaktan vazgeçtiğini açıklamasıyla Türkiye ile yeniden dostluk  ilişkilerini tekrar sağlayabilmek için girişimlerde bulunmuştur. Buna karşın, Türkiye Sovyetler Birliği’nin bu davranışlarını yeni bir taktik olarak değerlendirmiş 
ve bu girişimlere olumlu yanıt vermemiştir.132
31 Mayıs 1960 günü Büyükelçi Rijov Cemal Gürsel’i ziyaret etmiş, SSCB’nin yeni hükümeti tanığını resmen bildirmiş, yeni yönetimin SSCB ile ilişkilerini iyileştirecek güçte olmasını dilemiştir. Bu dilek sonrasında SSCB hiç beklemeden Başbakan Rijov’un da çabalarıyla ilişkileri geliştirmek amacıyla, öncelikle Menderes’in gerçekleştireceği, başbakan düzeyinde yapılması planlanmış olan ziyaretin ertelenmemesi hususunda ısrar etmiştir.
Cemal Gürsel’ de bu ısrar karşısında, 28 Mayıs 1960’ta yaptığı açıklamada “önemli materyal gelişme sağlamış bu büyük komşumuza” önceden planlamış olan geziyi gerçekleştiremeyeceğini, gezinin daha ileriki bir tarihte yapılacağını belirtmiştir.
SSCB’nin 27 Mayıs yönetimi ile iyi ilişkiler içinde olma girişimlerini yüksek düzeyde sürdürmüş, bu doğrultuda Kruşçev 28 Haziran 1960 günü Cemal Gürsel’e bir mektup yazmıştır. Bu mektupta Türkiye’de yaşanan sıkıntıları ittifaklarıyla olan ilişkileriyle bağdaştırmış, Türkiye’nin bağımsız bir dış politika izlemesini dilediklerini, Türkiye’nin Amerika ve diğer Batı devletleriyle olan ilişkilerinin kötüye gitmesini istemediklerini, böyle bir durumun SSCB için aykırı olduğunu, SSCB’nin de Amerika ve Batı devletleri ile iyi ilişkiler içinde olmak istediğini vurgulamış tır.133
    8 Temmuz 1960’da Cemal Gürsel Sovyet liderinin gönderdiği bu mesaja karşılık vererek, Krusçev’in samimi dileklerine aynı şekilde katıldığını, NATO ve CENTO ’nun BM Antlaşması’na uygun birer birlik olduklarını Türkiye’nin bu birliklere olan üyeliğinin iki ülke arasındaki ilişiklerin gelişmesinde herhangi bir engel oluşturmayacağını belirtmiştir. Ekonomik açıdan da Türkiye tarafsız politika izlerse daha az askeri harcama yapacağı düşüncesinin yanlış olduğunu, Hindistan, İsveç, İsviçre gibi ülkelerin tarafsız politika izlemelerine rağmen ağır ve yüklü askeri harcamalar yaptıklarını belirtmiştir.134
Kısa vadede bakıldığında, 27 Mayıs yönetiminin dış politikada ve SSCB ile olan ilişkilerde her hangi bir değişiklik görülmemiştir. Orta vadede Menderes yönetiminin son dönemlerinde başlayan SSCB Türkiye ilişkileri arasındaki normalleşme devam ettirilmiştir. İki ülke arasındaki ilişkilere olumlu katkı yapan teknik anlaşmalar imzalanmıştır. 27 Nisan 1961 SSCB Türkiye arasında direk demiryolu ulaşımı sağlayan sözleşme,9 Haziran 1962 Türkiye’nin Bulgaristan ve Romanya ile olan telefon hattını Moskova’ya bağlayan “ Telli – Telefon İrtibatı Kurulmasına ve Mevcut Radyo – Telgraf Servisine Dair Antlaşma ” imzalanmış tır.135

Sovyet Büyükelçisi Rojiov, 27 Mayıs yönetimi kendi içinde de demokrasiye bir an önce geçmek isteyen ılımlılar kanadı ve askerin iktidarda kalmasını tercih eden radikaller arasındaki çatışmayı Sovyetler Birliği’nin lehine kullanabilmek için radikal kanadı desteklemek istemiş ancak radikal kanadın ABD ile ilişkilerin geliştirilmesi gerektiğini belirtmesi üzerine bu istek karşılıksız kalmıştır.
Sovyetler Birliği ve Türkiye arasındaki mesajlaşmalar bir süre daha devam etmiş, 1962 yılı başında Küba yaşanan füze krizi 136 ile tekrar olumsuz yola sapmıştır. 137 İki ülke arasındaki ilişkilerin iyi bir noktaya getirilemeyeceği bu olay ile kesinlik kazanmıştır. Sovyetler Birliği Türkiye’ye bir nota göndermiş, Türk topraklarında NATO ve ABD füze üslerinin kurulmasının kendisi için tehdit unsuru oluşturduğunu belirtmiştir. Türkiye de gönderdiği yanıtta egemen ve bağımsız bir ülke olan Türkiye’nin güvenliğini sağlamak için her türlü önlemi alabileceğini belirtmiştir. Bu durum 27 Mayıs yönetiminin SSCB ile daha ilişkiler içinde olamadığını, Menderes hükümetinin SSCB ile olan ilişkilerini devam ettirdiğini, bir fark yaratamadığını göstermiştir.138

 BU BÖLÜM DİPNOTLARI:

128 Yetkin.a.g.e.s.118-120
129 Yetkin.a.g.e.s.118-120
130 Armaoğlu.a.g.e.,s.831
131 Oran.a.g.e.s.778
132 Atatürk Sonrası Türkiye.Dış Politika.
       http://www.ait.hacettepe.edu.tr/egitim/ait203204/II12.pdf.24 Ocak 2010
133 Oran.a.g.e.s.773-774
134 Fırat.a.g.e.s.47
135 Oran.a.g.e.s.774
136 Küba Füze Krizi.1 Mayıs 1960'da yaşanan U2 Krizi, ABD - SSCB ilişkilerini daha da gerginleştirirken Küba ile SSCB'yi daha yakınlaştırmış ve Küba'da SSCB füzeleri konuşlandırılmaya başlamıştır. ABD olayın üstüne gittiğinde füzeler sökülecek ve ABD'dentavizler koparılacaktır.Küba'ya yerleştirilen füzeler Amerika tarafından fotoğraflanınca bunalım şiddetlenmiştir. Küba, ABD ,NATO ve Birleşmiş Miletlere danışmadan savaşgemileri tarafından abluka altına alınmıştır.Füzelerin ateşleme parçalarının Küba'ya ulaşmaması için ABD ve SSCB liderleri Kennedy ve Khrushchev arasında mektuplaşmalarbaşladı. Küba ve Türkiye'deki füzelerin sökülmesi ile olay sonuçlanmıştır “Küba Ekim Füzeleri Bunalımı”.
http://www.tarihportali.net/tarih/kuba_krizi_kuba_fuze_krizi_cuban_missile_crisist9435.0.
html..30 Ocak 2010.
137 Aknur.a.g.e.,s.553
138 Fırat.a.g.e.,s.46-47

***