Mehmet Tezkan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Mehmet Tezkan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Ekim 2018 Pazar

SADECE ÇETEYİ ÖĞRENMEDİK.,

SADECE ‘ÇETE’Yİ ÖĞRENMEDİK


Mehmet Tezkan


Başbakan bir grup gazeteciyle yaptığı toplantıda..
‘Her şerde bir hayır vardır. Halkın söz konusu paralel yapılanmayı tüm yönleriyle gördüğünü, bunun önemli bir kazanım olduğunu’ söylemiş..
Söylentisi vardı.. Uzun süredir otonom yapıdan, yatay ilişkiler ağından söz ediliyordu..
İddialar çok büyüktü..
Ama ne olduğu, kimler oldukları konusunda elimizde fazla bilgi yoktu..
İlk kez Başbakan’ın ağzından duyduk..
İlk kez emniyet içinde büyük çaplı bir görevden alma operasyonuna tanık olduk.. Bine yakın polisin yer değiştirildiği veya merkeze alındığı söyleniyor..
Başbakan yargı boyutuna da işaret ediyor.. AKP Genel Başkan Yardımcısı Şahin ‘Yargıtay İmamı’nı gündeme getirdi..
Kim olduğunu bildiğini söyledi..
Dehşet verici!..
*
Merak edilen şu.. İktidar, 17 Aralık’tan önce böyle bir yapılanmadan, paralel devletten, çeteleşmeden haberi yok muydu?
Başbakan ‘Halkın paralel yapıyı tüm yönleriyle gördüğünü’ söylüyor da kendi ne zaman gördü?
İktidar ne zaman öğrendi?
17 Aralık’ta mı?
Daha önce mi? Bir yıl, iki yıl, beş yıl önce mi?
Ne zaman?
Bu soru mutlaka cevabını bulmalı.. İktidar kendinden önceki iktidarın o görevlere getirdiği polisleri görevden almıyor.. Kendi atadığı polisleri görevden alıyor..
Eğer onlar çeteyse iktidar atarken bilmiyor muydu?

*
Bir de şu var..
Halk sadece paralel yapılanmayı tüm yönleriyle görmedi.. Yolsuzluk ve rüşveti de gördü..
Bu da önemli bir kazanım..
Başbakan bu konuya girmeye niyetli değilmiş.. Yeni Şafak’ta Ali Bayramoğlu şu satırları yazdı..
“Toplantıda bir kez daha, tüm sorulara, eleştirilere ve zorlamalara rağmen Başbakan’ın krizdeki ‘yolsuzluk boyutu’nu tartışmaya, açmaya didiklemeye kapalı olduğu ortaya çıktı”
Sebebi de şuymuş..
“Anlaşılıyor ki, Başbakan bu konuda vereceği en küçük tavizin ve de içe dönük eleştiri ve sorgulamanın bu krizde ve seçimlere doğru aleyhine olacağını düşünüyor”
Bana öyle geliyor ki, Başbakan açmamaya çalışsa da seçim meydanlarının önemli konusu olacak.
Muhalefet 30 Mart’a kadar dilinden düşürmeyecek.
Kayak tutkunu savcılar Başbakan’ın hedefinde rüşvet ve yolsuzluk soruşturması nı yürüten savcılar da vardı..
Biri şüpheliye; ‘iki dakika süren var, anlat da çık’ demiş..
Başbakan bu ne biçim savcı diyor..
Bir başkası sorguladığı kişiye ‘gelsin şimdi sizi efendileriniz kurtarsın’ demiş..
Bu konuda Başbakan yerden göğe haklı..
Savcılık iddia makamıdır ama hakaret makamı değildir..
Savcı suçlar ama psikolojik işkence yapamaz..
Yaparsa o ülkede haktan, hukuktan, adaletten söz edilemez..

*
Başbakan operasyon öncesi bir savcının 22 defa yurtdışına gittiğini söylemiş.. Çarpıcı bir durum..
Bir savcı için sıra dışı durum..
Nerelere gittiği, kimlerle gittiği de önemli..

*
Başbakan’ın bu eleştirilerini anlıyorum.. Anlamadığım şu.. Başbakan savcıları eleştirirken ‘kayak tutkunu savcılar’ olduğunu söylemiş..
Kayak yapmak suçmuş gibi..
Kayak tutkunu olmak ayıpmış gibi..
Savcıların, hâkimlerin kayak yapma hakkı yokmuş gibi..
Türkiye’nin önemli bir sorunuymuş gibi..
Soruşturmaya sebepmiş gibi..
Seçmen oyunu neye göre veriyor?
Vatan’da Güney Öztürk ABD’li psikolog Maslow’un 1945 yılında ortaya attığı beşli piramit tezini gündeme getirmiş..
Soru şu: Seçmen oyunu neye göre veriyor?
İlk iki basamakta yer alanların önemsediği şey; ekonomik endişeler, güvenlik ihtiyacıymış.. Başka şeyle ilgilenmiyorlarmış..
Bir üst basamağa çıkılınca sağlık konusu gündeme geliyormuş.. Tabii eğitim de..
Oyunu belirleyen faktörler bunlarmış..
Piramidin dördüncü seviyesinde saygınlık arayışı varmış.. Özgürlük, bağımsızlık, takdir edilme, statü, itibar görme..
Oy verme tercihlerinde bu kriterler rol oynuyormuş..
En üst seviyede ise bütün bu sorunlarını çözen seçmen yer alıyor.. Onların kriterleri ise şunlar; daha fazla özgürlük, demokrasi, yolsuzluk, çevre, hava kirliliği, verimlilik, ekonomik büyüme..

*
Bu Çerçevede 2013 Türkiye’sinin profiline bakın.. Bakın bakalım ne sonuçlar çıkaracak?



***


1 Mart 2018 Perşembe

Yasakçı Zihniyet Yeniden Hortladı,

Yasakçı Zihniyet Yeniden Hortladı,

Mehmet Tezkan,

İktidarın twitter’a kilit vurması vahim.. Nasıl bir ülke istediğinin en açık, en bariz göstergesi..
Ama daha vahimi var..
Yasağın alkışlanması..
Oh be, dünya varmış be diye desteklenmesi..
İyi oldu diye methiyeler düzülmesi..
Yasakçı zihniyetin yeniden hortlaması..



*
Twitter gibi paylaşım sitelerinin ne kadar önemli olduğunu Gezi Parkı protestoları sırasında gördük.. İlk geceyi hatırlayın.. Polis orantısız güçle ortalığı gaza boğarken televizyonlar duyurmadı..
Resmen yok sayıldı..
İnsanlar Taksim’de ne olup ne bittiğini sosyal medya üzerinden öğrendi..
Başrole twitter oturdu..
Kapalı toplum olmaktan twitter sayesinde kurtulduk..
İktidar gıcık oldu tabii.. ‘Twitter’ı günah keçisi haline getirdi..

*
Twitter, 17 Aralık’tan sonra da önemli rol oynadı.. Yolsuzluk ve rüşvet operasyonuna karşı iktidar karartma politikası izlemeye başlayınca..
Soruşturmayı durdurma çabasına girince.. O güne kadar elde edilen yasal belgeleri, tapeleri gizlemeye çalışınca..
Fezlekeleri Meclis’ten kaçırınca..
Devreye twitter sokuldu.. Sosyal medya kullanıldı.. Youtube üzerinden yayına geçildi..
İktidarın öfkesi ikiye katlandı..
Yasa dışı yollarla dinlenen bazı telefon görüşmelerini savunacak halim yok.. Bu yöntemin demokrasiye açık bir tehdit olduğunun altını ısrarla çizerim.. Çok partili yaşamı kelepçeler..
Ama maalesef nelerin döndüğünü..
Türkiye’nin nasıl  yönetildiğini, ne tür yasa dışı emirler verildiğini, hukukun nasıl katledilmeye çalışıldığını bu sayede öğrendik..

*



Neyse asıl meselemiz bu değil..
Asıl meselemiz yasakların desteklenmesidir.. Yasakçı anlayışa prim verilmesidir..
Daha fazlasının istenmesidir..
Muhafazakâr kitlenin kandırılarak yasakçı, otoriter Türkiye’nin inşasına soyunulmasıdır..
Kanunsuz ama kapalı
Cumhurbaşkanı’na twitter yasağı soruldu..
Cumhurbaşkanı; ‘Kapalı diyorsunuz ama kapalı değil’ dedi..
Kapalı..
İlk gün yan yollardan giriliyordu, onun da önü kesildi.. Dün iyice mühürlendi..
Cumhurbaşkanı şunu da söyledi; ‘Bu tip platformların kapatılması kanunen mümkün değil.’
Demek ki; ortada kanunsuz bir durum var..
Demek ki; yasak kanunsuz..
Bu tespiti yapan devletin bir numarası.. Devletin başı..
Meydanlar gerçekse yüzde 50 demektir
Başbakan Erdoğan gittiği her meydanı dolduruyor.. İstanbul’da mitingini gördük.. Yenikapı’da denizi doldurarak yapılan meydan hıncahınç doluydu..
Sayıyı kestirmek zor.. 1 milyondan fazla kişinin olduğu söyleniyor.. Belki de 1.5 milyondur..
Böyle miting düzenlemek az buz iş değildir..
Başbakan sadece İstanbul’da böyle bir miting yapmadı.. Sadece İstanbul’da meydanı doldurmadı..
Ankara’da aynıydı, Antalya’da, Mersin’de..
Gittiği diğer kentlerde de.. Bugüne kadar yaptığı 46 miting de doluydu..

*
Eğer meydanlar taşıma değilse.. Eğer meydanlar samimiyse.. Eğer meydanlar başka faktörler devreye sokulmadan dolmuşsa..
AKP’nin yine yüzde 50’yi bulması lazım..
Bir haftadan az kaldı.. Pazar akşamı meydanların dilini göreceğiz..
Misyon bildirisi kâğıt parçası oldu
Zaman gazetesi ile Star gazetesi kapıştı..
Zaman’ın başında olan Ekrem Dumanlı, Star’ı yöneten Mustafa Karaalioğlu’nu suçluyor..
Bu ne biçim gazetecilik..
Bu ne biçim habercilik diye kızıyor..
Üretilmiş haberler yapıldığını söylüyor..
Karaalioğlu’nun gazetesi de ‘Eyy Dumanlı’ diye başlayan cümlelerle cevap veriyor..
Aralarına kara kedi girdi..
Düne kadar omuz omuza yürüyorlardı..
Medyanın kalite standartlarının yükselmesini teşvik etmek, desteklemek ve yönlendirmek için dernek kurmuşlardı..
Medya Derneği..
İkisi de başkan yardımcısı..
Şimdi birbirlerini kalitesiz yayın yapmakla suçluyorlar..
Nerden nereye..

*
Devreye başkanları girse.. Aralarını bulsa, yeniden kaliteli(!) yayıncılığa dönseler..
Başkanları kim?
12 yıldır sadece muhalefeti eleştirmekle dünya rekoruna imza atan karikatürist.. Pardon bir kere zammı yaptı diye; Başbakan’ı elektrik çarptı demişti ya.. O son oldu..
Tarafsızlığa, kaliteye çağırmaya mecali yok ki..
Kısaca.. Medyaya ayar çekmek için kurdukları dernekleri ellerinde patladı.. Yayınladıkları misyon bildirisi kâğıt parçasına döndü..


***

SADECE ‘ÇETE’Yİ ÖĞRENMEDİK

SADECE ‘ÇETE’Yİ ÖĞRENMEDİK


Mehmet Tezkan,


Başbakan bir grup gazeteciyle yaptığı toplantıda..
‘Her şerde bir hayır vardır. Halkın söz konusu paralel yapılanmayı tüm yönleriyle gördüğünü, bunun önemli bir kazanım olduğunu’ söylemiş..
Söylentisi vardı.. Uzun süredir otonom yapıdan, yatay ilişkiler ağından söz ediliyordu..

İddialar çok büyüktü..

Ama ne olduğu, kimler oldukları konusunda elimizde fazla bilgi yoktu..
İlk kez Başbakan’ın ağzından duyduk..
İlk kez emniyet içinde büyük çaplı bir görevden alma operasyonuna tanık olduk.. Bine yakın polisin yer değiştirildiği veya merkeze alındığı söyleniyor..
Başbakan yargı boyutuna da işaret ediyor.. AKP Genel Başkan Yardımcısı Şahin ‘Yargıtay İmamı’nı gündeme getirdi..
Kim olduğunu bildiğini söyledi..

Dehşet verici!..
*
Merak edilen şu.. İktidar, 17 Aralık’tan önce böyle bir yapılanmadan, paralel devletten, çeteleşmeden haberi yok muydu?
Başbakan ‘Halkın paralel yapıyı tüm yönleriyle gördüğünü’ söylüyor da kendi ne zaman gördü?

İktidar ne zaman öğrendi?

17 Aralık’ta mı?

Daha önce mi? Bir yıl, iki yıl, beş yıl önce mi?
Ne zaman?
Bu soru mutlaka cevabını bulmalı.. İktidar kendinden önceki iktidarın o görevlere getirdiği polisleri görevden almıyor.. Kendi atadığı polisleri görevden alıyor..
Eğer onlar çeteyse iktidar atarken bilmiyor muydu?

*
Bir de şu var..
Halk sadece paralel yapılanmayı tüm yönleriyle görmedi.. Yolsuzluk ve rüşveti de gördü..
Bu da önemli bir kazanım..
Başbakan bu konuya girmeye niyetli değilmiş.. Yeni Şafak’ta Ali Bayramoğlu şu satırları yazdı..
“Toplantıda bir kez daha, tüm sorulara, eleştirilere ve zorlamalara rağmen Başbakan’ın krizdeki ‘yolsuzluk boyutu’nu tartışmaya, açmaya didiklemeye kapalı olduğu ortaya çıktı”

Sebebi de şuymuş..

“Anlaşılıyor ki, Başbakan bu konuda vereceği en küçük tavizin ve de içe dönük eleştiri ve sorgulamanın bu krizde ve seçimlere doğru aleyhine olacağını düşünüyor”
Bana öyle geliyor ki, Başbakan açmamaya çalışsa da seçim meydanlarının önemli konusu olacak.
Muhalefet 30 Mart’a kadar dilinden düşürmeyecek.
Kayak tutkunu savcılar 
Başbakan’ın hedefinde rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasını yürüten savcılar da vardı..
Biri şüpheliye; ‘iki dakika süren var, anlat da çık’ demiş..
Başbakan bu ne biçim savcı diyor..
Bir başkası sorguladığı kişiye ‘gelsin şimdi sizi efendileriniz kurtarsın’ demiş..
Bu konuda Başbakan yerden göğe haklı..
Savcılık iddia makamıdır ama hakaret makamı değildir..
Savcı suçlar ama psikolojik işkence yapamaz..
Yaparsa o ülkede haktan, hukuktan, adaletten söz edilemez..

*
Başbakan operasyon öncesi bir savcının 22 defa yurtdışına gittiğini söylemiş.. Çarpıcı bir durum..
Bir savcı için sıra dışı durum..
Nerelere gittiği, kimlerle gittiği de önemli..

*
Başbakan’ın bu eleştirilerini anlıyorum.. Anlamadığım şu.. Başbakan savcıları eleştirirken ‘kayak tutkunu savcılar’ olduğunu söylemiş..
Kayak yapmak suçmuş gibi..
Kayak tutkunu olmak ayıpmış gibi..
Savcıların, hâkimlerin kayak yapma hakkı yokmuş gibi..
Türkiye’nin önemli bir sorunuymuş gibi..
Soruşturmaya sebepmiş gibi..
Seçmen oyunu neye göre veriyor?
Vatan’da Güney Öztürk ABD’li psikolog Maslow’un 1945 yılında ortaya attığı beşli piramit tezini gündeme getirmiş..

Soru şu: Seçmen oyunu neye göre veriyor?

İlk iki basamakta yer alanların önemsediği şey; ekonomik endişeler, güvenlik ihtiyacıymış.. Başka şeyle ilgilenmiyorlarmış..
Bir üst basamağa çıkılınca sağlık konusu gündeme geliyormuş.. Tabii eğitim de..
Oyunu belirleyen faktörler bunlarmış..
Piramidin dördüncü seviyesinde saygınlık arayışı varmış.. Özgürlük, bağımsızlık, takdir edilme, statü, itibar görme..
Oy verme tercihlerinde bu kriterler rol oynuyormuş..
En üst seviyede ise bütün bu sorunlarını çözen seçmen yer alıyor.. Onların kriterleri ise şunlar; daha fazla özgürlük, demokrasi, yolsuzluk, çevre, hava kirliliği, verimlilik, ekonomik büyüme..

*
Bu çerçevede 2013 Türkiye’sinin profiline bakın.. Bakın bakalım ne sonuçlar çıkaracak?


***

13 Kasım 2017 Pazartesi

Polis Yine Destan Peşinde

Polis Yine  Destan  Peşinde



Polis Yine  Destan  Peşinde!
Mehmet Tezkan

Bu kez polisin karşısında üç kişi vardı.. Ellerinde ne taş vardı ne sopa..
Ayakta da değillerdi..
Kaldırımın üzerine oturmuşlardı.. Ne trafiği tıkıyorlardı ne gelip geçene engel oluyorlardı..
Öylece oturuyorlardı..
Oturdukları yer Emniyet Müdürlüğü’nün önüydü.. Tek kabahatleri bu olsa gerek!..
Polisin üzerine gitmediler, emniyetin kapısını zorlamadılar.. Polis onların üzerine gitti..
Daha doğrusu polis de gitmedi, TOMA gitti..
Oturan üç kişinin üzerine tazyikli su sıktı.. Yere kapandılar, sırılsıklam oldular..
Polis bana göre suç işledi.. Anayasa suçu işledi.. Orantısız güç kullandı.. Durduk yerde şiddete başvurdu..

*
Sabaha karşı DHKP-C operasyonu yapılmış, yedi kişi gözaltına alınmış.. Oturma eylemi yapan üç kişi bu durumu protesto ediyormuş..
Gözaltına alınan belki çocuklarıydı, kardeşleriydi, akrabalarıydı.. İnsanların bu ülkede bu kadar hakkı bile yok mu?
Ne oldu Anayasa..
Ne oldu AİHM kararları..
Ne oldu barışçıl protestonun hak olduğu gerçeği..
Polis artık üç kişinin kaldırımda oturmasına bile tahammül edemiyor..

*
İktidar Gezi eylemleri sırasında ortalığı gaza boğan, tazyikli suyun içine bile biber gazı koyan polis için ‘destan yazdılar’ demişti..   
Polisi rejimin teminatı olarak göstermişti..
Başdanışmanı, polisin demokrasinin önünü açtığını iddia etmişti..
Polis kaldırımda oturan üç kişinin üzerine TOMA yollayarak mı demokrasinin önünü açıyor..
Bir yetkili çıkıp izah etsin..
İçişleri Bakanı, Vali, Emniyet Müdürü.. Biri..
Bundan böyle İstanbul’da her üç kişiye bir TOMA mı düşecek?
Otoriterliğin dozu her geçen gün artıyor..
Algı operasyonu
İki taraf da algı çalışmasından söz ediyor..
İki taraf da Allah’tan, ahretten söz ediyor..
İki taraf da birbirlerini aynı dili, aynı terminolojiyi kullanarak suçluyor..
Bir taraf diyor ki; yolsuzluk olduğuna dair algı çalışması yapılıyor.. Sahte operasyonlar düzenleniyor, bunun adı darbe girişimidir.. Suikasttır..
Öteki taraf diyor ki; devlet içinde paralel yapı olduğu, çeteleşme olduğu algısı yaratılmak isteniyor.. Bu sayede Cemaat yıpratılmaya çalışılıyor.. Hatta yok edilmeye..
Bir taraf; yolsuzluk ve rüşvet yok diyor..
Öteki taraf; paralel devlet yok..
İki taraf da olan biteni bu iki kelimeyle açıklıyor; algı operasyonu..

*
Bana sorarsanız; ikisi de var.. Algı değil, gerçek..
Suriye’den elimizi ayağımızı çekelim
Dün yakalanan iki TIR’la birlikte üç oldu.. İçleri yine silah ve mühimmat doluymuş..
Operasyona 500’e yakın jandarma katılmış..
İlginç olan şu..
Jandarma operasyon sırasında Jammer denilen sinyal kesme aygıtı kullanmış..
Niye ki..
Birilerine haber verilmesin, arama durdurulmasın diye mi?

*
TIR’ların ilki kasım ayında yakalanmıştı.. İçinde 935 adet roket başlığı çıkmıştı..
Sonra iki otobüs yakalandı.. İçinde neler yoktu neler.. Makineli tüfek vardı, uçaksavar vardı, keskin nişancı tüfeği vardı..

*
Bir de aranamayan TIR var.. İçinde MİT mensuplarının olduğu.. Yük devlet sırrı diye aratmadıkları.. Operasyon katılan polisler görevden alındı..
İçişleri Bakanı da, Dışişleri Bakanı da Suriye’deki Türkmenlere giden insani yardım olduğunu söylemişti..
CHP lideri de haklı olarak sormuştu; içinde giyecek, yiyecek, ilaç varsa niye yükü göstermediler ki..
Dün yakalanan iki TIR çok büyük olay.. Kimin yolladığı, nereye gittiği ortaya çıkarılmalı..
Ankara’da artık Suriye’den elini ayağını çekmeli..
Farkında mı bilmiyorum.. Çuvallamanın ötesinde batağa sürüklendi..
Özgür Suriye Ordusu Suriye’den kaçıyor!.
Batak dedim ya.. Alın işte son örnek..
Ankara’nın kurdurduğu veya kurulmasını teşvik ettiği, öncülük ettiği Özgür Suriye Ordusu da Suriye’den kaçmaya başladı..
Hayır hayır..
Katil Esad’ın zulmünden kaçmıyorlar.. Çünkü artık Esad’ın ordusuyla kıran kırana savaşmıyorlar..
Esad’la savaşsın diye sınırımızın yakınlarına yerleşen, yerleştirilen Kaide bağlantılı Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) adlı örgütle savaşıyorlar..
O örgütün zulmünden kaçıyorlar..
Hem de uçaksavarlarıyla, roketatarlarıyla, el bombalarıyla, kalaşnikoflarıyla, mühimmatlarıyla Türkiye’ye kaçıyorlar..

*
Artık, Özgür Suriye Ordusu ile Suriye Ordusu arasında şiddetli çatışmalarda şu kadar kişi öldü haberleri gelmiyor..
Muhaliflerin kendi içindeki çatışmalarda şu kadar insan hayatını kaybetti haberleri yapılıyor..
Patlayan bombalar haber oluyor.. Veya Kaidecilerin yakaladıkları muhaliflerin kafasını kesmesi dünyaya yansıyor..

*
Suriye politikasının mimarı Davutoğlu çıkıp bu durumu izah etmeli.. En azından Meclis’e hesap vermeli.. Demokratik rejimler de böyle oluyor da!..

***