Halim Yurdakul etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Halim Yurdakul etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Aralık 2019 Pazar

Serdar Ant ,Psikolojik Savaşın Hizmetindedir

Serdar Ant, Psikolojik Savaşın Hizmetindedir


Halim Yurdakul.,

İşçi Partisi Basın Danışmanı.,

            Serdar Ant, İşçi Partisine karşı yürütülmekte olan psikolojik savaşa malzeme sağlama çabalarını sürdürüyor.

            Şimdi de, İşçi Partisi Genel Başkan Vekili Mehmet Bedri Gültekin’in, son dönemde “Açılım” tartışmaları ile birlikte Türkiye’nin son derece tehlikeli bir etnik ayrışma noktasına girdiğine işaret eden 24 Eylül 2009 tarihli yazısına ağır hakaretler içeren bir yazıyla sözüm ona yanıt vermiş.

            Serdar Ant, “Bu görüşler ve faaliyetler, etnik ayrışmayı derinleştiriyor, milleti bir arada tutan bağları çözüyor ve bir iç savaşa giden etnik ayrışma planının taşlarını döşüyor” değerlendirmesinde bulunan Mehmet Bedri Gültekin’i amacını aşan ifadeler kullanmakla suçluyor.

            Bursaspor-Diyarbakırspor maçını televizyonlarından izleyen vatandaşlarımız Mehmet bedri Gültekin’in uyarısının ne kadar yerinde olduğunu teslim etmişlerdir sanırım.

            Bir spor karşılaşması olan Bursa Spor-Diyarbakır Spor maçı neredeyse bir etnik savaş görüntüsüne büründürülmüş, on vatandaşımız yaralanmış, altı kişi ise gözaltına alınmıştır. Maç sonrası, “Bu ülke hepimizin, PKK dışarı diyorlar. Ben PKK’ mıyım? Çok ayıp” diyen Diyarbakırspor Başkanı Çetin Sümer, Diyarbakırspor’ un ligden ayrılabileceği açıklamasında bulundu.

            Bu maç bile Türkiye’nin nereye sürüklenmek istendiğini açıkça göstermektedir. Serdar Ant da bu olaylara önyargısız bir şekilde bakabilirse, bunu görecektir.

            Mehmet Bedri Gültekin, 24 Eylül 2009 tarihli yazısında “Türkiye’nin etnik temelde yeniden yapılandırılması şeklinde özetleyebileceğimiz Amerikan politikasının bir parçası olarak milletin etnik kökenlerine göre dağılma sürecine girmesi, bir etnik boğazlaşmayı ciddi tehlike olarak Türkiye’nin önüne getirmektedir” diyerek bütün vatandaşlarımızı uyarmakta ve birliğe çağırmaktadır.

            Bursaspor-Diyarbakırspor maçı bu uyarının ne kadar yerinde olduğunu açıkça göstermiyor mu?

            Serdar Ant, Mehmet Bedri Gültekin’in 24 Eylül 2009 tarihli yazısında eleştirebilecek fazla bir şey bulamamış olacak ki, 1991ve 1994 yıllarında yayımlanan bazı yazılardan cımbızlama yaparak, “ Bölücü terör yandaşlığı” suçlamalarıyla gerçekleri çarpıtmaya çalışmıştır.

            1990’ları lütfen hatırlayınız. O zaman hiç kimse Kürt sorunundan söz etmezken, İşçi Partililer eşitlik-özgürlük temelinde Türk ve Kürt kardeşliğini haykırıyorlardı.

            21 Şubat 1989 tarihi unutulmadı. Sosyalist Parti Genel Sekreteri Yalçın Büyük dağlı ve bugün İşçi Partisi Genel Sekreteri olan Avukat Nusret Senem, aldıkları bir haberi değerlendirerek, 21 Şubat 1989 sabahı Siirt Kasaplar Deresine gidiyor, çöplükte gömülü 25 metrekarelik alanda 6 cesedi ortaya çıkarıyor ve savcılığa suç duyurusunda bulunuyorlardı.

            O günler öyle günlerdi. Bugün bazılarının yaptığı gibi Amerika’nın arkasına saklanıp “ Açılım” ninnileri söylenmiyordu o günlerde.

            O günlerde, bedelini ödemeyi de göze alarak halkı savunanlar yine İşçi Partili devrimciler oluyordu.

            Sosyalist Partinin Cizre’de düzenlediği “Zonguldak Botan El Ele” mitingi de hatırlardadır. Orada bölücülüğün zerresini bulamazsınız. “Kürt, onun iradesine saygı gösteren Türk halkıyla eşitlik-özgürlük temelinde birleşmeye hazırdır. Cizre halkı, devrimci birliğin dersini veriyor” denmiştir o mitingde. Cizre-Zonguldak birliği uygulanmıştır.

            Serdar Ant, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’e de laf etmeden yapamamış. Perinçek’in Kemalist Devrim–1 kitabında Atatürk’ün Kürt halkına baskı uygulandığını yazdığını belirtmiştir.

            O kitabı okuyanlar, o kitapta bir bilimsel sosyalistin, bir tarihi materyalistin titiz incelemelerini bulacaklardır.

            İşçi Partisi, Atatürk’ün ve düşüncelerinin bütün halkımız tarafından özümsenmesi amacıyla bir ilke imza atarak Atatürk’ün Bütün Eserlerini (ATABE) titiz bir çalışma sonucu Türkiye halkına kazandırmıştır. Türkiye’deki en büyük Atatürk anıtı işte bu eserlerdir.

            Serdar Ant, bütün bunları bilmez mi? Bilmemesine olanak yok. Onun bu çabaları İşçi Partisi ve Genel Başkanı Doğu Perinçek’e karşı yürütülen psikolojik savaşın hizmetinde olmaktan öte bir anlam taşımıyor.

            İşçi Partisi, bugüne dek yaptığı gibi bundan sonra da Kürdün ve Türkün kader birliğini sonuna kadar savunacaktır.

            İşçi Partisi, Amerika’nın tezgâhladığı “Açılım” adı altında etnik ayrışmayı derinleştirmeye, milleti bir arada tutan bağları çözmeye ve iç savaşa götürecek projelere geçit vermeyecektir.

            NOT: Okuyucuların Serdar Ant’ın nasıl bir çaba içerisinde olduğunu görmeleri açısından Mehmet Bedri Gültekin’in 24 Eylül 2009 tarihli yazısı ektedir.

Halim Yurdakul,
İşçi Partisi Basın Danışmanı

https://groups.google.com/forum/?utm_source=digest&utm_medium=email#!search/Serdar$20Ant$27%C4%B1n$20Son$20Yaz%C4%B1lar%C4%B1/aydinlik-gelecek-hareketi/1Wi8SRcrfvc/qR-84982dRgJ


***

3 Aralık 2015 Perşembe

İŞÇİ PARTİSİ BASIN DANIŞMANLIĞINDAN DUYURUDUR..



İŞÇİ PARTİSİ BASIN DANIŞMANLIĞINDAN  DUYURUDUR..








Serdar Ant,
İşçi Partisi Genel Başkanı Sayın Doğu Perinçek’in 12.09.2009 tarihinde Aydınlık dergisinde çıkan yazısını konu edinerek, İşçi Partisini “PKK ve yasal uzantısı DTP’yi sanki ‘Türkiye Kürtlerinin’ siyasal temsilcisi gibi sunduğunu, konfederasyonu savunduğunu” iddia eden bir yazınız internette dolaşmaktadır.
Sayın Perinçek’in Aydınlık dergisinde çıkan bu yazıyı okuyan herkesin görebileceği gibi iddialarınız tamamen gerçekdışıdır ve İşçi Partisini karalama çabasının ürünü olmaktan öte anlam taşımamaktadır.
Bugün, ortaya atılan “Kürt açılımı” bir Amerikan senaryosudur. Irak’ta ve Afganistan’ da askeri batağa saplanan ABD, son dönemde Türkiye üzerindeki baskılarını olağanüstü arttırmıştır. ABD’nin acelesi vardır. Irak’taki askerlerini çekmeden önce Ortadoğu’ya yeniden düzen vermek istemektedir.
“Kürt açılımı” nın amacı, Türkiye’deki çözülme ve dağılmayı hızlandırmak, etnik kutuplaşmayı derinleştirmek, etnik çatışma tehdidini canlı tutmak ve Türkiye’yi ABD planlarına tam teslim almaktır. Hesapta Türkiye kukla devleti himayesine alacak, bölgede komşularına karşı ABD jandarmalığını yürütecek ve Türk Ordusu kriz bölgelerine müdahale gücü olarak kullanılacaktır.
İşçi Partisi, işte bu ABD senaryosunu bozmak için tarihi bir görev yapmaktadır. Diyarbakır köylerinde örnekleriyle kanıtladığı gibi Türk ve Kürt’ü birleştirerek çıkışın yolunu göstermektedir.
Sözünü ettiğiniz yazıda Doğu Perinçek, sizin iddialarınızın tam tersine PKK’nın Amerika’ya dayanarak hedefine ulaşma tavrını mahkûm etmektedir. DTP’yi ise PKK’nın yasal örgütü olarak değerlendirmekte, bağımsız bir iradeye sahip olmadığını söylemektedir. ABD’nin PKK’yı Türkiye’ye karşı sopa olarak kullanma politikalarına yer vererek bu konuda Kürt vatandaşlarımızı uyarmaktadır. Aydınlık dergisinin 12.09.2009 tarihli sayısını okuyan bütün vatandaşlarımız bunu açıkça görecektir.
Bugün İşçi Partisine yapılan saldırılar incelendiği takdirde “açılımın” anlamı da anlaşılacaktır. İşte Ergenekon tertibi de bu “açılım” macerasını hayata geçirmek için tezgâha konmuştur. Bu gerçek, bugün daha iyi anlaşılmaktadır.
Bugün, İşçi Partisi neden hedef tahtasındadır? Emperyalistler ve işbirlikçileri elbirliğiyle Türkiye’yi bugünkü tehlikeli eşiğe getirmişlerdir. İşçi Partisi ise, her aşamada buna karşı mücadele etmiştir. Bugün de emperyalizmin bu uğursuz planını bozabilecek tek güç olduğu için İşçi Partisi, hedef tahtasındadır (23 Temmuz 2008 tarihinde ATV Ana Haber Bülteninde spiker Savcı Zekeriya Öz’ün kendisine Ergenekon soruşturmalarının merkezinde Ulusal Kanal ve İşçi Partisi bulunduğunu söylediğini ifade etmiştir )
İşçi Partisinin, Amerikan planlarını bozacak politikaları Serdar Ant’ı rahatsız etmesi anlamlıdır. İşçi Partisi ve Doğu Perinçek, ne zaman Amerika’ya ve emperyalizme karşı bir politika açıklasa, Serdar Ant’ın internette İşçi Partisi karşıtı yazılarının yer alması da anlamlıdır. Daha önce Doğu Perinçek, Batı Asya Topluluğu düşüncesini açıkladığında da Serdar Ant yine internet gruplarında ve internet medyasında yerini almıştır.
İşçi Partisi ve Genel Başkanı Sayın Doğu Perinçek’e karşı yürütülen psikolojik savaşın paslı malzemelerinden öte bir anlam taşımamaktadır. Bunun en önde giden öncüsü de Mehmet Eymürlerdir.
Serdar Ant, Türkiye’de yürütülmekte olan psikolojik savaşa paslı malzeme hazırlamak için harcadığı zamanı Türkiye halkının çıkarı için kullansa çok daha yararlı bir iş yapmış olur.

Halim Yurdakul   
İşçi Partisi 
Basın Danışmanı



DİP NOT; [AYDINLIK GELECEK Hareketi] 
Serdar Ant  YAZISINDAN DOLAYI;
Düzeysiz tartışma üslubunda ısrar ettiği için grubumuzdan çıkardığımız Serdar Ant'ın maalesef düşük insani niteliklere sahip olduğuna da grubtan çıkarmam sonrasındaki iletişimimizde tanık oldum.
İP'li arkadaşlarımıza "Önemsenmek" için abartılı çaba harcayan bu kişiye bu fırsatı vermemelerini tekraren ve önemle tavsiye ediyorum.
Sevgilerimle
Kemal Şimşek

18 Eylül 2009 11:39 tarihinde Yusuf Tunçer 
<yusuf...@gmail.com>


KONU İLE  İLGİLİ YAZI ;  

HAİNLERDEN ŞAHSİYET ve ÜSTAD OLSAYDI, KÖPEKLER SULTAN OLURDU


HAİNLERDEN ŞAHSİYET ve ÜSTAD OLSAYDI, KÖPEKLER  SULTAN OLURDU

DÖNÜŞTÜRÜLMÜŞ ATATÜRKÇÜLÜK GÖREVİNİ ÜSTLENEN PİYONLARA EN IYI ORNEK DOGU PERİNCEK VE MEHMET BEDRİ GÜLTEKİN GİBİ SAHTE ULUSALCILAR HEP İŞBAŞINDA UYUYAN, ATATÜRK İSMİNİ HER DUYDUĞU YERE AKLINI KULLANMADAN BİAT EDEN PUTPERESTLER İSE.. MAALESEF HER YANIMIZDA !!!..... HER ULUSALCIYIM DİYEN ULUSALCI DEGİLDİR..
“Diyarbakır’da 29 Haziran günü yapılan anma toplantısını, gazeteler ‘Şeyh Sait’in itibarı iade edilsin’ diye verdi. Toplantı, ATATURKCU Devrimi ve Atatürk’ü karalayan söylemlerle yürütülmüş. Şeyh Sait’ gibi Vatan haininin olmayan itibarı iade edilirken, Atatürk’ün itibarı da ayaklar altına alınıyor. Bu tavırda kuşkusuz bir hakikat saklı... Bir devrim önderi ile o devrime karşı silaha sarılan bir Ortaçağ şeyhinin,ki SAİT i NURSİ(Kürdi) bile Ona katılmamıstı, itibarları birlikte yükselemez veya birlikte düşmez.Bu İki Tarihi Şahsiyeti Kıyas etmek, Arslan ile Maymunu Kıyas gibi olur. Bu, bir Kürt aşireti-Türk Milleti tartışması değildir, bir devrim-karşıdevrim tartışmasıdır.” Yukarıdaki satırlar İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’e ait… Perinçek’in “Şeyh Sait’in Evrensel İtibarı” başlıklı yazısında yer alan bu saptamanın altına ben de imzamı atarım. “Hiç kimse Şeyh Sait’i Suudi Arabistan ve Kuveyt’te bile değer haline getiremez.Ama Vekalaeten Başkanlık görevi yürüten Mehmet Bedri Efendi 1994 de saçamalıgı hususu bugüne degin yalanlamamıs kuzu postundaki bir Şebektir.
Humeyni İran’ında ve Mao cu Çinde, Unesco da Atatürk’ün Nutku basılmıştır; ama Şeyh Sait’e bir kıymet atfedilmesi olasılığı yoktur” diyen Perinçek şu gerçeğe de dikkat çekiyor: “Kaldı ki Atatürk ile Şeyh Sait arasındaki bir mukayese, aslında bir hayatın,Vatana hızmet ile vatana ihanet olarak seçilmesidir. Şeyh Sait’i Atatürk’ün karşısına diken Yine İngiliz ve Ogulları , her şeyden önce Kürdümüze müritliği, kulluğu, marabalığı, yanaşmalığı reva gören ve Onları preservatif olarak Kullananlardır. Burada aşağılan ve ezilen, öncelikle Ziya Gökalpleri yetiştiren Diyarbakır insanı ve Kürt aşiretleridir.” (Aydınlık, 6.7.2011) Doğu Perinçek’in Şeyh Sait hakkındaki saptamaları ve “Şeyh Sait’in itibarı iade edilsin” talebi karşısındaki tavrı ,görünüşte yerindedir, ama acaba samimi midir?
Doğu Perinçek, “Şeyh Sait’i Atatürk’ün karşısına dikenler” derken isim vermiyor, ama bunu örneklemek için öyle Diyarbakır’a kadar gitmesine de gerek yok. Kendisi tutuklu olduğu için yaklaşık üç yıldır "Genel Başkan Vekili" olarak İşçi Partisi’ni “yöneten” Mehmet Bedri Gültekin’e bir sorsun bakalım, o da Şeyh Sait hakkında aynı şekilde mi düşünüyor?ESki 1994 beyanı konusunda bir özrü var mıdır?
Mehmet Bedri Gültekin-İşci.Partisi. Gn. başkan. yardımcısı Mehmet Bedri Gültekin için Şeyh Sait, Doğu Perinçek’in değerlendirdiği gibi bir “Ortaçağ şeyhi”, bir “karşıdevrimci” midir, yoksa Cahil Kürtler açısından bir “ulusal şahsiyet” olarak görülen ve saygı gösterilmesi gereken biri midir? Şu anda İşçi Partisi Genel Başkan Vekili olan Mehmet Bedri Gültekin, 18 Haziran 1994 tarihinde, Ankara’da, İşçi Partisi Genel Merkezi’nde “İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı” olarak bir konferans verdi. Bu konferansta yapılmış konuşmanın metni, İşçi Partisi’nin yayın organı Teori dergisinin Ağustos 1994 tarihli 56. sayısında “Ulusal İnkârcılık Üzerine” başlığıyla yayınlandı. İşte o konferansta Mehmet Bedri Gültekin Şeyh Sait hakkında aynen şu değerlendirmeyi yapıyordu: “Cahil Kürt Aşiretlerinin önemli bir kısmı açısından Şeyh Sait değer verilen bir yere oturtuluyorsa, bizim buna karşı saygılı bir tavır içinde olmamız gereklidir(?). Yani bir tarihi kişilik olarak, bir ulusal şahsiyet olarak okumadan araştırmadan körü körüne değer veriyorlarsa, ulusal mücadele içinde Şeyh Sait’i Vatan Hainligi dısinda bir yere koymaya çalışıyorlarsa en azından o ulusal harekete, ulusal duygulara saygının gereği olarak buna saldıran bir tutum almamalıyız.”Bu ne Şalgam bu Ne Ulusalcılık...
Mehmet Bedri Gültekin’in bugün farklı düşündüğü iddia edilebilir mi peki? Sanmam…Bir adam yedisinde ne ise yetmişinde de ,eger bukalemun degilse,aynidir. Zira Şeyh Sait konusunda benimsenen bu tavır,Yanlış bir ilkesel tutumu, genel bir tavrı yansıtmaktadır. Bu nedenle “Mehmet Bedri Gültekin 1994’te böyle düşünüyordu, ama artık fikrini değiştirdi” demek mümkün değildir. Çünkü Şeyh Sait, 1994’te de bugün de aynı Vatan Haini Şeyh Sait’tir. Dahası, 1994 yılındaki bu konferansta Mehmet Bedri Gültekin, Şeyh Sait’i Kürt aşiretlerinin ve Zazaların bir “ulusal şahsiyeti” ve saygı gösterilmesi gereken biri olarak nitelemekle kalmamakta, Atatürk’e de saldırmakta, onu “Kürtlere katliam yapmış bir insan” olarak nitelemektedir. Şunları söylüyor Mehmet Bedri: “Siirt’teki bir Kürt,Cogu Arab Siirtliler tarafından dışlanmıs bir gurup için cahilce şahsiyet sanılmakta, Ama Onlara göre açısından kimdir Mustafa Kemal? Ulusal katliam, Kürtlere katliam yapmış bir insandır.Peki Güneydoguda bunca Kürdü öldürten İmralı canisini Lider sanan bu aşiretin Bu doğrusu da yanlıştır. Dolayısıyla Mustafa Kemal’in Türkler ve Türkiyeliler açısından taşıdığı anlamın Cahil Kürt aşiretleri açısından var olmasını bekleyemeyiz.” Tabii “Kemalist Devrim-1, Teorik Çerçeve” isimli kitabında “Kemalist diye nitelendirilen ATATURK rejimi, aynı zamanda burjuvazi ve toprak sahiplerinin emekçiler üzerinde diktatörlüğü idi. Kemalizm-Ki ATATURK böyle bir dogma bırakmamıstır-, burjuva sınıfsal karakteri nedeniyle Kürt aşiretine ulusal baskı uyguladı. Bu baskı, ayaklanan Kürt kitlelerine karşı kırımlara vardı.” (s.9) diyen Doğu Perinçek, Mehmet Bedri Gültekin’in Mustafa Kemal’i “Kürtlere katliam yapmış bir insandır” şeklinde tanımlamasına ne der,bu çelişkili tutumu ona hatırlatmakta neden tereddüt eder, bilemem! Ama Doğu Perinçek’in Şeyh Sait’e kıymet atfedenleri, onu Atatürk’ün karşısına dikenleri örneklemek için Diyarbakır’a gitmesine veya Suudi Arabistan’dan Kuveyt’ten, İran’dan örnekler vermesine gerek yok! Şu anda kendisinin vekili olarak İşçi Partisi Genel Başkanlık koltuğunda oturan kişiye baksın yeter! Mehmet Bedri Gültekin 1994 yılında Atatürk ve Şeyh Sait hakkında söylediği bu sözlerden ötürü, bugüne kadar çıkıp en ufak bir açıklama yapmamış, bir düzetmede bulunmamış, Türk milletinden de özür dilememiştir! Çünkü Mehmet Bedri Gültekin’in tavrı ilkeseldir ve 1994’te ne ise bugün de odur. Çünkü Şeyh Sait 1994’te de bugün de aynı Şeyh Sait’tir! Dolayısıyla Mehmet Bedri Gültekin, 1994’te “İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı” olarak bir anlamda “Şeyh Sait’i Atatürk’ün karşısına dikmiştir”! Ama Doğu Perinçek de bu güne kadar bu konuda tek bir eleştiride bulunmamış, bu kişinin “İşçi Partisi Genel Başkan Vekili” olarak görev yapmasını içine sindirebilmiştir! Bu durumda Perinçek’in Aydınlık’taki yazısında ifade ettiği Şeyh Sait hakkındaki değerlendirmelerinde samimi olduğu iddia edilebilir mi? Daha üzücü olan da Atatürk’e yönelik bu alçakça saldırıya ve Ortaçağ şeyhi, karşıdevrimci Şeyh Sait’in “ulusal şahsiyet” şeklinde nitelenip saygı gösterilmesi gereken bir kişi olarak ilan edilmesine İşçi Partisi üyeleri ve taraftarlarından da bir tepki gelmemiş olmasıdır. Doğu Perinçek, “Şeyh Sait’i Atatürk’ün karşısına dikenler, her şeyden önce Kürdümüze müritliği, kulluğu, marabalığı, yanaşmalığı reva görenlerdir” diyor. Ne acıdır ki Atatürk’ü “Kürtlere katliam yapmış bir insandır” şeklinde tanımlayan biri karşısında suskun kalanlar da aslında müritliği, kulluğu, yanaşmalığı, siyasal pratiklerinde sergilemiyorlar mı? Bir tarikattaki müritlikle bir parti üyesi olarak benimsenen bu onaylayıcı tavır arasında ne fark var? Bir ağaya yanaşma ve maraba olmakla, parti lideri ve yöneticilerinin her söylediğini sorgusuz sualsiz benimseyip Cumhuriyet’in kurucusu büyük önder Atatürk’ü “katliam yapmış bir insan” olarak tanımlayanların karşısında boynu bükük bir tavır almak arasında ne fark var? Atatürk’ü “Kürtlere katliam yapmış bir insan” şeklinde tanımlayanlar ve bu konuda bugüne kadar tek bir özeleştiri yapmayanlar, sadece Atatürk’ün itibarını ayaklar altına almaya yeltenmekle kalmıyor, Atatürk sevgisi ve Cumhuriyet’e bağlılık duygularıyla İşçi Partisi üyesi ve taraftarı olanları da aşağılıyorlar aslında… Ama o partili de, o partinin destekçisi aydın da bu tablo karşında suskun… Çünkü şeyh uçmaz, mürit uçurur…
Topkı, Zavallı Said i Kürdi, bile Cahil Kürt Aşiretlerinden olmadıgını betimlemek için Soyadını bile NURSİ diye degiştirmiş,Hilafeti kaldırana dek ATATURK ün yanında yeralmıs, Üstadlogı Nurcu müritlerinden kaynaklanan bir garibandı.
6.7.2011 Serdar Ant-Güncel Meydan ve Atomer yöney(ODTU)