Hakkı Öznur etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hakkı Öznur etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Ocak 2017 Cumartesi

MENDELİ’DEN TÜRKMEN DAĞINA SELAM OLSUN TÜRKMENEL'İNE BÖLÜM 2



 MENDELİ’DEN TÜRKMEN DAĞINA SELAM OLSUN TÜRKMENEL'İNE, BÖLÜM 2

BBP Yüksek İstişare Kurulu (YİK) Başkanı Ülkücü Fikir ve Siyaset Adamı, Araştırmacı- Yazar Hakkı Öznur Ağabey ile yapılan Röportaj


BBP YİK BAŞKANI HAKKI ÖZNUR:
İkinci Bölüm:

ALPEREN: Ordumuzun Fırat Kalkanı Operasyonu’nu nasıl değerlendiriyorsunuz?
HAKKI ÖZNUR: Türkiye'nin sınır güvenliğini koruması ve terör odaklarını yok etmesi açısından “Fırat Kalkanı Operasyonu” doğrudur, çok geç kalınmıştır. Irak ve Suriye’de kırmızı çizgimiz vardır. Irak ve Suriye üzerinden Kürt kantonları oluşturulmasına ve bunların birleştirilmesine Türkiye izin veremez. 
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Suriye'ye yönelik 'Fırat Kalkanı Harekâtı'nda IŞİD'in Türkiye'yle sınır teması Azez – Cerablus hattının birleştirilmesiyle tamamen kesildi. Bu önemlidir.  Operasyonlar, Menbiç’ten Halep’e kadar uzanmalıdır. Çünkü ara bölgeleri ele geçirmek isteyen küresel güçlerin uşağı PKK Kürt kantonlarını birleştirmek istiyor.
 Fırat’ın doğusunu tartışılmaz bir şekilde Kürt bölgesi yapan YPG/YPJ bununla da yetinmeyip Kobani’den bir diğer Kürt kantonu olan Afrin’e bir köprü kurmak istiyor. YPG ya da YPG’nin asli bileşeni olduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) El Bab’ı da alırsa, Afrin yolundaki en önemli kapı düşmüş olacak.
Doğudaki Rakka ve Deyre’z-Zor arasında bağlantıyı sağlayan kasabanın nüfusunun önemli kısmını Sünni Araplar oluşturuyor. DAEŞ, kaybettiği Menbiç’teki güçlerini El-Bab’a taşıdı. Bölgedeki bir başka terör örgütü PYD/YPG ise ilan ettiği kantonları birleştirmek için burayı ele geçirmek istiyor. TSK ve Özgür Suriye Ordusu’nun El-Bab’a girmesiyle YPG’nin kantonları birleştirme hayalleri suya düşecek. 

EL BAB ORTADOĞUNUN KAPISIDIR

ALPEREN: EL BAB   Neden Önemli ?
HAKKI ÖZNUR:  Arapçada “kapı” manasına gelen “el-Bâb”  komşu Menbiç’ten çok daha homojen bir Sünni Arap etnik yapıya sahiptir. El Bab, IŞİD’in Suriye’deki en önemli kalelerinden biri. Zira hem örgütün Halep muhafazasında denetim altında tuttuğu bölgeler ile, hem de doğudaki Rakka ve Deyr’üz Zor vilayetleriyle bağlantıyı sağlıyor. Ayrıca El Bab yakınlarında 3 önemli IŞİD askeri eğitim kampı bulunuyor. Rakka, Musul ve El Bab DAEŞ için “Mahşer’in 3 atlısı” gibidir. TSK IŞİD ile zorlu bir alanda savaşmaktadır.
 IŞİD’in kıyametten önce Haçlı ordularına karşı son kutsal savaşın verileceği yer olarak gördüğü ve kutsal bir önem atfettiği Dabık ta tüm lojistik desteğini 35 km güneydoğusundaki El Bab’dan alıyor.
 Türkiye, “beka” nedeniyle Suriye’ye girdi, El Bab’ı kuşattı. El Bab bugün tamamıyla askerimiz tarafından kuşatma altındadır. Terör örgütü IŞİD  son havliyle her türlü yola başvuruyor. Canlı bomba olarak, el yapımı bombalarla her türlü saldırıyı yapıyor. Şehitlerimiz ve yaralılarımız var.
Terör örgütlerinin oluşturduğu tehdidi bertaraf ederek hudut güvenliğini artırmak maksadıyla 24 Ağustos 2016 tarihinde başlatılan, Suriye topraklarında Fırat Kalkanı Harekatı'nın  133 gününde  45  şehit verdik. 
Türk Silahlı Kuvvetleri'nce Suriye'nin El Bab bölgesinde sürdürülen Fırat Kalkanı Harekâtı kapsamında 21 Aralık günü IŞİD'in intihar saldırısında şehit olan askerlerin sayısı 18'e yükseldi. Hem  PKK/PYD/YPGye Hem IŞİD’e karşı en büyük mücadeleyi veren tek ülke, Türkiye’dir.

ABD VE BATILI ÜLKELER  TÜRKİYE’NİN VARLIĞINDAN RAHATSIZLAR

ALPEREN: Koalisyon güçleri IŞİD e karşı EL BAB operasyonunda TSK’ya gereken desteği vermiyor
HAKKI ÖZNUR: ABD Menbiç gibi El Bab’ın da PYD’nin kontrolüne girmesini istiyor. ABD, El Bab’ın TSK tarafından ele geçirilmesi halinde Akdeniz’e ulaştırmayı planladıkları koridorun kesileceğini biliyor. El Bab’dan sonra sıranın Menbiç’e geleceğinin de farkındalar. Şu anda El Bab’ın ele geçirilmesini engelleyemezlerse uzatmak istiyorlar. 
 Fırat Kalkanı modeli Afrin'e, Tel Abyad'a ve Tel Afer'e yönelecek şekilde uygulanmalıdır. Türkiye milli güvenliği için neyi gerektiriyorsa onu yapmalıdır.
 Her zaman söylüyorum. Türkiye Ortadoğu siyasetinde ABD ve batılı güçlere güvenmemeli.  Çünkü ABD ve batı her zaman iki yüzlü siyasetler izlemişler ve Türkiye’nin düşmanlarına yardım etmiştir. Irak ve Suriye’de yaşanan bütün kaosların sorumlusu ABD ve batı emperyalizmidir. ABD ve Batı IŞİD konusunda samimi değildir. Perde arkasında küresel güçler IŞİD adlı cinayet şebekesine destek veriyor. IŞİD vb. cinayet şebekelerinin varlığını devam ettirmesini istiyorlar. Bakın ,TSK IŞİD ile mücadele ediyor ama bu mücadelede ABD ve koalisyon güçleri ,Türkiye’nin ısrarla hava desteği verin demesine rağmen vermiyorlar. İncirlikten gereken Hava desteği çeşitli bahanelerle verilmiyor. İncirlik üssünden her zaman terör örgütlerine destek verilmiştir. İncirlik üssü kapatılmalıdır. İncirlik üssü terörizme ve darbecilere destek veriyor. Türkiye IŞİD ile verdiği mücadelede bilerek yalnız bırakılmıştır. Amerika bölgede masumları katleden terör örgütlerine destek veriyor.
Birinci Körfez Savaşı (1991) ve sonrasında da Çekiç Güç olarak İncirlik’te konuşlanan ABD, Kuzey Irak’ta PKK’ya yardım ediyordu.
Çekiç Güç’ün görev yaptığı uzun yıllar boyunca PKK, Kandil’e ve Kuzey Irak’a yerleşti ve bu yardımlarla siyasi ve silahlı gücünü pekiştirdi. Oradan Türkiye’ye sızarak terör eylemlerini sürdürdü.
ABD’nin, dağlarda sıkışan PKK’lılara helikopterle yardım attığı, dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş ve Jandarma Genel Komutanı Org. Eşref Bitlis ve bir çok komutan  tarafından bizzat açıklanmıştır Çekiç Güç döneminde bu faaliyetler ve Türkiye aleyhine gelişen koşullar karşısında Doğan Güreş gibi eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt da “Çekiç Güç büyük hataydı” demişti.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan  TÜBİTAK ödülleri töreninde, ABD başta olmak üzere kimi ülkelerin çeşitli bahanelerle bölgede masumları katleden terör örgütlerine destek verdiğini, silah yardımı yaptığını söyledi. Bir gün önce de Türkiye’nin elinde bunu kanıtlayan belgeler ve görüntüler olduğunu söylemişti...
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaptığı konuşmada koalisyon güçlerinin verdikleri sözleri tutmadığını savunarak, “Bizi DEAŞ’a destek vermekle suçluyorlardı. Şimdi ortadan kayboldular. Tam aksine terör örgütüne DEAŞ dahil olmak üzere YPG-PYD bunlara destek veriyorlar. Çok açık net ortada. Hepsinin tescilli olarak bütün resimle, fotoğraflarıyla video kayıtlarıyla elimizde belgeleri var” demiştir..
Fırat Kalkanı harekatı kapsamında El Bab’ın dört bir tarafının kuşatıldığını ifade eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD liderliğindeki koalisyon güçlerinin IŞİD de dahil olmak üzere Suriye’deki terör örgütlerine yardım ettiğini söyledi.
27 Aralık günü Gine Devlet Başkanı Alpha Conde ile düzenlediği ortak basın toplantısında konuşan Erdoğan, “Koalisyon güçleri şu anda verdikleri sözü maalesef tutmuyorlar. Verilen söz farklıydı ama şu anda farklı konumdalar. Öyle olsa da olmasa da biz şu anda yolumuza kararlı bir şekilde devam ediyoruz, devam edeceğiz. Çıkılan bu yoldan geri dönmemiz mümkün değil” dedi.
Erdoğan ve AKP hükümeti bu gerçeği çok önceden görmeliydi, göremediler. ABD ve Batıya çok güvendiler.ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mark Toner, Washington’da düzenlediği  basın toplantısında,  Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın IŞİD’e karşı oluşturulan uluslararası koalisyon güçlerinin IŞİD’e destek verdiğine ilişkin sözlerini ‘gülünç’ diye  nitelemesi tam bir ABD klasiği ve sahtekarlığı..
Amerikalı sözcü  şu  yalanı söylüyor: “Bizim koalisyon içindeki, Kuzey Suriye’deki, Irak’taki eylemlerimize bakanlar bizim yüzde yüz DAEŞ’i yenip yok etmekten başka bir çabamız olduğunu söyleyemez.”
Sahtekar ABD’li  diplomat Toner, YPG'ye ise IŞİD'e karşı mücadelede yalnızca "taktiksel destek verdiklerini" söylemiş Yine PKK/ PYD nin hakim olduğu cinayet örgütü SDG ye desteklerini şu sözlerle itiraf etmiştir: “Suriye Demokratik Güçleri'ne taktik destek veriyoruz. Burada şaşırtıcı bir şey yok. Bu konuda son derece şeffaf olduk. Bunu da hepimizin ortak hedefimize ulaşabilmesi, yani IŞİD'i mağlup edebilmek için yaptık”.
Yine Ankara'daki ABD Büyükelçiliğinden de bir açıklama yapıldı. Twitter hesabı üzerinden bir açıklama yapan elçilik, "ABD, IŞİD'i desteklememektedir. ABD hükümeti geçmişte IŞİD’i yaratmamış veya desteklememiştir. ABD hükümetinin IŞİD’e destek verdiği yönündeki iddialar doğru değildir" diyerek kendilerini aklamaya çalışmıştır. ABD yalan söylemeye devam ediyor. 
ABD  Büyükelçisi, milletimizin gözünün içine baka baka yalan söylüyor. “Yapmadık” diyor, “silah vermedik” diyor. Oysa görüntüler ortada, bilgiler ortada, fotoğraflar ortada, kurdukları ortak askeri üsler orada.
93 sürecinde ABD ve koalisyon güçlerinin  PKK’ya nasıl destek verdikleri cümle alem biliyor.  (1991-1999) Çekiç Güç olayından bu yana bölgede adım adım ne planlar uygulandığını, bölgenin nasıl parçalandığını, Suriye'deki durumun Çekiç Güç formülünün devamı olduğunu, hedefin  Türkiye'ye parçalamak olduğunu milletimiz çok iyi biliyor.
İncirlik üssünden  terör örgütlerine lojistik destek veriliyor.  Türkiye  ilk defa ABD’ye İncirlik mesajı verdi.  ABD ise Ankaranın mesajına  konuyla ilgili hemen  bir açıklama yaparak cevap verdi  ABD öncülüğündeki IŞİD karşıtı koalisyonun sözcüsü Albay John Dorrian, İncirlik üssünün ABD’nin operasyonları açısından önemini vurgulayarak “Aslında tüm dünya oradan yapılan operasyonlar sayesinde daha güvenli bir yer haline getirildi.” dedi. ABD'li komutan İncirlik'in paha biçilemez olduğunu söyledi.
Milli Savunma Bakanı Fikri Işık, El Bab konusunda yaptığı açıklamada "Koalisyonun destek vermemesi İncirlik Üssü'nü de sorgulatıyor" demişti.
Numan Kurtulmuş’un “Baştan beri Suriye politikasının büyük yanlışlarla dolu olduğuna inananlardanım.” açıklaması Türkiye’deki şebbihaları tekrar sevince boğdu. Aynı Numan Kurtulmuş "Tabii ki Esed rejiminin, zalimlerin yanında yer alacak değiliz. Şimdi bunları tamir ediyoruz, düzeltiyoruz” sözlerini söylemesi tam bir çelişki olmuştur.
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş Türkiye’nin Suriye politikasında neleri yanlış yaptığını, ortaya neden bir politika konulmadığını ve nasıl bir tamirat yaptıklarını açıklaması gerektiğinin altını çiziyor aksi takdirde İran muhiplerinin ve yerli şebbihaların bir önceki açıklamaları gibi bu sözler üzerine de epey raks edeceğini hatırlatırız Evet AKP hükümeti zikzaklı dış politikası ile Türkiyeyi bölgede sıkıntıya sokmuştur.

ESAD GÜÇLERİNİN TÜRK ASKERİNE SALDIRISINDAN RUSYA’NIN HABERİ OLMAMASI İMKANSIZDIR

ALPEREN: Geçtiğimiz haftalarda Suriye ordusu Türk askerine saldırdı ve şehitler verdik 
HAKKI ÖZNUR:  İran ve Rusya’nın desteklediği Suriye rejimi de El Bab'ta askerimize havadan saldırmıştır. TSK, saldırının Suriye rejimi tarafından havadan yapıldığını açıkladı. Fırat Kalkanı Harekâtı’nda yürütülen operasyonlar kapsamında, 24 Kasım günü Suriye rejim güçlerince gerçekleştirilen hava saldırısında, dört kahraman askerimiz şehit olmuş, biri ağır olmak üzere 10 kahraman askerimiz ise yaralanmıştır.
Saldırının gerçekleştiği tarih. Tam bir sene önce, 24 Kasım’da, angajman kurallarını ihlal eden Rus uçağı, Türk Hava Kuvvetleri tarafından düşürülmüş ve bu Türkiye ile Rusya arasında krize yol açmıştı. Türk askerine yönelik saldırının, bu olayın yıldönümüne denk gelmesi, büyük bir soru işareti. 
Türkiye – Rusya Ortak Stratejik Planlama Grubu 5'inci Toplantısı için Antalya'nın Alanya İlçesi'nde bulunan Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, 1 Aralık günü Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile görüştü. Lavrov, görüşmelerde 24 Kasım'da Suriye'de Türk askerlerini hedef alan hava saldırısı için “El Bab saldırısını ne Rusya ne Suriye rejimi yapmıştır' dedi" şeklinde konuşmuştur. Lavrov gerçekleri söylemiyor. Rusya’nın Suriye’de olup biten her şeyden haberi vardır. Suriye hava sahasında uçan kuştan haberi olan Rusya’nın Esad ordusunun Türk askerine saldırısından haberi olmaması mümkün değildir. Suriye hava kuvvetlerini eğiten ve Suriye ordusunda pilot olarak görev yapan çok sayıda Rus askeri ve uzmanı vardır. 
Bölgede ABD ve Rusya Türkiye’yi büyük bir savaşın içine sokmaya çalışıyor. ABD, İngiltere, İsrail, Rusya ve İran Türkiye’nin bölgede etkin bir rol oynamasından ve milli güvenliği için aldığı kararlardan ve yaptığı hamlelerden çok rahatsızlar. Türkiye’nin PYD’yi vurmasının hem ABD hem Rusya tarafından istenmediği, her iki ülkenin açıklamalarından bellidir. Fırat Kalkanı operasyonu milli bir operasyondur, bölgede bir sürü küresel güçle savaşıyoruz.

RUSYA AÇISINDAN SURİYE HERHANGİ BİR ÜLKE DEĞİLDİR

Ortadoğu uluslararası güçlerin sömürü ve çatışma alanı. Basra Körfezi’nde egemenlik mücadelesi devam ediyor. Dünya egemenlerinin küresel desteğiyle Ortadoğu’ya bahar gelmeyeceğini herkes çok iyi bilmelidir. Arap sokağına bir taraftan ABD, AB, İsrail öte tarafta Rusya, Çin ve İran müdahale etmektedir. İki kutup da, emperyalist çıkarlar için hareket etmektedir. 
Rusya açısından Suriye herhangi bir ülke değildir. Ortadoğu güç mücadelesinin merkez ülkesidir.  Bugün Rusya, Akdeniz’e gönderdiği savaş gemileriyle yetinmeyip, İran ve Irak üzerinden Suriye’ye geçirdiği savaş uçakları ve helikopterleriyle, var gücüyle Suriye’yi bombardıman ediyor.
Putin ülkeyi katı el ile yönetiyor. Dilediği ülkeye asker yolluyor. Bunun adı Tiran rejimidir. Rus lider açıkça “Sınır – mınır dinlemeyiz... Biz güçlüyüz, her istediğimizi yaparız” diyor. Rus faşisti Putin’in yeniden Sovyet İmparatorluğu’nu canlandırmak, Sovyetler Birliği'ni diriltmek gibi kirli bir emeli vardır.
Putin’in daha önce katıldığı bir TV programında yaptığı konuşma, Rusya’nın neyi, niye yaptığını özetliyor aslında. TV programında sunucu Putin’e soracağı soruya “Eski bir KGB ajanınsınız” diye başlayınca Putin uyarıyor: “Eski KGB ajanı diye bir şey yoktur. KGB ajanını her zaman ajandır” diyor. Yani “Kiev Devleti, Çarlık Rusyası, SSCB ve bugün Rusya Federasyonu. Bu isimlerin önemi yok” diyor Putin. Rusya, Suriye operasyonuyla önünü açmaya çalışıyor. Önümüzdeki 50 yıl için Irak ve Suriye'ye yerleşmenin planını yapıyor.

SURİYE RUSYA’NIN ORTADOĞU’DAKİ SON KALESİDİR

Suriye Ortadoğu’nun fay hattıdır. Rusya ve ABD için çok önemlidir. 
Rusya ve Çin için Suriye, rakipleriyle mücadelede önemli bir mevzidir. Rusya için  Suriye Ortadoğu girmek için tek kapıdır. Rusya için Suriye’yi kaybetmek Ortadoğu’ya açılan pencerenin kapanması anlamına gelir. Rusya bu yüzden büyük silah sevkiyatı ile Esad rejimini güçlendirmektedir. 
Kremlin’in Suriye savaşına dâhil olmasıyla birlikte Ortadoğu’da uluslararası güçler dengesi değişmiştir. Rusya ilk kez eski Sovyet coğrafyası dışında bir askerî harekâta girişmiştir. Üstelik bu adımı Ortadoğu gibi kaynayan bir kazanın içine dalarak Suriye’de atmıştır.
Rusya Suriye’de yaşanan gelişmeler karşısında izlediği politikayı bir ‘küresel varoluş’ politikası olarak görmektedir. Nitekim bir Rus askeri uzman 8 Şubat 2012’de Moskova Times'a verdiği demeçte "Suriye Rusya'nın Orta Doğu'daki (Doğu Akdeniz'deki) son kalesidir. Eğer bu kale de kaybedilirse Rusya ikinci sınıf bir ülke konumuna düşecektir” diyerek bu durumu açıkça itiraf etmiştir.
Bu nedenle Rusya, Suriye’deki olayların başından bu yana Esad yönetimine her platformda en güçlü desteği vermektedir. Esad Moskova’nın koruması altına alınmıştır. Suriye artık Rusya’nın arka bahçesi olmuştur.

MOSKOF KAFİRİNİN ESAS AMACI DOĞU AKDENİZ’E YERLEŞMEK

 Hali hazırda Rusya Suriye konusunda ana oyuncudur. Rusya, işbirlikçisi Esad’a her yönlü destek veriyor. Çünkü Esad rejimi yaşarsa Doğu Akdeniz’den çıkmayacağını hesap ediyor. Rus uçakları ve gemilerden atılan füzeler, tank, top ve havan atışlarıyla dayanılmaz bir bombardıman var. Türkmen Dağı'nın her metresine Halep’in her karesine  bomba yağıyor. Kıyı bölgelerin tamamı  Rusların elinde. Lazkiye'deki ve Hama'daki havaalanları onların elinde. Buraya çok modern uçak ve silahlar getirdiler.
Her gün Suriye'ye asker – silah takviyesi yapan, gelişmiş hava savunma sistemleriyle birlikte onlarca savaş uçağını Akdeniz kıyısındaki Tartus ve Lazkiye'de konuşlandıran Rusya, Esad rejimini ayakta tutmaya çalışıyor. Ruslar, Türkiye'nin sınırına kadar olan bölgeyi istiyor. Buraya alarak, Türkiye ile masaya oturarak bir şeyler koparmaya çalışıyorlar. Suriye’de savaş Türkmenlere, Türkiye’ye karşı sürdürülüyor. 

YÜZYILLIK BÜYÜK OYUN: İRAN'IN ÖNÜNÜN AÇILMASI, TÜRKİYE'NİN KUŞATILMASI VE EHL-İ SÜNNET OMURGANIN ÇÖKERTİLMESİ

ALPEREN :  İran bölgede ne yapmak istiyor?
HAKKI ÖZNUR: Suriye, gerçekten de tüm maskeleri düşüren bir 'Turnusol' görevi icra ediyor.İran emperyal Şii yayılma siyaseti izliyor.Irak işgali ve Suriye’de yaşananlar İran’ın mezhepsel bakış açısını net bir şekilde göstermektedir. Irak’taki Şii – Bağdat despotizminin muhafazası soyunan Tahran’ın mezhepçi siyaseti açıkça ortadadır. 
İran’da dini aşan bir mezhep fanatizmi var. İran’ın temsil ettiği tarihin derinliklerinden ve kininden beslenen mezhebi doku, hizipçilikten ibarettir. Mezhep sureti giymiş Pers hizipçiliğidir.  İran, bugün Irak’ta rejimi ve Suriye’de Esad despotizmini ayakta tutmak için büyük çaba sarf etmektedir. 
İran Devrim Muhafızları Yardımcısı Orgeneral Hüseyin Selami’nin Halep’in düşmesi bağlamında kurduğu şu cümleye bakın: “Halep’teki zafer Bahreyn’i de özgürleştirecek ve İran’ın genişlemesi Yemen, Musul ve Bahreyn’e uzanacak”
Yezid’in izinden giden Tahran rejiminin BAAS’ın şebbihalarından zerre dahi farkı yoktur. Hüseyin şiarıyla yola çıkanlar Yezidleşmiştir. Fars şovenisti Şii İran, tarih içinde hep batıya hizmet etmiştir ve görülüyor ki bu gün dahi ediyor! Antiemperyal türkü çalan İrancılar, “Büyük Şeytan” dedikleri ABD emperyalizminin Suriye operasyonlarını, Rusya’nın kafir Esad rejimine verdiği askeri desteği açıkça destekliyor. 

IŞİD ve El Kaide nasıl küresel emperyalist – kapitalist sistemin işine geliyorsa Esad ve Bağdat rejimiyle birlikte Rusya ve ABD’ye işbirliğini sürdüren İran devleti de ABD, AB emperyalizmine hizmet etmektedir.

Putin mafya babası. Esat ise şebbiha babası. Üçüncüsü de Şiabaşı! Bununla birlikte Rusya’nın Suriye’ye ayak basmasıyla birlikte İran’ın birincilik rolü veya birinci patronluğu gerilere düştü. Hakiki patronluğunu kaybetti. Yardımcı pozisyona geriledi. Putin Esat’ın Rus versiyonu ve ruh ikizidir. Brejnev ve Babrak Karmal gibi Esat ile Putin de birbirine benzemekte ve tamamlamaktadır. 
5 yıldır Esad rejimi saflarında savaşmak üzere Suriye’ye gönderilen Devrim Muhafızları’nın ardından İran, Bağdat rejimi saflarında IŞİD vb. örgütlere karşı savaşmak üzere özel askeri birlikler göndermiştir. Şimdi bunlar Irak’ın birçok yerinde İran karşıtı gruplarla çatışmaktadır.

İran rejimi İslam düşmanlarıyla beraber hareket etmektedir. Pers – Fars ulusçuluğunun çağdaş ismi olan İrancılık bölgede emperyalist politikalar izliyor.
 Pers ulusçusu, Acem İran nasıl bir düşmansa terör devleti Siyonist İsrail’de öyle bir düşmandır. Çünkü terörist İsrail’in Filistin’de yaptığı zulmün benzerini bugün Fars şovenisti İran, zalim Esad’ın eliyle Suriye’deki Müslüman kardeşlerimize yapmaktadır .Suriye halkının katili Esad’ı  “kırmızı çizgi ve direnişin altın halkası” olarak sahiplenen Rusya’yla birlikte muhafaza etme gayretindeki Tahran’ın mezhepçi siyaseti açıkça ortadadır.İran Fars emperyalizmini hayata geçirmeye çalışıyor. İşgalci ve yayılmacı planlarını mezhep üzerinden servis ediyor.
İran siyasetini Şii ayaklar üzerine oturtarak yeniden Pers nüfuz alanını kurma yönünde cereyan etmektedir. İran’ın politika ve uygulamaları analiz edildiğinde Şiiliğin Pers siyasetine araç-perde yapıldığı ortaya çıkmaktadır.  İran'ın yayılmacı politikası bölge ülkelerini rahatsız edecek seviyeye yükseldi. Suriye'de İran Devrim Muhafızları'nın savaştığı biliniyor. 
İran devlet televizyonunda katıldığı bir programda konuşan Velayeti,  Beşar Esed, Suriye'nin 'yasal ve meşru' cumhurbaşkanıdır, gitmesi için her hangi bir şartın ortaya konulması İran'ın kırmızı çizgisidir. Kendisini desteklemeye devem edeceğiz" diyerek  Esad rejimine desteklerini  bir kez daha ilan etmiştir. 
 Rusya'nın Suriye'de bulunmasının bu ülkedeki güç dengelerini Beşar Esad'dan yana değiştirdiğini söyleyen Velayeti, "İran ve Rusya Suriye'de yakın işbirliği içinde" diye konuşmuştur. İran var oluşundan bu zaman kadar hiçbir zaman için hristiyan/ yahudi yada diğer dinlere mensup devletler ile savaşmamıştır tarihi boyunca. İran her zaman için sünni müslüman devletler ile savaşmıştır.

KATİL İRAN HALEP KATLİAMINI SOKAKLARDA  KUTLUYOR

Bugün Suriye’de Halep başta olmak üzere pek çok bölgede yüzbinlerce Sünni sivili katleden gruplarla Irak’ta IŞİD bahanesiyle Sünni soykırımı yapan gruplar aynı gruplardır. Liderliklerini İran yapmakta, dini olarak Ayetullah Ali Hamaney’e dayanmaktadırlar.
Halep tekrar zalim Esad rejimin eline geçti. BAAS  rejimi,  Esad Hanedanı diktatörlüğü  İran ve Rusya’nın yardımıyla Halep’i muhaliflerin elinden aldı. Esad firavunun destekçisi Şovenist İran gelişmelerden çok memnun. 
Şam’da Halep katliamını kutlayan Esad yandaşlarına bir destekte İran’dan gelmiştir. İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani Halep’i katlederek, yok ederek ele geçirmesinden dolayı Katil Esad’ı  hemen  tebrik etmiştir. Ruhani Esad'a ,"Halep zaferi, teröristler ve onları destekleyenlere karşı Suriye halkı için büyük bir zaferdir" dedi. Esad’da ,Ruhani'ye Suriye rejimi ve halkının yanında olduğu için teşekkür ederek bunu hiçbir zaman unutmayacağını söyledi.
Hamaney'in dış politika danışmanı Yahya Safavi’de "İran, Rusya, Suriye ve Hizbullah arasındaki ittifak Halep'in özgürleştirilmesini sağladı ve sırada Musul'un özgürleştirilmesi var" dedi.
İran dini lideri Hamaney'in Devrim Muhafızları dış operasyonlar birimi Kudüs Güçleri temsilcisi Molla Ali Şirazi Kasım Süleymani'ye yolladığı mesajında Halep'teki katliamı öven ifadeler kullandı.
Ali Şirazi Süleymani'ye mesajında  Halep katliamından "benzersiz bir zafer olarak" bahsetti. 12-13 Aralık tarihli İran gazeteleri büyük başlıklarla, ‚”Halep âzâd şod! / Halep kurtarıldı!”’ haberini veriyorlar. Tahran’da yayınlanan  malî kaynağı da devletçe karşılanan; bir gazetede “Halep / Halep’in kurtarılışının mesajları..’ başlığı altında.. bir başyazı yazılmıştır. Yazıda, Halep katliamı, vahşeti  “zafer” olarak gösteriliyor. 
Tahran Valiliği bünyesinde yayın yapan muhafazakar Hemşehri gazetesinde Muhammed Karbasi, "Halep'in özgürleştirilmesi"nin Suriye'nin kuzeybatısının tüm kontrolünü ele geçirmek için önemli bir başlangıç  ve Türkiye’nin ağır bir mağlubiyete uğramasıdır" demiştir.
İran Devrim Muhafızları'na yakınlığı ile bilinen Civan gazetesinden Muhammed Babai Halep'teki zaferin sonuçlarının Suriye ile sınırlı olmadığını yazdı. Babai yazısında "Halep'teki savaşın bu şekilde sonuçlanması gelecekte İran liderliğinin kontrolü altında olacak Ortadoğu için yeni bir sayfanın açılmasıdır" dedi.
Suriye'nin Halep kentindeki İran katliamını "kutlayan" İranlı üniversite öğrencileri Tahran sokaklarında tatlılar dağıtırken, radikal Şii medya da sayfalarında zafer naraları attı. Tahran'daki İmam Sadık üniversitesi öğrencileri, ellerinde  Şii milis örgütleri Hizbullah, Haşd-i Şabi, Fatimiyyun  ve Zeynebiyyun tugaylarının logolarının bulunduğu afişlerle tatlı dağıttı.
Bu tablonun failleri; zalim Esad diktatörlüğünün devamı için 5 yıldır adeta seferberlik içinde olan emperyalist Rusya, ABD ve mezhepçi yayılma politikası güden İran’dır.
Zalim Esad ordusunun ve Moskof uçaklarının  ağır bombardımanları ile yanan, yakılan Halep saldırıları ve sivillerin katledilmesi mezhepçi İran yönetimi ve medyasında “İslam’ın zaferi”  olarak lanse ediliyor. İslam düşmanlarıyla, Haçlı ordularıyla beraber olan İslam’a, İslam dünyasına ihanet eden İran her zamanki takiyyeci tavrını sürdürüyor.

ESAD VE PUTİN’İN ÖVGÜLER DİZDİĞİ SÜNNİ DÜŞMANI: ALÇAK KASIM SÜLEYMANİ

Tahran  Esad rejimine karşı ayaklanmanın başladığı tarihten itibaren Esad rejiminin yanında yer almıştır İran devleti askeri ile istihbaratçısı ile teknik elemanları ile Suriye’ye demir atmışlardır İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü, Suriye'nin savaş yorgunu askerlerine önce danışmanlık, sonra eğitim desteği, daha sonra da bizzat sahada sıcak savaşa katılarak yardımcı oldu.
İran Devrim Muhafızları Kudüs Kuvvetleri Komutanı Kasım Süleymani, İran’ın Irak’ta ve Suriye’deki her türlü politikasını formüle eden ve hayata geçiren kişidir. Kasım Süleymani arada hiçbir kişi ya da birim olmadan, doğrudan doğruya İran devlet örgütlenmesinin en tepesinde bulunan dini lider Hamaney’e bağlıdır.
Süleymani’nin komutanı olduğu Kudüs Gücü’nün sadece İran’da değil, Ortadoğu’nun tamamında herhangi bir muadili yok. Ortadoğu’da neredeyse bütün Şii grupları kendi etrafında toplamış olan Kudüs Gücü ve onun başındaki Kasım Süleymani, Irak ve Suriye arasında mekik dokuyor.
Muhalif gruplarla olan silahlı çatışmaları organize etmek için Şam ve Lazkiye arasında gidip gelen Kasım Süleymani Suriye’nin her gelişinde Hizbullah Savaşçıları tarafından 'Lebbeyke ya Ali' sloganlarıyla karşılanmıştır. 
Kasım Süleymani bir gün Şam’da, bir gün Moskova’da. Sürekli İran Rusya, Suriye ve Lübnan arasında gelip gidiyor. Ortadoğu’yu çok iyi bilen çevreler Kasım Süleymani’nin  “Esad ile komuta merkezindeki toplantılar arasında görmeniz mümkün” diyorlar. 
Kasım Süleymani  Temmuz başlarında Putin ile de Moskova’da görüşmüştür. İran inkar etse bile İran ve Rusya zaten çok önceden Esad’ın nasıl güçlendirilebileceğini görüşmeye başlamıştı. İran, Suriye ordusunun desteklenmesi için Şii milisleri devreye sokmuş, İran Devrim Muhafızları komutanlarını Suriye’ye yollamıştı. 
Kasım Süleymani, Suriye'de cihad yanlıları ve muhaliflere karşı savaşmak için Hizbullah'ın yanında Suriye ve Irak milislerini organize etmekte oldukça etkili bir figür. Irak'ta, IŞİD'e karşı savaşmak üzere Şii milislerin eğitip donatılmasına önemli bir rol üstlenmişti.  Şii milislerin sevkiyatını İran Devrim Muhafızları Örgütü'nün dış operasyon biri olan Kudüs Gücü koordine ediyor. Bu yapının başında Türk düşmanı, İranlı alçak, katillerin başı Kasım Süleymani de bulunuyor.
Katil İran’ın Devrim Muhafızları'na bağlı Kudüs dışında her fitnenin odağında olan sözde Kudüs Ordusu'nun komutanı Kasım Süleymani, Suriye'nin Halep kentinde. Halep’i kuşatan Esad güçlerine ve Şii milislere liderlik yapıyor Esad rejimi ve İran destekli Şii terör gruplarının Halep'te imza attığı katliam ateşkese rağmen kaldığı yerden devam ediyor. İran tarihe Müslüman katliamının sorumlusu olarak geçecek.

HASAN NASRALLAH’TA   ESAD KLANININ YANINDA

ALPEREN:  Lübnan Hizbullah’ı  Esad rejimine neden destek veriyor?
HAKKI ÖZNUR:   İran kontrolündeki Lübnan Hizbullahı’nın, Suriye yönetimine destek vermesi, Şii siyasi stratejisinin gereğidir. Onlar, her zaman Lübnan’daki Sünni kesime karşı olmuşlardır. Çünkü Lübnan’daki Sünniler, Suriye’nin Lübnan’a müdahalesine karşı çıkmışlar, Lübnan siyasetinden elini çekmesini istemişlerdir. İslam düşmanı Laik Nusayri rejimine Şii Hizbullah ve Tahran yönetimi açıkça destek vermektedir.

Lübnan kağıt üstünde müstakil bir devlet olmakla birlikte, kısa tarihi boyunca asla kendi başına bırakılmamıştır. Suriye, Lübnan’ın tarihi olarak kendi toprağı olduğu iddiasındadır. Özellikle Hafız Esed dönemiyle birlikte Lübnan, “Büyük Suriye” ideolojisinin en kolay lokması ve doğal parçası olarak görülmeye başlanmıştır. Kuşkusuz bunda, Lübnan’ın olağanüstü girift ve parçalı etnik, dini ve mezhebi yapısının rolü büyüktür. 

Zalim Esad rejimi düşerse bundan en büyük etkilenecek ülke İran ve Lübnan Hizbullahı’dır. Özellikle Lübnan Hizbullah’ı, stratejik hinterlandını ve ideolojik destekçisini kaybetmiş olacaktır. 

Hizbullah, Lübnan’daki varlığını Esad rejiminin ayakta kalmasına bağlamıştır. Esad düşerse Lübnan’da büyük güç kaybına uğrayacaklarını, lojistik desteklerini kaybedeceklerini düşünüyorlar. Liderleri Hasan Nasrallah  bu yüzden Esad rejimin en büyük destekçisidir.. Hizbullah  bu tavrıyla İslam dünyasında büyük eleştirilere  uğramaktadır büyük bir prestij kaybetmiştir. 
Suriye'de 2012'ten bu yana cephelerde aktif şekilde savaşan İran destekli Lübnan Hizbullah’ı önemli kayıplarda  verdi. 10 Ekim'de "Ebu Muhammed İklim" lakaplı Hüseyin el Hac, Hama'daki Sehl Gab Ovası yakınlarında öldürüldü. Hac, örgüt lideri Hasan Nasrallah'ın Suriye'deki ikinci adamı olarak biliniyor.  Lübnan'da Hizbullah'a yakın medya kuruluşları, Muhammed Mustafa Haçiç adlı üst düzey bir komutanlarının öldürüldüğünü de duyurmuştur . 1000 den fazla Hizbullah milisi’de çatışmalarda ölmüştür.

2006 yılında İsrail’e karşı vermiş olduğu büyük mücadele ile çok büyük destek bulan Lübnan Hizbullah’ı mezhepler üstü bir hareket olma amacından Suriye konusunda gösterdiği tavırla hızla uzaklaşmıştır. Arap başkentlerinde bir dönem asılan Nasrallah resimleri Suriye meselesinden sonra Esad ve Hamaney’in resimleri posterleri gibi meydanlarda yakılmaktadır.
Hizbullah Arap sokağında kan kaybetmiştir. Sadece Suriye’de değil, Ürdün Mısır ve diğer bazı Arap ülkelerinde Hizbullah’a destek düşmüştür.. 2006 yılında Hizbullah bayrakları dalgalanan Arap sokaklarında aradan 10 sene sonra Hizbullah’tan “Hizbuşşeytan” diye söz eden pankartlar asılmıştır..
Hasan Nasrallah yaptığı birçok konuşmada Şam yönetimine destek veren açıklamalar yapıyordu ve Suriye’den silah desteği aldıklarını açıkça itiraf ediyordu. Daha önce İran’dan askeri ve siyasi destek alan Hizbullah, Nasrallah’ın da itiraf etmesiyle Suriye’den askeri ve siyasi destek aldıkları bir kez daha ortaya çıkacaktır.

Şam yönetimine koşulsuz desteği açık olan İran’ın Esad sevgisi açık Hizbullah’ın El Manar televizyon kanalına konuşan Hasan Nasrallah, Suriyeli muhaliflerin Beşar Esad rejimini askeri yollarla devirecek güçleri olmadığını belirterek 'Suriye’nin radikal İslamcıların eline düşmesine izin vermeyecek gerçek dostları' olduklarını söylüyor ve “Suriye ordusunun yanında savaşmaya hazırız” diyor.
Katil, zalim BAAS rejiminin gerçek dostları olduğunu söyleyen Nasrallah ve Şİİ mollalar Suriye halkının değil, Esad firavunun yanındadır. Hizbullah ve Esad askerleri Baas rejiminin bayrağı ve Hizbullah bayrağı ile Nasrallah ve Esad’ın yan yana posterleri eşliğinde poz vererek Esad muhaliflerine karşı savaşmaktalar.
Hizbullah lideri Hasan Nasrullah, ‘Biz olmasak Esad rejimi iki günde çökerdi.’ diyordu, yıllardır. Gerekçe de, -güyâ- İsrail’e karşı direniş cephesini desteklemek idi. Halbuki, İsrail ise, Netanyahu’nun daha geçenlerde, Putin’le Moskova’da yaptığı görüşmelerde, İsrail’in asla zayıf duruma düşürülmeyeceğine dair garantileri tekrar alıyordu.

Lübnan Hizbullah Örgütü'nün genel sekreteri, Esad'ın Hizbullah'ın kırmızı çizgisi olduğunu konuşmalarında sürekli vurgulamıştır. Lübnan Hizbullah Örgütü Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah ve Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Mikhail Bogdanov başkanlığındaki Rus heyet ile geçen sene 5 Aralık'ta yapılan bu görüşmede  Esad’a olan desteğini  tekrar dile getirmiştir.  
Hasan Nasrallah muhaliflerce öldürülen her bir katil ve cani olan Suriye Ordusunun askerleri ve Muhaberat ve BAAS yetkilileri için “Suriye, Direniş’in büyük hamisi ve dayanağıdır. Ölen Suriyeli komutan ve yetkililer şehiddir.” demiştir. BAAS’ın, ölüm makineleri  “Şebbihalar” için “şehit” diyen Nasrallah İslam ümmetinin şiddetli tepkisini almıştır.
Rusya'nın, Ortadoğu'da Suriye'den başka müttefiki olmadığını savunan  Hasan  Nasrallah  "Rusya'nın tutumu oldukça kesin” diyerek Rus ordusunun operasyonlarına destek vermiştir.  Hasan Nasrallah da Suriye Savaşı için Rus Patriği gibi “kutsal bir savaş” tabiri kullanmıştı. Onun ötesinde Seyyideti Zeyneb’in haziresini tekfircilerden korumak için orada olduklarını ilan etmişti. Nasrallah Haçlı Faşistlerle beraber Esad rejimine muhalif olan bütün kesimlere saldırmaktadır.
Suriye'de Beşar Esad'ın katliam ortakları arasında yer alan Hizbullah’ın genel sekreteri Hasan Nasrallah, geçen ay Suriye'de ölen, örgütün askerî kanadının sorumlusu Mustafa Bedreddin'in ölümünün kırkıncı günü nedeniyle Lübnan'ın başkenti Beyrut'un güneyindeki Dahiye'de düzenlenen törende örgütün para ve silah gibi ihtiyaçlarını İran'dan aldığını söylemiş “Açıkça söylüyoruz. Hizbullah'ın finansmanı ve parası İran'dan geliyor. İran'ın parası olduğu sürece Hizbullah'ın da var.” ifadelerini kullanmıştır.

LÜBNANLI HAÇLI FAŞİSTLER  “SÜNNİLERİ, Şİİ LİDER  NASRALLAH VE ESAD İLE BÖLGEDEN KOVACAĞIZ” DİYOR 

Lübnan’daki İslam düşmanı ABD, AB  İsrail destekli Haçlı zihniyetine sahip faşist çeteler Lübnan Hizbullah’ı ile neredeyse kanka olmuş vaziyetteler. Özellikle Esad rejimine büyük destek veren Lübnan Hizbullahı’nı öve öve bitiremiyorlar.
Lübnan'ın el-Akhbar gazetesine konuşan Lübnan Parlamentosu'nun Değişim ve Reform Fraksiyonu Başkanı, Michel Aoun, Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah’ın özel ve eşsiz bir lider olduğunu  belirtmiştir.
El Cezire'nin en çok izlenen haber programına katılan Lübnanlı Hristiyan gazeteci Joseph Abou Fadel, ABD, Avrupa, Beşar Esad ve Nasrallah'ın yardımıyla Hristiyanlar olarak Müslümanların yaşadığı toprakları geri alacaklarını “Esad ve Nasrallah'la Birlikte Sizi Kovacağız!” demiştir.
El Cezire Suriyeli sunucusu Faisal Al Kassem'in sorularını yanıtlayan Joseph Fadel; Irak, Lübnan, Suriye, ve Filistin topraklarının gerçek sahiplerinin Hristiyanlar olduğunu söyleyerek bu toprakları geri alacaklarını söyledi.
Fadel'in Beşşar Esad ve Lübnanlı Şii Örgüt Hizbullah'ın lideri Hasan Nasrallah'ın desteğiyle ABD ve Avrupa ile birlik olduklarını söylemesi üzerine spiker bile  şaşkınlığını gizleyememiş ardından Lübnanlı Hristiyan gazeteci Joseph Abou Fadel "İstanbul'u hatta Ayasofya'yı alacaklarını" sözlerine eklemiştir.
NASRALLAH : ŞİİLER HİÇBİR ZAMAN  HRİSTİYANLARLA SAVAŞMAYACAK
Hıristiyan Falanj milislerinin övgüler yağdırdığı İran destekli Lübnan Hizbullah’ın başı Hasan Nasrallah, “Şiilerin, hiç bir zaman Hristiyanlarla bir savaşının bulunmadığını ve olmayacağını” söyledi. 9 Aralık’ta örgüte ait TV kanalı el-Manar’a çıkan İran destekli Hizbullah’ın başı Hasan Nasrallah, son derece kendinden emin, rahat ve gülücükler dağıtarak, “Halep’in özgürleştiğini, buradaki zaferin sadece Suriye’deki çatışmaları değil, bölgedeki bütün savaşların seyrini değiştireceğini” söyledi.
Nasrallah, bölgede Hristiyan eserlerin kiliselerin “Tekfirciler” tarafından yok edildiğini ifade ettikten sonra net bir itirafta bulunarak “Şiilerin, hiç bir zaman Hristiyanlarla bir savaşının bulunmadığını ve olmayacağını” söyledi.

TAHRAN’IN KUKLASI NASRALLAH İSLAM DÜŞMANLARIYLA BİRLİKTE HAREKET EDİYOR

İran makamları ve medyası, İran’ın dini lideri  Hamaney’e bağlı olduğu bilinen Lübnan Hizbullah’ı  Suriye’ye, Şam’daki Hz. Zeyneb Türbesi’ni korumak için oraya gittiklerini söylüyorlardı. 
Tahran yönetimi ve Hizbullah lideri Nasrallah  yaptıkları açıklamalarda, “Suriye’de ne işiniz var? diyorlar‚Bunu söyleyenler bizim Ehl-i Beyt aşkımızı bilmeyenlerdir.  Hz. Zeyneb Türbesi’ni korumak için ordayız” demişlerdi. Mezhepçi İran ve kuklası  Lübnan Hizbullahı’nın zalim Esad rejimine destek verişleri Ehl-i Beyt aşkına imiş!  Bunun koca bir  Şii  takiyyesi olduğunu bütün İslam ümmeti biliyor. Mezhepçi Şii katiL sürüleri  Irak’ta, Suriye’de  Ehl-i Beyt sevdalısı, ümmetin yiğit evlatlarına katliam yapıyor.
Ehl-i Sünnet sevdalılarına katliam yapan  “Biz olmasak Esad rejimi iki günde çöker‘ diyen Tahran ve Lübnan Hizbullah’ı değil mi?  
BAAS’ın ölüm şebekeleri Şebbihalar’la işbirliği yapan, onlarla birlikte Suriye halkına kan kusturan Hizbullah için bugün Ortadoğu’da Hizbulşeytan deniliyorsa bunun muhasebesini Lübnan Hizbullahı yapmalıdır.
İslam ve mukaddes esaslarını ve Müslümanların ve insanlığın mukaddes hak ve hukukunu, namus ve şerefini ve yaşama hakkını ayaklar altına almanın adı ne zamandan beri zalim BAAS rejimini savunmak oldu?

IRAK VE SURİYE’DE YAŞANANLARDAN EN ÇOK TERÖR REJİMİ İSRAİL MUTLU

ALPEREN  :Ortadoğu’da Devam eden Kaostan kim memnun?
HAKKI ÖZNUR: Irak ve  Suriye’de yaşananlardan en çok İsrail mutlu. Irak ve Suriye’nin bölünmesi parçalanması etnik ve mezhep çatışmalar  bölgedeki kaos en çok terör devleti İsrail’in işine geliyor.  Rus Yahudi Federasyonu'ndan Boruh Gorin, Rusya'nın Suriye'ye düzenlediği hava operasyonlarının İsrail'in güvenliğine katkı sağlayacağını söylemiştir. ABD, Rusya’nın pozisyonundan memnun. İsrail ise hem ABD hem de Rusya ve İran’ın pozisyonundan memnun.
TÜRKİYE PKK/PYD DEVLETİNE İZİN VERMEYECEKTİR
ALPEREN: HDP, DBP, DTK ve patronları PKK Fırat Kalkanı operasyonuna tepki gösterdiler. PKK’nın Suriye Kolu YGP de askerimize saldırıyor
HAKKI ÖZNUR: Fırat Kalkanı operasyonu konusunda yazılı açıklama yapan PKK uzantısı HDP, müdahaleyi işgal hamlesi olarak niteleyerek kirli ve karanlık yüzlerini bir kez daha göstermiştir.  Cerablus operasyonu başarıyla sonuçlanmıştır. Menbiç ve El Bab da çok önemli. Özellikle PYD terör örgütünün YPG adlı silahlı kanadı Menbiç’te bulunmaktadır.

Suriye savaşında yer alan IŞİD terör örgütü nasıl uluslararası militanlardan oluşuyorsa, YPG/PKK da aynı şekilde içinde onlarca ülkeden militan barındırıyor. Bu militanların çoğu paralı olarak Menbiç diğer sözde kantonlarında yer alıyor.
Kahraman ordumuzun, Cerablus harekatına ilişkin açıklamasına Kandil’den talimat alan HDP hemen tepki göstermiştir. NATO uşağı HDP’nin Merkez Yürütme Kurulu açıklamasında Fırat Kalkanı harekatı eleştirilmiştir.

26 Ağustos 2016 tarihinde PKK merkezli, “Halkların Birleşik Devrim Hareketi” (HBDH) Yürütme Komitesi TSK’nın Cerablus operasyonuna şu alçakça açıklama ile karşı çıkmıştır:

“Aylardır ve yıllardır hazırlığı yapılan Suriye’ye askeri müdahale hazırlığı nihayet pratiğe dönüştürüldü. 24 Ağustos günü Türk ordusu tanklar ve savaş uçakları eşliğinde sınırı geçerek Cerablus’a girip işgal etti.
Türk ordusu Cerablus işgaline hemen son vermeli ve Suriye topraklarından çekilmelidir. Türk ordusunun Suriye’deki varlığı ve işgali sürdürmesi, başka silahlı güçlerin de Suriye’ye girişine yol açacaktır. Türk ordusunu ve faşist-sömürgeci iktidarı uyarıyoruz. Cerablus işgalini sürdürmesi ve Münbiç ile Bab’ı tehdit etmesi durumunda HBDH güçlerinin de müdahalede bulunacağını ve karşısında Ortadoğu halklarını bulacağını ifade ediyoruz. Tüm Ortadoğu halklarını ve devrimci – demokratik güçlerini TC işgaline ve faşist çete saldırılarına karşı ortak mücadeleye çağırıyoruz!”
HDP şeflerinden ve şimdi tutuklu olan Figen Yüksekdağ 19 Temmuz 2015 günü Kobani’de PYD terör örgütü ile yaptığı temasların ardından Suruç ilçesine gelerek devletin Suriye sınırındaki güvenlik tedbirlerini eleştirmiş “Biz sırtımızı YPJ'ye, YPG’ye ve PYD’ye yaslıyoruz. Bunu söylemekte ve savunmakta hiçbir sakınca görmüyoruz.” diyerek,  ABD uşağı PYD terör örgütüne sahip çıkmıştı. 
Marksist- Leninist Figen  Yüksekdağ, 8 Ağustos 2015'te, Almanya'da bulunduğu sırada, Deutsche Welle'ye verdiği röportajda "Kürt kökenli politikacılar tarafından kurulan HDP'nin, PKK ile bağı olduğu söyleniyor. Buna ne dersiniz?" sorusu üzerine, partisinin PKK ile bağı olmadığını  yalanını söylemiş ve "PKK bir halk özgürlük hareketidir. Aynı zamanda demokrasi ve eşitlik mücadelesi veren bir örgüttür. Bizler PKK'nın bu hedeflere ulaşma konusunda başvurduğu yöntemleri onaylamıyoruz. Ancak şunu da kabul etmeliyiz ki, uyguladığı program terör değildir." diyerek terör örgütünün propagandasını yapmıştır.
Yine Almanya’nın Köln şehrinde 4 Eylül 2016 günü PKK’nın düzenlediği mitingde konuşan şimdi tutuklu olan HDP Eş Başkanlarından Selahattin Demirtaş’ta Fırat Kalkanı operasyonunda asıl hedefin PYD olduğunu söylemiştir. Demirtaş, Avrupa ülkeleri ve özellikle Almanya'ya çağrı yaparak, Türkiye düşmanı AB ülkelerinin terör örgütü  PKK’ya, PYD’ye destek vermesini istemiştir.
HDP tam kadro terör örgütüne ve küresel terörizme sahip çıkmış, topraklarımızı ve bölgemizi kan gölüne çeviren küresel cinayet şebekelerinin sözcüsü olmuştur. PYD'nin ağırlıkta olduğu çapulculardan, katillerden oluşan “Suriye Demokratik Güçleri” (SDG) de Türkiye'nin Cerablus operasyonuna tepki göstermiştir. AP'ye konuşan azılı PKK/ PYD mensuplarından Nasır Hac Mansur,  Türk Ordusu ile savaşmaya hazır oluklarını geri çekilmeyeceklerini söylemiştir.

ESAD REJİMİNİN PYD İLE İLİŞKİSİ DEVAM EDİYOR

ALPEREN: Kahraman ordumuz PYD’yi vurdu. Esad hemen tepki gösterdi
HAKKI ÖZNUR:  PYD bölgeye Esad rejimi sayesinde yerleşti. Suriye ordusu PYD ve YPG’ye her zaman yakın davrandı. Onları düşman olarak görmedi, silahlarını, toplarını, uçaklarını onlara karşı kullanmadı. BAAS rejimi ile PYD arasında derin ilişkiler var.
YPG adlı terör yapılanması TSK’nın operasyonlarından rahatsız olup askerimize saldırmıştır. PYD saldırılarına askerimiz gereken cevabı vermiştir, vermeye de devam edecektir.
TSK’nın Suriye'nin kuzeyinde, YPG'nin kontrol altına aldığı bölgeye düzenlediği harekat sonucunda 160–200 YPG'li öldürülmüştür.TSK’nın PYD’ye yönelik hava operasyonlarına hemen PYD dostu Esad rejimi tepki göstermişti. Zamane Yezidi Beşar Esad YPG’ye sahip çıkmıştır.
Zalim Esad güçleri, hava sahasına giren herhangi bir TSK savaş uçağıyla ‘başa çıkılacağını’ ve jetlerin düşürüleceğini açıkladı.  Suriye, Rusya, İran ve diğer bir takım ülkeler Türk ordusunun haklı sebeplerle yaptığı operasyondan ciddi derecede rahatsızlar.  İran’ın, Rusya’nın Suriye’ye müdahalesi tamamen emperyalist bir anlayışladır. Ama Türkiye’nin müdahalesi meşrudur. Çünkü Türkiye’nin milli güvenliği ile ilgilidir. PKK’ya her zaman Ortadoğu’daki otoriter rejimler destek vermiştir. Geçmişte Saddam Hüseyin ve Hafız Esad’ın verdiği destekler ortadır.
Irak’ın eski Genelkurmay Başkanı Nizar Hazraci’nin 2002 yılında çarpıcı açıklamaları unutmayalım. Irak'tan 1996 yılında kaçan ve Danimarka'ya yerleşen Irak’ın eski Genelkurmay Başkanı Hazraci Rus Vremya Novostey gazetesine yaptığı açıklamasında, “Abdullah Öcalan Bağdat'a geldiğinde, onu hemen Saddam'a götürürlerdi. Öcalan Saddam'dan silah ve para alıyordu” demişti.
ALPEREN:  PYD/YPG, ABD’nin Vereceği Stinger Füzelerini Kime Karşı Kullanacak?
HAKKI ÖZNUR:  PKK/ PYD adlı maşalarına verecek ve onlarda ülkemize karşı kullanacak. Amerikan Senatosu, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) altında kamufle olan PYD/PKK örgütüne SSCB’nin Afganistan işgalinin sona ermesinde önemli rol oynayan uçak ve helikopterlere karşı omuzdan atılan (manpads) Stinger füzeleri verilmesini oyluyor. Geçtiğimiz günlerde 375’e karşı 34 oyla ABD Temsilciler Meclisi’nden geçen PYD/PKK’ya Stinger verilmesi kararı Senato’da 92’ye karşı 7 oyla son halini aldı.
Suriye’deki muhaliflere taşınabilir hava savunma füzeleri (Stinger) verilmesinin önünü açan bütçenin onaylanmasının ardından, Amerika terör örgütüne destek olmak için vakit kaybetmeden harekete geçti. Washington yönetiminin, Obama’nın tasarıyı imzalamasını beklemeden, terör örgütü PKK’nın Suriye’deki silahlı kolu YPG’ye helikopterle silah indirdiği ortaya çıktı. BasNews’in haberine göre, PKK/YPG’nin başında olduğu paravan örgüt Suriye Demokratik Güçleri’nden (SDG) bir yetkili ABD’nin YPG kontrolündeki Ayn İsa’ya 7 askeri helikopterle silah indirdiğini bildirildi.
Manpads (Stinger) : Omuzdan ateşlenen, hedeften yayılan kızılötesi ve mor ötesi ışınlarla yönelen, pasif güdümlü hava savunma füze sistemine verilen isim. Bu sistem; helikopter, keşif uçakları, İHA’lara karşı kullanılıyor. 5 km’lik alanda etkili. SSCB’nin Afganistan işgalinin bitmesinde de etkili oldu. Afgan mücahitlere verilen Stingerlar, Sovyet helikopterlerini vurmuştu. Bu da savaşın gidişatında belirleyici olmuştu.
Stinger’ların Suriye, Irak ve Türkiye’de PYD/PKK’ya karşı hava destekli operasyonlar düzenleyen askerimize karşı kullanılabilme riski oluşuyor.

ABD UŞAĞI SALİH MÜSLİM PAKETLENİP TÜRK ADALETİN ÖNÜNE ÇIKARILIP CEZALANDIRILMALIDIR

ALPEREN: Salih Müslim denen hain kime güvenerek Türkiye’ye kafa tutmaya çalışıyor?
HAKKI ÖZNUR: Küresel emperyalizme güveniyor. PKK’nın Suriye kolu PYD'nin lideri Salih Müslim de HDP gibi Cerablus operasyonuna tepki göstermiştir. Emperyalizmin bölgedeki işbirlikçilerinden Müslim, üç dilde attığı tweet'te, "Türkiye Suriye batağında çok şey kaybedecektir" demiştir. İngiltere, Rusya,  Fransa vb. ülkeler PYD lideri Salih Müslim ve HDP şeflerine en büyük ilgi ve desteği vermektedir. Salih Müslim Londra, Moskova, Brüksel ve Şam’dan çıkmıyor. Washington ve Moskova gibi İngiltere Lordlar Kamarası da PYD ve HDP liderlerini ağırlamakta onlara ev sahipliği yapmakta ve Türkiye aleyhine konuşturmaktadır. Bugün de bölücü örgüte Rusya’nın, Esad rejiminin yanında ABD ve İsrail olmak üzere Batı’nın desteği sürmektedir.
PYD lideri Salih Müslim sürekli Londra Paris ve Brüksel’dedir. İngiliz gizli servisi ve İngiliz Dışişleri PYD ve PYD lideri ile irtibat halindedir. İngilizler, Salih Müslim için “bizim Suriye’deki en önemli adamımız” demekteler. Türkiye’de 2 yıldır görevde olan İngiliz Büyükelçi, “Biz PYD’ye zaman zaman siyasi danışmalar çerçevesinde kendileriyle görüşüyoruz” demiştir. Türkiye’de yürütülen PKK açılımına destek verdiklerini itiraf etmiştir. İngiliz diplomatlar istihbarat elemanları PYD vb. taşeron örgütlerle görüşüyor, 
PKK ve PYD yine en büyük desteği ABD, İsrail. İngiltere vb. ülkelerden almaktadır. Öcalan, Bekaa Vadisi’nde iken kendisini sık sık ziyaret eden ülkeler arasında İngilizlerin ve Almanların olduğunu açıkça itiraf etmiştir.
Belçika’nın başkenti Brüksel’de bulunan Türkiye düşmanı Avrupa Parlamentosu, geçtiğimiz aylarda “Kuzey Suriye’deki acil durum, Türk işgali, Avrupa’nın güvenliği ve Türkiye anlaşmasına bir alternatif” başlıklı bir konferans düzenledi. Konferansa ABD, AB uşağı PYD eş başkanı Salih Müslim ile Avrupa Süryani Birliği adına David Vergili konuşmacı olarak katıldılar. Bu toplantı bilinçli olarak düzenlenmiştir. AP yöneticilerinin “haberimizi yok” ifadeleri tamamen yalandır.
Salih Müslim Türkiye’nin Cerablus’a yönelik müdahalesini eleştirmek için çağrılmış ve konuşturulmuştur. Müslim denen alçak operasyon hakkında, “Cerablus saldırısı aniden ortaya çıkmış bir durum değil. Türkiye yıllardır Rojava’ya ve Kürt çıkarlarına saldırıyor. IŞİD’a yardım ettiklerine dair elimizde belgeler var. Türkiye bu saldırıyla birlikte aynı zamanda, Suriye’nin demokratikleşme ve hayata geçirmek için çabaladığımız modele de saldırıyor. Bu konuda rejim ile ortaklaşıyorlar”  demiştir. AB ülkelerine de çağrıda bulunan Müslim, “AB ülkeleri bu mücadelede yanımızda yer almalı ve Türkiye’nin bu işgaline karşı da seslerinin yükseltmesini istiyoruz” diyerek işbirlikçi olduğunu bir kez daha göstermiştir. ABD, AP ve PYD alçaklıkta yarışıyorlar. PKK/PYD ilişkisi belgeli, kanıtlıdır. Ortadoğu’da herkes, PKK ile PYD ilişkisini bilir.

SALİH MÜSLİM İLE KANKA OLANLAR DA SUÇLUDUR

ALPEREN: Salih Müslim denilen haini Ankara’da ağırlayanlar ona özel muamele yapanlar da suçlu değil mi?
HAKKI ÖZNUR: Tabii ki suçlular. PYD ile PKK ile Oslo’da, Brüksel’de, Ankara’da, İstanbul’da görüşenler milli güvenliğimize zarar vermişlerdir.  Terörle müzakere olmaz, mücadele olur!
AKP hükümetinin defalarca görüştüğü PYD lideri Salih Müslim ile beraber PKK'nın 5 üst düzey yöneticisi olduğu iddia edilen 48 kişi hakkında yakalama kararı çıkarıldı. Ankara Merasim Sokak'ta 17 Şubat 2016'da askeri servis araçları geçerken düzenlenen terör saldırısıyla ilgili hakkında yakalama kararı çıkarılanlar arasında, Avrupa'da olduğu bilinen Zübeyir Aydar, Remzi Kartal, Kandil'deki PKK yöneticileri Cemil Bayık, Murat Karayılan ve Fehman Hüseyin de bulunuyor.

ABD ASKERLERİ PKK/PYD MİLİTANLARINA TANK VE ATEŞLİ SİLAHLAR EĞİTİMİ VERİYOR

ALPEREN: ABD askerleri PYD militanlarına eğitim veriyor
HAKKI ÖZNUR: Askerlerimizi, polislerimizi, korucularımızı mayınlı tuzaklar kurarak şehit eden terör örgütü militanlarına Alman, İsrail, İngiliz ve CIA elemanları Suriye’de ve Irak’ın kuzeyinde eğitim vermektedir. PKK/PYD’nin kullandığı EYP’ler, Suriye’nin kuzeyinde ABD ve koalisyon güçlerinin koruması altındaki PYD bölgelerinde üretilmiştir.  Pentagon, Alman, İsrail istihbarat görevlileri PKK ve PYD’ye yıllardır şehir savaşı, pusu ve yol tuzak eğitimleri vermektedir. 

Menbiç ve Ebu Galgal'da oluşturulan kamplarda PKK/PYD'li teröristlere ABD'li subaylar eğitim veriyor. Bir albay ve 7 askeri uzman tarafından verilen dersler 'taktik – strateji, füze, tank ve ateşli silahlar' başlıklarından oluşuyor. Bu eğitimi alan terörist sayısının 4 bini aştığı ifade ediliyor. Kandil, Kobani, Kamışlı, Menbiç PKK ve PYD’ye destek veren yabancı istihbarat servisleriyle dolu.
Bir PKK yok! Her ülkenin Kandil’de, PKK/PYD içinde elemanları var. Örtülü operasyon kapasitesine sahip CIA ve özel kuvvetler Suriye ve komşu ülkelerde örtülü operasyon yürütüyor. CIA başta olmak üzere bazı batılı ülkelerin istihbarat servisleri PKK/PYD’ye eğitim veriyor, silahlandırıyor.   
Topraklarımıza sokulan “EYP”ler Kobani’de hazırlanmıştır. Mayınlı hainlik Kobani’de tezgahlanıyor. Kandil’den ise plan ve programı yapılıyor. Ardından o hain pusular, tuzaklar kuruluyor. Defalarca uyardık: “PKK/PYD silah depoluyorlar” diye, sonuç ortada. 
PKK meselesi, Türkiye – Kuzey Irak hattında sürerken, bir de şimdi PKK’nın Suriye kolu olan PYD yüzünden PKK meselesi Türkiye – Suriye sınırına da taşındı.

TERÖR ÖRGÜTÜ PKK’NIN TEMSİLCİSİ OBAMA’NIN ÖZEL TEMSİLCİSİNE TEŞEKKÜR PLAKETİ VERMİŞTİR

ALPEREN: ABD’li diplomatlar ve üst düzey askerler Kobani’den çıkmıyor
HAKKI ÖZNUR: ABD, Rusya gibi Suriye meselesinin içindedir. Suriye'nin içine Washington ve Pentagon özel yetkililerini göndermiştir. 18 Ekim 2015 tarihinde Haseke bölgesine ABD ve koalisyon güçlerinin 50 ton silah ve cephane indirdiğini bizzat PYD lideri Salih Müslim açıklamamış mıydı?
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü John Kirby düzenlediği basın toplantısında, “Biz YPG'yi terörist örgüt olarak görmüyoruz ve kendilerini desteklemeyi sürdüreceğiz” demedi mi?

ABD Başkanı Obama Başkan yardımcısı Joe Biden, Dışişleri Bakanı John Kery defalarca “PYD terör örgütü değil direniş örgütü” demedi mi? Türk Dışişlerinin kayıtlarında ve yazılı basında bunlar var. ABD, PKK'nın Suriye'deki kolu PYD'nin askeri kanadı YPG'yi terörist örgüt olarak görmediklerini ve YPG'yi desteklemeyi sürdüreceğini açıkladı.

Obama’nın özel temsilcisi Brett McGurk, 15 Ağustos 2015 günkü Hürriyet gazetesine “PYD ise bizim hukukumuzda farklı bir statüye sahip. PYD ve YPG Suriye’de IŞİD’a karşı çok etkili oldular. PKK bizim için bir terör örgütü. PYD ise bizim hukukumuzda farklı bir statüye sahip” demişti. "PYD ve YPG Suriye’de IŞİD’a karşı çok etkili oldular" diyen McGurk, "Biz hava operasyonlarıyla IŞİD’ı bu bölgede zayıflatarak onlara yardım ediyoruz… Bizim Suriye Kürtleriyle işimiz, onların IŞİD’la savaşı sürdüğü sürece devam edecek" ifadelerini kullanmıştı.
ABD hükümetinden üst düzey bir heyet, PYD’nin hakim olduğu bölgeyi 2016 başında ziyaret ederek terör örgütü PYD ile görüşmüştür. 
30 Ocak’ta Kobani’ye ziyarette bulunmuş, PYD “IŞİD’a karşı büyük mücadele veriyor” demiş, terör örgütüne övgüler dizmiştir. Kobani’ye giden McGurk, PYD Eş Genel Başkanı Salih Müslim ile de görüşmüştür. ABD Bakanı Barack Obama'nın IŞİD'la mücadele için kurulan koalisyondaki Özel Temsilcisi Brett McGurk ile İngiliz ve Fransız diplomatlar Ayn el-Arab (Kobani) PYD'nin silahlı gücü olan YPG'nin başını çektiği Demokratik Suriye Birlikleri üyeleri ile görüşmüşler, resim çektirip poz vermişlerdir.

ABD Başkanı Barack Obama’nın Temsilcisi Brett McGurk, Cezire ve Kobani kantonlarına giderek, PYD’nin Cezire Başbakanı dediği Akram Hasso gibi uşaklarla, hem de PYD’ye bağlı silahlı yapılanma, YPG liderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri ile bir araya gelmiştir. McGurk’un Britanya ve Fransa yetkililerinin de bulunduğu 17 kişilik heyeti PYD’nin ABD güçlerine açtığı Rmeilan hava üssüne helikopterle iniş yapmıştı.

Obama’nın özel temsilcisinin, PKK’nın üst düzey isimlerinden olan, Ayn el-Arab (Kobani) savaşının ardından PYD’nin silahlı kolu YPG’de lider pozisyonda olan Polat Can ile görüşmüştür.

Başkan Obama’nın Suriye temsilcisi McGurk’un Kobani’ye gitmesi, PYD’lilerle görüşmesi bölgeye bir mesajdır. İlk kez bu derece bir üst ABD’li Kobani’yi ziyaret ediyor ve Türkiye’nin gözleri önünde terör örgütüne küresel desteğini ilan ediyor.
McGurk, Kobani'ye yaptığı ve YPG'nin başını çektiği Demokratik Suriye Birlikleri üyeleriyle görüştüğü ziyaretin detaylarını kişisel Twitter hesabından paylaşmıştır. CIA elemanı özel temsilcinin Türkiye’nin terör örgütü olarak gördüğü YPG’nin sözcülerinden Polat Can’la oldukça samimi oldukları yayınlanan görüntülerden bellidir.
Resmi sosyal medya hesabında sözde IŞİD’a karşı uluslararası koalisyonun YPG temsilcisi ünvanını kullanan Polat Can adlı kızıl terörist efendilerinin özel temsilcisi McGurk’a PYD plaketini verirken çekilmiş fotoğrafını paylaşmıştır. Plaketin üzerinde Kürtçe “YPG Genel Komutanlığı size teşekkür eder” ibareleri yer alıyordu. Bu arada Brett McGurk adlı Türk düşmanı kendi kişisel sosyal medya hesabından PYD görüşmeleri ilgili fotoğrafları “saygılarımla” notu ile de paylaşmıştı.
PYD’yi kurdurtan zaten ABD’nin kendisi. PKK liderinin kardeşi Osman Öcalan, PYD’yi 2003 yılında ABD için kurduklarını açıkça itiraf etmiştir. PKK/PYD, Ortadoğu’da ABD ve koalisyon güçleri tarafından himaye edilmektedir. Kobani mevzuunda da görüldüğü gibi ABD, NATO, AB ülkeleri terör örgütleri olan PYD/PKK’ya silah yardımında bulunmuştur. 

ARMA DEĞİŞ TOKUŞU ORTAKLIK SİMGESİDİR

Amerika Merkez Kuvvetleri (CENTOM) Komutanı Orgeneral Joseph Votel’de 21 Mayıs 2016 Cumartesi günü Kobani’ye giderek bir karanlık 11 saat geçirmiştir. ABD’li General Amerikan özel kuvvetlerinin PYD militanlarını eğittiği terör kamplarını ziyaret etmiştir. Sözde gizli ziyarete gazeteciler de eşlik etmiştir. Ancak Orgeneral Votel’in temasları tamamlanıncaya kadar haberi yayınlamalarına izin verilmemiştir. Votel yalnızca bölgedeki Amerikan askerleriyle değil, PYD’nin içinde yer aldığı Amerikan uşağı ‘Suriye Demokratik Güçleri’ adlı yapının temsilcileriyle görüşmüştür. PYD’li yetkililer Amerika’dan daha fazla silah ve cephane yardımı talep etmiştir.

ABD Merkez Kuvvetler (CENTCOM) Komutanı General Joseph Votel, Suriye'ye sürpriz olmayan bir ziyaret gerçekleştirmiştir. 

Devamlı söylüyoruz: ABD bizim stratejik ortağımız değil, olamaz da. ABD’nin ortağı, müttefiki Ortadoğu’daki PKK/PYD gibi taşeron örgütlerdir. ABD’nin PYD ile ilişkisini yıllardır söylüyoruz.

ABD Kara Kuvvetleri komutanının PYD ile görüşmesinin ortaya çıkması ve tepki çekmesi üzerine Pentagon "General Votel, Suriyeli Arap savaşçılar ve Suriye Demokratik Güçleri liderleriyle çalışan Amerikalı askeri danışmanlarla bir araya geldi" ifadesini kullanmak zorunda kalmıştır.

ABD Başkanı Barack Obama'nın IŞİD karşıtı küresel koalisyon özel temsilcisi Brett McGurk de Twitter hesabından ziyareti savunmuş, “Dost olarak gördüğümüz PYD ile görüşmekten asla kaçınmayız”  demiştir. Votel, ABD'nin IŞİD karşıtı kampanyasına başladığı 2014'ten bu yana Suriye'ye giren en üst düzey askeri yetkilisi olmuştur.
General Joseph Votel 10 ABD'li gazeteci eşliğinde, 2 helikopter ile PYD denetimi altındaki Kobani, ve Cizre kantonundan geçerek burada PYD’nin silahlı kanadı YPG'nin de içinde yer aldığı cinayet örgütü, suç çetesi  “Demokratik Suriye Güçleri” (DSG) ile görüşmüştür.
ABD Merkez Kuvvetler Komutanı General Joseph Votel, karanlık görüşmelerinin ardından Ankara’ya gelmiştir. Tepkileri dindirmeye çalışmıştır. Peşinden ABD Kara Kuvvetleri komutanı ve akabinde NATO komutanı da Ankara’ya gelmiştir.
Pentagon’da ve NATO’da görev yapan generaller Türkiye’yi PYD terör örgütü konusunda ikna etmeye gelmişlerdir. NATO Müttefik Harekat Komutanı Orgeneral Curtis M. Scaparrotti  “PYD terör örgütü değildir”  demiştir. 
Kuzey Suriye’ye konuşlandırılan ABD özel kuvvetlerinin kollarına YPG ve örgütün kadın kolu YPJ apoletlerini takması Washington’un örgüte olan desteğini bir kez daha göstermiştir. ABD askerleri  “Apo flaması” asarlarsa ve taşırlarsa şaşırmamak lazım. 

İKİYÜZLÜ ABD PYD TERÖR ÖRGÜTÜNE KALKAN OLMAYA DEVAM EDİYOR

ALPEREN: Hükümetin “müttefikimiz” dediği ABD, PYD terör örgütüne sahip çıkmaya ve destek vermeye devam ediyor
HAKKI ÖZNUR: Evet. “IŞİD” ile mücadele adı altında ABD desteği ile Fırat’ın batısına yerleşmeye çalışan terör örgütü YPG, ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) ile beraber YPG – SDG ayrımı üzerinden Menbiç’te yeni bir oyun sergiliyor. Fırat’ın doğusuna geçmesi gerekirken batıda Menbiç’e SDG adı altında sevkiyat gerçekleştiren örgüt, Pentagon’dan ve Obama’nın IŞİD karşıtı koalisyondaki temsilcisi Brett McGurk’tan da destek almıştır. Fakat bölgeden gelen fotoğraflar YPG ile SDG arasında bir fark olmadığını gösterdi.
Türkiye destekli ÖSO’nun YPG çekilmediği için yeni hedef olarak Menbiç’i göstermesinin ardından terör örgütü bölgeye silah ve terörist sevkiyatına başlamıştır. 

‘Fırat Kalkanı Operasyonu’ kapsamında Cerablus’un güneyinde ve Menbiç’in kuzeyinde TSK unsurlarına saldıran YPG’li teröristlere karşı harekâta girişen muhalifler; kullanılamaz hale getirdiği karargâhlarda PKK’ya ait dökümanlar buldu. SDG’li teröristlerin üzerinden de elebaşı Öcalan’ın kitapları ve armaları çıktı. Operasyonlarda da örgütün ‘sivil’ dediği 25 kişinin üzerinden YPG kartları çıkmıştı.

YPG hakim olduğu alanlara “ABD bayrağı” asarak kendini koruma altına almaya çalışıyor. ABD ise bu duruma karşı çıkmadığı gibi normal karşılıyor, “asabilirler” diyor. Onlar “bizim müttefikimiz” diyor. İşte ABD zihniyeti bu.  ABD için boşuna “büyük şeytan” denmiyor.

PYD’nin Menbiç’ten çıkmasını istemeyen ABD “onlar SDG” yalanına sığındı. Oysa SDG’nin tamamı PYD mensubu.  Harfe değil, armaya bak.  ABD, Türkiye’nin başarısını boşa çıkarmak için ayak oyunlarına başlamıştır. 
ABD psikolojik savaş yapıyor. ABD, PYD’ye ordu kurmaya kalkıyor. PKK'nın Suriye'deki koluna kalkan olan ABD, PYD'yi resmi bir muhatap olarak gördüğü açıklamayı ise Fransız haber ajansı AFP üzerinden yaptı. AFP, ABD Merkez Komutanlık Sözcüsü Albay John Thomas'ın "Türkiye ve Kürt gruplar Suriye'de çatışmayı durdurmayı kabul etti" dediğini iddia etti. 
ABD askeri yetkililerinin yaptığı açıklamanın gerçekle hiçbir ilgisi yoktur. TSK terör örgütü olarak gördüğü ve mücadele ettiği bir örgütün Suriye koluyla anlaşma masasına oturmaz. İşin gerçeği şudur. Bizim tutumumuz bellidir. PYD/YPG unsurları Fırat'ın doğusuna çekilecekler terör örgütünü muhatap alacak değiliz. 

ABD BAYRAĞINI KALKAN OLARAK KULLANIYORLAR

Terör örgütü PYD'nin mevzilerinin kontrolündeki Tel Abyad ilçesinin Mumbatıh bölgesinde 3 noktaya asılan ABD bayrakları, Şanlıurfa'nın Akçakale ilçesinden de görülüyor.
Fırat Nehri'nin batısındaki Menbiç ilçesinde PYD'nin çok sayıda militanının bulunduğu Rafi köyünde de çevreye ABD bayrakları asılmıştır. PYD, ABD bayrağını "kalkan" olarak kullanmaktadır. ABD, TSK’ya hava desteği vermeyerek cezalandırmaya kalkıyor. Türkiye’nin yapması gereken kama gibi Menbiç’e girmek ve birleşmeyi önlemektir. Türkiye'nin Suriye topraklarında IŞİD ve Fırat'ın doğusundaki PKK – PYD'ye yönelik başarılı operasyonları ABD'yi tedirgin etti. 
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Barack Obama ile geçtiğimiz aylarda Çin'de görüştüğü sıralarda, ABD Başkanı Ortadoğu Özel Temsilcisi Brett McGurk'ın bir kez daha Kobani'de olduğu ortaya çıkmıştı. Obama'nın özel temsilcisi de Kobani ve Haseke'de YPG/PYD güçlerine "ABD'nin desteği devam ediyor, gelecekte de devam edecek" mesajını vermişti. McGurk, Kobani ve Haseke'de, aralarında PYD ve onun silahlı uzantısı YPG'nin yetkililerinin de bulunduğu çok sayıda kişi ile görüşmüştür.
Erdoğan 9'uncu Avrasya İslâm Şurası'nda yaptığı konuşmada, “ABD bize söz verdi, burada PYD olmayacak. Bizzat Başkan bana söyledi, ancak sözünü tutmadı.” demişti.
Erdoğan yine konuyla ilgili olarak hakim ve savcı adaylarının kura töreninde “Şu anda düşünebiliyor musunuz; Amerika, Suriye’nin kuzeyinde PYD’ye, YPG’ye destek veriyor, silah veriyor. Bunları bizzat Sayın Başkan’ın kendisine söylediğim için buradan da söylüyorum. ‘Yanlış yapıyorsunuz, Kobani’ye silah indirmeyin’ dediğimde, maalesef 3 saat sonra Kobani’ye silah indirildi üç uçak dolusu. Bunların yarısı PYD’ye gitti yarısı IŞİD’a gitti.” demişti.
Erdoğan’ın ABD ye yönelik eleştirilerinin bir karşılığı yok. Başkan Obama ile de diğer üst düzey Amerikalı yetkililerle görüşmesinin ve onlara siteminin bir etkisi olmamıştır. Olmaz da, ABD sözünde durmaz, ABD her zaman satar. ABD için önemli olan kendi çıkarlarıdır.

ABD SAVUNMA BAKANI VE ABD GENELKURMAY BAŞKANI PYD’YE SAHİP ÇIKMAYA DEVAM EDİYOR

Erdoğan Amerika’dayken ABD Savunma Bakanı Ashton Carter, 22 Eylül günü terör örgütü PKK'nın Suriye uzantısı PYD/YPG'ye silah desteğini sürdüreceklerini söylemiştir.
ABD Genelkurmay Başkanı Joe Dunford 22 Eylül Perşembe Senato’da bir soruya verdiği cevapta, Washington’un Rakka’yı IŞİD’dan geri almak için SDG, Suriye Demokratik Güçleri’ni (siz onu PKK/PYD olarak okuyun) silahlandırmayı değerlendirdiğini söyledi.
ABD’nin PKK/PYD’ye hafif silahlar verdiği biliniyor. Bu sefer tartışılan ise ağır ve sofistike silahların tedariki Genelkurmay Başkanı Joseph Dunford ile Amerikan senatosunun Silahlı Hizmetler Komitesi’nde, Suriye ve diğer bölgelerdeki askeri operasyonlar hakkında senatörlerin sorularını yanıtladı. Carter "PYD'nin silahlandırmasını destekliyor musunuz?" sorusuna "Daha önce zaten silah vermiştik, onlar SDG'nin bir parçası. PYD/YPG ile çalışmaya devam edilmesini destekliyorum." yanıtını verdi.
Carter'ın bu sözlerinin ardından bir soru yöneltilen ABD Genelkurmay Başkanı Dunford da "Suriye'de daha etkin olmak için PYD/YPG'nin silahlandırılması gerektiğini" söyledi.
Silah desteği ile Rakka’da IŞİD'e yapılacak operasyonlarda başarı ihtimalinin artacağını iddia eden Dunford terör örgütü PYD ve uzantıları hakkında "Karadaki en güçlü müttefiklerimiz" ifadesini kullandı.
ABD Suriye’de terör örgütü PYD’ye destek veriyor. Obama’nın özel temsilcisi, PYD ve onun silahlı kolu olan YPG’lilerle görüşüyor. ABD Başkanı Obama’nın özel temsilcisine PYD plaket veriyor. Obama’nın Suriye temsilcisi McGurk ABD Kara Kuvvetleri komutanı Kobani’ye gidiyorlar, PYD’lilerle görüşüyorlar. ABD ve NATO Türkiye’nin gözleri önünde terör örgütüne küresel desteğini sürdürüyorlar. ABD, İsrail, İngiltere ve İran emperyalizmi Bağdat hükümetine I – KDP, I – KYB, PKK/PYD’ye  destek vermektedir.
PYD de, IŞİD gibi  bir cinayet ve haydutluk örgütüdür. PYD, PKK'nın uzantısıdır. Hem Suriye için, hem Türkiye için tehdit teşkil eden terör örgütüdür. Yönetim kadroları aynıdır. 

PYD İÇİN “HDP GİBİ PARTİ DİYEN” İSRAİLSEVER DİPLOMAT ŞİMDİ BM TEMSİLCİSİ OLDU

ALPEREN: PYD terör örgütü için Amerikan söylemine sahip sözde diplomat geçtiğimiz günlerde ödüllendirildi
HAKKI ÖZNUR: ABD, AB uşağı PYD'ye en büyük destek hep Türkiye'yi yönetenlerden gelmiştir. O yüzden İngilizlerin, Almanların maşası PYD lideri Salih Müslim Türkiye'den ayrılır ayrılmaz yaptığı bir röportajda, "Kürdistan'ı Türkiye ile birlikte kuracağız, Türk yetkililer bana çok iyi davrandı, Dışişleri yetkilileriyle daha öncede görüşmüştüm, hedeflerimizden asla sapmayacağız" demişti. Bu sözü çok değil 2013 yılının yazında Türkiye’den ayrıldıktan sonra söylemişti.
Suriye’de Türkmenlere yönelik katliamlar sürerken geçen sene seçim hükümetinde Dışişleri Bakanı olarak görev yapan şimdi BM özel temsilcisi olan Feridun Sinirlioğlu, “ PYD ise bir parti. Bizdeki HDP gibi. YPG onun silahlı kolu. PYD’nin elinde ise silah yok”  demiştir.

Suriye’de Türkmenlere yönelik katliamlar sürerken İsrail, ABD dostu olarak bilinen Dışişleri Bakanı Feridun Sinirlioğlu, “PYD ise bir parti. Bizdeki HDP gibi. YPG onun silahlı kolu. PYD’nin elinde ise silah yok” diyor. Sinirlioğlu, ABD'nin, PYD’nin silahlı kanadı olan YPG’yi desteklemesi ve Suriye’de asıl kara kuvveti olarak görmesi konusuyla ilgili  “mutabakat sağladık” demiştir. HDP eş başkanlarının diliyle konuşmuştur. HDP şefleri terör örgütü PYD için parti derken dönemin Dışişleri Bakanı da aynı benzer ifadeleri kullanmıştır.
Ahmet Davutoğlu da Başbakanlığı döneminde 21 Ocak 2005 Pazar günü AKP Diyarbakır 5. Olağan İl Kongresi’nde “Kobani’ye buradan selam ediyorum. Kobani’deki her kardeşlimin alnından öpüyorum. Kobani bize tarihin emanetidir.” demişti. Kobani’den sızan, hendeklerin arkasında askerimizi, polisimizi, şehit eden terör örgütü PYD’yi meşru göstermeye çalışmıştır. 
Kobani’ye selam göndermek terör örgütü PKK’ya, PYD’ye selam göndermektir. Terör üssü Kandil’e selam göndermektir. Terörist başına selam göndermektir. PKK ve PYD, ABD’nin, NATO’nun, terör rejimi İsrail’in Ortadoğu’daki piyonudur. Ey AKP zihniyeti; Dersim, Seyit Rıza, Kobani diyeceğine Türkistan, Kerkük, Telafer, Türkmen Dağı, Halep değin. Bölücülere selam göndereceğinize komünist zulmü altındaki -Doğu Türkistan’a, İsrail işgali altındaki Filistin’e, Rus işgali altındaki Kırım’a, Suriye ve Irakta yok edilmeye çalışılan Türkmen kardeşlerimize selam gönderin. Onların dertleriyle ilgilenin.

3 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR

http://bbp.org.tr/haber_detail.php?haberid=6685


***

KÜRESEL TAŞERONLAR PKK/PYD VE IŞİD ORTADOĞU’DA BOP’A VE BİP’E HİZMET ETMEKTEDİRLER, BÖLÜM 1


 KÜRESEL TAŞERONLAR PKK/PYD VE IŞİD ORTADOĞU’DA BOP’A VE BİP’E HİZMET ETMEKTEDİRLER, BÖLÜM 1




BBP YİK BAŞKANI HAKKI ÖZNUR:


BBP Yüksek İstişare Kurulu (YİK) Başkanı Ülkücü Fikir ve Siyaset Adamı, Araştırmacı- Yazar Hakkı Öznur Ağabey ile yapılan Röportaj


" Kahramanlar Can verir yurdu yaşatmak için "

“ Bu ülkede kahramanlar bitmez bitmedi, bitmeyecek! ''

ALPEREN:  Giderek artan  terör eylemlerinin arkasında hangi dış odaklar var?

HAKKI ÖZNUR:  Ortadoğu’da PKK’ya, PYD’ye, Bağdadi çetesine rol verenler devrede. ABD ve diğer emperyalistlerin desteğiyle stratejik maşa PKK ve el- Bağdadi çetesi Türkiye’yi kan gölüne çeviriyor .Küresel güçler Türkiye’ye yönelik terör konsorsiyumu oluşturmuşlardır. Türkiye üzerinde çok yönlü küresel asimetrik savaş vardır. Türkiye küresel devlet operasyonları ve organizasyonlarıyla karşı karşıyadır. Bombalı ve silahlı eylemler, suikastler Türkiye'yi vurma, Suriyeleştirme planının bir parçasıdır. Araçlı ve canlı bombalı saldırılarda kuklaya değil, kuklacıya ve oyun kurucu üst akla bakılmalı Türkiye hızla Ortadoğulaştırılmak isteniyor..

Küresel güçler, Türkiye’yi büyük  savaşın içine sokmaya çalışıyor. ABD, İngiltere, İsrail ve İran Türkiye’nin bölgede etkin bir rol oynamasından ve milli güvenliği için aldığı kararlardan ve yaptığı hamlelerden çok rahatsızlar.

IŞİD  ve PKK uluslararası terör endüstrisinin son derece önemli iki bileşenidir. Türkiye tarihinin en ciddi terör saldırıları ile karşı karşıya. Bir taraftan IŞİD terörü ile boğuşulurken bir tarafta PKK terörü ile mücadele ediyor.

Devam eden PKK ve IŞİD   saldırılarında  601 askerimiz 386 polis ve bekçimiz, 65 korucumuz dahil 1084 evladımız şehit olmuştur.  664  vatandaşımız  hayatını kaybetmiştir.

Bombalı saldırıların ve silahlı eylemlerin  arkasında küresel baronlar ve yabancı istihbarat servisleri vardır. Türkiye 1970’lerin Beyrut’una günümüzün Suriye’sine, Irak’ına döndürülmeye çalışılıyor. Türkiye'yi, Türkiye'yi Pakistanlaştırma, Iraklaştırma,  Suriyeleştirme senaryosu devam ediyor.

Etki ajanları nüfus casusları her yeri sarmıştır. Her türlü yabancı istihbarat servisleri topraklarımızda cirit atıyor. Etki ajanları,  nüfus casusları, devletimizin içine kadar sızmıştır. Türkiye uzun bir zamandan bu yana, birçok devletin istihbarat elemanlarının rahatça cirit atabildiği bir istihbarat çöplüğüne dönüşmüştür. Devam eden fabrikasyon patlamaların ve terör sarmalının arkasında Ortadoğu’daki CIA İstasyon şefleri, batılı ortakları vardır.

Küresel  terörün amacı bin yıllık kardeşliği tamamen bozmak, barışı yok etmek. Nihai hedefi de demokrasiyi tümden ortadan kaldırmaktır. Küresel terörün hedefi ortak geleceğimizdir.  Küresel oyun çok büyük bu oyunu bozmanın yolu milletçe bir ve bütün olmaktır.

 Küresel güçler bombalarıyla, taşeronlarıyla, Türkiye’yi istikrarsızlaştırmak için bütün oyunlarını devam  ettireceklerdir.  Büyük  Türk devleti ve  aziz milletimiz  küresel güçlere boyun eğmeyecek ve asla  diz  çökmeyecektir. 

Küresel bir cepheye karşı devletimiz çetin bir mücadele veriyor. Küresel oyuna gelmemek ve teröre karşı bütün kesimler ortak tavır almalıdır. Arap ülkelerindeki küresel senaryo Anadolu da tutmaz.

Türkiye’nin  Suriye, Lübnan, Afganistan, Pakistan olmasına asla izin vermeyiz. Yine tarihte görüldüğü gibi emperyalizm yenilecek ve Türkiye kazanacaktır.

BEŞİKTAŞ, KAYSERİ, ORTAKÖY, İZMİR  SALDIRILARININ IRAK VE SURİYE İLE İLİŞKİSİ VARDIR

Terör olayları Irak ve Suriye’de meydana gelen gelişmelerden soyutlanarak açıklanamaz TSK operasyonları PKK /PYD nin kurmak istediği Kürt koridorunu ortadan kaldırmıştır. Fırat kalkanı hareketi PKK’nın önünü kesti.

PKK’nın eylemleri artırmasının Suriye’deki gelişmeler çerçevesindeki ana gerekçesi ise Fırat Kalkanı operasyonu. Terör örgütü PKK, Esad’ın hediye ettiği yerlerde ilan ettiği kantoncuklarını kaybederse büyük bir çöküşe uğrayacağını biliyor. PKK için Kobani, Menbiç bu yüzden çok önemlidir. Zira siyasi stratejisini kantonlar üzerinde oluşturmuş bir PKK vardır.  PKK/PYD Suriye’de kurduğu kantonların benzerini Türkiye’nin kuzeyinde de kurmak istiyor.

Fakat TSK’nın El Bab sınırına kadar ulaştığı operasyon PKK’nın Suriye kolu PYD-YPG’nin Kobani-Afrin kantonlarının birleştirilmesi planını altüst etmiştir.  PYD gibi Washington, Londra ve diğer küresel merkezlerde TSK’nın El Bab’ı ele geçirip oradan Menbiç’e girip PYD terör örgütünü temizlemesinden korkunç rahatsızlar. Çünkü onlar PYD terör örgütünü müttefikleri olarak görüyorlar.

Küresel emperyalist güçler Türkiye’nin Irak ve Suriye’den uzak durmasını TSK’nın Suriye deki operasyonlarını durdurmasını Oslo görüşmelerinin devam etmesini, HDP’ye ve DBP’li belediyelere yönelik operasyonların durdurulmasını, PKK yandaşı HDP’li  sözde vekillerin serbest bırakılmasını, İmralı’daki teröristbaşı  ile görüşmelerin açık bir  şekilde yapılması istiyor. 

ALPEREN: Ortaköy saldırısı  ile toplumda kutuplaşma laik-anti laik çatışması mı çıkartmak istiyorlar?

HAKKI ÖZNUR:  Türkiye 80 öncesinde,  93 sürecinde,  28 Şubat’ta ve sonrasında yaşadıklarını,  bugünde yaşıyor.  ABD, İsrail, Almanya, İngiltere, Rusya, İran ve Esad rejimi  Türkiye’nin iç savaşa sürüklenmesi için etnik/ mezhep ve laik-anti laik  çatışmalarını körüklüyor, destek veriyorlar. 12 Eylül 1980 öncesi Malatya, Sivas, Kahramanmaraş, Çorum 12 Eylül sonrası, “ Örtülü Darbe ” süreci dediğimiz 1993 yılında Sivas ve Başbağlar’da, 1995 Mart’ında, Gazi mahallesinde yaşanan Türkiye’yi kaosa ve toplumsal çatışmalara sürükleyen küresel oyunların yenilerini hayata geçirmek için büyük çaba gösteriyorlar.

Çağın vebası etnik ve mezhep kutuplaşmasıdır. Türkiye'nin fay hatları ile oynanıyor. Mezhep ve etnik fay hatları üzerinden büyük toplumsal çatışmalar tezgahlanıyor. Türkiye 28 Şubat sürecinden beri Suriye yapılmak isteniyor. Etnik ve mezhep çatışmaları planlanıyor.

Yine küresel güçler ve yerli işbirlikçileri tarafından hazırlanan bir başka kirli tezgahta şudur;  darbe ortamı ve kaos oluşturularak askerî darbeye zemin hazırlamak..

Türkiye'yi Irak ve Suriye gibi mezhep ve etnik grupların birbirlerini kitlesel olarak öldürdüğü, cehenneme dönmesi için büyük, karanlık ve kirli senaryolar oynanmaktadır. Türkiye'nin fay hatları patlatılmak isteniyor... Küresel statüko ve taşeronları, Türkiye’yi bölgesel savaş alanına çevirmek istiyorlar.

Şunu iyi bilelim;   Beşiktaş, Kayseri. Ortaköy ve İzmir saldırılarının mesajı nettir: Türkiye'yi  Irak ve Suriye gibi paramparça etmek İstiyorlar.

 Bombalı ve silahlı eylemler Türkiye'yi vurma, Suriyelileştirme planının bir parçasıdır. Bu kanlı saldırılar ile ülkemizi istikrarsızlaştırmaya,  kaos oluşturmaya çalışıyorlar.  Küresel güçler etnik ve mezhep çatışmaları planları tutmayınca bu sefer Laik- anti laik çatışması ve kutuplaşması planını devreye soktular.  Muhafazakar- Laik  ayrışması ile ülkemizi yeni bir cepheleşmeyse  sürüklemeye çalışıyorlar. Türk-Kürt  provokasyonlarında başarılı olunamayınca laik-antilaik çatışması çıkarılmak için düğmeye basıldı.

HALKEVLERİ DEĞİL TERÖR EVLERİ

Ülkemizde sokakların karıştırılması Marksist bir siyasi gelenektir. Derin sol örgütler, bölücüler, beşinci kol gruplar, Türkiye’yi kaosa sürüklemek için her şeyi yapmaktalar. Dışarıdan talimatlı ve yönlendirilmeli etki ajanlarının da devreye girmesi ile bilinçli tahrikler ile toplum büyük bir gerilime ve kutuplaşmaya götürülmeye çalışılmaktadır. Bir takım marjinal sol gruplar Ortaköy saldırısını  fırsat bilerek inanç temelli, mezhepsel çatışmalar çıkartmak istiyorlar.

Oligarşi ile bağlantılı Laikçi / faşizan çevreler Laiklik üzerinden, Alevî-Sünnî gerilimi icat etmek ve kaos oluşturmak istiyorlar. Birçok Marksist, Ateist, bölücü dernek de sokaklarda provokatif eylemlerle ortalığı birbirine katmaya çalışıyor. Alevi- Sünni ayrımı, emperyalizmin bir oyunudur. Alevi- Sünni kardeşliğini kimse bozamaz.

Soğuk savaş  döneminden kalma Marksist- Leninist gruplar ile Almanya ve İngiltere destekli  “ Alisiz Alevilik ” projesinin taşeronu olan ajan-provokatör  koşan ateist/ sapık gruplarda toplumsal gerilimi artırmak için tekrar sahneye çıkmışlardır.

“Alisiz Alevilik"in militarize terörist boyutu DHKP-C, MLKP, MKP vb.illegal örgütlerle, Halkevleri vb. terör evleridir. Derin sol yapılardan biri olan Halkevlerine mensup militanlar İstanbul Ankara vb. bazı illerde milli ve İslami değerlere  saldıran provokatör gösteriler yapmaktadır. Amaçları kaos ve kargaşa çıkartmak toplumsal gerilimlere yol açmaktır.

Halkevleri mensubu devrimci teröristler Laiklik üzerinden kaos ortamı oluşturmaya çalışıyorlar. Dev-Yol kökenli, Marksist-Leninist  Halkevleri mensubu devrimci militanları "çiçek çocukları” gibi göstermeye çalışan kartel medyasındaki sol amigolar, kaosa hizmet eden CIA devrimcileri, iç savaş tahrikçileri ve demokrasi düşmanlarıdır.

ALMANYA VE İNGİLTERE “ ALİSİZ ALEVİLİK ” PROJESİNE VE TAŞERONLARA AÇIKÇA DESTEK VERMEKTEDİR

ALPEREN: Alevi- Sünni çatışması  çıkarmak için yeniden düğmeye mi bastılar?  Bu oyunun arkasında hangi ülkeler var?

HAKKI ÖZNUR: Milli ve İslami değerlere karşı olan  AB, AP destekli  bu beşinci kol oluşumlar tamamen Amerika ve AB’nin kontrolündedir. Avrupa Birliği ve başta Almanya olmak üzere bazı ülkeler Avrupa’daki bazı Alevi gruplarını Türkiye’ye karşı kışkırtmakta ve onları kullanmaya çalışmaktadır. AB fonlarından yıkıcı bölücü bu marjinal çevrelere büyük paralar akıtılmaktadır.

 “Alisiz Alevilik” projesinin merkezi Almanya’dır. “Alisiz Alevilik” peşinde koşan beşinci kol grupların arkasında yabancı istihbarat servisleri vardır. Özellikle Almanya ve İngiltere başta olmak üzere, batı ülkeleri Türkiye düşmanı bu gruplara açıkça destek vermekte, himaye etmektedir. Sömürgeciliğin keşif kolu Oryantalizm, bütün gücüyle Aleviliği kendi kontrolü altına almaya uğraşıyor. Asıl amaçları Alisiz Alevilik icat etmek.

 Alman derin devleti, yeni bir “ateist Alevi kimliği” inşa etmeye uğraşıyor. "Alisiz Alevilik" projesi için Almanya  sadece resmi kayıtlara göre bütçesinden 50 milyon Avro ek para ayırmıştır.

 Bu yeni dinsiz “Alevi” anlayışın Türkiye’ye  ihracı için AB ülkeleri  çok yönlü çalışıyorlar. HDP içinde Alman derin devletiyle bağlantılı milletvekilleri ve  bazı isimler vardır.  Avrupa merkezli gruplar “Âli’siz Alevilik”, “din dışı Alevilik” gibi söylemlerle Aleviliği İslam dışı göstermeye çalışmaktalar.

 Almanya, İngiltere  ve AP  PKK-HDP çizgisindeki  “Alisiz Alevi” örgütlerine  ev sahipliği yapmaktalar. AP ve AB ülkeleri tarafından desteklenen “Alisiz Alevilik” bir nifak projesidir. Marksizm’in, Ateist anlayışların Alevilikle ne alakası olabilir? “Din bir Afyon” diyen Marksist düşünce ile Alevilik yan yana gösterilemez.

Birtakım Marksist kökenli gruplar Aleviliği din dışı bir olgu gibi gösterme gayreti içindedirler. “Alisiz Alevlik” peşinde koşanlar, laikçi, pozitivist ve ateist zihniyete sahip bir azınlıktır. Kesinlikle Alevileri temsil edemezler.

ABD, İSRAİL, İNGİLTERE  TERÖR KONSORSİYUMUNA DİKKAT!

ALPEREN :  Batı medyası  kışkırtıcı yayınlar yapıyor

HAKKI ÖZNUR: Mütedeyyin –Laik çatışması ABD, AB ve İsrail propagandasıdır şimdiden ABD ve Batı dünyasında ve medyasında “Türkiye’de yaşam tarzı dayatanlar laiklere sekülerlere saldırıyorlar” haberleri ve açıklamaları nasıl bir  küresel oyunla karşı karşıya kaldığımızı göstermektedir.

“Laiklik elden gidiyor”, “yaşam tarzına müdahale”  propagandaları algı operasyonlarıdır ve tamamen küresel terörizme hizmettir. Ortaköy katliamını yaptıran üst aklın oyununa gelmektir. Küresel güçler dindar Laik çatışması tezgahlıyor.   

Ortaköy katliamının arkasında taşeron örgütleri kullanan yabancı istihbarat servisleri vardır. 2003 Irak işgali sonrasında küresel diktatör ABD ve ortakları, Irak’tan başlayarak tüm Ortadoğu’ya yayılan Şii ve Sünni ayrışması çatışmasını sahneye koydular.  Önce CIA, Mossad ve İngiliz istihbarat servisleri taşeronlarına,  Sünni ve Şiilerin gittikleri  camilere bombalar patlattırdılar. Irak halkını Şii, Sünni diye böldüler. Irak ve Suriye’de oynanan karanlık oyunlar mezhepsel çatışmalar, Laik-antilaik çatışmaları  ülkemizde tezgahlanıyor ve  yapılmaya çalışılıyor.

İstanbul'daki Reina gece kulübüne düzenlenen ve 39 kişinin hayatını kaybetmesine neden olan saldırının ardından, İngiltere'de yayınlanan Daily Telegraph gazetesinde ilginç bir makale yayımlandı.

Daily Telegraph gazetesi için bir makale kaleme alan tarihçi akademisyen Mark Almond, "Türkiye Avrupa'nın yanı başındaki hasta adama mı dönüşüyor? Suriye'deki radikal cihatçıların Taliban benzeri bir tehdit yarattığı bir Pakistan örneğine mi benzemeye başladı?" dedi.

İngilizler 100 yıl sonra o sözü yine söylediler. İngilizler, Osmanlı'nın son dönemlerinde, Osmanlı için "Hasta adam" benzetmesini kullanıyordu.

Independent ise "Türkiye çökme riskiyle karşı karşıya. Irak, Libya, Suriye ve Yemen, domino taşları gibi saldırıların bedelini ödedi, şimdi Türkiye de bu zincire eklendi." dedi.

İngiliz medyası Türkiye’nin hızla istikrarsızlığa sürüklendiğini  söylüyor ve bundan memnunlar. ABD, AB ve İsrail Türkiye’nin Suriyeleşmesini, Iraklaşmasını kan gölüne dönmesini ve parçalanmasını istiyor.

Beşiktaş Ortaköy'de bulunan gece kulübü Reina'ya yapılan saldırı sonrası  Irak’ta, Suriye’de, Afganistan’da, vb. ülkelerde, 15 yılda, 10 milyondan fazla  müslümanın ölümünden sorumlu olan,  yüzbinlerce masum insanın katliamında rol alan ABD ve koalisyon ortaklarının ve   terör örgütü NATO’nun timsah gözyaşları pes dedirtti.

Ortaköy katliamından sonra ABD ve NATO’dan jet hızıyla açıklamalar geldi. Ortaköy saldırısının hemen ardından NATO'nun patronu ABD'nin verdiği “tepki” gayet manidardır. 15 Temmuz kalkışmasına günler sonra diplomatik uslupla hikayeden bir  kınama (!) açıklamasıyla tepki gösteren ABD  başkanı Obama  “Türkiye'nin gerek duyabileceği yardımlar konusunda “direktifler” verdiğini açıkladı.

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mark Toneryaptı. “NATO müttefikimiz Türkiye'yle teröre karşı dayanışma halindeyiz…” dedi. ABD, AB, NATO açıklamaları iki yüzlülükten başka  bir şey değildir. küresel terörizmin hamisi ABD AB ve NATO’ dur.

ALPEREN: Terör ve Ortadoğu uzmanı olan bir Araştırmacı- yazar  olarak sizce   Ortaköy saldırısının  amacı nedir?

HAKKI ÖZNUR:  Suriye de vekalet  savaşlarının yerini şimdi cephe savaşları alıyor. Son üç haftadadır, Türkiye  katliamlarla vuruldu. Ortaköy’de yapılan saldırı vahşettir, cinayettir ve katliamdır.  Türkiye’nin 20 Aralık 2016  Moskova bildirisine imza  atması ve Suriye  konusunda "garantör”  iki ülkeden biri olması  ve Suriye'nin toprak bütünlüğünü temel şart ilan etmesi Reina eylemini kimlerin planladığını kimlerin taşeron örgütleri kullandığını göstermektedir.

15 Temmuz kalkışmasından başarılı olamayan iç ve dış mihraklar taşeronları olan PKK ve IŞİD’e Türkiye’yi kaosa sürükleyecek insanlık düşmanı canlı bomba eylemleri ve değişik kanlı eylemler yaptırmaktadır.

Ortadoğu’yla ve Türkiye’nin doğrudan El Bab’da yaptığı mücadeleyle bağlantılı gelişme. Türkiye’nin  IŞİD ile kararlı mücadelesi  küresel güçleri ve taşeron örgüt IŞİD i  rahatsız etmiştir.

Ortadoğu’da küresel mesajlar her biri stratejik maşa olan terör örgütleri üzerinden veriliyor. Irak ve Suriye'yi dizayn etmeye çalışan küresel güçler, şimdi PKK ve IŞİD gibi taşeron örgütleri Türkiye’nin üzerine salmışlardır.

Türkiye terörle etkin şekilde savaştıkça, terörün hedefi hâline geliyor. PKK ve IŞİD  saldırılarının  amacı belli; Türkiye'de istikrarsızlık-kaos çıkarmak. Devam eden fabrikasyon patlamaların ve terör sarmalının arkasında NATO merkezli gladyo Ortadoğu’daki CIA İstasyon şefleri, batılı ortakları vardır.

IŞİD vb. sapık örgütler, doğrudan Türkiye’yi hedef almışlardır. Saldırganın 7 dakika boyunca silahla taraması ve ardından üstünü değiştirerek çıkması eylemin çok planlı ve organize olduğunu göstermektedir. Eylem yerinin bilinçli olarak seçildiği. katilin son derece eğitimli ve profesyonel bir militan  olduğu da uzmanlar tarafından ifade edilmektedir.

Bir  ayağı, Suriye’de bir ayağı Türkiye de olan  bu  neo/harici  sapık ve sapkın akımlar İstanbul, Ankara  Adıyaman , Gaziantep başta olmak üzere  bir   çok yerde  irtibat büroları açarken, sayısız   hücreler  kurarken, devlet ve istihbarat kurumları ne yapıyor?.

Türkiye’deki saldırılarından bugüne kadar sadece Atatürk Havalimanı eylemini üstlenen IŞİD Reina saldırısını üstlendi. Haçlı/ Siyonist güçlerin köpeği olan IŞİD lideri sapık/ ruh hastası, El-Bağdadi Türkiye’ye yönelik  eylem talimatları vermiştir. Bağdadi, “Elinizde hangi imkan varsa onu değerlendirin, elinizde silah yoksa gidip bıçaklayın” talimatını örgüt mensuplarına vermiştir.

IŞİD’in Türkiye’yi katliam tarzı eylemlerle doğrudan hedef almasının ana nedeni El Bab operasyonudur. IŞİD, El Bab’ta yok olmak üzeredir. Bunun intikamını almak için Ortaköy  eylemine girişmiştir.

Neo/harici sapık örgüt IŞİD  bölgenin devlet dışı en güçlü silahlı kuvveti. Irak’tan Suriye’ye, Afrika’dan Afganistan’a uzanan coğrafyada faaliyet yürütmektedir.

İki silahlı devlet dış aktörden biri olan  IŞİD Ortadoğu’nun görmüş olduğu en fonksiyonel örgüt. Çok iyi bir akıl tarafından yönlendiriyor. Harici IŞİD küresel emperyalizme hizmet ediyor.

ABD’nin Ankara Büyükelçiliği, İncirlik üssündeki pentagon görevlileri, Ortadoğu’daki CIA istasyon şefleri  hem IŞİD’i,  hem PKK/ PYD’yi yönlendirmektedir

NATO merkezli Gladyo hem etnik hem radikal selefi akımları Ortadoğu’da kullanmaktadır. Gladyonun oyuncağı Bağdadi çetesi küresel güçlerin maşasıdır .ABD, AB ve İsrail IŞİD üzerinden bölgeyi dizayn etmek istiyor.

KÜRESEL TAŞERON IŞİD ORTADOĞU’DA BOP’A VE BİP’E HİZMET ETMEKTEDİR

IŞİD küresel emperyalist proje BOP’un yeni parçasıdır. Bu proje üzerinden yürütülen ciddi bir çalışma vardır. ABD ve batının Suriye, Irak ve Ortadoğu'ya müdahalesi için IŞİD bir oyundur.

Küresel terör şebekesi IŞİD, ABD için Irak'tan Suriye'ye bir köprüdür IŞİD, ABD, İngiltere ve İsrail çıkarlarının uygulanabilmesi için kullanılan bir maniveladır. ABD gücünün bölgede yeniden yükselişi için IŞİD etkili bir anahtar. Küresel emperyalistler IŞİD’a yeniden gözden geçirilen Büyük Ortadoğu Projesi’nde yeni görevler vermişlerdir.

IŞİD ADLI SAPIK  TERÖR REJİMİ İSRAİL’İN GÜVENLİĞİ İÇİN SAHNEYE ÇIKARILMIŞTIR

Çağımızın harici yapılarından biri olan IŞİD ,terör rejimi  İsrail’i  ise  bir kez bile hedef almamıştır! IŞİD'in doğrudan ABD ve İsrail  askerlerini hedef alan tek eylemi yoktur. IŞİD bölgede İsrail'in güvenliğine hizmet etmektedir.

Ne Amerika, ne İngiltere, ne Fransa,, Ne Almanya,  ne İsrail için IŞİD bir tehdit değildir. ABD ve AB IŞİD’ı bahane ederek Müslümanlara savaş ilan etmişlerdir. Bölgede hedeflenen Amerikan – İsrail tasavvuru, İngilizlerden kalma bölgesel yapıyı formatlayıp yeni bir dizayna tabi tutmaktır. Dizayn planının odak noktasında İsrail’in güvenliği ve yayılmacı emelleri vardır. İsrail için tehdit unsuru sayılabilecek büyük ülkelerin etnik ve mezhebi temeller üzerinden dağıtılması, küçültülmesi vardı.

IŞİD Ortadoğu’da, ABD ve İsrail tarafından kullanılan bir terör silahına dönüştürülmüştür. IŞİD, tüm İslam dünyasının ortak düşmanı olan İsrail’e karşı neredeyse hiçbir eylem yapmamıştır.

NEO/HARİCİ SAPIK ÖRGÜT IŞİD ATLANTİK/ LONDRA PROJESİDİR

ALPEREN: IŞİD kimin projesi?

HAKKI ÖZNUR: Vehhabi / selefi tam bir asimetrik savaş kurgusu olan IŞİD   küresel diktatör ABD’nin Irak ve Suriye için hazırladığı bölme planlarında kullanılan bir kukladır.

IŞİD, Irak ve Suriye’de yaptığı canlı bomba , intihar saldırılarını silahlı eylemleri şimdi ülkemizde yapmaktadır. Ortadoğu’daki Tekfirci, harici yapılar küresel emperyalizme hizmet etmekteler. IŞİD  CIA ve Mossad’ın yapamadığını yapıyor. Amerika’daki bir düşünce kuruluşu olan ”Rand”, “Amerikan bütçesine oldukça maliyeti olan CIA’in artık kapanması gerektiğini IŞİD’in El Kaide ile mücadelede CIA’dan daha başarılı olduğunu” ima etti.

IŞİD Atlantik – İngiliz  projesidir. IŞİD vb. vehhabi harici akımlar  CIA/NATO projesidir. Harici/Tekfirci IŞİD emperyalist işgal politikalarının ve  Ortadoğu’daki zalim rejimlerin ürünüdür.

Suudi Arabistan'dan Kuveyt'e ABD uşağı ülkeler IŞİD'e destek vermişlerdir. Harici zihniyete sahip IŞİD, ABD, İngiltere İsrail’in, Suudi Arabistan ve Katar’la birlikte yarattığı bir canavardır, cinayet şebekesidir. ABD ve İngiliz gizli, servisinin  ortak ürünü olan  IŞİD vb. selefi çetelerin finansmanını  ABD uşakları  Suudi  ve  ile Katar  rejimi  üstlenmiştir.

SAPIK IŞİD ZALİM ESAD REJİMİ İLE DEĞİL ESAD MUHALİFLERİYLE ÇATIŞMAKTA

Suriye ve Irak’ta  oluk oluk  Müslüman kanı akıtan, Müslümanları öldüren terör örgütü IŞİD, Esad rejiminin işini her alanda kolaylaştıran bir karanlık  yapıdır.  IŞİD’in Suriye’de kendisine muhalif olan Müslüman halka ve diğer cihad gruplarına uygulamış olduğu zulüm Esad rejimini dahi aratacak niteliktedir.

46 yaşındaki el Bağdadi denen zalim  bir virüs gibi önce Şam sahasına daldı ve bütün kazanımları ifsad etti. Ardından şeytan fitnesi tüm sahalara yayıldı Irak ve Suriye’de yaptıkları ile döktüğü Müslüman kanı ile  küresel emperyalizmin işini  kolaylaştırdı.

Suriye direnişine darbe vuran Esad rejiminin işini kolaylaştıran tüm İslami grupları kâfir ilan eden tekfir eden  Böyle bir akide bidat’tir ve dini tahriftir. Sivil ve masum insanları hunharca  katleden  vahşi ve cani IŞİD İslam’a en büyük zarar veren yapılardan birdir.

Şunu iyi bilelim dini aşırılığın bir yüzü tekfircilik ise diğer yüzü mezhepçiliktir. Tekfircilik ve mezhepçilik birbirlerini besleyen kanser hücreleridir. Tekfirciliği bahane edip mezhepçilik yapmak; yahut mezhepçilik yapılıyor diye tekfir silahına sarılmak her ikisi de ifrat davranışlarıdır. Neoharici cinayet şebekesi IŞİD’in Kuran ve Sünnet’le bir alakası yoktur.   İslam Ümmeti, IŞİD  belası yüzünden bir çok problemler yaşamaktadır.

Din Adına Konuşma Yetkisi Bizdedir" Anlayışı İslami değildir. Tekfircilik, tarih boyunca Müslümanların başını ağrıtan önemli bir sorun olagelmiştir. Bu baş ağrısının ilk müsebbiplerinin de Hariciler olduğu söylenebilir.

Allah resulü (s.a.v) haricileri cehennemin köpekleri olarak vasıflandırmıştır. Küresel terör şebekelerinden IŞİD harici ve cehennem köpeğidir.

Dinimizde   İyiliği emretmek, kötülüğü yasaklamak (emr-i bi’l-ma’ruf ve nehyi ani’l-münker) farzdır. Ancak IŞİD vb. kirli ve karanlık örgütler sapık, ruh hastası  harici  kafa yapısına sahip  tiplerle doludur

PKK VE IŞİD EYLEMLERİ TEK BİR MERKEZDEN YÖNLENDİRİLİYOR

ALPEREN: Stratejik maşa PKK İstanbul ve Kayseri saldırılarını yaptı. Ardından yine küresel maşalardan  IŞİD ise Ortaköy saldırısını yaptı. Ardından PKK İzmir’de saldırdı iki şehit verdik.  Bir PKK saldırıyor bir IŞİD.  İki terör örgütünün peşpeşe saldırılarını siz nasıl görüyorsunuz?

HAKKI ÖZNUR: Türkiye'nin huzurunu bozarak kaosa sürüklemek isteyen   küresel güçlerin  yerli işbirlikçileri  bu kez İzmir'de sahneye çıktı. Adliyede hakim ve savcıların giriş çıkış yaptığı kapıda bombalı araç patlatan teröristlerin katliam planını kahraman polis önledi.

İstanbul'daki yılbaşı katliamından beş gün sonra 5 Ocak 2017 günü İzmir bir terör saldırısına hedef oldu. İzmir Adliyesi C Kapısı yakınlarında, hâkim ve savcılar ile diğer personelin çıkış saati yaklaşırken bombalı araç patlatıldı. Şehit olan kahraman polis Fethi Sekinin müdahalesiyle hedeflerine ulaşamayan iki terörist öldürüldü. Terör örgünün saldırısında 1polis ile bir adliye çalışanı şehit oldu, 9 kişi yaralandı.

İzmir Emniyet Müdürlüğü Trafik Denetleme Şubesi’nde motosikletli ’Şahinler Timi’nde görevli polis Fethi  Sekin, teröristlerle mermisi bitine kadar çatıştı. Sekin, teröristlerden birini öldürdü, kendisi de şehit oldu.

PKK eyleminden hemen sonra IŞİD  harekete geçiyor. Farklı örgütlerden gelen saldırıların hedefi Türkiye’yi Suriye’ye çevirmek ve yönetilemez, içindeki farklılıkların birbirine düştüğü bir ülke görüntüsü oluşturmak. Türkiye’de kaosun/karmaşanın/düzensizliğin sürmesi için küresel güçler PKK ve Vehhabi zihniyetli harici – sapık örgütleri kullanıyor.

Suriye de, ABD’nin yeni “lejyonerleri” Amerikancı PYD’nin kiralık katilleri ile IŞİD adlı sapık harici  çete Türkiye’ye karşı eylem kararları almıştır.

İki örgütün eylemlerinin mercek altına alalım. Öncelikle toplumsal sinir uçlarına dokunan, fay hatlarına oynayan eylemler yapılıyor.

CIA ve NATO tarafından finanse edilen, yönetilen, yönlendirilen, silahlandırılan Türkiye düşmanı bu karanlık yapılar Türkiye’yi kaosa sürüklemeye çalışmaktalar.

Bu çerçevede PKK ve Bağdadi çetesi aynı zeminde buluşuyorlar. Canlı bomba gibi benzer terör yöntemleri kullanan, ama farklı siyasi/ideolojik amaçlar güden iki örgüt var karşımızda. PKK iç savaş çıkarmaya çalışıyor, Bağdadi çetesi ise mezhep çatışmaları peşinde

Unutmayalım; sözde birbirlerine karşı olan bazı taşeron örgütler aynı merkezlerden emir ve talimat aldıkları için Türkiye’ye karşı yapılacak her türlü, canlı bomba eyleminde, değişik eylemler de birlikte hareket edebilirler. Buna kimse şaşırmasın.

 Terör örgütü PKK ile Neo – Harici hunhar, cinayet şebekesi Bağdadi çetesi arasında görünmez bir bağ var sanki. Suriye’de ve Irak’ta birbirlerine düşman gözüken bu iki karanlık yapı hedef Türkiye olunca ortak hareket ediyorlar, Türkiye’ye karşı silahlı eylem be saldırılarda aynı safta yer alıyorlar. Aynı mevzide buluşuyorlar.

10 Ekim 2015 tarihinde IŞİD Ankara garında canlı bomba eylemi yapıyor. 12 Ocak 2016 tarihinde Sultanahmet’te Alman turist kafilesine yönelik intihar saldırısı düzenliyor. IŞİD eylemleri bitiyor, PKK eylemleri başlıyor.

Ankara garı saldırısının ardından 4 – 5 ay geçtikten sonra bu sefer diğer terör örgütü PKK/TAK 17 Şubat 2016 Meram sokakta ve 13 Mart 2015’te ise Ankara’nın kalbi Kızılay’da canlı bomba eylemi yapmıştır.

Stratejik maşa PKK’nın Kızılay saldırısının hemen ardından Bağdadi çetesi ise 6 gün sonra İstanbul’da, İstiklal Caddesi’nde canlı bomba saldırısında bulunmuştur. Hem de aradan bir hafta bile geçmeden.   Ardından IŞİD, 27 Nisan’da Bursa’da  1 Mayıs günü  Gaziantep’te yine 16 Ekim Gaziantep’te kanlı  saldırıları yapmıştır. 1 Mayıs günü Gaziantep Emniyet müdürlüğünü hedef alan saldırıda 3 polis memurumuz şehit düşmüştü.  16 Ekim 2016 günü güvenlik güçlerimizin IŞİD adlı terör örgütüne düzenlediği operasyonda bir IŞİD mensubunun kendini patlatması sonucu 3 polisimiz şehit düşmüştür. Yine IŞİD 28 Haziran 2016 günü  İstanbul / Atatürk hava alanında canlı bomba patlatmış. Bu olayda 45 masum insan hayatını kaybetmiştir.

Diyarbakır Suruç, Ankara, İstanbul (Sultanahmet – Beyoğlu- Atatürk Havalaanı), Bursa, Antep/Şahinbey katliamına kadar yüzlerce insan IŞİD tarafından düzenlenen canlı bomba eylemlerinde yaşamlarını yitirmiştir.

Bağdadi çetesinin saldırıları Türkiye topraklarını Selefi/ideoloji inanç çerçevesinde cephelerinden biri haline getirme eylemleridir. Her iki örgüt ve diğer taşeron örgütler 15 Temmuz kalkışmasının başarısız olmasının ardından yine devreye sokulmuştur. Bir PKK, bir IŞİD kanlı saldırılarda bulunuyor. Aralarında sanki iş bölümü yapmış gibiler. 

PKK terör örgütünün eylemleri sürerken bu sefer IŞİD adlı hain örgüt 20 Ağustos akşamı Gaziantep’te bir kına gecesine canlı bomba eylemi gerçekleştirip, 57 kişiyi katlediyor.

Cerablus’a operasyon yapıldıktan iki gün sonra PKK terör örgütü, 27 Ağustos sabahı Şırnak'ın Cizre ilçesinde polis kontrol noktasına bomba yüklü kamyonla intihar saldırısı düzenlemiştir.14 polisimiz şehit düşmüştür. Her iki örgüt de bombalı saldırı emirlerini üst akıldan almaktalar. PKK (PYD) ve Bağdadi çetesinin eylemleri kimseyi artık şaşırtmıyor.

NATO merkezli Gladyo hem etnik hem radikal selefi akımları Ortadoğu’da kullanmaktadır. PKK/PYD, I–KDP, KYB gibi Kürtçü örgütler gibi Radikal/selefi örgütler de küresel şer merkezleritarafından kullanılıyor. PKK, PYD ve Neo – Harici, tekfirci, radikal yapılar da Gladyo tarafından sahneye sürülmüşlerdir.

Terör örgütü PKK ile Neo – Harici hunhar, cinayet şebekesi Bağdadi, çetesi arasında görünmez bir bağ var sanki. Suriye’de ve Irak’ta birbirlerine düşman gözüken bu iki karanlık yapı hedef Türkiye olunca ortak hareket ediyorlar, Türkiye’ye karşı silahlı eylem be saldırılarda aynı safta yer alıyorlar. Aynı mevzide buluşuyorlar.

HALEP’TEN  ORTAKÖY’E  TERÖR KONSORSİYUMU

ALPEREN: PKK terör örgütünün İstanbul’daki saldırısında 37’si polis kişi olmak üzere 46 vatan evladı şehit düştü. Kayseri saldırısında ise 14 vatan evladı şehit düştü.

HAKKI ÖZNUR: 10 Aralık  Cumartesi akşam Beşiktaş saldırıları,  17 Aralık  cumartesi sabah. Kayseri saldırısı ile Türkiye sarsıldı.   Beşiktaş saldırısında polislerimiz hedefteydi, Kayseri saldırısında  askerlerimiz hedefteydi.. Kayseri'de sivil askeri personeli taşıyan otobüse yönelik düzenlenen hain terör saldırısında 14 askerimiz şehit düştü, 55 askerimiz yaralandı.

10 Aralık İstanbul/ Beşiktaş , 17 Aralık Kayseri  1 Ocak 2107 Ortaköy v 5 Ocak 2017 saldırıları Türkiye’yi hedef alan küresel bir organizasyondur. Türkiye, Suriye’den Anadolu’ya ihraç edilmek istenen büyük terör kuşatmasıyla  karşı karşıya.

 ABD, Rusya, İngiltere, İsrail ,Suriye destekli PKK ve onun Suriye kolu PYD/YPG ile bu terör kuşatmasında irili ufaklı pek çok sol terör örgütü de rol alıyor. Küresel güçler Türkiye’ye yönelik terör konsorsiyumu oluşturmuşlardır. Küresel baronlar, silah lobileri, Ortadoğu’daki kaostan çatışmalardan çok memnunlar.

Türkiye’yi saran, kökleri dışarıda olan karanlık bir ağ, Türkiye’yi “destabilize” etmek için bütün hızıyla kirli faaliyetlerini, oyunlarını devam ettirmektedir. Türkiye'yi yıkma 'KONSORSİYUMU'. Çok hızlı çalışıyor. Halep’teki bombardıman ile Beşiktaş ve Kayseri’deki bombalamanın, Ortaköy’deki  ve İzmir  failleri zihniyet olarak aynıdır.

 Beşiktaş, Kayseri, Ortaköy ve İzmir  saldırıları küresel bir organizasyondur. Ve sözde müttefiklerin işidir. Patlayan bombalar müttefiklerin bombalarıdır. İstanbul ve Kayseri deki patlamalar  Ortaköy ve İzmir saldırıları  Halep’teki ķuşatma, aynı şer odaklarının ve aynı uluslararası şebekelerin işidir.  Terörün silahları ve bombaları ABD, İngiltere, Rusya, Almanya,  İsrail ve İran’dandır.

Bombalı saldırıların silahlı eylemlerin arkasında küresel baronlar ve yabancı istihbarat servisleri vardır. bombalar, intihar saldırıları kesinlikle ülkemizi hedef alan küresel terörizmin resmidir.

 Son dönemdeki büyük çaptaki, bombalı saldırılar çok büyük planlı ve uygulama ile yapılabilir. Küresel güçlerin ve yabancı istihbarat servislerinin her türlü lojistik desteği kesinlikle vardır. Bu iş taşeron örgütler ve birkaç intihar bombacısının işi diye geçiştirilemez.

2001 yılından beri Peşaver’de, Kabil’de, Bağdat’ta, Halep’te, Kerkük’te duymaya alıştığımız bombalar, intihar saldırıları artık Ankara’nın, İstanbul’un, İzmir’in Bursa’nın, Diyarbakır’ın, Gaziantep’in, Adana’nın Kayseri!nin göbeğinde patlıyorsa bu kesinlikle ülkemizi hedef alan küresel terörizmin resmidir. Türkiye'yi Irak ve Suriye gibi mezhep ve etnik grupların birbirlerini kitlesel olarak öldürdüğü, cehenneme dönmesi için büyük, karanlık ve kirli senaryolar oynanmaktadır.

Son iki yıldır daha yoğunluk kazanan bombalı saldırılar, hendekler, barikatlar, suikastler, özsavunma, özyönetim, kantonlar, kalkışma planları hepsi küresel senaryoların içindedir. Saldırılar açıkça Türk devletini ve Türkiye’nin bütünlüğünü hedef alıyor.

Küresel sömürgeciler. bombalı saldırıları taşeronlarına servis ederek  devletimize “müttefikimiz PYD’ye dokunma Menbiç’e girme kantonlara karışma “ diyor. PYD, Esad Rejimi'nin Suriye'nin Kürt bölgelerindeki vekilliğini üstleniyor. PYD/YPG ABD/ Rusya ve Esad rejiminin  enstrümanıdır.

 ABD. Rusya, Esad rejimi PYD ve YPG'yle hareket ediyor. ABD ve Rusya’nın taşeronu PYD’li teröristler sınırın hemen dışında, PKK ise içeride “doğrudan Türkiye’yi hedef alan”  kanlı saldırılar yapmaktalar.

 Suriye’nin kuzeyindeki PKK üsleri, kumanda merkezleri hedefimiz olmalıdır. Kobani, Afrin, Menbiç’teki PYD/YPG üstleri vurulmalı ve yok edilmelidir.  Menbiç’te Özellikle PYD terör örgütünün YPG adlı silahlı kanadı Menbiç’te bulunmaktadır. Şu anda Menbiç’te 2000 civarında PYD-YPG’li var. Menbiç’teki YPG güçlerinde yerden havaya güçlü uçaksavar sistemleri dahil her türlü silah bulunuyor.

Helikopterlerle, uçaklarla Suriye ve Irak’taki PKK/PYD kamplarına, üslerine  ABD, İngiliz, Alman, Fransız, İsrail  silahları akıyor, En hafif olanından en ağır olanına kadar silahlar PKK/ PYD’ye gönderiliyor. ABD özel kuvvetlerine bağlı askerler. batılı ülkelerin askeri ve istihbarat elemanları, PKK/PYD militanlarına Irak ve Suriye’de eğitim veriyor. Türkiye'nin sözde müttefikleri  terör örgütlerini ortak ilan ediyor. Onun üzerinden Suriye'yi parçalama, Türkiye'yi çevreleme, kuşama siyaseti uyguluyor.

Suriye savaşında yer alan IŞİD terör örgütü nasıl uluslararası militanlardan oluşuyorsa, YPG/PKK da aynı şekilde içinde onlarca ülkeden militan barındırıyor. Bu militanların çoğu paralı olarak Menbiç diğer sözde kantonlarında yer alıyor. BAAS rejimi ile PYD arasında derin ilişkiler var. YPG adlı terör yapılanması TSK’nın operasyonlarından rahatsız olup askerimize saldırmakta Zamane Yezidi Beşar Esad, YPG’ye sahip çıkmaya devam etmekte.

Terör örgütlerinin oluşturduğu tehdidi bertaraf ederek hudut güvenliğini artırmak maksadıyla 24 Ağustos 2016 tarihinde başlatılan, Suriye topraklarında Fırat Kalkanı Harekatı'nın 133 gününde 45 şehit verdik.  İran ve Rusya’nın desteklediği Suriye rejimi  IŞİD ve PYD gibi taşeron örgütler üç koldan askerimize saldırmaktalar.

KAYSERİ İLİMİZ KÜRESEL GÜÇLER TARAFINDAN BİLİNÇLİ OLARAK SEÇİLMİŞTİR

Bir hafta arayla gerçekleşen hain saldırılarda görünen hedef polis ve askerlerimiz olsa da, amaçları ülkede kardeş kanı akıtmak, yani iç savaş Türk- Kürt çatışması çıkarmak. İç savaş  tahrikçisi,  NATO merkezli  gladyo ile bağlantılı olan PKK terör örgütü  toplumda endişe ve korkuları körükleyerek kaos  ortamını tüm ülkeye yaymak için kanlı saldırılar  yapmaktadır.

 Terör  örgütü ülkeyi iç savaşa sürüklemek istiyor. Küresel  güçlerin taşeronu PKK tarafından Kayseri iki noktadan özellikle seçilmiştir. 1. Bölücülük konusunda hassas olması,  Milliyetçi ve muhafazakar tabanın güçlü olması 2.  Terörle mücadele çok  başarılı  olan hendek ve Fırat Kalkanı hareketinde üstünde başarılar gösteren Kayseri  Komando Tugayının burada olması.

Otobüste bulunan ve çarşı iznine çıkan askerlerin silah altında olduğu 1. Komando Tugayı'nın. terörle mücadele bölgelerine gönderilmek üzere yetiştirilen askerlerin bulunduğu bir kışla olarak biliniyor. 1. Kayseri Komando Tugayı, Güneydoğu'da, sınır ötesinde görev yapan ülkemizin seçkin askeri birliğidir. Geçen yıl Sur'da, Nusaybin'de, Cizre'de de vb. bir çok yerde  PKK terör örgütüne en büyük darbeyi vuran  bu kahraman tugayımızın askerleriydi.

Terör örgütleri kanlı saldırılarla ülkemizi iç savaşa sürüklemek istiyor. Bu alçak saldırıda Kayseri iki noktadan özellikle seçilmiş. 1.  Milliyetçi ve muhafazakar tabanın yoğun olduğu ve milli refleks  güçlü  olduğu için 2.   Terörle mücadele çok  başarılı  olan  Irak’ın kuzeyinde,  hendek ve Fırat Kalkanı hareketinde üstünde başarılar gösteren Kayseri  Komando Tugayı’na bir mesaj.

Kayseri 1. Komando Tugayı, Türkiye'nin ilk komando tugayı olma özelliğini taşıyor.  Patlamaya kadarki şehit sayısı 342. 10 Haziran 2015 tarihi itibariyle 1'inci Komando Tugayı'nın 76'sı Kıbrıs Barış Harekatı'nda, 235'ü İç Güvenlik Harekatında olmak üzere toplam 342 şehidi bulunmaktadır. Son şehitlerimizle birlikte şehit sayısı 356 olmuştur. Patlatılan bombalar Atlantik ve Londra bombalarıdır. Türkiye küresel terörizme boyun eğmeyecektir. Milletimiz kışkırtmalara, tahriklere kapılmaz provokasyonlara asla gelmez. Sağduyuyla birlik ve beraberlik içerisinde  hareket etmektedir.  El birliğiyle terörü yok edeceğiz.

BOMBALAR ABD VE İNGİLTERE’DEN

Beşiktaş ve Kayseri’deki terör saldırılarında kullanılan bombanın en güçlü askeri patlayıcı olan İngiliz menşeli TNT ve RDX karışımı fabrikasyon tipi olduğu kesinleşti. Fabrikasyon olan RDX patlayıcısının dünyadaki kontrolü İngiltere tarafından yapılıyor. İngiltere’den habersiz PYD’ye bu kadar yüklü miktarda RDX veremezler. Beşiktaş saldırısında kullanılan RDX’in İngiliz özel kuvvetleri tarafından PYD’ye verilmiş olabileceği olasılığı üzerinde de duruluyor.

TNT ve RDX yanma hızları çok yüksek fabrikasyon patlayıcılardır. Ordular için üretilirler, eğer Türkiye’de bir eylemde kullanılıyorsa bunlar mutlaka bir ordunun envanterinden çıkmıştır. Düzeneklerde yemleme olarak kullanılan RDX son derece hassas bir fünye malzemesi olduğu için mutlaka uzmanlar tarafından kullanılır. 

Ortaköy katliamını yapan cani’de Reina'ya girdikten hemen sonra 'Flashbang' isimli bir şok bombası kullanmış. Türkiye'de daha önce hiçbir saldırıda kullanılmadığı anlaşılan ABD malı Flashbang'lerin Amerikan ordusu envanterinde bulunduğu, ortaya çıkmıştır. Amerikan Özel Kuvvetleri tarafından da kullanılan bombanın insanları kısa süreliğine kör ve sersem etmektedir.

Beşiktaş, Kayseri ve Ortaköy  saldırılarında küresel güçlerin parmağı vardır. Halep’teki bombardıman ile Beşiktaş’taki bombalamanın failleri zihniyet olarak aynıdır.  Beşiktaş , Kayseri, Ortaköy  saldırıları küresel bir organizasyondur. Ve sözde müttefiklerin işidir. Patlayan bombalar müttefiklerin bombalarıdır. İstanbul’daki patlama ile Halep’teki ķuşatma aynı şer odaklarının ve aynı uluslararası şebekelerin işidir.

BOMBA VE SABOTAJ EĞİTİMLERİNİ ABD ÖZEL KUVVETLERİ VERİYOR

ABD, Almanya ve Fransa ile birlikte İngiltere de PYD’ye lojistik vermektedir. CIA, Mossad ve Batılı istihbarat servisleri, YPG militanlarına patlayıcılar konusunda eğitim vermekteler.

ABD, AB ülkeleri ve BAAS rejimi PKK’nın Suriye’nin kuzeyindeki uzantısı PYD terör örgütüne lojistik, silah ve patlayıcı, terör eğitimi dâhil her türlü yardımı yapıyorlar.Küresel emperyalizm taşeronları vasıtasıyla Irak ve Suriye'de olduğu gibi vahim manzaralar yaşatmak istiyor ABD’nin kara gücü olan PKK/ PYD, Türkiye’yi bölgesel bir savaşa çekmeye çalışıyor.

PYD üzerinden sınırın hemen dışında, PKK üzerinden içeride Türkiye’ye karşı adice bir savaş yürütülüyor. Suriye iç savaşında yer alan PKK’lılar Kobani dümeni altında rahatça topraklarımıza girdiler, şehir savaşlarına hazırlık yaptılar.  Örgüt elemanları son dönemde daha çok Suriye tarafından, Kobani bölgesinden Türkiye’ye geliyor. Bombalı araçla, intihar eylemcileri yoluyla gerçekleştirilecek eylemlerin planlanması, hazırlığı bu bölgeden yapılıyor.

 ABD özel kuvvetleri bomba ve sabotaj eğitimini ilk olarak Irak’ın kuzeyinde CIA  peşmergelerine verdi.   Suriye'deki iç karışıklığın başlamasıyla birlikte PYD'nin kontrolündeki bölgelere konuşlan ABD özel kuvvetleri buradaki PYD'li teröristlere kurdukları kamplarda sabotaj bomba yapımı gibi eğitimler vermeye açık olarak  başladı , Suriye'de görevlendirilen ABD, İngiliz ve Fransız özel kuvvet askerlerinin sabotaj ve bomba yapımı konusunda uzman askerlerden oluştuğunu söyledi

Terör örgütü PKK, Irak’ta kısmen ve Suriye’de hemen tamamen mobil, mobil araçlarının büyük yüzdesi ağır silahlıdır,  Kobani’den ve Kandil’den gelen PKK’lılar “Keskin nişancı” olarak kullanılıyorlar. Suikast silahı Kanas ve Rus yapımı, uzun namlulu, zırh delici suikast silahı Zağros kullanıyorlar.Terör örgütü PKK/TAK tonlarca bomba patlatıyor. NATO silahlarıyla, ağır silahlarla, (BKC – Biksi) roketatarlarla, doçkalarla güvenlik güçlerine saldırıyor.

TERÖRİSTLER KOBANİ VE KANDİL’DEN  GELİYOR

Beşiktaş’ta Çevik Kuvvet otobüsüne bombalı araçla saldıran PKK’lı, Merasim Sokak ve Güvenpark saldırılarındaki gibi Ayn-El Arab(Kobani)’den geldi. Büyükşehirlerde PKK'nın üstlendiği eylemlerin tarzı genel olarak aynı. Bombalı araç ve canlı  bomba  kullanarak sansasyonel eylemler yapıyorlar. Aynı tarz saldırı son olarak Beşiktaş ve Kayseri eylemlerinde görüldü. Terör örgütü PKK 30 Haziran 1996 yılından günümüze 40’ a yakın  canlı bomba eylemi yaptı. PKK’nın canlı bomba eylemlerinde askerimiz, polisimiz ve aralarında bebeklerinde olduğu sivil, masum vatandaşımız şehit oldu. PKK/TAK, tam 260  insanımızı katletti.

PKK/TAK’ın 2016 başından beri  yaptığı kanlı eylemler Kandil- kobani hattında planlanmaktadır. TAK tarafından yapılan eylemlerden PKK/ KCK şeflerinin bilgisi vardır. Beşiktaş katliamını yapan terör örgütü mensuplarının Kobani’den geldikleri ortaya çıkmıştır.

Zilan kod adıyla da tanınan,  PKK mensubu, intihar bombacısı  Zeynep Kınacı’nın, 30 Haziran 1996'da Tunceli'nin merkezinde düzenlenen bayrak töreni sırasında askerlerin arasına karışarak düzenlediği intihar saldırısında 8 askerimiz şehit düşmüş, 29 askerimiz’de yaralanmıştır. PKK’lı canlı  bomba,  bedenine sardığı   otuz kiloluk  patlayıcılarla kendine hamile süsü vermesi nedeniyle şüphe çekmemiş ve bu sayede eylemini gerçekleştirebilmiştir.

PKK'nın 2016 yılının başından itibaren şehirlerde yaptığı büyük çaplı bombalı saldırılarda eylemi gerçekleştiren teröristlerin tamamı PYD bölgesinden girdi.  o eylemlerden bazıları şunlardır:

17 Şubat Ankara  Merasim Sokak:  Genelkurmay'a çok yakın bir yerde gerçekleşen ve 29 kişinin şehit olduğu bu saldırıyı Abdülbaki Sömer gerçekleştirmişti. Sömer PYD bölgesinde aldığı eğitimden sonra yine sahte bir kimlikle Suriye üzerinden Türkiye'ye geçip  bu saldırıyı gerçekleştirdi.

 13 Mart Ankara Kızılay:  37 kişinin hayatını kaybettiği saldırıyı Kobani'deki çatışmalara katılmak için Suriye'ye giden ve burada değişik eğitimlerden geçen Seher Çağla Demir adlı teröristin yaptığı olduğu tespit edilmişti. Demir yine Suriye'den gizli yollardan geçerek bu saldırıyı gerçekleştirdi.

 Bursa Ulucami: 27 Nisan 2016 tarihinde gerçekleşen saldırıda Eser Çali adlı teröristin üzerindeki bombayı patlatması sonucu bir kişi hayatını kaybetmişti. Bombacı Çali’de, PYD bölgesinde aldığı eğitimlerden sonra gizli yollardan Türkiye'ye geçmişti.

 İstanbul Vezneciler: 13 kişinin hayatını kaybettiği 7 Haziran'da gerçekleşen saldırıyı hem Kandil'de hem de PYD bölgesinde eğitim alan 1984 doğumlu Eylem Yaşa gerçekleştirdi.

Elazığ Emniyet Müdürlüğü: 18 Ağustos'ta gerçekleşen ve 5 polisin şehit olduğu saldırıyı Kandil ve PYD bölgesinde eğitim alan ve çatışmalara katılan Çektar Mahir Serbest kod adlı Kamil Çelebi olduğu belirlenmişti.

Beşiktaş saldırısı: 46 kişinin şehit olduğu saldırı da bombacıların PYD bölgesinden giriş yaptığı tarafından açıklanmıştı. Saldırganlardan Burak Yavuz'unda PYD kamplarında eğitimin aldığı Emniyet kaynakları tarafından ifade edilmişti.  Bombalı saldırıları yapan 8 PKK  üyesi canlı bombada öldü.  PKK’lı canlı bombaların yarıdan fazlası kadındı!

PKK/TAK  KÜRESEL EMPERYALİZMİN  TAŞERONUDUR

TAK, PYD ya da YPG’nin saldırı planlarından ABD, Rusya ve Esad rejiminin haberi vardır. Esad firavunu ve Rusya “Türkiye’yi kalbinden vurun” demiş , piyon PKK/ TAK ise verilen talimatı yerine getirmiştir.  PKK/PYD büyük güçlerin müttefiki değil, sadece tek kullanımlık bir aparatı. ABD, Rusya ve Esad rejimi PKK/PYD’yi Türkiye’yi köşeye sıkıştırmak için kullanıyorlar.  Suriye’yi karıştıran kan gölüne çeviren güçler Türkiye’yi Suriye’ye çevirmeye çalışıyorlar.

ABD’nin “kara gücü” olan PKK – PYD, Türkiye’yi bölgesel bir savaşa çekmeye çalışıyor. PKK, PYD vb. terör örgütleri küresel aktörlerden aldıkları cesaretle Türkiye’ye saldırmaktalar.

TAK,  PKK’DIR , PYD PKK’DIR, YPG, PKK’DIR, HPG’PKK DIR, KCK PKK’DIR ALAYI PKK’DIR

TAK, PKK’nın şehirdeki bombalı eylemlerini organize edip fiiliyata geçirmektedir. Terör örgütü PKK/KCK her ne kadar askerlere, polislere, devlet görevlilerine, sivillere yönelik eylemlerini TAK ile gizlemeye kalksa da,  sadece Türkiye değil, uluslararası kamuoyu da PKK–TAK ilişkisini çözmüş durumdadır.

 PKK her zaman TAK türü örgütler kurmuştur. TAK’da onlardan biridir. TAK, PKK’nın sahip olduğu medya kuruluşlarından yararlanmakta, Öcalan’ı lideri olarak tanımlamaktadır. Cani örgüt TAK, PKK’dan ayrılan bir grup değil, terörist PKK’nın bizzat kendisidir.

TAK’ın internet sitesinde PKK lideri Abdullah Öcalan’a bağlılık sözü vardır. PKK’nın derin örgütü TAK, İmralı ve KCK’ya bağlıdır. TAK ve YPG/YPJ PKK’dan ayrı değildirler. Türkiye’de PKK adıyla faaliyet gösteren örgüt Suriye’de PYD, İran’da PJAK, Irak’ta PÇDK, Avrupa’da Kongra – Gel, KNK vb. yapılarla örgütsel faaliyetlerini sürdürüyor. Bu bölücü örgütlerin hepsi PKK’nın da üyesi olduğu KCK altında toplanıyor. YPG, PKK’nın, Esad’ın aparatıdır. PYD, Kandil’e bağlıdır. PYD’nin silahlı kolu YPG’liler Irak, İran ve Avrupa’daki PKK’ya bağlı yapılar, “Biz KCK’ya bağlıyız. Biz PKK’lıyız. Programımız, tüzüğümüz KCK tarafından hazırlanmıştır. Önderimiz Öcalan’dır.” diyerek İmralı ve Kandil’e bağlı olduklarını ifade etmektedirler.

Ankara, Diyarbakır, Beşiktaş ve Kayseri  saldırılarını PKK TAK’a yaptırmıştır. TAK, Kandil’den emir ve talimat alır Kandil’e küresel güçler emir verir. Küresel terör örgütlerinin koalisyon yaptığı dönemlerdeyiz.

PKK, YPG’nin omurgasıdır. Gerçek bu isimler kimseyi yanıltmasın HDP, DBP, DTK, HPG, PYD, YPG, PJAK, KODAR vb. alayı PKK’dır

PKK’NIN DERİN GÖLGESİ TAK “ŞEHİR EYLEMLERİ” İÇİN KURULMUŞTUR

2003te kurulduğunu ilân eden ve kendine kısaca TAK adını veren bu cinayet şebekesi Çeşme ve Kuşadası’ndaki patlamalarla gündeme gelmişti. Kuşadası, Çeşme, Marmaris, Antalya, Ankara Anafartalar’da yapılan bombalı saldırılar, İstanbul'un Halkalı ilçesinde askeri personel taşıyan otobüse uzaktan kumandalı bombayla gerçekleştirilen eylem, İstanbul Taksim'de ve Halkalı’da askeri otobüse yönelik patlama, Bakırköy’deki patlamalar, Beyoğlu Adliyesi’nde görevli hâkim ve savcıları taşıyan servis aracına uzaktan kumandalı bomba koymalar, Atatürk Havaalanı’na yönelik sabotaj, İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı'na yapılan  bombalı saldırı,  Van, Elazığ, Mardin, Bingöl, Şırnak, Diyarbakır Adana  ve  İstanbul’da polislerimizi hedef alan canlı bomba/ bombalı saldırılar ,stratejik maşa PKK adlı taşeron örgüte bağlı,  cinayet şebekesi TAK tarafından yapılan kanlı eylemlerdir,

ANKARA, BEŞİKTAŞ, KAYSERİ İZMİR  SALDIRILARI KANDİL VE PYD’NİN BİLGİSİ DAHİLİNDEDİR

Beşiktaş katliamını yapan terör örgütü mensuplarının Kobani’den geldikleri ortaya çıkmıştır.

14 Ocak 2016 –Diyarbakır'ın Çınar ilçesinde, içinde polis lojmanının da bulunduğu Emniyet Müdürlüğü binasına 17 Şubat 2016  günü  Ankara'da Meram sokakta yine 13 Mart 2016 Güvenpark, Kızılay saldırısını vb. bir çok eylemi  Kürdistan Özgürlük Şahinleri anlamına gelen "Teyren Azadiye Kürdistan" (TAK) adlı örgüt üstlenmiştir. Yine en son 10 Aralık 2016 günü Dolmabahçe'deki Beşiktaş Vodafone Arena'nın yanında ve Maçka Parkı'nda iki terör saldırısını bu karanlık TAK adlı örgüt üstlenmiştir.

PKK şeflerinden, KCK’nın şimdi başında olan Cuma kod adlı Cemil Bayık 17 Şubat günü yapılan Ankara saldırısı için  “ Kim olduğundan haberimiz yok ama misilleme olabilir” diyerek kanlı katliamdan haberdar olduklarının mesajını vermiştir.

İsrail/İngiltere kontrolünde olan Esad rejimi ile de arası iyi olan KCK şefi Cemil Bayık, Ankara saldırısını “bizim çocuklar yapmış olabilir” demiştir.

PKK'ya yakın Fırat Haber Ajansı'na konuşan Cemil Bayık şunları söylemiştir:

"Ankara’da militarizmin merkezinde yapılan eylem de halkımıza karşı yürütülen insanlık dışı vahşi soykırımcı katliamlara karşı misilleme eylemi olabilir. Kürdistan'daki katliamlara misilleme olarak bu tür tepki eylemleri yapanların olduğunu biliyoruz"

 Cemil Bayık'ın açıklaması da kimin yaptığını bildiğine ilişkin izler taşıyordur. Örgüte yakın Fırat Haber Ajansı'na konuşan PKK ideologlarından Duran Kalkan da, "Ankara’daki TAK eylemi nasıl değerlendirilebilir" sorusuna “Etme bulma dünyası, derler. Rüzgar eken fırtına biçer. Ankara’daki durum bunu ortaya koydu.  Tamamen askeri hedeflere yöneltilmiş bir saldırıydı.” diyerek eyleme sahip çıkmıştır.

Ankara saldırısını üstlenen “Kürdistan Özgürlük Şahinleri” (TAK) Ankara saldırısından iki hafta önce operasyonda öldürülen 60 militanın intikamını 60 yerde eylem yaparak alacaklarını örgütün sitesine açıklamışlardır. TAK “Ölen 60 yoldaşımız için Türkiye’nin 60 yerinde eylem yapacağız”  demiştir.

Örgütün açıklaması 9 Şubat tarihinde YPG'ye yakınlığıyla bilinen ANHA'da yer aldı. TAK o açıklamada aynen şu ifadeleri kullandı: " Ölen 60 yoldaşımız için Türkiye’nin 60 yerinde eylem yapacağız. Bizim yaşadığımız acının bin mislini yaşatacağız.”

TAK 2003 YILINDA KANDİL’DE KURULMUŞTUR

PKK’nın Ağustos 2003 yılındaki askeri konsey toplantısında kurulan ve özel kuvvetler içinde yer alan TAK, PKK içerisinde faaliyet göstermesine rağmen, tamamen bağımsız bir yapı gibi gösterilmektedir.

“Kürdistan Özgürlük Şahinleri” adıyla bilinen ve yaptığı eylemler PKK tarafından üslenilmeyen bu terör oluşumlarının fikir babası ve onay mercii Cemil Bayık, Murat Karayılan, Mustafa Karasu, Fehman Hüseyin ve PKK ideologlarından Duran Kalkan’dır.

TAK ilk başta terörist başı Öcalan’ın idamını engelleyecek bir örgüt olarak kurulmuştur. Stratejileri Metropollerde sivillere yönelik büyük eylemler yapmak, Öcalan’ın idam sürecinin başlaması halinde bunun daha da yaygınlaşacağı mesajı vermekti.

TAK şehir eylemleri için kurulmuştur. PKK adına üstlenilmesini zor olacak eylemler,  PKK’dan ayrı gibi duran TAK adıyla yapılacaktı. Adı başlangıçta “Kürt İntikam Tugayı” olarak düşünülmüş, daha sonra “Kürdistan Özgürlük Şahinleri” olarak değiştirilmiştir.

TAK terör örgütü yaptığı bombalı saldırılarla, PKK terörüne destek vermektedir. Türkiye'nin metropollerinde, turistik yerlerinde ve çeşitli stratejik bölgelerinde; sabotaj, bombalama veya kundaklama gibi eylemler yürüten silahlı paramiliter gruptur.

Kendisini ‘Kürt Özgürlük Şahinleri” (TAK) olarak tanıtan terörist grubu PKK/Kongra – Gel’in uzantısıdır Türkiye’nin bir çok yerinde  yapılan saldırıların sorumluluğunu TAK  üstlenmiştir.

 Terör örgütü PKK’nın hedefi, Öcalan’ın politik pazarlık gücünü arttırmak. PKK, ‘önce kaos, sonra antlaşma’ taktiği uygulayarak, Öcalan’ın devletle olan görüşmelerde elini güçlendirmek istemektedir.

HDP, PKK TERÖR ÖRGÜTÜNÜN SÖZCÜLÜĞÜNÜ YAPMAYA DEVAM EDİYOR

ALPEREN: PKK yandaşı  HDP terörizme ile iç içe ve terörizme destek vermeye devam ediyor

HAKKI ÖZNUR: HDP zaten terör yuvasıdır. Tutuklanmadan önce Alman SüddeutscheZeitung gazetesine konuşan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, "Biz PKK’yı terör örgütü olarak tanımlamıyoruz. Ancak, sivilleri hedef alan eylemlerini terör olarak nitelendiriyoruz" demişti. Demirtaş ne mal olduğunu bir kez daha göstermişti. HDP, PKK’nın bir uzantısı olmanın ötesine gidemedi. Canlı bomba eylemcisinin cenazesine gitmeyi “taziye kültürü”nün gereği diye açıklayan Selahattin Demirtaş ve çetesi PKK’nın meclisteki sesi olmuşlardır.

Hatırlarsak, 13 Mart 2016 Ankara/ kızılay saldırısını gerçekleştiren PKK militanı Abdulbaki Sömer adlı bombacının cenazesine HDP ve DBP'liler, PKK militanları katılmıştı. 28 kişiyi şehit eden vatan hainin taziye çadırına gitmek vatana ihanettir, insanlığa ihanettir. Caninin taziyesi olmaz! Caninin, katilin taziyesine katılanlar insanlık düşmanlarıdır. HDP/DBP, Ankara katliamını yapan bombacı caniye sahip çıkarak suç ortaklığı yapmışlardır. 28 kişiyi şehit eden ülkeyi kan gölüne çeviren katilin taziyesine katılanlara insan denmez! Onlar teröristtir, onlar katildir. Onlar alçaktır!

Meclise gelir gelmez, sırtlarını terör örgütlerine dayadıklarını söyleyenler, teröristlerin de yascısı oldular. 28 masum yurttaşımızı şehit eden bir teröristin taziyesine gitmenin barış ile demokrasi ile ne ilgisi var? HDP ile barış ve demokrasi asla yan yana gelemez. HDP deyince akla katliamcılar, caniler, teröristler geliyor. HDP teröristtir ve bir beşinci kol hareketidir. Teröriste taziye ülkeye, demokrasiye, vatana ihanettir. HDP/DBP kandan beslenen, şiddetten beslenen ve küresel güçlerin maşaları olan kirli ve karanlık yapılardır.

HDP tam kadro terör örgütüne ve küresel terörizme sahip çıkmış, topraklarımızı ve bölgemizi kan gölüne çeviren küresel cinayet şebekelerinin sözcüsü olmuştur.

Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına ilişkin Anayasa değişikliği teklifi, TBMM Anayasa Komisyonu'nda 3 Mayıs günü kabul edilmişti bu teklif kabul edilince komisyonu terk eden HDP'liler "BijiserokApo" (Yaşasın başkan Apo) sloganları atmışlardı.

HDP Batman Milletvekili Mehmet Ali Arslan, bu anları Periscope'tan canlı olarak yayınlamıştı. PKK destekçisi bazıları şimdi tutuklanan sözde vekiller ayrıca PKK terör örgütünün marşını okumuşlar ve "Direne direne kazanacağız, BijiBerxwedena Meclis" ve bölücü başı lehine "BijiSerokApo" gibi bölücü sloganlar atmışlardı.

Hendek kazan, barikat kuran, patlayıcı döşeyen, cami yakan barbarları HDP’li hainler kahraman ilan ettiler. PKK’lı vandalları adeta kutsadılar. Vatandaşın can ve mal güvenliğini sağlayan güvenlik güçlerine "PKK, sizi tükürüğüyle boğar" dediler. HDP’liler PKK terör örgütü militanlarının cenaze törenlerinde başroldeler.

Askerimiz, polisimiz hain pusularda PKK terör örgütü tarafından şehit ediliyor, HDP eş başkanları HDP sözcüleri milletvekilleri hala PKK terörünü kınamadıkları gibi tavır da almıyorlar. Asker, polis katili PKK militanlarından “gerilla” olarak bahsetmekteler. Terör örgütü PKK’dan “özgürlük ve barış hareketi” gibi söz etmekteler.

HDP'li vekiller hep terörist cenazesinde karşımıza çıkmışlardır. Sur ilçesindeki çatışmada öldürülen, terör örgütü PKK'nın Sur sorumlusu 'Çiyager' kod adlı Cihat Türkan’ın Batman'daki cenaze törenine HDP'li Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan ile Siirt Milletvekili Besime Konca da katılmıştı.  PKK’lı caninin tabutuna terör örgütünün lideri Abdullah Öcalan’ın resmi konmuştur.

Törene katılan HDP’li Aslan, burada yaptığı konuşmada, “Dün iki kadın arkadaşımızı katlettiler. Biz direnişi gösteren gençlerimizle, halkımızla gurur duyuyoruz” demişti.

Adana'da geçtiğimiz sene 2 polisin şehit edildiği saldırıda ölü ele geçirilen PKK'lı teröristlerden Ali Baybariz'in Viranşehir'de toprağa verilen cenazesinde HDP Şanlıurfa Milletvekili Ziya Çalışkan öldürülen teröriste övgüler yağdırmıştı

HDP’nin 7 Haziran 2015 genel seçimlerinde meclise giren Muş Milletvekili Burcu Çelik Özkan, seçim kutlamasında devletin yanında yer alan köy korucularını hedef alıp “Bu memleketten defolup gideceksiniz. Bize uzattığınız o keleşi size çevirmesini biz çok iyi biliyoruz” demişti. Bu devlet ve millet düşmanı Özkan 2012’de öldürülen PKK’nın üst düzey yöneticilerinden “Ape Hüseyin” kod adlı Kadri Çelik’in kızıdır. Kadir Çelik adlı vatan haini onlarca askerin şehit edildiği Dağlıca, Aktütün ve Beytüşşebap saldırılarını yöneten isimdi.

Terör örgütü PKK’nın Kuzey Irak’taki kamplarının savaş uçaklarımız tarafından bombalanması üzerine HDP Hakkari Milletvekili şimdi içerde olan PKK’lı alçak Abdullah Zeydan, PKK yandaşlarına yaptığı konuşmada terör örgütü PKK’ya övgüler dizmiş "PKK, Türkiye’yi ve Ortadoğu’yu güller bahçesine çevirmek için ortaya çıkmış barış ve halk hareketidir. Eğer PKK Türkiye’yi güller bahçesine çevirmek istemeseydi, PKK’nın öyle bir gücü var ki, sizi tükürüğüyle boğar"  sözlerini sarf etmişti.

Yine PKK yandaşı HDP’liler birçok yerde “Sırtımızı YPG'ye, YPJ'ye, PYD'ye dayadık, PKK sizi tükürüğü ile boğar, Türk bayrağı faşizmin bayrağıdır, Katil Türk Ordusu Kürdistan’dan defol, önderimiz Öcalan, vur gerilla vur Kürdistan’ı kur” demişlerdi.

HDP, kanlı terör örgütü PKK’ya gönüldaş olduğunu birçok kez kanıtlamıştır. Her fırsatta ‘PKK ile bağımız yok, Türkiye’nin demokratik bir partisiyiz’ söylemini dile getiren HDP’lilerin gerçek yüzünü Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Ayhan İbrahim Ayhan, ölen iki teröristin fotoğrafını Twitter adresinden paylaşarak göstermiş “Dersim’in asi Komutanı Baran Dersim önünde saygıyla eğiliriz” demişti.

Tunceli’de güvenlik güçlerinin geçen Eylül ayında gerçekleştirdiği ve 100'den fazla teröristin öldürüldüğü büyük operasyonda PKK’nın sözde “Dersim Eyalet Komutanı” ve örgütün silahlı kanadı olan HPG’nin üyesi olan ‘Baran Dersim’ kod adlı İsmail Aydemir'le birlikte 3 PKK lideri daha öldürülmüştü.

PKK terör örgütünü savunan,  Ankara’daki bombalı saldırıları yapan canilerin ve yine güvenlik güçlerimizle çatışmaya girerken öldürülen PKK’lı hainlerin cenazelerine katılan HDP ve DBP bir kez daha terör örgütünün sözcüleri olduğunu göstermişlerdir. HDP parti değil, iç savaş örgütüdür. Paramiliter yapıdır ve küresel güçlerden emir ve talimat almaktadır.

HDP ve DBP kongrelerine çatışmalarda öldürülen vatan haini teröristler için saygı duruşu yapılmaya devam ediliyor. Onlar için “devrim şehidi” deniliyor. Terör örgütünün marşları söylenmeye devam ediyor. HDP ve DBP kongrelerinde Türk bayrağı asılmıyor ve İstiklal Marşı okunmuyor. PKK terör örgütünün elebaşı İmralı canisinin mesajları okunuyor, lehine sloganlar atılıyor. HDP'li vekiller OHAL’e rağmen terörist cenazesinde meydan okumaya devam ediyorlar.

HDP/DBP KAPATILMALIDIR

HDP ve DBP terör örgütünün sözcüsüdür. HDP vekillerinin tamamının dokunulmazlığı kaldırılmalıdır. Terörle iç içe olan  HDP parti değil, iç savaş örgütüdür. Paramiliter yapıdır ve küresel güçlerden emir ve talimat almaktadır. Türk bayrağı için “Faşizmin bayrağı” diyen bu hain ve onun gibi hainler halen TBMM’de vekil olarak bulunmaktadır. Cumhuriyet savcıları neyi bekliyor? TBMM neyi bekliyor? TBMM terörle iç içe olan HDP/DBP, DTK vb. terör yuvalarını derhal kapatmalıdır.

PKK’NIN FİNANSÖRÜ AVRUPA

ALPEREN: PKK terör  örgütünün finans kaynağı AB ülkeleri diyebilir miyiz?

HAKKI ÖZNUR: Terör örgütü PKK'nın net bir şekilde 'terör' diyemeyen Avrupa ülkeleri, PKK'ya her yıl 30 milyon avroluk kaynak sağlıyor. Avrupa ülkelerinde meşru bir örgütmüş gibi hareket eden PKK'ya bağlı örgüt ve kuruluşların para toplamasına olanak sağlanıyor. PKK, serbest propaganda ve sağladığı finansal desteklerle Avrupa'da adeta cirit atıyor.

ALPEREN: Hükümet şimdi “çözüm mözüm yok” diyor. Yanlış yaptıklarını mı anladılar?

HAKKI ÖZNUR: Hükümet, “Çözüm Süreci” diyerek bölücü HDP/PKK’yı şımartmıştır. BDP/HDP milletvekilleri dağlara çıkarak PKK militanları ile sarmaş dolaş olmuşlardır. Dağdan ilçelere inen PKK militanlarını şov yaparak karşılamışlar, PKK militanlarının açıklamalarına, bildirilerine destek vermişler, hatıra fotoğrafı çektirecek kadar küstahlaşmışlardır.

HDP heyetleri AKP hükümetinin izniyle defalarca İmralı’ya gitmişler, Öcalan’dan direktif almışlardır. Öcalan’ın MİT onayından geçmiş konuşmaları Diyarbakır meydanında Türkçe ve Kürtçe HDP’liler tarafından okunmuştur. HDP heyetinin Kandil’e tatil beldelerine gitmesine izin verilmiştir. Kandil seferleri aksamadan devam etmektedir. Hükümeti ise seyretmektedir.

PKK lideri Öcalan, İmralı’daki rahat ortamında PKK/KCK yapılanmasını yeniden dizayn etmiş, KCK sözleşmesini ortaya koymuş, KCK’ya yeni yol haritası çizmiştir. Çizmeye de devam etmektedir.

İmralı'da terörist başının oturacağı sandalye tutulmuş, sandalyesi düzeltme nezaketi de gösterilmiştir. Teröristin sandalyesini düzelten de müzakere heyetinden birisidir.

Öcalan, İmralı’dan rahatça verdiği açık direktiflerle örgütünü yönetiyor, eylem raporları, ayaklanma talimatları gönderiyor. İmralı’dan parti kurdurmuştur (HDP). MİT ve İmralı arasında kuryelik yapan “eleman” vasıtasıyla mesajlarını meydanlarda, HDP eliyle ise Meclis’te okutturmuştur.

PKK lideri Öcalan 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde HDP adaylarını belirlemiş, listeleri bile tanzim etmiştir. 28 Şubat 2015 günü Dolmabahçe Sarayı’nda AKP – HDP heyeti kamuoyuna birlikte 10 maddelik müzakere mutabakatını imzaladıklarını deklare etmişlerdi.

28 Şubat 2015 tarihinde o meşhur fotoğraf karesi. Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’ın bir tarafında İçişleri Bakanı Efkan Ala, AK Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal ve Kamu Güvenliği Müsteşarı Muhammed Dervişoğlu. Öbür tarafında ise Sırrı Süreyya Önder, Pervin Buldan ve İdris Baluken’den oluşan HDP heyeti.

O ihanet buluşması, ‘Kürt Sorunu’nun çözümünde büyük bir adımın fotoğrafı ve çözüm sürecinin önemli bir aşaması olarak lanse edildi. Hükümeti destekleyen gazeteler görüşme ve 10 maddelik açıklamayı zafer havasında sunmuştu.

Görüşme öncesi kimin nereye oturacağı belirlenmişti. Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan masanın başında tek oturacak. Sağ ve sol tarafında ise diğer isimler olacaktı.

HDP heyeti oturma düzenini kabul etmedi. Kısa süreli bir kriz yaşandı ve sonrasında önde sehpanın olduğu Akdoğan ile Sırrı Süreyya’nın yan yana koltuklarda oturarak kamuoyuna görüntü verilmesinde anlaşıldı. Görüşme sonrası açıklanan 10 maddelik bildiriyi HDP’li Sırrı Süreyya Önder okumuştu.

28 Şubat günü AKP ve HDP heyetinin yaptığı Dolmabahçe'deki Başbakanlık Ofisi'nde bu ortak açıklama Türkiye siyaset tarihi açısından da oldukça önemli bir yere sahip. Zira hükümet kanadı ile HDP heyeti ilk defa birlikte bir açıklama yaparak, ortak kararlar alındığını kamuoyuna duyurmuş oldu.

Dolmabahçe Sarayı’nda, “resmen ilan edilen on maddelik deklarasyon”Apo’nun İmralı’dan dört elle sarıldığı 28 Şubat Mutabakatı, Türk milletini Anayasadan atan kaos kapısını aralayan mutabakattı. Milli devlete karşı olan Öcalan’ın milliyetçilik düşmanlığı yapan metninin devlet kontrolünden geçtiğini bu ülkede bilmeyen yok.

Şatafatlı! “Dolmabahçe Mutabakatı” hayal kırıklığı olacaktı. HDP, hükümeti adım atmamakla, hükümet ise HDP’yi çözüm sürecini baltalamakla suçladı. En büyük Oslo savunucularından Erdoğan bile Dolmabahçe görüntüsünden rahatsızlığını saklayamadı ve AKP ve HDP’nin beraber çektirdiği samimi resimlere ve açıklamalara tepki gösterdi.

HDP heyeti ile çözümsüzlük sürecinde Saray’da, Başbakanlık’ta, Meclis’te, Dolmabahçe’de görüşmeler yapıldı, ortak açıklamalar yapıldı, artistik pozlar verildi. Ancak AKP – HDP balayı fazla sürmedi. Sürmeyeceği belliydi.

Erdoğan tepki gösterdi diye hükümet de bir yolunu bulup Dolmabahçe Görüşmeleri’ni HDP’nin baltaladığını iddia etti. Sonuçta 7 Haziran seçimleri sonrası taraflar birbirlerini çözüm sürecine ihanet etmekle suçladı. Ve karşılıklı suçlamalar yaklaşık 18 aydır devam ediyor.

PKK/KCK VE IŞİD ŞEHİRLERİ SİLAH, BOMBA İLE DEPOLARKEN CANLI BOMBA SALDIRILARI DÜZENLERKEN MİT NE İŞ YAPIYORDU?

ALPEREN: MİT müsteşarının devam eden terör olaylarına ve istihbarat zaafına rağmen yerinde kalması doğrumu?

HAKKI ÖZNUR:  Hakan Fidan çoktan istifa etmeliydi. Ama etmez. Çünkü onu göreve getiren Erdoğan. Erdoğan görevden alırsa ancak bu olur. Parti devletinin partili müsteşarı kendi isteğiyle istifa edemez. Çünkü iradesini Saray’a vermiş. AKP hükümetinin bir BOP projesi olan PKK açılımı ve sürdürülen kirli ve karanlık müzakereler en çok bölücülüğü hizmet etti. ABD’nin AKP üzerinden uyguladığı 2005 tarihli Diyarbakır Açılımı, 2009 tarihli PKK Açılımı ve 2013 tarihli İmralı Açılımı terör örgütü PKK’nın işine yaramıştır. Dağılma noktasına gelen terör örgütü yeniden ivme kazanmıştır.

Beşiktaş, Kayseri  ve Ortaköy  saldırılarında istihbarat zaafları bir kez daha ortaya çıkmıştır. Suriye’den gelen PKK/ TAK üyesi militanlar İstanbul’daki siyasi komserleriyle buluşuyor ve İstanbul’dan 20 bin liraya otomobil satın alıyor içini patlayıcıyla dolduruyorlar sonra patlatıyorlar.  Bunlar  olurken istihbaratımız ne yapıyor? 

Suriye iç savaşında yer alan PKK’lılar Kobani dümeni altında rahatça topraklarımıza girdiler, şehir savaşlarına hazırlık yaptılar. Hendekler kazılırken, evlere bombalar, silahlar yüklenirken devlet neredeydi? Bunlar nereden geldiler?

Çözüm süreci dedikleri yıkım süreci terör örgütü PKK’nın işine yaramıştır. Dağılma noktasına gelen terör örgüte yeniden ivme kazanmıştı. Son 7 yılda PKK adım adım Türkiye’nin güneydoğusunda otorite oldu. Devlet Güneydoğu’dan çekildi. Hükümet, “Çözüm Süreci” diyerek bölücü HDP/PKK’yı şımartmıştı.

Son iki yılda Sur, Cizre, Silopi, Mardin, Şırnak, Hakkari ve Van’daki olaylar göz göre göre gelmiştir. Terör örgütünü, dağlardan rahatça silahlarıyla şehirlere indiği, bölgeyi bombalarla doldurduğu dönem AKP dönemidir. Terör örgütü PKK'nın yol kesmesine, kimlik kontrolü yapmasına, halk mahkemesi kurmasına, vergi toplamasına, özerklik ilan etmesine, Kanton planları yapmasına 7 senedir göz yumup şimdi sözde HDP/PKK düşmanlığı yapan AKP iktidarı milletimizi kandıramaz.

Açılım palavrasıyla, terör örgütü PKK’nın önünü açan sözde demokrasi ve barış nutukları atan, Türkiye’yi kan gölüne çeviren HDP/PKK’lı çetelere, çözüm süreci masalıyla ses çıkarmayan AKP ve kanlı sürecin sorumlularıdır.

AKP hükümetinin bir BOP projesi olan PKK açılımı ve sürdürülen kirli ve karanlık müzakereler en çok bölücülüğü hizmet etti. ABD planı olan PKK açılımı PKK’ya yaramış, örgüt bazı şehirlerde ve ilçelerde pozisyon kazanmış, güç kazanmıştır. Paralel yapılanma KCK, Güneydoğu’da silah ve lojistik yığınak yaparken iç savaş hazırlıkları yaparken istihbarat ve devlet görevlileri neredeydi?

“Çözüm süreci” adı altında PKK bölgeye silahlı güçlerle yerleşmiş, TSK ise geri çekilmiş vaziyete getirilmiştir. PKK araçlara bomba yüklüyor; patlatıyor. Traktörlere kamyonlara vb. araçlara patlayıcı yüklüyor, patlatıyor…

Yolların altına mayınlar döşenmiş. Talimat gelince de tonlarca bomba patlatılıyor, mayınlar patlatılıyor. Terör örgütü dağları, şehirleri, kırsalları silahla, mayınla doldururken, sığınak yaparken o silahları, mayınları kim stoklattı?

ABD/NATO, Rusya, İran destekli terör örgütü mayınlı tuzaklar kuruyor. Ağır silahlarla, roketatarlarla, doçkalarla karakollara ve devlet kurumlarına saldırırken, MİT terörist başı ile İmralı’da mesai yapıyor. İçişleri Bakanlığı da çözüm süreci masallarını anlatıyordu.

Evet, Oslo’da görülen göz göre göre şehirlere yığılan bombalar bugün bir bir patlatılmaya başlandı. Şehirleri silah, roket ve bombalarla dolduran her gün askerlerimizi polislerimizi hain tuzaklarda pusularda şehit eden terör örgütünün bölgeyi ve metropolleri 7 yıldır silahlarla, bombalarla doldurduğunu bilen MİT ve İçişleri Bakanlığı niye bekledi? Niye PKK/KCK’nın üzerine gidecek çok önemli hamleleri yapmadı? Neden elindeki çok önemli bilgileri Emniyet ile Genelkurmay ile paylaşmadı? Neden elindeki istihbarat bilgilerini paylaşarak PKK terör örgütünün çökertilmesini sağlamadı? Niye “Yerlerini biliyoruz” denildiği halde o cephanelikler o silahlar bulunup imha edilip, PKK’ya öldürücü darbe vurulmadı?

Terör örgütünün silah bırakmayacağını defalarca söyledik. 23 yıldır söylüyoruz: PKK/KCK asla silah bırakmaz. Silah lobileri, taşeronları PKK’ya silah bıraktırmaz!

KCK sistemi altında şehirlerdeki yapılanmasını etkin bir seviyeye ulaştırdığı, kentlere mahalle ve sokaklara silah, cephane yığdığı ve güvenlik güçlerinin buna engel olmadığı acı bir şekilde bugün ortaya çıkmıştır.

PKK/ KCK, MİT’in bilgisi dahilinde şehirlere patlayıcı depolamıştır. PKK terör örgütü ile Oslo’da yapılan, adına “Oslo görüşmeleri” denilen o karanlık toplantıya MİT adına katılanlardan biri olan istihbaratçı Afet Güneş‘in, PKK’lılara “Şehirleri bombalarla doldurdunuz, biliyoruz” açıklamaları Oslo görüşmelerinin basında yayınlanan tutanaklarında var.

MİT diyor ki “PKK’nın silahlarını ve cephaneliklerini biliyoruz.” Peki, devletin kurumları görüştükleri PKK örgüt şeflerine bunları söylemelerine rağmen PKK silah yığmaktan şehirleri bombalarla doldurmaktan vazgeçti mi?  Hayır!

Toplantıda söz alan Afet Güneş, PKK yöneticisi Sabri Ok'a "Biliyoruz metropolleri de doldurdunuz bu arada, patlayıcılarla doldurdunuz" demişti. Sabri Ok ise "Yok canım" diye tepki gösterince Afet Güneş kendinden emin bir şekilde "Hepsini biliyoruz" diyerek sözlerini tekrarlamıştı.

Sabri Ok'un konuyu geçiştirmeye çalışıp "Onlar bir tarafa biz bu süreci ilerletelim önemli olan o" demesi üzerine bu kez Hakan Fidan söz almış ve "İşte onları göre göre zor gidiyor, bunları da görmesek iyi olur" demişti.

Yine o görüşmede Hakan Fidan "çözüm süreci" nedeniyle bir özgürlük alanının açıldığını belirterek "Bu açılan özgürlük alanı içerisinde örgütün alt birimleri eski alışkanlıklarından hareketle daha fazla mevzi kazanalım daha fazla örgütlenelim mantığı içerisinde." demişti.

Ve gelinen süreçte, Hakan Fidan'ın da belirttiği gibi "göz göre göre" şehirlere yığılan bombalar bugün bir bir patlatılmaya başlandı. Terör örgütü PKK – PYD bölgeye güle oynaya bomba ekerken, mayın döşerken, İçişleri bakanlığı ve istihbarat Gesibağlarında, üzüm mü topluyordu?

Her gün gelen şehit haberleri yürekleri dağlıyor. MİT yetkililerinin uyuyan bombalardan haberimiz var dediği, işte o uyuyan bombaları PKK uyandırmış. “Uyuyan bombalardan haberimiz var” diyen MİT ve devlet kurumları ise 7 yıldır seyretmiş. 7 yıldır her gün terörist başı ile İmralı’da mesai yapan MİT ve devlet kurumları şehit cenazelerinin yurdun dört bir yanına gelmesini mi bekliyordu?

Paralel yapılanma KCK, Güneydoğu’da silah ve lojistik yığınak yaparken iç savaş hazırlıkları yaparken istihbarat ve devlet görevlileri neredeydi?

Terör örgütü dağları, şehirleri, kırsalları silahla, mayınla doldururken, sığınak yaparken o silahları, mayınları kim stoklattı?

Hendekler kazılırken, şehir ve ilçe merkezlerine mayınlar döşenirken, bombalar tuzaklanırken, militanlar şehir ve ilçe merkezlerinde ellerinde roketatarlar, uzun namlulu silahlar, suikast silahı kanaslarla dolaşırken, hendeklere dokçalar yerleştirilirken, dağlara uçaksavarlar yerleştirilirken Efgan Ala, Hakan Fidan ve Oslocu ekibi neredeydi?

İmralı’nın, Kandil’in 10 yıldır kankası olan MİT ortada yok. Dağlıca’ya, Iğdır’a, Nusaybin’e 1 ton bomba,  Diyarbakır Sur’da 15 ton bomba gelip ve döşenirken Cizre’de 10 ton bomba patlatılırken Beşiktaş’ın, Kayseri’nin göbeğinde 500 kiloluk bombalar patlatılırken,  MİT, İçişleri kamu güvenliği ve diğer devlet kurumları ne yapıyordu?

Yine PKK gibi IŞİD’de ortalığı kan gölüne çevirirken, Ankara’da, İstanbul’da, Diyarbakır’da, Gaziantep’te bombalar patlatırken, silahlı saldırılar düzenlerken istihbarat nerede?

Bugün bölgeye bu kadar ağır silahlar getirilmişse, hendekler kazılmışsa, haftalardır çatışmalar olmasına rağmen teröristlerin mühimmatı bir türlü bitmiyorsa, roketatarları eksilmiyorsa bunun sorumlusu bu kadar yığınak yapılmasına bilinçli olarak göz yuman, “Aman onlara dokunmayın” diye emir verenler, operasyon yaptırmayan kamu görevlileridir.

Terör örgütü silah stoklaması yaparken MİT, hükümet, devlet kurumları sadece seyrettiler. “Çözüm sürecinin mimarı benim” diyen övünen Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP hükümetinin sözcüleri şehit cenazeleri peş peşe gelmeye başlayınca, örgüt bölgeyi kan gölüne çevirince "çözüm sürecinde şehirlere silah yığmışlar, örgüt bu dönemde dağa adam devşirmiş" demiştir.

Terör örgütü dağları, şehirleri, kırsalları silahla, mayınla doldururken, sığınak yaparken o silahları, mayınları stoklarken Erdoğan ve AKP hükümeti kadro çözüm sürecinin iyi gittiğini PKK’nın silah bırakacağını söylüyorlardı. Hayal görmeye devam ederlerken PKK bölgeyi silahla dolduruyordu.

Güneydoğu’da asker geri çekilirken PKK’nın sevmediği polis şefleri, komutanlar, kaymakamlar, valiler görevden alınırken AKP’nin atadığı açılımcı bürokratlar HDP, PKK ve terörist başı Öcalan’a saygılarını iletiyorlardı.

AKP hükümetinden talimat alan valiler PKK/KCK’ya dokunamadılar. KCK operasyonları engellendi. Çözüm sürecinin ilk maddesi, terörle mücadele edenlerin tasfiyesiydi. Öcalan’ın isteğiyle PKK/KCK ile mücadele eden devlet görevlileri görevden alındı.

Terör örgütü PKK bölgede baskı ve silahla otorite kurdu. Arkasında devleti göremeyen halk yalnız kaldı. Çözüm süreciyle birlikte devlet bölgeyi PKK'ya teslim etmiş gibi bir tavır sergiledi. PKK, militan sayısını artırdığı, KCK sistemi altında şehirlerdeki yapılanmasını etkin bir seviyeye ulaştırdığı, kentlere mahalle ve sokaklara silah, cephane yığdığı ve güvenlik güçlerinin buna engel olmadığı acı bir şekilde bugün ortaya çıkmıştır.

2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,

http://bbp.org.tr/haber_detail.php?haberid=6686

***