MENDELİDEN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
MENDELİDEN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Ocak 2017 Cumartesi

MENDELİ’DEN TÜRKMEN DAĞINA SELAM OLSUN TÜRKMENEL'İNE BÖLÜM 2



 MENDELİ’DEN TÜRKMEN DAĞINA SELAM OLSUN TÜRKMENEL'İNE, BÖLÜM 2

BBP Yüksek İstişare Kurulu (YİK) Başkanı Ülkücü Fikir ve Siyaset Adamı, Araştırmacı- Yazar Hakkı Öznur Ağabey ile yapılan Röportaj


BBP YİK BAŞKANI HAKKI ÖZNUR:
İkinci Bölüm:

ALPEREN: Ordumuzun Fırat Kalkanı Operasyonu’nu nasıl değerlendiriyorsunuz?
HAKKI ÖZNUR: Türkiye'nin sınır güvenliğini koruması ve terör odaklarını yok etmesi açısından “Fırat Kalkanı Operasyonu” doğrudur, çok geç kalınmıştır. Irak ve Suriye’de kırmızı çizgimiz vardır. Irak ve Suriye üzerinden Kürt kantonları oluşturulmasına ve bunların birleştirilmesine Türkiye izin veremez. 
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Suriye'ye yönelik 'Fırat Kalkanı Harekâtı'nda IŞİD'in Türkiye'yle sınır teması Azez – Cerablus hattının birleştirilmesiyle tamamen kesildi. Bu önemlidir.  Operasyonlar, Menbiç’ten Halep’e kadar uzanmalıdır. Çünkü ara bölgeleri ele geçirmek isteyen küresel güçlerin uşağı PKK Kürt kantonlarını birleştirmek istiyor.
 Fırat’ın doğusunu tartışılmaz bir şekilde Kürt bölgesi yapan YPG/YPJ bununla da yetinmeyip Kobani’den bir diğer Kürt kantonu olan Afrin’e bir köprü kurmak istiyor. YPG ya da YPG’nin asli bileşeni olduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) El Bab’ı da alırsa, Afrin yolundaki en önemli kapı düşmüş olacak.
Doğudaki Rakka ve Deyre’z-Zor arasında bağlantıyı sağlayan kasabanın nüfusunun önemli kısmını Sünni Araplar oluşturuyor. DAEŞ, kaybettiği Menbiç’teki güçlerini El-Bab’a taşıdı. Bölgedeki bir başka terör örgütü PYD/YPG ise ilan ettiği kantonları birleştirmek için burayı ele geçirmek istiyor. TSK ve Özgür Suriye Ordusu’nun El-Bab’a girmesiyle YPG’nin kantonları birleştirme hayalleri suya düşecek. 

EL BAB ORTADOĞUNUN KAPISIDIR

ALPEREN: EL BAB   Neden Önemli ?
HAKKI ÖZNUR:  Arapçada “kapı” manasına gelen “el-Bâb”  komşu Menbiç’ten çok daha homojen bir Sünni Arap etnik yapıya sahiptir. El Bab, IŞİD’in Suriye’deki en önemli kalelerinden biri. Zira hem örgütün Halep muhafazasında denetim altında tuttuğu bölgeler ile, hem de doğudaki Rakka ve Deyr’üz Zor vilayetleriyle bağlantıyı sağlıyor. Ayrıca El Bab yakınlarında 3 önemli IŞİD askeri eğitim kampı bulunuyor. Rakka, Musul ve El Bab DAEŞ için “Mahşer’in 3 atlısı” gibidir. TSK IŞİD ile zorlu bir alanda savaşmaktadır.
 IŞİD’in kıyametten önce Haçlı ordularına karşı son kutsal savaşın verileceği yer olarak gördüğü ve kutsal bir önem atfettiği Dabık ta tüm lojistik desteğini 35 km güneydoğusundaki El Bab’dan alıyor.
 Türkiye, “beka” nedeniyle Suriye’ye girdi, El Bab’ı kuşattı. El Bab bugün tamamıyla askerimiz tarafından kuşatma altındadır. Terör örgütü IŞİD  son havliyle her türlü yola başvuruyor. Canlı bomba olarak, el yapımı bombalarla her türlü saldırıyı yapıyor. Şehitlerimiz ve yaralılarımız var.
Terör örgütlerinin oluşturduğu tehdidi bertaraf ederek hudut güvenliğini artırmak maksadıyla 24 Ağustos 2016 tarihinde başlatılan, Suriye topraklarında Fırat Kalkanı Harekatı'nın  133 gününde  45  şehit verdik. 
Türk Silahlı Kuvvetleri'nce Suriye'nin El Bab bölgesinde sürdürülen Fırat Kalkanı Harekâtı kapsamında 21 Aralık günü IŞİD'in intihar saldırısında şehit olan askerlerin sayısı 18'e yükseldi. Hem  PKK/PYD/YPGye Hem IŞİD’e karşı en büyük mücadeleyi veren tek ülke, Türkiye’dir.

ABD VE BATILI ÜLKELER  TÜRKİYE’NİN VARLIĞINDAN RAHATSIZLAR

ALPEREN: Koalisyon güçleri IŞİD e karşı EL BAB operasyonunda TSK’ya gereken desteği vermiyor
HAKKI ÖZNUR: ABD Menbiç gibi El Bab’ın da PYD’nin kontrolüne girmesini istiyor. ABD, El Bab’ın TSK tarafından ele geçirilmesi halinde Akdeniz’e ulaştırmayı planladıkları koridorun kesileceğini biliyor. El Bab’dan sonra sıranın Menbiç’e geleceğinin de farkındalar. Şu anda El Bab’ın ele geçirilmesini engelleyemezlerse uzatmak istiyorlar. 
 Fırat Kalkanı modeli Afrin'e, Tel Abyad'a ve Tel Afer'e yönelecek şekilde uygulanmalıdır. Türkiye milli güvenliği için neyi gerektiriyorsa onu yapmalıdır.
 Her zaman söylüyorum. Türkiye Ortadoğu siyasetinde ABD ve batılı güçlere güvenmemeli.  Çünkü ABD ve batı her zaman iki yüzlü siyasetler izlemişler ve Türkiye’nin düşmanlarına yardım etmiştir. Irak ve Suriye’de yaşanan bütün kaosların sorumlusu ABD ve batı emperyalizmidir. ABD ve Batı IŞİD konusunda samimi değildir. Perde arkasında küresel güçler IŞİD adlı cinayet şebekesine destek veriyor. IŞİD vb. cinayet şebekelerinin varlığını devam ettirmesini istiyorlar. Bakın ,TSK IŞİD ile mücadele ediyor ama bu mücadelede ABD ve koalisyon güçleri ,Türkiye’nin ısrarla hava desteği verin demesine rağmen vermiyorlar. İncirlikten gereken Hava desteği çeşitli bahanelerle verilmiyor. İncirlik üssünden her zaman terör örgütlerine destek verilmiştir. İncirlik üssü kapatılmalıdır. İncirlik üssü terörizme ve darbecilere destek veriyor. Türkiye IŞİD ile verdiği mücadelede bilerek yalnız bırakılmıştır. Amerika bölgede masumları katleden terör örgütlerine destek veriyor.
Birinci Körfez Savaşı (1991) ve sonrasında da Çekiç Güç olarak İncirlik’te konuşlanan ABD, Kuzey Irak’ta PKK’ya yardım ediyordu.
Çekiç Güç’ün görev yaptığı uzun yıllar boyunca PKK, Kandil’e ve Kuzey Irak’a yerleşti ve bu yardımlarla siyasi ve silahlı gücünü pekiştirdi. Oradan Türkiye’ye sızarak terör eylemlerini sürdürdü.
ABD’nin, dağlarda sıkışan PKK’lılara helikopterle yardım attığı, dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş ve Jandarma Genel Komutanı Org. Eşref Bitlis ve bir çok komutan  tarafından bizzat açıklanmıştır Çekiç Güç döneminde bu faaliyetler ve Türkiye aleyhine gelişen koşullar karşısında Doğan Güreş gibi eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt da “Çekiç Güç büyük hataydı” demişti.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan  TÜBİTAK ödülleri töreninde, ABD başta olmak üzere kimi ülkelerin çeşitli bahanelerle bölgede masumları katleden terör örgütlerine destek verdiğini, silah yardımı yaptığını söyledi. Bir gün önce de Türkiye’nin elinde bunu kanıtlayan belgeler ve görüntüler olduğunu söylemişti...
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaptığı konuşmada koalisyon güçlerinin verdikleri sözleri tutmadığını savunarak, “Bizi DEAŞ’a destek vermekle suçluyorlardı. Şimdi ortadan kayboldular. Tam aksine terör örgütüne DEAŞ dahil olmak üzere YPG-PYD bunlara destek veriyorlar. Çok açık net ortada. Hepsinin tescilli olarak bütün resimle, fotoğraflarıyla video kayıtlarıyla elimizde belgeleri var” demiştir..
Fırat Kalkanı harekatı kapsamında El Bab’ın dört bir tarafının kuşatıldığını ifade eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD liderliğindeki koalisyon güçlerinin IŞİD de dahil olmak üzere Suriye’deki terör örgütlerine yardım ettiğini söyledi.
27 Aralık günü Gine Devlet Başkanı Alpha Conde ile düzenlediği ortak basın toplantısında konuşan Erdoğan, “Koalisyon güçleri şu anda verdikleri sözü maalesef tutmuyorlar. Verilen söz farklıydı ama şu anda farklı konumdalar. Öyle olsa da olmasa da biz şu anda yolumuza kararlı bir şekilde devam ediyoruz, devam edeceğiz. Çıkılan bu yoldan geri dönmemiz mümkün değil” dedi.
Erdoğan ve AKP hükümeti bu gerçeği çok önceden görmeliydi, göremediler. ABD ve Batıya çok güvendiler.ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mark Toner, Washington’da düzenlediği  basın toplantısında,  Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın IŞİD’e karşı oluşturulan uluslararası koalisyon güçlerinin IŞİD’e destek verdiğine ilişkin sözlerini ‘gülünç’ diye  nitelemesi tam bir ABD klasiği ve sahtekarlığı..
Amerikalı sözcü  şu  yalanı söylüyor: “Bizim koalisyon içindeki, Kuzey Suriye’deki, Irak’taki eylemlerimize bakanlar bizim yüzde yüz DAEŞ’i yenip yok etmekten başka bir çabamız olduğunu söyleyemez.”
Sahtekar ABD’li  diplomat Toner, YPG'ye ise IŞİD'e karşı mücadelede yalnızca "taktiksel destek verdiklerini" söylemiş Yine PKK/ PYD nin hakim olduğu cinayet örgütü SDG ye desteklerini şu sözlerle itiraf etmiştir: “Suriye Demokratik Güçleri'ne taktik destek veriyoruz. Burada şaşırtıcı bir şey yok. Bu konuda son derece şeffaf olduk. Bunu da hepimizin ortak hedefimize ulaşabilmesi, yani IŞİD'i mağlup edebilmek için yaptık”.
Yine Ankara'daki ABD Büyükelçiliğinden de bir açıklama yapıldı. Twitter hesabı üzerinden bir açıklama yapan elçilik, "ABD, IŞİD'i desteklememektedir. ABD hükümeti geçmişte IŞİD’i yaratmamış veya desteklememiştir. ABD hükümetinin IŞİD’e destek verdiği yönündeki iddialar doğru değildir" diyerek kendilerini aklamaya çalışmıştır. ABD yalan söylemeye devam ediyor. 
ABD  Büyükelçisi, milletimizin gözünün içine baka baka yalan söylüyor. “Yapmadık” diyor, “silah vermedik” diyor. Oysa görüntüler ortada, bilgiler ortada, fotoğraflar ortada, kurdukları ortak askeri üsler orada.
93 sürecinde ABD ve koalisyon güçlerinin  PKK’ya nasıl destek verdikleri cümle alem biliyor.  (1991-1999) Çekiç Güç olayından bu yana bölgede adım adım ne planlar uygulandığını, bölgenin nasıl parçalandığını, Suriye'deki durumun Çekiç Güç formülünün devamı olduğunu, hedefin  Türkiye'ye parçalamak olduğunu milletimiz çok iyi biliyor.
İncirlik üssünden  terör örgütlerine lojistik destek veriliyor.  Türkiye  ilk defa ABD’ye İncirlik mesajı verdi.  ABD ise Ankaranın mesajına  konuyla ilgili hemen  bir açıklama yaparak cevap verdi  ABD öncülüğündeki IŞİD karşıtı koalisyonun sözcüsü Albay John Dorrian, İncirlik üssünün ABD’nin operasyonları açısından önemini vurgulayarak “Aslında tüm dünya oradan yapılan operasyonlar sayesinde daha güvenli bir yer haline getirildi.” dedi. ABD'li komutan İncirlik'in paha biçilemez olduğunu söyledi.
Milli Savunma Bakanı Fikri Işık, El Bab konusunda yaptığı açıklamada "Koalisyonun destek vermemesi İncirlik Üssü'nü de sorgulatıyor" demişti.
Numan Kurtulmuş’un “Baştan beri Suriye politikasının büyük yanlışlarla dolu olduğuna inananlardanım.” açıklaması Türkiye’deki şebbihaları tekrar sevince boğdu. Aynı Numan Kurtulmuş "Tabii ki Esed rejiminin, zalimlerin yanında yer alacak değiliz. Şimdi bunları tamir ediyoruz, düzeltiyoruz” sözlerini söylemesi tam bir çelişki olmuştur.
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş Türkiye’nin Suriye politikasında neleri yanlış yaptığını, ortaya neden bir politika konulmadığını ve nasıl bir tamirat yaptıklarını açıklaması gerektiğinin altını çiziyor aksi takdirde İran muhiplerinin ve yerli şebbihaların bir önceki açıklamaları gibi bu sözler üzerine de epey raks edeceğini hatırlatırız Evet AKP hükümeti zikzaklı dış politikası ile Türkiyeyi bölgede sıkıntıya sokmuştur.

ESAD GÜÇLERİNİN TÜRK ASKERİNE SALDIRISINDAN RUSYA’NIN HABERİ OLMAMASI İMKANSIZDIR

ALPEREN: Geçtiğimiz haftalarda Suriye ordusu Türk askerine saldırdı ve şehitler verdik 
HAKKI ÖZNUR:  İran ve Rusya’nın desteklediği Suriye rejimi de El Bab'ta askerimize havadan saldırmıştır. TSK, saldırının Suriye rejimi tarafından havadan yapıldığını açıkladı. Fırat Kalkanı Harekâtı’nda yürütülen operasyonlar kapsamında, 24 Kasım günü Suriye rejim güçlerince gerçekleştirilen hava saldırısında, dört kahraman askerimiz şehit olmuş, biri ağır olmak üzere 10 kahraman askerimiz ise yaralanmıştır.
Saldırının gerçekleştiği tarih. Tam bir sene önce, 24 Kasım’da, angajman kurallarını ihlal eden Rus uçağı, Türk Hava Kuvvetleri tarafından düşürülmüş ve bu Türkiye ile Rusya arasında krize yol açmıştı. Türk askerine yönelik saldırının, bu olayın yıldönümüne denk gelmesi, büyük bir soru işareti. 
Türkiye – Rusya Ortak Stratejik Planlama Grubu 5'inci Toplantısı için Antalya'nın Alanya İlçesi'nde bulunan Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, 1 Aralık günü Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile görüştü. Lavrov, görüşmelerde 24 Kasım'da Suriye'de Türk askerlerini hedef alan hava saldırısı için “El Bab saldırısını ne Rusya ne Suriye rejimi yapmıştır' dedi" şeklinde konuşmuştur. Lavrov gerçekleri söylemiyor. Rusya’nın Suriye’de olup biten her şeyden haberi vardır. Suriye hava sahasında uçan kuştan haberi olan Rusya’nın Esad ordusunun Türk askerine saldırısından haberi olmaması mümkün değildir. Suriye hava kuvvetlerini eğiten ve Suriye ordusunda pilot olarak görev yapan çok sayıda Rus askeri ve uzmanı vardır. 
Bölgede ABD ve Rusya Türkiye’yi büyük bir savaşın içine sokmaya çalışıyor. ABD, İngiltere, İsrail, Rusya ve İran Türkiye’nin bölgede etkin bir rol oynamasından ve milli güvenliği için aldığı kararlardan ve yaptığı hamlelerden çok rahatsızlar. Türkiye’nin PYD’yi vurmasının hem ABD hem Rusya tarafından istenmediği, her iki ülkenin açıklamalarından bellidir. Fırat Kalkanı operasyonu milli bir operasyondur, bölgede bir sürü küresel güçle savaşıyoruz.

RUSYA AÇISINDAN SURİYE HERHANGİ BİR ÜLKE DEĞİLDİR

Ortadoğu uluslararası güçlerin sömürü ve çatışma alanı. Basra Körfezi’nde egemenlik mücadelesi devam ediyor. Dünya egemenlerinin küresel desteğiyle Ortadoğu’ya bahar gelmeyeceğini herkes çok iyi bilmelidir. Arap sokağına bir taraftan ABD, AB, İsrail öte tarafta Rusya, Çin ve İran müdahale etmektedir. İki kutup da, emperyalist çıkarlar için hareket etmektedir. 
Rusya açısından Suriye herhangi bir ülke değildir. Ortadoğu güç mücadelesinin merkez ülkesidir.  Bugün Rusya, Akdeniz’e gönderdiği savaş gemileriyle yetinmeyip, İran ve Irak üzerinden Suriye’ye geçirdiği savaş uçakları ve helikopterleriyle, var gücüyle Suriye’yi bombardıman ediyor.
Putin ülkeyi katı el ile yönetiyor. Dilediği ülkeye asker yolluyor. Bunun adı Tiran rejimidir. Rus lider açıkça “Sınır – mınır dinlemeyiz... Biz güçlüyüz, her istediğimizi yaparız” diyor. Rus faşisti Putin’in yeniden Sovyet İmparatorluğu’nu canlandırmak, Sovyetler Birliği'ni diriltmek gibi kirli bir emeli vardır.
Putin’in daha önce katıldığı bir TV programında yaptığı konuşma, Rusya’nın neyi, niye yaptığını özetliyor aslında. TV programında sunucu Putin’e soracağı soruya “Eski bir KGB ajanınsınız” diye başlayınca Putin uyarıyor: “Eski KGB ajanı diye bir şey yoktur. KGB ajanını her zaman ajandır” diyor. Yani “Kiev Devleti, Çarlık Rusyası, SSCB ve bugün Rusya Federasyonu. Bu isimlerin önemi yok” diyor Putin. Rusya, Suriye operasyonuyla önünü açmaya çalışıyor. Önümüzdeki 50 yıl için Irak ve Suriye'ye yerleşmenin planını yapıyor.

SURİYE RUSYA’NIN ORTADOĞU’DAKİ SON KALESİDİR

Suriye Ortadoğu’nun fay hattıdır. Rusya ve ABD için çok önemlidir. 
Rusya ve Çin için Suriye, rakipleriyle mücadelede önemli bir mevzidir. Rusya için  Suriye Ortadoğu girmek için tek kapıdır. Rusya için Suriye’yi kaybetmek Ortadoğu’ya açılan pencerenin kapanması anlamına gelir. Rusya bu yüzden büyük silah sevkiyatı ile Esad rejimini güçlendirmektedir. 
Kremlin’in Suriye savaşına dâhil olmasıyla birlikte Ortadoğu’da uluslararası güçler dengesi değişmiştir. Rusya ilk kez eski Sovyet coğrafyası dışında bir askerî harekâta girişmiştir. Üstelik bu adımı Ortadoğu gibi kaynayan bir kazanın içine dalarak Suriye’de atmıştır.
Rusya Suriye’de yaşanan gelişmeler karşısında izlediği politikayı bir ‘küresel varoluş’ politikası olarak görmektedir. Nitekim bir Rus askeri uzman 8 Şubat 2012’de Moskova Times'a verdiği demeçte "Suriye Rusya'nın Orta Doğu'daki (Doğu Akdeniz'deki) son kalesidir. Eğer bu kale de kaybedilirse Rusya ikinci sınıf bir ülke konumuna düşecektir” diyerek bu durumu açıkça itiraf etmiştir.
Bu nedenle Rusya, Suriye’deki olayların başından bu yana Esad yönetimine her platformda en güçlü desteği vermektedir. Esad Moskova’nın koruması altına alınmıştır. Suriye artık Rusya’nın arka bahçesi olmuştur.

MOSKOF KAFİRİNİN ESAS AMACI DOĞU AKDENİZ’E YERLEŞMEK

 Hali hazırda Rusya Suriye konusunda ana oyuncudur. Rusya, işbirlikçisi Esad’a her yönlü destek veriyor. Çünkü Esad rejimi yaşarsa Doğu Akdeniz’den çıkmayacağını hesap ediyor. Rus uçakları ve gemilerden atılan füzeler, tank, top ve havan atışlarıyla dayanılmaz bir bombardıman var. Türkmen Dağı'nın her metresine Halep’in her karesine  bomba yağıyor. Kıyı bölgelerin tamamı  Rusların elinde. Lazkiye'deki ve Hama'daki havaalanları onların elinde. Buraya çok modern uçak ve silahlar getirdiler.
Her gün Suriye'ye asker – silah takviyesi yapan, gelişmiş hava savunma sistemleriyle birlikte onlarca savaş uçağını Akdeniz kıyısındaki Tartus ve Lazkiye'de konuşlandıran Rusya, Esad rejimini ayakta tutmaya çalışıyor. Ruslar, Türkiye'nin sınırına kadar olan bölgeyi istiyor. Buraya alarak, Türkiye ile masaya oturarak bir şeyler koparmaya çalışıyorlar. Suriye’de savaş Türkmenlere, Türkiye’ye karşı sürdürülüyor. 

YÜZYILLIK BÜYÜK OYUN: İRAN'IN ÖNÜNÜN AÇILMASI, TÜRKİYE'NİN KUŞATILMASI VE EHL-İ SÜNNET OMURGANIN ÇÖKERTİLMESİ

ALPEREN :  İran bölgede ne yapmak istiyor?
HAKKI ÖZNUR: Suriye, gerçekten de tüm maskeleri düşüren bir 'Turnusol' görevi icra ediyor.İran emperyal Şii yayılma siyaseti izliyor.Irak işgali ve Suriye’de yaşananlar İran’ın mezhepsel bakış açısını net bir şekilde göstermektedir. Irak’taki Şii – Bağdat despotizminin muhafazası soyunan Tahran’ın mezhepçi siyaseti açıkça ortadadır. 
İran’da dini aşan bir mezhep fanatizmi var. İran’ın temsil ettiği tarihin derinliklerinden ve kininden beslenen mezhebi doku, hizipçilikten ibarettir. Mezhep sureti giymiş Pers hizipçiliğidir.  İran, bugün Irak’ta rejimi ve Suriye’de Esad despotizmini ayakta tutmak için büyük çaba sarf etmektedir. 
İran Devrim Muhafızları Yardımcısı Orgeneral Hüseyin Selami’nin Halep’in düşmesi bağlamında kurduğu şu cümleye bakın: “Halep’teki zafer Bahreyn’i de özgürleştirecek ve İran’ın genişlemesi Yemen, Musul ve Bahreyn’e uzanacak”
Yezid’in izinden giden Tahran rejiminin BAAS’ın şebbihalarından zerre dahi farkı yoktur. Hüseyin şiarıyla yola çıkanlar Yezidleşmiştir. Fars şovenisti Şii İran, tarih içinde hep batıya hizmet etmiştir ve görülüyor ki bu gün dahi ediyor! Antiemperyal türkü çalan İrancılar, “Büyük Şeytan” dedikleri ABD emperyalizminin Suriye operasyonlarını, Rusya’nın kafir Esad rejimine verdiği askeri desteği açıkça destekliyor. 

IŞİD ve El Kaide nasıl küresel emperyalist – kapitalist sistemin işine geliyorsa Esad ve Bağdat rejimiyle birlikte Rusya ve ABD’ye işbirliğini sürdüren İran devleti de ABD, AB emperyalizmine hizmet etmektedir.

Putin mafya babası. Esat ise şebbiha babası. Üçüncüsü de Şiabaşı! Bununla birlikte Rusya’nın Suriye’ye ayak basmasıyla birlikte İran’ın birincilik rolü veya birinci patronluğu gerilere düştü. Hakiki patronluğunu kaybetti. Yardımcı pozisyona geriledi. Putin Esat’ın Rus versiyonu ve ruh ikizidir. Brejnev ve Babrak Karmal gibi Esat ile Putin de birbirine benzemekte ve tamamlamaktadır. 
5 yıldır Esad rejimi saflarında savaşmak üzere Suriye’ye gönderilen Devrim Muhafızları’nın ardından İran, Bağdat rejimi saflarında IŞİD vb. örgütlere karşı savaşmak üzere özel askeri birlikler göndermiştir. Şimdi bunlar Irak’ın birçok yerinde İran karşıtı gruplarla çatışmaktadır.

İran rejimi İslam düşmanlarıyla beraber hareket etmektedir. Pers – Fars ulusçuluğunun çağdaş ismi olan İrancılık bölgede emperyalist politikalar izliyor.
 Pers ulusçusu, Acem İran nasıl bir düşmansa terör devleti Siyonist İsrail’de öyle bir düşmandır. Çünkü terörist İsrail’in Filistin’de yaptığı zulmün benzerini bugün Fars şovenisti İran, zalim Esad’ın eliyle Suriye’deki Müslüman kardeşlerimize yapmaktadır .Suriye halkının katili Esad’ı  “kırmızı çizgi ve direnişin altın halkası” olarak sahiplenen Rusya’yla birlikte muhafaza etme gayretindeki Tahran’ın mezhepçi siyaseti açıkça ortadadır.İran Fars emperyalizmini hayata geçirmeye çalışıyor. İşgalci ve yayılmacı planlarını mezhep üzerinden servis ediyor.
İran siyasetini Şii ayaklar üzerine oturtarak yeniden Pers nüfuz alanını kurma yönünde cereyan etmektedir. İran’ın politika ve uygulamaları analiz edildiğinde Şiiliğin Pers siyasetine araç-perde yapıldığı ortaya çıkmaktadır.  İran'ın yayılmacı politikası bölge ülkelerini rahatsız edecek seviyeye yükseldi. Suriye'de İran Devrim Muhafızları'nın savaştığı biliniyor. 
İran devlet televizyonunda katıldığı bir programda konuşan Velayeti,  Beşar Esed, Suriye'nin 'yasal ve meşru' cumhurbaşkanıdır, gitmesi için her hangi bir şartın ortaya konulması İran'ın kırmızı çizgisidir. Kendisini desteklemeye devem edeceğiz" diyerek  Esad rejimine desteklerini  bir kez daha ilan etmiştir. 
 Rusya'nın Suriye'de bulunmasının bu ülkedeki güç dengelerini Beşar Esad'dan yana değiştirdiğini söyleyen Velayeti, "İran ve Rusya Suriye'de yakın işbirliği içinde" diye konuşmuştur. İran var oluşundan bu zaman kadar hiçbir zaman için hristiyan/ yahudi yada diğer dinlere mensup devletler ile savaşmamıştır tarihi boyunca. İran her zaman için sünni müslüman devletler ile savaşmıştır.

KATİL İRAN HALEP KATLİAMINI SOKAKLARDA  KUTLUYOR

Bugün Suriye’de Halep başta olmak üzere pek çok bölgede yüzbinlerce Sünni sivili katleden gruplarla Irak’ta IŞİD bahanesiyle Sünni soykırımı yapan gruplar aynı gruplardır. Liderliklerini İran yapmakta, dini olarak Ayetullah Ali Hamaney’e dayanmaktadırlar.
Halep tekrar zalim Esad rejimin eline geçti. BAAS  rejimi,  Esad Hanedanı diktatörlüğü  İran ve Rusya’nın yardımıyla Halep’i muhaliflerin elinden aldı. Esad firavunun destekçisi Şovenist İran gelişmelerden çok memnun. 
Şam’da Halep katliamını kutlayan Esad yandaşlarına bir destekte İran’dan gelmiştir. İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani Halep’i katlederek, yok ederek ele geçirmesinden dolayı Katil Esad’ı  hemen  tebrik etmiştir. Ruhani Esad'a ,"Halep zaferi, teröristler ve onları destekleyenlere karşı Suriye halkı için büyük bir zaferdir" dedi. Esad’da ,Ruhani'ye Suriye rejimi ve halkının yanında olduğu için teşekkür ederek bunu hiçbir zaman unutmayacağını söyledi.
Hamaney'in dış politika danışmanı Yahya Safavi’de "İran, Rusya, Suriye ve Hizbullah arasındaki ittifak Halep'in özgürleştirilmesini sağladı ve sırada Musul'un özgürleştirilmesi var" dedi.
İran dini lideri Hamaney'in Devrim Muhafızları dış operasyonlar birimi Kudüs Güçleri temsilcisi Molla Ali Şirazi Kasım Süleymani'ye yolladığı mesajında Halep'teki katliamı öven ifadeler kullandı.
Ali Şirazi Süleymani'ye mesajında  Halep katliamından "benzersiz bir zafer olarak" bahsetti. 12-13 Aralık tarihli İran gazeteleri büyük başlıklarla, ‚”Halep âzâd şod! / Halep kurtarıldı!”’ haberini veriyorlar. Tahran’da yayınlanan  malî kaynağı da devletçe karşılanan; bir gazetede “Halep / Halep’in kurtarılışının mesajları..’ başlığı altında.. bir başyazı yazılmıştır. Yazıda, Halep katliamı, vahşeti  “zafer” olarak gösteriliyor. 
Tahran Valiliği bünyesinde yayın yapan muhafazakar Hemşehri gazetesinde Muhammed Karbasi, "Halep'in özgürleştirilmesi"nin Suriye'nin kuzeybatısının tüm kontrolünü ele geçirmek için önemli bir başlangıç  ve Türkiye’nin ağır bir mağlubiyete uğramasıdır" demiştir.
İran Devrim Muhafızları'na yakınlığı ile bilinen Civan gazetesinden Muhammed Babai Halep'teki zaferin sonuçlarının Suriye ile sınırlı olmadığını yazdı. Babai yazısında "Halep'teki savaşın bu şekilde sonuçlanması gelecekte İran liderliğinin kontrolü altında olacak Ortadoğu için yeni bir sayfanın açılmasıdır" dedi.
Suriye'nin Halep kentindeki İran katliamını "kutlayan" İranlı üniversite öğrencileri Tahran sokaklarında tatlılar dağıtırken, radikal Şii medya da sayfalarında zafer naraları attı. Tahran'daki İmam Sadık üniversitesi öğrencileri, ellerinde  Şii milis örgütleri Hizbullah, Haşd-i Şabi, Fatimiyyun  ve Zeynebiyyun tugaylarının logolarının bulunduğu afişlerle tatlı dağıttı.
Bu tablonun failleri; zalim Esad diktatörlüğünün devamı için 5 yıldır adeta seferberlik içinde olan emperyalist Rusya, ABD ve mezhepçi yayılma politikası güden İran’dır.
Zalim Esad ordusunun ve Moskof uçaklarının  ağır bombardımanları ile yanan, yakılan Halep saldırıları ve sivillerin katledilmesi mezhepçi İran yönetimi ve medyasında “İslam’ın zaferi”  olarak lanse ediliyor. İslam düşmanlarıyla, Haçlı ordularıyla beraber olan İslam’a, İslam dünyasına ihanet eden İran her zamanki takiyyeci tavrını sürdürüyor.

ESAD VE PUTİN’İN ÖVGÜLER DİZDİĞİ SÜNNİ DÜŞMANI: ALÇAK KASIM SÜLEYMANİ

Tahran  Esad rejimine karşı ayaklanmanın başladığı tarihten itibaren Esad rejiminin yanında yer almıştır İran devleti askeri ile istihbaratçısı ile teknik elemanları ile Suriye’ye demir atmışlardır İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü, Suriye'nin savaş yorgunu askerlerine önce danışmanlık, sonra eğitim desteği, daha sonra da bizzat sahada sıcak savaşa katılarak yardımcı oldu.
İran Devrim Muhafızları Kudüs Kuvvetleri Komutanı Kasım Süleymani, İran’ın Irak’ta ve Suriye’deki her türlü politikasını formüle eden ve hayata geçiren kişidir. Kasım Süleymani arada hiçbir kişi ya da birim olmadan, doğrudan doğruya İran devlet örgütlenmesinin en tepesinde bulunan dini lider Hamaney’e bağlıdır.
Süleymani’nin komutanı olduğu Kudüs Gücü’nün sadece İran’da değil, Ortadoğu’nun tamamında herhangi bir muadili yok. Ortadoğu’da neredeyse bütün Şii grupları kendi etrafında toplamış olan Kudüs Gücü ve onun başındaki Kasım Süleymani, Irak ve Suriye arasında mekik dokuyor.
Muhalif gruplarla olan silahlı çatışmaları organize etmek için Şam ve Lazkiye arasında gidip gelen Kasım Süleymani Suriye’nin her gelişinde Hizbullah Savaşçıları tarafından 'Lebbeyke ya Ali' sloganlarıyla karşılanmıştır. 
Kasım Süleymani bir gün Şam’da, bir gün Moskova’da. Sürekli İran Rusya, Suriye ve Lübnan arasında gelip gidiyor. Ortadoğu’yu çok iyi bilen çevreler Kasım Süleymani’nin  “Esad ile komuta merkezindeki toplantılar arasında görmeniz mümkün” diyorlar. 
Kasım Süleymani  Temmuz başlarında Putin ile de Moskova’da görüşmüştür. İran inkar etse bile İran ve Rusya zaten çok önceden Esad’ın nasıl güçlendirilebileceğini görüşmeye başlamıştı. İran, Suriye ordusunun desteklenmesi için Şii milisleri devreye sokmuş, İran Devrim Muhafızları komutanlarını Suriye’ye yollamıştı. 
Kasım Süleymani, Suriye'de cihad yanlıları ve muhaliflere karşı savaşmak için Hizbullah'ın yanında Suriye ve Irak milislerini organize etmekte oldukça etkili bir figür. Irak'ta, IŞİD'e karşı savaşmak üzere Şii milislerin eğitip donatılmasına önemli bir rol üstlenmişti.  Şii milislerin sevkiyatını İran Devrim Muhafızları Örgütü'nün dış operasyon biri olan Kudüs Gücü koordine ediyor. Bu yapının başında Türk düşmanı, İranlı alçak, katillerin başı Kasım Süleymani de bulunuyor.
Katil İran’ın Devrim Muhafızları'na bağlı Kudüs dışında her fitnenin odağında olan sözde Kudüs Ordusu'nun komutanı Kasım Süleymani, Suriye'nin Halep kentinde. Halep’i kuşatan Esad güçlerine ve Şii milislere liderlik yapıyor Esad rejimi ve İran destekli Şii terör gruplarının Halep'te imza attığı katliam ateşkese rağmen kaldığı yerden devam ediyor. İran tarihe Müslüman katliamının sorumlusu olarak geçecek.

HASAN NASRALLAH’TA   ESAD KLANININ YANINDA

ALPEREN:  Lübnan Hizbullah’ı  Esad rejimine neden destek veriyor?
HAKKI ÖZNUR:   İran kontrolündeki Lübnan Hizbullahı’nın, Suriye yönetimine destek vermesi, Şii siyasi stratejisinin gereğidir. Onlar, her zaman Lübnan’daki Sünni kesime karşı olmuşlardır. Çünkü Lübnan’daki Sünniler, Suriye’nin Lübnan’a müdahalesine karşı çıkmışlar, Lübnan siyasetinden elini çekmesini istemişlerdir. İslam düşmanı Laik Nusayri rejimine Şii Hizbullah ve Tahran yönetimi açıkça destek vermektedir.

Lübnan kağıt üstünde müstakil bir devlet olmakla birlikte, kısa tarihi boyunca asla kendi başına bırakılmamıştır. Suriye, Lübnan’ın tarihi olarak kendi toprağı olduğu iddiasındadır. Özellikle Hafız Esed dönemiyle birlikte Lübnan, “Büyük Suriye” ideolojisinin en kolay lokması ve doğal parçası olarak görülmeye başlanmıştır. Kuşkusuz bunda, Lübnan’ın olağanüstü girift ve parçalı etnik, dini ve mezhebi yapısının rolü büyüktür. 

Zalim Esad rejimi düşerse bundan en büyük etkilenecek ülke İran ve Lübnan Hizbullahı’dır. Özellikle Lübnan Hizbullah’ı, stratejik hinterlandını ve ideolojik destekçisini kaybetmiş olacaktır. 

Hizbullah, Lübnan’daki varlığını Esad rejiminin ayakta kalmasına bağlamıştır. Esad düşerse Lübnan’da büyük güç kaybına uğrayacaklarını, lojistik desteklerini kaybedeceklerini düşünüyorlar. Liderleri Hasan Nasrallah  bu yüzden Esad rejimin en büyük destekçisidir.. Hizbullah  bu tavrıyla İslam dünyasında büyük eleştirilere  uğramaktadır büyük bir prestij kaybetmiştir. 
Suriye'de 2012'ten bu yana cephelerde aktif şekilde savaşan İran destekli Lübnan Hizbullah’ı önemli kayıplarda  verdi. 10 Ekim'de "Ebu Muhammed İklim" lakaplı Hüseyin el Hac, Hama'daki Sehl Gab Ovası yakınlarında öldürüldü. Hac, örgüt lideri Hasan Nasrallah'ın Suriye'deki ikinci adamı olarak biliniyor.  Lübnan'da Hizbullah'a yakın medya kuruluşları, Muhammed Mustafa Haçiç adlı üst düzey bir komutanlarının öldürüldüğünü de duyurmuştur . 1000 den fazla Hizbullah milisi’de çatışmalarda ölmüştür.

2006 yılında İsrail’e karşı vermiş olduğu büyük mücadele ile çok büyük destek bulan Lübnan Hizbullah’ı mezhepler üstü bir hareket olma amacından Suriye konusunda gösterdiği tavırla hızla uzaklaşmıştır. Arap başkentlerinde bir dönem asılan Nasrallah resimleri Suriye meselesinden sonra Esad ve Hamaney’in resimleri posterleri gibi meydanlarda yakılmaktadır.
Hizbullah Arap sokağında kan kaybetmiştir. Sadece Suriye’de değil, Ürdün Mısır ve diğer bazı Arap ülkelerinde Hizbullah’a destek düşmüştür.. 2006 yılında Hizbullah bayrakları dalgalanan Arap sokaklarında aradan 10 sene sonra Hizbullah’tan “Hizbuşşeytan” diye söz eden pankartlar asılmıştır..
Hasan Nasrallah yaptığı birçok konuşmada Şam yönetimine destek veren açıklamalar yapıyordu ve Suriye’den silah desteği aldıklarını açıkça itiraf ediyordu. Daha önce İran’dan askeri ve siyasi destek alan Hizbullah, Nasrallah’ın da itiraf etmesiyle Suriye’den askeri ve siyasi destek aldıkları bir kez daha ortaya çıkacaktır.

Şam yönetimine koşulsuz desteği açık olan İran’ın Esad sevgisi açık Hizbullah’ın El Manar televizyon kanalına konuşan Hasan Nasrallah, Suriyeli muhaliflerin Beşar Esad rejimini askeri yollarla devirecek güçleri olmadığını belirterek 'Suriye’nin radikal İslamcıların eline düşmesine izin vermeyecek gerçek dostları' olduklarını söylüyor ve “Suriye ordusunun yanında savaşmaya hazırız” diyor.
Katil, zalim BAAS rejiminin gerçek dostları olduğunu söyleyen Nasrallah ve Şİİ mollalar Suriye halkının değil, Esad firavunun yanındadır. Hizbullah ve Esad askerleri Baas rejiminin bayrağı ve Hizbullah bayrağı ile Nasrallah ve Esad’ın yan yana posterleri eşliğinde poz vererek Esad muhaliflerine karşı savaşmaktalar.
Hizbullah lideri Hasan Nasrullah, ‘Biz olmasak Esad rejimi iki günde çökerdi.’ diyordu, yıllardır. Gerekçe de, -güyâ- İsrail’e karşı direniş cephesini desteklemek idi. Halbuki, İsrail ise, Netanyahu’nun daha geçenlerde, Putin’le Moskova’da yaptığı görüşmelerde, İsrail’in asla zayıf duruma düşürülmeyeceğine dair garantileri tekrar alıyordu.

Lübnan Hizbullah Örgütü'nün genel sekreteri, Esad'ın Hizbullah'ın kırmızı çizgisi olduğunu konuşmalarında sürekli vurgulamıştır. Lübnan Hizbullah Örgütü Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah ve Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Mikhail Bogdanov başkanlığındaki Rus heyet ile geçen sene 5 Aralık'ta yapılan bu görüşmede  Esad’a olan desteğini  tekrar dile getirmiştir.  
Hasan Nasrallah muhaliflerce öldürülen her bir katil ve cani olan Suriye Ordusunun askerleri ve Muhaberat ve BAAS yetkilileri için “Suriye, Direniş’in büyük hamisi ve dayanağıdır. Ölen Suriyeli komutan ve yetkililer şehiddir.” demiştir. BAAS’ın, ölüm makineleri  “Şebbihalar” için “şehit” diyen Nasrallah İslam ümmetinin şiddetli tepkisini almıştır.
Rusya'nın, Ortadoğu'da Suriye'den başka müttefiki olmadığını savunan  Hasan  Nasrallah  "Rusya'nın tutumu oldukça kesin” diyerek Rus ordusunun operasyonlarına destek vermiştir.  Hasan Nasrallah da Suriye Savaşı için Rus Patriği gibi “kutsal bir savaş” tabiri kullanmıştı. Onun ötesinde Seyyideti Zeyneb’in haziresini tekfircilerden korumak için orada olduklarını ilan etmişti. Nasrallah Haçlı Faşistlerle beraber Esad rejimine muhalif olan bütün kesimlere saldırmaktadır.
Suriye'de Beşar Esad'ın katliam ortakları arasında yer alan Hizbullah’ın genel sekreteri Hasan Nasrallah, geçen ay Suriye'de ölen, örgütün askerî kanadının sorumlusu Mustafa Bedreddin'in ölümünün kırkıncı günü nedeniyle Lübnan'ın başkenti Beyrut'un güneyindeki Dahiye'de düzenlenen törende örgütün para ve silah gibi ihtiyaçlarını İran'dan aldığını söylemiş “Açıkça söylüyoruz. Hizbullah'ın finansmanı ve parası İran'dan geliyor. İran'ın parası olduğu sürece Hizbullah'ın da var.” ifadelerini kullanmıştır.

LÜBNANLI HAÇLI FAŞİSTLER  “SÜNNİLERİ, Şİİ LİDER  NASRALLAH VE ESAD İLE BÖLGEDEN KOVACAĞIZ” DİYOR 

Lübnan’daki İslam düşmanı ABD, AB  İsrail destekli Haçlı zihniyetine sahip faşist çeteler Lübnan Hizbullah’ı ile neredeyse kanka olmuş vaziyetteler. Özellikle Esad rejimine büyük destek veren Lübnan Hizbullahı’nı öve öve bitiremiyorlar.
Lübnan'ın el-Akhbar gazetesine konuşan Lübnan Parlamentosu'nun Değişim ve Reform Fraksiyonu Başkanı, Michel Aoun, Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah’ın özel ve eşsiz bir lider olduğunu  belirtmiştir.
El Cezire'nin en çok izlenen haber programına katılan Lübnanlı Hristiyan gazeteci Joseph Abou Fadel, ABD, Avrupa, Beşar Esad ve Nasrallah'ın yardımıyla Hristiyanlar olarak Müslümanların yaşadığı toprakları geri alacaklarını “Esad ve Nasrallah'la Birlikte Sizi Kovacağız!” demiştir.
El Cezire Suriyeli sunucusu Faisal Al Kassem'in sorularını yanıtlayan Joseph Fadel; Irak, Lübnan, Suriye, ve Filistin topraklarının gerçek sahiplerinin Hristiyanlar olduğunu söyleyerek bu toprakları geri alacaklarını söyledi.
Fadel'in Beşşar Esad ve Lübnanlı Şii Örgüt Hizbullah'ın lideri Hasan Nasrallah'ın desteğiyle ABD ve Avrupa ile birlik olduklarını söylemesi üzerine spiker bile  şaşkınlığını gizleyememiş ardından Lübnanlı Hristiyan gazeteci Joseph Abou Fadel "İstanbul'u hatta Ayasofya'yı alacaklarını" sözlerine eklemiştir.
NASRALLAH : ŞİİLER HİÇBİR ZAMAN  HRİSTİYANLARLA SAVAŞMAYACAK
Hıristiyan Falanj milislerinin övgüler yağdırdığı İran destekli Lübnan Hizbullah’ın başı Hasan Nasrallah, “Şiilerin, hiç bir zaman Hristiyanlarla bir savaşının bulunmadığını ve olmayacağını” söyledi. 9 Aralık’ta örgüte ait TV kanalı el-Manar’a çıkan İran destekli Hizbullah’ın başı Hasan Nasrallah, son derece kendinden emin, rahat ve gülücükler dağıtarak, “Halep’in özgürleştiğini, buradaki zaferin sadece Suriye’deki çatışmaları değil, bölgedeki bütün savaşların seyrini değiştireceğini” söyledi.
Nasrallah, bölgede Hristiyan eserlerin kiliselerin “Tekfirciler” tarafından yok edildiğini ifade ettikten sonra net bir itirafta bulunarak “Şiilerin, hiç bir zaman Hristiyanlarla bir savaşının bulunmadığını ve olmayacağını” söyledi.

TAHRAN’IN KUKLASI NASRALLAH İSLAM DÜŞMANLARIYLA BİRLİKTE HAREKET EDİYOR

İran makamları ve medyası, İran’ın dini lideri  Hamaney’e bağlı olduğu bilinen Lübnan Hizbullah’ı  Suriye’ye, Şam’daki Hz. Zeyneb Türbesi’ni korumak için oraya gittiklerini söylüyorlardı. 
Tahran yönetimi ve Hizbullah lideri Nasrallah  yaptıkları açıklamalarda, “Suriye’de ne işiniz var? diyorlar‚Bunu söyleyenler bizim Ehl-i Beyt aşkımızı bilmeyenlerdir.  Hz. Zeyneb Türbesi’ni korumak için ordayız” demişlerdi. Mezhepçi İran ve kuklası  Lübnan Hizbullahı’nın zalim Esad rejimine destek verişleri Ehl-i Beyt aşkına imiş!  Bunun koca bir  Şii  takiyyesi olduğunu bütün İslam ümmeti biliyor. Mezhepçi Şii katiL sürüleri  Irak’ta, Suriye’de  Ehl-i Beyt sevdalısı, ümmetin yiğit evlatlarına katliam yapıyor.
Ehl-i Sünnet sevdalılarına katliam yapan  “Biz olmasak Esad rejimi iki günde çöker‘ diyen Tahran ve Lübnan Hizbullah’ı değil mi?  
BAAS’ın ölüm şebekeleri Şebbihalar’la işbirliği yapan, onlarla birlikte Suriye halkına kan kusturan Hizbullah için bugün Ortadoğu’da Hizbulşeytan deniliyorsa bunun muhasebesini Lübnan Hizbullahı yapmalıdır.
İslam ve mukaddes esaslarını ve Müslümanların ve insanlığın mukaddes hak ve hukukunu, namus ve şerefini ve yaşama hakkını ayaklar altına almanın adı ne zamandan beri zalim BAAS rejimini savunmak oldu?

IRAK VE SURİYE’DE YAŞANANLARDAN EN ÇOK TERÖR REJİMİ İSRAİL MUTLU

ALPEREN  :Ortadoğu’da Devam eden Kaostan kim memnun?
HAKKI ÖZNUR: Irak ve  Suriye’de yaşananlardan en çok İsrail mutlu. Irak ve Suriye’nin bölünmesi parçalanması etnik ve mezhep çatışmalar  bölgedeki kaos en çok terör devleti İsrail’in işine geliyor.  Rus Yahudi Federasyonu'ndan Boruh Gorin, Rusya'nın Suriye'ye düzenlediği hava operasyonlarının İsrail'in güvenliğine katkı sağlayacağını söylemiştir. ABD, Rusya’nın pozisyonundan memnun. İsrail ise hem ABD hem de Rusya ve İran’ın pozisyonundan memnun.
TÜRKİYE PKK/PYD DEVLETİNE İZİN VERMEYECEKTİR
ALPEREN: HDP, DBP, DTK ve patronları PKK Fırat Kalkanı operasyonuna tepki gösterdiler. PKK’nın Suriye Kolu YGP de askerimize saldırıyor
HAKKI ÖZNUR: Fırat Kalkanı operasyonu konusunda yazılı açıklama yapan PKK uzantısı HDP, müdahaleyi işgal hamlesi olarak niteleyerek kirli ve karanlık yüzlerini bir kez daha göstermiştir.  Cerablus operasyonu başarıyla sonuçlanmıştır. Menbiç ve El Bab da çok önemli. Özellikle PYD terör örgütünün YPG adlı silahlı kanadı Menbiç’te bulunmaktadır.

Suriye savaşında yer alan IŞİD terör örgütü nasıl uluslararası militanlardan oluşuyorsa, YPG/PKK da aynı şekilde içinde onlarca ülkeden militan barındırıyor. Bu militanların çoğu paralı olarak Menbiç diğer sözde kantonlarında yer alıyor.
Kahraman ordumuzun, Cerablus harekatına ilişkin açıklamasına Kandil’den talimat alan HDP hemen tepki göstermiştir. NATO uşağı HDP’nin Merkez Yürütme Kurulu açıklamasında Fırat Kalkanı harekatı eleştirilmiştir.

26 Ağustos 2016 tarihinde PKK merkezli, “Halkların Birleşik Devrim Hareketi” (HBDH) Yürütme Komitesi TSK’nın Cerablus operasyonuna şu alçakça açıklama ile karşı çıkmıştır:

“Aylardır ve yıllardır hazırlığı yapılan Suriye’ye askeri müdahale hazırlığı nihayet pratiğe dönüştürüldü. 24 Ağustos günü Türk ordusu tanklar ve savaş uçakları eşliğinde sınırı geçerek Cerablus’a girip işgal etti.
Türk ordusu Cerablus işgaline hemen son vermeli ve Suriye topraklarından çekilmelidir. Türk ordusunun Suriye’deki varlığı ve işgali sürdürmesi, başka silahlı güçlerin de Suriye’ye girişine yol açacaktır. Türk ordusunu ve faşist-sömürgeci iktidarı uyarıyoruz. Cerablus işgalini sürdürmesi ve Münbiç ile Bab’ı tehdit etmesi durumunda HBDH güçlerinin de müdahalede bulunacağını ve karşısında Ortadoğu halklarını bulacağını ifade ediyoruz. Tüm Ortadoğu halklarını ve devrimci – demokratik güçlerini TC işgaline ve faşist çete saldırılarına karşı ortak mücadeleye çağırıyoruz!”
HDP şeflerinden ve şimdi tutuklu olan Figen Yüksekdağ 19 Temmuz 2015 günü Kobani’de PYD terör örgütü ile yaptığı temasların ardından Suruç ilçesine gelerek devletin Suriye sınırındaki güvenlik tedbirlerini eleştirmiş “Biz sırtımızı YPJ'ye, YPG’ye ve PYD’ye yaslıyoruz. Bunu söylemekte ve savunmakta hiçbir sakınca görmüyoruz.” diyerek,  ABD uşağı PYD terör örgütüne sahip çıkmıştı. 
Marksist- Leninist Figen  Yüksekdağ, 8 Ağustos 2015'te, Almanya'da bulunduğu sırada, Deutsche Welle'ye verdiği röportajda "Kürt kökenli politikacılar tarafından kurulan HDP'nin, PKK ile bağı olduğu söyleniyor. Buna ne dersiniz?" sorusu üzerine, partisinin PKK ile bağı olmadığını  yalanını söylemiş ve "PKK bir halk özgürlük hareketidir. Aynı zamanda demokrasi ve eşitlik mücadelesi veren bir örgüttür. Bizler PKK'nın bu hedeflere ulaşma konusunda başvurduğu yöntemleri onaylamıyoruz. Ancak şunu da kabul etmeliyiz ki, uyguladığı program terör değildir." diyerek terör örgütünün propagandasını yapmıştır.
Yine Almanya’nın Köln şehrinde 4 Eylül 2016 günü PKK’nın düzenlediği mitingde konuşan şimdi tutuklu olan HDP Eş Başkanlarından Selahattin Demirtaş’ta Fırat Kalkanı operasyonunda asıl hedefin PYD olduğunu söylemiştir. Demirtaş, Avrupa ülkeleri ve özellikle Almanya'ya çağrı yaparak, Türkiye düşmanı AB ülkelerinin terör örgütü  PKK’ya, PYD’ye destek vermesini istemiştir.
HDP tam kadro terör örgütüne ve küresel terörizme sahip çıkmış, topraklarımızı ve bölgemizi kan gölüne çeviren küresel cinayet şebekelerinin sözcüsü olmuştur. PYD'nin ağırlıkta olduğu çapulculardan, katillerden oluşan “Suriye Demokratik Güçleri” (SDG) de Türkiye'nin Cerablus operasyonuna tepki göstermiştir. AP'ye konuşan azılı PKK/ PYD mensuplarından Nasır Hac Mansur,  Türk Ordusu ile savaşmaya hazır oluklarını geri çekilmeyeceklerini söylemiştir.

ESAD REJİMİNİN PYD İLE İLİŞKİSİ DEVAM EDİYOR

ALPEREN: Kahraman ordumuz PYD’yi vurdu. Esad hemen tepki gösterdi
HAKKI ÖZNUR:  PYD bölgeye Esad rejimi sayesinde yerleşti. Suriye ordusu PYD ve YPG’ye her zaman yakın davrandı. Onları düşman olarak görmedi, silahlarını, toplarını, uçaklarını onlara karşı kullanmadı. BAAS rejimi ile PYD arasında derin ilişkiler var.
YPG adlı terör yapılanması TSK’nın operasyonlarından rahatsız olup askerimize saldırmıştır. PYD saldırılarına askerimiz gereken cevabı vermiştir, vermeye de devam edecektir.
TSK’nın Suriye'nin kuzeyinde, YPG'nin kontrol altına aldığı bölgeye düzenlediği harekat sonucunda 160–200 YPG'li öldürülmüştür.TSK’nın PYD’ye yönelik hava operasyonlarına hemen PYD dostu Esad rejimi tepki göstermişti. Zamane Yezidi Beşar Esad YPG’ye sahip çıkmıştır.
Zalim Esad güçleri, hava sahasına giren herhangi bir TSK savaş uçağıyla ‘başa çıkılacağını’ ve jetlerin düşürüleceğini açıkladı.  Suriye, Rusya, İran ve diğer bir takım ülkeler Türk ordusunun haklı sebeplerle yaptığı operasyondan ciddi derecede rahatsızlar.  İran’ın, Rusya’nın Suriye’ye müdahalesi tamamen emperyalist bir anlayışladır. Ama Türkiye’nin müdahalesi meşrudur. Çünkü Türkiye’nin milli güvenliği ile ilgilidir. PKK’ya her zaman Ortadoğu’daki otoriter rejimler destek vermiştir. Geçmişte Saddam Hüseyin ve Hafız Esad’ın verdiği destekler ortadır.
Irak’ın eski Genelkurmay Başkanı Nizar Hazraci’nin 2002 yılında çarpıcı açıklamaları unutmayalım. Irak'tan 1996 yılında kaçan ve Danimarka'ya yerleşen Irak’ın eski Genelkurmay Başkanı Hazraci Rus Vremya Novostey gazetesine yaptığı açıklamasında, “Abdullah Öcalan Bağdat'a geldiğinde, onu hemen Saddam'a götürürlerdi. Öcalan Saddam'dan silah ve para alıyordu” demişti.
ALPEREN:  PYD/YPG, ABD’nin Vereceği Stinger Füzelerini Kime Karşı Kullanacak?
HAKKI ÖZNUR:  PKK/ PYD adlı maşalarına verecek ve onlarda ülkemize karşı kullanacak. Amerikan Senatosu, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) altında kamufle olan PYD/PKK örgütüne SSCB’nin Afganistan işgalinin sona ermesinde önemli rol oynayan uçak ve helikopterlere karşı omuzdan atılan (manpads) Stinger füzeleri verilmesini oyluyor. Geçtiğimiz günlerde 375’e karşı 34 oyla ABD Temsilciler Meclisi’nden geçen PYD/PKK’ya Stinger verilmesi kararı Senato’da 92’ye karşı 7 oyla son halini aldı.
Suriye’deki muhaliflere taşınabilir hava savunma füzeleri (Stinger) verilmesinin önünü açan bütçenin onaylanmasının ardından, Amerika terör örgütüne destek olmak için vakit kaybetmeden harekete geçti. Washington yönetiminin, Obama’nın tasarıyı imzalamasını beklemeden, terör örgütü PKK’nın Suriye’deki silahlı kolu YPG’ye helikopterle silah indirdiği ortaya çıktı. BasNews’in haberine göre, PKK/YPG’nin başında olduğu paravan örgüt Suriye Demokratik Güçleri’nden (SDG) bir yetkili ABD’nin YPG kontrolündeki Ayn İsa’ya 7 askeri helikopterle silah indirdiğini bildirildi.
Manpads (Stinger) : Omuzdan ateşlenen, hedeften yayılan kızılötesi ve mor ötesi ışınlarla yönelen, pasif güdümlü hava savunma füze sistemine verilen isim. Bu sistem; helikopter, keşif uçakları, İHA’lara karşı kullanılıyor. 5 km’lik alanda etkili. SSCB’nin Afganistan işgalinin bitmesinde de etkili oldu. Afgan mücahitlere verilen Stingerlar, Sovyet helikopterlerini vurmuştu. Bu da savaşın gidişatında belirleyici olmuştu.
Stinger’ların Suriye, Irak ve Türkiye’de PYD/PKK’ya karşı hava destekli operasyonlar düzenleyen askerimize karşı kullanılabilme riski oluşuyor.

ABD UŞAĞI SALİH MÜSLİM PAKETLENİP TÜRK ADALETİN ÖNÜNE ÇIKARILIP CEZALANDIRILMALIDIR

ALPEREN: Salih Müslim denen hain kime güvenerek Türkiye’ye kafa tutmaya çalışıyor?
HAKKI ÖZNUR: Küresel emperyalizme güveniyor. PKK’nın Suriye kolu PYD'nin lideri Salih Müslim de HDP gibi Cerablus operasyonuna tepki göstermiştir. Emperyalizmin bölgedeki işbirlikçilerinden Müslim, üç dilde attığı tweet'te, "Türkiye Suriye batağında çok şey kaybedecektir" demiştir. İngiltere, Rusya,  Fransa vb. ülkeler PYD lideri Salih Müslim ve HDP şeflerine en büyük ilgi ve desteği vermektedir. Salih Müslim Londra, Moskova, Brüksel ve Şam’dan çıkmıyor. Washington ve Moskova gibi İngiltere Lordlar Kamarası da PYD ve HDP liderlerini ağırlamakta onlara ev sahipliği yapmakta ve Türkiye aleyhine konuşturmaktadır. Bugün de bölücü örgüte Rusya’nın, Esad rejiminin yanında ABD ve İsrail olmak üzere Batı’nın desteği sürmektedir.
PYD lideri Salih Müslim sürekli Londra Paris ve Brüksel’dedir. İngiliz gizli servisi ve İngiliz Dışişleri PYD ve PYD lideri ile irtibat halindedir. İngilizler, Salih Müslim için “bizim Suriye’deki en önemli adamımız” demekteler. Türkiye’de 2 yıldır görevde olan İngiliz Büyükelçi, “Biz PYD’ye zaman zaman siyasi danışmalar çerçevesinde kendileriyle görüşüyoruz” demiştir. Türkiye’de yürütülen PKK açılımına destek verdiklerini itiraf etmiştir. İngiliz diplomatlar istihbarat elemanları PYD vb. taşeron örgütlerle görüşüyor, 
PKK ve PYD yine en büyük desteği ABD, İsrail. İngiltere vb. ülkelerden almaktadır. Öcalan, Bekaa Vadisi’nde iken kendisini sık sık ziyaret eden ülkeler arasında İngilizlerin ve Almanların olduğunu açıkça itiraf etmiştir.
Belçika’nın başkenti Brüksel’de bulunan Türkiye düşmanı Avrupa Parlamentosu, geçtiğimiz aylarda “Kuzey Suriye’deki acil durum, Türk işgali, Avrupa’nın güvenliği ve Türkiye anlaşmasına bir alternatif” başlıklı bir konferans düzenledi. Konferansa ABD, AB uşağı PYD eş başkanı Salih Müslim ile Avrupa Süryani Birliği adına David Vergili konuşmacı olarak katıldılar. Bu toplantı bilinçli olarak düzenlenmiştir. AP yöneticilerinin “haberimizi yok” ifadeleri tamamen yalandır.
Salih Müslim Türkiye’nin Cerablus’a yönelik müdahalesini eleştirmek için çağrılmış ve konuşturulmuştur. Müslim denen alçak operasyon hakkında, “Cerablus saldırısı aniden ortaya çıkmış bir durum değil. Türkiye yıllardır Rojava’ya ve Kürt çıkarlarına saldırıyor. IŞİD’a yardım ettiklerine dair elimizde belgeler var. Türkiye bu saldırıyla birlikte aynı zamanda, Suriye’nin demokratikleşme ve hayata geçirmek için çabaladığımız modele de saldırıyor. Bu konuda rejim ile ortaklaşıyorlar”  demiştir. AB ülkelerine de çağrıda bulunan Müslim, “AB ülkeleri bu mücadelede yanımızda yer almalı ve Türkiye’nin bu işgaline karşı da seslerinin yükseltmesini istiyoruz” diyerek işbirlikçi olduğunu bir kez daha göstermiştir. ABD, AP ve PYD alçaklıkta yarışıyorlar. PKK/PYD ilişkisi belgeli, kanıtlıdır. Ortadoğu’da herkes, PKK ile PYD ilişkisini bilir.

SALİH MÜSLİM İLE KANKA OLANLAR DA SUÇLUDUR

ALPEREN: Salih Müslim denilen haini Ankara’da ağırlayanlar ona özel muamele yapanlar da suçlu değil mi?
HAKKI ÖZNUR: Tabii ki suçlular. PYD ile PKK ile Oslo’da, Brüksel’de, Ankara’da, İstanbul’da görüşenler milli güvenliğimize zarar vermişlerdir.  Terörle müzakere olmaz, mücadele olur!
AKP hükümetinin defalarca görüştüğü PYD lideri Salih Müslim ile beraber PKK'nın 5 üst düzey yöneticisi olduğu iddia edilen 48 kişi hakkında yakalama kararı çıkarıldı. Ankara Merasim Sokak'ta 17 Şubat 2016'da askeri servis araçları geçerken düzenlenen terör saldırısıyla ilgili hakkında yakalama kararı çıkarılanlar arasında, Avrupa'da olduğu bilinen Zübeyir Aydar, Remzi Kartal, Kandil'deki PKK yöneticileri Cemil Bayık, Murat Karayılan ve Fehman Hüseyin de bulunuyor.

ABD ASKERLERİ PKK/PYD MİLİTANLARINA TANK VE ATEŞLİ SİLAHLAR EĞİTİMİ VERİYOR

ALPEREN: ABD askerleri PYD militanlarına eğitim veriyor
HAKKI ÖZNUR: Askerlerimizi, polislerimizi, korucularımızı mayınlı tuzaklar kurarak şehit eden terör örgütü militanlarına Alman, İsrail, İngiliz ve CIA elemanları Suriye’de ve Irak’ın kuzeyinde eğitim vermektedir. PKK/PYD’nin kullandığı EYP’ler, Suriye’nin kuzeyinde ABD ve koalisyon güçlerinin koruması altındaki PYD bölgelerinde üretilmiştir.  Pentagon, Alman, İsrail istihbarat görevlileri PKK ve PYD’ye yıllardır şehir savaşı, pusu ve yol tuzak eğitimleri vermektedir. 

Menbiç ve Ebu Galgal'da oluşturulan kamplarda PKK/PYD'li teröristlere ABD'li subaylar eğitim veriyor. Bir albay ve 7 askeri uzman tarafından verilen dersler 'taktik – strateji, füze, tank ve ateşli silahlar' başlıklarından oluşuyor. Bu eğitimi alan terörist sayısının 4 bini aştığı ifade ediliyor. Kandil, Kobani, Kamışlı, Menbiç PKK ve PYD’ye destek veren yabancı istihbarat servisleriyle dolu.
Bir PKK yok! Her ülkenin Kandil’de, PKK/PYD içinde elemanları var. Örtülü operasyon kapasitesine sahip CIA ve özel kuvvetler Suriye ve komşu ülkelerde örtülü operasyon yürütüyor. CIA başta olmak üzere bazı batılı ülkelerin istihbarat servisleri PKK/PYD’ye eğitim veriyor, silahlandırıyor.   
Topraklarımıza sokulan “EYP”ler Kobani’de hazırlanmıştır. Mayınlı hainlik Kobani’de tezgahlanıyor. Kandil’den ise plan ve programı yapılıyor. Ardından o hain pusular, tuzaklar kuruluyor. Defalarca uyardık: “PKK/PYD silah depoluyorlar” diye, sonuç ortada. 
PKK meselesi, Türkiye – Kuzey Irak hattında sürerken, bir de şimdi PKK’nın Suriye kolu olan PYD yüzünden PKK meselesi Türkiye – Suriye sınırına da taşındı.

TERÖR ÖRGÜTÜ PKK’NIN TEMSİLCİSİ OBAMA’NIN ÖZEL TEMSİLCİSİNE TEŞEKKÜR PLAKETİ VERMİŞTİR

ALPEREN: ABD’li diplomatlar ve üst düzey askerler Kobani’den çıkmıyor
HAKKI ÖZNUR: ABD, Rusya gibi Suriye meselesinin içindedir. Suriye'nin içine Washington ve Pentagon özel yetkililerini göndermiştir. 18 Ekim 2015 tarihinde Haseke bölgesine ABD ve koalisyon güçlerinin 50 ton silah ve cephane indirdiğini bizzat PYD lideri Salih Müslim açıklamamış mıydı?
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü John Kirby düzenlediği basın toplantısında, “Biz YPG'yi terörist örgüt olarak görmüyoruz ve kendilerini desteklemeyi sürdüreceğiz” demedi mi?

ABD Başkanı Obama Başkan yardımcısı Joe Biden, Dışişleri Bakanı John Kery defalarca “PYD terör örgütü değil direniş örgütü” demedi mi? Türk Dışişlerinin kayıtlarında ve yazılı basında bunlar var. ABD, PKK'nın Suriye'deki kolu PYD'nin askeri kanadı YPG'yi terörist örgüt olarak görmediklerini ve YPG'yi desteklemeyi sürdüreceğini açıkladı.

Obama’nın özel temsilcisi Brett McGurk, 15 Ağustos 2015 günkü Hürriyet gazetesine “PYD ise bizim hukukumuzda farklı bir statüye sahip. PYD ve YPG Suriye’de IŞİD’a karşı çok etkili oldular. PKK bizim için bir terör örgütü. PYD ise bizim hukukumuzda farklı bir statüye sahip” demişti. "PYD ve YPG Suriye’de IŞİD’a karşı çok etkili oldular" diyen McGurk, "Biz hava operasyonlarıyla IŞİD’ı bu bölgede zayıflatarak onlara yardım ediyoruz… Bizim Suriye Kürtleriyle işimiz, onların IŞİD’la savaşı sürdüğü sürece devam edecek" ifadelerini kullanmıştı.
ABD hükümetinden üst düzey bir heyet, PYD’nin hakim olduğu bölgeyi 2016 başında ziyaret ederek terör örgütü PYD ile görüşmüştür. 
30 Ocak’ta Kobani’ye ziyarette bulunmuş, PYD “IŞİD’a karşı büyük mücadele veriyor” demiş, terör örgütüne övgüler dizmiştir. Kobani’ye giden McGurk, PYD Eş Genel Başkanı Salih Müslim ile de görüşmüştür. ABD Bakanı Barack Obama'nın IŞİD'la mücadele için kurulan koalisyondaki Özel Temsilcisi Brett McGurk ile İngiliz ve Fransız diplomatlar Ayn el-Arab (Kobani) PYD'nin silahlı gücü olan YPG'nin başını çektiği Demokratik Suriye Birlikleri üyeleri ile görüşmüşler, resim çektirip poz vermişlerdir.

ABD Başkanı Barack Obama’nın Temsilcisi Brett McGurk, Cezire ve Kobani kantonlarına giderek, PYD’nin Cezire Başbakanı dediği Akram Hasso gibi uşaklarla, hem de PYD’ye bağlı silahlı yapılanma, YPG liderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri ile bir araya gelmiştir. McGurk’un Britanya ve Fransa yetkililerinin de bulunduğu 17 kişilik heyeti PYD’nin ABD güçlerine açtığı Rmeilan hava üssüne helikopterle iniş yapmıştı.

Obama’nın özel temsilcisinin, PKK’nın üst düzey isimlerinden olan, Ayn el-Arab (Kobani) savaşının ardından PYD’nin silahlı kolu YPG’de lider pozisyonda olan Polat Can ile görüşmüştür.

Başkan Obama’nın Suriye temsilcisi McGurk’un Kobani’ye gitmesi, PYD’lilerle görüşmesi bölgeye bir mesajdır. İlk kez bu derece bir üst ABD’li Kobani’yi ziyaret ediyor ve Türkiye’nin gözleri önünde terör örgütüne küresel desteğini ilan ediyor.
McGurk, Kobani'ye yaptığı ve YPG'nin başını çektiği Demokratik Suriye Birlikleri üyeleriyle görüştüğü ziyaretin detaylarını kişisel Twitter hesabından paylaşmıştır. CIA elemanı özel temsilcinin Türkiye’nin terör örgütü olarak gördüğü YPG’nin sözcülerinden Polat Can’la oldukça samimi oldukları yayınlanan görüntülerden bellidir.
Resmi sosyal medya hesabında sözde IŞİD’a karşı uluslararası koalisyonun YPG temsilcisi ünvanını kullanan Polat Can adlı kızıl terörist efendilerinin özel temsilcisi McGurk’a PYD plaketini verirken çekilmiş fotoğrafını paylaşmıştır. Plaketin üzerinde Kürtçe “YPG Genel Komutanlığı size teşekkür eder” ibareleri yer alıyordu. Bu arada Brett McGurk adlı Türk düşmanı kendi kişisel sosyal medya hesabından PYD görüşmeleri ilgili fotoğrafları “saygılarımla” notu ile de paylaşmıştı.
PYD’yi kurdurtan zaten ABD’nin kendisi. PKK liderinin kardeşi Osman Öcalan, PYD’yi 2003 yılında ABD için kurduklarını açıkça itiraf etmiştir. PKK/PYD, Ortadoğu’da ABD ve koalisyon güçleri tarafından himaye edilmektedir. Kobani mevzuunda da görüldüğü gibi ABD, NATO, AB ülkeleri terör örgütleri olan PYD/PKK’ya silah yardımında bulunmuştur. 

ARMA DEĞİŞ TOKUŞU ORTAKLIK SİMGESİDİR

Amerika Merkez Kuvvetleri (CENTOM) Komutanı Orgeneral Joseph Votel’de 21 Mayıs 2016 Cumartesi günü Kobani’ye giderek bir karanlık 11 saat geçirmiştir. ABD’li General Amerikan özel kuvvetlerinin PYD militanlarını eğittiği terör kamplarını ziyaret etmiştir. Sözde gizli ziyarete gazeteciler de eşlik etmiştir. Ancak Orgeneral Votel’in temasları tamamlanıncaya kadar haberi yayınlamalarına izin verilmemiştir. Votel yalnızca bölgedeki Amerikan askerleriyle değil, PYD’nin içinde yer aldığı Amerikan uşağı ‘Suriye Demokratik Güçleri’ adlı yapının temsilcileriyle görüşmüştür. PYD’li yetkililer Amerika’dan daha fazla silah ve cephane yardımı talep etmiştir.

ABD Merkez Kuvvetler (CENTCOM) Komutanı General Joseph Votel, Suriye'ye sürpriz olmayan bir ziyaret gerçekleştirmiştir. 

Devamlı söylüyoruz: ABD bizim stratejik ortağımız değil, olamaz da. ABD’nin ortağı, müttefiki Ortadoğu’daki PKK/PYD gibi taşeron örgütlerdir. ABD’nin PYD ile ilişkisini yıllardır söylüyoruz.

ABD Kara Kuvvetleri komutanının PYD ile görüşmesinin ortaya çıkması ve tepki çekmesi üzerine Pentagon "General Votel, Suriyeli Arap savaşçılar ve Suriye Demokratik Güçleri liderleriyle çalışan Amerikalı askeri danışmanlarla bir araya geldi" ifadesini kullanmak zorunda kalmıştır.

ABD Başkanı Barack Obama'nın IŞİD karşıtı küresel koalisyon özel temsilcisi Brett McGurk de Twitter hesabından ziyareti savunmuş, “Dost olarak gördüğümüz PYD ile görüşmekten asla kaçınmayız”  demiştir. Votel, ABD'nin IŞİD karşıtı kampanyasına başladığı 2014'ten bu yana Suriye'ye giren en üst düzey askeri yetkilisi olmuştur.
General Joseph Votel 10 ABD'li gazeteci eşliğinde, 2 helikopter ile PYD denetimi altındaki Kobani, ve Cizre kantonundan geçerek burada PYD’nin silahlı kanadı YPG'nin de içinde yer aldığı cinayet örgütü, suç çetesi  “Demokratik Suriye Güçleri” (DSG) ile görüşmüştür.
ABD Merkez Kuvvetler Komutanı General Joseph Votel, karanlık görüşmelerinin ardından Ankara’ya gelmiştir. Tepkileri dindirmeye çalışmıştır. Peşinden ABD Kara Kuvvetleri komutanı ve akabinde NATO komutanı da Ankara’ya gelmiştir.
Pentagon’da ve NATO’da görev yapan generaller Türkiye’yi PYD terör örgütü konusunda ikna etmeye gelmişlerdir. NATO Müttefik Harekat Komutanı Orgeneral Curtis M. Scaparrotti  “PYD terör örgütü değildir”  demiştir. 
Kuzey Suriye’ye konuşlandırılan ABD özel kuvvetlerinin kollarına YPG ve örgütün kadın kolu YPJ apoletlerini takması Washington’un örgüte olan desteğini bir kez daha göstermiştir. ABD askerleri  “Apo flaması” asarlarsa ve taşırlarsa şaşırmamak lazım. 

İKİYÜZLÜ ABD PYD TERÖR ÖRGÜTÜNE KALKAN OLMAYA DEVAM EDİYOR

ALPEREN: Hükümetin “müttefikimiz” dediği ABD, PYD terör örgütüne sahip çıkmaya ve destek vermeye devam ediyor
HAKKI ÖZNUR: Evet. “IŞİD” ile mücadele adı altında ABD desteği ile Fırat’ın batısına yerleşmeye çalışan terör örgütü YPG, ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) ile beraber YPG – SDG ayrımı üzerinden Menbiç’te yeni bir oyun sergiliyor. Fırat’ın doğusuna geçmesi gerekirken batıda Menbiç’e SDG adı altında sevkiyat gerçekleştiren örgüt, Pentagon’dan ve Obama’nın IŞİD karşıtı koalisyondaki temsilcisi Brett McGurk’tan da destek almıştır. Fakat bölgeden gelen fotoğraflar YPG ile SDG arasında bir fark olmadığını gösterdi.
Türkiye destekli ÖSO’nun YPG çekilmediği için yeni hedef olarak Menbiç’i göstermesinin ardından terör örgütü bölgeye silah ve terörist sevkiyatına başlamıştır. 

‘Fırat Kalkanı Operasyonu’ kapsamında Cerablus’un güneyinde ve Menbiç’in kuzeyinde TSK unsurlarına saldıran YPG’li teröristlere karşı harekâta girişen muhalifler; kullanılamaz hale getirdiği karargâhlarda PKK’ya ait dökümanlar buldu. SDG’li teröristlerin üzerinden de elebaşı Öcalan’ın kitapları ve armaları çıktı. Operasyonlarda da örgütün ‘sivil’ dediği 25 kişinin üzerinden YPG kartları çıkmıştı.

YPG hakim olduğu alanlara “ABD bayrağı” asarak kendini koruma altına almaya çalışıyor. ABD ise bu duruma karşı çıkmadığı gibi normal karşılıyor, “asabilirler” diyor. Onlar “bizim müttefikimiz” diyor. İşte ABD zihniyeti bu.  ABD için boşuna “büyük şeytan” denmiyor.

PYD’nin Menbiç’ten çıkmasını istemeyen ABD “onlar SDG” yalanına sığındı. Oysa SDG’nin tamamı PYD mensubu.  Harfe değil, armaya bak.  ABD, Türkiye’nin başarısını boşa çıkarmak için ayak oyunlarına başlamıştır. 
ABD psikolojik savaş yapıyor. ABD, PYD’ye ordu kurmaya kalkıyor. PKK'nın Suriye'deki koluna kalkan olan ABD, PYD'yi resmi bir muhatap olarak gördüğü açıklamayı ise Fransız haber ajansı AFP üzerinden yaptı. AFP, ABD Merkez Komutanlık Sözcüsü Albay John Thomas'ın "Türkiye ve Kürt gruplar Suriye'de çatışmayı durdurmayı kabul etti" dediğini iddia etti. 
ABD askeri yetkililerinin yaptığı açıklamanın gerçekle hiçbir ilgisi yoktur. TSK terör örgütü olarak gördüğü ve mücadele ettiği bir örgütün Suriye koluyla anlaşma masasına oturmaz. İşin gerçeği şudur. Bizim tutumumuz bellidir. PYD/YPG unsurları Fırat'ın doğusuna çekilecekler terör örgütünü muhatap alacak değiliz. 

ABD BAYRAĞINI KALKAN OLARAK KULLANIYORLAR

Terör örgütü PYD'nin mevzilerinin kontrolündeki Tel Abyad ilçesinin Mumbatıh bölgesinde 3 noktaya asılan ABD bayrakları, Şanlıurfa'nın Akçakale ilçesinden de görülüyor.
Fırat Nehri'nin batısındaki Menbiç ilçesinde PYD'nin çok sayıda militanının bulunduğu Rafi köyünde de çevreye ABD bayrakları asılmıştır. PYD, ABD bayrağını "kalkan" olarak kullanmaktadır. ABD, TSK’ya hava desteği vermeyerek cezalandırmaya kalkıyor. Türkiye’nin yapması gereken kama gibi Menbiç’e girmek ve birleşmeyi önlemektir. Türkiye'nin Suriye topraklarında IŞİD ve Fırat'ın doğusundaki PKK – PYD'ye yönelik başarılı operasyonları ABD'yi tedirgin etti. 
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Barack Obama ile geçtiğimiz aylarda Çin'de görüştüğü sıralarda, ABD Başkanı Ortadoğu Özel Temsilcisi Brett McGurk'ın bir kez daha Kobani'de olduğu ortaya çıkmıştı. Obama'nın özel temsilcisi de Kobani ve Haseke'de YPG/PYD güçlerine "ABD'nin desteği devam ediyor, gelecekte de devam edecek" mesajını vermişti. McGurk, Kobani ve Haseke'de, aralarında PYD ve onun silahlı uzantısı YPG'nin yetkililerinin de bulunduğu çok sayıda kişi ile görüşmüştür.
Erdoğan 9'uncu Avrasya İslâm Şurası'nda yaptığı konuşmada, “ABD bize söz verdi, burada PYD olmayacak. Bizzat Başkan bana söyledi, ancak sözünü tutmadı.” demişti.
Erdoğan yine konuyla ilgili olarak hakim ve savcı adaylarının kura töreninde “Şu anda düşünebiliyor musunuz; Amerika, Suriye’nin kuzeyinde PYD’ye, YPG’ye destek veriyor, silah veriyor. Bunları bizzat Sayın Başkan’ın kendisine söylediğim için buradan da söylüyorum. ‘Yanlış yapıyorsunuz, Kobani’ye silah indirmeyin’ dediğimde, maalesef 3 saat sonra Kobani’ye silah indirildi üç uçak dolusu. Bunların yarısı PYD’ye gitti yarısı IŞİD’a gitti.” demişti.
Erdoğan’ın ABD ye yönelik eleştirilerinin bir karşılığı yok. Başkan Obama ile de diğer üst düzey Amerikalı yetkililerle görüşmesinin ve onlara siteminin bir etkisi olmamıştır. Olmaz da, ABD sözünde durmaz, ABD her zaman satar. ABD için önemli olan kendi çıkarlarıdır.

ABD SAVUNMA BAKANI VE ABD GENELKURMAY BAŞKANI PYD’YE SAHİP ÇIKMAYA DEVAM EDİYOR

Erdoğan Amerika’dayken ABD Savunma Bakanı Ashton Carter, 22 Eylül günü terör örgütü PKK'nın Suriye uzantısı PYD/YPG'ye silah desteğini sürdüreceklerini söylemiştir.
ABD Genelkurmay Başkanı Joe Dunford 22 Eylül Perşembe Senato’da bir soruya verdiği cevapta, Washington’un Rakka’yı IŞİD’dan geri almak için SDG, Suriye Demokratik Güçleri’ni (siz onu PKK/PYD olarak okuyun) silahlandırmayı değerlendirdiğini söyledi.
ABD’nin PKK/PYD’ye hafif silahlar verdiği biliniyor. Bu sefer tartışılan ise ağır ve sofistike silahların tedariki Genelkurmay Başkanı Joseph Dunford ile Amerikan senatosunun Silahlı Hizmetler Komitesi’nde, Suriye ve diğer bölgelerdeki askeri operasyonlar hakkında senatörlerin sorularını yanıtladı. Carter "PYD'nin silahlandırmasını destekliyor musunuz?" sorusuna "Daha önce zaten silah vermiştik, onlar SDG'nin bir parçası. PYD/YPG ile çalışmaya devam edilmesini destekliyorum." yanıtını verdi.
Carter'ın bu sözlerinin ardından bir soru yöneltilen ABD Genelkurmay Başkanı Dunford da "Suriye'de daha etkin olmak için PYD/YPG'nin silahlandırılması gerektiğini" söyledi.
Silah desteği ile Rakka’da IŞİD'e yapılacak operasyonlarda başarı ihtimalinin artacağını iddia eden Dunford terör örgütü PYD ve uzantıları hakkında "Karadaki en güçlü müttefiklerimiz" ifadesini kullandı.
ABD Suriye’de terör örgütü PYD’ye destek veriyor. Obama’nın özel temsilcisi, PYD ve onun silahlı kolu olan YPG’lilerle görüşüyor. ABD Başkanı Obama’nın özel temsilcisine PYD plaket veriyor. Obama’nın Suriye temsilcisi McGurk ABD Kara Kuvvetleri komutanı Kobani’ye gidiyorlar, PYD’lilerle görüşüyorlar. ABD ve NATO Türkiye’nin gözleri önünde terör örgütüne küresel desteğini sürdürüyorlar. ABD, İsrail, İngiltere ve İran emperyalizmi Bağdat hükümetine I – KDP, I – KYB, PKK/PYD’ye  destek vermektedir.
PYD de, IŞİD gibi  bir cinayet ve haydutluk örgütüdür. PYD, PKK'nın uzantısıdır. Hem Suriye için, hem Türkiye için tehdit teşkil eden terör örgütüdür. Yönetim kadroları aynıdır. 

PYD İÇİN “HDP GİBİ PARTİ DİYEN” İSRAİLSEVER DİPLOMAT ŞİMDİ BM TEMSİLCİSİ OLDU

ALPEREN: PYD terör örgütü için Amerikan söylemine sahip sözde diplomat geçtiğimiz günlerde ödüllendirildi
HAKKI ÖZNUR: ABD, AB uşağı PYD'ye en büyük destek hep Türkiye'yi yönetenlerden gelmiştir. O yüzden İngilizlerin, Almanların maşası PYD lideri Salih Müslim Türkiye'den ayrılır ayrılmaz yaptığı bir röportajda, "Kürdistan'ı Türkiye ile birlikte kuracağız, Türk yetkililer bana çok iyi davrandı, Dışişleri yetkilileriyle daha öncede görüşmüştüm, hedeflerimizden asla sapmayacağız" demişti. Bu sözü çok değil 2013 yılının yazında Türkiye’den ayrıldıktan sonra söylemişti.
Suriye’de Türkmenlere yönelik katliamlar sürerken geçen sene seçim hükümetinde Dışişleri Bakanı olarak görev yapan şimdi BM özel temsilcisi olan Feridun Sinirlioğlu, “ PYD ise bir parti. Bizdeki HDP gibi. YPG onun silahlı kolu. PYD’nin elinde ise silah yok”  demiştir.

Suriye’de Türkmenlere yönelik katliamlar sürerken İsrail, ABD dostu olarak bilinen Dışişleri Bakanı Feridun Sinirlioğlu, “PYD ise bir parti. Bizdeki HDP gibi. YPG onun silahlı kolu. PYD’nin elinde ise silah yok” diyor. Sinirlioğlu, ABD'nin, PYD’nin silahlı kanadı olan YPG’yi desteklemesi ve Suriye’de asıl kara kuvveti olarak görmesi konusuyla ilgili  “mutabakat sağladık” demiştir. HDP eş başkanlarının diliyle konuşmuştur. HDP şefleri terör örgütü PYD için parti derken dönemin Dışişleri Bakanı da aynı benzer ifadeleri kullanmıştır.
Ahmet Davutoğlu da Başbakanlığı döneminde 21 Ocak 2005 Pazar günü AKP Diyarbakır 5. Olağan İl Kongresi’nde “Kobani’ye buradan selam ediyorum. Kobani’deki her kardeşlimin alnından öpüyorum. Kobani bize tarihin emanetidir.” demişti. Kobani’den sızan, hendeklerin arkasında askerimizi, polisimizi, şehit eden terör örgütü PYD’yi meşru göstermeye çalışmıştır. 
Kobani’ye selam göndermek terör örgütü PKK’ya, PYD’ye selam göndermektir. Terör üssü Kandil’e selam göndermektir. Terörist başına selam göndermektir. PKK ve PYD, ABD’nin, NATO’nun, terör rejimi İsrail’in Ortadoğu’daki piyonudur. Ey AKP zihniyeti; Dersim, Seyit Rıza, Kobani diyeceğine Türkistan, Kerkük, Telafer, Türkmen Dağı, Halep değin. Bölücülere selam göndereceğinize komünist zulmü altındaki -Doğu Türkistan’a, İsrail işgali altındaki Filistin’e, Rus işgali altındaki Kırım’a, Suriye ve Irakta yok edilmeye çalışılan Türkmen kardeşlerimize selam gönderin. Onların dertleriyle ilgilenin.

3 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR

http://bbp.org.tr/haber_detail.php?haberid=6685


***