12 MART 1971 MUHTIRASI ARAŞTIRMA RAPORU. BÖLÜM 25
3. KONTRGERİLLA ÖRGÜTÜ TARTIŞMALARI
Ertuğrul Kürkçü, devlet yönetiminde bulunmuş siyasilerin aksine, Türkiye’de faaliyet gösteren bir kontrgerilla yapılanmasının mevcut bulunduğunu; faaliyetlerini yetmişli yıllardan itibaren hızlandırmasına rağmen, kuruluş hikâyesinin 25 Mayıs 1964’te Türkçeye çevrilerek yayınlanan (Field Manuel) Sahra Talimatnamesiyle somutlaştığını iddia etmektedir. Kürkçü, şunları ifade etmektedir:
Daha ortada hiçbir şey yokken, 25 Mayıs 1964’te Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Ali Keskiner’in imzasıyla kontrgerilla talimnamesi yayınlanıyor, ST 31–15. Bu ST 31–15 çok enteresan, çünkü bu kendisini şöyle de ifade ediyor: Psikolojik hazırlık bölümünde, özel harp eğitiminin amacının, tek eri, kendi memleketinin vatandaşlarına karşı savaşmaya hazırlamak oldu. Şimdi, bu tabii, devletin, soğuk savaş iklimi içerisinde Türkiye’deki bütün sosyal muhalefet
dinamiklerini, sınır komşusu olduğu ve ona karşı NATO’nun güneydoğu kanadını oluşturduğu Amerika Birleşik Devletleri merkezli dünya bloğunun içinden okudu ve her şeyi komünizmin bir parçası olarak gördü. Rejimin normal kabul ettiğinin dışında kalan her şey komünizmdi. Dolayısıyla, bir “ezme”, “daha doğmadan öldürme” siyaseti son derece sert bir biçimde uygulandı. Milliyetçi gençlik grupları bu bakımdan mobilize edildi, edilmeye çalışıldı.554
Hasan Celal Güzel ise kimi kirli işleri yapan kışkırtıcı ajanların korunup kollandıklarını; kendisinin görevde olduğu yıllarda önüne gelen kimi evrak üzerinde yaptığı incelemelerden öğrendiğini belirterek, bu hususta şunları söylemektedir:
Şimdi, orada, gerçekten benim de müşahedem odur ki, buna kaniyim ki bunun devlet tarafından düzenlenmesinden başka hiçbir ihtimali yoktur. Devlet kimdir? Derin devlet hikâyeleri anlatacak değilim, bol bol dinliyoruz, hepimizin de karnı tok. Ama açıkça söyleyeyim: Devletin emrindeki birtakım istihbarat birimleri ve güvenlikle ilgili birimler böyle bir provokasyona müsaittiler, çok kolaylıkla yapabilirlerdi. Zaten 27 Mayıstan itibaren Türkiye’de darbeler hep provakatif ortamlar oluşturularak yapılmıştır. Daha evvel kıyma makinelerinden
tutunuz da, 27 Mayısta gençlerin öldürülmesi hikâyesinden, ondan sonra 12 Eylüle gelince işte bu mesele son derece enteresandır… Çünkü kendisine birtakım, o zaman darbe kalıntısı, 12 Eylül kalıntısı kişiler “Bu bir devlet meselesidir, bazı kişiler hukuka aykırı davranmışlar ama devlete hizmet etmişlerdir.” demişlerdi ve bu görüşlerine karşı çıktım Turgut Bey’in ve bunların
bazı tayinleriyle ilgili kararnameleri Bakan olarak imzalamadım ve bana da kırıldı fakat sonunda ortalık durulduktan sonra, “İyi ki öyle yapmışız.” dedi. Yani birtakım kimseleri hem bu işlere kattılar hem de onları korumak için çeşitli devlet görevlerine tayin ettiler, kimini yurt dışına gönderdiler… Tabii, tabii, çatışmalarda rol oynayan, bu işleri yapan, mesela Necdet Üruğ Paşa bu işleri çok iyi biliyor. Necdet Üruğ Paşa Genelkurmay Başkanlığı da yapmıştı, daha evvel de bu konularda dahli olmuştu ve mesela, İstanbul Emniyetinin bu konudaki
çalışmalarını Turgut Bey’e söylemiş, Turgut Bey de, o konuda sorumlu olan kimselere sahip çıkabilmek için belirli yerlere tayin edilmesini getirdi önüme. Ben de itiraz ettim “İsterseniz ben istifa edeyim.” dedim. Bunun üzerine, kaldı kararname, hâlâ devletin arşivlerindedir, üzerine de yazmışımdır “Şundan dolayı imzalamıyorum.” diye. 555
Mete Tunçay ise, o dönemde meydana gelen kimi cinayetlerin derin şüpheler
uyandırdığını; hedef alınan isimlerin belirgin siyasi duruşlarıyla temayüz etmeyişlerini öne sürerek vurgulamaktadır.
Tunçay:
Bu 12 Mart Muhtırasıyla yapılan iş ve o dönemde bu faili meçhuller başladı, birtakım insanların bilinmedik şekillerde öldürülmesi ve orada çok garip şeyler oluyordu. Mesela, ilk öldürülenlerden biri –inşallah tarihte yanılmıyorumdur- Bedrettin Cömertti. Bedrettin Cömert bir sanat tarihçisi doçentiydi. Yani onun bir cinayete kurban gitmesi ve böyle kişisel falan değil, siyasi bir cinayete kurban gitmesi… “Ya, Bedrettin’i vururlarsa ona gelene kadar daha kimler öldürülebilir?” havasını veriyordu. Hani, “en aşırı” diye tanınan biri vurulsa kamuoyunda
büyük bir rahatsızlık olmayacaktı ama böyle ılımlı sayılabilecek bir insanın bile öldürülmesi daha büyük bir korkutma duygusu yaratıyordu… Cavit Orhan Tütengil. Cavit Orhan Hoca’nın nesi vardı ki yani kimi… Ona gelene kadar hiç kimsenin hayatı güvende değil diye düşünülecekti… Tabii daha sonra düşünmeye başladık, “Acaba bunlar bir askerî müdahaleye zemin hazırlamak için yapılan şeyler mi?” Bu, hiçbir zaman tam ortaya çıkmadı, herhâlde çıkacağı da yok.556
Numan Esin de kontrgerillanın varlığına kanaat getirenlerden; kendi ifadeleriyle:
Onlar başlamıştır. İşte bazı subayları komanda kursundan falan geçirmek suretiyle. Bunların hepsini İtalya’da da yaptılar işte. Gladio diyorlar ya onlar. Ha onları bizde de yaptılar. Ben bunların gücünü 12 Martta bizzat yaşayarak öğrendim557 demektedir.
Talat Turhan’ın açıklaması ise şöyledir:
Birincisi: ST 31–15 Gayrinizamî Kuvvetlere Karşı Harekât. Şimdi, o talimnameye
baktığınız vakit, varsa o talimname hiçbir ülkede -bütün NATO ülkelerinde geçerli- ne demokrasi vardır ne demokratik hukuk devleti vardır ne insan haysiyet ve onuru vardır. Talimname bunu böyle yazıyor, Amerikan talimnamesi. Şu örgüt şeması, resmî talimname, resmî belge. Ne yaparmış bu? Adam öldürme, bombalama, silahlı soygunculuk, işkence, kötürüm hâle getirmek,
adam kaçırma, misilleme, kundakçılık, sabotaj, propaganda, zorbalık, şantaj. Şimdi, devletin, 1965 yılında yürürlüğe konulmuş olan devletin resmî talimnamesinde “Bir örgüt bunları yapar.” diyor. Bu örgütün başkanlığını yapmış olan adam, Sabri Yirmibeşoğlu, yazmış olduğu bir makalede “Bizim örgüt bunları yapar.” diyor. Kaldı ki biliyorsunuz, 6–7 Eylül olaylarında bu örgütün parmağı olduğu ortaya çıktı, hatta kendileri ifade ettiler.558
4.DEVLET GÜVENLİK MAHKEMELERİ’NİN KURULMASI
12 Mart sonrası en büyük değişikliklerden birisi Devlet Güvenlik Mahkemelerinin (DGM) kurulmasıdır. Anayasa 15 Mart 1973 tarihinde kesinleşen 1699 Sayılı Yasa ile değiştirilmiştir ve yeniden geçici maddeler eklenmiştir. Buna göre Anayasa’nın 136. Maddesi’ne ek olarak:
“Devletin ülkesi ve milletiyle bütünlüğü, hür demokratik düzen ve nitelikleri Anayasada belirtilen Cumhuriyet aleyhine işlenen ve doğrudan doğruya devlet güvenliğini ilgilendiren suçlara bakmakla görevli Devlet Güvenlik Mahkemeleri kurulur. Ancak, sıkıyönetim ve savaş haline ilişkin hükümler saklıdır. Devlet Güvenlik Mahkemesinde bir başkan, dört asıl ve iki yedek üye ile bir savcı ve yeteri kadar savcı yardımcısı bulunur… Devlet Güvenlik Mahkemesi başkanlığı, üyeliği, yedek üyeliği, savcılığı ve savcı yardımcılığı atamalarında Bakanlar
Kurulunca her boş yer için bir misli aday gösterilir. Bu adaylar arasından Devlet Güvenlik Mahkemesi hakimlerinin atanması Yüksek Hakimler Kurulunca, savcı ve yardımcılarının atanmaları Yüksek Savcılar Kurulunca, askeri hakimlerden üye, yedek üye ve savcı yardımcılarının atanmaları ise özel yasaların da gösterdiği usule göre yapılır… Devlet Güvenlik Mahkemeleri kararlarının temyiz mercii Yargıtayda yalnız bu mahkemelerin kararlarına bakmak üzere kurulacak daire veya daireler; Genel Kurul ise, Yargıtay Ceza Daireleri Genel Kuruludur” fıkraları eklenmiştir.559
Yeni hükümlerle DGM’nin bağlı bulundukları esaslar açıklanmıştır. Bu esaslara uygun olarak DGM’nin teşkilatı, işleyişi, görev ve yetkileri ile yargılama usullerinin düzenlenmesi yasaya bırakılmıştır.560 1973 yılında bir taraftan cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili tartışmalar sürerken, bir yandan 12 Mart sonrası devam eden Anayasa değişikliklerine bir yenisi daha eklenmiştir.
Meclis’te yapılan görüşmelerin sonrasında Haziran 1973'te DGM Yasası çıkarılmıştır. DGM ile ilgili olarak AP Başkanı Demirel:
"Son yıllarda memleketimizde suç ve suçluluk kavramlarının ortaya çıktığını ve
dolayısıyla suçların takip ve muhakemelerinde yeni usuller aranması ve bulunmasının zorunlu hale geldiğini işaret belirtip doğrudan doğruya devlet güvenliğini ilgilendiren suçların kovuşturma ve yargılanmasında gerek ceza müessiriyetini arttırmak için, süratli yargılamak için ve gerek hususiyet arz eden bu suçların ihtisaslaşmış mahkemelerde görülmesini mümkün kılmak için bu mahkemelerin gerekli bulunduğu açıktır" şeklinde açıklamada bulunarak devletin devamlılığı için bu mahkemelerin zorunlu olduğunu savunmuştur.561
Bu değişiklik, Kontenjan Senatörü Özer Derbil ve 32 senatör tarafından iptal edilmesi için Anayasa Mahkemesine taşınmıştır. Gerekçe olarak Anayasa’ya aykırılık ve olağanüstü yetkilerle donatılacağı öngörülen DGM’nin başkan ve üyelerinin yürütme organı tarafından, yani devletin değişken olması gereken bir kuruluşu tarafından atanmasının, yürütme organının özellikle siyasi girişimleri atayacağı yargıçlarla önleyip, istediği kanala sokabilmesine olanak hazırlamak gibi bir tehlikeyi taşıması gösterilmektedir. 15 Nisan 1975’te Anayasa Mahkemesinde yapılan görüşmelerde Anayasa’ya aykırılık tespit edilememiş ve yasa iptal edilmemiştir.562
Ancak daha sonra Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesinin açtığı dava üzerine DGM Yasası’nın 1. ve 6. maddeleri üzerinde Cumhuriyet Senatosunda görüşme açılmaksızın oylamaya gidilmesinin İçtüzüğe ve aynı zamanda Anayasa'ya aykırı olduğuna ve sözü geçen kuralın bu nedenle biçim yönünden iptaline, 6 Mayıs 1975’te Anayasa Mahkemesince karar verilmiş ve yeni bir yasa çıkarılması için Meclise bir yıllık süre tanınmıştır.563 Bu süre içinde, CHP'nin engellemesiyle yeni yasa çıkarılamayınca, 10 Ekim 1976'da konu bir süreliğine kapanmıştır.564
II. CHP Azınlık Hükümeti kurduğunda artan şiddet olayları sonucunda konu yeniden gündeme gelmiştir. Hükümet programına yöneltilen eleştirilerden biri de DGM’lerle ilgili olmuştur.
AP’li Mustafa Deliveli hükümet programı görüşmelerinde DGM’yi Anayasal düzenin, Cumhuriyet’in, ülke ve millet bütünlüğünün korunmasında en önemli kurum olarak tanımlamış ve programda olmamasını eleştirmiştir.565 Buna karşılık Bülent Ecevit, hükümet olarak gerçekçi önlemler üzerinde durduklarını, 1975'in sonlarına kadar Türkiye'de DGM’lerin çalıştığını ancak o dönemde Türkiye'de anarşinin, şiddet eylemlerinin, saldırıların en az son yıllardaki kadar kol gezdiğine değinmiş, Anayasa Mahkemesinin DGM Yasası’nı iptalinden sonra AP’nin elinde olanak varken DGM’leri açmayıp kendilerine yüklenmelerini anlamsız bulduğunu belirtmiştir.566
Ecevit’in istifasıyla birlikte kurulan VI. Demirel Hükümeti programına DGM’lerin
kurulması maddesi eklenmiştir. Demirel Senatoda hükümet programı görüşülürken DGM’lerin kurulmasının devletin “demokratik otoritesinin” sağlanması için bir zorunluluk olduğundan söz etmiştir:
“DGM Anayasa’nın bir maddesinden geliyor, bu madde 136. maddedir. 136. maddede aynen şöyle der : ‘Devletin ülkesi ve milletiyle bütünlüğü, hür demokratik düzen ve nitelikleri Anayasada belirtilen Cumhuriyet aleyhine işlenen ve doğrudan doğruya devlet güvenliğini ilgilendiren suçlama bakmakla görevli DGM kurulur.’ Türkiye'de bu çeşit suçlar mı yok? Bu çeşit suçlar yoksa neden şikayet ediyoruz. Bu çeşit suçlar diz boyu. DGM’yi kurmadığınız takdirde, Sıkıyönetim Mahkemelerini kurmak mecburiyetinde kaldınız. DGM’nin aslında
Danıştaydan, Yargıtaydan, hatta bu Meclislerden, Hükümetten hiç farkı yoktur. Niye? Anayasa demiş ki, Danıştay kurulur. Anayasa demiş ki, Hükümet kurulur. Anayasa demiş ki, Meclisler kurulur. Bunun şartı şurtu yok ve bu arzuya tabi değil ve bir kademe daha ileri gidiyorum ve diyorum ki, bu Anayasayı biz üstün yasa saymazsak Türkiye'nin içinden çıkamayız. Bana göre devlete demokratik otorite kazandırma bu Meclisten başlar.”567
En sonunda 15 Temmuz 1980’de MGK toplantısından DGM’lerin bir an önce kurulması kararı çıkmıştır.568 Bu kararı izleyen bir haftalık süreçte Eski Başbakan Nihat Erim ve DİSK başkanı Kemal Türker suikasta kurban gitmişlerdir. Bunun üzerine Başbakan Demirel parti liderlerine çağrıda bulunmuş ve özel gündemli bir toplantı yapılmıştır.569 Daha sonra bir araya
gelen Ecevit ile Demirel yine DGM konusunu konuşmuşlar ancak CHP’nin anayasada yargı organlarının dengesinin bozulacağı endişesi bu değişikliğin tıkanmasına yol açmıştır. CHP buna karşılık DGM ile ilgili Uzmanlık veya İhtisas Mahkemelerinin kurulması önerisini AP’ye sunmuştur. Ancak Demirel’in önce Anayasa değişikliğini istemesi bu öneriyi tıkamıştır.570 Bundan sonra gerçekleşecek 12 Eylül askeri müdahalesi ile bu süreç bitmiş, 9 Eylül 1982’de
DGM’lerin yeniden kurulmasına karar verilmiştir.
Sonuç olarak TBMM’de DGM’lerin kurulmasına karşı CHP’nin sert bir muhalefet
yürüttüğü görülmektedir. AP ise bu kurumun kurulması noktasında ısrarlı bir tutum sergilemiştir. MBG genel olarak CHP’nin yanında yer alsa da bu konuda AP’yi desteklemiştir. Bu asker kökenli bu grubun şiddetin önlenmesi için gerektiğinde sert önlemler alınmasını istediğinin bir göstergesidir.
D. NAİM TALU HÜKÜMETİ DÖNEMİ
7 Nisan 1973’te Ferit Melen hükümeti istifa ettiğinde, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk, eski Merkez Bankası Başkanı, eski Maliye Bakanı ve büyük iş dünyasının temsilcisi olarak bilinen Naim Talu’yu hükümeti kurmak üzere görevlendirmiştir. Hükümeti kuran Talu’nun kurduğu kabineye bakıldığında, 13 AP’li; 4 CHP’li ve 7 de partisiz bakanlardan oluşuğu görülmektedir.571 1973 seçimlerine altı ay vardı lakin yeni hükümetin programında da reformların gerçekleştirileceği yazılıydı. Talu hükümetinin bir seçim hükümeti olduğu herkesin malumuydu. Talu hükümetinin kurulması öncesinde siyaset, bu kez yeni cumhurbaşkanının kim olacağı etrafında çalkalanıyordu.
BU BÖLÜM DİPNOTLARI;
554 Ertuğrul Kürkçü’nün 31.10.2012 Tarihli Dinleme Tutanağı, TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı [Saat: 10.30–12.06].
555 Hasan Celal Güzel’in 13.06.2012 Tarihli Dinleme Tutanağı, TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı [Saat: 11.00–14.08].
556 Prof. Dr. Mete Tunçay’ın 11.10.2012 Tarihli Dinleme Tutanağı, TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı [Saat: 11.42–13.00].
557 Numan Esin’in 26.06.2012 Tarihli Dinleme Tutanağı, TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı [Saat: 14.07–16.13].
558 Talat Turhan’ın 26.06.2012 Tarihli Dinleme Tutanağı, TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı [Saat: 17.37–19.00].
559 CSTD, C:10, B: 39, 1.3.1973, s.112.
560 Tikveş, a.g.m., s.53-54.
561 Cumhuriyet,27.9.1973, s.1
562 Anayasa Mahkemesi Kararı, Resmi Gazete, 26.2.1976, No:15511.
563 Anayasa Mahkemesi Kararı, Resmi Gazete, 11.10.1975, No:15380.
564 Milliyet, 11.10.1976.
565 CSTD, C:34, B: 17, 14.1.1978, s.647.
566 CSTD, C:34, B: 17, 14.1.1978, s.690.
567 CSTD, C:44, B: 8, 23.11.1979, s.198.
568 Cumhuriyet, 16.7.1980, s.1.
569 Cumhuriyet, 22.7.1980, s.1.
570 Cumhuriyet, 26.7.1980, s.1.
571 Ahmad, Demokrasi Sürecinde Türkiye (1945–1980), çev. Ahmet Fethi, s.359.
26 CI BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,
***