Ekrem Dumanlı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ekrem Dumanlı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Mart 2018 Cuma

İŞİD VE ERDOĞAN ÜLKEMİZİ NASIL YIKIYOR

İŞİD VE ERDOĞAN ÜLKEMİZİ NASIL YIKIYOR,


  
https://www.youtube.com/watch?v=nO1FmwfFpkA

Iraklı Şii lider Ali Sistani, sözcüsü Şeyh Abdülmehdi Kerbalayi, TSK'nin eğitim vermesine karşı çıktı. Amerikalılara neden bugüne kadar hiç kızamadınız? 2003' den beri Irak'ta başarısız, başarısız bir devlet var ve bunun sorumlusu Amerikan ve koalisyon işgal güçleri. IŞİD, hapislere atılan zulüm, baskı ve ayrımcılık görmüş Sünni çocuklarla doğdu. NATO, Libya'yı yıktı, IŞİD başarısız kalmış devlet sayesinde IŞİD orada da etkin şimdi. Kaddafi döneminde halk bedava yaşardı, ülke üçe beşe bölünmemişti. Irak ve Suriye'de aşırı geliştirilmiş Baas diktatörlük devleti, işgal ve yıkımlarla şimdi başarısız devlet haline geldiler. Ülkemiz güvenliğini korumak zorundadır. Erdoğan ve AKP, Türkiye'yi başarısız ve aşırı devletci geliştirilmiş bir Baas diktatörlüğüne döndürdü. Gladyo ve NATO için yıkılmaya hazır hale getirdi! Bunu görmek istemiyorlar. Hukuk, adalet, eşitlik ve özgürlüğün kalmadığı ülkede mutlulukta dinleyicileriyle, yönetemezsiniz.

65 kişi hakkında Gladyo kararı verildi. Cadı avında oğlu nokta bu. Orta Çağ' dönen Türkiye batttıkca batıyor. Ekrem Dumanlı, İlhan İşbilen, Akın İpek, Suat Yıldırım, Cevdet Türkyolu, Cemil Koca, Şerif Ali Tekalan'ın aşk bulunduğu vatansever, aydın insanlara gözaltı kararı ve yakalama emir, ancak işgal altında olunan bir ülkede olabilirdi. Gladyo zulmü AKP eliyle hızla devam ediyor. İnsanlık çoktan ölmüş demek ki. İzmir'deki Şifa Üniversitesi de kapatıyorlarmış. Hastalara hizmet veren polikliniklerinden ne istiyorsunuz? BBP Genel Başkan yardımcısı Remzi Çayır, "Fail-i meçhulleri cemaate yıkma girişimi zıvana. Cemaat aşk silahlı hiç kimseyi görmedim"yaptı. Ortada zaten akıl, mantık, hukuk yok. Müsadere ve gasp Ile kul hakkı, Allah'ın hakkı, cemaat hakkı, ona türlü günah var. Bu suçların iki cihanda da affı yok...

Bu arada Rus Lider Putin'den çok sert açıklama geldi. İmha ederiz diyor: "İki ayda oraya 214 bin ton askeri yükünün naklettik" yaşanırken Rus savunma tiyatrolara savaşa hazırlandıklarını duyuruyor. TSK'ye soruyorum: Kıyamet savaşından önce mi Gladyo alçaklarını durduracaksınız, yoksa herc ü merc savaşında yıkımı mı bekleyeceksiniz? Yalan dolan Ile dinleyicileriyle beyler ve bayanlar. Genelkurmay ve Ankara, Erdoğan'dan ve karanlık Gladyo'dan kurtulursa Türkiye, Irak, Mısır, Libya, Yemen ve Suriye kurtulur. Müslümanlarla kedinin fare ile oynadığı gibi oynuyorlar.

Biraz geriye uzanıp Irak savaşı ile başlayan yeni dünya düzenine gözatalım. IŞİD'te günahlarını kabul etmeyenlerin gözlerine zulümlerini sokalım. Matrix'in 11 Eylül Kurgusu, Net Kırılma kitaplarım Irak işgalinde söylenen tüm yalanları yakalıyor. Algı ve propaganda ile zulüm atbaşı gidiyor IŞİD bu atmosferde hazırlanan bir kolonileştirme aracıdır. Kolonileşme savaşı yaşanıyor, IŞİD İMKB oynanan bu oyunda bir koloni oyunu sadece! Erdoğan İMKB bir kukla! Amerikan medyasının 11 Eylül Ile Irak işgali için yazdığı yalanları incelediğim York Üniversitesi'ndeki Sosyolojik akademik makalem de açıkca arsızlar demişim! http://farukarslan.com/English-article/ten-Media-Lies-About-September-11-Disaster/...

Irak işgalinde gerekçe olarak yalanlar üretilirken Ahmet Çelebi adlı hain başrolü oynadı. Saddam'ın olamayan kimyasal silahları ve El Kaide ile ilişkisi uyduruldu. Rakiplerini Amerikalılara öldürttü ve mafya kurdu. Erdoğan da aynısını yapıyor. Tek farkı Türk halkı onu seçtik sanıyor, konforlu yaşamla muhafazakarlar uyuşmuş, hipnoz olmuş durumdalar.

Iraklı yetkililer kalkmış şimdi Türkiye'ye otur yerinde deyince dayanamadım. Irak işgalinin doğurduğu zulümler Saddam dönemini çoktan geçti. 4 alanda inceledim: 1-acı psikolojik, duygusal ve fiziksel olarak 2 - insan ticareti, zorunlu göç ve köle pazarı. Bunlardan da işgalciler sorumludur: 3-cinsel istismar, tecavüz ve zorla fuhuş 4-Forced asker çalışmak, işkence ve hapis esir.

Suriye mülteci krizi, Irak işgalinin doğurduğu sonuçları geçti. Birileri Babil'in intikamını alırken, tüm dünya ney dinler gibi dinliyor. Irak işgalinden beri 2 milyondan fazla Iraklı mülteci izleyince, çoğu çocuk ve kadın, organ mafyası eline düştü veya seks kölesi oldu. Kim suçlu? Amerikan kontrollü eğitimli tekfirci selefilerin doldurulduğu Bucca hapishanesi IŞİD' ın doğduğu yer. Mahkumların yüzde 80' Ben okuma yazma bilmiyordu. IŞİD' ın 8 lideri bu hapishaneden çıktı. Irak'ta 760,000 çocuk, nüfusun % 17'si ilkokul eğitimi safra alamadı. ABD kontrollü hapishanelerde tekfirci selefilerin eğitimine terkedildiler. Amerikan işgali sonucu 75 bin çocuğun kamplarda yaşadığı, ayda 25 bin çocuğun travmaya uğratıldığı Irak'tan IŞİD çıkarmak mucize köpekle!

Danıştay 'ı, Yargıtay' ı, anayasayı, AYM'yi takmayan Erdoğan, AKP yönetimine elbette yeter artık diyecek bir Yavuz vardır. Danıştay, AYM'nin Risalelerle ilgili kararı onayladı. Umarım Nisandan beri keyfî bandrol engeliyle risale neşriyatını engelleyen Kültür Bakanlığı da artık bu keyfîliği devam ettirmekten vazgeçer. Ancak AYM'ye ve Danıştay 'bir gösterilen dersanelerin kapatıldığı orman devletinde, Kültür Bakanlığı' ndan da fazla bir şey beklemeyiniz.

Symposium arası savaş sorunlarına çocukların korunması ile ilgili Cenova anlaşmasının 4. Maddesini ABD ihlal ediyor. BM'in komünist İnsan Hakları Beyannamesine ne oldu? Peki Çocuk hakları, çocukların korunması ile BM maddeleri neden Irak ve Suriye'de açıkca ihlal edilirken, dünya neden ses çıkaramıyor? Irak ve Suriye'de işgal yürütenleri suçlayınız. Açlık, yoksulluk, evsizlik, işkence, mültecilik ve yetimlik girdabında boğulan Müslüman çocukları. Irak ve Suriye'deki devletliği değerlendiren mafya teziyle kadın ve çocukları seks kölesi yaparkeni uyuşturucu dünyasına atarken nerede insanlık?

Children'a göre onun sekiz Iraklı çocuktan yalnızca biri sokakta yaşıyor kaydedin. 500 bin çocuk zulme uğradı. Sonra da IŞİD nasıl doğdu diyorlar... Iraklı ve Suriyeli çocuklar, tecavüz, zorunlu fahişelik, zoraki çocuk evliliği, cariyelik, seks sömürüsü, şiddet ve bir köle gibi satılmakla yüzyüze. Gaziantep'de IŞİD 'ın sattığı Yezidi kadınları satın alanlar Türkiye' nin insanları değil mi? AKP ve Erdoğan neredeler, nerede devlet? Hizmet'in masum insanlarını tutukluyor, mallarına el koyuyor, kayyım Ile gasplar yapıyor, medyayı susturuyor.

Sırf 2003 Ile 2006 hastalıklardan Amerikan işgal güçlerinin Irak'ta hapse attıkları çocukların sayısı 2400. IŞİD' ı başka yerde aramayın, insan kaynağı budur. Irak hapishanelerindeki Amerikan işgali sonucu Çocuk dramı ile ilgili en ciddi makaleyi York Üniversitesi Sosyoloji bölümde 2010' da yazdım. IŞİD kaynağı Sünnileri Şii Iraklıların ABD, Britanya ve İsrail yönetiminde zulümleridir. http://farukarslan.com/English-article/Human-Right%E2%80%99s-exploitation-of-iraqi-Children/...

Son 5 yılda silahlanmaya 90 milyar dolar harcamayı ABD sayesinde yapan Suudiler, İsrail Ile İran'ın ortaklığı, Suriye'ye barış sunmuyor. ABD ve Britanya, Irak, Afganistan ve Libya'da mevcut devleti de yakıp yıkarak terörün azmasına yol açtılar. TSK, adaleti centilmence sağlamalıdır. TSK'nin Sünni İslam 'bir büyük bir küresel saldırı projesi olan IŞİD' ı ve türevlerini bitirerek İslam' büyük hizmet edeceğini satılanların.

Suriyelilerin eskiden bir millet idik, topraklarımız bütündü, nasıl bu hale geldik serzenişlerini kimse dinlemiyor. De Facto bir durum oluşturuldu. Batılılar bir az Rusya'ya kızarken, diğer yanda Erdoğan'ın yol açtığı tüm pisliğe gösterilen üstünü örtme derdinde. Böyle sorun çözülmez. AKP ve Erdoğan'ın Suriye politikası baştan sona yanlış ve ülkemizi bataklığa, uçuruma sürükledi. TSK bunu tersine çevirmek zorunda kalır, başka yolu da yoktur.

Esad, Suriye'nin büyük bölümüne hakim değil, arkasında Rusya, İran faaliyetini safra sürülmelidir sonra da olamaz. IŞİD' ı yok etmek için TSK tek şansıdır. Batılı akademisyen ve politikacıların IŞİD diskursunun yanlış olduğunu hayretle gözlemliyorum. Ile Rusya: masaya oturmak zorundadır TSK. Erdoğan neden IŞİD' temizlenmesine ist musluğunuza içinde? Sadece Esad kalacak yaşanırken mi? Rusya, S400 ve S300 'lerle, yeni Lazkiye üssüyle Esad' ın yanında eski yerini aldı. İran, Hizbullah ve Çin'de arkalarında. Rusya, Çin ve İran 'ı, arkasına almış Esad, Batı' nın Viyana anlaşmasını takar mı? Asla müzakerelerle gitmeyecek, çatışmayla savaşa devam edecektir. 12 milyon Suriyeli evlerini dönmeyi bekliyor. Muhalifler radikal veya ılımlı anlaşamıyor. PYD zaten bunlara katılmıyor. Planlar zira ettiyseniz. ABD, Britanya ve İsrail, Türkiye'yi kandırıyor. 2 yıldır MİT' ın Ahrarü 'ş-Şam' ına dikkat diyorum. Riyad'daki Suriye konferansında Ahrarü'ş-Şam çatlağı çıkması sürpriz değil.

En başından beri yazıyorum, Stratfor'un Suriye'yi üçe bölme planı tamamlandı. Şimdi büyük devletler masada artistik pozlarla aldatıyorlar. Dün akşam Wilfrid Laurier Üniversitesi 'nde Erdoğan' ı Suriye suçundan kurtarmak için hazırlanan kırmızı satırının belgeselini izledim. Özgür Suriye Ordusu'nun dramı da diyebiliriz. Red Line belgeselinin ABD, İsrail ve Britanya'da pazarlanmasına hiç şaşırmadım. Rusya, Çin, Hizbullah, İran, Esad suçlu, Erdoğan ve AKP masummuş! ÖSO'nun ana koordinatörü Muaz Mustafa ve Razan idi. General İdris şu anda Katar'a sığındı. Neden laik Suriye muhalefeti başarısız oldu?

Red Line belgeseli Obama 'yı ÖSO' ne destek vermemekle ve Radikal selefilerin Suriye muhalefetini ele geçirmesine gözyummakla suçluyor. Suriye muhalefetini düzenlemek için Antalya'da yapılan toplantı ile 2011' de kriz başladı. Belgesel Erdoğan ve AKP'yi korumak için çekilmiş! Bir kere Obama, ÖSO için 500 milyon dolar verdi Kırşehir'de 48 kişi eğitildi, hepsi El Nusra'ya katıldı. Belgeselde bu ana bilgi safra yok. Kırmızı Line'da Ağustos 2013 'de Guta'da kimsyasal silahı Esad' ın kullandığı iddia ediliyor, oysa El Nusra kullandı ki, kırmızı çizgi aşılsın. Erdoğan, Obama 'yı ikna için Nusracıları İHH Ile kimyasal silah yolladı, Mayıs 2013' de Beyaz Saray görşmesinde Obama bunun belgelerini Erdoğan ve Fidan' ın önüne koydu. 2 yıldır yaşanan Tersanenin savaş, AB ülkelerine mültecilerin akın etmesi ve Rus uçağının düşürülmesi ile farklı bir mecraya çevrildi. Maskeler takıldı.

Suriye'ye kimin barışı getirebileceği, bırakın Esadcıları, IŞİD ve birbiri ile savaşan diğer 20 farklı grubu kimin durduracağı bilinmiyor. Suriye krizi konusunda doktora çalışan Suriyeli, ' Türkiye 'de cihadcı grupları desteklemiyorsanız AKP'liler boyutu hayat hakkı vermiyorlar' yaptı. Bunu bilmeyen yok, Kuzey kutbunda dünyadan uzak yaşayan Eskimolar da yazarın. Öte az ABD ve Rusya, eğit ve donat programında artık PYD'yi destekliyor. TSK'ya Musul'da Kürt, Arap ve Türkmenleri eğitiyor yaşanırken kızanlar saçmalıyorlar. TSK, masadan kovulamaz.

Irak'ı güzel yalanlarla işgal edenler Suriye'ye davet ediliyor Red Line belgeselinde. IŞİD zaten Irak savaşının Baas ve tekfirci selefi evliliğinden doğma zina çocuğu. Ebesini izah ettim, öldürmenin alçaklar! Anlaşılan birileri gerçekleri saptırmak için belgeseller çekmeye başlamış. IŞİD' ın vurulmamasını safra Esad güçlenmesin yaşanırken mücadele etmiyoruz şeklinde izah ediyorlar. Yalan. 2016 Kasım ABD seçimlerine kadar Türkiye 'yi, TSK' yı oyalıyorlar.

Red Line ekibi güya Londra'ya gitmiş destek bulamamış, Beyaz Saray'dan eli Ezo dönmüş, ortada Türkiye'de yok. Eee kriz nasıl çıktı peki! Kırmızı çizgi IŞİD 'e destekte Suudileri, El Nusra için Katar' ı suçluyor. Yapımcının soyadı Kalın olunca şimşek çaktı. Erdoğan melek rolünde ve ortada gözükmüyor! IŞİD'e onca silahı sanki göndermemiş, petrol ticareti de yapmamış yaşanırken sunuluyor. Tüm suçlu IŞİD' ı kuran ve petrol ticareti yağan Esad ve Rusya imiş. Bu kadar yalanı nasıl yedirecekler bilemiyorum. Red Line belgeseline inanacak olursanız, muhalifler Türkiye'de kendi kendine amatörce organize oluyordu, kimse onlara silah filan da vermiyordu. Red Line belgeselinde, Çin 'de 2012' de Esad rejimine 150 savaş uçağı hediye etmesiyle ÖSO dağıtılmış! Bu iddiaya ilk defa rastlıyorum.

Acı olan gerçek İMKB, Suriye'ye havadan atılan onun bomba radikal gruplara gazetesi katılımını artırıyor. Kimin attığı fark etmiyor. Öncelikle silahlar susmalıdır. 2011' de Toronto'da Esad rejiminin üst düzey istihbarat elemanı iltica etmişti bir mülakat yapmıştım: Özetle, 'Erdoğan kafayı mı yedi?' demişti. Nedenlerini sıralamıştı. Haksız değildi. Esad rejimini Rusya bir KGB ve Polis devleti olarak kurmuştu. Onun 7 kişiden birinin istihbarata çalıştığı kara düzende Hemmen demokrasi bir hayaldi. Erdoğan geldi, ülkemizin 65 yıllık demokrasi mücadelesini sıfırladı. Esad rejiminin Hemmen çökmesi imkansızdı. Ekonomik ve kültürel entegrasyon sağlıklı biçimde işlerken, Gladyo düğmeye bastı ve Erdoğan'ı kullandılar.

Erdoğan, Suriye'ye demokrasi getireceğiz yaptı, ülkemizdeki demokrasiyi yıktı. Diktatör Esad bir sonunda tamam yaptı, kendi diktatör oldu. Kimse şu soruyu sormuyor: Erdoğan ile kanka olan Esad 'ın Haziran 2011' de üstü niye operasyonda açıldı da iç savaş başladı. Kimin emri idi? Esad, Haziran 2011' de Kuzey Suriye'den geçecek gaz ve benzin International anlaşmasını imzalamadı, bu proje olursa ülkede hakimiyeti kaybedeceğini anladı. Katar, Gazze, Irak, Suriye ve Kıbrıs gazını AB'ye nakledecek proje, ABD'yi Rus tahakkümünden kurtaracaktı. Bu nedenle Suriye'de 3. Dünya savaşı çıkartmak pahasına tüm akrep, yılan ve kobralar devredeler.

Esad rejiminde 300 bin kişi hapsedildi. 200 bin ILYÅŠ var. 7 milyon ülkeyi terkettiği, içeride en az 5 milyonda ülkesinde mülteci halinde! Esad rejimi halen gördüğü en büyük Yezid rejimlerinden. Hafız Esad 1982' de Hama'da 40 bin kişi katletmişti. Bazıları 30 bin, bazıları 140 bin iddiasında, Oğlu Beşar döneminde ölenlerin sayısı 300 bini buldu.

Bu arada Tahşiyeci kumpasının Gladyo için ne kadar önemli olduğu anlaşıldı. Hala vazgeçmemişler. Asıl Yani tekfirci Selefi ile aynı kareye giremez. İsrail lobisi şirketleri Amsterdam & ortakları LLP ve Fox Rothscild LLP, Gülen grubunu suçlarken, Gladyocu Tahşiye, Mehmet Doğan'ı savunuyor! Erdoğan ve AKP projesini destekleyen isimlere bakın: Amsterdam & ortakları LLP ve Fox Rothscild LLP şirketleri. Üstelik 70 milyon dolar vermişler. Para Türk milletinin parası, Türk okullarını Afrika ve ABD'de kapattırmak için veriliyor. Sabah paçavrasının basmanızı ardında İsrail var algı haberi günü Erdoğan'ın İsrail lobisi Amsterdam ve iş ortakları ve Fox Rothscild dava açıyor! Erdoğan 'ın arkasındaki İsrail lobisi ortaya çıktı ve Gülen' e ABD'de 'insan kaçakçılığı' oyun açmışlar. Utanmazlar...

3.Dünya savaşı çıkarmaya çalışan küresel çetenin yerli Gladyo ayağını Genelkurmay temizlemezse ülkemizi yıktıracaklar. Müslümanlara bu ne kin ve nefret böyle.

Hz. İbrahim' ı yakmak için Nemrud tüm ahaliye odun toplattı. Hizmet için de toplattılar. Mancınıkta tam tevekkül işaretlenirse ateş selam demiyecektir. Üstad Nursi, Dost istersen Allah yeter diyor dedi. Allah dost İMKB tüm cihanın düşman olması beni ilgilendirmiyor. İnsan sandığım dostlar da satabilir. Bu süreçte düşmanların düşmanlığını anlıyorum, bazı dostların vefasızlığını da anlıyorum. Beklenti aşk olamayan zaten vefa ve dost aramaz. Herşeyi sıfırlayan AKP'li Karunlar ve Erdoğan Süfyanı, Deccalizm'in emrinde görevini yapıyor. Onca karakter suikastına ragmen gönüllü uyarma görevime devam ediyorum.

Hazar'ın Kurtlar Vadisi kitabı önsözünde bana bir tek Mossad ajanı diyemediler yazmışım. Onu da bu AKP'li zırzop MİTciler Kabak kodlu MOSSAD ajanı yaşanırken yaptı. Tekfirci selefi kumpasının yaptı ülkemizi de esir alacağını hiç hayal bile etmemiştim. Tasavvuf kültürü olan Anadolu'yu manevi dinamikler korur.

NOT: Uyarı @ofarukarslan  halen Gladyo hackerleri elindedir. 

Foyalarını ortaya çıkaran twitlerimi silmişler. İnanmayınız. ofarukarslan kıkırdamak hesabımı geri alamadım. Beni hacklenen hesabımdan kopyalama girişiminde bulundular. Amaçları nedir? Algı yapacaklardır, inanmayınız. Benim @sonsaniyem  hesabımdan dildeki kopyalayıp takipçilerimi bu benim yaşanırken inandırmaya çalışıyorlar. Niyetleri kötüdür. Twitter'dan hesabımı vermiyorlar. Gladyo Ile savaştığımızın delilidir. 4 defa twitter'a şikayetde bulundum, hesabımı hiç geri vermediler. 

Demek ki Gladyo, twitter'a da hükmediyor. 

Gladyo ekibinin twitter Ile geçmişlerin çalıştığı böylece ortaya çıkmış oldu. Yazdıklarımı kopyalayıp araya sokuşturacaklardır. Biri hesabı aldığını iddia ediyor. O halde şifrelerimi verir. Kontrolümde olamayan ben ben köpekle! Sıradan bir nefer olan Faruk Arslan ile başa çıkamadınız, Hizmet'i bitireceklermiş! Bunlar beni saf veya ahmak sanıyor. Beni kopyalayamazsınız, sıfırlayamazsınız, bu ofarukarslan hesabına Sufiterapi yazmadığı sürece inanmayınız. Politik yazı bu hesapta geri alsamda artık yazmayacağım. Kamuoyuna duyurulur.

Dipnot: Ruslar benim herşeyi bildiğimi ama herşeyi yazmadığımı bilirdi. İHH olayını ve isimleri hiç yazmamıştım ki Ruslar öldürmesin. Hakkı var. Korkmayın hackerler isimlerinizi Rusları hacklemenize ragmen Ruslara vermem olabilir. Ben sizin gibi çilekeş değilim. Bak eski bir Isim vereyim. Çeçen lider Cevher Dudayev'in ölümüne yol açma, selefi militan ağı, finansı konusunda İHH Bakü temsilcisi A. Büyükfırat'ı sorgulayacaksınız. Çeçen lider Cevher Dudayev'in öldürülmesine neden olan uydu telefonu MİT hediye etmişti. Elçibey'e yaşanırken örtülü ödenekten alıp, İHH sevketti. Tekfirci selefi akımı, Müslümanları hep aynı yerden ısırıyor, yılan ve akrepten FA sokuyor. Erdoğan'ın toz konduramadığı kaynakları bunlar! Afganistan, Pakistan'da tekfirci selefilerin yaşattığı insanlık dramını yazmaya kitap yetmez. Karaçi'de bugün Alevi Hazar Türkünü katlediyor. Çeçenlerin yaşadığı dramın daha fecisi Özbekistan Fergana vadisinde de yaşandı. Yine tekfirci selefiler, Özbek Mitciler, Suudiler karıştırdı. Bak yine isimlerinizi vermiyorum. Çeçenleri Selefi ateşine atanlar şarkı? İHH Tiflis ve Bakü'den militan yolluyor, satılmış Rus generallere Suudiler Londra'da ödeme yapıyordu. Rahmetli Haydar Aliyev, tekfirci selefileri ne yapalım yaşanırken bana sornuştu. ' Hepsini Hemmen kov, sınırdışı et' dedim; 1995' de kovdu, kurtuldu. Ortada milli proje yok, 200 milyar dolarlık bir derin soygun var, IŞİD sadece bir parçası; Rusya Suriye'de tahrikle bedel ödetmeye çağırıyor. Putin, Çeçenlerle savaşı sırasında tekfirci selefi terörist olayını çözdü, Rus istihbaratı bu alanda uzmanlaştı; Erdoğan boşa kürek çekiyor. Rahmetli lider Haydar Aliyev, Ergenekon'un kendisini 2 defa devirmeye, 5 defa öldürmeye çalıştığını belgelemişti, Zaman tek güvendiği olmadı. Rahmetli Azeri lider Haydar Aliyev ve Türkmenistanın kimlerin Ruslara satıldığını biliyordu, bir defa bir kaç gazeteciye anlattı, biri de bendim. Yani hepinizi biliyorum. Kurtlar Vadisi hayranları sanal kahramanlarla milli onurun kurtulduğunu, tüm yabancı ajanların öldürüldüğünü sanıyor; Oysa aynı hamamdalar! Eğer derin devlet dedikleri, soyguna ortak ekibin ne idüğü belirsiz Kırmızı Kitap adlı çakma anayasası esas olmuşsa, hukuka da atılmasıyla yoktur! Rus Lideri Putin'in yüzde 20 Humus kasasına haraç ödemekten sıkılması ve Gladyo'nun IŞİD kumpasını deşifresi, milli sanılan derinleri sarstı. Milli proje dedikleri nerede toplandığı ve harcandığı belirsiz, denetlenemeyen yüzde 20 Humus hırsızlığı İMKB, buna ben kamu soygunu diyorum. Rus gazında yüzde 20, Akkuyu'da yüzde 60 soygunu gizlemek ve saptırmak için Kurtlar Vadisi'nin kullanılması milyonları yanlış yönlendiriyor. Kur'an gırtlağınızdan DIN uydurmayın dizisiyle yaptıkları zulüm, haksız kazanç, gasp, kamu soygunlarına gerekçe uyduranları kast ediyor olmalı...


***

30 Aralık 2017 Cumartesi

Dumanlı’nın Cemaat'i Deşifre Eden Yazısı!

Dumanlı’nın Cemaat'i Deşifre Eden Yazısı!




Ekrem Dumanlı’nın 29 Aralık 2008 tarihinde yazdığı “Seçim stratejisi belli olmuştur gelin deşifre edelim” başlıklı yazısında yolsuzluk haberleriyle kamuoyu oluşturulmaya çalışılacağını ifade ediyor.


17 Aralık'taki siyaset ayarlı operasyonun destekçisi olan, olayın siyaseti dizayn etme amaçlı yönlerini ısrarla görmezden gelen Zaman gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı'nın 29 Aralık 2008 tarihinde yazdığı yazı aynı konularda bugün yazdıklarının tam tersi yönde. 
Dumanlı o dönem '... 
Ne var ki seçime çok az bir süre önce yolsuzluk kampanyaları açmak çok sayıda soru işaretlerinin oluşmasına da sebeptir' derken bugün yolsuzluk kampanyasının medya ayağında en önemli destekçilerinden biri.

Ekrem Dumanlı'nın yazısı: Seçim stratejisi belli olmuştur gelin deşifre edelimBir ülkede bu kadar sık ve kavgalı seçim yapılınca perşembeyi çarşambadan anlamak için özel bir gayrete gerek kalmıyor. Lütfen şu birkaç yılda yaşananları hatırlayın.
367 tartışmaları, Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında yaşananlar, 22 Temmuz seçimleri… Ortaya konulan taktikler, rol dağılımı, mizansenler, gerçekler… Ve hepsinden önemlisi halkın bunca yaşanan kargaşaya vereceği tepki. Yakın tarihli psikolojik harp taktikleri ve siyaset mühendisliği göz önüne alındığında, bugün yaşananların aslında ne manaya geldiğini anlamak hiç de zor değil. Hatta seçim gününe kadar (29 Mart) yaşanacak bazı olayları şimdiden kestirmek mümkün. Gelin seçim sonuçlarından rahatsız olan bazı kesimlerin stratejilerini ve hamlelerini (şimdilik bir noktaya kadar olan kısmını) basamak basamak irdeleyelim.

1) SEÇİMİN MEŞRUİYETİNİ TARTIŞMAYA AÇMAK

Seçimin meşruiyetine gölge düşürecek uç örnekler aranır ve kıyısından köşesinden bulunan bazı konular şaşaalı sunumlarla halka arz edilir. Maksat bir hatanın (şayet öyle bir hata varsa) düzeltilmesi değil, istenmeyen sonuç çıkarsa tartışma başlatmaktır. ‘Zaten bu seçimlerde hile yapıldı’ demek isteyenler, güven bunalımına yol açmak için inanılmaz bir gayret sarf eder. Seçmen kütükleri üzerine bugün koparılan fırtınanın asıl sebebi de budur. TC kimlik numarasının esas alınması, bir kişinin iki kez oy kullanmasına imkân vermiyor. Öteden beri istenen de bu değil miydi? Ancak birileri, bunu da umursamıyor. Hatta her seçim sonrası ‘Oy kullanımı sırasında parmaklara sürülen boya uygulaması çağ dışıdır, bundan ne zaman kurtulacağız?’ diye feryat edenler, ‘Bu seçimde niçin parmaklar boyanmıyor?’ diye kıyameti koparıyorlar. ‘Seçmen sayısı 6 milyon arttı’ deniyor. Yüksek Seçim Kurulu ısrarla ‘Bunun sebebi mükerrer yazım değil. Zaten iki milyon seçmen 18 yaşına seçme hakkı verildiği için geldi’ dedikçe, ‘Eskiden ismi olmayanlar bu seçimde TC kimlik numaralarına binaen kayda girdi’ dedikçe birilerinin nevri dönüyor.

2) YOKSULLUK HABERLERİYLE FELAKET TELLALLIĞI YAPMAK

Seçim takvimi işlerken dikkat edin bazı medya kuruluşları yoksulluk üzerine inanılmaz haberlere imza atacak. Maksat ekonomik krizin halka yansıma biçimi olsa bu haberlerin gazetecilik ilkelerine binaen yapıldığını söylemek mümkün; ancak maksat farklı. Şu an bütün dünya küresel krizle boğuşuyor. Bunun ülkemize yansımaması düşünülemez. Ancak başta Amerika ve Avrupa olmak üzere bütün dünyayı sarsan mali krizi bu kadar iç siyaset malzemesi yapmak, haberciliğe de siyasetçiliğe de yakışmaz. Herkesin elbirliği yapıp ‘yüzyılın en büyük krizi’ne çare araması gerekiyor; o krizden günlük hesap yapması ve siyasi menfaat talebinde bulunması değil…

3) YOLSUZLUK HABERLERİYLE KAMUOYU OLUŞTURMAK

Yolsuzluk iddiaları dünyanın her yerinde gazetecilerin ilgisini çeker. Çünkü vatandaşın ilgisine mazhardır. Ayrıca gazetecilik, kamu yararı gözetilerek yapılan bir çeşit demokratik denetimdir. Ne var ki seçime çok az bir süre önce yolsuzluk kampanyaları açmak çok sayıda soru işaretlerinin oluşmasına da sebeptir. İki kritik konu var zamanlamada: Bir, bahsi geçen (daha doğrusu geçecek olan) dosyalar niçin bu zamana kadar bekletildi? İki, bu kadar kısa bir süre kalmışken yapılan yolsuzluk suçlamasına cevap vermek için yeterince savunma süresi kaldı mı? Açık söyleyeyim, bu saatten sonra yapılacak olan yolsuzluk suçlamaları doğruyu arama ve yoksulluktan arınma talebinden daha çok siyasette belli bir imaj ve hava oluşturmak içindir ve güvenilir olma özelliğini kaybetmiştir. Bu konuda samimi olan, seçim sonuçlarının sabahında elindeki dosyaları kamuoyuna arz eder…

4) İSTENMEYEN SONUCA YARGI YOLUYLA GÖLGE DÜŞÜRMEK

En acısı da bu! Her türlü polemiğin dışında kalması gereken yargı, son yıllarda bütün siyasi tartışmaların tam göbeğinde. Cumhuriyet tarihinde görülmemiş hadiselere rastlıyoruz. Dün Anayasa Mahkemesini tartışılmaz son karar mercii olarak görenler, bugün Danıştay’ı kutsamakla meşgul. AYM Başkanı’nın kendi kurumunun verdiği kararı savunmasına kurum içinden tezgâhlarla karşılık veriliyor. Aktörler yine aynı. Osman Paksüt’ün telaşı da 367 garabetinin mimarı Sabih Kanadoğlu’nun çırpınışları da bildik bir tablonun çağrışımına sebep oluyor. Sanki millet iradesinden hiç ders çıkarmamışlar…

5) İSTENMEYEN PARTİNİN GÜÇLÜ OLDUĞU YERLERDE RAKİPLERE DESTEK VERMEK

Bazılarının niyetini aynen şöyle özetlemek şart: ‘Aman AK Parti kazanmasın da kim kazanırsa kazansın.’ Bu strateji o kadar net ki bazı medya gruplarının ezeli düşmanı sanılan bazı kişiler adeta seçim sembolü haline getiriliyor. En çarpıcı örnek Ankara. Melih Gökçek’in aday olmasını istemeyen, ama sıkı AK Parti düşmanı olarak bilinen gazeteler ve televizyonlar, kurtuluşu Gökçek’in rakiplerini parlatmakta gördü. Mesela Keçiören Belediye Başkanı hakkında kısa bir süre önce en sert yayınları yapanların Turgut Bey’e ekranlarını ve sayfalarını cömertçe açmaları; hatta CHP adayı Karayalçın’ı bayraklaştırmakla yetinmeyip öteden beri hiç haz almadıkları MHP’ye özel bir ihtimamla sahip çıkmaları bir tesadüf değil; bir strateji gereği.

6) MAHALLE BASKISI TEMASIYLA BİR YERLERE MESAJLAR GÖNDERMEK

Hiç kimse kusura bakmasın ama Açık Toplum Enstitüsü tarafından yapılan Türkiye’de Farklı Olmak araştırması operasyoneldi ve belli bir amaca hizmet için hazırlanmasa bile o amaç için kullanıldı, kullanılacak. Geniş halk kitlelerinde korku uyandıracak ‘araştırmalar’ ile yaklaşan seçimler arasında kuvvetli bir bağ var. Bu sefer Alevi kardeşlerimiz üzerinden yürütülen korku ticareti, bulunacak başka uç örnekler ve söylemler başka kitleler üzerinden de devam ettirilecek. Korku simsarlığına dayalı raporların bir amacı siyaseti etkilemek; diğeri de başta AB olmak üzere dünya kamuoyuna (daha doğrusu karar mekanizmalarına) şikâyette bulunmak.

7) NEVRUZ’A KADAR ŞEHİT CENAZELERİNDEN MUHALEFET OLUŞTURMAK

Etnik milliyetçilik üzerinden siyasetin doğal mecrasını değiştirmek isteyenler PKK’yı tepe tepe kullanmak istiyor. Belirledikleri milat, bölgeye uzak olmayanların malumu: Seçimlerden 8 gün önce kutlanacak olan Nevruz’da geniş katılımlı, bol provokasyonlu eylemler yapmak. O güne kadar çatışmaları körüklemek de şehit cenazelerinden siyaset rantı sağlamaya çalışmak da bir başka psikolojik harp taktiği. Maksat belli: Bir yandan Kürtlere ‘Bakın bu siyasi partiler sizin hakkınızı savunmuyor’ denecek; diğer yandan da geniş kitlere ‘PKK ayaklanıyor, bunlarla baş edilemiyor’ propagandası yapılacak.

8) YANDAŞ MEDYA SUÇLAMASIYLA EZBER BOZAN MEDYAYI SİNDİRMEK

Pek çok örneğinde görüldüğü gibi halkın zekâsını hafife alan psikolojik taktiklerin tutabilmesi için ezber bozacak yayınların susturulması gerekiyor. Çünkü belli bir siyasi atmosferin oluşturulması için yapılan yayınlara ‘Bir de bu gözle bakın’ dendiği an kamuoyuna dayatılan manzara bambaşka bir hal alıyor. Soran, sorgulayan ve seçimin demokratik bir ortamda yapılmasını savunan gazete ve televizyonlar, toplum mühendisliği için çırpınıp duranları can evinden vuruyor. Mesela ‘Bilimsel bir araştırma’ denen kurmacanın psikolojik harp taktiği gibi kullanıldığını, somut olaylar örnekler üzerinden ispat edince birilerinin kimyası bozuluyor. Elinden oyuncağı alınanların başvurduğu propaganda belli: Yandaş medya. Şunu hep unutuyorlar: Bu ülkede neler yaşandığını, kapalı kapılar arkasında hangi fırıldakların döndüğünü, kamu vicdanı gayet net görüyor ve kimin kime ne kadar yandaş olduğunu biliyor. Demokrasiden başka hiçbir şeye yandaş olmayanlarla içine kapalı toplum isteyenler arasındaki açık farkı da vicdanlar gayet açık bir şekilde seziyor… 

ZAMAN / 29.12.2008 Kaynak: Dumanlı’nın Cemaat'i Deşifre Eden Yazısı! 

http://www.haksozhaber.net/dumanlinin-cemaati-desifre-eden-yazisi-43360h.htm

13 Ekim 2017 Cuma

Yargının Muteber İki Partisi


Yargının Muteber İki Partisi 

Ekrem Dumanlı
Zaman 


03 Mart 2009 11:05 AKP ve DTP'nin kapatılması konusunda delil deryası içinde yüzen yargı, bu iki parti için delil kıtlığı yaşıyor. İşte yargıdan torpilli iki parti... 

Hangi Parti Kapatılmayı Hak ediyor? 

DTP'nin tavrı ortada; 'Gelin, beni kapatın' diye pas atıyor adeta. Zaten birileri de bu partiyi kapatmak için can atıyor. 

Parti içinden de kapatılması için azami gayret sarf eden derin bir ekip olduğu aşikâr. Bu duruma rağmen böyle bir partiyi kapatmak çare mi? Tabii ki değil. Varoluş sebebini etnik milliyetçiliğe dayayan ve her geçen gün eriyen bir partinin şimşekleri üzerine çekerek mağduriyet pozisyonuna girmesi kısa vadede kendisine puan kazandırabilir. Kısa vadede; o kadar. Siyasette sonuna kadar direnmek; bunu yaparken de demokrasi içinde kalabilmek, hukuk içinde faaliyet göstermek gerekir. Çetin bir sınavdır bu. Demokrasiye inanmayan, ara yollara sapabilir. Yine de kapatmak çare değil. Tabii ki terörle doğrudan irtibat içinde olmadığı sürece... 

DTP konusunda oldukça titiz bir görüntü veren yargı, benzer bir durum başka bir parti için geçerli olduğunda niçin sus pus oluyor acaba? Mesela Doğu Perinçek'in partisi hakkında hiçbir yasal işlem yapılmıyor. Parti kapatmak hukuki sürecin kaçınılmaz bir sonucuysa, Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya niçin İşçi Partisi'ni de mercek altına almıyor? Üstelik İP, çok net bir şekilde terör örgütü olmakla suçlanıyor. Parti başkanı Ergenekon terör örgütünün üst düzey yöneticisi suçlamasıyla 1 yıldır tutuklu. Parti genel sekreteri tutuklu, başkan yardımcısı tutuklu, partiye bağlı mevkute yetkilileri tutuklu, partinin propaganda aracı olan televizyon yöneticileri tutuklu. Terör örgütü zanlısı olmaktan onca adam tutuklu-tutuksuz yargılanır da hakkında kapatma davası açılmaz mı? İP'e dava açamıyorsan, DTP'ye niye açıyorsun demez mi insanlar? 

Kaldı ki burada çok kritik bir nokta daha bulunmakta. Çünkü gazetelere yansıyan bazı iddialara göre, AK Parti ile ilgili hazırlanan kapatma davasının iddianamesi İP merkezindeki bilgisayar kayıtlarında çıkmıştı. YARSAV üyesi bazı savcıların da olaya müdahil olduğu, kapatma davasının İP'in yönlendirmesiyle şekillendiği de iddia edilmişti. Hal böyleyse, İP hakkında hiçbir kapatma davasının açılmaması başka anlamlara da gelebilir. Bu derecede bir 'yandaşlık' olmasına inanmak çok zor; ancak neresinden bakarsanız bakın en iyimser şekliyle bir çifte standart imajından bahsetmek mümkün. 

Benzer bir durum AK Parti ile CHP arasında da var. Nasıl oluyorsa AK Parti için kapatma sebebi sayılan her şey, CHP için övgü nedeni haline geliyor. Hukuk şahıstan şahısa, kurumdan kuruma değişir mi? Bir eylemi birileri yaptığında o, suç olarak kabul ediliyor; aynı fiil başkası tarafından işlendiğinde öyle bir suçtan da suçludan da bahsedilmiyor. 

Her mahalleye Kur'an kursu kampanyasını seçim meydanlarında CHP değil de AK Parti yürütseydi, Sayın Başsavcı bu duruma kayıtsız mı kalacaktı? Çarşaflı hanımefendileri öbek öbek toplayıp parti rozetini Deniz Baykal değil de Tayyip Erdoğan taksaydı, yargı bu duruma sükût mu edecekti? 'Kadiri tarikatı üyeleri'nin CHP tarafından aday gösterildiği gibi benzer bir 'tarikat töreni'ni AK Parti yapsaydı savcılık harekete geçmeyecek miydi? Başörtülü bir hanımefendi belediye meclis adaylığına CHP'den değil de AK Parti'den başvursaydı yargıdan bazı sesler yükselmeyecek miydi? 

Yanlış anlaşılmasın; hiçbir partinin kapatılmasını istemiyorum. İP'i kapatmaya ne gerek var mesela; zaten binde 3 oy bile alamayan marjinal bir parti. DTP de demokrasi içinde kalıp söylemini demokratikleştiremedikçe eriyip gidiyor. Bu partiler için 'Kapatılsın' denemez ki! Ancak ortada kamu vicdanını derinden yaralayan şu soru hâlâ duruyor: Bazı partilerin kapatılabilmesi için kırk dereden su getiren Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı niçin bazı partiler söz konusu olduğunda derin bir sessizliğe bürünüyor? Yargıda çifte standart olduğuna dair bir kanaat oluşursa alınan her karara gölge düşer. Zaten başta başkanları olmak üzere bazı YARSAV üyeleri yargıda ideolojik bir kamplaşma olduğuna dair şüpheleri üretti, çoğalttı. Bu durumda tek çıkış yolu var: Bir an önce yargı reformunu gerçekleştirmek . 

aktif haber 


***************