Adalet ve Adil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Adalet ve Adil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Ekim 2017 Cuma

Genelkurmay, Adalet ve Adil Yargılanma Hakkı



Genelkurmay, Adalet ve Adil Yargılanma Hakkı 


Berat ÖZİPEK 
Star 
17 Mart 2009 

Tarihi bir dönemeçteyiz. Ortada darbe suçlamasıyla yargılanan generaller var, JİTEM’e ve 20.000’e yakın faili meçhul cinayete ilişkin iddialar var. 

Böyle bir ortamda, en büyük sorumluluk TSK’ya düşüyor. Adil yargılamanın gerçekleştirilebilmesi, suçlanan mensuplarıyla ilgili soru işaretleri uyandıracak tutum ve işlemlerden kaçınmasını zaruri kılıyor. 

İşte TSK’ya yönelik eleştiriler de bu noktada belirginleşiyor. 

Önce darbe suçlamasıyla yargılanan bazı generallere seçici bir ‘aile ziyareti’ yapıldı ve dahası bunun ‘kurumsal ziyaret’ olduğu ifade edildi. Ardından Genelkurmay, ‘adil yargılanma hakkı’ ile ilgili ilk basın açıklamasını Ergenekon Davası’ndan yargılananlar için yaptı. Sonra, Ergenekon tutuklularının ısrarla GATA’ya sevk istemeleriyle, kamuoyunda kuşkuyla karşılanan ve ‘GATAkulli’ veya ‘hapishaneden GATA’ya yatay geçiş’ olarak tanımlanan sevkler gerçekleşti. Şener Eruygur’un eşinin ses kaydı, Eruygur, Tolon ve Ersöz paşaların tahliyeleri hakkındaki kuşkuları pekiştirdi. 

Bu kaydın yasa dışı yollarla elde edilmiş olması hukuki bakımdan incelemeyi gerektiren bir suçtu, ama bu hukuk dışılık, söz konusu kayıttaki konuşmanın vahim içeriğini gözardı etmek için yeterli değildi. 

Oysa öyle olmadı. Masumiyet karinesi, yargılanan generallerle mesafeli olmaya ve onlara sahiplenildiği kanaatini doğuracak tutum ve işlemlerden kaçınmaya elbette mani değildi. 

Ama Genelkurmay, bu vahim iddialar karşısında Ergenekon davasında suçlananları himaye ettiğine ilişkin kuşkuları gidermeye çalışmadığı gibi, son olarak bu suçlamaları dile getirenlerle polemiğe girmeyi tercih etti. 

Ne demişti Bülent Arınç? 

‘Emekli orgenerallere ait ses kayıtları ortaya çıktı. Aman Allah’ım neler konuşmuşlar, neler söylemişler. Allah’a çok şükür ediyorum ki Türkiye bunların zamanında bir savaşa falan girmemiş. Yoksa bunların savaşacak halleri yok. Askerlikten başka her şeyi yapmışlar. Siyasetle uğraşmışlar, darbelerle uğraşmışlar’. 

Bu sözler Genelkurmay’ı kızdırmış. 

Genelkurmay İletişim Dairesi Başkanı Tuğgeneral Metin Gürak, ‘Eğer gerçekten bu sözler söylenmiş ise söz konusu kişinin Türk Silahlı Kuvvetleri ve Türk Silahlı Kuvvetleri personeline ilişkin düşünce ve görüşleri çok iyi bilinmektedir’ demiş. 

‘Eğer bu sözler gerçekten söylenmiş ise’ o zaman Arınç’ın düşünceleri çok iyi biliniyormuş. Peki söylenmemiş olsaydı? O zaman çok iyi biliniyor olmayacak mıydı? 

Gürak devamla, ‘aslında bu tip kişilerin ön yargılı, saptırıcı düşünce ve ifadeleri üzerinde fazla durulmasına da gerek yok. Çünkü bu tip konuşmalar hiçbir zaman doğruları değiştirmez’ demiş. 

Sahi kimdir bu ‘TSK ile ilgili görüşleri çok iyi bilinen’, ‘önyargılı’ ve ‘saptırıcı’ fikirlere sahip kişiler? Sakın böyle bir ‘kolektif grup algısı’nın kendisi önyargı olmasın? Tarafsızlık esasına göre çalışması gereken bir kamu kurumu böyle bir algıya sahip olabilir mi? 

Bülent Arınç, konuşmasında gayet açık biçimde, siyasetle darbeyle uğraştığı gerekçesiyle tutuklanan ve yargılanan generallerden söz ediyor. Yani O, suç işlediğini düşündüğü subaylardan söz ediyor, beriki kurum adına O’na cevap veriyor. Ali Bayramoğlu da haklı olarak şöyle soruyor: 

‘Tutuklu ve sanık general ve subayları TSK’yla, kurumla özdeşleştirecek cümleler kuruyor, Genelkurmay Başkanlığı sözcüsü... Ergenekon davası, sözcüsünün savunduğu generalleri mahkum ederse, ne diyecek ordu?’ 

Bir an için Arınç’ın darbecilikle suçlanan generalleri değil TSK’yı eleştirdiğini varsayalım. Böyle bir durumda da, demokratik bir rejimde bir kamu kurumunun, kendisiyle ilgili bir eleştiri getirildiğinde, yapacağı tek açıklama eleştiri konusuyla ilgili olabilir. O kurumun sorumluları da, eleştirenin niyetine ilişkin yargıları ne olursa olsun, ‘ben senin nelerini bilirim’ veya ‘biz sizi biliriz’ gibi bir cevap veremezler. Örneğin onlara ‘sözde vatandaş’ diyemezler veya ‘bu tip kişiler’ diye vatandaşların bir bölümünü ötekileştirici bir dil kullanamazlar. 

Aslında ordu ile ilgili konular hariç, Türkiye’de epeyce anlaşılmış bir durumdur bu. Örneğin Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü’ne yönelik bir yolsuzluk eleştirisine karşı, kurum adına biri çıkıp bu tür bir açıklama yapsa halkı olarak kıyamet koparılır ve sorumlu görevden alınır. ‘Canım ikisi aynı mı? TSK ile o bir mi?’ diye soruyorsanız, demokratik bir hukuk devletinde bunun cevabı ‘evet’tir; orada bırakın kurumları, devletin kendisi de kıyasıya eleştirilir ve kimse de bunu garipsemez. Devlet ve kurumları alıngan olamaz, kurumları rencide etme suçu olmaz, çünkü herkes bilir ki, kurumunun yüzü kızarmaz. 

Tuğgeneral Gürak, ‘Hukuk Fakültesi mezunu bir kişinin yargı kararı olmadan hiçbir kimseyi suçlamaya, dolaylı olarak da bir kurumu hedef almaya hakkı ve yetkisi olmadığını hala anlayamamış olması(nı)’ da eleştirmiş. 

Ne diyelim? Keşke, masumiyet karinesiyle hakkıyla ilgili bu duyarlılık her zaman, mesela 27 Nisan’da da gösterilmiş olsaydı. 

Adil yargılanma hakkı tek boyutla ilgili değildir. Genelkurmay bu tutumuyla ona gölge düşürdüğünün farkında mı bilmiyorum. Ama olmalı. 

Berat ÖZİPEK - STAR 
berat@stargazete.com 


************