ÖSO etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ÖSO etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Kasım 2015 Pazar

SURİYE KRİZİNDEKİ İÇ DİNAMİKLER İŞİD - ÖSO - PYD ve SURİYE TÜRKMENLERİ'NİN DURUMU 3


SURİYE KRİZİNDEKİ İÇ DİNAMİKLER İŞİD - ÖSO - PYD ve SURİYE TÜRKMENLERİ'NİN DURUMU
 3







Süleymaniye Krizi 

Bu dönemdeki Türk-Amerikan ilişkilerindeki en önemli gerginlik 4 Temmuz 2003 tarihinde Amerikan birliklerinin Kuzey Irak’taki Türk Özel Harekât Dairesine 
baskın düzenleyerek, özel kuvvet timinin gözaltına alınması ve başlarına çuval geçirilerek tutuklanmaları olayı olmuştur.322 

Olaydan sonra ilk açıklama dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Yaşar Büyükanıt’tan gelmiştir. Büyükanıt şu açıklamayı yapmıştır: 

Amerikalılar kapıyı çalmışlar. Bizimkiler de Dost kuvvet geldi diye içeri buyur etmişler. Amerikalılar Kerkük Vadisine suikast girişiminde bulunacakları nı iddia ederek bizimkileri göz altına almışlar ardından Kerkük’e götürmüşler….” 323 

Türk Dışişleri Bakanlığı’ndan 9 Temmuz 2003 tarihinde yapılan açıklamada, geçen hafta sonunda Süleymaniye’de meydana gelen olay hakkında ön temasta 
bulunmak üzere NATO Müttefik Kuvvetler Başkomutanı ve Avrupa’daki ABD Kuvvetleri Komutanı Orgeneral James Jones’un dün Ankara’yı ziyaret ederek, 
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök ile görüştüğü hatırlatılmış, açıklamada Orgeneral Jones’un, “Türkiye-ABD ilişkileri ve Türkiye’ye verdikleri 
önemi vurgulamak için bu kısa ziyareti yapma ihtiyacını duyduğunu” vurguladığı belirtilmiştir. 

Orgeneral Jones’un dün sabah Kuzey Irak’ta toplanması öngörülen 
teknik düzeydeki ortak araştırma komisyonunun korgeneral düzeyine yükseltilerek, değerlendirmelerin Ankara’da yapılmasını önerdiğinin belirtildiği açıklamada, “Bu öneri, Genelkurmay Başkanımız Orgeneral Hilmi Özkök tarafından uygun bulunmuştur” denilmiştir. Bakanlık açıklamasında, komisyon çalışmalarının süratle sonuçlanarak, olayın aydınlığa kavuşturulmasının büyük önem taşıdığına da dikkat çekilmiştir.324 Yaşananlar karşısında Türkiye’den en sert tepki dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök’ten gelmiştir. Olayın iki ülke ilişkilerinde ve iki ordu arasında bir güven bunalımına dönüştüğünü söylemiştir.325 Olay basına yansıdığında kamuoyunda büyük tepki uyandırmış, Türkiye’de Amerikan karşıtlığını tarihinin en yüksek seviyesine ulaştırmıştır.326 

PKK Krizi 

2006 yılı yaz aylarından itibaren PKK terör örgütü Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)’ne karşı yine silahlı eylemlerde bulunmaya başlamış, 2007’nin bahar 
aylarından başlayarak bu eylemlerin şiddeti artmıştır. Eylül 2007’nin son günlerinde iki büyük terörist saldırı gerçekleştiren PKK’nın ilk operasyonunda 7 Ekim 2007’de Şırnak’ta 13 asker teröristlerce öldürülmüştür. Hemen arkasından Genel Kurmay Başkanlığı’nın açıklaması şu şekilde olmuştur: Terör örgütü mensupları, yurt içerisinde operasyon birliklerimizle, yurt dışı na kaçış noktalarında ise ateş destek vasıtalarıyla takip edilmektedir. Ortaya çıkan bu tablo, mücadele azmimizi ve kararlılığımızı daha da artırmıştır”.327 

Suriye Devlet Başkanı, Türkiye’de terör olayları yaşanırken Ekim 2007 ayı içinde Türkiye’yi ziyaret etmiştir. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, Türk Hükümeti ’nin teröre ve terör faaliyetlerine karşı gündemine aldığı kararları desteklediklerini söylemiştir. Esad, ülkesinin, Irak'ın toprak bütünlüğü ve siyasi birliğinden yana olduğunu, Irak'ın bölünmesi girişimlerine kayıtsız kalmayacaklarını söylemiştir. 328 

Suriye, teröre karşı “ Türkiye’nin Yanındayız ” mesajını verdikten sonra bir hafta içinde PKK tarafından bir büyük eylem daha yapılmıştır. 21 Ekim 2007 tarihinde Hakkâri’nin Yüksekova İlçesi Dağlıca Köyü’nde 12 asker öldürülmüş Şehit  edilmiştir , 16 asker yaralanmış ve 8 asker de kaçırılmıştır. Saldırı sırasında 32 PKK’lı da ölü ele geçirilmiştir.329 

Türkiye’nin PKK ve Irak’a yönelik tepkisi büyük olmuştur. Türkiye’nin Kuzey Irak’a olası bir müdahalesine karşı bölge liderleri sınıra daha fazla peşmerge 
yerleştirmiştir. Talabani; PKK’nın bu olay tarihinin akşamı tek taraflı ateşkes ilan edeceğini, Barzani de PKK’nın silahlı çatışmaya devam etmek niyetinde olması 
durumunda Irak’ı terk etmesi gerektiğini söylemiştir.330 

Irak Cumhurbaşkanı Talabani PKK’nın silah bırakacağını açıklarken,Condoleezza Rice’dan gelen bir telefon sonrasında Barzani de PKK’nın ateşkes ilan 
edeceğini açıklamıştır. Bu açıklamalara rağmen PKK silah bırakmayacağını bildirmiş, Irak Başbakanı Nuri El Maliki ise, PKK bürolarının kapatılacağını ve 
PKK’nın saldırıları için Irak toprağını kullanmasının engelleneceğini söylemiştir. 331 

Hakkâri’deki terör saldırısının ardından Genel Kurmay Başkanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, Başbakanlık ve İçişleri Bakanlığında hareketli saatler 
yaşanmıştır. Sınır ötesi operasyonla ilgili tüm plan ve hazırlıklar masaya yatırılmıştır.332 

Türk kamuoyundan gelen tepkiler üzerine Hükümet, TSK’ya kullanmak üzere “sınır ötesi harekât” tezkeresini çıkarmıştır. Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) 
unsurlarını, Irak’ın kuzeyinden Türkiye’ye yönelik terör tehdidi ve saldırılarının yok edilmesi amacıyla sınır ötesi harekât ve müdahalede bulunmak üzere bu bölgeye göndermek için Hükümete verilen yetki süresinin, 17 Ekim 2008’den itibaren 1 yıl daha uzatılmasını öngören Başbakanlık Tezkeresi, 497 evet oyuyla TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilmiştir. Tezkere’nin süresi bir yıl ile sınırlandırılmıştır.333 

Nükleer Kriz, İran ve Türkiye-ABD İlişkileri 

İran’da Haziran 2005 Cumhurbaşkanlığı seçimlerini Mahmut Ahmedinejad kazanmıştır. Ahmedinejad döneminin en önemli özelliği İran’ın dış politika 
açıklamalarında sert söylemlerin yer alması, başka bir deyişle İran dış politikasının sertleşmesidir.334 

İran gibi Batı dünyası ile çeşitli sorunları olan bir ülkenin, Batı karşısında sürekli taviz vererek rejiminin kalıcılığını sağlaması mümkün değildir. İran’ın 
tehlikeli olduğu konusunda uluslararası toplumda fikir birliği oluşmaya başlamıştır. Nükleer çalışmaları bağlamında Atom Enerji Ajansı ile ilişkileri gerginleşmiştir. 
Ayrıca, İsrail ve insan hakları konusunda BM’de iki defa İran aleyhinde karar çıkmıştır.335 İran’a yakın ülkeler kendisinden uzaklaşmakta ve bölge devletlerinin İran’ın nükleer çalışmalarından duydukları tedirginlik artarken 11 Nisan 2006’da İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad büyük bir basın toplantısı yaparak İran’ın uranyum zenginleştirmeyi “başardığını” açıklamıştır.336 Ahmedinejad: “İran artık nükleer enerjiye sahip ülkelerden birisidir. İran halkının direncinin sonucu olan bu çalışmalarımıza uluslararası anlaşmalar çerçevesinde devam edeceğiz” açıklamasını yapmıştır.337 İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney de ABD’nin İran’a saldırması halinde sert bir şekilde karşılığını bulacağını ve İran’ın bu karşılığı, dünyanın mümkün olan her köşesinde verebilecek kapasitede olduğunu söylemiştir.338 


İran, Batıya, kendisine yapılacak bir saldırı karşısında Irak ve Afganistan gibi 
olmayacağını ve bu saldırının sonuçlarının Batı için çok ağır olabileceği mesajını her ortamda dile getirmektedir. İran’ın bu etkinliği başta ABD olmak üzere Batı 
dünyasını ciddi şekilde tedirgin etmektedir. Batı, güvenliği açısından tehdit olarak gördüğü unsurları barındıran Ortadoğu bölgesinde nüfuza sahip olan bir İran’ın nükleer çalışmalar yapmasını istememektedir. Batılılar için nükleer silaha sahip bir İran büyük bir tehdit olarak algılanmaktadır.339 Nükleer silahların herhangi bir şekilde bölgedeki terörist grupların eline geçebileceği ihtimali ve İran’ın adeta meydan okuma halini alan açıklamaları Batının da sertleşmesine yol açmaktadır. 

Lübnan-İsrail Krizi ve Türkiye-ABD İlişkileri 

İki askeri Lübnan’da üslenmiş olan Hizbullah tarafından kaçırılan İsrail, 12 Temmuz 2006 tarihinde Lübnan’ı bombalamıştır. Tüm dünyanın, şiddetin Suriye’ye sıçramasından kaygılandığı bir sırada ABD, bir yandan BM’den İsrail aleyhine bir karar çıkmasını vetosuyla engellemiş, ardından ise Lübnan Başbakanı Fuad Sinyora’yı arayıp, “saldırıları durdurmak için İsrail’e baskı yapacağı” sözü vermiştir. ABD’nin bu tutumu kafalarda soru işaretleri oluşturmuştur.340 

28 Temmuz’da uluslararası haber kanalı CNN’de “Larry King Show”a katılan Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Tayyip Erdoğan Ortadoğu krizi konusunda, “Şu 
anda suçlu arama durumunda değiliz. Şimdi yapmamız gereken ateşkesi sağlamaktır” demiştir. Başbakan Erdoğan, Ortadoğu’dan, Türkiye-ABD ilişkilerine varıncaya kadar bir dizi konuda görüşlerini açıklamış ve Larry King’in sorularını cevaplamıştır. 

Erdoğan, Türkiye’nin ancak ateşkes sağlandıktan sonra Lübnan’da oluşturulması planlanan istikrar gücüne katılabileceğini söyleyerek, şöyle konuşmuştur: 

“ABD, Türkiye’yi bu yönde sorumluluk almaya davet etti. Mevcut duruma bakarsak elbette bu görevi yerine getirmemiz gerektiğini hissediyoruz. Mevcut 
şartlarda orantısız bir güç kullanımına tanık oluyoruz. İnanıyoruz ki, bir istikrar gücünün varlığı çok önemli olacak. Ancak Türkiye ateşkes sağlandıktan sonra böyle bir güce katkıda bulunabilir.” 341 

King’in Ortadoğu’daki krizde kimin sorumlu olduğu yönündeki sorusuna ise Erdoğan şu cevabı vermiştir: 

”Şunu çok açık, net ifade etmeliyim ki, şu anda suçlu arama durumunda 
değiliz, çünkü suçlayacak birisini ararsak bu süreci daha da tehlikeye sokarız ve 
daha duygusallaşırız. Şimdi yapmamız gereken ateşkesi sağlamaktır ve barış sürecini nasıl başlatacağımıza bakmaktır. Bardağın dolu tarafını görmeliyiz. Suçlu ararsak çözümsüzlüğe doğru ilerleriz. Kimin haklı kimin yanlış olduğu, kimin suçlanması gerektiğine tarih karar verecektir. Bunu tarihe bırakmalıyız.” 342 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İsrail’in Lübnan’ı bombalamasının 
ardından yayımladığı mesajda, barışın korunması ve kalıcı hale getirilmesi için bütün ülkelere, toplumlara ve bireylere önemli sorumluluklar düştüğünü, "Bu sebeple, barışı talep etmek; yeri geldiğinde onu korumak için harekete geçmek ve gerekli iradeyi ortaya koyabilmek demektir" demiştir. Erdoğan ayrıca, Türkiye'nin dünyada barış düzeninin korunması yolunda etkin rol oynamaya devam edeceğini ifade etmiştir.343 

Dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer gelişmelerle ilgili olarak, 
“Lübnan’a asker yollanmasına karşıyım, başka ülkelerin ulusal çıkarlarını korumak görevimiz değil” sözleriyle yorumda bulunmuştur.344 

Ağustos ayında ise ateşkes baskıları tüm dünyada artmıştır. Bunun üzerine 
BM’nin ateşkes girişimi çabaları neticesinde 11 Ağustos’ta Güvenlik Konseyi 
çatışmaların sona erdirilmesine ilişkin 1701 Sayılı kararı oy birliğiyle kabul etmiştir. 

Karar 12 Ağustos’ta Lübnan Kabinesi tarafından onaylanmıştır. 14 Ağustos’ta 
taraflar arası ateşkes yürürlüğe girmiştir. Ateşkesin ardından Lübnanlı mülteciler evlerine dönmüşlerdir. Lübnan ordusu Güney Lübnan’a yerleştikçe İsrail birlikleri bölgeyi kademeli olarak terk etmişlerdir. Lübnan’a asker göndermenin doğru bir karar olduğunu söyleyen uzmanlar ise böylece Türkiye’nin Ortadoğu’daki gelişmeler karşısında seyirci kalmayacağını belirtmişler ve Lübnan’a asker göndermek ile bölgede aktif rol alınabileceğini ifade etmişlerdir. Emekli Tümgeneral Cihangir Dumanlı’ya göre Türkiye’nin böyle bir barış gücüne katılmakla sağlamayı düşündüğü en önemli fayda, “teröre karşı savaşta” ABD’nin ve İsrail’in yanında yer almak olmuştur. Dumanlı, böyle bir hareketin Türkiye’nin bölgedeki rolünü güçlendireceğini ifade etmiştir.345 


320 “Tezkere 202’ye karşı 332 oyla Kabul Edildi”, 
http://www.radikal.com.tr/haberphp?haberno=69580, (31.12.2009) ; Taştekin, 2006: 274. 
321AREM Basın Değerlendirmesi (2003), “Irak’a Asker Gönderilmesinin İç Güvenliğimize Etkileri” 
http://www.arem.gov.tr/rapor/basin/iraka_asker_g%F6nderilmesi.htm, (28.12.2009). 
322 M. Ali Kışlalı (2005), “Çuval Olayı Unutulur Mu?”, 
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=158071, (28.12.2009). 
323 Sedat Ergin, (2006). “Sülaymaniye Baskını”, Yazarların Kaleminden Manşetlerin Öyküsü (der.) T. 
Türenç, S. Kaplan, Doğan Kitap, İstanbul: s.290. 
324 http://dunyagazetesi.com.tr/haberArsiv.asp?id=133809, (21.12.2009). 
325 Murat Yetkin (2007), “Süleymaniye’de Gerçekte Neler Oldu?”, 
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=213510, (28.12.2009). Ayrıca, Yavuz, 2006: 221. 
326 “Portre: Türk-Amerikan İlişkileri”, http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=155626, (31.12.2009).
327 “Şırnak’ta 13 Şehit”, Cumhuriyet Gazetesi, 8 Ekim 2007, s.8. 
328 Uğur Ergan, Ümit Çetin (2007), “Beşar Esad’a Yemek Dışişleri Konutu’nda”, 
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=7499198&tarih=2007-10-17, (28.12.2009). 
329 Tolga Şardan Barkın (2007), “PKK’dan Dağlıca Baskını: 12 Şehit”, 
http://www.milliyet.com.tr/2007/10/22/guncel/agun.html, (28.12.2009). 
330 “PKK Savaşacaksa Irak’ı 
Terk Etmeli”, Hürriyet Gazetesi, 22 Ekim 2007, s.20. 
331 “Barzani’den Operasyon Tehdidi”, http://www.hurriyet.com.tr/dunya/7889717.asp, (18.12.2009). 
332 “Bedel Neyse Ödenir”, Cumhuriyet Gazetesi, 22 Ekim 2007, s.9. 
333 “Sınır Ötesi Tezkere Meclis’te Kabul Edildi”, http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/461631.asp, 
(28.12.2009).
334 İran dünya kamuoyunun tepkilerine rağmen nükleer çalışmalarına hız vermiştir. Arif Keskin 
(2005), “İran’ın Nükleer Çabaları: Hedefler, Tartışmalar, Sonuçlar”, 
http://www.turksam.org/tr/a77.html, (28.12.2009). 
335 Kararlar için bk “Security Council Demands Iran Suspend Uranium Enrichment By 31 August 
http://www.un.org/News/Press/docs/2006/sc8792.doc.htm (18.12.2009). 
336 Ahmedinejad’ın basın toplantısı hakkında bk. Nerdun Hacıoğlu, “İran Tokamak Yapmış”, 
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=4241302&tarih=2006-04-12 (18.12.2009). İran’ın 
nükleer çalışmaları için Bkz. Zbigniew Brzezinski ve Robert M. Gates, (2006): İran’ın Zamanı Geldi, 
Çev. Sermin Karakale, Profil Yayıncılık, İstanbul: ss. 39-46. 
337Nerdun Hacıoğlu, “İran Tokamak Yapmış”, 
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=4241302&tarih=2006-04-12 (18.12.2009). 
338 Gökhan Çetinsaya, Talha Köse, (2006): İran Dosyası, SETA Vakfı Yayınları, Rapor No: ST2-706, 
Ankara: s.39. 
339 Arif Keskin (2005), “İran’ın Nükleer Çabaları: Hedefler, Tartışmalar, Sonuçlar”, http://www.turksam.org/tr/a77.html, (28.12.2009). 
340 “Dünya Dur Diyor İsrail Vuruyor”, Hürriyet Gazetesi, 15Temmuz 2006, s.22. 
341 “Suçlu Arama Zamanı Değil”, Hürriyet Gazetesi, 29Temmuz 2006, s.26. 
342 “Suçlu Arama Zamanı Değil”, Hürriyet Gazetesi, 29Temmuz 2006, s.26. 
343 “Barış Gününe Lübnan’a Asker Gönderme Kararı Damgasını Vurdu”, 
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=197566, (28.12.2009). 
344 Enis Berberoğlu (2006), “Sezer: Lübnan’a Asker Yollanmasına Karşıyım”, 
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/4982142.asp, (28.12.2009). 
345 Cihangir Dumanlı, (2006a): “Barış Gücü Ne Yapacak”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:112, s.7. 



.



SURİYE KRİZİNDEKİ İÇ DİNAMİKLER İŞİD - ÖSO - PYD ve SURİYE TÜRKMENLERİ'NİN DURUMU 1



SURİYE  KRİZİNDEKİ İÇ DİNAMİKLER  İŞİD - ÖSO - PYD ve SURİYE TÜRKMENLERİ'NİN DURUMU .,
1





HABER  TRAFİĞİMİZE   

11 EYLÜL 2001 Sonrası ABD Dış Politikasında Ortadoğu ' nun Konumuna bakarak girelim..,

11 Eylül Terör Saldırıları  sonrası Amerika Birleşik Devletleri, Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrası şekillenen “tek kutuplu sistemde” gücünü en üst seviyede hissederken, bir anda tarihinin en büyük saldırısıyla karşılaşmıştır. 1990’lı yılların ikinci yarısından itibaren küresel terörün tehdidine maruz kalmaya başlayan ABD, ilk olarak Kenya ve Tanzanya’daki büyükelçiliklerinin bombalanma olayları ile sarsılmıştır. O yıldan itibaren küresel terörizmi tehdit değerlendirmelerine almaya başlayan ABD ilk kez kendi topraklarında bu denli büyük çapta bir saldırıya maruz kalmıştır.154 

ABD, 11 Eylül 2001 sabahı dünyanın en yüksek binalarından olan New York’taki Dünya Ticaret Merkezi’nin ikiz kulelerine yönelik, yerel saatle sabah 09.00’da meydana gelen bir terör saldırısına uğramıştır. Bu saldırının hemen ardından 18 dakika sonra ikinci kuleye de bir uçak saldırısı düzenlenmiştir. İkinci uçağın Amerikan Havayollarına ait ve 156 kişi taşıyan bir Boeing 737 tipi yolcu uçağı olduğu açıklanmıştır. Olaydan kısa süre önce kaçırıldığı bildirilen bu yolcu uçağının pilot kabininin binanın içine girdikten sonra patlayarak çok büyük tahribata yol açtığı ifade edilmiştir. Yanmaya başlayan 410 metre yüksekliğinde ki iki kule de kısa bir süre sonra görgü tanıklarının ve televizyon başında olayı naklen izleyen dünyanın gözleri önünde, içindeki binlerce kişiyle çökmüştür. Daha sonra Dünya Ticaret Merkezine ait üçüncü bina da yıkılmıştır. Binaların, uçakların içine yerleştirilen dinamitlerin ardı ardına patlaması sonucu çöktüğü de öne sürülenler arasında yerini almıştır.155 İkiz kulelere düzenlenen saldırının hemen ardından bu kez ABD Savunma Bakanlığı’na (Pentagon) yine uçaklı saldırıda bulunulmuştur. Aynı anda Dünya Ticaret Merkezi ve Pentagon’da kurtarma çalışmaları sürerken ABD Dışişleri Bakanlığı’nın önünde bomba yüklü iki araç daha patlatılmıştır.156 

Beyaz Saray, ABD Savunma Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Kongre binası, CIA binası başta olmak üzere, Washington’daki hükümet 
binalarının tamamı boşaltılmıştır. New York, Washington ve diğer büyük kentlerde olağanüstü önlemler alınmış, halkın kentlerin dışına çıktığı gözlenmiştir.157 

Amerikan halkı tarihinin en büyük korkularından birini yaşamıştır. 
İkiz kulelere düzenlenen saldırıların hemen ardından eylemleri Filistin 
Demokratik Kurtuluş Cephesi’nin (FDKC) üstlendiği öne sürülmüştür. Ancak 
haberin duyurulmasından kısa bir süre sonra açıklama yapan örgüt yetkilileri, olayla hiçbir bağlantılarının bulunmadığını bildirerek haberi yalanlamıştır. Daha sonra, Ürdün’deki bir gazeteyi arayan kimliği belirsiz bir kişi, saldırıları Japon Kızıl Ordu’nun düzenlemiş olduğunu ve Hiroşima ile Nagazaki’ye atılan atom 
bombalarının öcünün alındığını ileri sürmüştür. Ancak bu haber de 
doğrulanmamış tır.158  Saldırılara her taraftan kınama ve ABD'ye destek mesajları gelirken birçok ülkede önlem olarak önemli binalara girişler yasaklanmıştır.159 Tarih boyunca birçok devlet adamının, büyük komutanların ve binlerce insanın ölümüne neden olan terörizm, 11 Eylül 2001’de kendi tarihinde yeni bir sayfa açmıştır. Serhat Erkmen’e göre, ABD’de 11 Eylül 2001 tarihinde gerçekleşen olayların faili, kim olursa olsun ortaya çıkan gerçek, eylemin, terörizm kavramında 1990’larda meydana gelen değişiklikleri büyük oranda yansıtmış olmasıdır.160 

ABD’de normal bir gün olarak başlayan 11 Eylül 2001, sabahın ilk saatlerin de dünya tarihinde terörizm bağlamında yeni bir dönemin açıldığı gün olmuştur. Soğuk Savaş sonrası dönemde tek süper güç olarak anılmaya başlanan ülke olan ABD’nin teröristlerce bu çapta büyük bir saldırıya uğraması, uluslararası 
sistemde yeni bir döneme girilmesine yol açmıştır. Dünya Ticaret Merkezi’nin İkiz Kuleleri ve Pentagon’a yolcu uçaklarıyla yapılan intihar eylemleri çok sayıda ölüme ve binlerce kayıp insana neden olmuştur.161 11 Eylül’de Amerika’nın gücünü simgeleyen sembollerden biri konumundaki Dünya Ticaret Merkezi’ne yapılan saldırılar, doğrudan ABD’nin savunduğu demokrasi ve liberal ekonomik düzen gibi ülkenin bir kaç temel değerine yapılmış sayılarak, ABD tarafından teröre karşı dünya çapında ve çok boyutlu bir mücadele stratejisi geliştirilmiş ve uygulanmaya başlanmıştır.162 
11 Eylül 2001 tarihinde, teröristlerin yolcu uçaklarını kullanarak Pentagon ve 
Dünya Ticaret Merkezi’ne saldırılar düzenlemesi, böyle bir saldırı karşısında 
ABD’nin buna engel olamaması, dünyanın süper gücünün bile çaresiz kalabileceğini gözler önüne sermiştir. Gerçekleştirilen saldırılar sonrasında uluslararası terör artık ABD için bir numaralı tehdit ve düşman haline gelmiştir. Yanı sıra 11 Eylül saldırılarını gerçekleştirenlerin isimlerinin Müslüman ismi olması163, Müslüman simgeler taşımaları, El Kaide örgütü ile bağlarının olması gibi faktörlerden dolayı “radikal İslam” da bir tehdit olarak kabul edilmiştir.164 Bu nedenle ABD, teröre karşı küresel savaş ilan ederken, saldırıların sorumlusu olarak gördüğü El-Kaide terör örgütünün yuvası olduğunu ileri sürdüğü Afganistan’daki Taliban rejimini Aralık 2001’de devirmiştir. İkinci aşamada ise benzer ve başka gerekçelerle Irak’ı işgal ederek Saddam rejimine de Nisan 2003 tarihinde son vermiştir.165 Usame Bin Ladin’in lideri olduğu El Kaide Terör Örgütü tarafından gerçekleştirildiği açıklanan 11 Eylül Terör Saldırısı, ABD’nin ve müttefiklerinin tehdit algılamalarını değiştirmekle kalmamış, yeni yüzyılın ilk savaşının terörle savaş olarak ilan edilmesine de yol açmıştır.166 

11 Eylül olaylarının, küreselleşme karşıtlarının bir eylemi veya Amerika’nın Ortadoğu politikasına karşı geliştirilen tepkinin bir sonucu olduğu şeklinde yorumlar da yapılmıştır.167 

Kongar’a göre, 11 Eylül terörü, doğrudan doğruya küreselleşme olgusunun tüm dünyanın suratına bir “şamar” gibi inen yansımasıdır. Bir başka deyişle 11 Eylül terörü, küreselleşmenin “terör yüzüdür”.168 

11 Eylül saldırısı geniş bir düşünce alanına yayılmış ve kendi içlerinde tam olarak bütünleşmemiş, ama temelde benzer eğilimler içinde olan grup ve kişileri bir araya getirmiştir.169 11 Eylül 2001, güç politikaları tarihi için gelecekteki oluşumları etkileyen bir olay olmuştur. Batı eğitimi almamış on dokuz insan, kısıtlı mali kaynaklarla, dünyanın en güçlü ve teknolojik olarak en ileri ülkesini paniğe sevk etmiş ve küresel bir siyasi krize neden olmuştur. Saldırıların hemen ardından Başkan Bush yaptığı konuşmada; yapılan saldırıların içlerini korkunç ve boyun eğmez bir öfke ile doldurduğunu, bunun Amerikan ulusunu korkutmak için tasarlandığını, fakat başarılı olamadıklarını söylemiştir. Başkan Bush’a göre Amerika, özgürlüğün en parlak işaret ışığı ve dünya için bir fırsattı. Hiç kimse bu günü unutmayacaktı.170 

Brzezinski’ye göre; bu kişilerin saldırıları Amerikan dış politikasının askeri alana çevrilmesine yol açmış, Rusya’nın yeniden Batı ile ilgilenmesini hızlandırmış ve son olarak Amerika ve Avrupa arasında görüş farklılıklarını arttırmıştır.171 

11 Eylül 2001 saldırıları yirmi birinci yüzyılın bir dönüm noktası olmuş, 
dönemin ABD Başkanı G. W. Bush, 15 Eylül 2001 günü CNN International’da 
“Ulusa Sesleniş” programında ABD halkına ve dünya kamuoyuna şöyle seslenmiştir; 

… Sizden istenen sabırlı olmanız, çünkü bu savaş kısa sürmeyecektir. … Sizden istenen sabırlı olmanız azimli olmanız, çünkü bu savaş kolay geçmeyecek. 
Sizden istenen kuvvetli olmanız, çünkü zafere giden yol uzun olabilir… ABD’ye savaş açanlar, kendi yıkımlarını elleriyle seçmişlerdir. 
Terörist ülkelere ve onlara kucak açıp destekleyenlere yönelik bir dizi kararlı eylemle sağlanacaktır bu zafer. 

Sizi temin ederim sembolik eylemle yetinmeyeceğiz… Bizim vereceğimiz karşılık çok kapsamlı, güçlü ve etkili olacaktır. 172 

Chomsky, 11 Eylül’ü zalimce yapılmış tarihsel bir olay olarak değerlendirmiştir. Ona göre İngilizlerin 1814’te Washington’u yakmasından bu yana Amerikan toprakları ilk defa saldırıya uğramış ve hatta ilk defa tehdit edilmiştir.173 

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi iki adet geniş kapsamlı terör karşıtı karar kabul etmiştir. İlk olarak 1368 numaralı174 ve 12 Eylül 2001 tarihli olan ve bir gün önce vuku bulan saldırıyı kınayan karar alınmıştır. İkincisi ise 1373 numaralı 175 ve 28 Eylül 2001 tarihli, devletlerin terörizm karşısında tek başına veya toplu olarak kendini koruma hakkını teyit ederek, uluslararası işbirliği yapılması nı isteyen ve bütün üye devletlerin ödevlerini belirleyen karar olmuştur.176 

Yaşanılan ve ABD’nin tarihinde aldığı en ağır darbe olarak da nitelenen bu korkunç saldırı sonrası Başkan Bush, “ Ya Bizimlesiniz ya Teröristlerle ” diyerek uluslararası teröre karşı savaş başlatmıştır.177 

154 Altuğ Günal, “Büyük Ortadoğu Projesi ve Türkiye”, http://eab.ege.edu.tr/pdf/4/C4-S1-2-M15.pdf, (30.12.2009).
155 “Dünya Sarsılıyor”, Cumhuriyet Gazetesi, 12.09.2001: s.1. 
156 “ABD’de Gün Boyu Kâbus”, Cumhuriyet Gazetesi, 12.09.2001: s.3. 
157 “ABD’de Gün Boyu Kâbus”, Cumhuriyet Gazetesi, 12.09.2001: s.3. 
158 “ABD’de Gün Boyu Kâbus”, Cumhuriyet Gazetesi, 12.09.2001: s.3. 
159 “Dünya Ayakta”, http://webarsiv.hurriyet.com.tr/2001/09/12/27488.asp, (20.12.2009). 
160 Serhat Erkmen, (2001): “Terörizmin Yeni Miladı”, Stratejik Analiz Gergisi, Sayı:18, s.5. 
161 Erkmen, 2001: 7. 
162 Fevzi Uslubaş, (2005): Küresel Terör, Afganistan, BOP, ABD; İmparatorlukların Bataklığı, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, İstanbul: s.210. 
163 Mısır asıllı Aymen Elzavahiri (örgütün ikinci adamı), Şeyh Sait kod adlı Mustafa Ahmet Elhassavi 
(mali işlerden sorumlu), Abu Muhammet Elmisri (propaganda sorumlusu), Abbas Karaağaçlıoğlu, (2009), “11 Eylül Sonrası El Kaide”, 
http://www.bilgesam.org/tr/index.php?option=com_content&view=article&id=497:11-eyluel-sonrasel-kaide&catid=122:analizler-guvenlik&Itemid=147, (20.12.2009). 
164 “11 Eylül Sonrası Değişen Güvenlik Vizyonu-Bush Doktrini”, 
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=127301, (30.12.2009). 
165 İdris Bal, (2006): “Türkiye-ABD İlişkileri ve 2003 Irak Savaşı’nın Önemi”, 21. Yüzyılda Türk Dış Politikası, (Edt.) İdris Bal, AGAM Yayınları, Üçüncü Baskı, Ankara: s.154. 
166Şahin Alpay,(2006); “Küresel Terörizm”, http://www.turksam.org/tr/a1035.html, 
(20.12.2009).Norveç’li Uluslararası 
İlişkiler Profösörü Johan Galtung ile yapılan söyleşi. 
167 Kemal Evcioğlu, (2005): Amerika Birleşik Devletlerinin Büyük Ortadoğu Projesi, Umay Yayınları, 
İzmir: s.58. 
168 Emre Kongar, (2002): Küresel Terör ve Türkiye, Remzi Kitapevi, Dördüncü Basım, İstanbul: s.80. 
169 Türkkaya Ataöv, (2004): 11 Eylül: Terörle Savaş Mı Bahane Mi, Alkım Yayınevi, İstanbul: s.74. 
170 http://www.whitehouse.gov.tr/news/releases/2001/09/20010911-16.html, (23.09.2008). 
171 Zbigniew Brzezinski, (2005): Tercih, İnkılâp Yayınevi, Çev. Cem Küçük, İstanbul: s. 64. 

2.Cİ  BÖLÜMLE DEVAM EDECEK ( TIKLAYINIZ  )

..