21 Şubat 2020 Cuma

TÜRKİYE - AVRUPA TOPLULUĞU ORTAKLIK İLİŞKİSİNİN HUKUKİ ÇERÇEVESİ., BÖLÜM 2

TÜRKİYE - AVRUPA TOPLULUĞU ORTAKLIK İLİŞKİSİNİN HUKUKİ ÇERÇEVESİ., BÖLÜM 2


III. Ortaklık Rejiminin Uygulanması 

A. Genel Bakış 

Türkiye - AT Ortaklık Andlaşması yürürlüğe girmesinden bu yana kırk yıl gibi kı sa sayılamayacak bir süre geçmiş olmasına rağmen, başlangıçta öngörülen hedefler tamamıyla gerçekleştirilememiştir. Ortaklık, Ankara Andlaşması ve Katma Protokolde belirtilen hükümlere uygun şekilde yürütülememiş tir 26. Burada özellikle vurgulanması gereken husus, Katma Protokolde kararlaştırılan sürelere yeterince uygulanamadığı dır. Bunun altında yatan en önemli sebep, 1960'l ı yılların ekonomik ve siyasi koşullarının zamanla değişmesine paralel olarak taraflar ın çıkarlarının ve bununla bağlantılı olarak ortaklık ilişkisinden do ğan beklentilerinin de de ğişmiş olmasıdır. 

Türkiye, 1970% yıllarda içinde bulundu ğu ekonomik krizler ve siyasi mülahazalar dolaysıyla Katma Protokol'den kaynaklanan yükümlülüklerini 
yerine getir(e)memiştir. Ülkenin iç politik yaşamında o dönemde yaygın olan düşünce ve endişeler, Topluluk ile yaratılan ortaklık ilişkinin bir çeşit sömürü 
düzeni kurmakta olduğu, ulusal pazar ı Topluluk ürünlerine açmanın 
sanayileşmeyi ve kalkınmayı engelleyeceği, dolayısıyla koruma önlemlerinin 
muhafaza edilmesi gerekti ği konusunda odaklanmıştı . Türkiye'nin, bu mülâhazalar la, kendi yükümlülüklerini yerine getirmekten kaçınması ve 
Toplulukla ilişkilere soğuk bakmaya başlamış olması , Toplulu ğun da bunu bahane ederek kendi yükümlülüklerini aksatmaya ve ortakl ık ilişkisinin 
geliştirilmesi yönünde çaba harcamaktan kaç ınmasına sebep olmuştur. 

Başlangıçta sadece ekonomik olan sorunlar, 12 Eylül 1980 askeri yönetimi döneminde ve Yunanistan' ın 1980'de Toplulu ğa tam üye olmasıyla başka bir 
aşamaya geçerek, gittikçe siyasi boyut kazanmaya başlamıştır 27 . Topluluk, bu gelişmelerin sonucunda Türkiye ile siyasi ilişkilerini dondurmuş ve mali 
işbirliğini askıya almıştır. 
Bu dönemde, Katma Protokolün sadece ticari hükümleri işlemeye devam etmiş , fakat diğer bütün hükümlerinin uygulanması Topluluk tarafından durdurul  
muştur. 1983 yılında Türkiye'de sivil idarenin yeniden kurulması ve 1984 
yılından itibaren ülkemizin ithal ikamesi politikalarını hızla terk ederek dışa açılma sürecini başlatması (liberal ekonomi politikalarının izlenilmesi), ortaklık rejimine yeniden işlerlik kazandırmaya başlatmıştır. Ortaklık ilişkileri 16 Eylül 1986 tarihinde Brüksel'de yap ı lan Ortaklık Konseyi toplantısıyla birlikte tekrar rayına girmiştir. Türkiye, ertelemiş olduğu gümrük vergileri uyum ve indirim takvimini 1988 yılından itibaren hızlandırılmış bir şekilde yeniden yürürlüğe koymuştur. Türkiye'nin 14 Nisan 1987'deki üyelik müracaat ına ilişkin Komisyon tarafından 1989 yılında verilen cevabın 2 B Türk makamları tarafından olumlu karşılanmış olması , gümrük birliğinin, Katma Protokolde öngörüldü ğü gibi, 1995 yılında tamamlanması için gerekli hazırlıkların yapılmasını hızlandırmıştır. 

B. Gümrük Birliği 

5 Mart 1995 tarihinde yapılan Ortaklık Konseyi toplantısında alınan karar uyarınca, Türkiye ile Avrupa Toplulu ğu arasındaki gümrük birliğinin29 son 
evresine geçi ş kararlaştırılmıştır. 22 Aralık 1995 tarih ve 1/95 say ılı Ortaklık Konseyi Kararı ile gümrük birliğinin kuruluşunun tamamlanması 1 Ocak 1996 
tarihinden geçerli olmak üzere sağlanmıştır". 

1/95 sayıl ı Ortaklık Konseyi Kararı , adetâ bir gümrük birliği andlaşmas ıymış gibi takdim edilmektedir. Oysa burada gerçek anlamda bir andlaşma yoktur31 . 1/95 sayılı Konsey Karar ı , adından da anlaşılacağı gibi, sadece sanayi malları için kurulmas ı öngörülen gümrük birli ğinin son dönemini yaşama geçiren bir "uygulama karar ı"dır33 . 

Gümrük birliği, sanayi malları ve işlenmiş tarım ürünlerinde yap ılan ticareti kapsamaktadır. Tarı m ürünlerinin serbest dola şım ı Ankara Andlaşması'nın temel amaçlar ından biri olmakla beraber, Türkiye'nin Topluluğun ortak tar ım politikasına uyum sağlayamam ış olması nedeniyle, işlenmemiş tarım ürünleri gümrük birliğinin kapsamı dışında tutulmu ştur33 . Kömür ve Çelik Topluluğu Andlaşması kapsamındaki ürünler ise, 1 Ağustos 1996 tarihinde yürürlü ğe girmiş olan bir serbest ticaret anla şması 34 kapsamında işlem görmektedir. 

1/95 sayılı Konsey Kararı ile taraflar arasında aslında bir gümrük birli ğinin kurulmasından çok, Türkiye'nin Topluluğun gümrük birliğine girişi 
sağlanmıştır. Çünkü, Türkiye, gümrük birli ği kapsamındaki mevcut ve gelecekteki Topluluk müktesebat ını benimseyeceğini ve çıkacak yorum ve 
uygulama sorunlarını da Avrupa Toplulukları Adalet Divan ının (ATAD) içtihatları çerçevesinde çözeceğine dair taahhüt altına girmiştir 35 . Burada e şitler 
arasında bir durumun ileri sürülemeyecek kadar aç ık ve kesin olmadığı gözükmektedir. Türkiye'nin çok yak ın bir gelecekte Avrupa Birli ği'ne girmesine yönelik büyük ümitler ve bunun sonucunda olu şan yanlış öngörüler nedeniyle gümrük birli ğinin kurumsal ve içerik olarak bu şekilde yapılandırılmış olmas ı , Türkiye'de doğal olarak baz ı sert ele ştirilerin do ğmasına yol açmışt ır36. Türkiye'nin, üyesi bulunmad ığı Avrupa Toplulu ğu'nun organlarının verdiği/verece ği kararlar doğrultusunda mevzuat ını deği ştirece ğine ve gümrük birliğinin uygulanmasında ortaya ç ıkacak sorunları da bu örgütün mahkemesinin içtihatlar ı çerçevesinde çözece ğine dair uluslararas ı yükümlülüğü'', Türk anayasa hukuku aç ısından sorun yaratabilir niteliktedir. 
Çünkü, burada bir nevi Avrupa Toplulu ğu organlarına "dolayl ı bir yetki devri" durumu vard ır. Bu durumun Türk Anayasas ı'nın 6. ilâ 9. maddeleri ile bağdaşıp bağdaşmadığı tartışmaya açıktır'''. 

Gümrük birli ğinin etkileri, taraf ülkelerin ekonomilerinin özelliklerine ("güçlü" veya "zay ıf", "rakip" veya "tamamlay ıc ı" vb.) geniş ölçüde bağlıdır39 . 
Bu açıklamalar göz önünde bulundurularak gümrük birli ğinin kuramsal anlamda etkilerini şu şekilde izâh edilebilir40: Gümrük birli ği, herşeyden önce piyasanın geni şlemesine hizmet ederek büyük ölçekli üretimden yararlanma imkânlarına, rekabetin güçlenmesine ve taraf ülkeler lehine ticaret sapmalar ına katkıda bulunur'''. Bu çerçevede olu şan yeni rekabet ko şulları , genel fiyat düzeyini aşağılara çekerek talebi uyar ır; bu da firmalar ı daha fazla üretime sevkeder. Böylece, taraf üye devletlerin piyasalar ında rasyonel kaynak dağılımı da sağlanmış olur. Buradan hareket edildi ğinde, gümrük birliğinin Türk piyasas ında rekabeti art ıracağını ve bunun sonucu olarak da tüketicilerin daha yüksek kalite, daha ucuz ürünler ve daha fazla çe şitli mallardan yararlanmalar ını sağlayacağı; üreticiler için de, istikrarl ı ve büyük bir ihracat pazarına eri şim yanında, daha ucuz ve daha kaliteli girdilerden yararlanma imkânlarını sağlayacağı sonucuna varılabilir. 

Türkiye ile Topluluk üyesi devletler aras ında görünürde bir ticaret aç ığı mevcuttur. Avrupa Toplulu ğu Türkiye Temsilciliğinin görüşüne göre42, bu 
ticaret aç ığının esas nedeni, gümrük birli ğinin kendisinden ziyade, Türkiye'nin genel ticaret hacminin büyümesi ve kur hareketleridir. Ithalat art ışın çoğu, ülke 
ekonomisine katma değer yaratan hammadde, sermaye mallar ı ve ara mamul mallarından olu şmaktadır43 . Tüketim malları ise, Türkiye'nin toplam ithalat ı 
içinde çok fazla bir yer tutmaktad ır (ithalatın sadece % 10'u civar ında)`. Öte yandan, 20 y ıldan daha uzun bir zamand ır ülkede devam eden politik ve 
ekonomik istikrars ızlık, kırtasiyecilik ve yolsuzluklar, Türk firmalar ının uluslararas ı rekabet güçlerini etkiledi ği gibi, dış sermayenin ülkeye giri şine de 
engel olmaktad ır45 . Fakat, gümrük birli ğinin Türk ekonomisine etkilerinin niteliği konusunda uzmanlar tarafından farkl ı görü şler ileri sürülmektedir". 

Gümrük birli ğini eleştiren yazarlar, 1/95 say ı l ı Ortakl ık Konseyi kapsam ındaki gümrük birli ğinin Türk ekonomisi üzerinde olumsuz etkileri 
olacağın ı dile getirmektedirler. Türk firmalar ının Avrupa'daki rakipleri karşıs ında, rekabet gücü fazla de ğildir. Rekabet imkan ı olan tekstil endüstrisi 
gibi sektörlerin47 , Avrupa Birli ği'nin üçüncü ülkelerin iç pazar ına daha kolay girmesine olanak veren iki tarafl ı serbest ticaret anla şmaları yüzünden, Türkiye 
Avrupa Birli ği içindeki ayrıcal ıklı pozisyonunu yitirmi ştir. Öte yandan, öngörülen mali yardımlar da gerekti ği gibi verilmemiştir. 

Bu eleştirilere katılmakla birlikte, fakat burada, Türkiye'nin gümrük birli ği çerçevesinde üstlenmi ş olduğu yükümlülüklerin liberalle şme sürecindeki bir 
ülke konumuyla uluslararas ı ticari ili şkilerinde bir gereklilik olarak ortaya çıkmış olduğunun ayrıca belirtilmesi gerekir. De ği şen dünya ticaret ko şulları 
karşıs ı nda, Türkiye ulusal mevzuat ını uluslararas ı ticaretin genel ilke ve kurallarıyla uyumlaştırmak zorundadır. Avrupa Birli ği, sadece Türkiye'nin dış 
ticaretinin de ğil, dünya ticaretin önemli bir kı smını belirlemektedir45 . 

Türkiye'nin Avrupa Birli ği'nin kendileriyle tercihli andla şmalar yapmış olduğu üçüncü ülkeler ile serbest ticaret andla şmaları49 imzalama yükümlülüğü, kendi 
ulusal pazarını bu ülkelere açt ığı gibi, bir o kadar da kendisi için yeni pazarlar yaratmaktadır 50. 

Bu şartlar altında, Türkiye'nin gümrük birliğinden doğan yükümlülükleri, tek tarafl ı taviz olarak de ğil, bilakis atılması gerekli adımlar olarak değerlendirilmeli dir. Keza bu yükümlülükler, genel ölçüde Türkiye'nin Dünya Ticaret Örgütü ile ilgili yükümlülükleriyle de uyuşmaktadır. Ayrıca, gümrük birliğinin tamamlanma sıyla Türkiye'nin Avrupa Birliğine entegrasyon istikametinde çok önemli bir a şama kat edilmiştir. Ticaret açığın büyümesine rağmen, Türk ekonomisi ve sanayii, tam üyeli ğin gerektireceği yükümlülükleri kaldırabileceğini 
göstermiştir. 

"Türkiye'nin AB ile ya şadığı sorunlar Gümrük Birliğinden değil stratejik karar mekanizma-larında inisiyatifin Birliğe devredilmesinden kaynaklanmaktadır. Gümrük Birliği Türkiye için nas ı l oynayacağını ve kurallarınuı bilmediği bir oyun gibidir."5' 

C. Ortaklığın Diğer Düzenleme Alanları 

Ankara Andlaşması ve Katma Protokol, malların serbest dolaşımının yanında, iş gücü, hizmetler ve sermayenin serbest dolaşımın gerçekleştirilmesinin Roma Andlaşmasının ilgili kuralları çerçevesinde kademeli olarak gerçekle ştirilece ğini öngörmektedirler. Fakat bu kapsamda-ki hükümler hukuki yönden esas itibariyle bağlayıcı olmayıp, geleceğe yönelik program, temenni ve dilekler içermekten öteye geçmez. Bu konularda herhangi bir hukuki mükellefiyet do ğabilmesi için, Ortaklık Konseyi kararları gereklidir. 

Gerçi, Katma Protokolün 36. Maddesinde Ankara Andlaşmasının 12. Maddesine yap ılan atıf gereğince, işçilerin serbest dolaşımının Roma Andlaşmasının ilgili hükümlerine dayandırılarak 1986 yılına kadar kademeli olarak gerçekleştirileceği ve bu konuda izlenecek yöntemlerin Ortakl ık Konseyi tarafından belirleneceği hükme bağlanmıştır. 
Fakat, bu konuda sadece kısmi bir ilerleme sağlanabilmiştir. Öngörülen serbest dolaşım hakkı 1. ve 2. aşaması itibariyle uygulamaya geçirilmek üzere yürürlüğe konulmuş ise de, nihai ve son aşama için Türkiye ile Topluluk arasında herhangi bir hukuki düzenleme yapı lması siyasi ve ekonomik nedenlerle ve Topluluk üye devletlerinin isteksizliği sonucu bugüne kadar mümkün olamamıştır. 

Ortaklık Konseyinin 1/8052 sayılı ve 3/805' sayılı kararları ile işgücü pazarına entegre olmuş göçmen işçilerin ve aile fertlerinin hukuki statülerinin 
korunmasına yönelik bazı hak ve güvenceler getirilmiş 54, fakat bu kararlar istenilen ve amaçlanan işçilerin serbest dolaşımını tam manasıyla 
gerçekleştirememişlerdir. Ayrıca, bu çerçevede öngörülen haklar ın, Türkiye'nin baz ı üye devletlerle imzaladığı ikili iş gücü andlaşmaları. 55 ile sağlanan 
hakların ötesine geçemediği de ifade edilmektedir  56 . 

Yerleşim serbestisi, hizmetlerin, sermayenin serbest dolaşımı ve diğer konularda bugüne kadar önemli bir gelişme sağlanamamıştır. 

D. Mali İşbirliği. 57 

Türkiye'nin sosyal ve ekonomik gelişmesini teşvik amacıyla Topluluk tarafından, bir dizi mali yardımlar yapılmıştır. Mali yardımlar, esas olarak taraflar aras ında imzalanan mali protokollerle düzenlenmiştir. 1964-1981 y ılları arasında üç ayrı mali protokol bir de tamamlayıcı protokol imzalanmıştır. 1981 yılı sonrasında 600 milyon Ecu tutarında Dördüncü Mali Protokol hazırlanmışsa da, Avrupa Parlamentosunun ve Yunanistan' ın muhalefeti nedeniyle yürürlüğe sokulamamış tır. Mali protokoller kapsamındaki yardım türü ağırlıklı olarak kredi olmak üzere kredi ve hibelerden oluşmakta olup, krediler, Avrupa Yatırım Bankası ve Topluluk kredilerini kapsamaktadır. Toplam olarak 1.433 milyar Ecu tutarında yardım öngörülmesine rağmen, kullanılabilen yardım toplam 830 Milyon Ecu gibi dü şük bir seviyede kalmıştır. 

Topluluk tarafı , 1/95 say ılı Ortaklık Konseyi Kararının eki niteliğindeki tek taraflı deklarasyonla gümrük birliğinin Türk ekonomisi üzerindeki olası olumsuz etkilerini bertaraf etmek üzere Türkiye'ye 4-5 yıllık bir dönem içinde 2,5 milyar Euro'ya varan mali yardım yapacağını taahhüt etmişse de, öngörülen bu mali yardımlar Türkiye tarafından değişik nedenlerden dolayı ve özellikle de Yunanistan' ın muhalefeti yüzünden yeterince kullanılamamıştır. 

Mali protokoller ve gümrük birli ği çerçevesinde öngörülen mali yardımların dışında, Topluluk tarafından Türkiye'ye yönelik çok sayıda mali yardımlar verilmiş/verilecek olsa da, bunlar, Topluluk tarafından Türkiye verilmesi zorunlu olan mali yardımlar karşısında önemli bir yekun tutmamaktadır. 

IV. Ortaklığın Kurumsal Yapısı 

A. Ortaklığın Hukuki Niteli ği Sorunu 

Ortaklığın hukuki niteliği, ortaklık ilişkisinin bugüne kadar tam olarak aydınlığa kavuşturulamamış temel sorunlarından birisidir. Ankara Andlaşması , 
maddi hükümleri aç ısından çok s ıkı bir şekilde Roma Andlaşmasının ilkelerine dayanmasına rağmen, ortaklığın hukuki kişiliği haiz olduğuna ilişkin herhangi 
bir hükme yer vermemiştir. Bu yüzden, ortaklığın "uluslararası örgüt" şeklinde bir oluşum olarak mı , yoksa sadece basit bir "sözleşme ilişkisi" olarak mı 
değerlendirilmesi gerekti ği tartışma yaratmaktadır. 

Ortaklığın hukuki niteliğinin aç ıklanması için, ilk olarak, uluslararası örgüt kavramı üzerinde kısaca ve ana hatlarıyla durulacak ve daha sonra da, 
ortaklığın bu ölçütleri taşıyıp taşımadığı incelenecektir; buradan hareketle, 
ortaklığın hukuki kişiliğe sahip bir uluslararası örgüt olarak görülüp görülemeyeceği tartışılacaktır. 

1. Ortaklığın Uluslararası Örgüt Olarak Nitelendirilmesi 

a. Görüşler 

Avrupa Topluluklar ı Adalet Divanı 58 ve öğretideki hakim görü ş 59 , andlaşma da ortaklığın hukuki kişiliğine ilişkin açık bir hüküm içermediği  gerekçesiyle, ortaklığın uluslar arası örgüt olarak nitelendirilmesini reddetmektedir. Bu görü şe göre, ortaklık uluslar arası ilişkilerde hem kendisi için, hem de üyeleri için bağımsız kararlar alabilen ve sorumluluk taşıyabilecek yetkilere sahip değildir. Ortaklık andlaşmaları , Topluluk ile sözleşme tarafı arasında herhangi bir devletler arası kurumsallaşma yaratmayan uluslar arası sözleşmelerdir. Ortaklığın kurumları sadece âkit tarafların beraberce karar aldıkları "sözleşme organları" niteliğindedir. Hak ve borçlar, ortaklığın kendisi için değil, kural olarak sadece âkit taraflar için geçerlidir. Buna karşılık öğretideki azınlık görüşü 60, uluslar arası örgütlerin tipik özelliklerine dikkat çekerek, ortaklığın bu özelliklere sahip oldu ğunu savunmaktadır. 

b. Uluslararası Örgütün Tanımı ve Genel Özellikleri 

Uluslararası örgütler, uluslararası hukukta açık bir şekilde tanımlanmamıştır. Genel anlamda, devletler tarafından imzalanan uluslar arası sözleşmeler ile belli bir amaç için yarat ı lan ve sürekliliği olan, kurumsallaşmış birleşmeler olarak ifade edilmektedirler. Buna göre, bir olu şumun uluslar arası örgüt olarak nitelendirilebilmesi için aşağıdaki özellikleri ta şıması gerekir: 

-Bir uluslar arası andlaşmaya dayanmadı , 
-Süreklilik arz etmesi, 
-Üyelerden bağımsız kendi özel iradesini oluşturabilecek bir kurumsal yapıya sahip olması ve 
-Ortak bir amaca hizmet etmesi. 

c. Değerlendirme 

Türkiye - AT Ortaklığinı uluslararası örgütlerin genel kabul görmüş tanımı ile bir karşılaştırmaya tabi tutulduğunda, kendisinin uluslararası örgüt olarak nitelendirilmesi mümkündür. Ortaklığın kuruluşu bir uluslararası sözleşmeye dayanmaktadır. Kurumsal yapısı bakımından da uluslararası örgütlere benze şti ği yadsınamaz. Zira Ortaklık, görevlerini yerine getirmek için hukuk kural ı ihdas etmeye yetkili bir Konsey ile donatılmıştır. Bu bakış açısı , ortaklığı kesin olarak uluslararası değiş tokuş (ticari) sözleşmelerden ayırmaktadır. 


3. CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder