21 Şubat 2020 Cuma

TÜRKİYE - AVRUPA TOPLULUĞU ORTAKLIK İLİŞKİSİNİN HUKUKİ ÇERÇEVESİ., BÖLÜM 1

TÜRKİYE - AVRUPA TOPLULUĞU ORTAKLIK İLİŞKİSİNİN HUKUKİ ÇERÇEVESİ., BÖLÜM 1 



Dr. Hacı CAN*
Ankara Avrupa Çal ışmalan Dergisi Cilt:3, No:1 (Güz: 2003), s. 19-43 
* Dokuz Eylül Üniversitesi, Hukuk Fakültesi Ö ğretim Görevlisi. 
HACI CAN 


Giriş 

1950 'li yıllarda başlayan ve birçok aşamadan geçerek günümüzün Avrupa Birliği (AB) boyutuna ula şan Avrupa'daki bütünleşme hareketinin en dinamik 
kısmını oluşturan Avrupa Topluluğu (AT) birçok ülke ile ekonomik ilişkiler 
kurmuştur. 
Bu ülkelerden birisi olan Türkiye, her ne kadar Avrupa'da olu şan bu 
bütünleşme hareketine başından beri kayıtsız kalmayarak kat ılım amacıyla 1963 yılında bir ortaklık andlaşması imzalamışsa da, bu sürecin içerisine 
tamamıyla dahil olamamıştır. 40 yıllık bir geçmişi bulunan ortakl ık ilişkisi ve Türkiye tarafından girişilen köklü reform hareketlerine rağmen, gelinen durum 
beklentilerin bir hayli gerisinde kalmıştır. Ortaklık rejimi çerçevesinde gerçekle şen ekonomik ilişkilerin daha çok Topluluk üyesi devletlerin lehine bir 
gelişim göstermesi, Türkiye'de ortaklık ilişkisinin yeniden gözden geçirilmesi konusunda yeni eğilimlerin doğmasına yol açmışsa da, ülkemizin Avrupa 

Birliği üyeliği hakkındaki tartışmalar nedeniyle fazla yankı uyandırmamaktadır. Nitekim, ortaklık ilişkisi temel işlevini yerine getiremediği içindir ki, 
Türkiye ortaklık rejimi çerçevesinde Topluluğa katılmayı beklemeden tam üyelik için başvurusunu 14 Nisan 1987'de erken yapmak zorunda kalmıştı . 

Avrupa Birliğinin halen devam eden son genişleme sürecinin 2007 y ılında tamamlanacak olması , Türkiye'nin tam üye olarak katılma yönündeki çabalarını 
hızlandırmıştır. Yapılan tartışma ve incelemeler de bunun sonucu olarak genelde Türkiye'nin Avrupa Birliğine girişi konusunda odaklanmıştır. Oysaki, 
ortaklık ilişkisi çerçevesinde ihdas edilen kurallar, Türkiye ile Avrupa Birli ği arasındaki ilişkilerin hukuki temelini oluşturmaktadırlar ve bu kapsamda da 
önemli uygulama alanlar ı vardır. Ayrıca, Türkiye'nin ne zaman Avrupa Birliği'ne tam üye olarak gireceği henüz kesinleşmiş de değildir. Gerçi, Aralık 
2002'de Kopenhag'da yapılan Avrupa Birliği Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesinde, Türkiye'nin Kopenhag kriterlerini Aral ık 2004'e kadar yerine 
getirmesi durumunda, 2005 yılından itibaren kendisiyle üyelik müzakere sürecinin açılacağı resmen deklare edilmiştir'. Ancak, en iyimser tahminler 
Türkiye'nin AB üyeliğinin en erken 2011 yılından sonra mümkün olabileceği yönündedir. 

Aşağıdaki çalışma, Türkiye'nin üyeliğe hazırlık aşaması olarak planlanmış olan ortaklık ilişkisini analiz etmektedir. Bu kapsamda, esas itibariyle ortaklık 
ilişkisi çerçevesinde öngörülen alanlar ve ortaklığın kurumsal yap ısı inceleme konusu yapılmaktadır. 

I. Ortaklık İlişkisinin Kuruluşu 

Türkiye ve Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET)2 arasındaki ortakl ık ilişkisi, 12 Eylül 1963'te Ankara'da imzalanan' ve 1 Aralık 1964'te yürürlüğe giren andlaşma ile kurulmuştur. AET - Yunanistan Ortakllık Andlaşması İçeriğine göre yaplılan bu Andlalşma', bir yandan Topluluğa üye devletler örneği arasında "andlaşmanın amacı" ve "içeriği" konusunda olu şan görüş ayrılıkları , öte yandan Türkiye'de yaşanan siyasal çalkantılar nedeniyle birçok kesintiye uğrayarak, dört yıl süren bir müzakere sürecinden sonra imzalana bilmiştir 6. 

Bu yüzden Andlaşmada, AET 
- Yunanistan Ortaklık Andlaşmasının içeriği gibi somut düzenlemeler getirilememiş , sadece ileride yap ılmas ı amaçlanan bütünleşmenin bir çerçevesi çizilebilmiş tir. 

Türkiye açısından ortaklık ilişkisinin kurulmasının nedenleri aşağıdaki başlıklar altında açıklanabilir 7 : 

-Tanzimat döneminden beri devam eden batılılaşma çabaları , 
-Soğuk savaş döneminde izolasyondan kurtulma ve NATO üyesi konumuyla Batı Bloğundaki yerini ekonomik entegrasyonla destekleme, 
-Topluluğun ABD karşısında denge faktörü olması , 
-Topluluk yardımlarından istifade ve Topluluk üyesi devletlerdeki pazar payını kaybetmemek ve 
-Yunanistan faktörü'. 

Topluluk tarafı açısından ortaklık ilişkisinin kurulmasın ın en önemli nedeni, üye devletlerin soğuk savaş döneminde ihtiyaç duyduklar ı güvenlik kaygılarıdır 9. Topluluk üyesi devletler, Türkiye'nin Doğu Bloğu ülkelerine yaklaşmasın ı engelleyerek Doğu Akdenizin  kendi kontrolü altında kalmasını sağlamak istemişlerdir'''. Yeni kurulan Toplulu ğun, kendini uluslararası arenada tanıtma ve özellikle de EFTA karşısında konumunu güçlendirme çabası da, ortaklığın kurulmasında bir diğer neden olarak çıkmıştır". 

II. Ortaklığın Hukuki Temelleri 

A. Ankara Andlaşması 

1. Andlaşmanın Amacı 

Ankara Andlaşmasının (AA) dibacesi ve ikinci maddesinde, ortaklığın amacı şu şekilde düzenlenmiştir: Karşılıklı çıkar temelinde ve Türkiye'nin ekonomik durumu da gözetilerek, taraflar arasında ekonomik ve ticari ili şkileri aralıksız ve dengeli olarak güçlendirmeyi teşvik etmek suretiyle, Türkiye'nin mümkün olduğu kadar Toplulu ğa yakınlaşması ve nihayetinde bir üyeliğin gerçekleşmesidir. 

Türkiye'nin gelecekte Topluluk içerisinde yerini alabileceği, daha somut olarak 28. maddede açık olarak ifade edilmiştir. Bu hüküm şöyledir: 

"Anlaşmanın işleyişi, Topluluğu kuran Andlaşmadan doğan yükümlülüklerin tümünün Türkiyece üstlenebileceğini gösterdiğinde, âkit taraflar, Türkiye'nin Topluluğa katılması olanağını incelerler." 

Ortaklık ilişkisi, bu süreç içerisinde bir nevi Türkiye'nin üyeli ğe haz ırlık aşamas ı olarak i şlev görecektir. Bununla birlikte anılan bu maddenin lafzının 
yorumunda, hukuki yönden bağlayıcılığı konusunda görü ş ayrılığı vardır. Türkiye, bu hükme dayanarak ortaklık ilişkisini "sonraki bir üyeliğin bağlayıcı 
bir ön aşaması" 12 olduğunu ileri sürerken, Topluluk tarafı ise, bunu sadece "incelenmesi gereken bir olanak" olarak görmektedir. Topluluk taraf ının 
görüşüne 13 göre, 28. madde ile, Türkiye'ye Topluluk üyeliğine giriş hakkı verilmemi ştir, daha ziyade, Türkiye'nin üyelik imkanının sadece bütün 
yükümlülüklerin Türkiye tarafı ndan yerine getirilmesi durumunda incelene bileceğini hükme bağlanmıştır. 

Kanımızca da, Ankara Andla şmas ının 28. maddesinde öngörülen üyelik perspektifi otomatik olmayıp, bazı somut şartların gerçekleşmesine bağlanmış tır. Türkiye, ortaklık rejimi içerisinde Avrupa Ekonomik Topluluğu'nu kuran Roma Andlaşmasından doğan yükümlülükleri yerine getirebilecek konuma geldiğinde sanayileşmiş bir Avrupalı devlet konumuna erişmiş olacaktır. Böylece Türkiye'nin Toplulu ğa tam üye olarak katılması imkanı gündeme gelecektir'''. Ancak buradan her halükârda bir üyeli ğin gerçekleşeceği sonucuna da varılamaz. 
Çünkü, Türkiye'nin üyeliği konusu her iki tarafın objektif değerlendirmeleri sonucunda alacaklar ı ortak bir karara bağlıdır. Tarafların, Türkiye'nin yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğinin tespitinin yanında, ayrıca "üyelik imkanını" da inceleyecekleri için, geni ş takdir ve değerlendirme alanlarına sahiptirler. Bu durum, 28. maddenin hukuki yönden bağlayıcılığını zayıflatmaktadır. Burada düzenlenmiş olan üyelik perspektifini daha ziyade "siyasi hedef" olarak değerlendirmek gerekir. Keza, Ankara Andlaşmasınin dibacesi de bu anlamda "sadece" ortaklığın Türkiye'nin Topluluğa üye olarak katılmasını kolaylaştıracağı ümidini ifade etmektedir. 

2. Andlaşmann İçeriği 

Ankara Andlaşması bir başlangıç maddesi dışında 33 maddeden olu şan ve üç kısma ayrılan Esas Andlaşmanın yanında, bir Geçici Protokol, bir Mali Protokol, bir Son senet, üç Niyet ve Yorum Bildirisinden oluşmaktadır. 

Bu Protokol ve Bildiriler, Esas Andlaşmanın 30. maddesi gereğince andlaşmanın 
"ayrılmaz parçalarıdır" ve ayn ı hukuki değere sahiptirler. 

Esas Andlaşmanın birinci kısmı (m. 1 - 7 AA) ortaklığın genel ilke ve esasları düzenlenmektedir. Üç alt bölüme ayr ılan ikinci kısmın (m. 8 - 21 AA) 
ilk bölümünde (m. 8 - 10 AA), ortaklığın geçiş döneminin uygulanmasına ilişkin hükümler bulunmaktadır. İkinci bölüm (m. 11 AA), tarım konusunu 
hükme bağlamaktadır. Üçüncü bölüm (m. 12 - 21 AA), ekonomik nitelikte sair hükümleri içermektedir. Andlaşmanın son kısmı (m. 22 - 33 AA) ise, genel ve 
son hükümlere ilişkin düzenlemeler getirmektedir. 

Ankara Andlaşması bir "çerçeve andlaşması" 15 niteliği taşır. Ana ilke ve esasları bakımından Roma Andlaşmasının hükümlerinden esinlenmiştir 16. 
Bu kapsamda esas itibariyle içerisinde mallar ın, hizmetlerin, sermayenin ve kişilerin ortak bir rekabet düzeni çerçevesinde serbestçe dolaşabileceği bir 
"ekonomik alan" yaratılması için bir program tespit edilmiştir. Kademeli olarak kurulacak olan gümrük birli ği, andlaşmanın temel noktas ını teşkil eder 
(m. 10 AA). 

Bunun yanında, tarım (m. 11 AA), işçilerin serbest dola şımı (m. 12 AA), yerle şme serbestisi (m. 13 AA), hizmetlerin serbest dola şımı (m. 14 AA), 
ulaştırma (m. 15 AA), rekabet ve vergiler (m. 16 AA), mevzuat ve ekonomi politikalarının uyumlaştırılması (16 ve 17 AA) sermaye ve ödemelerin serbest 
dolaşımı (m. 18, 19 ve 20 AA) hakkında andlaşmada hükümler öngörülmüştür. 

Ankara Andlaşmasında öngörülen hükümler esas itibariyle taraflar ın somut yükümlülüklerinden ziyade, genel ilkeler getirmekte ve "Roma Andlaşmasının 
ilkelerinden esinlenme de uyuşmuşlardır" gibi muğlak ifadeler içermektedir. 

Bu hükümlerin büyük çoğunluğunun program niteliği taşıması , âkit taraflara 
ortaklık rejiminin uygulanmasında önemli derecede takdir alanı bırakmaktadır. Ancak, taraflar ın ortaklık rejimin uygulamasında iki temel yükümlülükleri 
vardır. Bu temel yükümlülüklerden birincisi, 7. maddede düzenlenen, 
"sözleşmeye sadakat" borcu, diğeri ise, 9. maddede belirtilen "ayrımcılık 
yasağı"dır. 

Türkiye ile Topluluğun üye devletleri arasında mevcut olan ekonomik gelişmişlik farkı nedeniyle, ortaklık rejiminin kademeli olarak uygulanması ve 
Türkiye'nin bu süreç içerisinde Topluluğun ekonomik ve mali yardımları ile desteklenmesi bir zorunluluk olarak ortaya çıkmıştır. Bu nedenle, ortakl ık 
rejiminin birbirini izleyen hazırlık, geçiş ve son dönem olmak üzere toplam üç evreden geçerek gelişeceği kararlaştırılmıştır. Hazırlık döneminden geçiş 
dönemine intikal otomatik olmayıp, geçi ş dönemin koşullarının taraflar 
arasında görüşülerek bir protokol ile saptanması gereklidir (m. 4 AA). Son döneme geçiş konusu ise andlaşma da düzenlenmeyerek aç ık bırak ılmıştır. 

Ortaklığın ilk evresini hazırlık dönemi oluşturmaktadır. Bu dönemin esas amacı , Türkiye'nin ekonomik ve sosyal gelişmesini sağlamak olarak öngörülmüştü. Türkiye ortaklığın geçiş ve son dönemlerinde kendisine düşecek yükümleri üstlenebilmek için bu dönem içerisinde herhangi bir yükümlülük 
altına girmemiştir. Bu çerçevede Türkiye lehine baz ı ekonomik yardım ve imtiyazlar l7 verilmiş ise de beklenen sosyoekonomik katkı sağlanamamıştır. 
Hazırlık döneminin süresi esas itibariyle 5 yıl olarak planlanmıştı . Ancak, hazırlık dönemi Geçici Protokolde öngörülen usullere uygun şekilde uzatılarak 
9 yıl sürmüş ve 31 Aralık 1972'de sona ermiştir (m.3 AA). 

Belirli istisna halleri d ışında 12 yıl sürmesi gereken geçiş dönemi, âkit tarafların karşılıklı ve dengeli yükümlülükleri esasına dayalı olarak, Türkiye ile 
Topluluk arasında bir gümrük birliğinin gittikçe gelişen şekilde yerleşmesi, ortaklığın iyi işlemesini sağlamak için Türkiye'nin ekonomi politikalarının 
Topluluğun ekonomi politikalarına yaklaştırılması , bunun için de gerekli ortak eylemlerin geliştirilmesine hizmet etmesi amacıyla yapılandırılmıştır (m. 4 AA). 

Ortaklığın son dönemi gümrük birli ğine dayan ır ve âkit taraflar ın ekonomik ve sosyal politikalar ı arasındaki koordinasyonun güçlendirilmesini 
gerekli kılmaktadır (m. 5 AA). Diğer dönemlerin aksine, son döneme geçi ş şekli Ankara Andlaşmasında düzenlenmediği gibi, bu dönemin süresinin uzunlu ğu da 
açık bırakılmıştır'''. Ortaklığın son dönemi, doğal olarak "ortaklık"tan "tam üyeliğe" geçişi hazırlama fonksiyonu görecektir 19 . 

Ortaklık kurumsal olarak yapılandırılmıştır. Ankara Andlaşması , süreklilik arz eden bir hukuki ilişki yarattığı için, kurumsal nitelikli hükümler de 
içermektedir. Andlaşmanın 6. maddesinde, ortaklık rejiminin uygulanması ve gittikçe gelişmesini sağlamak üzere âkit taraflar ın bir araya gelebileceği bir 
Ortaklık Konseyinin kurulması öngörülmüştür. 24. maddenin 3. fıkrasında ise, Ortaklık Konseyinin, görevlerinde kendisine yardım edebilecek her komiteyi ve 
Andlaşmanın iyi yürütülmesi için gerekli işbirliği ve devamlılığını sağlayacak bir komite kurmaya karar verebileceği belirtilerek, yardımcı organların 
kurulmasına izin verilmiştir. Bu hüküm uyar ınca, Ortaklık Konseyi tarafından bir dizi Komiteler kurulmuştur 2°. Anlaşmazlıkların çözümü için bir prosedür 
düzenlenmekle beraber, herhangi bir yargı organ ı öngörülmemiştir. Ayrıca, Avrupa Parlamentosu ve daha sonra Ekonomik ve Sosyal Komite ile öte yandan 
TBMM ve diğer ilgili Türk makamları arasında gerekli işbirliğinin sağlanması amac ıyla gerekli tedbirler alınacağı hükme bağlanmıştır (m. 27 AA). 

B. Katma Protokol., 

23 Kası m 1970'de imzalanıp 1 Ocak 1973'te yürürlüğe giren Katma Protokol (KP) 21 , Ankara Andlaşmasında düzenlenen alanlar ın Türkiye'nin ekonomik durumuna uygun bir şekilde yürürlüğe konmasını sağlayan bir "uygulama andlaşması "22 niteliğini taşımaktadır. Burada, Ankara Andlaşması ile yaratılan hukuki temel üzerinde geçiş döneminin ayrıntıları ve özellikle de kurulacak gümrük birliğinin ilke ve usulleri esaslı bir biçimde düzenlenmiştir 23 . 
Topluluk bu kapsamda, sanayi mallar ında Türkiye'den yapacağı ithalata (tekstil ve petrol ürünleri istisnalar ı saklı kalmak kaydıyla) hiçbir gümrük veya e ş etkili 
vergiler koymamayı ve miktar kısıtlamaları uygulamamayı garanti ederken 24 , Türkiye ise, Topluluk çıkışlı mallara uygulanan gümrük ve e ş etkili vergilerini 
12/22 yıllık dönemler içerisinde tedricen kaldırmayı ve aynı dönem içinde Topluluğun ortak gümrük tarifesi ve tar ım politikasına uyum sağlamayı taahhüt etmiştir. 

Katma Protokol, sanayi ürünleri için gümrük birliğinin kurulmasıyla ilgili hükümlerin yanında, tarım ürünleri, işçilerin serbest dolaşımı , yerleşme hakkı , 
hizmetlerin serbest dolaşımı , taşımacılık, rekabet, devlet yardımları , Ekonomik politikaların ve mevzuat ın yakınlaştırılması konularında da düzenlemeler   getirmektedir. Fakat, bu hükümler gümrük birliği ile ilgili hükümler gibi "doğrudan uygulanabilir" niteliğine sahip olmadıklarından, uygulanabilmeleri için Ortaklık Konseyi kararları gereklidir'''. 

Katma Protokol, ortaklık rejimin uygulanmasına iki sınır çizmektedir. Birinci olarak, Türkiye, bu Protokolün kapsamına giren alanlarda üye devletlerin Roma Andlaşması uyarınca bir-birlerine tanıdıklarından daha elverişli işlemden yararlanamaz (m. 59 KP). İkinci olarak da, tarafların, ciddi ekonomik zorluklar ile karşılaşmaları durumunda korunma önlemlerine başvurma imkanlarının olmasıdır. Katma Protokol, 60. maddede öngörülen genel hükmün yan ın-da, özellikle Türkiye'ye yönelik çe şitli korunma hükümlerine de yer vermektedir. 

2. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder