7 Aralık 2019 Cumartesi

KÜRESELLEŞME, MODERNİTE VE DEMOKRASİ TÜRK DIŞ POLİTİKASI 2009 VE SONRASI., BÖLÜM 2

KÜRESELLEŞME, MODERNİTE VE DEMOKRASİ TÜRK DIŞ POLİTİKASI 2009 VE SONRASI., BÖLÜM 2

Modernite ve Demokrasi: Başarı ve Başarısızlık, 

Türkiye ve proaktif dış politikası hakkında bütün bu algılamalar günümüz dünyasında Türkiye’yi Müslüman bir toplumda seküler demokrasinin en başarılı örneği kılan yumuşak güç kavramıdır. Gerçekte, Amerika ve Avrupa’da görüldüğü gibi modern dünyanın genel olarak çok kültürlülük, özellikle İslam’a yönelik çok kültürlülük konusunda şüphelerin olduğu günümüzde, sekülarizm ve demokrasiye bağlılığı ve ekonomik dinamiklik tabanında başarısı ile Türkiye, demokrasi, İslam ve piyasa değerlerinin beraber var olabileceğini gösteren 
tarihsel bir tecrübe sunmuştur. Türkiye son yıllardaki tecrübesiyle çatışma yerine beraber var olabilmenin mümkün olduğunu ve bu beraber var olmayla sadece ulusal oluşumunun çoğunluğu Müslüman olan bir toplumda seküler anayasal ve demokratik bir sistemin olasılığını göstermemiş, bu ulusal oluşumun küresel politikada barış ve istikrarın yaratımında proaktif ve yapıcı bir şekilde kullanılabileceğini de göstermiştir. Bu tecrübeyi takdir etmek ve bu tecrübeden bir şeyler öğrenmek için Türk dış politikasını “modernite” ve “demokrasi” bakış açılarından analiz etmek kullanışlı olacaktır. 

Türkiye’nin önemli bir yumuşak güç ve merkezi devlet olduğu analizi dünya politikasının geçen yıllarda yeniden yapılanmasında öne çıkan İslam’a nasıl yaklaşılacağı sorunsalına Türkiye’nin alternatif modernite ve demokrasi tecrübesinin etkin bir cevap vereceğinden çıkarılmaktadır.

Modernite bakış açısı, bu anlamda, Türk modernitesinin sadece sıra dışı doğasını göstermekle kalmayıp yakın geçmişteki demokratik dönüşümünü de gösteren sosyolojik ve tarihsel bir analitik araçtır. Türk dış politikasını analizde modernite bakış açısını kullanırken, modernite hakkında üç değişik teorik açıklamadan öğrenebiliriz. Birinci olarak Charles Taylor’un “Two Theories of Modernity” (İki Modernite Kuramı) adlı eserine dayanabiliriz, ki bu eser “kültürel” ve “akültürel” modernite teorileri arasında ayrım yapmaktadır 24. 

Kültürel teori, kültürel farklılıkların ve her kültürün kendisine has özelliklerinin farkına varırken ve modernite ve Batı arasındaki bağlantının Batı modernitesini izleyerek ve onu taklit ederek modernize olunabileceği fikrine ulaştırmadığını belirtirken, akültürel teori, moderniteyi Batı nedenselliğinin, sekülerizminin ve araçsal rasyonalitesinin “gelişimi ve büyümesi” olarak görmektedir. Kültürel modernite bakış açısını kullanarak, Türk modernitesi genel manada  seküler /bireysel temelde ulusal kimlik yaratacak bir sosyal ethos eksikliği barındıran modern ulus-devlet, ulusal ekonomi ve ulusal hukuk kurmak isteyen bir 
politik modernite projesi olarak görülebilir 25. 

Bu yüzden, Türk modernitesi politik moderniteyi kurmayı başardı, ancak İslam’ın kimlik oluşumundaki ana sembolik referans olma özelliğinin ortadan kalkması anlamına gelmedi. 

İkinci olarak, Gerard Delanty’nin modernite analizine dayanarak, alternatif modernitenin, modernitenin varsaydığı soyut liberal birey ile toplumsal değişim 
sürecinde ortaya çıkan çıkan kültürel kimlik arasındaki boşluğun, ya da gerilimin bir sonucu olduğunu söyleyebiliriz. Alternatif modernite oluşumları, ulus devleti ve serbest pazarı kabul eden ve içselleştiren, ama soyut liberal birey anlayışını kabul etmeyen, ve devlet ile ekonomiyi kültürel kimlikle eklemleyen deneyimlerden ortaya çıkmaktadır 26

Türkiye, bu anlamda, seküler ve batılılaşma temelinde hareket eden devlet merkezci modernleşmeyi, çoğunluğu Müslüman olan bir toplumda başarmış bir örnektir, ve son yıllarda ortaya çıkan İslami kimliğin siyasi, ekonomik, kültürel alanlarda yükselişi süreci de bu bağlamda düşünülmelidir. 

Üçüncü olarak, modernitenin tek olmadığı, farklı ulusal alanlarda alternatif oluşumları ortaya çıkartabileceğidir. 

Dolayısıyla alternatif ya da çoklu modernleşmeler anlayışından iki öneri ortaya koyabiliriz. Birincisi modernitenin bir değil çok olduğunun, yani ekonomi ve kültürün değişik uluslarda değişik anlamları olduğunun farkına varılmasıdır. 

İkincisi ise, küreselleşen dünyamızda ve 11 Eylül sonrası dünyada, modernite Batılılaşmadan ayrı bir hale gelmektedir; son yıllarda, modernite ve Batılılaşma arasındaki kopukluk giderek derinleşmektedir. Gerçekte, küreselleşen dünyamızda, giderek artan bir şekilde politik ve ekonomik moderniteye (ulus-devlet ve piyasa kapitalizmi) yönelik olarak Batılı, seküler ve birey bazlı nedenselliği kabul etmeyen taleplerin oluştuğunu gözlemlemekteyiz 27

Modernite Batılılaşma ile özleşmeye indirgenemez. Modernitenin kabulü otomatik olarak seküler-bireyci kültür ve benliğe neden olmamaktadır. 
Japonya’dan Çin’e, İran’dan Malezya’ya, İslam köktenciliğinden Oksidentalizme, geniş bir spektrumda, modernite ve Batılılaşma arasında giderek artan fark ve alternatif, çok ve küresel modernite fikri küresel politikaya son yıllarda şekil vermektedir. Türkiye’nin geçmiş yıllardaki tecrübesi, medeniyetler çatışması tezine ters olarak, dünyaya büyük bir Müslüman çoğunluğa sahip sosyal bir oluşumda seküler anayasa korunurken İslam, demokrasi ve özgür piyasa değerlerinin beraber var olabileceğini göstermiştir.28 

Fakat çatışma gibi beraber var olma da demokrasiye ihtiyaç duymaktadır—“modernite ve demokrasiyi ifade edilebilir kılan yerleşmiş 
bir demokrasidir.”29 

Bu nedenle, modernite bakış açısının demokrasi ve yerleşmiş demokrasi bakış açısıyla çağdaş Türkiye tarihinin eleştirel bir analiziyle tamamlanması gerekmektedir. 
Birçok kişi tarafından belirtildiği gibi, her ne kadar Türkiye’nin modernite yolculuğu demokrasi referansı taşıdıysa da tarih bir paradoksu gözler 
önüne sermektedir, demokrasiye geçişte bir başarı, fakat demokrasiyi yerleştirmede bir başarısızlık 30

Türkiye yakın geçmişe kadar modernizasyon ve demokrasinin beraber bulunmasında bir “başarı” ve modernitesini daha liberal, çoğulcu ve demokrasisini çok kültürlü ve demokrasisini derinleştirerek ve yerleştirerek daha istikrarlı, katılımcı ve güçlü yapmasında bir “başarısızlık” göstererek bir “paradoksal gelişme” tecrübe etmiştir. Diğer kelimelerle ifade etmek gerekirse, tek-partili politik sistemi çok partili parlamenter demokrasiye dönüştürerek demokrasiye geçiş gibi politik modernite için modern politik ve kurumsal yapıyı kurmada başarılı olduysa da, modernite ve demokrasisini derinleştirmede başarısız olmuştur.31 

Bu paradoks kendisini., 

(a) Çok-partili parlamenter sistemdeki rejim kırılmaları sorununda 
(b) 1980’den itibaren kimlik bazlı krizlerin ortaya çıkmasında (İslam’ın yeniden yükselmesi, Kürt sorunu ve sivil toplum yaygınlaşması süreçleri) ve 
(c) Güçlü-devletin yönetim krizinde ve müşteri-temelli, yolsuzluk sorunları olan ve popülist yönetim biçimini içeren siyaset anlayışının meşruiyet krizinde göstermiştir. 

Bütün bu sorunlar ve süreçler demokrasinin Türkiye’de güçlenmesini gerekli kılarken, kurumsal çatışmalara ve toplumsal kutuplaşmaya neden olmaktadırlar.

Demokrasi, özgür seçimler ve kuvvetler-arası ayrım gibi kurumsal norm ve prosedürleri içerir. Ama demokrasinin güçlenmesi, devlet-toplum/birey ilişkilerinin “haklar, özgürlükler ve sorumluluklar” temelinde düzenlenmesini gerekli kılar. Türkiye, bugün demokrasinin güçlenmesi sorununu yaşamaktadır. Demokrasinin güçlenmesi, esas olarak, “değişik ve çok kültürlü bir toplumda birlik yaratımı” sorunuyla de ilgilenmektedir.32 

Demokratik yerleşmeden genellikle anlaşılan devlet-toplum/birey ilişkilerinde demokrasinin derinleşmesi iken, bu süreç davranışsal, tavırsal ve anayasal 
şekilde de tanımlanabilir:

Davranışsal olarak, önemli bir ulusal, sosyal, ekonomik, politik veya kurumsal bir aktör demokratik olmayan bir rejim yaratarak ya da şiddet veya dış 
müdahaleye başvurarak devletten ayrılmayı hedeflemek için önemli miktarda kaynak harcamıyorsa demokratik bir rejim yerleşmiştir. 

Tavırsal olarak, kamuoyunun güçlü bir çoğunluğu demokratik prosedürler ve kurumların kollektif yaşamı yönetmek için en uygun yol olduğu fikrine sahip ve sistem karşıtı alternatiflerin küçük ya da demokrasi yanlısı güçlerden izole olduğu zaman demokrasi rejim yerleşmiştir. 

Anayasal olarak, devlet ve devlet dışı güçler benzer olarak egemen olunan toprak parçası üzerinde krizlerin çözümünün belirli kurallar, prosedürler ve 
kurumlar tarafından cezalandırılan yeni demokratik işlemlere maruz kaldığı bu işleme alıştığı zaman demokratik rejim yerleşmiştir. 33

Tabi ki, demokrasinin yerleşmesi için iyi işleyen bir devlet dışında beş tane bağlı ve birbirini güçlendiren koşulların var olması veya oluşturulması gerekmektedir. Birinci olarak, özgür ve canlı bir sivil toplumun gelişmesi için koşullar var olmalıdır. İkinci olarak, göreceli olarak bağımsız ve değerli politik bir toplum olmalıdır. Üçüncü olarak, vatandaşların özgürlüklerini ve özgür örgüt yaşamını hukuksal garantiye alan hukuk üstünlüğü olmalıdır. Dördüncü olarak, yeni demokratik hükümet tarafından kullanılabilecek bir devlet bürokrasisi 
olmalıdır. Beşinci olarak, kurumsallaşmış ekonomik bir toplum olmalıdır 34. 

Türkiye bağlamında, demokrasi tarihi geçişte bir başarıyı gösterirken yerleşmede ve güçlendirmede bir başarısızlığı göstermektedir. 

Bu manada, Türkiye’de bugün yaşadığımız sorunların özünde, demokrasinin hem kurumsal, hem de toplumsal-kültürel olarak derinleşmemesi ve farklılıklar içinde birlik dilinin yaratılamaması vardır. 

Alternatif modernite ve demokratik yerleşme kavramları temelinde baktığımız zaman, Türkiye, İslam, demokrasi ve seküler modernitenin beraber var olmasını sağlayan yeteneğiyle kilit bir bölgesel güçken, kendi içinde demokrasisini güçlendirememe sorunu yaşayan bir ülkedir. 2009 ve 2010 yıllarında bu sorun yaşanmaya devam etmektedir. Yumuşak güç kabiliyetleriyle ve kapasiteleriyle güçlenen Türkiye dış politikası, sürdürülebilir ve etkili olmak için, ülke içinde demokrasinin yerleşmesini ve güçlenmesini gerekli kılmaktadır. Larrabee ve Lesser şunu belirtmektedirler:

Batı algılamasında Türkiye, merkezi bir rolde olabilir, ancak transatlantik ilişkilerdeki belirsizlikler Ankara’da Batı kavramını “belirsiz” yapmaktadır. Her şeyden öte, Türkiye ülkenin dış ve güvenlik politikasının yönü ve enerjisi için ciddi etkileri olan önemli politik, ekonomik ve sosyal baskılarla yüzleşmektedir. Olasılıklar oldukça geniştir, daha küreselleşmiş bir Türkiye’den, Avrupa’yla ve Batı’yla daha fazla eklemlenmiş olan bir Türkiye, anahtar bölgelere çok taraflı bir politikayla yaklaşan bir Türkiye’den, daha milliyetçi ve içe bakan Türkiye’ye, daha kısıtlı ve tek taraflı bölgesel politikalar izleyen bir Türkiye’ye kadar.35

Larrabbe ve Lesser’in argümanlarına geri dönersek, Türk demokrasisinde çatışma yerine beraber var olma tabanlı çok kültürlü moderniteyle birlikte yerleşme çabası olmadan, Türkiye rahatlıkla güvenliğe vurgulu, içe bakan dış politika yönelimine ve milliyetçi devlete kayabilir. Gerçekte, Türkiye’yi ve proaktif dış politikasını rakip edinen budur. AK Parti hükümeti Türk demokrasisini ilerletme ve geliştirme iradesini ne kadar kaybederse, milliyetçilik de o kadar politika ve dış politika söylemini çerçevelendirmektedir, bunun sonucu olarak da Türkiye medeniyetler çatışması tezine bir alternatif olmak yerine Türkler ve Kürtler, sol, liberal ve muhafazakar politik ideolojiler 
tarafından güçlü bir şekilde seslendirilen gerici ve dışlayıcı milliyetçiliklerle karşılaşmaktadır.

Türkiye-AB İlişkileri ve Demokratik Yerleşme

Türkiye-AB ilişkileri derinleştikçe ve 3 Ekim 2005’de tam üyelik müzakerelerinin başlaması kesinleştikçe, Türkiye’de demokratik yerleşme olasılığı belirdi. Gerçekte, Türkiye’ye tam üye adaylığının verildiği 1999’daki Helsinki Zirvesi’nden beri Türkiye-AB ilişkileri “kesinlik” kazandı. Bu kesinlik Türkiye’deki politika ve devlet aktörlerini demokrasiye odaklanmaya zorladı, çünkü Türkiye’nin aday ülke sıfatı Türkiye’nin Kopenhagen kriterlerini tamamlamasını zorunlu kılıyordu ki bu modernite ve demokrasinin AB tam üyeliğine aday bir 
ülkede ilişkilendirilmesi ve geliştirilmesi anlamına geliyordu. 2002 Kopenhagen Zirvesi’nden önce Türkiye’nin gerçekleştirdiği önemli hukuksal ve anayasal değişiklikler sadece AB’yle tam üyelik müzakerelerinin başlaması için Türkiye’nin devlet-toplum ilişkisinde Kopenhagen politik kriterlerini uygulaması koşulu ile koşullu tarihi (gecikme olmadan 2004) almasını sağlamıştır. 

Avrupa Konseyi’nin 2004 zirvesinde 3 Ekim 2005’de Türkiye’yle tam üyelik müzakerelerine başlanması kararında da görüldüğü gibi Türkiye’nin 
müzakere için bir başlangıç tarihi alma çabaları başarılı olmuştur. Gerçekte, müzakereler başladı ve AB Türkiye’ye tam üyelik sürecinde bir ülke 
sıfatı verdi.

Türkiye’nin tam üyelik konusuna yönelik tepkiler, belirsizlikler ve şüpheler vardır. Benzer olarak, Avrupa şüpheciliği Türkiye’de artmaktadır. 
Fakat burada iki noktanın üzerinde durulmalıdır. Birinci olarak, AB çıpası şimdiye kadar Türkiye’deki demokrasi seviyesini güçlendiren olumlu bir rol oynamıştır, AK Parti hükümeti bu nedenden dolayı bazı kurumsal ve anayasal reformları tam üyelik müzakerelerine başlamak için gerçekleştirmiştir. Kopenhag politik kriteri demokratik yerleşme yönünde hareket anlamına geldiğinden, 
Türkiye’nin reform süreci devlet-toplum/birey ilişkilerinin düzenlenmesi ve politik partiler arasında politik rekabet için demokratik yerleşmeyi ana alan haline getirmiştir 36

Yakın zamandaki “türban sorunu” ve “AK Parti’yi kapatma davasında”ki politika ve yargı krizlerine rağmen, parlamenter demokrasi kabul edilen politik bir norm 
olarak kalmıştır. Bu her ne kadar Türk demokrasisinin yerleşmeye ihtiyacı olduğunu gösterse de, “şehirdeki tek oyun” için otoriterlikten daha çok demokrasinin aday haline gelmeye başladığı anlamına da gelmektedir 37. 

İkinci olarak, Türkiye-AB ilişkilerindeki şüphelere ve güven sorununa rağmen, bu ilişkiler Türk modernitesi ve demokrasisi bağlamında en fazla sistem-dönüştürücü olan ilişkiler olmuş ve Türk dış politikasına olumlu etkilerde bulunmuştur. Türkiye-ABD veya Türkiye-Avrasya ilişkilerinin tersine, Türkiye-AB ilişkileri ekonomik, kültürel ve politik olarak sistem-dönüştürücü ilişkiler olmuştur,  bu bağlamda, bu ilişkiler Türk dış politikasının ve onun proaktif, yapıcı ve çok-boyutlu işleyişinin ana eksenini oluşturmalıdır. Gerçekte, 11 Eylül sonrası dünyada Türkiye’ye olan ilgi Türkiye’nin AB’yle tam üyelik müzakerelerini başlatmak için gerçekleştirdiği demokratik reformlarla aynı zamanlıdır. Ayrıca, AB’nin Türkiye üzerindeki devlet-toplum/birey ilişkisinin demokratik bir dönüşümünü ve ekonomik yaşamda istikrar ve kalkınma yaratmayı amaçlayan bir ekonomik dönüşüm talep eden Kopenhagen politik kriterlerinin uygulanması 
gereksiniminden ortaya çıkan yumuşak gücü, 11 Eylül sonrası dünyada Türkiye’nin dış politikada artan bir şekilde dış politikasında yumuşak güç kullanmasına katkıda bulunmuştur 38. 

Bölgesel ve küresel olarak Türkiye, demokratik ve ekonomik dönüşüm bağlamında AB’den gelen yumuşak-güç baskıları altında proaktif, yapıcı 
ve çok-boyutlu dış politikasında yumuşak güç kullanmaya ve yumuşak güce odaklanmaya başlamıştır. Diğer kelimelerle ifade etmek gerekirse, Türkiye demokrasisini geliştirmek için politik bir irade göstermiş ve demokratik reformları hızlandırmış, ayrıca, küresel akademik ve kamu tartışmalarında dünya politikasında en önemli aktörlerden ve merkezi devletlerden birisi olarak algılanmaya başlanmıştır.

Dahası, Ian Lesser’in haklı olarak vurguladığı gibi, Türkiye’nin dış politikasını gerçekçi ve etkin yapmak için “öncelik koyması” noktasına odaklanması gerekmektedir. Lesser’a göre:

Yunanistan’la olan yumuşama; Suriye hatta İran’la olan açılmalar ve Ermenistan’la gerçekten bir açılma olasılığı. Bunlar anlamlı şeylerdir, 
ama hepsi Türkiye’nin komşularındadır. Türkiye’nin dış politika aktivizminin kapsamına bakarsanız, Türkiye her şeyi bir anda yapmaya çalışıyor gibi gözüküyor. Bazı koşullar altında, bu mükemmel bir yaklaşım olabilir. İleriye baktığımda, Türkiye’nin ikliminin daha zor olduğu görüyorum; Türkiye Avrasya ve Batı, Müslüman dünya ve Avrupa arasında olmama seçimini yapmama lüksüne sahipti. Gelecek yıllarda, Türk dış politikası genel aktivizmden daha çok önceliklerle ilgili olacaktır. 39

Lesser’le aynı fikirdeyim. Türkiye sadece proaktif dış politikasını gerçekçi ve etkin yapmak için değil, daha önemli olarak küresel politikada önemli aktör ve merkezi devlet rolünü koruması için önceliklere daha fazla odaklanmalıdır. 11 Eylül sonrası dönem çok kutuplu bir dünya yerine tek-kutuplu bir dünya yaratırken ve bu dünyada kriz büyük güçler arasında bir kriz haline gelirken, “Rusya sorunu” ve “İran problemi” vakalarında görüldüğü gibi, Türkiye proaktif dış politikasında önceliğe genel aktivizmden daha büyük bir vurgu yapmalıdır. Bu değişikliklerin olduğu zamanda, Türkiye Birleşmiş Milletler’de Güvenlik Konseyi üyesi olmuştur. Bu başarı Türkiye’nin krize ve değişime nasıl tepki vereceğine bağlıdır. Türkiye’nin dış politikasını yönlendirirken önceliğe vereceği önem Türkiye’nin etkinliğini ve dönüştürücü gücünün derecesini belirleyecektir. 

Bu bağlamda, Türkiye’nin çok-boyutlu operasyonunda “ana eksen” kurmak için “etkin çıpa” ya sahip olması Türk dış politikası için önemli ve kullanışlı olmaktadır. Bu çalışmada ifade ettiğim gibi, Türkiye-ABD ilişkilerinden, Türkiye-Avrasya ilişkilerinden veya öncelik ve çıpa olmadan özgür bir ülke olarak hareket eden Türkiye’den daha çok Türkiye-AB ilişkileri, Türkiye’nin Avrupalılaşmasındaki mevcut olan problem ve belirsizliklere karşın, Türk dış politikasının ana eksenini oluşturmaktadır. Bu üç opsiyona karşın, Türkiye-AB ilişkileri derin eklemlenme ilişkileridir, tarihsel ve kurumsal olarak kurulmuşlardır ve Türkiye ve Avrupa’da ekonomik, politik ve kimlik-bazlı sistem-dönüştürücü etkiler yaratmaktadır 40

Mustafa Aydın ve Sinem Açıkmeşe’nin gösterdiği gibi Türk demokrasisi ve dış politikasının dönüşümünde ve ikisi arasında birbirini bağlayan 
bağlantılar kurarak“AB üyeliğinin olasılığı kesinlikle bir rol oynamıştır” 41. 

11 Eylül sonrası dünyada Türkiye’nin bölgesel gücü ve merkezi devlet rolüyle uyumlu ve bunlar için kullanışlı olan etkin bir AB çıpası daha fazla benimsenmesi için Türk dış politikasında öncelik yerine genel aktivizme vurgu yapılmalıdır. 

Bu bağlamda, 2009 yılında güçlenmeye başlayan proaktif bir Türkiye dış politikasının sürdürülebilmesi için ülke içinde demokrasinin güçlenmesi gerekmektedir. Hem demokrasinin derinleşmesi, hem de dış politikada “eksen mi kayıyor?” ya da “Türkiye Batı’dan uzaklaşıyor mu?” tartışmalarına son vermek için, Türkiye-AB ilişkilerinin proaktif dış politikanın ana ekseni olduğu vurgulanmalıdır. 
Bu vurgunun gerçekçiliği, ülke içinde demokrasinin güçlenmesinin somut ifadesi olan anayasal ve kurumsal reform sürecinin derinleştirilmesi ve demokratik açılımın devamıdır. Dışişleri Bakanı Sn. Ahmet Davutoğlu, tarihsel-kuramsal-yöntemsel dış politika vizyonuyla ve stratejik-derinlik anlayışıyla, gelecek için çok önemli güvence vermektedir. Türkiye, yaşanılan küresel kriz, dünya siyasetinde İran sorunu ve ülke içinde yaşanılan kurumsal kavga ve toplumsal kutuplaşma sorunuyla birlikte, Ian lesser’ın vurgusu gibi, “önceliklerine” önem vermek durumundadır. Bu öncelik, içerde demokratikleşme, dışarıda gerçekçi proaktivizm, ve Türkiye-AB ilişkilerinde ana eksen konumunu güçlendirmektir.


Kaynakça 

Abramowitz, Morton, ed., Turkey’s Transformation and American Policy, Washington: The Century Press, 2000.
Ahmad, Feroz, Turkey: The Quest for Identity, Oxford: One World, 2003. 
Appadurai, Arjun, Fear of Small Numbers: An Essay on the Geography of Anger, Durham: Duke University Press, 2006. 
Aronowitz, Stanley and Heather Gautney, eds., Implicating Empire: Globalization and Resistance in the 21st Century World Order, New York: Basic Books, 2003. 
Aydın, Zülküf, The Political Economy of Turkey, London: Pluto Press, 2005.
Aydin, Mustafa and Sinem Acikmese. “Europeanization through EU Conditionality: Understanding the New Era in Turkish Foreign Policy”, Journal of Southeastern 
European and Black Sea Studies, 9, no.3 (2007): 263-274.
Baban, Feyzi and E. Fuat Keyman. “Turkey and Postnational Europe”, European Journal of Social Theory, 11, no.1 (2008): 107-125.
Beck, Ulrich, Cosmopolitan Vision, Cambridge: Polity Press, 2006.
Brzezinski, Zbigniew, The Grand Chessboard: American Primacy and its Geostrategic Imperatives, New York: Basic Books, 1997.
Chomsky, Noam, Hegemony or Survival, New York: Hamish Hamilton, 2003. 
Cornell, Erik, Turkey in the 21st Century: Opportunities, Challenges, Threats, Richmond, Surrey: Curzon Press, 2001.
Davutoğlu, Ahmet, Stratejik Derinlik, İstanbul: Küre, 2001.
Delanty, Gerard, Social Theory in a Changing World, Cambridge: Polity Press, 1999.
Düzgit, Senem Aydın and E. Fuat Keyman. “Turkey and European Integration: Towards Fairness and Reciprocity.” In Remaking 
Turkey: Globalization, Alternative Modernities, and Democracies, edited by E. F. Keyman, 245-259. Lanham: Lexington Books, 2008.
Eisenstadt, Shmuel N. “Multiple Modernities”, Daedalus, 129, no.1 (2000): 1-31.
Fuller, Graham E., The New Turkish Republic: Turkey as a Pivotal State in the Muslim World, Washington: United States Institute of Peace Press, 2007.
Fuller, Graham E. and Ian O. Lesser, Turkey’s New Geopolitics: From the Balkans to Western China, Boulder: Westview Press, 1993. 
Jung, Dietrich and Catharina Raudvere, eds., Religion, Politics, and Turkey’s EU Accession, New York: Palgrave Macmillan, 2008.
Keyman, E. Fuat, ed., Remaking Turkey: Globalization, Alternative Modernities, and Democracies, Lanham: Lexington Books, 2008.
Keyman, E. Fuat and Ziya Öniş, Turkish Politics in a Changing World, İstanbul: Bilgi University Publications, 2007.
LaGro, Esra and Knud Erik Jorgensen, eds., Turkey and the European Union: Prospects for a Difficult Encounter, New York: Palgrave Macmillan, 2007.
Larrabee, F. Stephen and Ian O. Lesser, Turkish Foreign Policy in an Age of Uncertainty, Santa Monica: RAND, 2003.
Lechner, Frank J., and John Boli, eds., Globalization Reader, London: Blackwell, 2004.
Lesser, Ian O. “Turkey to Face Tough Foreign Policy Choices”, Today’s Zaman, September 18, 2008.
Mardin, Şerif, Din ve İdeoloji, İstanbul: İletişim, 1999. 
Martin, Lenore G. and Dimitris Keridis, eds., The Future of Turkish Foreign Policy, Cambridge: MIT, 2004. 
Nye, Joseph S., Soft Power: The Means to Success in World Politics, New York: Public Affairs Books, 2004. 
Özbudun, Ergun, Contemporary Turkish Politics, Boulder: Lynne Rienner, 2000.
Özyürek, Esra, Nostalgia for the Modern, Durham: Duke University Press, 2006.
Rubin, Barry and Kemal Kirişçi, Turkey in World Politics: On Emerging Multiregional Power, İstanbul: Boğaziçi University Publications, 2002.
Smith, Steve, Amelia Hadfield and Tim Dunne, eds., Foreign Policy: Theories, Actors, Cases, Oxford: Oxford University Press, 2008.
Sunar, İlkay, State, Society and Democracy, İstanbul: Bahcesehir University Publications, 2004.
Taylor, Charles. “Two Theories of Modernity.” In Alternative Modernities, edited by D. P. Gaonkar, 172-197. London: Duke University Press, 2001.
Turam, Berna, Between Islam and the State: The Politics of Engagement, Stanford: Stanford University Press, 2007.
Williams, Andrew J., Failed Imagination? New World Orders of the Twentieth Century, Manchester: Manchester University Press, 1998.

DİPNOTLAR;

1 Zbigniew Brzezinski, The Grand Chessboard: American Primacy and its Geostrategic Imperatives, New York, Basic Books, 1997, s.124-35.
2 Soğuk Savaş dönemindeki Türk dış politikası kimliği olarak tampon devletten 11 Eylül sonrası dönemdeki kilit ülke konumuna geçişi, proaktif, yapıcı ve çok boyutlu dış politika kavramları göstermektedir. Türkiye’nin yeni dış politikası daha etkin, çok boyutlu (hatta Türkiye-Yunanistan, Kıbrıs sorunu, Türkiye-Orta Doğu ilişkilerinde) olduğu gibi komşu ülkelerle, bölgesel ve küresel olaylarda yapıcı ve sorun-çözücü olmaktadır. 
3 ... Türk dış politikasının daha detaylı analizi için, bak. Lenore G. Martin and Dimitris Keridis, eds., The Future of Turkish Foreign Policy, Cambridge, MIT, 2004. 
4 ....Türk dış politikasının doğasının detaylı bir analizi için bak. Barry Rubin and Kemal Kirişçi, Turkey in World Politics: On Emerging Multiregional Power, İstanbul, Boğaziçi University Publications, 2002.
5 Ahmet Davutoğlu, Stratejik Derinlik, İstanbul, Küre, 2001.
6 F. Stephen Larrabee and Ian O. Lesser, Turkish Foreign Policy in an Age of Uncertainty, Santa Monica, RAND, 2003.
7 .. Yumuşak güç, emir-odaklı, baskıcı, sert gücün tersine işbirliğine dayalı, baskıya dayanmayan ve rızaya dayalı güce tekabül etmektedir. 
Devlet, kaynakları diplomasi, ekonomi, kültür ve kimlik olan yumuşak güçle diğerlerinin gözünde meşruiyet kazanır. Yumuşak güç rızayı içerir. 
Yumuşak güç yoluyla, devlet diğer devletin “kendisinin istediğini istemesini” sağlar. Detay için bak. Joseph Nye, Soft Power: The Means to Success in World Politics, New York, Public Affairs Books, 2004. Türk dış politikasında artan yumuşak gücün rolü için bak. Insight Turkey special issue, “Turkey’s Rising Soft Power”, Insight Turkey, Cilt 10, No 2, 2008.
8 Bak. Lenore G. Martin, “Introduction,” in The Future of Turkish Foreign Policy, eds. L. G. Martin and D. Keridis, Cambridge, MIT, 2004.
9 E. Fuat Keyman, Turkey in a Globalizing World: actors, discourses, strategies, “Küreselleşme” adlı William Coleman, MacMaster University, Canada tarafından yönetilen bir araştırmanın parçasıdır. Bu çalışma Türkiye hakkında yazılan kitap, makale, gazete ve raporların içerik analizinden oluşmaktadır. Bu içerik analizi Türkiye’nin nasıl algılandığını, Türk dış politikasına küresel akademik ve genel söylemlerde nasıl kimlik-bazlı algılmalarla yaklaşıldığını araştırmaya amaçlamaktadır. Bu araştırma hala devam etmektedir ve sonuçları 
bir kitap olarak basılacaktır, adı şimdilik Turkey in a Globalizing World: Identity, Democracy and Foreign Policy’dir. 
10 11 Eylül‘ün dış politika üzerinde etkisi için, bkz. Steve Smith et al., eds., Foreign Policy: Theories, Actors, Cases,Oxford, Oxford University Press, 2008.
11 Martin, “Introduction,” 3.
12 Graham E. Fuller, The New Turkish Republic: Turkey as a Pivotal State in the Muslim World, Washington, United States Institute of Peace Press, 2007.
13 Larrabee and Lesser, Turkish Foreign Policy in an Age of Uncertainty.
14 Ibid, iii.
15 11 Eylül sonrası dünya özelinde, Soğuk Savaş sonrası dönem genelinde yapıcı, proaktif ve çok boyutlu Türk dış politikasının ana ekseninin ne olacağına ilişkin olarak Türk akademisinde ve genel söylem ve tartışmalarda bu seçenekler öne sürülmüştür. Bu pozisyonları “Turkey in a Globalizing World” adlı araştırmamda analiz ettim (9 nolu dipnota bakınız ). Detaylı bir analiz için bakınız Morton Abramowitz, ed., Turkey’s Transformation and American Policy, Washington, The Century Press, 2000; Martin and Keridis, eds., The Future 
of Turkish Foreign Policy; Larrabee and Lesser, Turkish Foreign Policy in an Age of Uncertainty; Graham E. Fuller and Ian O. Lesser, Turkey’s New Geopolitics, Boulder, Westview, 1993 ve E. Fuat Keyman ve Ziya Öniş, Turkish Politics in a Changing World, İstanbul, Bilgi University Publications, 2007.
16 Detay için bakınız, Arjun Appadurai, Fear of Small Numbers: An Essay on the Geography of Anger, Durham, Duke University Press, 2006 ve Ulrich Beck, Cosmopolitan Vision, Cambridge, Polity Press, 2006.
17 Bakınız Frank J. Lechner and John Boli, eds., Globalization Reader, London, Blackwell, 2004.
18 Noam Chomsky, Hegemony or Survival, New York, Hamish Hamilton, 2003 ve Stanley Aronowitz and Heather Gautney, eds., Implicating Empire: 
Globalization and Resistance in the 21st Century, New York, Basic Books, 2003.
19 Örnek olarak bakınız Berna Turam, Between Islam and the State: The Politics of Engagement, Stanford, Stanford University Press, 2007, Dietrich Jung and Catharina Raudvere, eds., Religion, Politics, and Turkey’s EU Accession, New York, Palgrave Macmillan, 2008) ve Zülküf Aydın, The Political Economy of Turkey, London, Pluto Press, 2005.
20 Keyman ve Öniş, Turkish Politics in a Changing World, ve Esra LaGro ve Knud Erik Jorgensen, eds., Turkey and the European Union: Prospects for a Difficult Encounter, New York, Palgrave Macmillan, 2007.
21 Abramowitz, ed., Turkey’s Transformation and American Policy.
22 Örnek olarak bakınız, Erik Cornell, Turkey in the 21st Century : Opportunities, Challenges, Threats, Richmond, Surrey, Curzon Press, 2001; Abramowitz, ed., Turkey’s Transformation and American Policy; Keyman ve Öniş, Turkish Politics in a Changing World; LaGro and Jorgensen, eds., Turkey and the European Union veFuller ve Lesser, Turkey’s New Geopolitics.
23 Bu alanların genel bir analizi için, bakınız Andrew Williams, Failed Imagination? New World Orders of the Twentieth Century, Manchester, Manchester University Press, 1998 ve Smith et al., eds., Foreign Policy.
24 Charles Taylor, “Two Theories of Modernity”, (der) D. P. Gaonkar Alternative Modernities, London, Duke University Press, 2001,s.172-197.
25 Bakınız Şerif Mardin, Din ve İdeoloji, İstanbul, İletişim, 1999.
26 Gerard Delanty, Social Theory in a Changing World, Cambridge, Polity Press, 1999.
27 Shmuel N. Eisenstadt, “Multiple Modernities,” Daedalus Cilt: 129, no.1, 2000, s. 1-31.
28 İslam ve modernitenin beraber var olmasının bir örneği olarak Türkiye için, bakınız E. Fuat Keyman, ed., Remaking Turkey: Globalization, Alternative Modernities, and Democracies, Oxford, Lexington Books, 2008, Esra Özyürek, Nostalgia for the Modern, Durham, Duke University Press, 2006, ve Keyman ve Öniş, Turkish Politics in a Changing World.
29 Bakınız Keyman and Öniş, Turkish Politics in a Changing World.
30 Bakınız İlkay Sunar, State, Society and Democracy, İstanbul, Bahcesehir University Publications, 2004, Ergun Özbudun, Contemporary Turkish Politics, Boulder, Lynne Rienner, 2000, Feroz Ahmad, Turkey: The Quest for Identity, Oxford, One World, 2003 ve Keyman ve Öniş, Turkish Politics in a Changing World.
31 Politik modernite için ulus-devlet, modern devlet bürokrasisi, sekülerizm, ve vatandaşlık gerekli koşullar arasında sayılabilir. 
32 Bakınız Keyman ve Öniş, “Introduction,” Turkish Politics in a Changing World.
33 Özbudun, Contemporary Turkish Politics, 14.
34 Ibid., 15.
35 Larrabee ve Lesser, Turkish Foreign Policy in an Age of Uncertainty, iii.
36 Detaylar için, bakınız Keyman, ed., Remaking Turkey.
37 Bakınız Keyman ve Öniş, “Chapter 2”, Turkish Politics in a Changing World ve Özbudun, “Conclusion,” Contemporary Turkish Politics.
38 ......... Bu konularda daha fazla örnek ve bilgi için, bakınız Senem Aydın Düzgit ve E. Fuat Keyman, “Turkey and European Integration,” (der) Fuat Keyman Remaking Turkey, Oxford, Lexington Books, 2008, s.245-259.
39 Ian Lesser, “Turkey to Face Tough Foreign Policy Choices,” Today’s Zaman, Eylül 18, 2008, 1-6. Vurgu benimdir. 
40 Sistem-dönüştürücü etkilerin detaylı bir analizi için, bakınız Feyzi Baban ve E. Fuat Keyman, “Turkey and Postnational Europe,” European Journal of Social Theory, Cilt: 11, no.1, 2008, s. 107-125.
41 AB üyeliği olasılığının getirdiği dönüşüm ve açılımların detaylı bir analizi için, bakınız Mustafa Aydin and Sinem Acikmese, “Europeanization through EU Conditionality: Understanding the New Era in Turkish Foreign Policy,” Journal of Southeastern European and Black Sea Studies, Cilt: 9, no.3, 2007, s. 263-274.


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder