23 Kasım 2019 Cumartesi

TÜRKİYEDE TERÖRLE MÜCADELEDE PKK ÖRNEĞİ., BÖLÜM 18

TÜRKİYEDE TERÖRLE MÜCADELEDE PKK ÖRNEĞİ.,  BÖLÜM 18




2000 VII. Kongre: 2-23 Ocak tarihleri arasında Kandil'de gerçekleşen bu kongrenin elbette en önemli sonucu Öcalan'ın talimatı ile örgütün silahlı mücadeleye son verdiğini beyan etmesidir. Öyle ki örgüt bu olağanüstü kongreye bir kuruluş kongresi anlamı vermiştir (serxwebun, 2013c: 3). 
Öcalan böylece devlete örgütün tartışılmaz tek hâkimi olduğunu gösterirken tasfiyesini engellemeye çalışmış ve günümüzdeki duruma bakılırsa da bunda çok da başarılı olmuştur. 

Kongreye büyük önem atfedilmesi yerinde bir değerlendirmedir; zira ERNK yerine YDG (Yekitiya Demokrasiya Gele Kurd/Halk demokratik Birlikleri) ve 
ARGK yerine ise HPG (Hêzên Parastina Gel/Halk Savunma Güçleri) kurulmuştur. Öcalan'ın "Onursal Başkan" seçildiği bu kongre ile örgüt Öcalan'ın AİHM sunmuş 
olduğu 2001 tarihli "Demokratik Cumhuriyet ve Barış Projesi" adlı tezini kabul etmiştir. 

Bu tez özetle Kürtlerin otonomi ya da federe devlet biçimde demokratik şartlarda örgütlenmesi gerektiği söylemine sahiptir. Öcalan'ın belirlediği bu yeni 
stratejinin, hakkında yapılan samimi veya tam tersine taktik manevra nitelendirmeleri bir kenara bırakılıp içerik incelemesi yapıldığında; tezin temeline, demokratik sistemler haricinde büyük ulusal sorunların çözümünün mümkün olmadığı tespitinin yerleştirildiği görülmektedir (Yılmaz, 2007: 115). 

Öcalan daha sonra bu tezde çeşitli değişiklikler yaptıktan sonra PKK'yı eleştirerek PKK'dan ayrı, demokratik biçimde örgütlenmiş bir kitle yapılanması 
gerektiği üzerinde durmuş ve çözüm olarak KOMA GEL'i (Halk Kongreleri) açıklamıştır (2012b): 

Kendi yerel yönetimlerini ve üst koordinasyon aracı olarak KOMA GEL'i düzenli olarak oluşturmak Kürt demokratikleşmesinin özünü teşkil edecektir. Bu demokratik hareketin Kürt Federe Parlamentosu ile benzerliği yoktur. Federalizm feodal burjuva devlet anlayışını esas almaktadır. KOMA GEL devletçiliğe ilkesel anlamda karşıdır. Demokratikleşme ile devletleşme diyalektik bir zıtlık içindedir. KOMA GEL inisiyatifinde demokratik kuram ve kurumlaşmalar federatif değil, demokratik Kürdistan'ı oluşturacaktır. Demokratik Kürdistan Türkiye, İran, Irak ve Suriye'nin devlet ve ülke bütünlüğüne karşı değildir. Onlardan sadece demokratik uzlaşmaya dayalı bir bütünlüğe imkan verilmesini istemektedir. Dolayısıyla Demokratik Kürdistan, Demokratik Türkiye, Iran, Irak ve Suriye'dir. 

Örgüt ise PKK ile KOMA GEL'in birbirinden farklı yapılanmalar olduğunu şöyle (serxwebun, 2013i) açıklar: 

Örgütlenmede parti kadar, belki de daha fazla gerekli olan bir kurum Koma Gel'dir (Halk Kongresi) Halkın temel örgütlenme çatısı olarak halk kongresi Kürdistan somutunda kendine özgü bir tanımı gerektirir. Çeşitli yönleriyle tanımlamaya çalışırsak, halk kongresi her şeyden önce parti gerçekliğinden farklı bir anlama sahiptir. Partilerin ideolojik yanı ağır basarken, kongrenin siyasi yanı öncelik taşır. Uyanmış, hak talebinde bulunan ve özgürlük yürüyüşünde olan halkın kimlik ifadesidir. İdeolojisi, sınıfı, cinsiyeti, milliyeti, düşünce ve inancı ne olursa olsun, ülkeye özgürlük, halka demokrasi isteyen herkesin ortak karar ve denetim organıdır. 

Parlamento değildir. Klasik yasalar çıkaran bir organ olmamakla birlikte, halkın 
özgürlük ve eşitlik içinde bir yaşama sahip olabilmesi için her kararın ve 
denetiminin gücüdür. Hem yasal hem siyasal bir organdır. Halkın devlet odaklı 
olmayan en yüce organıdır. Devlet organı olmamakla birlikte, devlet alternatifi bir organ da değildir. Çağımızın tüm toplumsal sorunlarının çözümünde demokratik ölçütleri temel alan kurumların başında gelmektedir. Devletin çözüm gücü olmak yerine daha da ağırlaştırdığı ekonomik, sosyal, siyasal, hukuksal, ekolojik, medyatik, öz savunma alanlarında gerekli kararları almak ve uygulamasını denetlemekle görevli olup, içte ve dışta halk adına en yüksek muhatap gücüdür. 

[…] 

Oldukça önemli olduğu kadar muğlaklığın önemli oranda yaşandığı bir konu da PKK kadrosu ile Koma Gel kadrosunun farklı olduğu, PKK kadrosu için geçerli 
hususların Koma Gel kadroları için geçerli olmadığı yaklaşımıdır. Kuşkusuz Koma Gel bir kitle örgütü, PKK de bir ideolojik örgüttür. Farklılıkları vardır. 
Önderlik "ideolojisi, sınıfı, cinsiyeti, milliyeti, düşünce ve inancı ne olursa olsun ülkeye özgürlük, halka demokrasi isteyen herkesin ortak karar ve denetim 
organıdır" dedi Koma Gel için. Bir kitle örgütlenmesi olması, onda farklılıkların yer etmesini beraberinde getirmektedir. Aktivistlerin, yurtseverlerin, farklı düşünce ve inançta olanların özgürlük ve demokrasi paydasında buluşarak çalışmasını öngörür. 

Halk tabanında bunlar yaşanabilir. Ancak Koma Gel çalışması yürüten, gerillaya dayanan kadro yapısında kriter aynı olamaz. Kadro olarak Koma Gel içinde farklı ideoloji, inanç, sınıf ve düşünce ile yer alınamaz. 

KOMA GEL'in PKK'dan ayrı bir yapılanma olarak düşünülmesi ve lanse edilmesi elbette Öcalan'ın stratejisi gereğidir. Öcalan'ın PKK ile yapılan hataları ve 
verilen zararları minimize etmek amacıyla bu çeşit stratejilere başvurması ve başarı sağlayamaması ilerleyen yıllarda devam edecektir. 

2001 VI. Konferans: Bu konferans ile tekrardan intihar eylemlerinin geliştirilmesi kararlaştırılmıştır. Öcalan'ın stratejisi olan "Ne kadar eylem, o kadar  propaganda, ajitasyon; ne kadar eylem, o kadar otorite" (Bal, vd., 2012: 149) söylemi yine önem kazanmıştır. 

PKK'nın Ağustos 2001 tarihli Serxwebûn gazetesinde "Şimdi Serhildan Zamanıdır" başlığı altında 5-22 Ağustos tarihleri arasında yapılan VI. Konferans 
hakkında şunlar (2013d: 1, 2) yazar: 

6. Ulusal Konferansımız dan aldığımız güçle şehitlerimize diyoruz ki; serhildanı geliştirerek anılarınıza bağlı kalacağız. […] 

Halk Savunma Güçleri'nin savunması altında halk serhildanları geliştirilecektir. Basın-yayın, kültür-sanat ve diğer bütün çalışma alanlarımızda kadının rolü daha fazla öne çıkmaktadır. Bu temelde herkes rolünü oynarsa önümüzdeki yıllar zafer yılları olacaktır. Sonbahar ve ilkbahar özgürlük ayları, özgürlük için serhildan ayları olacaktır. […] 

Serhildanlarımızın temel özelliği, gerilla korumasına ihtiyaç duymasıdır. Yeni süreç gerillanın güvencesi ve desteği ile gelişecektir, bu temelde gerillanın rolü 
stratejiktir. HPG [Hezen Parastina Gel] Konferansı'nda bu sorunlar ele alınarak gerillanın yeni döneme her yönüyle hazırlanması, bu anlamda temel bir rol 
oynaması gerekliliği ortaya konuldu. 

Konferans içinde çeşitli alanlarda toplantılar da yapılmıştır: 

Halk Hareketi Konferansı, serhildanın nasıl geliştirileceğini ortaya koyarak örgütsel ve pratik adımların nasıl atılacağına cevap oldu. Öte yandan HPG'nin yeni dönemde gelişme yaratılmasında rolünü nasıl oynayacağı ortaya konuldu. […] 
Öte yandan Basın-Yayın Konferansı yapılarak yeni stratejimiz temelinde başarılı bir pratiğin geliştirilmesi için basın yayın çalışmalarının rolü ortaya konuldu. […] 
Bu dönemde halka oldukça moral veren, serhildanları motive ederek ruh veren bir çalışma alanı olarak Kültür-Sanat Konferansı yapıldı. Bu biçimde dördüncü bir alan olarak kültür-sanat alanı da çalışmalarını tamamladı. Ayrıca yeni stratejimiz açısından özel bir rolü olan Halk Hareketi, HPG, basın-yayın ve kültür-sanat gibi 
bütün çalışma alanlarımızda öncülük rolünü oynaması gereken PJA [Partiya Jinên Azad/Özgür Kadın Partisi] çalışmaları için güçlü bir hazırlık gerekliydi. 

Bu temelde gerçekleştirilen PJA Konferansı ile kadın da yeni sürecin görevlerine hazırlandı. Bu hazırlık Kadın özgürlük hareketinin öncülük rolünün yanı sıra, temel bir güç olarak da rolünü oynaması için önemliydi. Konferansla kadının stratejik rolünü oynaması gerektiği sonucuna ulaşıldı. 

Bütün bu çalışmaların büyük bir kanalda birleşmesi, yeni çizgimiz temelinde birbirine bağlanması ve bütün çalışma alanlarının yeni sürece hazırlanması için 
ulusal bir konferansın yapılması gerekliydi, PKK VI. Ulusal Konferansı bu temelde gerçekleştirildi. 

VI. Konferans'ta serhildana vurgu yapıldığı ve örgütün pek çok alanda Öcalan inisiyatifinde değişime uğradığı diğer bir deyişle VII. Kongre ile başlayan 
dönüşümün devam ettiği görülmektedir. Örgüte göre, Öcalan'ın yakalanmasıyla başlatılan ve PKK'nın tasfiyesini amaçlayan uluslararası komplo süreci, birinci 
serhildan hareketi sayesinde başarıyla önlenmiştir ve bu hareketin bir devamı olarak, 1 Eylül 2001 ve 1 Mayıs 2002 tarihleri arası ikinci serhildan dönemi olarak ilan edilmiştir (Doğan, 2007: 80). 

Konferansın diğer sonuçları ise silahlı hareketin serhildanın koruyucusu olarak görülmesi, basın-yayın ve kültür-sanat faaliyetlerinin geliştirilmesi ve örgüt 
içindeki kadın örgütlenmesinin daha da etkin hale getirilmesidir. Böylece VII. Kongre ile başlayan dönüşüm devam ettirilmiş ve PKK daha da siyasallaşmıştır. 

Avrupa Birliği Konseyi tarafından hazırlanan ve 27 Aralık 2001 tarihinde Brüksel'de imzalanarak Avrupa Topluluğu Resmi Gazetesi'nde yayınlanan 
"Terörizmle Mücadelede Özel Tedbirlerin Uygulanışına Dair Konseyin Ortak Görüşü" başlıklı metnin terör örgütleri listesi içerisine PKK dâhil edilmiştir (Bal, vd., 2012: 153). Bu nedenle PKK 2002 yılında adını değiştirerek bu kararın yaptırımlarından kurtulmak istemiştir. 

3.1.4. KADEK, PKK, KONGRA-GEL ve KCK Dönemi ve Gelinen Süreç (2002-2009) 

PKK kendisini gerek küresel 11 Eylül süreci sonrasına gerek ise Türkiye'nin AB sürecine uydurmaya çalışmış ve bu anlamda Stalinist geçmişi ve vahşeti, terörü 
temsil eden PKK ismi PKK'nın VIII., KADEK'in (Kongreya Azadî û Demokrasiya Kurdistanê/Kürdistan Özgürlük ve Demokrasi Kongresi) I. Kongre'sinin yapıldığı 4-10 Nisan 2002 tarihleri arasında değiştirilmiştir (Özdağ, 2007: 160). 

Böylece KADEK adıyla örgüt PKK'nın terörist örgüt sayılarak faaliyetlerinin sınırlandırılması olumsuzluğundan kurtulmak istemiştir. Yine KADEK'e ve ardından gelen KONGRA-GEL'e yönelik değişimleri ABD'nin Kuzey Irak'ta hâkimiyet kurma çabalarından bağımsız incelemek yanlıştır. PKK önemli bir kart olarak bu dönemde farklı değişim çabaları ile Türkiye'ye yönelik kullanılmıştır. 

"PKK mevcut devletleri yıkmayı hedeflemişti; ancak KADEK, mevcut devletlerde dönüşümü hedeflemektedir" açıklaması amaçta bir değişiklik olmadığını, 
sadece yöntemde bir değişikliğin söz konusu olduğunu ortaya koymaktadır (Doğan, 2007: 83). PKK'nın, terör eylemlerini askıya aldığı süreçte çalışmalarının odak noktasını politik çalışmaları oluşturmuştur ve bunda da ciddi başarılar elde etmiştir; 3 Kasım 2002 seçimlerinde DEHAP oylarını artırarak % 6,2'ye çıkarmıştır (Özdağ, 2007: 161). Bu durum, PKK'nın Kürt Sorunu'nun demokratik ortamda tartışılmasına ne denli zararlı etkilerde bulunduğunun da göstergesidir. 

VIII. Kongre'de Öcalan'ı da kapsayacak bir genel affın çıkarılması, idamın koşulsuz kaldırılması, "Kürtleri imha ve inkar politikalarından" vazgeçilmesi, Kürt kimliğinin tanınarak Kürt dili ve kültürü üzerinde "baskıların" kaldırılması, evvelce hizipleşme sonucu ayrılmış bulunanların yeniden KADEK bünyesinde birleşmeleri çağrısı yapılması, köy korucularının da "kendileri tarafından" genel affa uğratılması gibi kararlar almıştır (Yavuz, vd., 2011: 206, 207). Genel başkanlığına Öcalan'ın seçildiği KADEK ile aynı zamanda daha önce sözünü ettiğimiz yapısal değişikliklerin örgüt açısından yeni açılımlar sağlaması hedeflenmiştir. KADEK'in affı dile getirmesi ise çözülme korkusu ile kendini güvenceye alma hareketi olarak değerlendirilebilir. 

Nisan 2002 tarihli Serxwebûn gazetesinde KADEK'in kuruluşu hakkında şunlar (2013e: 1) yazar: 

Apocu Hareketin 1978'de kendisini PKK olarak adlandırması gibi, günümüzde de oluşturduğu yeni program, belirlediği yeni strateji, yarattığı yeni örgütsel yapıya 
uygun olarak kendisini KADEK olarak yeniden adlandırmayı gerekli görmüştür. Kürdistan Özgürlük ve Demokrasi Kongresi adıyla programının çizdiği hedefleri, bu hedeflere ulaşmak için belirlenen stratejik yolda yürümeyi, halkın böyle bir yürüyüşü başarıyla tamamlayacak şekilde kendini örgütlenmesini gerekli görmüştür. 

"Demokratik uygarlık çizgisinin Kürtlerin yanı sıra, tüm Ortadoğu toplumları için taşıdığı yaşamsal önemin, bu çizgiyle birlikte yaratıcısı Başkan Apo'yu da doğru 
sahiplemeyi gerektirir" tespiti ile KADEK'in öncelikleri aşağıdaki gibi sıralanmış tır: 

1. Başkan Apo'yu Kürt halkının ve Ortadoğu halklarının çağdaş önderliği olarak görür. Başkan Apo'nun yaşamına yönelik takınılacak tutumu savaş veya barış nedeni sayar, 
2. Savunmalarda ortaya konulan demokratik uygarlık çizgisini demokratik kurtuluşa ulaşmanın manifestosu olarak kabul eder. Bütün çalışmalarını bu çizgiye göre düzenlerken, Başkan Apo'yu izlemeyi ve kararlılıkla uygulamayı esas alır, 
3. Demokratik uygarlık çizgisini Kürtlerin yanı sıra Ortadoğu toplumlarına mal etmeyi ve onu çözüm gücü haline getirmeyi çalışmalarının merkezine koyar, 
4. Önderlik gerçeğinin ve demokratik uygarlık çizgisinin bütün insanlığa tanıtılıp sahiplenilmesini görev bilir, 
5. Diplomatik, siyasal ve diğer tüm sahalarda yürütülecek çalışmalarını Başkan Apo'ya özgürlük esasına dayalı olarak örgütler ve geliştirir, 
6. Her alanda Önderliği savunma komitelerinin oluşturulmasını esas alır, 
7. Başkan Apo'nun esaret koşullarına ilişkin bir uluslararası konferansın örgütlemesine gider (Yılmaz, 2007: 141, 142). 

Yapılan VIII. Kongre'de alınan kararların PKK terör örgütünün ulusal ve 
uluslararası platformda siyasallaşma surecini hızlandırmaya, örgütlenmenin terörist faaliyetlerden soyutlandığı imajını vermeye, uzun sureli Halk Savaşını esas alan stratejisinin yerine Kürt kültürel kimliğinin tanınmasına yönelik stratejisini geliştirmeye ve özellikle mücadelenin sadece örgüt tarafından değil halk tarafından da sahiplenilmesine yönelik olduğu değerlendirilmektedir (Doğan, 2007: 85). PKK'nın bu siyasallaşma stratejisi elbette feshini engelleme ye yöneliktir; çünkü PKK'nın esnek olmayan salt silahlı bir örgüt olarak kalması siyasallaşma sürecinde feshini ve yeni bir yapılanmaya gücünü devretmesini gerekli kılar; fakat PKK siyasallaşma sürecinde bile kendisini öne sürmüş gerekli gördüğü her türlü değişikliği yapmış hatta Kandil olarak adlandırılan örgüt Kürt Sorunu ile ilgilenen sivil unsurlarla örtülü bir çatışmaya da girmiştir. 

2003 IX. Kongre: Öcalan'ın yakalanması ile ortaya attığı Demokratik Cumhuriyet tezi ve akabinde örgütte 2000'ler ile başlayan dönüşüm ile siyasallaşma 
eğilimi PKK'nın adı ile somutlaşamadığından KADEK yapılanması ortaya atılmış ve bu şekilde kadrolar ve örgüt temize çıkarılmaya çalışılmıştı. KADEK'in bu aşamada başarısız olması 2003 yılında KADEK'in yerini KONGRA-GEL'e (Kongreya Azadî û Demokrasiya Kurdistanê/Kürdistan Özgürlük ve Demokrasi Kongresi) bırakması ile sonuçlanmıştır. 

Örgüt kaynakları KADEK'in başarısızlığı ve KONGRA-GEL'in kurulması noktasında şunları (Yılmaz, 2007: 147, 148) yazar: 

2001 yılının sonu PKK'nin VIII. Kongresi'ne hazırlanma sürecidir. KADEK Kongresi'nin değişim, Önderlik çizgisinde birlik ve kararlaşma kongresi olması 
gerekirken bu sağlanamamıştır. Önderlik paradigması temelinde yeniden yapılanma tutucu, muhafazakar anlayışlar nedeniyle gelişememiştir. Bu kongre de değişime teğet geçmiştir. Program ve tüzükte bazı değişiklikler yapılsa da köklü bir zihniyet dönüşümüne yol açmamıştır. Örgütsel sistem eskisi gibi kalmıştır. İsmi KADEK olmuştur, ancak değişim adına eski bakış açısına göre yeniden biçimlendirme yaşanmıştır. […] Önderliğin öngördüğü değişim farklıydı, oysa ortaya çıkan sonuç, tabanı inisiyatifsiz kılan, karar gücü haline getirmeyen, katılımcılıktan uzak tutan, ben merkezci ve oldukça hiyerarşik bir yapılanma olmuştur. 

[…] 

Önderliğimizin yeni paradigması dar anlaşıldığı için, KADEK de dar kalmıştır. Bununla birlikte, kadro yapısında görülen kendini bırakmalar, bireysel arayışlara 
yönelmeler, düşünce ve yaşam anlayışında; nihilizm ve mücadelesizlik gibi yoğunca yaşanan sapmalar, ihanetçi işbirlikçi güruha uygun zemin yaratmıştır. 

KADEK'in başarısızlığının örgüt tarafından değişime direncin varlığına ve Öcalan'ın ortaya koyduğu stratejinin benimsenmemesine bağlandığı görülür. Bu 
durum elbette KADEK'in kendini feshine daha doğrusu yeniden bir isim değişikliğine neden olmuştur. 26 Ekim-6 Kasım arasında yapılan KADEK'in II., 
PKK'nın ise IX. Kongre'si ile KONGRA-GEL kurulmuştur. Ancak, gerek stratejisinin gözden geçirildiği iddiasına gerekse iki kez yapılan isim değişikliğine 
rağmen, örgütün lider kadrosu aynı kaldığı gibi, terörist niteliğinde de fiiliyatta herhangi bir değişiklik olmamıştır (mfa, 2013). Esasında KADEK'in varlığına son 
verilmesinin ve yeniden ad değiştirilmesinin nedeni KADEK'in de PKK gibi terör örgütleri listesine alınmasıdır. Örneğin, ABD KADEK'i 2002, Almanya ise 2003 
yılında terör örgütü ilan etmiştir (Deligöz, 2012: 34). KONGRA-GEL'in aşağıda belirteceğimiz tüm göstermelik nedenlere rağmen kurulmasının esas nedeni budur ve KONGRA-GEL'in kaderi de elbette selefinde farklı olmamıştır. 

Örgüt kaynakları KONGRA-GEL'in kuruluş temelleri hakkında şunları (serxwebun, 2013f: 7, 8) söyler: 

Birincisi, PKK öncülüğünde yürütülen ve KADEK'le sürdürülen Kürt demokratik halk devriminin yarattığı halk gerçeğini ve Başkan Apo önderliğinin halkçı çizgisini, ideolojik politik gelişim ve dönüşümünün örgütsel modeli olarak anlamak gerekir. 
[…] 

İkincisi; Kürdistan'da iki çizginin mücadelesi vardır. Önderliğin ifadesiyle birincisi, Diyarbakır'da sembolleşen Kürt demokratik çizgisi; ikincisi ise Kerkük'te sembolleşen egemen sınıfların ilkel milliyetçi çizgisidir. 

[…] 

Önderlik KONGRA-GEL'le, egemen sınıfların hamlesine karşı halk güçlerini örgütleyip harekete geçirerek bir hamle yapma, ortaya çıkan imkanları bu temelde Kürt halkının çıkarları doğrultusunda değerlendirme ve sonuç olarak demokratik çözümü hakim kılmayı amaçlamaktadır. 

Üçüncü olarak, KONGRA-GEL'in kuruluşu ve amaçları arasında, ABD'nin bölgeye müdahalesinin ortaya çıkardığı sonuçları da görmek gerekir. 

IX. Kongre'nin bir diğer önemi örgütün yeni oluşumunda silahlı unsur olan HPG'nin terör örgütünden ayrılarak yeniden teşkil edilmesi ve sorumluluğuna Murat Karayılan'ın getirilmesi, ve ayrıca bu unsurların sadece Türkiye ve İran'da faaliyet göstermek üzere elde tutulması, Suriye ve Irak'ta ise siyasi faaliyet yürütülmesi kararlarının alınmasıdır (Doğan, 2007: 87). 


19. CU  BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,


***


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder