TÜRKİYEDE TERÖRLE MÜCADELEDE PKK ÖRNEĞİ., BÖLÜM 5
1.2. Terörizmin Nedenleri
Terörizmin belli bir zamana, topluma ya da ideolojiye özgü olmaması ve böylece her devirde her toplumda görülüyor olması araştırmacıları terörizmi yaratan
ya da yaygınlaştıran nedenler üzerine düşünmeye itmiştir. Terörizmi olgusal olarak bir nedene bağlamaktaki güçlük neredeyse her araştırmacının terörizmin farklı nedenlerini sıralaması ile sonuçlanmıştır. Tüm bunlara rağmen literatürde sıralanan terörizmin nedenlerini birbirinden çok farklı başlıklar olarak düşünmek yanlıştır. Daha önce sözünü ettiğimiz gibi terörizm üzerine yapılmış yüzlerce tanım nasıl ki terörizmin belirgin unsurları üzerine yapılmış farklı motiflerse terörizmin nedenleri de birbirinden ancak bu kadar farklıdır.
Terörizmin nedenleri üzerine eğilmek ve bu nedenleri analiz etmek, terörizmi yaratan koşulların ortadan kalkmasının terörizmle mücadelede mutlak geçerliliğe sahip olduğu yargısını doğrulamaz. Bu duruma neden olan en önemli etken terörizmin bilimsel nedenler dışında rastlantısal öğelere de dayanmasıdır (Laqueur, 2002: 138). Buna rağmen terörizm nedenleri geniş bir çapta bilimsel verilerle analiz edilebilir.
Terörizmi incelerken onun tüm toplumu, ekonomiyi, devlet aygıtını ve son asırda da dünya sistemini etkileyecek bir olgu olduğu tespiti terörizm ile birlikte onu
meydana getiren nedenleri de geniş bir düzlemde düşünmemizi zorunlu kılmaktadır. Terörist örgütlerin aynı amaca yönelmiş/örgütlü bireylerden oluşması bu bireyleri terörist olmaya iten nedenleri irdelememiz konusunda bize yol gösterici iken, terörist örgütlerin toplumsal, ekonomik ve siyasal sorunlardan beslendiği gerçeği bireysel nedenler yanında toplumsal, ekonomik ve siyasal nedenleri de ayrı başlıklar altında irdelememiz konusunda yol göstericidir. Terör tehdidinin ve ortaya çıkan sonuçlarının, terörden etkilenen ülkelerin dış politikaları ve komşu ülke ilişkileri üzerinde de etkili olması (Saran ve Bitirim, 2010: 90) tüm bu başlıklar yanında ayrıca küresel nedenleri incelememizi gerektirmektedir.
Bu başlıkların terörist örgütlerin oluşumundaki rolü Şekil 1'deki gibi ifade edebiliriz:
Şekil 1: Terörizmin Nedenlerinin Terör Örgütlerinin Doğuşundaki Etkileri
Bu başlıklar dışında araştırmacılar ayrıca terörizmi ortaya çıkarmaktan öte onu yaygınlaştıran nedenler üzerine de düşünmüşlerdir. Terörizmi yaratan belli başlı
dört başlığı açıkladıktan sonra terörizmi yaygınlaştıran nedenleri başlıklar halinde sıralamak daha doğru olacaktır. Belirtmek gerekir ki terörizmin nedensellik unsurunu ortaya çıkarmak terörü bitirme noktasında pek de güçlü değildir. Çünkü sayacağımız tüm nedenlerin etkileşimi sonucu ortaya çıkan terörizm bu nedenlerin ortadan kalkması durumda dahi varlığını sürdürme eğilimindedir. Örneğin, İspanya faşist Franco rejimine yönelik Bask Bölgesi’nin teröre başvurması zorunluluk gibi algılansa bile, 1975 yılında sosyalist bir yönetimin iktidara gelmesi ayrıca Bask Bölgesi’ne özerklik verilmesi buradaki terörizmi bitirmemiş, tam demokrasiye geçildikten sonra bile terörizm artmaya devam etmiştir (Cirhinlioğlu, 2004: 205). Buna benzer bir durum günümüzde varlığını sürdüren, ilerde değineceğimiz PKK terör örgütünde de görülür.
a. Bireysel Nedenler:
Bireyleri teröre iten nedenler toplumsal, ekonomik, siyasal, tarihsel olabileceği gibi eğer aynı toplumda yaşayan ve bu şartlara maruz olarak büyümüş bir birey, terör eylemlerini tercih ediyor, diğer bir birey tercih etmiyorsa, bu durumda, terör eylemlerini tercih etme bakımından bireysel özelliklerin de payı olduğu ileri sürülebilir (Cirhinlioğlu, 2004: 190).
Bu açıdan terörizmin eylem safhasında şiddetin uç noktasını kullanıyor olması nedeniyle ortaya çıkan vahşet tablosu teröristlerin psikolojik rahatsızlıkları olan
bireyler olarak düşünülmesine önayak olmuştur. Bu görüşe göre, teröristlerin ileri sürdükleri mazeretler sadece kendi yaptıkları çılgın, akıl almaz, vahşi eylemlerini meşrulaştırma, mazeret arama veya kendilerini ikna etme yöntemidir (Bal, 2006a: 14). Terörizmi daha doğrusu bireyleri teröre iten tüm nedenleri saptama noktasında bu görüşün oldukça kolaya kaçtığı görülür. Bu yönelim genellikle terörizm konusundaki bilgisizlikten ve terör örgütünün siyasal amaçlarını ve onu meydana getiren nedenleri göz ardı etme eğiliminden kaynaklanmaktadır. Birleşik Devletler Kongresi, Britanya Parlamentosu, İsrail Knesset'i, hatta Sovyet Politbürosu gibi yetkili kurumların açıklamaları incelendiğinde, teröristlerin "şeytan canavarlar" ya da "akıl hastaları" olarak değerlendirilmelerin bilgisiz insanlarla sınırlı olmadığı görülmektedir (Long, 2002: 416).
Siyasi amaçtan yoksun bir bireyin meydana getirdiği terör davranışı elbette patolojik bir vaka olarak değerlendirilebilir; fakat sözü edilen terör, terörizmin
parçası olmayan aşırı şiddet olayıdır. Nitekim ruhsal sorunları nedeniyle onlarca kişiyi katleden bireylerin davranışları elbette bireysel tabanda ele alınacaktır. Buna rağmen örgütlü, stratejik ve rasyonel davranan teröristlerin meydana getirdiği terörü teröristlerin kendi yaptıkları çılgın, akıl almaz ve vahşi eylemlerini meşrulaştırma, mazeret arama veya kendilerini ikna etme yöntemi olarak ele almak, halk tarafından rağbet görse de özünde bilimsellikten uzaktır. O halde, kendi mantıkları içerisinde kalındığı sürece ya da temel öncülleri kabul edildiği sürece teröristlerin, patolojik değil normal davranış içerisinde olduklarını söylemek mümkündür (Cirhinlioğlu, 2004: 198). Yine de bu durum teröristlerin sağlıklı bireyler olduğu manasına da gelmemektedir.
Alman teröristleri arasında yapılmış bir araştırma, gençlerin terörizme kaymalarında, bunalımlı dönemlerde "ailenin ve toplumun" yeterli destek vermemesi yüzünden gelişme güçlüğü ve acı çekilmesinin rol oynadığını ortaya koymuştur; önemli bir bölümü eksik ya da dağıtılmış ailelerden gelmektedir (Kışlalı, 2006: 47).16 Crenshaw'ın bu konuda şöyle demektedir: "Olumlu, toplumsal olarak kabul edilebilir bir kimlik edinmeyi başaramamış olan bireyler, kendilerine 'kötü' ya da 'en istenmeyen' olarak sunulan rolleri benimserler" (Kışlalı, 2006: 46). Terörist eylemlerde bulunan bireyleri daha doğrusu teröristleri bu duruma getiren onların ruhsal problemleri olmamakla beraber yukarıdaki araştırma teröre kayan bireylerde ortak noktalar bulunduğunu ortaya koymuştur. Bu ortak noktalar daha da arttırılabilir:
. Dışlanma-mağduriyet-aşağılanma hissi,
. Belli bir sınıfa ya da gruba duyulan öfke,
. Kimlik bunalımı veya engellenmesi,
. İdeolojik yatkınlık,
. Devletin yanlış/doğru politikaları yanlış bir şekilde uygulaması ve baskısı sonucu sisteme karşı oluşan nefret,
. Bireylerin kişilik olarak şiddete ve saldırganlığa yatkın olması ya da buna yatkın bir çevrede toplumsallaşması,
. Bireylerin kendilerini gerçekleştirmelerini sağlayan araçların yokluğu,
. Ergenlik döneminde geçirilen bunalımlar vb.
Bu ortak noktalara sahip bireylerin daha kolay etki altına alınabilen ve böylece terörizmi kolayca benimseyen bireyler olduğu görülmektedir. Tüm bu
etkenler bireylerin terör örgütlerini kendilerini gerçekleştirme ve ayrıca intikam aracı olarak görmelerine neden olmuştur. Terör örgütlerinin üye kazanırken bu durumu oldukça etkili kullandıkları ve propagandalarını bu yönde geliştirdikleri görülür. Terör örgütlerinin her üyesine kademeli olarak artan sorumluluklar vermesi ise özellikle ergenlik dönemlerindeki gençlere kendilerini gerçekleştirme tatmini vermektedir. Bu nedenle neredeyse her terör örgütü ordu tipi katı hiyerarşi, rütbe, yetki-sorumluluk ilkesi ile örgütlenmektedir. Nihayetinde örgüt en önemli silahı propaganda tekniği ile ajite ettiği bireye varlığını başka bir üstün varlık uğruna feda etme, bir yere ait olma ve kahramanlık gibi duygular sunmaktadır.
Özet olarak bir bireyin terörist olması için genel olarak şu üç psikolojik etken gereklidir:
a. Sisteme ya da belirli bir gruba duyulan nefret ve intikam hissi,
b. Mağduriyet hissi,
c. Şiddetin tek çare olduğuna olan inanç ve şiddete eğilim.
Sonuç olarak ruhsal problemler bireyi terörist haline getirmekten daha çok onu teröre daha çabuk iten etkenler olarak ele alınabilir. Literatürde bu saydıklarımız "psikolojik etkenler" başlığı altında toplanmaktadır.
Bireylerin terörizme kaymalarında konusundaki bir diğer önemli etken ise eğitim-öğretim seviyesidir. Elbette burada kastedilen eğitim-öğretim, kişileri birer bireye dönüştürme yeterliliğine sahip ve bireylere düşünme yetisi kazandırabilen bir eğitim-öğretimdir. Özellikle Türkiye'de teröristler üzerine yapılmış araştırmalar militanların çoğunun eğitim-öğretim seviyesinin düşük olduğunu ortaya koymuştur. 6158 PKK terör örgütü mensubunun eğitim düzeyini inceleyen bir araştırmaya göre:
Şekil 2: 6158 PKK Terör Örgütü Mensubunun Eğitim Düzeyi
Kaynak: Atıcı ve Gümüş, 2001: 83
Şekil 3: PKK'lı Tutukluların Eğitim Düzeyi
Kaynak: Dündar, 2009: 201
Terörle Mücadele Daire Başkanlığı'nın daha kapsamlı verilerine göre ise:
Tablo 3: Türkiye'de Başlıca Terör Örgütlerinin Üye Profili
Kaynak: zaman, 2012b
Bu verilere rağmen eğitim-öğretim eksikliğinin bireyi teröre iten nedenler arasında görmek kuşkuludur. Zira Türkiye'deki terör örgütü liderleri eğitim-öğretim seviyesi yüksek kişilerden oluşurken18 Türkiye'nin 1970 ve 1980 yılları arasındaki terör eylemlerinin çoğunluğu, üniversite öğrencileri tarafından gerçekleştirilmiştir.19
Ayrıca Amerika ve Batı Avrupa'da yapılan araştırmalar teröristlerin iyi eğitimli ve yüksek gelirli ailelerden gelebileceğini göstermiştir (Çınar, 1997: 249). Örneğin,
1990'lı yıllarda Afganistan'da El-Kaide için eğitim görmeye giden Taliban militanlarının çoğu, mensubu bulundukları ülkelerdeki eğitim düzeyi genellikle
düşük (lise ve dengi okullar % 15 civarında) olmasına rağmen, üniversite öğrenimi görmüş; doğa bilimleri, mühendislik dallarında okumuş kişilerden oluşmuştur ve yine çoğu orta ve üst gelir grubuna ait ailelerde yetişmişlerdir (Yavuz, vd., 2011: 102).
Sonuç olarak "Neden terörist oluyorlar?" sorusunun cevabı psikolojik profil çıkarma girişimlerinde aranmamalıdır (Bal, 2006b: 51) ve eğitim öğretim seviyesini terörist olmada nesnel bir kriter olarak kabul etmek yanlıştır. Terörizmi yaratan sebepleri salt bireysel düzeyde ele almak ne kadar yanlışsa terörizmi yaratan sebepleri onu kullanan bireylerden soyutlayarak salt dış etkenlerle ele almak da aynı derecede yanlıştır.
b. Toplumsal Nedenler: Toplum, bireyleri birbirine bağlayan, karşılıklı etkileşim halinde olan insanların oluşturduğu bir sistemdir (Bahar, 2009: 25).
Bireyler toplum kurallarına riayet ederek toplumun birer parçası olarak yaşarken, toplum da bireylerin davranışları sonucu değişime uğramaktadır. Toplum bu açıdan kurallarına uymak zorunda olan bireyler tarafından meydana getirilmiş ve bir organizma gibi değişimi mutlak ve devamlı olan kültürel bir sistemdir. Toplumsal sorunların pek çoğu da zaten bu değişimlerin etkisi ile ilintilidir. Özellikle içerisinde bulunduğumuz son toplum çeşidi olan sanayi sonrası toplum diğer bir deyişle bilgi/enformasyon toplumu tarihsel evriminde pek çok sorunu beraberinde getirmiştir. Günümüzdeki bu sorunlar temel toplumsallaşma kurumlarının (aile, okul, arkadaş grupları vb.) özellikle ekonominin etkisi ile hızla gelişmek zorunda olmasından kaynaklanmaktadır. Ekonomik büyümeden kaynaklanan toplumsal değişme ile gerekli toplumsal kurumların gelişmesi arasında önemli zaman farkları varsa, bu uyumsuzluk siyasal istikrarsızlığa yol açmaktadır (Ergil, 1980: 55).
Toplumsal kurumların toplumsallaşma sürecinin en önemli aktörleri olması bu kurumlara bireyleri sapma davranışlarından alıkoyma, toplumsal sağlığı koruma
ve en uygun kültürel yapıyı oluşturma görevlerini yüklemiştir. Bu kurumların belli bir zaman diliminde dahi toplumsal değişmeye hemen uyum gösterememesi kültürel sorunlar yaratması yanında ayrıca bireylerin sapma davranışlarına yönelmesi ve ardından yukarıda dile getirdiğimiz gibi siyasal sorunların ortaya çıkması ile sonuçlanmaktadır. Bu sapma davranışları toplumsal kurumların, siyasi ya da ekonomik değişkenlere doğal olarak ve uyum içinde cevap verememesi nedeniyle oluşan, Mübeccel Kıray'ın "tampon mekanizması/kurumu" adını verdiği yapı içinde geliştiği açıktır. Kıray'a göre tampon kurumlar ve ilişkiler göreli olarak daha hızlı ve daha kapsamlı değişme hallerinde her iki temel yapıda da görünmeyen; fakat oluşum içerisinde beliren ve bütünleşmeyi olanaklı kılan kurumlardır; tampon kurumlar toplumsal değişmenin buhransız olmasını sağlarlar ve toplumsal çözülmenin önüne geçerler (Çeçen, 1977: 99). Türkiye örnekleminde 1950'lerden sonra kontrolsüz şehirleşme sonucu şehirlerde oluşan ve ne kır ne de şehir kültürüne ait olan "gecekondu kültürü" bu konudaki en iyi örnektir.20
Toplumsal yapının ekonominin yanında ayrıca siyasal nedenlerle olan etkileşimi terörizmin ortaya çıkması için oldukça önemlidir. Nitekim tüm ekonomik
ve siyasal yozlaşma ve sorunlar toplumsal yapıda yansımasını bulmakta ve her bireye doğrudan etki etmektedir. Toplumsal, ekonomik ve siyasal yapıların birbirleri ile olan etkileşimi Şekil 4'teki gibi ifade edebiliriz:
Şekil 4: Toplumsal, Ekonomik ve Siyasal Yapının Etkileşimi
Son aşamada bu etkileşim bireyde yansımasını bulmaktadır. Geriye ise terörizmin propaganda tekniği ile bireyi örgüte kazandırması kalmaktadır. Terörizm bu yapılardan etkilenen bireye bu yapıyı değiştirme fırsatı vereceği iddiasını ortaya koymaktadır. Kısacası terörizm kendisini ortaya çıkaran yapıyı kendi yöntemi ve istediği yönde değiştirme iddiası ile var olmaktadır.
Terörizmi ortaya çıkaran bir başka neden ise toplumun kendine has özellikleri nedeniyle terörizme bir açıdan yatkınlığıdır. Bunları sıralarsak:
. Toplumun feodaliteden kopamaması,
. Toplumun çözülmenin yaygınlığı,
. Kitlesel göçteki artış,
. Topumsal moralitenin bozulması,
. Etnik ayrımcılığın varlığı ve artışı,
. Din, mezhep ve tarikat ayrılıklarının artması,
. Eğitim-öğretim seviyesinin düşüklüğü,
. Kan davası geleneğinin varlığı,
. Toplumun dini inançlara katı bir şekilde bağlı olması,
. Toplumda şiddetin yaygınlığı,21
. Azınlık unsurlarının varlığı,
. Toplumun ideolojik kamplara ayrılması,22
. Toplumun kapalı toplum olması,
. Genel ahlak anlayışının yozlaşması,
. Toplumda ötekileştirmenin yaygınlığı,
. Toplumda yabancılaşmanın yaygınlığı,
. Toplumsal bilincin zayıflaması,
. Kültür çatışması vb.
DİPNOTLAR;
16 Ailenin bireyin terörizme kayması noktasındaki etkisi en açık biçimde Abdullah Öcalan'ın aile hayatında görülmektedir bk. Öcalan, (1994b: 149-152)
17 Örgüt üyelerinin profilleri için bk. Dündar, (2009: 200-205).
18 THKP/C terör örgütünün kurucusu Mahir Çayan, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunudur. TKP/ML TİKKO terör örgütünün kurucusu
İbrahim Kaypakkaya, İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik Bölümü öğrencisidir. THKO terör örgütünün kurucusu Deniz Gezmiş, İstanbul Hukuk Fakültesi öğrencisidir. Terör örgütü PKK'nın kurucusu Abdullah Öcalan, Siyasal Bilgiler Fakültesi ikinci sınıftan terktir. Hizbullah terör örgütünün kurucusu Hüseyin Velioğlu, Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunudur (Alkan, 2000: 47, 50).
19 1970'lerde had safhaya çıkan bu terör eylemleri literatürde anarşi olayları olarak geçer ve hatta halk arasında bu terör eylemlerine bulaşanlar "anarşist" olarak tabir edilir; fakat bu dönemdeki terörizmin Anarşizm ideolojisi ile herhangi bir bağı bulunmamaktadır. Bu terör eylemleri Marksist-Leninist nihayetinde Maoist ideolojilidir. Bu terörizmin anarşi olayları olarak tabir edilmesi "anarşi" kelimesinin Anarşizm ideolojisinden bağımsız olarak düzensizlik ve
kaos gibi olumsuz anlamlar içermesidir. Sonuç olarak ortada Anarşizm ideolojisi ile ilişkili olmayan radikal sol terörizmin yarattığı anarşi ortamı vardır.
20 Türkiye'de göç olgusunun terör örgütleri ile olan ilişkisi için bk. Eren, Özel ve Altınkaya, (2009).
21 Lübnan Trablus'ta Sünni ve Nusayri mahallelerini ayıran "Suriye Sokağı"nda oynayan çocukların arasında çıkan kavganın iki mahalleden koşan adamların
Kalaşnikof'ları ateşlemeleri ile çıkan çatışmaya Lübnan ordusunun müdahalesini gerektirecek kadar büyümesi (Sabah, 2012d: 5) toplumlarda şiddetin yaygınlığının ne derecede önemli bir konu olduğunu örneklemektedir.
Diyarbakır'da sokakta oynayan çocuklar yüzünden iki aile arasında çıkan kavganın ancak çevre karakollardan gelen polis ekipleri ile yatıştırılabilmesi (habertürk, 2012a) ise Türk toplumunda şiddetin yaygınlığını gösteren bir örnektir.
22 Örneğin, Türkiye'nin 1960 ve 1970'li yılları.
6. CI BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİER.,
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder