23 Kasım 2019 Cumartesi

TÜRKİYEDE TERÖRLE MÜCADELEDE PKK ÖRNEĞİ., BÖLÜM 7

TÜRKİYEDE TERÖRLE MÜCADELEDE PKK ÖRNEĞİ.,  BÖLÜM 7



1.4. Terörizmin Unsurları 

Şiddet içeren çeşitli illegal faaliyetlerin terörizmden ayrılması terörizm ile mücadelenin oldukça önemi bir ayağıdır. Bu nedenle Türkiye'deki 3713 sayılı ve 
12.04.1991 tarihli Terörle Mücadele Kanunu'nun 2003 yılına değişikliğe uğrayan birinci maddesini terör27 tanımı oluşturur. Bu yasaya göre terör (mevzuat.adalet, 2012): 

Cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasî, 
hukukî, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir. 

Tanımda terörizmin diğer suçlardan ayırt edici özelliği siyasi amaçları (Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasî, hukukî, sosyal, laik, 
ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek…) belirleyen ideoloji unsuru, örgütlenme unsuru (bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek…) ve şiddet/eylem unsuru (her türlü suç teşkil eden eylemler…) olduğu görülür. Gerçekten de bu üç unsur terörizmin temel yapısını meydana getirmektedir. 

İdeoloji, örgütlenme ve şiddet/eylem unsurlarından bir tanesinin bile mevcut olmaması terörizmin varlığını engeller. Terörizmi bir arabaya benzetirsek; ideoloji gideceği yön, örgütlenme aracın maddesel yapısının tamamı, şiddet/eylem ise bu aracı hareket ettiren motor gücüdür. 

1.4.1. İdeoloji Unsuru 

Kışlalı'ya göre (2006: 84) ideolojiler, toplumların ya da toplumların içindeki belirli kesimlerin gereksinmelerine yanıt veren, kendi içinde tutarlı inanç 
sistemleridir. İnsan yaşamında ideolojinin temelde, insanların planlanmış, anlamlı bir dünyada eylemleri başlatıcı bilinçli, düşünen aktif bireyler olarak hayatlarını nasıl yaşayacaklarının ortaya çıkarılmasına ve düzenlenmesine ilişkin bir görevi vardır (Therborn, 1989: 21). Bu bilgiler ışığında ideolojilerin bir gereksinme durumuna yanıt vermesi, katı ideolojilere sahip olan terörizmin kendi başına bir anda, tesadüfî olarak ortaya çıkmadığı anlamına gelirken, ideolojinin tutarlı inanç sistemleri oluşu teröristlerin aslında rasyonel davrandığı anlamına gelir. 
Therborn'un ideolojilerin bireylerin hayatlarını nasıl yaşayacaklarının ortaya çıkarılmasına ve düzenlenmesine ilişkin görevine yaptığı vurgu, terörizmde ideolojilerin bir hayat tarzı olarak benimsendiğini bize gösterir. 

İdeolojilerin toplumsal yapıdan bağımsız olarak bir seçimle benimsendikleri ve sadece belirli bir gruba yönelik basit birer fikirsel küme oldukları söylenemez. Bu anlamda bütün ideolojiler (Heywood, 2007: 60): 

1. Genellikle bir "dünya görüşü" şeklinde, mevcut düzene ilişkin bir değerlendirme sunarlar, 
2. Bir iyi toplum vizyonu çerçevesinde arzulanan bir gelecek modeli sağlarlar, 
3. Siyasi değişimin nasıl olabileceği ve nasıl olması gerektiği konusunda bir çerçeve dizerler. 

İdeolojik ya da ideolojik özelliklere kavuşmuş din tabanlı siyasi amaçlar kuşkusuz devletten topluma kadar tüm yapının köklü değişimini savunmaktadır. 
Örneğin, XIX. asırda köklerini bulan ve Ortodoks Marksizm'i olarak adlandırılabilecek Marksizm türüne göre, işçilerin/çalışanların iktidarı bir devrim ile kurulmalıdır ve kurulacak olan düzen sosyalist üretim tarzının hâkim olduğu proletarya sınıfı diktatörlük olabilir (Cirhinlioğlu, 2004: 166). Bu çeşit köklü 
değişikliklerin devlet içinde devletle çatışmadan ve makyevalist tavır takınmadan gerçekleştirilme olanağı bulunmamaktadır; çünkü her devletin katı ya da yumuşak saf ya da karmaşık bir ideolojisi vardır. Devletteki mevcut ideolojinin yerine savunulan ideolojinin ve onun getirdiği yapının getirilmesi elbette çatışma doğurur. Bu açıdan ideolojiler özü itibariyle kuralsız, pragmatik, makyevalist olan terörizm ile birliktelik içinde olmuşlardır. Belirli bir ırka ya da dine tecrit ya da soykırımı (ojeni) savunan faşist bir ideolojinin devlette iktidarın referansı olması tabii ki gerilla savaşı ya da demokratik yollarla mümkün değildir. Komünist Manifesto (Marx ve Engels, 2006: 69) gelmiş geçmiş bütün toplumun tarihi sınıf savaşımları tarihi olduğunu belirtir, buna benzer bir söylemle tüm terörizm faaliyetlerinin birey/örgüt-devlet-sistem savaşımları tarihi olduğu söylenebilir. 

Teröristlerin davranışlarının anlaşılması, eylem ve stratejilerinin değerlendiril mesi  açısından ideolojileri en önemli referans noktasıdır; çünkü teröristler, savundukları ideolojilerinin kendilerine kazandırdığı dünya görüşüne göre hayatlarını şekillendirmekte ve bu çerçevede olayları ve kişileri yorumlamaktadırlar (Dilmaç, 2011: 143). İdeolojiler ayrıca terör örgütlerinin birbirinden yapıca farklarını ortaya koyan ayırt edici bir özelliktir. İdeolojilerine göre terörizm ya da terör örgütleri üçe ayrılır: 

a) Marksist-Leninist-Maocu (Aşırı Sol), 
b) Faşist (Aşırı Sağ), 
c) Din referanslı. 

Bu ideolojik çeşitliliği Caşın daha da arttırmıştır (2008: 393): Milliyetçilik, Anarşizm, Nihilizm, kapitalizm-liberalizm kaynaklı terörizm, narko terörizm, 
devrimci ahlak. Caşın'ın yukarda saydığı "narko terörizm" ideolojik değil faaliyet konusu farklılık arz eden bir terörizm türüdür. Ayrıca "devrimci ahlak" ideoloji değil terörizmin benimsediği bir yöntemdir. 

Bu ideolojiler günümüzde bireysel terörün kaynağı olduğu gibi ayrıca zaman zaman devlet terörünün de kaynağı olmuşlardır. SSCB’nin ilk dönemleri (Marksist-Leninist), Nazi Almanya'sı (faşist), günümüzde ise ABD (kapitalist) ve İsrail (din referanslı) bu konudaki en açık örneklerdir. 



Şekil 5: Doğrusal Spektrumda Aşırı Sağ ve Aşırı Solun Konumu 


Şekil 6: İdeolojik Gelişim Süreci 
Kaynak: Borum, 2004: 29


Özetle ideolojilerin terör örgütlerindeki işlevleri şunlardır: 

. Provokasyon ve örgütlenmeye şekil vermesi, 
. Eleman seçmede birincil derecede etkili olması (Ekici, Sözer ve Atak,2010: 41), 
. İddia edilen sorunun çözümüne yönelik siyasi amacı belirlenmesi, 
. Eylem/şiddet türünü belirlemesi, 
. Aynı ideolojiyi savunan örgütler ve/veya ülkelerden destek almayı sağlaması. 

İdeolojiler tüm bu nedenlerden dolayı terörizmin üç unsurundan birini oluşturmaktadır. Terör örgütlerinin kılavuzu durumundaki ideolojiden sonraki bir 
diğer unsur ise terör örgütlerini bir bütün haline getiren örgütlenme unsurudur. 

1.4.2. Örgütlenme Unsuru 

Örgüt, ortak, belirli bir amacı gerçekleştirme amacıyla bir araya gelen ve faaliyetleri işbölümü biçimde icra eden, katı ya da yumuşak hiyerarşik yapıya sahip, legal ya da illegal, şiddet içeren ya da içermeyen, kurallarla örülmüş, en az iki kişinin birlikteliğine verilen addır. Örgüt siyasi amacı gerçekleştirmeye yönelik, masum insanlara iradi şiddet uygularsa terör örgütü adını alır. 

Örgüt her ne kadar en az iki kişiden meydana gelse de terör eyleminin en az iki kişi tarafından gerçekleştirilmiş olması gerekmez. Türkiye'deki 3713 sayılı ve 
12.04.1991 tarihli Terörle Mücadele Kanunu'nun ikinci maddesine göre (mevzuat.adalet, 2012): Birinci maddede belirlenen amaçlara ulaşmak için meydana getirilmiş örgütlerin mensubu olup da, bu amaçlar doğrultusunda diğerleri ile beraber veya tek başına suç işleyen veya amaçlanan suçu işlemese dahi örgütlerin mensubu olan kişi terör suçlusudur. Ayrıca kanunda; "Terör örgütüne mensup olmasa dahi örgüt adına suç işleyenler de terör suçlusu sayılır" cümlesi ile de örgüt adına yapılan eylemlerde suçluların örgütle organik bağı aranması zorunluluğu ortadan kaldırır. 

Terör örgütleri için örgüt yapısı hayati önem taşımaktadır; çünkü örgüt siyasi amacın gerçekleştirilmesine yönelik eylemin çıkış noktasıdır ve örgütün çözülüşü ya da deşifre olması terör örgütünün somut olarak ortadan kalkması anlamına gelir. Terörizmde örgüt, ideolojinin gerekleriyle oluşmuş siyasi amacı gerçekleştirmeye yönelik kurulmuş ve kendine bağlı pek çok aparatı olan dinamik bir yapıdır. 

Abdullah Öcalan da örgüte verdiği önemi şu sözlerle açıklar (1994b: 192, 193): 

Zaten bu olmaksızın kesinlikle hiçbir çelişkinizi çözemez veya önünüze koyduğunuz bir amacı asla gerçekleştiremezsiniz. Bu yüzden örgüt ve önderlik olayı sizin muazzam zayıflıkları aşmanız için vazgeçilmez bir silahtır. Ancak onunla savaşır ve kazanırsınız. 

Öcalan'ın örgüte ve onun bağlı olduğu önderliğe atfettiği önem şaşılacak bir durum değildir; çünkü terörizmde örgüt amacın gücüdür ve örgütte "birey" 
kavramına yer yoktur. Terörizmde örgütün her şeyden önemli ve kutsal olması Faşizm ideolojisinde bulunan devletin her şeyden önemli ve kutsal olması ilkesine benzer vaziyettedir. 

Örgütün önemli işlevlerinden bir tanesi propaganda ile örgüte dâhil olan kişilerin birer militan ya da terörist olarak eğitilmesi görevini üstlenmiş olmasıdır. 
Propaganda bireyi örgüt için faaliyette bulunmaya hazırlarken örgüt içi eğitim ise bireyi bireysellikten sıyrılıp bir militan olması ve emirleri nasıl yerine getirmesi 
konusunda hazırlar. 

Örgütte eğitim genel olarak siyasi/ideolojik ve askeri eğitim olarak ayrılır. Militanların örgüte duygusal bağımlılığı siyasi/ideolojik eğitimle sağlanırken, askeri eğitim ise militanların etkili eylemde bulunmasını ve yakalanmamasını sağlar. Siyasi eğitim eksikliği örgütten kaçışa-kopmaya-ayrılmaya, davaya inancın zayıflamasına, örgütün her faaliyetinin sorgulanmasına, askeri eğitim eksikliği ise militanların yakalanmasına ya da öldürülmesine neden olur. 

Terör örgütleri hemen hemen aynı örgütlenme ağına sahiplerdir; katı hiyerarşik yapılanma, yönetim kadrosu ya da önderliğin merkeziliği, gizlilik, hücre 
yapılanması, iş bölümü, mikro (mahalleler) ve makro (yurtdışı) düzeyde örgütlenme... Terör örgütleri benzer şekilde yönetim, propaganda birimi ve silahlı birim olarak örgütlenir ve terör örgülerinde silahlı mücadele faaliyetleri ile silahlı mücadele alanı dışındaki faaliyetler birbirinden ayrı olarak örgütlenmiştir. Silahlı mücadele dışındaki birim olan propaganda birimi silahlı mücadele birimi kadar önemli bir birimdir; çünkü ülke içinde legal ve illegal faaliyetlerde bulunarak hem silahlı birime insan kaynağı sağlarken hem de örgütün reklamını yaparak terör örgütlerinin önemli amaçlarının bir tanesi olan "adını duyurma" amacını gerçekleştirir. Bu iki birim örgüt için hayati öneme sahiptir. 

Terör örgütünün tüm birimleri legal olsun ya da olmasın birbirini besleyen ve destekleyen bir yapıdadır ve illegal birimler hücre sistemi ile örgütlenerek bu 
birimlerin deşifre edilip çökertilmesi engellenir. Hücre tipi yapılanmada örgüt üyeleri birbirini tanımayan ve birbirleri ile ilişki içinde olmayan gruplardan meydana gelir. Hücre içindeki her örgüt elemanının bir görevi vardır ve hücre her an eylemde bulunacak gibi hazır vaziyettedir. Yeraltı örgütleri tarafından sıkça kullanılan bu yapılanma biçimi herhangi bir hücre elemanının yakalanması, itirafçı olması, kaçması ya da casus olması ile sadece o hücrenin deşifre edilmesini sağlar ve diğer hücreler ve örgüt varlığını sürdürür. 



Şekil 7: Terör Örgütü Yapılanma Şeması 
Kaynak: Dilmaç, 2011: 176 

Schmid ise terör örgütlerinin yapısını üçe ayırır: 

1. Organizatörler: Politika ve stratejinin belirlendiği seviye, 
2. Planlayıcılar: Amaca yönelik planlamanın yapıldığı seviye, 
3. Uygulayıcılar: 

Aktif olarak eylemin gerçekleştirildiği seviye olarak açıklamakta ve 1. ve 2. seviyede olanların iyi eğitimli ve kompleks yapıları idare edebilecek kabiliyette olduklarını ve genelde medyanın gözünden uzak kalmaya çalıştıklarını belirtmektedir (Dilmaç, 2011: 179). Görülüyor ki; Schmid terör örgütlerini yetki-görev tabakası perspektifinde incelemektedir. Terör örgütü içinde bu sınıfların birbirleri ile örtüşme ilişkilerini ise şu şekilde gösterilebiliriz: 

Şekil 8: Schmid'e Göre Terör Örgütlerinin Yapısı 

1.4.3. Şiddet/Eylem Unsuru 

Şiddet; kişi veya kişiler tarafından uygulanan, birey ya da bireyleri bir şeyden alıkoyma, bir şeye zorlama ya da bir şey yapmasını engelleme amacına yönelik, güç, baskı ve aşırılık gibi olumsuzluk anlamı taşıyan, insanların bedensel ve/veya ruhsal açıdan zarar görmesine neden olan, tekil veya çoğul hareketlerin tümüdür. Şiddet, kast ve bilinç gerektiren kaba kuvvet, sert davranış gibi olumsuz anlamlar taşır. 

Siyasal şiddet; örgütlü bireylerin, devletin her türlü varlığına yönelik ve onun varlığını illegal yollarla değiştirmeyi amaçlayan şiddet içeren örgütlü eylemlerinin tümüdür. Siyasal şiddetin, terörizmle teorikte aynı amaçları paylaşmasına rağmen terörizmin şiddet unsurunun sadece konvansiyonel yönüne vurgu yapması ve devlete karşı her türlü muhalif hareketi ya da son aşamada iç savaşı kastetmesi onun terörizmin kapsayıcısı olduğu anlamına gelir. Örneğin, devrimler siyasal şiddet içerebilir; fakat terörizmi benimsemeyebilirler; çünkü terörizm, devlet ajanı sayılmayan vatandaşlara şiddet uygulaması nedeniyle daha dar bir anlam taşımaktadır. 

Siyasal şiddetin bazı özellikleri şunlardır (Caşın, 2008: 124): 

. Siyasal şiddet, genel anlamda şiddetten farklıdır, 
. Siyasal şiddete kitleler, gruplar, kolektif hareketler başvurur, 
. Siyasal şiddet terörizmden daha geniş bir kavramdır, 
. Siyasal şiddet örgütlüdür, 
. Amacı iktidardaki rejimin meşruiyetini reddetmek, siyasal istikrarı yok etmek, siyasal sistemi yıkmak veya onu kökünden değiştirmektir. 

Terörizm denildiğinde terör hareketinin sürekli ve sistemli bir biçimde uygulanması anlaşılmaktadır (Baharçiçek, 2000: 12). Terörizmin son unsurunun 
şiddet unsuru olmasının nedeni terör örgütlerinin önce ideolojilerini inşa etme sürecine girmeleri daha sonra ise ideoloji tabanlı provokasyon ile militan 
kazanmaları ve böylece örgütün bir araya getirilmesi ve eylemin ancak örgüt ortaya çıktıktan sonra gelinecek bir aşama olduğu gerçeğidir. İdeoloji, eylemlerin bir amaç için yapıldığını içselleştirirken örgüt bu eylemleri yapacak teröristleri eğitir. 

Gerekli eğitimden sonra militan her türlü eylemi yapacak hale gelir. Terör örgütlerinde eylem oldukça önemlidir. İlk eylem terör örgütünün kuruluşunu tüm dünyaya ilan eder niteliktedir. Örneğin, 30 Temmuz 1979 tarihinde Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Celal Bucak'a yaptıkları silahlı saldırı ile PKK, kuruluşunu ilan etmiştir (Acar, 2012: 260). 

Çıkış noktası terör örgütleri olan şiddet, hedef bakımından üçe ayrılır: 

a. Örgüt içi şiddet: Örgütlenme sonrası uygulanan bu şiddet, militanların örgüte bağlılığını sağlamaya, hiyerarşi ve disiplini korumaya yöneliktir. Öyle ki 
bunun için görünüşte yargısal yapılar bile kurulur. Böylece militanların ne olursa olsun örgütten ayrılmaları, eylemleri sorgulamaları, hata yapmaları, disiplini 
bozmaları engellenmiş olur. Bu tür şiddetin bir diğer işlevi örgütteki hizipleri engellemektir. Örgüt içinde ortaya çıkan her hangi bir hizipte yönetim kadrosu bu hizipte yer alan militanlarını davaya ihanet ile suçlamakta ve infaz etmektedir. PKK terör örgütünde bu duruma sıkça karşılaşılmıştır. 

b. Örgütler arası şiddet: Terör örgütleri arasında ortaya çıkan şiddet eylemlerinin iki sebebi vardır; bu sebeplerden biri aynı grubu temsil ettiğini iddia 
eden terör örgütlerinin kendi aralarında ortaya çıkan iktidar mücadelesidir. Bu durum genellikle tüm diğer örgütlerin en güçlü örgüte bağlanması ya da ortadan kalkması ile sonuçlanır. 1970'lerde PKK'nın Sterka Sor (Kızıl Yıldız/Beş Parçacılar), Tekoşin (Mücadele), DHB (Devrimci Halkın Birliği), Özgürlük Yolu adlı gruplarla çatışmasına bu bağlamda bakmak gerekir. Hizbullah/İlim grubu ile Menzil grubu arasında yaşanan silahlı çatışma da bu konudaki bir başka örnektir. Örgütler arası şiddetin diğer nedeni ise ideoloji, siyasi amaç ya da yöntem bağlamında farklılık gösteren terör örgütlerinin birbirleriyle bir şekilde ters düşmeleri ve çatışmalarıdır. 
PKK ile Hizbullah/İlim çatışması28 bu konuda bilindik bir örnektir. Öyle ki PKK-Hizbullah arasında yaşanan çatışmalar sonucunda, yüzlerce insan yaşamını 
yitirmiştir. Bu tür çatışmaya Kolombiya'da Marksist ve Maoist örgütlere tepki olarak ortaya çıkmış AUC'nin, aynı ülkede faaliyet gösteren FARC ve ELN gibi örgütleri ortadan kaldırmaya çalışması da örnek verilebilir (Köseli ve Yaşar, 2010: 384). 

c. Örgüt dışı şiddet: Sivil ve resmi hedeflere yönelik olarak ikiye ayrılan bu şiddette şiddet bazen coğrafi olarak sınırlı bir alanda gerçekleşse de terörizmin özü gereği hedef ve coğrafi sınırlama önemli bir kıstas oluşturmaz. Şiddet eylemi 11 Eylül saldırılarında olduğu gibi kıtalar ötesinde olabilirken bazen de küçük bir 
köydeki devlet kurumuna yönelik olabilir. Terörizm ancak bu şekilde küresel çapta bile korku, dehşet yaratacak gücü bulur. Halka uygulan şiddet önadsızken, kolluk kuvvetleri gibi devletin aygıtlarına uygulanan şiddet siyasal şiddet adı alır. Terör örgütleri tarafından üretilen şiddet hedef bakımından bir ayrıma tutulabileceği gibi bu hedeflere uygulan şiddet de tür olarak bir ayrıma tabi tutulur. Terörizmin ürettiği şiddet, etkisi bakımından ikiye ayrılır: 

i. Fiziksel şiddet: Terör örgütlerinin bombalama, intihar saldırısı, baskın, sabotaj, rehin alma, haraç kesme, kundaklama, saldırı, yol kesme, sokakları ateşe 
verme, suikast, uçak kaçırma, mayınlama, gasp, soygun, işgal vb. şekildeki şiddet eylemlerine doğrudan maruz kalanların vücut bütünlüğüne yönelik şiddettir. Bu şiddete maruz kalanlar belirli bir yerde belirli bir zamanda bulunan kişilerden oluşur. Terörizmin, dünyayı "iyi" ve "kötü" biçimde iki kampa ayırması (Yavuz, vd., 2011: 26), terör örgütlerinin kendilerine karşı olan herkese şiddet uygulayabileceği anlamına gelmektedir. Ek olarak belirtmek gerekir ki terörizmde fiziksel şiddetin örgüt içi, örgütler arası ve örgüt dışı hedefli ve sembolik olması terör örgütlerinin neredeyse her kesimden herkese her zaman ve her şekilde fiziksel şiddet uygulayabilecek bir yapıda olduğu anlamına gelmektedir. 

ii. Zihinsel ve duygusal şiddet: Ergil'in dile getirdiği (1980: 3) bu şiddet terör örgütlerinin başarıya ulaşmak için başvurduğu şiddetin en etkilisi ve en 
yaygınıdır. Fiziksel şiddet spesifik bir anlam taşırken zihinsel ve duygusal şiddet oldukça geniş bir anlam ifade eder. Terör örgütlerince bir devlet başkanına 
yapılan suikast başarısız dahi olsa bunun kamuoyunda yansıması tüm vatandaşların kendilerini evlerinde bile güvensiz hissetmeleri ve korku biçiminde olur ve bu terörizmin en etkili zihinsel ve duygusal şiddetidir. Başarıya ulaşmış bir bombalama eyleminde kurbanların medya tarafından sansürsüz bir şekilde kamuoyuna sunulması yine tüm vatandaşların zihinsel ve duygusal olarak şiddete maruz kalmalarına yol açar ve bu şiddet türünde kurbanın sayısı belirsiz ve şiddetin etkisi azalan oranda uzun bir süre devam eder. Terörizmle mücadele aşamasında ya da terör eylemleri sonrasında ölen ya da yaralanan kişilerin yakınlarının maruz kaldığı şiddet de bu tür şiddet içerisinde değerlendirilir. Fiziksel şiddetin amacı yaş, cinsiyet, meslek, sınıf, mekân ve zaman gözetmeksizin tüm bireyler üzerinde zihinsel ve duygusal şiddet yaratmaktır. 

Bu açıdan gelişmiş ülkelerde terörizmin bu en temel amacını engellemeye yönelik medyada sansür uygulanırken Türkiye'de medyanın terörist eylemlerde kurbanları neredeyse sansürsüz kamuoyuna sunmaları terörizmi yaygınlaştıran ve güçlendiren bir başka nedendir.29 Zihinsel ve duygusal şiddetin bir diğer hedefi ise yine kendi örgütsel yapısıdır. Örgüt içinde hata yapan bir teröristin, örgütte disiplini sağlamak amacıyla için infaz edilmesi ile tüm diğer militanların uğradığı zihinsel ve duygusal şiddet de bu başlık altında değerlendirilir. 

Sonuç olarak şiddet terörizmin temel unsurlarındandır; fakat bu şiddetin örgütlü ve siyasal bir amaca yönelik olması şartı aranmalıdır. 
Bu unsurlarından herhangi gibi birinin tek kıstas olarak ele alınması terörizmin doğru değerlendirilmesini engeller. Örneğin, terörün ölçütü olarak şiddet arandığında ise terörist eylemlerin kapsamı çok genişleyecek ve birçok adi suç bu kapsamda değerlendirilecektir (Aydın, 2006: 20). Bu bakımdan ideoloji unsuru, örgütlenme unsuru ve şiddet/eylem unsuru terörizmin birbirinden ayrılmayan unsurları olarak ele alınmalıdır. 


DİPNOTLAR;

27 Terörle Mücadele Kanunu'ndaki "terör", "terörizm"i meydana getiren fiil olması nedeniyle terörizmle aynı anlamda kullanılmıştır. 
28 PKK ile Hizbullah/İlim çatışmasının görünen nedeni, aynı bölgelerde faaliyet gösteren iki örgüt olan PKK'nın Marksist-Leninist, Hizbullah'ın ise radikal İslamcı olması ile ortaya çıkan ideolojik çatışma olsa da bu aslında Hizbullah'ın devlet tarafından PKK'ya karşı bir silah olarak kullanılmasını perdelemek öne sürülen bir nedendir. Terör örgütleri ideoloji çerçevesinde hareket eden kurallı-
prensipli yapılar değillerdir. Terör örgütleri bu nedenle örneğin, Marksist-Leninist ideolojili olsalar bile kapitalist bir ülkeden yardım alabilir, onunla işbirliği yapabilirler ya da El-Kaide gibi radikal İslamcı olsalar da Sovyetlere karşı mücadelede Müslüman olmayan ABD'den yardım alabilir onunla işbirliği yapabilirler. Bu nedenle örgütler arası çatışma ideoloji kaynaklı olmak yerine genellikle bir rant paylaşım kaynaklıdır. 29 Bk. Kantarcı, (2005). 


8. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİER.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder