23 Kasım 2019 Cumartesi

TÜRKİYEDE TERÖRLE MÜCADELEDE PKK ÖRNEĞİ., BÖLÜM 25

TÜRKİYEDE TERÖRLE MÜCADELEDE PKK ÖRNEĞİ.,  BÖLÜM 25  




Koruma tedbirleri: Koruma tedbirleri uygulanacak kişiler şunlarıdır: 
Terörle mücadelede görev veren veya bu görevi ifa eden adlî, istihbarî, idarî ve 
askerî görevliler, kolluk görevlileri, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü ve Genel 
Müdür Yardımcıları, terör suçlularının muhafaza edildiği ceza ve tutukevlerinin 
savcıları ve müdürleri, Devlet Güvenlik Mahkemelerinde görev yapmış hâkim ve 
savcılar, Ceza Muhakemesi Kanununun 250. maddesiyle yetkili kılınmış ağır ceza mahkemelerinde görev yapan hâkim ve savcılar ile bu görevlerinden ayrılmış olanlar ve terör örgütlerinin açık hedefi haline gelen veya getirilenler ile suçların aydınlatılmasında yardımcı olanlardır. 

Bu koruma tedbirleri; talep halinde estetik cerrahi yoluyla fizyolojik 
görünümün değiştirilmesi dâhil, nüfus kaydı, ehliyet, evlenme cüzdanı, diploma ve benzeri belgelerin değiştirilmesi, askerlik işleminin düzenlenmesi, menkul ve 
gayrimenkul mal varlıklarıyla ilgili hakları, sosyal güvenlik ve diğer hakların 
korunması gibi hususlarda yapılan düzenlemelerdir. 

TMK'nın 2008 yılı Adalet Bakanlığı istatistiklerindeki yerini gösteren tablolar: 



Tablo 6: Açılan Dava Sayısı 
Kaynak: tuik, 2013 
Tablo 7: Karara Bağlanan Dava Sayısı 
Kaynak: tuik, 2013 


3.2.1.2. 1402 Sayılı Sıkıyönetim Kanunu ve 2935 Sayılı Olağanüstü Hal Kanunu 

Anayasamızın 124. maddesine göre (tbmm, 2013b): 

Anayasanın tanıdığı hür demokrasi düzenini veya temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelen ve olağanüstü hal ilânını gerektiren hallerden daha vahim şiddet hareketlerinin yaygınlaşması veya savaş hali, savaşı gerektirecek bir durumun başgöstermesi, ayaklanma olması veya vatan veya Cumhuriyete karşı kuvvetli ve eylemli bir kalkışmanın veya ülkenin ve milletin bölünmezliğini içten veya dıştan tehlikeye düşüren şiddet hareketlerinin yaygınlaşması sebepleriyle, Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu, Millî Güvenlik Kurulunun da görüşünü aldıktan sonra, süresi altı ayı aşmamak üzere yurdun bir veya birden fazla bölgesinde veya bütününde sıkıyönetim ilân edebilir. 

1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu 13.05.1971 kabul tarihlidir ve sıkıyönetim 
altına alınan yerlerde genel güvenlik ve asayişe ilişkin zabıta kuvvetlerine ait görev ve yetkileri Sıkıyönetim Komutanlığı'na devretmesi, askeri kuvvetlere dayanması, Sıkıyönetim Komutanlığı'nın bölgedeki kamu personeli üzerinde yetkilerini artması açısından önemlidir. Türkiye'nin sıkıyönetim deneyimi Şeyh Sait isyanına kadar gitmektedir. 1980 dönemi ülkedeki iç karışıklıklar ile sıkıyönetim doğudan batıya Türkiye'de pek çok ilde uygulanmıştır. Son tahlilde 1980 Darbesi ile son bulan iç karışıklıklar dolayısıyla sıkıyönetim kaldırılırken darbe sonrası ortaya çıkan PKK terörü ile sıkıyönetim yerini kendisinden bir derece daha katı ve daha geniş yetkilere sahip OHAL yönetimine bırakmıştır. 

25.10.1983 tarihli OHAL Kanunu birinci madde (b) bendine göre 
(mevzuat.adalet, 2013) Anayasa ile kurulan hür demokrasi düzenini veya temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik yaygın şiddet hareketlerine ait ciddi belirtilerin ortaya çıkması veya şiddet olayları sebebiyle kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması durumunda olağanüstü hal ilan edilmesini ve usulleriyle 
olağanüstü hallerde uygulanacak hükümleri belirlemektedir. Bu kanun ayrıca; 
olağanüstü hal ilanına tabii afet, tehlikeli salgın hastalıklar veya ağır ekonomik 
bunalım hallerinde ilan edilen olağanüstü hallerde vatandaşlar için getirilecek para, mal ve çalışma yükümlülükleri ile olağanüstü hallerin her türü için ayrı ayrı geçerli olmak üzere, temel hak ve hürriyetlerin nasıl sınırlanacağı veya nasıl 
durdurulacağına, halin gerektirdiği tedbirlerin nasıl ve ne suretle alınacağına, kamu hizmeti görevlilerine ne gibi yetkiler verileceğine, görevlilerin durumlarında ne gibi değişiklikler yapılacağına ve olağanüstü yönetim usullerine ilişkin hükümleri kapsar (mevzuat.adalet, 2013). Kanunun üçüncü bölümünde "Şiddet Hareketlerinde Alınacak Tedbirler" başlığı altında alınacak tedbirler şunlardır (mevzuat.adalet, 2013): 

a) Sokağa çıkmayı sınırlamak veya yasaklamak, 

b) Belli yerlerde veya belli saatlerde kişilerin dolaşmalarını ve toplanmalarını, 
araçların seyirlerini yasaklamak, 

c) Kişilerin; üstünü, araçlarını, eşyalarını aratmak ve bulunacak suç eşyası ve delil niteliğinde olanlarına el koymak, 

d) Olağanüstü hal ilan edilen bölge sakinleri ile bu bölgeye hariçten girecek kişiler için kimlik belirleyici belge taşıma mecburiyeti koymak, 

e) Gazete, dergi, broşür, kitap, el ve duvar ilanı ve benzerlerinin basılmasını, 
çoğaltılmasını, yayımlanmasını ve dağıtılmasını, bunlardan olağanüstü hal bölgesi dışında basılmış veya çoğaltılmış olanların bölgeye sokulmasını ve dağıtılmasını yasaklamak veya izne bağlamak; basılması ve neşri yasaklanan kitap, dergi, gazete, broşür, afiş ve benzeri matbuayı toplatmak, 

f) Söz, yazı, resmi, film, plak, ses ve görüntü bantlarını ve sesle yapılan her türlü yayımı denetlemek, gerektiğinde kayıtlamak veya yasaklamak, 

g) Hassasiyet taşıyan kamuya veya kişilere ait kuruluşlara ve bankalara, kendi iç güvenliklerini sağlamak için özel koruma tedbirleri aldırmak veya bunların 
artırılmasını istemek, 

h) Her nevi sahne oyunlarını ve gösterilen filmleri denetlemek, gerektiğinde 
durdurmak veya yasaklamak, 

i) Ruhsatlı da olsa her nevi silah ve mermilerin taşınmasını veya naklini yasaklamak, 

j) Her türlü cephaneler, bombalar, tahrip maddeleri, patlayıcı maddeler, radyoaktif maddeler veya yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı eczalar veya diğer her türlü zehirler ve boğucu gazlar veya benzeri maddelerin bulundurulmasını, hazırlanmasını, yapılmasını veya naklini izne bağlamak veya yasaklamak ve bunlar ile bunların hazırlanmasına veya yapılmasına yarayan eşya, alet veya araçların teslimini istemek veya toplatmak, 

k) Kamu düzeni veya kamu güvenini bozabileceği kanısını uyandıran kişi ve 
toplulukların bölgeye girişini yasaklamak, bölge dışına çıkarmak veya bölge 
içerisinde belirli yerlere girmesini veya yerleşmesini yasaklamak, 

l) Bölge dahilinde güvenliklerinin sağlanması gerekli görülen tesis veya 
teşekküllerin bulunduğu alanlara giriş ve çıkışı düzenlemek, kayıtlamak veya 
yasaklamak, 

m) Kapalı ve açık yerlerde yapılacak toplantı ve gösteri yürüyüşlerini yasaklamak, ertelemek, izne bağlamak veya toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin yapılacağı yer ve zamanı tayin, tespit ve tahsis etmek, izne bağladığı her türlü taplantıyı izletmek, gözetim altında tutmak veya gerekiyorsa dağıtmak, 

n) (Ek bent: 14/11/1984 - 3076/1 md.) İşçinin isteği, ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller, sağlık sebepleri, normal emeklilik ve belirli süresinin bitişi nedeniyle hizmet aktinin sona ermesi veya feshi dışında kalan hallerde işçi 
çıkartmalarını işverenin de durumunu dikkate alarak üç aylık bir süreyi aşmamak kaydıyla izne bağlamak veya ertelemek, 

o) (Ek bent: 14/11/1984 - 3076/1 md.) Dernek faaliyetlerini; her dernek hakkında ayrı karar almak ve üç ayı geçmemek kaydıyla durdurmak, 

p) (Ek bent: 25/07/1986 - KHK - 259/2 md.; Değiştirilerek kabul: 03/09/1986 - 
3310/2 md.) Anayasanın 121 inci maddesine göre, olağanüstü halin ilanına veya devamına sebep olan hallerin Türkiye Cumhuriyeti sınırları ve mücavir yurt 
bölgelerimiz üzerinde cereyan etmesi ve eylemcilerin eylemlerini müteakip komşu ülke topraklarına sığındıklarının tespit edilmesi durumunda, ilgili komşu ülke ile Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti arasında varılacak mutabakat çerçevesinde, valinin talebi üzerine ilgili komutan, eylemcileri ele geçirmek veya tesirsiz hale getirmek maksadı ile, her defasında Genelkurmay Başkanlığı kanalı ile Hükümetin müsaadesi tahtında, ihtiyaca göre, Kara, Hava veya Deniz Kuvvetleri unsurları ile mahdut hedefli sınır ötesi harekat planlayıp icra etmek. 

Turgut Özal'ın başbakanlığı döneminde, Batman, Bingöl, Diyarbakır, 
Hakkari, Mardin, Siirt, Şırnak, Van, Muş, Tunceli, Bitlis ve Elazığ'da uygulamaya 
konulan OHAL beraberinde Olağanüstü Hal Bölge Valilikleri'ni de getirmiştir. 

İlk olarak Bingöl, Diyarbakır, Elazığ, Hakkâri, Mardin, Siirt, Tunceli ve Van'da uygulamaya giren OHAL'a daha sonra Adıyaman, Bitlis, Muş, 
Batman ve Şırnak mücavir il olarak dâhil edilmiştir. 1996 yılında sıra ile Elazığ, Mardin, Muş, Bingöl, Batman, Bitlis, Siirt ve Van'da OHAL uygulaması son bulurken geri kalan illerde OHAL uygulaması ancak 2002 yılında kaldırılabilmiştir. Bu tarihe gelinceye dek OHAL 46 kez uzatılmış ve devletin terörle mücadelede güvenlik eksenli yaklaşımının temel göstergelerinden biri olmuştur. 

OHAL ile bölgede konuşlanan asker sayısı büyük bir artış göstermiş ve 
teröristle mücadelede önemli kazanımlar elde edilmiştir. OHAL kapsamında bölücü terör örgütüne yönelik sürdürülen operasyonlar sonucunda; 19 Temmuz 1987 yılından bugüne kadar operasyonlarda, 23 bin 279 terörist ölü, 3 bin 633 terörist sağ ele geçirilmiş, 2 bin 351 terörist de teslim olmuş, 4 bin 440 vatandaş yaşamını yitirmiş, 5 bin 433 vatandaş yaralanmış, 5 bin 18 güvenlik görevlisi ile çoğunluğunu öğretmen ve muhtarların oluşturduğu 307 kişi şehit olmuştur (ntvmsnbc, 2013a). 

Ayrıca "Etkin Pişmanlık" yasasından da söz etmekte yarar var. 3419 sayılı 
Bazı Suç Failleri Hakkında Uygulanacak Hükümlere Dair Kanun'un 29.07.2003 
kabul tarihli, 06.08.2003 tarih ve 25191 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 4959 sayılı "Topluma Kazandırma Kanunu"nun 7. maddesi ile yürürlükten kaldırılması ile bu alandaki boşluğu TCK'nın 221. maddesi doldurmuştur. 

MADDE 221. - (1) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu nedeniyle 
soruşturmaya başlanmadan ve örgütün amacı doğrultusunda suç işlenmeden 
önce, örgütü dağıtan veya verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlayan 
kurucu veya yöneticiler hakkında cezaya hükmolunmaz. 

(2) Örgüt üyesinin, örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun 
işlenişine iştirak etmeksizin, gönüllü olarak örgütten ayrıldığını ilgili 
makamlara bildirmesi hâlinde, hakkında cezaya hükmolunmaz. 

(3) Örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak 
etmeden yakalanan örgüt üyesinin, pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını 
veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermesi hâlinde, 
hakkında cezaya hükmolunmaz. 

(4) Suç işlemek amacıyla örgüt kuran, yöneten veya örgüte üye olan kişinin, 
gönüllü olarak teslim olup, örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen 
suçlarla ilgili bilgi vermesi hâlinde, hakkında örgüt kurmak, yönetmek veya 
örgüte üye olmak suçundan dolayı cezaya hükmolunmaz. Kişinin bu bilgileri 
yakalandıktan sonra vermesi hâlinde, hakkında bu suçtan dolayı verilecek 
cezada üçte birden dörtte üçe kadar indirim yapılır. 

(5) Etkin pişmanlıktan yararlanan kişiler hakkında bir yıl süreyle denetimli 
serbestlik tedbirine hükmolunur. Denetimli serbestlik tedbirinin süresi üç yıla 
kadar uzatılabilir (tbmm 2013c). 

Anlaşılacağı üzere bu yasa örgüt üye, kurucu veya yöneticilerinden suça 
bulaşmadan teslim olan ya da yakalananların denetimli serbestlik tedbiri ile ceza almamalarını düzenlemektedir. Düzenleme temelde gönüllülük esasına dayansa da yakalanan örgüt mensuplarının örgüt hakkında bilgiler vermesi durumunda verilecek ceza dörtte üçe kadar indirim yapılmasını da kapsamakta dır. Etkinliği tartışılmakla birlikte; yasa örgüt mensuplarının verdiği bilgilerin doğruluğu ve etkinliği bağlamında güvenlik güçlerine geniş bir hareket sağlamıştır. Zira bu bilgilerin değerlendirilmesi ve yargıya karşı savunulması güvenlik güçleri etkisindedir. Yani örgüt mensubunun verdiği bilgilerin doğruluğu ya da etkinliğine karar verici olan makam güvenlik güçleridir. Bu durum JİTEM örneğinde olduğu gibi "itirafçı"ların doğmasına neden olmuştur. Bir diğer nokta ise elbette örgüt mensubunun örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak edip etmediğinin nasıl anlaşılacağıdır. Örneğin, Etkin pişmanlıktan yararlanarak serbest kalan 19 yaşındaki PKK'lı Y. K.'nın, 10 ay sonra bir başka PKK'lının teslim olması ve silahlı eylemlere katılanları fotoğraflarından teşhis etmesiyle, aslında pek çok silahlı eylemlere katıldığının ortaya çıkmıştır (sabah, 2013). 

3.2.1.3. Taraf Olunan Uluslararası Sözleşmeler 

11 Eylül saldırılarının etkisi ile terörizmle mücadelede uluslararası boyutta pek çok düzenleme hayata geçse de bu düzenlemelerin başlangıç noktası çok eskilere dayanmaktadır. Uluslararası hukuk çerçevesinde terörizmle mücadele konusu ilk kez 1930 yılında Brüksel'de toplanan Üçüncü Milletlerarası Ceza Hukuku Birleştirme Konferansı'nda ele alınmıştır ve bu, 1931 yılında Paris'te yapılan Dördüncü Milletlerarası Ceza Hukuku Birleştirme Konferansı'nda ve 1934 yılında Madrid'de yapılan Beşinci Milletlerarası Ceza Hukuku Birleştirme Konferansı ile devam etmiştir (Rustemova, 2006: 170). Yine ilerleyen yıllarda 1937 tarihli Terörizmin Önlenmesine ve Cezalandırılmasına Dair Anlaşma yapılsa da yürürlüğe girememiştir. Ayrıca daha önce sözünü ettiğimiz "terörizmi tanımlama sorunu" ilerleyen yıllarda yapılan pek çok uluslararası düzenlemenin de aksak kalmasına neden olmuştur. Dahası bu sorun bu gün dahi aşılmış değildir. 

Terörle mücadele kapsamında yapılan düzenlemeler şöyle sıralanabilir (Kaya, 2005: 28-40): 

. Uçaklarda İşlenen Suçlar ve Diğer Eylemlerle İlgili Sözleşme (1963), 
. Uçakların Yasadışı Olarak Ele Geçirilmesinin Önlenmesi Sözleşmesi (1970), 
. Sivil Havacılığının Güvenliğine Karşı Kanunsuz Hareketlerin Önlenmesi Sözleşmesi (1971), 
. Uluslararası Sivil Havacılığa Hizmet Veren Havaalanlarında Kanunsuz Şiddet Eylemlerin Önlenmesi İle İlgili Protokol (1988), 
. Uluslararası Korunan Kişilere Karşı İşlenen Suçların Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi (1973), 
. Rehin Alma Olaylarına Karşı Uluslararası Sözleşme (1979), 
. Nükleer Maddelerin Fiziksel Korunması Hakkında Sözleşme (1980), 
. Denizcilik Seyrüsefer Güvenliğine Karşı Yasadışı Eylemlerin Önlenmesi Sözleşmesi (1988), 
. Kıta Sahanlığı Üzerinde Bulunan Sabit Platformların Güvenliğine Karşı Kanunsuz Eylemlerin Önlenmesi Protokolü (1988), 
. Plastik Patlayıcıların Tespit Edilmesi Amacıyla İşaretlenmesi Hakkında Sözleşme (1991), 
. Terörist Bombalamaların Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi (1998), 
. Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi (1999), 

Ve ayrıca Nükleer Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesi (2005) ve Avrupa Konseyi Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesi (2005) önemli düzenlemelerdir. 

 Genel bir değerlendirme olarak bu düzenlemelerin terörizme özel bir önem 
atfederek eğilmedikleri ve terörizmin uçak kaçırma ya da bombalama gibi birkaç 
yanına vurgu yaptıkları, dillerinin açık ve kesin olmadıkları söylenebilir. Dikkat 
edilirse anlaşma başlıklarının pek çoğunda terör ya da terörizm kelimeleri dahi 
geçmez; fakat 11 Eylül saldırıları ile bu düzenlemelerin gelişme gösterdiklerini 
söylemek mümkün. 

Uzun yıllar terör sorunu ile uğraşan Türkiye bu düzenlemelerin neredeyse tamamına katılmış çoğunda da öncü olmuştur. 

Ne var ki bu düzenlemeler "terörle mücadele" kapsamında ve ülkelerin menfaatleri bağlamında dar kalmışlar ve etkin bir uygulama alanına sahip olmamışlardır. 


26. CI  BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder