TÜRKİYEDE TERÖRLE MÜCADELEDE PKK ÖRNEĞİ., BÖLÜM 26
3.2.2. Yürütme (Siyasi/İdari) İşlevi
Daha önceki konularda Türkiye'nin uzun yıllar boyunca terörizmle mücadele
yerine terörle mücadele konseptini benimsemesi nedeniyle bu mücadelenin güvenlik düzenlemelerinden öteye gitmediğinden sıkça söz edildi. Fakat soyunun bir tarafının Kürt olduğunu söyleyen Özal, Kürt Sorunu üzerindeki gizlilik ve sessizlik perdesini kaldırma yönünde büyük atılımlar gerçekleştirmiş ve sorunu önlemlerin dışında ciddi reformlar da gerektiren bir gerçeklik olarak ele almaya başlamıştır (Fuller, vd. 2011: 198).
Özal hükümeti ile başlayan ve Özal'ın ani ölümü ile sekteye uğrayan değişim
yanlısı paradigma nihayetinde 2002 seçimlerinde % 34'lük oy oranıyla tek başına iktidar olan AKP ile devam etmiştir. Aslında bu değişim tek taraflı bir hükümet tasarrufu olmaktan öte konjonktürün hükümetle birlikte PKK'ya da dayattığı bir değişim hareketidir.
PKK, siyasallaşmaya, şiddet eylemlerinin sayısını azaltıp, etkisini artırarak
şiddet eylemlerini yıldırma amacı yerine tehdit amacı haline getirmeye, kendini
temize çıkarmaya, pazarlık kozları elde etmeye ve kendini bir ulusal cephe haline getirmeye çalışmıştır. Böyle olunca hükümetlerin de konuya güvenlik
perspektifinden bakmaları elbette yetersiz kalmaktadır. Hükümetlerin artık temel rotası PKK'yı dağlarda bitirmek yerine bölgedeki halkın PKK'ya destek vermesini engellemek olmuştur. Bu amaç da yürütme kanadı tarafından siyasi/idari düzenlemelerin yapılmasını, bunların askeri düzenleme ve faaliyetlerle korunmasını ve halkın da sosyal ve ekonomik düzenlemelerle refaha kavuşturulmasını zorunlu kılmaktadır.
Terörle mücadelede yürütme işlevi diğer bir deyişle siyasi/idari düzenlemeler
bu mücadelede askeri düzenlemelerden daha önemli bir yerde durmaktadır; zira terörizm özünde siyasi bir kimlik taşımaktadır. Siyasi düzenlemeler mücadelenin askeri perspektifle ele alınmasını önlemesi yanında terörizmin temel dayanaklarını da sarsması bakımından önemlidir. Ve nihayetinde terörle mücadelede siyasi otoritelerin yani yürütmenin zayıflığı terörle mücadelenin Türkiye'nin daha önceki tecrübelerinde görüldüğü gibi salt askeri ve illegal bir yapıya dönüşmesine neden olmaktadır.
Siyasi ve genel bir tabirle idari makamların terörle mücadelede zayıflığı
terörizmin daha da güçlenmesi ile sonuçlanırken, terörizmin uluslararası çevrelerce bir silah olarak kullanılması ile de sonuçlanmaktadır. Yürütmenin kamuoyu önünde olması, pek çok çevre tarafından denetlenebilmesi, düzenleme ve faaliyetlerinin oldukça etkin ve hızlı olması ve gelecek seçimlerde oy kaybetme kaygısı bu makamın terörle mücadelede daha etkili olmasını sağlamıştır. Ayrıca terörizm temelde siyasi makamlara karşı bir tehdit oluşturmaktadır. Böyle olunca siyasi düzenlemeler terörle mücadelede oldukça önemli bir yerdedir. Siyasi/idari düzenlemeler ve faaliyetlerin terörle mücadeledeki bir diğer önemi haklarını terörizmle aramaya çalışan insanları siyasetin ve hukukun hak arama işlevini kullanmaya davet etmesidir.
Yürütme işlevi yasama işlevinin düzenlemelerini hayata geçirecek gerekli
altyapıyı kurma ve bu düzenlemelerin devamlılığını sağlama konusunda önemli bir yerde durmaktadır. Yürütmenin bu özelliği dışında terörle mücadele alanında temel olarak iki alanda etkin bir faaliyette bulunduğu görülmektedir. Bunlardan ilki; askeri düzenlemeler ve faaliyetler iken diğeri ise bu faaliyetler dışında kalan sosyal ve ekonomik düzenlemeler ve faaliyetlerdir. Askeri alan örgütün ordu ve parti yapılanmasına yönelik ilken, askeri alan dışında kalan sosyal ve ekonomik alan da örgütün cephe yapılanmasına yöneliktir. Yine bu iki alan birbirlerini besler ve destekler mahiyette olmak zorundadır. Dahası bir bütün olarak yürütme işlevi yasama işlevi ile ters düşmemelidir. Bu iki erkin ters düşmesi terörle mücadele konseptinin çöküşü anlamına gelmektedir. Yürütmeye bağlı bir askeri işlev olarak JİTEM faaliyetlerin hukuka aykırılığı sonrası ortaya çıkan sonuçlar bunun açık bir örneğidir.
Öyle ki JİTEM faaliyetlerinin siyasi sonuçları bugün dahi etkisini yitirmemiştir.
3.2.2.1. Askeri Düzenlemeler ve Faaliyetler
Türkiye'de terörle mücadelenin belli bir dönem konsept olarak askeri vesayet
altında oluşu terörle mücadelede askeri düzenlemeler ve faaliyetlerin etkisinin en üst seviyede olması ile sonuçlanmıştır. Bu konsept gereği mücadelenin askeri yanına ağırlık verilmiş ve böylece askeri müdahale alanı sivillerin katılımı sağlanarak genişletilmiştir. Bölgedeki vatandaşların terörle mücadelede yerel güç olarak kullanılması ve askeri müdahale alanın böylece genişletilmesi 1985 yılında 22 ilde uygulamaya konulan "köy koruculuğu" sistemi ile başlamıştır.
26.03.1985 tarihinde 442 sayılı Köy Kanunu'nun 74. maddesinde yapılan
değişikliklerle hayata geçen koruculuk her ne kadar o dönem içinde köylerde yeni bir yapılanma olmasa da korucuların git gide önemli haklar elde etmesi, dahası sayıların kontrolsüz biçimde artması yeni bir durum olmuştur. Esasında eski sistemdeki köy bekçilerine benzer görevler üstlenen korucuların, terörle mücadelede etkin olarak kullanılması ve böylece daha geniş silah ve zor kullanma yetkilerine sahip olması köy korucularını pek çok açıdan öne çıkarmaktadır. İdari bakımdan mülki idare amirine bağlı olan korucular, mülki idare amirinin gözetim ve denetimine tabi iken; görevlerinin ifası bakımından ise, görev yaptıkları köyün bağlı olduğu Jandarma Karakol Komutanı'nın emir ve komutası altındadırlar.
Korucuların seçimi 442 sayılı Köy Kanunu'nun 74. maddesinde şöyle (mevzuat.meb, 2013) açıklanmıştır:
Köy muhtarı ve ihtiyar meclisi mahsul zamanlarında çapulcular ve eşkiya türemiş ise yağmadan köy halkını korumak için köylünün eli silah tutanlarından lüzumu kadarını gönüllü korucu ayırarak bunların isimlerini bir kağıda yazıp kaymakama götürür. Kaymakamın müsaadesi olursa bu gönüllü korucular asıl korucularla beraber yağmacılara ve eşkiyaya karşı köy ve köylüyü korurlar.
Bakanlar Kurulunca tespit edilecek illerde; olağanüstü hal ilanını gerektiren
sebeplere ve şiddet hareketlerine ait ciddi belirtilerin köyde veya çevrede ortaya
çıkması veya her ne sebeple olursa olsun köylünün canına ve malına tecavüz
hareketlerinin artması hallerinde, valinin teklifi ve İçişleri Bakanının onayı ile yeteri kadar geçici köy korucusu görevlendirilmesi kararlaştırılabilir. Bu şekilde
görevlendirilecek geçici köy korucusu sayısı 40.000 kişiyi geçemez. Bakanlar Kurulu bu sayıyı yüzde elliye kadar artırmaya yetkilidir. Görevlendirmeyi gerektiren hallerin ortadan kalkması durumunda veya idarî zaruret hallerinde görevlendirmeye ilişkin aynı usûl uygulanmak suretiyle geçici köy korucusu olarak yapılan görevlendirmelere son verilebilir.
Köy koruculuğu günümüzde maaş alan ve maaş almayan/gönüllü koruculardan oluşmaktır. Koruculuk bölgede bir rant aracı olarak görüldüğünden
koruculuğu gönüllü yaparak devletten yetki ve silah alan köylü ya da aşiretlerin
sayısı epey yüksektir. Koruculuğun bir rant aracı ve devlet koruması altında bir suç makinesine dönüştüğünü gösteren sayısız yasadışı faaliyetler kayıtlara geçmişken devlet pek çok korucunun görevine son vermiştir. Korucuların özellikle 1990'larda yasadışı pek çok faaliyette bulunması, devletin bölge insanı ve aşiretlerini korucu olmaya zorlaması, aşiretlerin koruculuk şemsiyesi altında bölgesel güç olmaya çalışması ve JİTEM'in korucuları kullanması GKK'nın etkinliği, hukukiliği ve terörle mücadelede işlerliği hususlarında tartışılmasına yol açmıştır.
OHAL Bölge Valiliği kayıtlarına dayanılarak 1994-1996 yıllarını kapsayan
üç yıllık dönemde 3687 korucunun işine son verilmiş, daha sonra açıklanan
bilgilerde de aynı dönemde silah alan 77 bin köy korucusunun 23 bininin görevlerini kötüye kullanmaları nedeniyle (rüşvet, PKK'ya yardım yataklık, adam öldürme, adam yaralama, silah kanununa muhalefet, kız kaçırma, meskene tecavüz, uyuşturucu…) silahlarının ellerinden alındığı belirtilmiştir (Ekinci, 2011: 40).
2012 yılında İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, Nisan ayı itibariyle 45 bin 181 köy
korucusunun güvenlik kuvvetlerine yardımcı olduğunu ve koruculara Mayıs ayı
itibariyle 761 lira aylık, 24 lira operasyon tazminatı, 76 lira da ilave ücret ödendiğini kamuoyuna bildirmiştir (trthaber, 2013). Görüldüğü gibi koruculuğa yönelim bir geçim kaynağı olmaktan daha ötesini ifade etmektedir.
GKK'nın terörle mücadele sürecinde denetimsiz bir sistem haline gelerek suç
üreten bir yapılanmaya dönüşmesi esasında öngörülmez bir durum değildir. GKK'ya katılımın bölgede güç savaşının temel aracı haline dönüşmesi bir yana GKK'ya katılanların pek çoğu devlete karşı işledikleri suçlardan sıyrılma amacı gütmüşler ve bunda da başarılı olmuşlardır. Bir bakıma devlet GKK çatısı altında PKK ile mücadele edenleri ya da ettiğini sandığı kişileri sicillerini temizleyerek
ödüllendirmiştir. İlk korucu aşireti Jirkiler buna örnektir. Fakat sicillerin
temizlenmesi bu kişilerin devlet yetkisi ile yeni suçlar işlemesine engel olmamıştır.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen GKK'nın terörle mücadeledeki kısmi yararı göz ardı edilemez. Daha önceki başlıklarda sözünü ettiğimiz PKK tarafından GKK'lara yapılan çağrılar bu açıdan değerlendirilmelidir. Özetle GKK, PKK'nın sivilleri örgüte kazandırma çabalarının zıt kutbunu oluşturmuş ve sivilleri terörle mücadele sistemine sokmuştur. Fakat sonuç bundan farklı şekilde sivillerin devlet şemsiyesi altında bölgede suç işlemeleri biçiminde olmuş ve terörle mücadele sürecinde insan hakları ihlallerine yenileri eklenmiştir.
3.2.2.2. Sosyal ve Ekonomik Düzenlemeler ve Faaliyetler
Türkiye'de terörle mücadelenin terörizmle mücadele ekseninde değişimi bu
sürece AB'ye uyum çerçevesinde sosyal ve ekonomik düzenleme ve faaliyetlerin
dâhil edilmesi ile başlamıştır denebilir. Ayrıca bölgesel yönetim değişiklikleri ve
değişen uluslararası konjonktür değişimin itici gücü olmuştur.
Terörle mücadelede sosyal ve ekonomik düzenleme ve faaliyetlerin önemi bu
düzenleme ve faaliyetlerin terör örgütünün eleman kazanmada ve kazandığı
elemanların da devamlılığını sağlamada kullandığı propagandayı temelde çürütmesi ile ilgilidir. Örneğin, bu gün PKK'nın propaganda söylemlerinde Kürt dilinin önündeki engel olarak sadece suni bir anadilde eğitim konusu yer almaktadır; çünkü Kürtçenin kullanımı hakkındaki sınırlamalar yürürlükten kaldırılmıştır. Aynı şekilde Kürtlerin tanınması ve terörle mücadeledeki yanlışların idraki bu konuda oldukça önemlidir; çünkü artık PKK söylemlerinde Kürtlerin yok sayıldığı söylemlerini öne çıkaramamaktadır.
Bu düzenlemelerin ve faaliyetlerin bir diğer etkisi bölgedeki önyargıların
kırılması, radikallerin sayısının azalması, hak aramanın siyasal zeminde
sürdürülmeye başlanması ve PKK'yı tek çözüm görme anlayışının sarsılmasıdır.
Bu başlık altında alınması gereken önlemlerin birincisi pek tabi bölgedeki
eğitim seviyesinin yükseltilmesidir.77 Bölgede gözlenen olgu bölge insanının
özellikle de kızların eğitimsiz bırakılması ve bölgenin cehaletten kurtarılamamasıdır.
Öğretim ve eğitimden yoksunluk bölgede şiddetin çözüm olarak kabul edilmesinde etkili olmuştur. Dahası bu durum bölgenin Türkiye'nin geri kalanı ile bütünleşmesini engellemekte ve önyargıları da beraberinde getirmektedir. Eğitimin bölgede geliştirilmesi, eğitim kurumlarının sayısal olarak arttırılması anlamından çok eğitim almayı kolaylaştıracak ve bunu teşvik edecek bir dizi düzenleme ve faaliyeti kapsamaktadır.
Bu başlık altında incelenmesi gereken bir başka konusu ise bölgede konuşulan diller üzerinde geçmişten kalma yasakların kaldırılması faaliyetleridir.
Bu konuda atılan Kürtçe yayına izin verilmesi ve Kürtçenin kullanımı sınırlayan yasakların Özal ile kaldırılması adımları önem arz etmektedir. Bu bağlamda Kürtçe konuşma yasağı getiren 2932 sayılı Kanun'un 1991 yılında kaldırması Kürtlerin devletle barışması anlamında önemlidir.
Sosyal ve ekonomik düzenleme ve faaliyetlerin sosyal ayağı toplumsal kesimlerin yaşam kalitesini arttırmaya yönelik iken ekonomi ayağı ise bu düzenleme ve faaliyetlerin devamlılığı, oto finansmanını ve en önemlisi refahı arttırmayı ifade etmektedir. Nitekim bölgedeki yaşam kalitesinin arttırılması, yani eğitim, sağlık ve altyapı gibi temel ihtiyaçların etraflıca giderilebilmesi bölgedeki istihdamın arttırılması ile yakından ilgilidir. Ayrıca bölgenin GSMH'deki payının % 10 seviyesinden düşük olması bölgesel kalkınmanın gerekliliğini öne çıkarmaktadır. Terörle mücadele sürecinde bölgenin güvenlik bölgesi haline getirilmesi, güvenlik nedeni ile boşaltılması, artan göç, sanayileşmenin sağlanamaması ve daha önce açıkladığımız terörün ekonomik etkileri teröre maruz kalan bölgede ekonomik faaliyetleri en az seviyeye indirmiş ve terörü beslemiştir. Başka bir açıdan 30 yıldır tamamlanamayan, 3,8 milyon kişiye istihdam sağlayacak olan GAP bir şekilde terörün itici gücü ve sonucu sayılabilir. Nitekim tamamlanamayan GAP bölgesel istihdam ve kalkınma yaratmadığından teröre itici bir güç uygularken, projeye ayrılması gereken kaynakların terörle mücadelede kullanılması bu projenin tamamlanamamasına neden olmuştur. Diğer deyişle terörle silahlı mücadelede başarısızlık ve kayıplar, terörizmle mücadelede uygulamaya konulan sosyo-ekonomik ve siyasal programları uzun vadede sekteye uğratmaktadır. (USAK, 2008: 21).
Ekonomik geriliğin PKK'nın en etkin olduğu yıllara rastlaması bu bilgiler ışığında ele alınırsa beklenilmeyen bir durum değildir. Nitekim PKK Türkiye'de her
zaman bozuk olan yapılardan beslenmiş dahası ekonomik zayıflık pek çok ülkede olduğu gibi Türkiye her bakımdan zayıf kalmıştır. PKK'nın etkin olduğu; yani silahlı güçlerinin yoğun eylemsellik içinde bulunduğu dönem olan 2000'lerin ilk yıllarına kadar Türkiye'de enflasyon had safhada seyretmiştir. Rakamsal olarak ifade edersek:
1983-1991 yılları arasında enflasyon; %60-70 (Bölügiray, 1996: 105), 1993-2002 yılları arasında ise ortalama %70 seviyesinde (hazine, 2013) olmuştur. Özetle söylenebilir ki; ekonomik gerilik terörü beslemiş, terörle ekonomik gerilemeye neden olmuştur. Ekonomik kalkınma bu nedenle terörle mücadelenin önemli bir ayağını oluşturmaktadır.
Sosyal ve ekonomik düzenlemeler terörizmle mücadeledeki en önemli araçlardandır ve bu önem bu düzenlemelerin çok dikkatli ve özenli yapılmasını
zorunlu kılmaktadır. Günümüzde bu alanda yapılan düzenlemelerin handikabını PKK'nın kendisini galip ilan etmesi ve böylece kamuoyu vicdan ve gururunu
zedelemesi ayrıca bir anda gelen özgürlük ve haklar karşısında Kürtçü çevrelerin ne isteyeceğini bilemeyecek hale gelmesi oluşturmaktadır. Bu nedenle günümüzde bu düzenlemeler kamuoyunu dikkate alınarak yavaş yavaş yapılmakta bazen de ölü doğmaktadır.
27. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder