TÜRKİYEDE TERÖRLE MÜCADELEDE PKK ÖRNEĞİ., BÖLÜM 16
II. Konferans'ta alınan kararlar şöyle (Töreli, 2002: 99) özetlenir:
1. Faaliyetlerin en üst seviyede siyasi büro ve askeri komite şeklinde pratik olarak birbirinden ayrılması, siyasi büronun cephe faaliyetlerinden sorumlu kılınması,
2. Halk ayaklanmaları sürecine gelindiği, kitlelerin buna göre örgütlendirilmesi, cephe örgütlenmesinin bu ihtiyaca göre şekillendirilmesi,
3. Basın-yayın faaliyetlerinin geliştirilmesi ile her eyaletin bir yayın organı çıkartması,
4. Legal kurum ve kuruluşlar oluşturarak halk katmanlarının bunların etrafında bir araya getirilmesi,
5. ERNK alt birimlerinin oluşturulmasıyla bunların kitle içinde örgütlendirilmesi,
6. Dini ve mezhepsel örgütlenmelere ağırlık verilmesi, bu amaçlara uygun teşkilatların oluşturulması,
7. Kültürel faaliyetler ve Kürtçenin geliştirilmesi konusunda çalışmalar başlatılması,
8. Ulusal Kongre ve Ulusal Meclisin toplanması için hazırlık çalışmalarının sürdürülmesi,
9. Silahlı faaliyetlerin giderek kırdan şehre doğru yayılması, silahlı birliklerin sayısının arttırılması, yönünde kararlar alınmıştır.
En başlarda bölgesel gerilim stratejisi ile halka karşı yoğun şiddet uygulayan
PKK, 1990'larda terörist faaliyetlere aktif ya da pasif olarak halkın da katılımını
öngörmüştür. ERNK'nın yaygınlaşması bu bağlamda ele alınmalıdır. Sosyalizmin
çöküşü ile başlayan ve giderek yoğunlaşan din temellinde propaganda yapma taktiği de giderek yoğunluk kazanmıştır.
Bundan sonra PKK, Kürdistan İslam Partisi, Kürdistan İmamlar Birliği, Kürdistan Yurtsever İmamlar Birliği, Kürdistan Mollalar Birliği, Kürdistan Dindarlar Birliği, Kürdistan Yurtsever Din Alimleri Birliği ve son olarak da Kürdistan İslami Hareketi adı altında örgütle ilişkili organizasyonları hayata geçmiştir. Ve ilerde kararı alınacak olan Serhildan74 (başkaldırı) yani sivil itaatsizlik eylemlerinde örgüt bu organizasyonlarla kazandığı tabanı kullanarak "sivil cuma namazları" eylemlerini gerçekleştirmiştir. Sivil cuma namazları ile devletin atadığı imamların arkasında namaz kılmayı ve böylece devleti reddetme anlamı taşımaktadır.
Marksizm-Leninizm ile milliyetçiliği birleştiren PKK, bu kavramlara ek olarak dini de ekleyerek önemli olanın ideoloji değil sonuç olduğunu ortaya
koymuştur. Oysa bu kavramların üçü de birbiriyle çelişir; fakat PKK Marksist-
Leninist bir milliyetçi terör örgütünü olmasına rağmen ölen militanlarına "şehit"
demekten de çekinmemiştir.
74 Serhildan: 1990'lardan sonra benimsenen, milis olarak adlandırılan ERNK'nın, organizesinde etkin olduğu ve kelime anlamı başkaldırı olan ayaklanmaya verilen addır. Bu ayaklanma temelde bölgelerin şiddet eylemleri ile devletsizleştirilmesi ve nihayetinde kurtarılmış bölge haline getirilmesi amacı güder. Serhildanların bir diğer amacı ise bölgedeki tansiyonu yükseltmektir. PKK, Öcalan'ın 1999
yılında yakalanması sonrası silahlı şiddet eylemlerini asgari seviyeye çekip, yandaş kitlesini daha çok serhildan eylemlerine yönlendirmiş ve güvenlik birimleri ile halkı karşı karşıya getirip gerginliği tırmandırma stratejisi ile hareket etmiştir (Özcan, 2012: 44). Örneğin, Kimlik Bildirim ve Anadilde Eğitim Kampanyası, "Ben Kürdüm ve PKK'liyim" Kampanyası, "Başkan Apo'yu" Savunma ve Sahiplenme Kampanyası, Toplumsal Barış ve Demokratik Katılım için Genel Af Kampanyası, Barış ve Demokratik Çözüm için Mücadele Kampanyası, "Başkan Abdullah Öcalan'ın Sağlığı Kürt Halkının Sağlığıdır", Önderliğe Özgürlük Kampanyası, "Abdullah Öcalan'ı Kürdistan'da Siyasi İrade Olarak Görüyor ve Kabul Ediyorum" Kampanyası, Kürtçe Konuşma Seferberliği…
PKK'nın dini böylece araçsallaştırması bölge halkı içinde PKK'yı daha da
benimsenir duruma getirmiştir. Bu taktik bugün daha da artarak devam etmiştir. Nitekim PKK, Sosyalizmin toplumsal ve dini değerlere bağlı halk üzerinde bir etki yaratmadığının farkına varmıştır. Öcalan dini kullanma taktiğinden şöyle (Uğur, 2011: 47) bahseder:75
75 Abdullah Öcalan'ı Nasıl Sorguladım adlı kitabını Hasan Atillâ Uğur -İşte Gerçekler- etiketiyle sunsa da kitap, Öcalan'ın resmi ya da gayri resmi temasları, onla iletişimde olan siyasiler ve bürokratlar, verdiği ve aldığı sözler kısacası "derin devlet-gladio" hakkında esaslı hiçbir bilgi içermez.
Milyon dolarlık hacimdeki bir örgüt olan PKK için Öcalan'ın sık sık İbrahim Tatlıses'in yardımlarda bulunduğunu söylemesi ve başka bir isim verememesi de gariptir.
Bizim de en başından beri yani Marksist ideolojiye göre, dini afyon gibi uyuşturucu etkisi olan, insanı kimliksizleştiren, kaderci ve teslimiyetçi bir çizgiye iten bir olgu olarak kabul etmişliğimiz var. Bütün bunlara karşın halkımız son derece geridir. Zaten feodalitenin özünde de din faktörü bulunur.
Ben zaman zaman dini duyguların cahil halk üzerinde büyük etkisi olduğu için dini kullandım.
Kararlarda dikkat çeken bir diğer konu ise kültürel faaliyetlere yönelik
çalışmalara yapılan vurgudur. PKK bu şekilde Kürtlerin etnik kategorisine yaptığı
vurguyu daha da arttırmış ve arttırmaya çalıştığı milliyetçi hareketi kullanma yoluna gitmiştir. Dikkat çeken bir diğer husus ise terörizmin şehirlere doğru kaydırılması ve sivil eylemlerin de başlatılmasıdır.
1990 IV. Kongre: 26-31 Aralık tarihleri arasında yapılan kongre hakkında
Serxwebûn, Aralık 1998 tarihli yayımında Devrimde Karar, sosyalizmde ısrar, atılım ve zafer başlığı ile şunları (2012g: 7) yazar: Reel sosyalist sistemin hızla çözüldüğü bir dönemde gerçekleştirilen IV. Ulusal Kongre, sosyalizmde ısrarın somut bir ifadesi olurken, aynı zamanda yakıcı güncel gelişmelere verilen kapsamlı bir yanıt olma özelliği de taşımaktadır. IV. Kongre, yıllar sonra ülke topraklarında gerçekleştirilen ikinci kongre olma gerçekliğiyle de ayrı bir anlam kazanmıştır.
IV. Kongre, ülke koşullarının ulusal kurumlaşmaların geliştirilmesine elverişli bir
zemin oluşturması bağlamında, alınan kararlarla ulusal bir özellik taşıması yanı
sıra dünya düzleminde "sosyalizm bitti" söylemlerine verilen anlamlı bir yanıt olma özelliğiyle de evrensel bir niteliğe bürünmektedir.
Bir gerilla ve serhildan kongresidir. Türk devletinin tüm özel çabalarına rağmen
gerillanın gelişimi engellenemediği gibi, gerilla kitle serhildanlarını yaratarak
ondan aldığı maddi ve moral güçle ciddi bir ordulaşma imkânını da yakalamıştır. Bu kongre bir yandan gerilla ordulaşmasının sorunlarını tartışıp çözüm ararken, diğer yandan yükselen halk serhildanını daha nitelikli hale getirmenin ve gerilla serhildan birlikteliğini sağlamanın yollarını arayıp bulmaya çalışmıştır. Nitekim bu kongrenin ardından hem serhildanlarda bir kabarma, hem de gerilla da bir büyüme sağlanmıştır. Bu açıdan diriliş devrimini zirveye ulaştıran kongredir (serxwebun, 2012h).
IV. Kongre'de dikkat çeken ilk nokta; dayanılan ideolojinin yani Sosyalizmin
SSCB ile pratiğinde iflasının değerlendirilmesidir. Bu değerlendirme her ne kadar Sosyalizmden vazgeçme gibi sonuçlar getirmese de, kademeli olarak Sosyalizmden uzaklaşma süreci başlamıştır. PKK'nın Sosyalizmin iflası karşısında takındığı tutum ise stratejiktir.
Taktiksel olarak, kişinin ideolojisinde değişiklikler yapması onu tamamen
terk etmesinden çok daha kolaydır (Fuller, vd., 2011: 50). Bu nedenle Sosyalizm pratiğinin SSCB gerçeğini anlayan örgütün en başlarda ideolojisini tamamen değiştirmesi ya da eleştirmesi beklenemez. Bu tavır, bu ideoloji üzerine kurulmuş örgütün bir deprem yaşaması anlamına geleceğinden örgüt, ideolojik değişimini bir süreç içine yayarak militan ve sempatizanlarına benimsetmiştir. Nitekim yukarıdaki "Sosyalizmde ısrar"a rağmen 1995 yılında PKK bayrağı içindeki orak-çekiç amblemi çıkartılmıştır. Bu bağlamda IV. Kongre'de Sosyalist Blok'un dağılmasına paralel olarak Marksist ideolojiden kaçış çabaları görülür (Bal, vd., 2012: 148).
Öcalan'ın katılmadığı ve genelde II. Konferans kararlarının alındığı bu
kongrede dikkat çeken ikinci nokta; kitlesel faaliyetlerin dayanışmalarla
yaygınlaştırılması, parça parça "kurtarılmış alanlar" oluşturulması kararıdır (Yavuz, vd., 2011: 157). Bu kitlesel faaliyetler ise; kepenk kapatma, protesto yürüyüşleri, açlık grevleri vb. olarak sıralanabilir. Böylece PKK terörle mücadele yi dağ ile ova arasında yaymıştır.
Bu amaçla Halk Kongreleri adı altında KOMAGEL yapılanması kurulmuştur. Ayrıca kongrede, parti üyeliği ile cephe üyeliği net olarak birbirinden ayrılmış, MK (Merkez Komite) üyelerinin yeni görev özellikleri benimsenmiş, bu
doğrultuda MK; cephe, basın, yayın, siyasi faaliyetlerin ağırlık merkezi olması
maksadıyla siyasi komite ve askeri komite olmak üzere ikiye ayrılmıştır (Doğan,
2007: 65). Kongrede korucuların kazanılması gerektiği üzerinde durulmuş ayrıca PKK-Vejin (Diriliş) adı altında bir hizip ortaya çıkmıştır; fakat bu hizip grubu çok sürmeden tasfiye edilmiştir.
1990'lı yıllarda PKK'nın siyasallaşması sürecinin de başladığı söylenebilir.
Bu alandaki ilk faaliyetler; 1987 yılında yapılan milletvekili genel seçimlerinde,
çoğunluğu Güneydoğu Anadolu Bölgesi şehirlerinden SHP'nin (Sosyal Demokrat
Halkçı Parti) listelerinden Türkiye Büyük Millet Meclisine giren milletvekillerinden
yedisinin, Paris'te düzenlenen "Kürtlerin Kültürel Kimlikleri" konferansına
katılmaları neticesinde 7 Haziran 1990 tarihinde SHP'den ihraç edilmeleri ve
akabinde Fehmi Işıklar başkanlığında kurdukları HEP (Halkın Emek Partisi) ile
başlamıştır (Yılmaz, 2007: 97). HEP ile başlayan bu süreç DEP (Demokratik Partisi),
HADEP (Halkın Demokrasi Partisi), DEHAP (Demokrasi Halk Partisi), DTP
(Demokratik Toplum Partisi), BDP (Barış ve Demokrasi Partisi) ile devam etmektedir.
Kongrede alınan önemli kararlar şunlardır (Ersever, 2010a: 104):
a. Kitleye şiddet uygulanmasının görünüşte terk edilmesi,
b. GKK teşkilatını kaldırmak için af ilan edilmesi,
c. Kepenk kapatma, protesto yürüyüşleri, açlık grevleri tertipleme kararı alınması,
d. Çatışmalarda ölen PKK'lıların törenle gömülmesi,
e. Legal faaliyet gösteren siyasi partilere sızılması,
f. Kitle gösterilerinin silahlı eylemlerle desteklenmesi,
g. 15 Ağustos, 21 Mart ve 1 Mayıs günlerinin bayram olarak kutlanması,
h. Aşiretlere ılımlı ölçülerde yaklaşılarak kazanılmaları kararı,
i. TC yöneticilerine suikastler düzenlenmesi kararı.
Bu dönemde PKK'nın Türkiye-Irak sınırındaki jandarma karakollarına,
sayıları 500'ü bulan ve havan, uçaksavar, roketatarlarla donatılmış gruplarla saldırılar düzenlenmesinin ardından TSK, terör örgütüne yönelik güvenlik birimlerini Dohuk, Zaho, Erbil ve Selahattin kentlerinde konuşlandırırken; aynı yılın nisan ayında TBMM'de ilerde daha ayrıntılı olarak değineceğimiz "Terörle Mücadele Kanunu" kabul edilmiştir (Dündar, 2009: 158).
Bu sınır ötesi operasyonlar ve akabinde askeri harcamalar yıllar içinde artarak devam etmiştir. Bu dönemde artan bir diğer şey ise "itirafçılık" ve JİTEM'in dâhil olduğu faili meçhul cinayetlerdir.
1990'lar PKK'ya dış desteğin tavan yaptığı yıllardır. Örneğin, örgütün,
bağımsızlığını kazanan Ermenistan'da 1990'ların başında üsler kazanması ayrıca
Suriye hükümetinin ARGK'ya katılan Kürt vatandaşlarını askerlikten muaf tutması ve böylece PKK'nın Suriye Kürtleri ile birlikte militan sayısının 12 bini bulması (Özdağ, 2007: 89)...
1991 yılında PKK'nın Körfez Krizi ve öte yandan Saddam yönetiminin Irak
Kürtlerine karşı tutumu PKK'nın bu bölgede kendini Kürtlerin tek kurtuluşu olarak lanse etmesi ile sonuçlanmıştır. Bu amaçla Öcalan adına kardeşi Ferhat (K) adlı Osman Öcalan nezaretinde, 8 Haziran 1991 tarihinde daha sonra YNDK (Yekitiya Neteva Demokrati Kurdistan/Kürdistan Ulusal Demokratlar Birliğini) olarak değişecek olan PAK (Partiya Azadiya Kurdistan/Kürdistan Özgürlük Partisi) adıyla bir parti kurulmuştur (Ersever, 2010: 117). Daha sonra artarak devam eden bu siyasi partilerden PAK'a destek ise Saddam yönetiminden gelmiştir. Nitekim Körfez Savaşı ile oluşturulan, 28 devletin yer aldığı uluslararası koalisyonda Türkiye'nin de yer alması ile PAK ve PKK destek bulmakta zorluk çekmemiştir. ABD'nin Türkiye'de Körfez Savaşı ile giderek artan üslenmesi PKK'nın ayrıca ABD tarafından da beslenmesi ile sonuçlanmıştır. 1992-1993 yıllarında Siirt ve Gabor'da gece uçuşu yapan ABD helikopterlerinden teröristlere yardım malzemesi atılmış, ele geçirilen birçok sığınakta ve teröristin üzerinde Amerikan ordusuna ait konserveler ve harp paketleri bulunmuştur (Uğur, 2011: 43).
Bu dönemde söz edilmesi gereken bir diğer konu ise örgütün ilk kez
gerçekleştirdiği 1993 tarihli tek taraflı ateşkestir. Öcalan, Celal Talabani ile birlikte yaptığı basın toplantısında ateşkes kararını şu sözlerle (Semiz, 2011: 66) ifade etmiştir:
20 Mart'tan 15 Nisan'a kadar ateşkes ilan ediyoruz. Bu süre içinde saldırı olmadıkça silaha başvurmayacağız. Newroz'un barış içinde kutlanması için tüm gayreti göstereceğiz. Bizden bekleneni yerine getirdik. Türkiye'den ayrılma yaklaşımı içinde değiliz.
Örgüt ateşkes ilan ederken TSK'nın operasyonları durdurmasını istemiş; fakat
TSK ve hükümet tüm diğer ateşkeslerde olacağı gibi bu ateşkesin geçerli olabilmesi için muhatabının bir terör örgütü değil bir devlet olması gerektiğini belirterek operasyonlara devam etmiştir. TSK ve hükümetin tüm ateşkeslerde takındığı bu haklı, gerçekçi ve doğru tavır PKK'nın bir kurtuluş örgütü olduğu ve Türkiye'de bir savaş olduğu söylemlerinin de reddi anlamına gelmektedir.
1993 ateşkesi ile birlikte Öcalan "federasyon-demokratik çözüm" savlarını
ortaya atması (pkkonline, 2013a) çarpıcıdır.
PKK bu ilk ateşkesinden sonra; 1995, 1998, 1999, 2004, 2006 ve 2009
yıllarında da ateşkes ilan etmiştir. Örgüt ateşkes sürecinde toparlanırken ayrıca
şiddetten yana olmadığını göstermeye çalışarak daha fazla dış destek bulmaya
çalışmıştır. PKK 1993 tarihli ateşkesini görev yerlerine sevk edilen 33 silahsız eri
öldürerek sonlandırmış ve şiddet temelli bir hareket olduğunu ve ateşkesin bir taktik olduğunu göstermiştir. Yine de PKK 33 erin şehit edildiği bu olayı "çete" olarak nitelediği Parmaksız Zeki (K) Şemdin Sakık'a yüklemiş (pkkonline, 2013a) ve temize çıkmaya çalışmıştır.
PKK terör örgütü 1991 yılında gerçekleştirdiği IV. Kongre'de aldığı kararlarla
yoğunlaştırdığı siyasi atağını devam ettirmek, diğer Kürt gruplarını ve Kürt
oluşumlarını yanına çekmek amacıyla, 1993 yılı Mart-Haziran ayları arasında Zeli Kampı'nda Türkiye'nin değişik bölgelerinden şahısları ulusal meclis üyesi sıfatıyla toplayarak sözde KUM'u (Kürdistan Ulusal Meclisi) gerçekleştirmiştir (Doğan, 2007: 66). PKK giderek artan siyasallaşma ve sivilleşme faaliyetleri KUM'un adının 2009 yılında Kürdistan Parlamentosu olarak değişmesi ile devam etmiştir.
1994 V. Kongre:76 8-27 Ocak tarihleri arasında Kuzey Irak'ta 317 delege ile yapılan, "Yargılama Kongresi" olarak geçen bu kongre Serxwebûn'da şöyle (2012e: 1, 2) geçer:
76 Bal ve Özeren'in de dâhil olduğu bazı kaynakların V. Kongre tarihini 1995 olarak vermesine rağmen doğru tarih 1994 yılıdır. IV. Kongre ise 1990 yılında yapılmıştır. Her kongre arasında 4 yıl vardır.
Emperyalizmin insan ve toplum yaşamını ideolojisizleştirme çabalarının, Sovyet sosyalizminin dogmatik ve kaba materyalist yaklaşımlarının toplumları ve halkları kolay yönetme isteminden kaynaklandığını ortaya koyan 5. Kongre, buna karşı ideolojiye duyulan ihtiyacın büyük önemine dikkat çekti. Sovyet sosyalizmi bu temelde, "sosyalizmin ilkel ve vahşi dönemi" şeklinde değerlendirilerek, bir tür sapma olarak yorumlandı.
[…] 5. Kongre'de kesinleştiği gibi yenilmez PKK önderlik tarzı esas alınırsa, Mezopotamya'yı insanlık adına yeniden fethetme yürüyüşünün fırtına militanları
olunursa, büyük devrim zaferimiz yakındır. Böyle bir sürece girilmiştir. Bunun başarısı için PKK 5. Kongresi yol göstericimizdir.
[…] Böyle bir gerçekliğin sonucu olarak, 5. Kongre, "yirmi yıllık mücadeleyle sağlanan büyük ideolojik, politik ve örgütsel gelişme temelinde ve dünyada yaşanan değişiklik de dikkate alınarak, Parti Programını yeniden gözden geçirdi ve belli bir kısmını değiştirerek yeniledi. Yine küçük bir grupken toplanan Parti Kuruluş Kongresi'nde kabul edilen, oldukça dar ve genel hükümlü olan Parti Tüzüğü yerine, bugünkü büyümüş ve önderleşmiş partinin üyelik gerçeğini, örgüt yapısını ve işleyişini ifade eden yeni bir tüzük hazırlanıp kabul edildi. 5. Kongremizin ortaya çıkardığı yeni Parti Programı ve Tüzüğü, partimizin bilimsel ve yaratıcı sosyalist anlayışının sistemleştirildiği, dünya ve Kürdistan'daki durumda insanlığın geleceğinin bu anlayış temelinde değerlendirildiği, dünyadaki sosyalist örgüt pratiklerini esasta aşan ve her türlü küçük-burjuva eğilimi açığa çıkarıp tecrit eden örgüt çizgisi ve gerçeğinin ifade edildiği belgeler oldu.
Yukarıda da görüldüğü gibi PKK Sovyet Sosyalizmini eleştirerek ve ilerleyen
süreçte, kendine has Marksist-Leninist-Maocu, etnik milliyetçi ve dine yatkın parti ideolojisini oluşturma sürecinde ilk adımı atmıştır. PKK'nın yazılı eserlerinde baskın olarak görülen sosyalist dünya anlayışı ve dil kullanımı devam ederken Sosyalizm giderek örgütte belirleyicilikte güç kaybedecektir. Aslında bu her terörist örgütte görülen bir durumdur. Hiçbir terörist örgüt bir ideolojisi ya da görüşü kendi biçimiyle almaz; çoğu kez yaptığı şey onu şekillendirmek ve ondan yararlanmaktır.
Silahlı mücadele alanında girilen çıkmazı aşmak, Türkiye'yi diğer alanlarda
zor duruma sokmak suretiyle güvenlik güçlerinin baskılarını hafifletmek amaçlarıyla kongrenin hemen sonrasında Avrupa çapında bir dizi faaliyete başlanmıştır; sözde Sürgünde Kürt Parlamentosu'nun kurulması ve MED TV'nin yayın hayatına başlaması önde gelen örneklerdir (Yılmaz, 2007: 104). Özelikle MED TV örgüt için en etkili propaganda silahı olmuştur.
Bir açıdan MED TV düşük yoğunluklu çatışmanın önemli bir parçası haline gelmiştir.
PKDW (Parlamana Kurdistane Li Derveyi Welat/Sürgündeki Kürt Parlamentosu) yapılanması DEP'in kapatılması ve vekillerinin hapis cezası alması sürecinde yurtdışına kaçan bu eski vekiller ve ERNK kanalıyla 1995 yılında kurulmuştur. PKDW, çoğu PKK ile ilişkili dernekler ve PKK'nın ERNK siyasi kanadından gelen 65 üye ile Hollanda'nın Lahey şehrinde törenle açılması (Yavuz, vd., 2011: 177) Türkiye'nin siyasi propaganda kanalıyla Avrupa'da zor duruma düşmesine neden olmuştur. PKK'nın taktiksel değişiminin en önemli göstergelerinden biri olan PKDW kendisini dünyadaki tüm Kürtlerin temsilcisi olarak ve "Kürt halkının yetkili temsilcisi" ve Türkiye'deki Kürt Sorunu'nun çözümünde nihai bir uzlaşmaya varılması için Türkiye ile yapılacak müzakerelerin muhatabı olarak görse de programı oldukça muğlak bir Kürtçü yapıyı yansıtmıştır (Fuller, 2011: 62, 63).
Bu kongre ile PKK özellikle kuzeye açılım faaliyetlerinde kendisine avantaj sağlamak maksadıyla Marksist-Leninist örgütlerle ilişki içine girmiştir
(Doğan, 2007: 70). PKK'nın terörizm alanlarını genişletmesi ile akabinde "eyalet yapılanması"nı da genişletmiştir.
1994 III. Konferans: 5-15 Mart tarihleri arasında Suriye'de yapılan III. Konferans Serxwebûn'da şöyle (2012c: 1, 7) belirtilir:
17. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder