23 Kasım 2019 Cumartesi

TÜRKİYEDE TERÖRLE MÜCADELEDE PKK ÖRNEĞİ., BÖLÜM 15

TÜRKİYEDE TERÖRLE MÜCADELEDE PKK ÖRNEĞİ.,  BÖLÜM 15



Öcalan bu dönem ile ilgili şu (1993b: 22, 28, 255) değerlendirmeyi yapar: 

II. Kongre'ye doğru gelindiğinde hazırlıklar önemli oranda tamamlanmış ve yeni bir dönemin, mücadeleyi yeniden yükseltme döneminin eşiğine gelinmişti. 

II. Kongre'nin tarihsel anlamı, bir dönemi, hazırlıklar dönemini kapatması ve yeni bir döneme, direnişin yükseltileceği döneme adım atmasıydı. 

II. Kongre'nin anlamı ve amacı, yurt dışına çıkışı bir kaçış durumuna dönüştürmek isteyenlerin tutumlarını engellemek, ülkeye yeniden yürüme kararlılığını geliştirmek, bunun için eğitimi yoğunlaştırmak ve gerekli bütün çabayı harcamaktı. 

Bizim 12 Eylül'e karşı hamlemiz ise yurtdışında gerillaya hazırlık yapma, ülkeye dönüşü kararlaştırma şeklinde olmuştur. 1981-'82-'83 bunun yoğun çabasıyla 
doludur. Konferans ve II. Kongre süreçleri bu çalışmaları hızlandırmıştır (2012d: 92). 

Görüldüğü gibi Öcalan'a göre II. Kongre hazırlık döneminin kapanması, ülkeye eylem amacıyla dönüş ve militanların örgütten kaçışını engelleme anlamına 
gelmektedir. Kongreden sonra iki yıl sonra başlayan yoğun terör dönemi de bu kongrenin belirleyiciliği mümkün olmuştur. 

II. Kongre ile alınan karar şu (Ersever, 2010: 103) şekildedir: 

a. PKK mensuplarının Suriye'de eğitilmesi. Eğitimin kısmen Türk sınırına yakın yerlerde yapılması, 
b. Şam, Halep, Kamışlı, Afrin gibi Suriye şehirlerinde temsilcilikler açılması, 
c. Kuzey Irak'ta Lak-ı yanına kamp açılması, 
d. Bir yıl içinde askeri faaliyetleri yürütecek silahlı propaganda birliklerinin kadro silah ve donanım bakımından hazırlanması, 
e. Gerilla savaşı ve müteakiben halk ayaklanmasına geçebilmek için propagandaya başlanması. 

II. Dönem: Yoğun Şiddet Safhası 

I. Konferans ve ardından yapılan II. Kongre ile yapılanmasını tamamlayan ve uzun süreli Halk Savaşı'nı başlatan PKK, bu dönemde özellikle bölge halkına karşı yoğun şiddet eylemlerinde bulunmuştur. Bunun nedeni kendisini tanıtma ve üs bölgeler elde ederek uzun süreli Halk Savaşı stratejisinde ikinci aşama olan stratejik dengeye geçebilmektir. Bölgeye iyice hâkim olan örgüt 1990'lar itibariyle tüm gücüyle devlete karşı koymaya çalışmıştır. Bal (2006a: 180), bu bağlamda 1984 ile 1989 arasındaki dönemde PKK'nın yerel halka karşı yoğun terör stratejisini uyguladığını belirtir. 

Buna bölgesel gerilim stratejisi adı verilmektedir. Öcalan'ın, "Kürtler zorun gücünden anlar, onlarla fikri tartışmalarla bir sonuca ulaşmak olanaksızdır" (Bal, 2007: 77) ifadesi halka karşı terörizmin PKK tarafından oldukça benimsenmiş olduğunu göstermektedir. 

1984 yılına gelindiğinde PKK, Güneydoğu'da silahlı propaganda birlikleri ile konuşlanmıştır. 500 civarındaki militanların 200 kadarı bu bölgede, 200 kadarı Irak ve İran'da, 50 kadarı Suriye'de ve Lübnan'da, 50 kadarı ise Avrupa ve Libya'da bulunmaktadır (Ersever, 2010: 116). Ayrıca bu dönemde PKK Kuzey Irak'ta kamplar da kurmuştur (Özdağ, 2007: 49). PKK'nın bu büyüklüğüne ayrıca kongre ve konferanslar yapacak kadar açıkça örgütlenmesine rağmen Eruh ve Şemdinli baskını sonrasında ne halk ne de devlet bunu yapanın PKK olduğunu düşünebilmiştir. Baskınlarla ilçeler adeta esir alınmasına rağmen bu olaylar Birkaç çapulcu eşkıyanın işi! denilerek üzerlerine gidilmemiş ve belki de cumhuriyet tarihinin en büyük hatası yapılmıştır. Ayrıca belirtmek gerekir ki örgüt Eruh ve Şemdinli yanında Van'ın Çatak ilçesinde de baskın yapmak istemiştir; fakat bu baskını yapmakla görevli militan örgütü oyalamış ve baskını gerçekleştirmemiştir. 

Belirtilmesi gereken bir diğer konu ise sınır ötesi askeri operasyonların bu tarihlerde başlamasıdır. Türkiye ile Irak arasında 1983 yılında imzalanan "Sınır 
Güvenliği ve İşbirliği Anlaşması" ile TSK'ya Irak topraklarında 10 kilometre girerek suçluları takip imkanı sağlanmış ve ilk operasyon bir yıl sonra 1984'te PKK'nın Güneydoğu'da kanlı eylemleri başlatmasından 3 ay önce 27 Mayıs 1984 günü "Sıcak Takip Operasyonu" adı altında düzenlenmiştir (hurriyet, 2012b). 

1984 Eruh ve Şemdinli Baskını: Türkiye'ye sızmakla stratejik savunmanın ilk aşaması silahlı propagandayı başlatan örgüt, Eruh ve Şemdinli baskını ile de 
stratejik savunmanın ikinci aşaması olan silahlı çatışma dönemini başlatmıştır (Özdağ, 2007: 46, 49). Örgüt kaynaklarında Eruh ve Şemdinli baskını şu şekilde 
(pkkonline, 2012) anlatılır: 

[...] Uzun araştırmalar sonucu Eruh, Şemdinli, Şırnak gibi kazaların aynı gün basılmasına karar verildi. Eruh baskınının koordinesini Mahsum Korkmaz yani Agit yapacaktı. Fakat baskın öncesinde ilçe merkezinden bilgi-istihbarat verecek bir tek kişi dahi yoktu. Baskını değerlendirme raporunda bu durumu şöyle dile getiriyor komutan Agit: "Kaza merkezinde istihbarat alabileceğimiz tek bir insan bulamadık. Köylerin birçoğu mücadelemize karşı derin bir yabancılık içindedirler." 

Eylemin amacı 

Eylemin amacı partimiz tarafından kuruluşu sağlanan silahlı kuvvetlerimizin örgütü HRK'nin kuruluş ve amaçlarını, şehir merkezinden halkımıza ve dünya kamuoyuna güçlü bir ses ile duyurmaktı. Bu amaçla şehir odağı geçici olarak işgal edilmeli, düşmanın askeri ve idari kurumlarına darbeler indirilmeliydi. Hedeflerin kapsamı bu doğrultuda belirlenerek somut ve ayrıntılı eylem planı ortaya çıkarıldı. 

Eruh'u Basma Planı 

Yapılan keşif sonucu yöneleceğimiz bütün kurum ve noktaların dar bir küme halinde bulundukları ve ortalarında da bölük düzeyinde düşman askeri gücünün bulunduğu tespit edildi. Tasarlanan işgal ile kitlelere sözlü ve yazılı propaganda yapma olanağının ancak bölüğün etkisizleştirilmesi veya teslim alınmasıyla mümkün olacağı görüldü. Bu nedenle bölüğe yönelme hedeflerin dizisinde temel ve baş sıraya konuldu. İkinci sırada komutanların lojmanları ve askeri gazino, üçüncü sırada kahvehanelerde bildiri dağıtma, pankart asma (bombalı) ve banka soygunu. Dördüncü olarak: cami hoparlöründen şehir halkına hitap etme, beşinci olarak şehir kara yolunu iki ucundan keserek telefon hattını kesme hedef alındı. Baskın akşam saat 21:00'da yapılmak üzere planlandı. Eylem süresi 1 saat olarak belirlendi. […] Sayımız otuz olarak belirlendi. 

[…] Otuz kişi Eruh'u basmış, kayıp vermeden ve bir araba dolusu silah ve ganimetle geri dönmüşlerdi. Eylem Türkiye'de ve dünya kamuoyunda günlerce ilk haber olarak duyuruldu. Ama bu baskının baş mimarı komutan Agit'in değerlendirmeleri farklıydı, askerceydi: "Eruh'u düşürdük ama ciddi savaşlar için daha epey güçlendirmeye ihtiyaç var." 

[…] Eylemimiz amacına ulaşmış, içte ve dışta son derece muazzam yankılar uyandırmış, halkımıza büyük güven, dostlarımıza sevinç vermiş; sömürgeciliği ve reformizmi kahretmiştir. Sömürgeci ordunun aldatıcı görünümü altındaki kofluğunu açığa çıkararak kitlelerin düşmanı olduğu gibi görmesine, ölümü horlamalarına yol açmıştır. 

Askeri açıdan düşmana fazla maddi kayıp verdirmemekle birlikte asker safları içinde büyük manevi tahribata yol açmış, onu korkuya boğmuştur. Karakolların nöbeti köylülere tutturulmaktadır. Düşman halka karşı tavrında son derece yumuşamış, bu yolla halk direnişinin önünü almaya çalışmaktadır. Eylem, savaşçı yapımızı güçlendirmiş, kendimizi daha iyi tanımamıza olanak sunmuştur. Eylem tutukluğumuzu gidermiş, sağ anlayışlara ölümcül darbeyi indirmiştir. 

Anlaşıldığı gibi Eruh ve Şemdinli baskını askeri tahribat yaratmak amacından 
çok PKK'nın askeri yapılanması HRK'nın tüm Türkiye'ye ilanı eylemidir. 
Bir açıdan PKK'nın bu aşamamada hedefi askeri olmaktan ziyade siyasiydi (Özdağ, 2007: 46). 

İlerde daha ayrıntılı değineceğimiz PKK yapılanması; parti; yani PKK 
(Partiya Karkerên Kurdistan/Kürdistan İşçi Partisi), ordu; HRK (Hêzên Rizgariya 
Kurdistan/Kürdistan Kurtuluş Güçleri) ve cephe; ERNK'dan (Eniya Rizgariya 
Netewa Kurdistan/Kürdistan Halk Kurtuluş Cephesi) oluşmaktadır. PKK 1978 
yılında, HRK da 1982 yılında kurulmuştur. Örgütün askeri yapılanması dışında yer alan fakat parti ve askere güce destek ve kaynak sağlayan ERNK'nın kuruluşu ise 1985 olacaktır. HRK'nın kuruluşu elbette öncelikle halka sonrasında ise devlet güçlerine karşı yoğun şiddetin başlangıcı olmuştur. 

ERNK'nın kuruluşu, PKK'nın 1985 yılında TSK'nın askeri başarıları karşısında    neredeyse yok edilme safhasına gelmiş olması ile ilintilidir. Türk güvenlik  güçlerinden gelen devamlı askeri baskı altındaki PKK, halk desteği elde etmek için siyasi örgütlenmeye ihtiyaç olduğunun farkına varmış ve 21 Mart 1985 günü ERNK'yı kurarak faaliyetlerini şu şekilde sıralamıştır: 

. Toplu faaliyetler, basın toplantıları, baskınlar, işgaller, 
. Türkiye'yi hedef alan, 
a) yeni eleman temini ve onları terörist olarak eğitme, 
b) tatbiki silahlı eğitim, 
c) savaşan güçlerin temini, 
d) lojistik destek sağlama, 
e) diğer silahlı gruplarla temas sağlama, 
f) Avrupa ve Suriye'deki gruplarla bağlantıları düzenleme gibi faaliyetler, 
. İstihbarat ve güvenlik faaliyetleri üzerinde çalışmalar yapma, 
. Finans kaynakları yaratma (Özdağ, 2007: 57). 


ERNK, Kürtleri temsil adı altında PKK'yı temsil eden siyasi partiler kurulunca    özellikle Türkiye faaliyetlerinde bu siyasi partilerle görev paylaşımı yapmış,  neredeyse bu bağlamda Türkiye'de işlevsiz kalmıştır. 1980'lerde her ne kadar PKK'ya ağır darbeler indirildiyse de sorunun salt askeri mantığa devri ve özellikle terörist ile masum halk ayrımının neredeyse hiç yapılmaması ERNK'nın militan bulmakta zorluk çekmemesini sağlamıştır. 1980'li yıllardaki terörle mücadele stratejisi PKK terör örgütünün büyük bir dip dalgasına dönüşmesine yardımcı olmuş ve Türkiye'de 1990'lı yıllara bir tsunami etkisi yapmıştır (Bal, 2010: 44). 

1986 III. Kongre: PKK yayın organı Serxwebûn, Lübnan Bekaa Vadisi'nde 
bulunan Helve Kampı'nda 25-30 Ekim tarihleri arasında yapılan III. Kongre'yi şöyle (s2012h) özetler: 

Yaşanan örgütsel ve askeri pratik ışığında örgüt ve kadro sorunlarının çözüldüğü 
kongredir. Özellikle geri çekilme sürecinde yaşanan eğitim ve yoğunlaşma ardından pratik alanda ortaya çıkan örgüt ve kadro sorunları, yönetim olamama gerçeği, partiyi bu sorunlara çok daha derin eğilmeye sevk etmiş, bu kongre ile PKK gerçek örgüt kimliğine kavuşmuştur. Genel teorik eğitimin, eleştiri ve özeleştirinin dönemin örgüt ve militanını yaratmaya yetmediği özellikle savaş pratiğinde açığa çıkıp anlaşılınca, bu sorunun daha kapsamlı ele alınıp çözülmesi acilliyet arz etmiştir. 

Kendini bu denli dayatan sorunlardan dolayı 3. Kongrede çok kapsamlı kişilik 
çözümlemeleri yapılarak; "Burada çözülen an değil tarih, kişi değil sınıftır" 
esprisiyle, güçlü ve yetkin militanın yaratılması ve sorunun bu temelde çözülmesi hedeflenmiştir. PKK içinde şiddetli bir sınıf mücadelesi başlatılıp, orta yolculuğa, her türlü küçük burjuva tasfiyeciliğine ve feodal gericiliğe karşı savaş açılarak, PKK'nin militanını yaratma esas alınmıştır. Diğer örgüt ve taktik meselelerin ve uygulama sorunlarının kilit noktası da bu sorunun çözümü olarak kabul edilmiştir. Başkan Apo'nun önce sosyolojik daha sonraki süreçlerde ise psikolojik çözümlemeleri de kökenini esas olarak buradan almaktadır. 

Yukarıdaki özette anlaşıldığı gibi kongrenin temel gerçeği örgüttün teorik 
eğitimine rağmen pratikte başarısız olması, militanların ve kadronun Türk güvenlik güçlerine karşı zayiat vermesi ve örgütün toparlanma sürecine girme çabası gereğidir. Teorik eğitimin pratikte yeterli başarıya ulaşmaması özellikle belirtilmiş bir konudur. Bir özeleştiri mahiyetindeki her kongre gibi bu kongre de özeleştiri kapsamında Öcalan'ın diktası ile örgüt yeniden disipline edilmeye çalışılmış ve pek çok militan eleştirilmiştir. Militanların eleştirilmesi kurşuna dizilme biçilme olurken Öcalan kongre sürecindeki yoğun siyasi eğitimle partiyi daha da sağlamlaştırmaya çalışmıştır. Bu kongre ile Öcalan tüm rakiplerini tasfiye etmiş ve PKK'ya Stalinist bir biçim vermiştir (Özdağ, 2007: 62). Nihayet kongrenin resmi süresi sona erdiğinde şu kararlar (Ersever, 2010: 139-140) alındı: 

. HRK isimli askeri teşkilat kaldırılarak yerine ARGK (Artêşa Rızgariya Gelê Kurdistan/Kürdistan Halk Kuruluş Ordusu) kurulacak, 
. Askeri mücadelenin genelkurmayı olarak ARGK Konseyi kabul edilecek, 
. Helve Kampı adı, değiştirilerek Mahsum Korkmaz Akademisi olacak. Kuvveti bir tabur çapında tutulacak, 
. Bu akademi PKK'ya ARGK'ya askeri siyasi bilgiyle donatılmış komutanlar yetiştirecektir, 
. Türkiye Kürdistan'ında faaliyetler yedi eyaletçe yönetilecektir, 
. Bu eyaletlerin altında Bölge Komiteleri, Bölge Komitelerinin altında ise yerel komiteler olacaktır. ARGK savaşçıları bu komitelerce yönetilecekler, eyaletlerde bir ya da iki hareketli ana birlik kurulacak, diğer yandan takım ve gruplar şeklinde gerilla birlikleri bulunacaktır. Yerel komiteleri olacaktır. Her bölgenin bir yada iki gerilla takımı ve grupları her yerelin ise grubu kurulacaktır, 
. Avrupa faaliyetleri ise artık tamamen ERNK adıyla, ayrıca ülke içinde ERNK faaliyetleri de yine mevcut örgütlenme hiyerarşisi içinde yürütülecektir. 

Silahlı yapılanmanın daha da güçlendirilmesi ve faaliyet alanlarının eyalet adı 
alması dışında bu kongrenin diğer kongrelerden ya da konferanslardan bir farklı 
yoktur. Bu kongre ile ARGK'nın daha da güçlenmesi terörizmin ilerde tavan yapması ile sonuçlanacaktır. Ayrıca PKK bu kongre ile "zorunlu askerlik yükümlülüğü" getirilmiş ve her aileden en az bir erkek ve kadını dağa çıkarıp terörist yapmaya çalışmıştır (Yavuz, vd., 2011: 153). Yine bu kongre ile örgütün ilerlemesinin önünde engel olarak görülen geçici köy korucularının ve yakınları nın katledilmesi, evlerinin kundaklanması, mallarının yağmalanması yöntem olarak benimsenmiştir ve akabinde kongre kararları doğrultusunda örgüt, 1987 yılı içinde geçici köy korucularına yönelik Mardin, Şırnak, Siirt yöreleri başta olmak üzere 15 ayrı toplu katliam gerçekleştirmiştir (Bal, vd., 2012: 148). 

1984 yılında kırsal kesime dayalı olarak silahlı propaganda eylemlerine 
başlayan örgüt, 1987 yılından itibaren giderek etkili olmaya başlamış ve tüm bölgeyi etkisi altına alınmıştır (Alkan, 2008: 88). Bunun üzerine 1985 yılında GKK (Geçici Köy Koruculuğu) ve 1987 yılında OHAL (Olağanüstü Hal Uygulaması/Bölge Valiliği) yürürlüğe girmiştir. 1985-1986 yıllarında ise bölgeye Polis Özel Harekat timleri intikal etmiştir (Yavuz, vd., 2011: 154). 

Eruh ve Şemdinli baskının düzenleyicisi Mahsum Korkmaz'ın 1986 yılında 
çatışmada ölü olarak ele geçirilmesi PKK'nın iki büyük eylemi gerçekleştirmesi ile sonuçlanmıştır. Bu eylemlerden ilki 12 Ağustos 1986 günü gerçekleştirilmiş ve 9 asker şehit edilmiş, ikinci eylem de 14 Ağustos'ta yapılmış ve 14 asker şehit edilmiş ve akabinde TSK 1986 yılında Kuzey Irak'a sınır ötesi operasyon yapmıştır. 

1980-1988 Irak-İran Savaşı, 1988 Halepçe Katliamı, 1988 Enfal Operasyonu, 
1990 Irak'ın Kuveyt'i işgali ve akabinde gelen Körfez Savaşı, Çekiç Güç'ün 
kurulması, Barzani Kuvvetlerinin o dönemde dağıtılması ve İran'a kaçması PKK'nın bu süreçte giderek güçlenmesi ile sonuçlanmıştır. 1990'ların ilk yılları hakkında bir PKK bir terörist şöyle (Matur, 2011: 54) konuşur: 

O dönemde tüm dağlar elimizdeydi. Bazı baskınlara 500 kişi katılıyorduk. Ateş 
edecek asker bulamadığımız zamanlar oldu. Devlet gündüz helikopterlerle gelir, 
sonra çekip giderdi. Merkezi karakollar vardı. 
Bizden 10-15 kişi oralara  mevzilenirdi. O dönemde 100-120 kişi mevzileniyordu. PKK içinde çeteleşme o dönemde başladı. Çiller dönemiydi. 
PKK'nın bu yıllardaki başarısının sebeplerini Özdağ şöyle (2007: 84) 
sıralamaktadır: PKK'nın bölgedeki Sıkıyönetim'den OHAL'e geçiş sürecini kendi 
çıkarına yönelik kullanması, Türkiye'nin PKK'yı kışkırtan ve ona yardım eden 
Suriye, Iran ve Irak'a karşı gerekenleri yapmaması ayrıca Türk karar alıcılarının 
PKK'nın politik kararlarını Kürt Sorunu ile bağlantılı olarak göz önüne almamış 
olması ve salt ve bütünüyle uluslararası bir güvenlik sorunu olarak değerlendirmesi. 

1990'lı yılların bir diğer önemi ise bölge halkının PKK yanlısı sivil gösteriler 
yapmasıdır. Böylece, 13 Mart 1990 tarihinde güvenlik güçleri ile girilen çatışmada öldürülen teröristlerin cenazeleri sırasında Cizre, Nusaybin ve Silopi'de düzenlenen gösteriler ile de halk desteğinin -önceden organize edilebilmesi durumunda- halkın seferber edilebilecek seviyede sağlanması, stratejik denge aşamasına geçilebilmesi için PKK adına umut verici bir gösterge oluşturmuştur (Yılmaz, 2007: 58). Fakat bu gösteriler PKK'nın halkça benimsenmesinden öte devletin terörle mücadele konseptine bir tepki anlamı taşımaktadır. Somutlaştıracak olursak 1990 yılına kadar 898 terörist ölü, 61 terörist yaralı ve 7.949 terörist ise sağ olmak üzere toplam 8.908 terörist güvenlik güçlerince ele geçirilmiştir; ayrıca PKK eylemleri sebebi ile 825 
vatandaş ve 99 Geçici Köy Korucusu, toplam 924 kişi hayatını kaybetmiş ve 490'ı vatandaş ve 762'si Geçici Köy Korucusu olmak üzere 566 kişi yaralanmıştır (Yılmaz, 2007: 58, 59). Bölgede ölen her terörist, korucu ya da sivil, zincirleme biçimde pek tabi binlerce aileyi etkilemiştir. PKK'nın öldürerek ve ölerek güç kazanması bu şekilde olmuştur. 

III. Dönem: Sosyalizmden Uzaklaşma, Siyasallaşma ve Tüm Bölgede Terör Estirme 

1990 II. Konferans: 4-13 Mayıs tarihleri arasında Lübnan'da gerçekleştirilen II. Konferans'ı önemli kılan esas husus; bu konferansın yurtiçinde yapılması 
planlanan ve Öcalan'ın da katılmayı düşündüğü IV. Kongre'nin bir nevi provası olması ve hazırlıklarını içermesidir ve konferansın ayrıca PKK yanlısı kitlesel 
gösterilerin yapıldığı günlerin hemen akabinde gerçekleştirilmesi, bu konferansın kitlesel boyutlu gösterilerin tırmandırılması gibi kararlara esas teşkil etmesi, 
konferansın diğer önemli nitelikleridir (Töreli, 2002: 98). Kasım ayı 1989 yılında Van'da yapılan I. Yurtiçi Konferans nasıl bu konferansın hazırlığı ise, II. Konferans da IV. Kongre'nin hazırlığıdır. 

II. Konferans Serxwebûn'da şöyle (2012b: 6) özetlenir: 

Ulusal Konferansımızın en önemli bir sonucu, partileşme olgusunda önemli bir yere oturmuş bulunmasıdır. Bu toplantımızda, partileşme sorunları kapsamlıca ele alınmış; partileşme önünde engel teşkil eden, gerileten tüm olumsuz yanlar tespit edilip sergilendiği gibi, yeni ve yetkinlik arzeden yönler ve bu temelde sağlanan gelişmede ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu temelde, partileşme olgusunun düzeltilmeye muhtaç yönleriyle, yeni ve yetkin olan yönleri sağlamca ele alınmıştır. 

[…] PKK ll. Ulusal Konferansı'nda üzerinde önemle durulan bir diğer konu da savaş ve ordu sorunu olmuştur. Ordulaşmanın, Partimizin, gelişim süreci içinde daha da yoğunlaşmış, azimli, savaşkan ifadesi olduğuna dikkat çekilerek, gelişen Partinin ordulaşan Parti olduğu vurgulanmıştır. 
[…] ll. Ulusal Konferans, Cephe silahıyla savaşımın artık halkımızın gündemine girdiği ve Partimizin geleneksel kitle ve halk çizgisinin pratikte oldukça ifadeye 
kavuşturduğunu dile getirmiştir. 
     ll. Ulusal Konferans'ta üzerinde önemle durulan bir konu da ittifaklar meselesi olmuştur. Konferans sürecinde, her türlü hayaller bir yana bırakılmış olarak, dünya, bölge, Türkiye ve Kürdistan gerçekliği temelinde ittifaklar sorunu irdelenmiş ve önemli dersler çıkarılarak kararlara ulaşılmıştır. 
[…]  PKK ll. Ulusal Konferansı, sonuç aşamasında, üzerinde durduğu tüm konulara ilişkin karar tasarıları üzerinde tartışmalar yürütmüş; devrimimizin tüm ihtiyaçlarını göz önünde bulunduran ve zaferi hedefleyen kapsamlı kararlara ulaşılmıştır. 

Yukarıdaki bilgiler ışığında konferansın pek çok alanda değişiklik öngördüğü kanaatine varılabilir. Nitekim 1990'lı yıllar bölgede pek çok değişikliğin olduğu bir dönemdir üstelik Türk güvenlik güçlerinin PKK operasyonlarını yoğunlaştır ması PKK'nın değişikliklere gitmesini ve gelişme göstermesini zorunlu kılmıştır. 


16. CI BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,



***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder