23 Kasım 2019 Cumartesi

TÜRKİYEDE TERÖRLE MÜCADELEDE PKK ÖRNEĞİ., BÖLÜM 14

TÜRKİYEDE TERÖRLE MÜCADELEDE PKK ÖRNEĞİ.,  BÖLÜM 14




12 Eylül 1980 Darbesi: 70'li yıllar boyunca Türkiye radikal sağ ve sol çevrelerin birbirleri ile savaşına tanık olmuş ve nihayetinde "ordu yönetime el koymuş tur".65 
Darbe ile pek çok örgüt etkisiz hale getirilirken PKK bu darbeden en az zararla kurtulmayı başarmıştır. Dahası 1980 Darbesi ile örgüte üye olan ya da 
olmayan pek çok kişiye Diyarbakır Askeri Cezaevi'nde akıl almaz fiziksel ve psikolojik şiddet uygulanmış ve PKK daha çok sempatizan ve üye kazanmış tır.66 

Öyle ki Diyarbakır Askeri Cezaevi uluslararası yayın organlarında "Dünyanın En Kötü 10 Hapishanesi" listesinde yer almıştır (hurriyet, 2012d).67 Türk milliyetçileri de aynı dönemde başta Metris ve Mamak olmak üzere çeşitli cezaevlerinde benzer şartlar altında tutulmuş; yargısız infaz ve sistematik işkence gibi insanlık dışı her türlü uygulamadan geçirilmiştir (Arınç, 2010: 5); fakat Diyarbakır Askeri Cezaevi'nde yaşananların sonuçları çok daha farklı olmuştur. 

Diyarbakır Askeri Cezaevi'nde yaşanan işkenceler, ölümler, intiharlar ve üstelik sorumluların hiçbir ceza almaması PKK tarafından propagandalarda yoğun 
şekilde kullanılmış ve dağa çıkma bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. Öyle ki Tan, Diyarbakır Askeri Cezaevi olmasaydı PKK'nın bugünkü durumda olmayacağını 
belirtmektedir (2011: 396).68 1981 yılında tutuklanıp 1984 yılında tahliye edilen Şırnaklı işadamı Selim Dindar Radikal gazetesi yazarı Neşe Düzel ile yaptığı 
röportajda benzer şekilde (radikal, 2012a) konuşur: 

Diyarbakır Hapishanesi'nde yaşananlar Güneydoğu'daki olayları nasıl etkiledi sizce? 

Ben siyasi biri değilim. Bu konularda birikimim yok. Ama 12 Eylül, Kürt sorununa herkesin dikkatini çekti, bu sorunu dünyaya duyurdu. Cezaevindeki vahşet 
olmasaydı, Kürt meselesi bu ülkede bu kadar erken açığa çıkmazdı. Diyarbakır Cezaevi'ndeki insanları birer militan haline getirdiler. Bunların yüzde 80'den fazlası dağa çıktı. İnsanın oradaki vahşeti gördükten sonra normal yaşama dönmesi çok zordu. "PKK hareketi 1984'te patladı" derler ya, bu tarih, Diyarbakır Cezaevi'nden ana tahliyelerin olduğu tarihtir. 

PKK ilk başlarda diğer Kürt örgütlerince ciddiye alınmamış olsa da bu algılama askeri rejim süresi zarfında PKK mensuplarının Diyarbakır Askeri Cezaevi'ndeki direnişlerinin bir sonucu olarak değişikliğe uğradı; bu direniş, PKK'ya Kürtçü örgütler arasında itibar kazandırdı (Özdağ, 2007: 39). 

Askeri yönetimin Doğu ve Güneydoğu'da gelişigüzel uyguladığı baskılar PKK'nın çok sayıda yandaş toplamasına yardım etmiştir (Fuller, vd., 2011: 46). 
PKK'lı bir terörist dağa nasıl çıktığını şöyle (Matur, 2011: 22, 23) anlatır:69 

Bizim mahallede 450 kişi gözaltına alındı. Özel Tim evimize postallarla girdi. Küfürler, bağırmalar arasında babamı aldılar. Babam apar topar götürülürken 
dönüp "Bir saniye" dedi. Üzerinde, bir Milli Piyango Bileti çıkardı ve anneme "Bunu al" dedi. 
O an annemle göz göze geldik, babamın bir daha dönmeyeceğini düşündüm. 36 gün işkencede kaldı. İşkenceden çıktığında ancak birilerinin desteğiyle yürüyebiliyordu. Beş yıl hapis yattı. Çıktığında asosyal, içe kapanık, ürkek 
bir adamdı. Beni dağa çıkaran, babamın acılarına ettiğim tanıklıktır. 

1981 I. Konferans: Öcalan, 12 Eylül sürecinde örgütün yurtiçinde zor duruma düşmesi ve iki yıllık süreç içerisinde yurtdışında nispeten dağınık vaziyette 
devam eden eğitim süreci nedenleriyle, örgütü bir araya getirerek lider kadrosu üzerindeki otoritesini tazelemek maksadıyla, FDHC (Filistin Demokratik Halk 
Cephesi) tarafından kendisine tahsis edilen Helve Kampı'nda (bilinen adıyla Mahsum Korkmaz Akademisi) 70

15-25 Temmuz 1981 tarihleri arasında bir konferans düzenlemiştir (Doğan, 2007: 51). 

Konferansın gündemi ve bu gündemin geniş bir değerlendirmesi daha önceden Öcalan tarafından yapılmış, "Politik Rapor" adıyla broşür halinde basılmıştır ve özetle şöyledir (Ersever, 2010: 85): 

. PKK örgütünün geçmiş faaliyetlerinin değerlendirilmesi, 
. İçinde bulunulan dönemin özellikleri ve bu dönemin görevleri, 
. Gelecekteki faaliyetlerin genel bir planı. 

Yaklaşık 60 kişinin katılımıyla yapılan bu konferansta örgütün askeri yapılanmalarının gerekliliğine vurgu yapılmıştır. Ayrıca konferans örgütlenme, 
eğitim, ittifak ve kadrolaşma konularında önemli adımlar atmıştır. Özellikle Politik Rapor ile örgüt elemanları yoğun bir siyasi eğitime tabi tutulmuştur. Politik Rapor uzun süreli Halk Savaşı'nın stratejilerini ve temellerini de ortaya koymuştur (Doğan, 2007: 52) ve konferansta Vietnam tarzı Halk Savaşı stratejisi benimsenmiştir ve örgüt ilerde ayrıntılarıyla açıklayacağımız parti-ordu-cephe biçiminde örgütlenmeye gitmiştir. 

PKK'nın yayın organı Serxwebûn'un Şubat 1983 tarihli yayımında Halk Savaşı şu şekilde (2012a: 11) tanımlanır: 

Halk savaşı; bizdeki direnme savaşında stratejik bir rol oynayacak olan gerilla savaşıyla başlayıp, gerilla savaşının hareketli savaşa, hareketli savaşın da mevzi 
savaşına dönüştüğü aşamalardan geçecektir. Halk savaşımız, halkımızın öz desteğiyle ve halkımızın öz güçleriyle oluşturulacak halk kurtuluş ordusunun düşman ordularına karşı kazanacağı zaferle başarıya kavuşacaktır. 

Özetle, uzun süreli Halk Savaşı, Mao'nun geliştirdiği, stratejik savunma, stratejik denge ve stratejik saldırı aşamalarından oluşan, feodalizme karşı işçi-köylü 
topluluğunun savaşımıdır. En bilindik örneği Vietnam'da yaşanmıştır. 
Bu stratejinin temel noktası adında da geçen "halk"ın kazanılmasıdır. PKK'nın bölge halkına yönelik yoğun baskısı bu bağlamda ele alınmalıdır. 

İlk ve en uzun aşama olan stratejik savunma düşmanın güçlü ve büyük olması nedeniyle, kısmi saldırıyı, savunmayı, geri çekilmeyi, üsler oluşturmayı ve hazırlığı içerir. Bu aşamada örgütün güçsüz ve küçük olması faaliyetlerin devletin fazla etkin olmadığı yerlerle yani kırla sınırlı kalmasını zorunlu kılar. Devletin etkin olduğu yerlerde devlet ajanları ve kurumları imha edilir ve devletsiz bölgeler oluşturulmaya çalışılır. Böylece örgüt kazandığı bölgeyi üs olarak kullanabilecektir ve gerektiğinde halktan militan temin edebilecektir. PKK'nın bölgede okullara ve memurlara yaptığı saldırılar bu bağlamda ele alınmalıdır. Özellikle okullar etnik milliyetçiliğe karşıt olarak ulus-devlet inşa eden ve devletin etkisini en iyi yansıtan kurumdur. Bu aşamada halkın kazanılması ve örgüte militan kazandırılması bu dönemde yoğun siyasi ve askeri eğitimi zorunlu kılar. PKK'nın silahlı propaganda amacıyla kurduğu ve 1984 yılında Eruh ve Şemdinli baskını ile ilan ettiği HRK (Hêzên Rizgariya Kurdistan/Kürdistan Kurtuluş Güçleri) bu dönemin bir aparatı olarak düşünülebilir.71 

Ayrıca bu baskınlar ile birlikte gerillanın başlangıç aşaması olan silahlı propaganda dönemi sona ermiş ve sözde gerilla aşamasına geçmiş olan PKK terör örgütü, bu tarihten sonra ağırlıklı olarak silahlı mücadeleye ve silahlı mücadelede başarısız olduğu dönemlerde de örgüt içi siyasal ve silahlı eğitime ağırlık vermiştir (Yılmaz, 2007: 57). 
Ayrıca HRK'nın kuruluşu öncelikle halka sonrasında ise devlet güçlerine karşı yoğun şiddetin başlangıcı olmuştur. 

Stratejik savunma aşaması, birbirini takip eden üç aşamadan oluşmaktadır: Silahlı propaganda, silahlı çatışma ve ileri gerilla/gelişmiş gerilla aşaması (Özdağ, 2007: 41); fakat PKK silahlı çatışma aşamasına gelmişse de gerilla aşamasına gelememiştir. Nitekim daha önce sözünü ettiğimiz gerilla-terörist ayrımı PKK'nın gerilla örgütü olabilmesini imkansız kılmaktadır. 

İkinci aşama stratejik denge ile üsler birleştirilerek "kurtarılmış bölgeler" oluşturulacaktır. Bu safha örgütün düşmana karşı nispeten de olsa üstün olabilmesini ve savaşı yavaş yavaş lehine çevirmesini ifade eder. 1988 yılında Enfal ve Nisan 1991 tarihinde Kürtlere karşı gerçekleştirilen Irak operasyonların dan sonra, Irak ordusunun bıraktığı, roketatarların da içinde bulunduğu ağır silahlar ve uçaksavarların da ele geçirilmesi sonucunda silah gücünün de artışının eklenmesi ile PKK, artık uzun süreli Halk Savaşı'nın ikinci aşamasını oluşturan stratejik denge aşamasına geçme noktasına gelmiştir; ayrıca 13 Mart 1990 tarihinde güvenlik güçleri ile girilen çatışmada öldürülen teröristlerin cenazeleri sırasında Cizre, Nusaybin ve Silopi'de düzenlenen gösteriler ile de halk desteğinin - önceden organize edilebilmesi durumunda - halkın seferber edilebilecek seviyede sağlanması, stratejik denge aşamasına geçilebilmesi için PKK adına umut verici bir gösterge oluşturmuştur (Yılmaz, 2007: 58). Yine de PKK bu aşamaya geçmemiştir; çünkü bu aşama güçlü askeri yapılanmadan çok halkın kazanılması ve böylece kurtarılmış bölgeler oluşturulmasını ifade eder. 

Bu açıdan PKK bu aşamaya yoğun ve şiddetli askeri saldırılarına rağmen geçememiştir. 

Üçüncü aşama olan stratejik saldırı artık düşmanın savunmaya geçmesini ve kurtarılmış bölgeler ve halkın desteğiyle düşmanın yok edilmesini ifade eder. Bu 
aşamada devlet bölgeleri denetim gücünü kaybeder ve yıpratılarak ele geçirilir. 

Öcalan I. Konferans ile ilgili şunları (1993b: 22, 26) söyler: 

Kadrolarının önemli bir kısmını yurt dışına çekebilmiş olan devrimci hareket, onların eksikliklerini gidermeleri ve profesyonel devrimciler haline gelebilmeleri 
için, kendilerini ideolojik, politik, örgütsel, askeri vb. bütün alanlarda yoğun bir eğitime tabi tuttu. 

Bu sorunlar Parti I. Konferansı'nda detaylı bir biçimde ele alınmış ve tartışılarak karara bağlanmıştı. Konferanstan sonraki süreçte bu çalışmalara daha da hız 
verildi. II. Kongre'ye doğru gelindiğinde hazırlıklar önemli oranda tamamlanmış ve yeni bir dönemin, mücadeleyi yeniden yükseltme döneminin eşiğine gelinmişti. 

[…]  Partimiz bir yandan ülke içinde devrimci direnişi yeni biçimlerde sürdürürken, öte yandan ülke dışında yarattığı olanakları kullanarak sorunlarını aşmaya, hata ve eksikliklerini gidermeye çalışmıştır. Başka bir deyişle askeri-faşist cuntanın devrimci hareketi yok edeceğini düşündüğü bir dönemi, partimiz kendi hataları ve eksikliklerini giderdiği ve daha güçlü bir mücadele için hazırlık yaptığı bir döneme dönüştürülmüştür. Temmuz 1981 tarihinde gerçekleşen PKK I. Konferansı ile birlikte, bu hazırlık çalışmaları daha planlı ve örgütlü bir hale getirilmiştir. 

Yapılan konferansta gelecek ile ilgili planlar mahiyetinde: 

Özellikle coğrafi koşulların, siyasi temelin, askeri araç ve gereçlerin, örgütlenmenin uygun olduğu alanlarda Gerilla Mücadelesi gündeme gelecek ve bu mücadele Kürdistan'da önemli roller oynayacak… 

Partinin şiddete dayanan ve dayanmayan mücadele yöntemleriyle sağlayacağı siyasi gelişme ve bu siyasi gelişmeyi daha da hızlandıracak Gerilla Savaşı bir halk ayaklanmasına yol açacaktır… 

Gerilla Savaşı geliştirilmeden Kürdistan koşullarında siyasi sonuçlar alınabileceğini, siyasi amaçlara ulaşılabileceğini sanmak gülünç olur… gibi pasajlar da sık sık tekrarlanmıştır (Ersever, 2010: 15, 16). 

Toplantı sonrasında yazılan raporda ise Ortadoğu, Türkiye ve "Türkiye Kürdistanı"ndaki son gelişmeler tartışılırken Suriye kontrolü altındaki bölgelerde 
eğitim faaliyetlerine hız verilmesi ve Irak Kürt hareketleri ile de doğrudan ilişkiye geçilmesi kararı da alınmıştır (Töreli, 2002: 65). PKK bu bağlamda KDP lideri 
Barzani ile daha yoğun ilişkiler geliştirmiş ve nihayetinde Suriye Devlet Başkanı Hafız Esat'ın katkılarıyla yapılan protokol ile 1982 yılında Kuzey Irak'ta kendine 
kalıcı bir yer edinmiştir. Öyle ki PKK'nın bu dönemdeki yaptığı atılım bu gün dahi etkisini sürdürmektedir. PKK'nın yaptığı bir diğer atılım ise Avrupa'ya açılmak 
olmuştur. Bu amaçla Öcalan, kendisine çok bağlı olanları seçerek onlara şu görevleri (Ersever, 2010: 89) verilmiş: 

. Avrupa'daki işçiler arasından özellikle, genç olanlardan eleman temin ederek Lübnan'a göndermek, 
. Yine işçiler arasından çeşitli yöntemler ile para toplayarak bu paraların Şam'daki PKK yönetimine göndermek, 
. Türk işçileri başta olmak üzere çeşitli kuruluşları ve kamuoyunu etkilemek, 
. PKK'nın yayın faaliyetini organize etmek, gazete, kitap, dergi, broşür, afiş ve benzerlerini basıp çoğaltmak. Bu amaçla ilk iş olarak bir yayınevi kurup 
bir matbaa satın almak.72 

Özetle, PKK, 12 Eylül Dönemi'nde her türlü örgütsel faaliyetin eğitimini almış, I. Konferans da bu eğitimlerin temel belgesi olmuştur. Konferansın getirdiği 
bir diğer sonuç ise Öcalan'ın I. Kongre'den farklı olarak çok daha diktatör leşmesidir. Nitekim örgütün diğer ideologları bir şekilde tasfiye edilmiştir ve Politik Rapor ve konferans Öcalan'a biat edilmesi, Öcalan'ın tek kurtarıcı ve yol gösterici olduğu fikrine hizmet etmiştir. 

PKK neredeyse hiç aksatmadan ilerde tek tek değineceğimiz kongre ve konferanslarını gerçekleştirmiştir. Öcalan kongre ve konferanslar hakkında şunları (1993b: 46) söyler: 

[…] kongreler partilerin yaşamında önemli bir yer teşkil ederler. Konferanslar ve kongreler büyük mevzilerin kazanıldığı toplantılardır. Partinin bütün faaliyetlerinin muhasebesinin yapıldığı yer kongredir. 

Öcalan'ın söylediklerine ek olarak bu toplantılar örgütün bir arada tutulması "önderliğe" bağlılığın pekiştirilmesi, hiziplerin ajan ilan edilip tasfiye edilmesi, terör örgütünün partileşmesi ve alınan kararların demokratik gibi gösterilerek sorumluluğun tüm örgüte yayılması amacını gütmektedir. 

1982 II. Kongre: Suriye'de 20-25 Ağustos tarihleri arasında gerçekleşen II. Kongre'de, örgüt, Türkiye'de uzun süreli bir direniş eylemleri başlatma kararı almıştır (Özdağ, 2007: 40). Bu kongrede Kürtçülük faaliyetlerinde stratejik savunma aşamasına gelindiği kanaatiyle terörist saldırıların yapılmasına bunun için de Türkiye'ye geçişlerin başlamasına karar verilmiştir (Dündar, 2009: 179). 

I. Konferans ve II. Kongre gibi toplantılarda silahlı mücadelenin başlatılması kararı alındıktan sonra bu faaliyetlerin tarzı ve yöntemi de belirlenmiştir; yöntem olarak silahlı propaganda türü sansasyonel eylemler, hedef olarak siyasi parti başkanları, milletvekilleri, polis şefleri, üst rütbeli subayları, toprak ağaları, ihbarcı olarak nitelendirilen vatandaşlar, jandarma ve polis karakolları, fabrika, işyeri ve mağazalar seçilmiştir (Bal, vd., 2012: 148). Bu şiddet eylemlerinin yıllar içinde en üst seviyeye çıkmasına rağmen PKK hiçbir dönem kazandığı üstleri birleştirerek kurtarılmış bölgeler oluşturacak aşamaya gelmemiştir. 

II. Kongre'nin ana gündem maddesi, yurtdışına dayalı olarak sürdürülen yeni dönem hazırlıkların asgari olarak yeterli görülerek, yurtiçine dönüş çalışmaları nın vakit geçirilmeden başlatılması oluşturmuştur ve akabinde örgüt, artık silahlı eğitimlerin istenen seviyeye geldiğini, sayının artırıldığını ve Lübnan'da daha fazla kalmanın mümkün olmadığını gerekçe göstererek, Türkiye'ye girerek silahlı mücadelenin başlatılması için hazırlıklara esas olmak üzere yeni alanlara gitmenin gerektiği, ilk giriş yapılacak bölgenin ise Botan olması kararlarını almıştır (Töreli, 2002: 66).73

Böylece örgüt Türkiye'de uzun süreli direniş eylemleri başlatma kararı almıştır (Özdağ, 2007: 40) 
Aslında II. Kongre'nin yapılmasının nedeni öncelikle I. Konferans'ta ortaya atılan geleceğe ilişkin planlara muhalefetin ortaya çıkmasıdır (Ersever, 2010: 100). Öcalan'ın muhalifleri "ajan" ilan ederek yok etme taktiği bu kongrede de uygulanmış ve sonuçta Merkez Komite üyesi ve Avrupa sorumlusu Resul Altınok tasfiye edilmiştir. 


BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

65 1978-1981 yılları arasında ele geçen silah ve mermilerin fiyatı 30 milyar TL'dir oysa 1979 yılı başından 1981 Eylül'üne kadar, teröristlerin soygunlarda ele geçirdikleri meblağ sadece 494 milyon TL'dir (Şahin, 1995: 89). Bu açıdan 1980 Darbesi'ni hazırlayan koşullar doğal bir oluşum değildir. 
66 Bu dönemde cezaevinin iç güvenlik komutanı olan ve tüm işkencelerden sorumlu tutulan Binbaşı Esat Oktay Yıldıran'dı. Yıldıran, 22 Ekim 1988 günü, kendisine cezaevindeki işkence mağdurlarından olan ve ölüm orucunda yaşamını yitiren, Kemal Pir'in selamları olduğunu söyleyen biri tarafından, İstanbul'da belediye otobüsünün içinde, kafasına sıkılan üç kurşunla öldürüldü (sabah, 2012a). 
67 Başbakan yardımcısı Bülent Arınç'ın sözleri Diyarbakır Askeri Cezaevi'nde yaşanların ne kadar ağır olduğunu gösterir niteliktedir. Arınç, bir programda BDP'li bir vekil için şöyle konuşmuştur: 17 yaşında genç bir kız iken Diyarbakır Cezaevi'nde o kadar ahlaksızca işkenceye maruz kalmış ki o kadar kendisini zorlamışlar ki ben de aklıma gelse dağa çıkardım (haber7, 2012). Elbette bu empati yanlıştır; nitekim bu işkenceler maalesef 1980 Darbesi sırasında tüm Türkiye'de resmi olarak  uygulanmıştır ve sadece Diyarbakır'da gözlenen bir olay olmamıştır. Her şeye rağmen PKK terörizminin güçlenmesini salt "dış mihraklar"da aramak ve iç faktörleri yadsımak politik bir manevra olabilse de bilim dışıdır. 
68 BDP Diyarbakır milletvekili Altan Tan'ın babası olan Bedii Tan da, bu ceza evinde işkenceden ölenler arasındadır; fakat gariptir ki Tan, babasından "şehit" 
olarak bahseder. Bk. Tan, (2011) ilk sayfası. 
69 Matur'un eseri PKK'lı her teröristin sanıldığı gibi "kandırılıp dağa çıkartılmış" olmadığını belirtmesi açısından önemlidir. 
70 Bazı kaynaklarda "Mahsun" olarak geçse de doğrusu "Mahsum"dur. 
71 Özdağ HRK'yı şu şekilde (2007: 50) açıklar: HRK, PKK'nın Vietkongları taklit ettiği bir yapılanmaydı. Yapısı 3-3'lü askeri sisteme dayalıydı: Üç tim bir mangayı; üç manga bir takımı ve üç takım bir bölüğü oluşturuyordu. Eruh ve Şemdinli saldırılarıyla 1998'e kadar devam edip sonra duran ve tekrar başlayıp 2007'ye dek sürecek olan düşük yoğunluklu çatışma başlamış oldu. 
72 1982 yılında faaliyete geçen aylık Serxwebûn (Bağımsızlık) gazetesi bu faaliyetlere bir örnektir. Bu gazete bugün dahi yayın hayatına devam etmektedir. 
73 PKK'ya göre (serxwebun, 2012e); Botan Eyaleti, Doğu'da Zap Suyu'nu takip ederek Hakkari'yi içine alır, […] Botan Suyu'nu takip eder ve Siirt'e kadar dayanır. 

15. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder