TÜRKİYEDE TERÖRLE MÜCADELEDE PKK ÖRNEĞİ., BÖLÜM 13
Akademi'de bir arkadaşımız, "1979'da MİT elemanı beni karşısına aldığında, 'bu adamı nasıl kaçırdık' diye başını dövdüğünü" söylüyordu. Cüneyt Arcayürek "
12 Eylül'e nasıl gelindi?" başlıklı serisinde, "bu yılan bir karıştı, bir askerimiz potinini kaldırsaydı ezerdi, ama büyük bir gafleti yaşadık" diyor. Sanırım bu durumları söz konusu etmek istiyorlar.
Bunların amacı, tabii ki beni bu ilişki aracılığıyla kontrol etmek. Ben bu taktiği çok bilerek mi yürüttüm? Daha çok, işbirlikçi de olsa bir aileden devrimci çıkabilir, dedim.54
Bunun inancı kesin vardı. Bu, arkadaşımız da, değerli bir yoldaşımız olabilir, dedim. İkincisi, ihtiyatı elden bırakmadım. İhtiyatı elden bırakmamak ne
demektir? Buradan muhtemelen kontrol edebilirsin, onu idare et, kullan! Pilot'u da biraz böyle kullandık. Uğur Mumcu da bu konuda "Apo, Pilot bizim gözümüz ün bebeğidir, onu koruyalım, demiş" diyor. Bu lafları aynen söylemedim, ama buna benzer bir yaklaşımı geliştirdim. Çünkü Pilot'u vursaydık o zaman PKK daha adını bile kendine takmadan imha edilebilirdi. Yine bu ilişkiyi böyle sürdürmeseydim, kesin yurtdışına çıkış olayını zor gerçekleştirirdik.
Çünkü daha 1975'lerde düşman, "bu, Kürdistan ulusal ordusunun kuruluşuna yönelmiştir. Kontrol altına alınmalıdır" diyor. Bu bilgi bize 1975'te geldi. Bir DDKD sanığı bize bunu iletmişti. O zaman Dev-Yol'un ismi daha çıkmamıştı. Dev-Genç ismi içinde hareket ediyordum. Bu sefer, "Kürtçü müdür, Dev-Genç'ci midir?" diye soru işaretleri yaratmıştım. Bir yılı da öyle geçirdik. Daha sonra "kontrol altında ve her an tutarız" diyorlar. Şimdi ben de bu ilişkiden dolaylı olarak yararlandım ve bildiğiniz gibi çıktık.
Türkiye'nin her yerinde ancak özellikle de Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde devam etmekte olan terör olaylarının sebep olduğu karmaşa,
Apocular'ın diğer terör örgütleri ile girmiş oldukları mücadelelerle isimlerini iyice duyurmaları, TKDP'nin bölünmesi ile bu örgüt mensuplarının birçoğunun
Apocular'ın saflarına katılmaları ve daha sistemli bir şekilde yürütülen eleman kazanma çalışmaları gibi birçok sebep Apocular'ın sempatizan ve eleman sayısında büyük bir artışa sebep olmuştur ve gittikçe büyüyen bu grubun kontrol altında tutulması, aynı strateji çerçevesinde ortak hedefleri gerçekleştirmek için bir eşgüdümün sağlanabilmesi ve en önemlisi örgütün temel belgeleri olan Manifesto ve Parti Programı'nda yer alan stratejinin gerçekleştirilebilmesi ve tüzüğe uygun örgütlenme modelinin hayata geçirilebilmesi için ilk adım olan partileşme kararı, 1978 yılının Kasım ayında alınmıştır (Yılmaz, 2007: 20). Özetle, 1978 yılına gelindiğinde PKK için gerekli zemin oluşmuştur. Bu süreç sonunda dikkat çeken bir nokta ise bu çekirdek gruptaki herkesin bir şekilde saf dışı edilmiş olması ve Öcalan'ın daha da rakipsizleşmesidir.
3.1.3. PKK Dönemi (1978-2002)
I. Dönem: Örgütlenme ve Eğitim Safhası
15 Ağustos.1984 yılında gerçekleşen ve bir askerin şehit olduğu Eruh ve Şemdinli baskınına kadar PKK'nın devlete karşı doğrudan ciddi bir terörizm
uygulamasına tanık olunmaz. 55
Esasında bu eylem de siyasi amaçlıdır. 1976 yılında Ankara'da bir özel hastaneye yapılan soygun girişimi, terör örgütü PKK öncülleri tarafından gerçekleştirilen ilk eylem (Bal ve Özkan, 2012: 146) olsa da bu eylemin küçük çapta olması ve doğrudan devletin varlığına yönelik olmaması Eruh ve Şemdinli baskınıyla 1984 yılını PKK terörünün ilk örneği olarak kabul etmemizi gerektirir.
1973 ile 1984 yılları arasında PKK ya da seleflerinin devletin varlığına karşı ciddi herhangi bir eylemde bulunmaması Öcalan'ın PKK'nın kurulup güçlenmesi
sürecinde önemli bir taktiğidir. Diğer komünist Kürt gruplar Türk Devleti'ni hedef alırken, "Apocu" hareket ilkin Türk güvenlik güçleri yerine siyasi rakiplerine; yani diğer Marksist kökenli radikal Kürt gruplara saldırmayı ve onları yıkmayı tercih etmiştir (Özdağ, 2007: 34). Böylece Apocular sadece Kürtçü gruplarla savaşırken; Kürtçü gruplar hem devletle hem de Apocular'la savaşmak zorunda kalmıştır ve Apocular'ın şiddete daha yatkın ve radikal olması nihayetinde Apocular'ın tek örgüt olarak kalmasında büyük rol oynamıştır.
Apocular'ın nihayetinde ise PKK'nın şiddete daha yatkın olması ve bunu mücadelenin temeline yerleştirmesi PKK'nın manifestosu niteliğindeki "Kürdistan Devriminin Yolu" adlı broşürde uzun uzun anlatılmıştır. Parti programı niteliğindeki bu broşürde örgütün nihai amacı olan "Kürdistan Devrimi", broşürdeki cümleleriyle özetle şöyledir (Öcalan, 1993a: 119-128):
Devrimin tanımı ve özellikleri: Kürdistan Devrimi, ulusal baskının hiç çözümlenmediği, tam tersine sürekli geliştiği, bu baskılar yüzünden ortaçağ
karanlıklarının varlığını güçlü bir şekilde duyurduğu bir ülkenin devrimidir.
Tarihte sürekli gelişip güçlenen ve günümüzde kapitalist Türk sömürgeciliği biçiminde somutlaşan milli baskı, Kürdistan Devriminin ilk aşamasının milli yönde gelişeceğini ortaya çıkarır.
Milli çelişkiye bağlı olarak ve onunla birlikte çözümlenecek bir çelişki de, halkla feodal-kompradorlar arasındaki çelişkidir. Kürdistan Devriminin diğer bir özelliği
de budur.
Bu çelişkinin çözümü, devrimin demokratik yanını vurgular.
Kürdistan Devriminin milli ve demokratik yanları arasına mesafe koymak, milli ve demokratik yanların çözümünü farklı dönemlere ayırmak yanlıştır.
Kürdistan Devrimi, bir Milli Demokratik Devrim'dir.
Devrimin hedefleri ve görevleri: Kürdistan Devrimi, en ön planda Türk sömürgeciliğini hedef alır. Siyasi bağımsızlığı gaspeden, Kürt dili, tarihi ve kültürü üzerinde tam bir yok etme işlevini sürdüren, üretim güçlerini tahrip ve talan eden Türk sömürgeciliğidir. Bu sömürgeciliğe, dışta emperyalistler, içte de feodal-kompradorlar destek vermektedir. Birbirlerine çok sıkı ekonomik bağlarla bağlı olan bu üç güç, Kürdistan Devriminin hedeflerini teşkil ederler.
Kürdistan Devriminin özelliklerinden ve hedeflerinden kaynaklanan Kürdistan Devriminin görevleri, Bağımsız ve Demokratik bir Kürdistan yaratmayı öngörür.
Bağımsız bir Kürdistan yaratmak, Kürdistan'ın yeraltı ve yerüstü kaynakları, emeği, tarımı, ticareti, mali ve sınai alanı üzerindeki ekonomik sömürgeciliği, dil, tarih, kültür, sosyal ve siyasal alanda gelişmeyi önleyen kültürel ve siyasal sömürgeciliği ve askeri işgali ortadan kaldırmakla mümkündür. Bu alanlardaki sömürgecilik tasfiye edildikten sonra, Kürdistan'ın siyasi, ekonomik, kültürel ve sosyal alanlarda bağımsız bir gelişme yoluna girmesi mümkündür. Demokratik bir Kürdistan yaratmak ise, Kürdistan'ın toplumsal yapısı üzerindeki ağır feodal-komprador baskıların ortadan kalkmasına bağlıdır.
Birbirine bağlı olan bu iki alandaki baskı ve sömürüye karşı görevlerimizi yerine getirmek, ancak bilimsel sosyalizmin rehberliğinde bir politik örgüt, bu politik
örgütün önderliğinde bir ulusal kurtuluş cephesi ve bu cepheye bağlı savaşan güçlü bir halk ordusunun örgütlendirilmesiyle mümkündür. Parti, cephe ve ordu
örgütlenmelerinin içerik kazanması ve gelişmesi için de, işçilerin, köylülerin, esnafın, gençliğin ve kadınların kitlevi örgütlerinin yaratılması gerekir.
Devrimin yöntemi ve taktiği: Bir halk, nüfusunun azlığına veya çokluğuna bakmadan, eğer savaşacaksa, uzun süreli bir halk savaşına hazırlanmalıdır. Bu
savaş, çeşitli evrelerden geçerek o halkı kurtuluşa götürecektir. Bu kural, bizim için de doğrudur.
Devrimin temel gücü ve ittifakları: Kürdistan Devriminin birincil ittifakları iki halkadan oluşur. Gençlik-aydın tabaka, birinci halkayı oluşturup, özellikle devrimin başlangıç aşamasında büyük rol oynayarak, devrimin gelişip başarıya ulaşmasında önemli ve güvenilir bir müttefiktir. Kent küçük-burjuvazisi ve diğer milli güçler ikinci halkayı oluşturup, özellikle devrimin geliştiği dönemlerde mücadeleye katılırlar. Kürdistan Devriminin ikincil ittifakları üç halkadan oluşur. Birinci halka Kürdistan'ın diğer parçalarındaki yurtsever hareketlerle ittifakı, ikinci halka Kürdistan'ı sömürgeleştiren ülkelerin devrimci hareketleriyle ittifakı, üçüncü halka sosyalist ülkeler, ulusal kurtuluş hareketleri, gelişmiş kapitalist ülkelerdeki işçi sınıfı hareketi ve tüm ilerici insanlıkla kurulacak ittifakları içerir.
Özetle, radikal solun, etnik istekler doğrultusunda devşirildiği bu yarı sosyalist yarı milliyetçi radikal hareket, radikal solun etkisiyle terörizme; etnik
milliyetçi isteklerin etkisiyle de ayrılıkçılığa vurgu yapmaktadır.56
Temel iddia Kürtlerin her şeyleri ile başta Türkiye olmak üzere Suriye, İran ve Irak tarafından sömürgeleştirildiği ve bu ülkeleri içine alan Büyük Sosyalist Kürdistan'ın.57
Kurulmasının da temel çözüm olduğudur. Temel araç, parti; temel strateji, Halk Savaşı; temel hedef ise, Büyük Sosyalist Kürdistan'ın kurulmasıdır.
Broşür etnisite vurgusu dışında diğer sosyalist broşürlerden pek de farklı değildir.
Şekil 9: Kürdistan Olarak Tabir Edilen Yer
Kaynak: lib.utexas, 2012
Broşürünün 128. sayfasında dikkat çeken bir paragraf şöyledir:
Bu konuda, gerek ezen ulus "devrimcilerinden" gerekse onlarla farklı nüanslar dan ama aynı telden çalan ezilen ulus "devrimcilerinden" gelen, ulusal mesele konusundaki "bölgesel özerklik", "federal birlik", "dil ve kültür özerkliği" biçimindeki çözüm yolları gericidir ve günümüzde ulusların kendi kaderlerini tayin hakkının biricik doğru yorum tarzı olan "bağımsız devlet" tezine aykırıdır. Bağımsız devlet, günün şartlarında tek doğru, doğru olduğu için de devrimci bir tez olup, diğer tezler ve çözüm yolları devlet sınırlarına dokunmadığı için reformist, reformist olduğu için de gerici tezlerdir.
PKK, başından itibaren, amacının birleşik, bağımsız bir Kürt devleti kurmak olduğunu ilan etmiş, dolayısıyla Pankürtçü hayallerini asla gizlememiştir: fakat
Soğuk Savaş'ın sona ermesi ve Sovyetler Birliği gibi olası güçlü hamilerin sahneden çekilmeleri, bununla birlikte devletin gücünün sınırlarının farkına varılması ve en önemlisi, Türkiye'deki Kürtler arasında tam bağımsızlık için gerçek anlamda destek bulunamaması ciddi bir bağımsızlık iddiasında bulunulmasını güçleştirmektedir (Fuller, vd. 2011: 48, 51). Bu nedenlerden dolayı PKK'nın 2000 yılında yapılan VII. Kongre'sinde bağımsızlık fikrinden vazgeçilmiş özerkliğe vurgu yapılmıştır.
Kuruluş
27-28 Kasım. 1978 tarihleri arasında Diyarbakır ili Lice İlçesi Fis (Ziyaret) köyünde parti program taslağı ve de tüzüğü kabul edilerek partisinin adı Kürdistan İşçi Partisi anlamına gelen Partiya Karkerên Kurdistan (PKK) olarak belirlenen örgütlenme kurulmuştur.58
Bu tarih ayrıca kuruluş kongresi (I. Kongre) olarak kabul edilmektedir. Söz konusu bu gizli kongreye, Öcalan, Cemil Bayık, Şahin Dönmez, Mehmet Hayri Durmuş, Baki Karer, Mehmet Turan, Mehmet Cahit Şener, Ferzende Tağac, Ali Haydar Kaytan, Mazlum Doğan, Hüseyin Topgüder, Ali Gündüz, Sekine Cansız, Kesire Yıldırım, Duran Kalkan, Ali Çetiner, Faruk Özdemir, Abbas Göktaş, Abdullah Kumral adlı örgüt elemanları katılmıştır (Doğan, 2007: 47). Merkez yürütme, merkez komite ve bölge hazırlık komite üyelerinin seçildiği bu kongrede (Yılmaz, 2007: 21) Öcalan genel sekreter seçilmiştir.59
Bu kongre ile örgüt bölge komiteleri ile tüm ülkeye yayılmaya çalışmıştır. Ayrıca örgüt bu kongre ile hedeflerini de belirlemiştir. Eylem programlarında belirlenen
hedefler şunlardır (Ersever, 2010: 65):
. Devlet güvenlik kuvvetleri ve bunların istihbarat kaynakları,
. Türk milliyetçisi örgütler ve bunların önde gelen liderleri,
. Doğu ve Güneydoğudaki nüfuzlu ve popüler kişiler,
. Güneydoğulu milletvekilleri,
. Belediye başkanları,
. Aşiretlerin ileri gelenleri,
Ayrıca sosyal şoven olarak isimlendirilen tüm sol örgütler ve özellikle;
. Halkın Kurtuluşu Örgütü,
. Devrimci Halkın Birliği,
. Türkiye İşçi köylü Partisi,
. Devrimci Demokratik Kültür Dernekleri,
. Özgürlük Yolu,
. Kürdistan Ulusal Kurtuluşçuları.
Öcalan kuruluşu şöyle (1996: 156) Anlatır:
1978'i partiyi kurma ve adını açıkça ilan etme yılı olarak düşündük. […] Bizim açımızdan oldukça düşündürücü ve kararlaştırıcı bir yıl olması gerekiyordu.
"Parti olarak ilan edecek miyiz, etmeyecek miyiz?" diye kendimize soruyoruz.
Ve en önemlisi de hazır adam yoktu. Ulusal kurtuluşa, parti gerçeğine kimse kendini öyle fazla katacak durumda değildi. Öğrenci gençlik sorumsuz, öngörüsüz ve fazla umutlu da değildi haklı olarak. Buna rağmen bilindiği gibi partiyi resmen kuruluş toplantımız, Kasım ayının sonlarında başladı. "Sadece adını ilan ederiz, hiç olmazsa tarihe böyle bir isim kalır. O da bir temel olur" diyorduk. Bir yılı boşa geçirmektense veya ucuz kaybetmektense, bu yıla böyle bir isim sığdıralım, dedik. Ve sonuçta ismimizi ortaya attık.
İlk defa PKK adıyla bu büyük sorumluluğu Diyarbakır'da yoğunlaşarak ve kuruluş bildirisini hazırlayarak aldık. Biliniyor, manifestoyu da 1978'in Temmuz'unda, ilk on günde ben hazırlamıştım. Kuruluş bildirisini de kışa doğru hazırladık.
Görüldüğü gibi Öcalan en başlarda pek de umutlu değildir. Aynı tavırla 1978 yılına dek geçen süreyi Öcalan şöyle (1995: 188) açıklar:
Çok gevşek bir grup, ideolojik grup hareketi olarak başladık. Bu aşağı yukarı 1970'lerden 1978'lere kadar gelir. Bir de silahların daha çok kullanılması, özellikle Haki Karer'in şahadetinden sonra bir ihtiyaç haline geldi.
Öcalan örgütün kamuoyuna duyurulmasını, çalışmaların tamamlanmasından sonraya bırakmış ve bunu bir eylem sonrasında gerçekleştirmeye karar vermiştir (Doğan, 2007: 47). 1979 yılında Öcalan'ın Suriye'den verdiği emirle Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Celal Bucak'a.60 Silahlı saldırı düzenlenmiş ve olay yerine bırakılan PKK bildirisi ile örgüt ilan edilmiştir; fakat ses getirecek asıl eylem için daha beş yıl vardır.
Öcalan'ın 1979 yılında Suriye'ye kaçışı ise taktiksel bir hareket olmaktan öte Öcalan'ın yakalanma korkusuyla yaptığı bir harekettir. Çünkü 1979 yılı Mayıs ayında Elazığ'da örgüte karşı gerçekleştirilen kapsamlı bir operasyonda PKK'nın ikinci adamı konumundaki, Merkez Komite üyesi Şahin Dönmez ve Elazığ bölge
komitesinden birçok militan yakalanmış, Dönmez'in vermiş olduğu ifadelerle PKK kadroları ilk defa geniş bir şekilde deşifre edilmiş ve bu durum partileşme süreci
içerisine girmiş olan PKK'da büyük sıkıntılara yol açmıştır ayrıca ulusal gazetelerin de bölgede PKK'nın yapmış olduğu eylemlere yer vermeye başlaması, dikkatlerin PKK üzerine yoğunlaşmasına sebep olmuş ve örgüt içerisinde, tasfiye edilecekleri izlenimi ile birlikte huzursuzluklar baş göstermiştir (Yılmaz, 2007: 22).
Öcalan Suriye'ye kaçışı hakkında şunları söyler:
1978 Kasım'da parti ilanı yapıldı.
1979'da Şahin yakalanmıştı. Şahin'le kaldığım apartman basılmıştı. Bu baskın erken uyanmamıza yol açtı. Çünkü Şahin'in çözüldüğünü biz 20 Mayıs'a doğru öğrendik.
Yurt dışına çıkış kararımı ben onun üzerine verdim. Eğer o yakalanma durumu olmasaydı, biz bu yurt dışına çıkma kararını böyle vermezdik (1996: 101).61
Zaten Hürriyet yine başlık atıyordu: "Apocular Doğu'yu kasıp kavuruyor."62
Belli ki üzerimize geliyorlar ve her an tasfiye olma durumumuz olabilir. Elazığ tutuklanması başlamış, Şahin Dönmez itirafa başlamış ve hatta valiye mi, emniyet müdürüne mi "gidelim, o Apo'yu olduğu yerde yakalayalım. Elimle koyduğum gibi bulup çıkarabilirim, yeter ki emret" demişti. Karar yok, olsa aslında bana da uzanacaklar (1996: 158).
Elazığ tutuklamaları üzerine, örgüt lideri Öcalan'ın diğer örgütlerden daha katı ve farklı olarak, tutuklanma durumunda kalanların kesinlikle polise bilgi
vermemesi, verenlerin hain ilan edilmesi türünde bir cezaevleri tavrı geliştirdiği görülmüştür (Töreli, 2002: 58). PKK'nın bu sıkı milis yapısı ve her türlü örgüt içi
tartışmayı veya örgüt ve faaliyetleri hakkında dışarıya bilgi sızmasını engelleyen Leninci "demokratik merkeziyetçilik"i, Soğuk Savaş sonrası ortama uyum
sağlanılması amacıyla Marksist-Leninist çizgi terk edilmiş olsa da, günümüze kadar büyük ölçüde bozulmadan gelmiştir (Fuller, vd., 2011: 48).
Öcalan'ın Suriye'ye tam da darbe öncesi çıkışı Dönmez'in yakalanmasının yanı sıra başka nedenlerde de aranabilir. Nitekim Özdağ (2007: 37), Öcalan'ın
Türkiye'den ayrılmaya karar vermesini muhtemel Bulgar gizli servisinin darbe öncesinde Öcalan'ı uyarmasına bağlar. Keza Ersever de (2010: 71, 72) Öcalan'ın Suriye'ye çıkışını darbenin kendisine haber verilmesine ve ayrıca bazı güçlerin örgüt elemanlarının yurtdışında eğitilmesini istemesine bağlar; fakat Öcalan yukarda yaptığımız alıntısında görüldüğü gibi Suriye'ye çıkışını Dönmez'e ve ayrıca dikkatlerin PKK'da yoğunlaşmasına bağlamaktadır.
Başka konuşmalarında ise Öcalan Suriye'ye çıkışını daha doğrusu bu kaçışını, eğitimli elemanlar sağlamak için yaptığını belirtirken bazen de bu kaçışını saklandığı şehir olan Şanlıurfa'nın sıcağına ve sineklerine bağlamıştır (Ersever, 2010: 71).
Öcalan, Suriye'ye geçtikten sonra Şam'ın desteği ile askeri müdahale sonrası silahlı gruplardan yaklaşık 200 kişiyi Suriye'ye çekmeyi başarmıştır ve Suriye,
PKK'ya Bekaa Vadisinde bir kamp yeri ile örgütsel ideolojinin temel esaslarını öğretmeleri için Sovyetler Birliği tarafından eğitilmiş eğitmenler sağlamıştır (Alkan, 2010: 164). O dönemde, PKK'lı militanlar, George Habbaş grubundan ayrılmış bir fraksiyon olan Filistin Halk Kurtuluş Cephesi'nin Genel Kumandanı Ahmet Cibril tarafından eğitilirken örgüt uzun süreli Halk Savaşı stratejisini benimsemeye başlamıştır ve örgütün ilk silahlı grubu da Nisan ayı 1980 yılında Türkiye'ye girmiştir (Özdağ, 2007: 38). Eğitim görüp Türkiye'ye gruplar halinde dönen ve başlarında Kemal Pir'in olduğu militanlar ülkenin Doğu ve Güneydoğu'nun üç noktasında (Adıyaman, Tunceli ve Sason) üstlenmişlerdir (Ersever, 2010: 73).
Öcalan'ın ardından örgüt militanlarının Suriye'ye kaçışı sonrası dönem PKK'nın ayrıca ASALA.63 ile ilişkiye geçmesi dönemidir.
Bu dönemde PKK ile ASALA ortak eylemlerde bulunmak ve ittifak oluşturmak için imza atmışlardır (cnn, 2012) ve PKK bu dönemde ASALA'dan çeşitli eğitimler almıştır.
Bu gelişmelerin akabinde Öcalan, yurtiçindeki teröristlere talimat göndererek; 21-28 Nisan tarihlerini "Kızıl Hafta" ilan ettiğini bildirmiş, bu dönemde silahlı
eylemlerin tırmandırılmasını istemiş; böylece, "Ermeni Soykırım Günü" olarak ilan edilmiş olan 24 Nisan'da eylemler gerçekleştirerek PKK-ASALA işbirliği ve
dayanışmasını güçlendirmiştir (Dündar, 2009: 177).64
Yurt dışında sürdürülen bu çalışmaların paralelinde, Öcalan'ın güdümü ve Merkez Komite üyelerinin denetimiyle yurtiçi örgütlenmeye devam edilmiştir ve bu kapsamda 12 Eylül döneminden önce, PKK'nın 22 il ve 63 ilçede örgütlendiği bilinmektedir (Doğan, 2007: 51)
BU BÖLÜM DİPNOTLARI;
54 Öcalan'ın kastettiği kişi boşandığı eşi Kesire Yıldırım'dır. Kesire Yıldırım'ın ailesi 1937 Dersim İsyanı sırasında devletin yanında olduğu için Öcalan ondan
böyle söz etmektedir ve ona göre Yıldırım da Pilot gibi örgütteki bir ajandır. Yıldırım örgütten ayrılmıştır ve hayattadır. Günümüzde Kesire Yıldırım'ın babası
Ali Yıldırım da MİT elemanı olduğu iddiaları vardır. Bu iddia PKK'nın MİT tarafından kurulduğu iddiasını güçlendirmek amacıyla ortaya konmaktadır.
55 15 Ağustos her sene PKK'lılar tarafından eylemler yapılarak kutlanmaktadır.
56 1789 Fransız İhtilali ürünü olan milliyetçiliğin aslında Sosyalizm ile yan yana getirilmesi bir zorlamadır. Nitekim Sosyalizm, milliyetçiliği bir burjuva ideolojisi olarak gördüğünden olumlamaz aksine kapitalist düzenin yarattığı sınıf ayrılıkları ve çatışmanın gizlenmesinde milliyetçiliğe olumsuz anlamda vurgu yapar. Marks bu konuda şunları (Yılmaz, 2008: 12) söyler: İşçinin milliyeti Fransa, İngiltere ya da Almanya değil, emek, bedava kölelik ve kendi kendini satmaktır. Onu yöneten hükümet Fransız, İngiliz ya da Alman hükümeti değil sermayedir. Doğduğu yerin havası Fransız, İngiliz ya da Alman havası değil fabrika havasıdır. Ona ait olan topraksa Fransız, İngiliz ya da alman toprağı değil yerin birkaç karış altıdır.
Buna rağmen Marksizm'in milliyetçilik karşısında net bir duruşu yoktur. Örneğin, Lenin ezen ve ezilen ülke milliyetçiliği ayrımını gündeme getirerek,
emperyalizmin baskısı altında ezilen halkların kendi kaderini tayin hakkı olduğunu iddia etmiştir (Selçuk, 2012: 121).
Yine de PKK, özellikle sol kökenli bir örgüt olması nedeniyle, aslında milliyetçi Kürt hareketleri arasında sıra dışı bir olgudur (Fuller ve Barkey, 2011: 45)
57 Kürdistan tabirini resmi düzeyde ilk kullanan kişi Büyük Selçuklu Hükümdarı Sultan Sancar'dır (1086-1157). Bu terim Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bölgeyi
tabir etmek amacıyla Osmanlı devrinde de kullanılmıştır. Günümüzde Kürtlerin yaklaşık %60'ı Fırat Nehri'nin batısında yaşamaktadır (Tan, 2011: 530)
bu açıdan Kürdistan deyiminin nüfussal yoğunluğa yaptığı vurgu oldukça zayıflamıştır; fakat Tan, Kürdistan deyiminin bu özellik kaybını farklı bir biçimde
değerlendirerek şöyle (2011: 531) demektedir: "Bugün etnik olarak, nüfusu ve coğrafyayı ayırma imkânı kalmadığından 'Kürdistan' 'Türkiye'dir, denebilir."
Kuşkusuz bu düşünce mantıktan uzak bir "zorlama"dır. Kısacası PKK uzun süreli bir Halk Savaşı sonucunda, devletin zayıflatılarak topyekûn bir ayaklanmayla
hedefe ulaşılacağını belirtirken; diğer Kürtçü örgütler halkın bilinçlendirilmesi akabinde bir ayaklanmanın gündeme gelebileceğini savunmuşlardır (EGM, 2004: 13).
58 27 Kasım her sene PKK'lılar tarafından eylemler yapılarak kutlanmaktadır.
59 PKK bir terör örgütü olsa da elbette kendini bir terör örgütü olarak tabir etmez. PKK kendini devrimci bir parti olarak görür bu devrimci parti olma iddiası elbette örgüt başının "başkan" olmasına izin vermez; örgüt diğer tabirle partinin başı tüm komünist partilerde olduğu gibi "parti genel sekreteri"dir. Örneğin, Stalin, Melenkov, Kruşçev, Gorbaçov vb. PKK'nın Sovyetlerin yıkılması sonrası yaptığı ideolojik revizyon gereği Marksizm-Leninizm'den kısmi şekilde uzaklaşması ile "genel sekreterlik" konumu "başkanlık"a dönüşmüştür.
60 PKK'nın Bucak aşiretine saldırması elbette gelişigüzel bir hareket değildir. Şanlıurfa'da özellikle Siverek ilçesinde etkin olan Bucaklar, özellikle 1990'larda
olmak üzere PKK ile devlet yanında olarak mücadele etmişlerdir. Bu mücadelenin ödülü olarak da başta uyuşturucu kaçakçılığı olmak üzere pek
çok illegal faaliyetleri devlet tarafından görmezden gelinen Bucaklar'ın pek çok mensubu GKK Kanunu kapsamında da silahlandırılmıştır.
Bucaklar deyim yerindeyse bölgede devlet olmuşlardır ve dönemin DYP Şanlıurfa Milletvekili Sedat Edip Bucak'ın 1996 yılında meydana gelen Susurluk
Kazası'nın baş aktörü olması Bucakların devlet içinde devlet olmalarının yanında ayrıca mafya ile önemli ilişkiler içinde olduğunu da kanıtlamıştır.
61 Şahin Dönmez bir açıdan PKK'nın ilk itirafçısı sayılabilir. Dönmez'in çözülmesi elbette PKK tarafından cezasız bırakılmamıştır. Dönmez on yıl kadar hapiste
kaldıktan sonra PKK tarafından infaz edilmiştir.
62 Hürriyet gazetesi bu haberi 20 Ağustos 1979 tarihinde yapmıştır. Gazete kupürü için bk. gecmisgazete, (2012).
63 ASALA (Armenian Secret Army for the Liberation of Armenia/Ermenistan’ın Kurtuluşu için Ermeni Gizli Ordusu): 1973-1985 yılları arasında yurtdışındaki
Türk diplomatlara yönelik bombalı eylemlerde bulunan bu terör örgütü PKK gibi Marksist-Leninist ve aşırı milliyetçi ideolojidir. Türkiye'ye yönelik terörizmi, intikam ve Türkiye'nin de topraklarını içeren sosyalist birleşik bir Ermenistan kurma amaçlı olan bu terör örgütü her ne kadar örgüt lideri Agop Agopyan'ın öldürülmesi ile dağılmışsa da 1994 yılına dek eylemlerde bulunmaya devam etmiştir. ASALA'nın, ideoloji, yöntem ve hedef bağlamında PKK ile kesişmesi bu iki örgütün bir araya gelmesinde önemli rol oynamıştır. ASALA'nın yıkılması döneminin PKK'nın güçlenmesi dönemine rastlaması ise PKK'nın bir açıdan ASALA'nın mirasçısı olmasını sağlamıştır.
64 Pek çok Kürtçü yazar Türkiye'ye yönelik Ermeni soykırımı iddiasını kabul eder. Bu yaklaşım Ermeni diasporasına duyulan yakınlığın gereği değil; Ermeni soykırımı yapmış bir milletin pek tabi Kürtleri de her anlamda sömüren, onlara etnik ayrımcılık uygulayan bir millet olabileceği mantıki çıkarımın gereğidir.
Öte yandan Ermeni soykırımı iddiasının kabulü Kürtlere de benzer uygulamalar yapıldığı iddialarını uluslararası kamuoyunca daha da güçlendirecektir.
Tüm bu nedenlerden ötürü Ermeni soykırımı iddiasını reddeden Kürtçü bir yazar bulmak zordur.
14. CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder