TÜRKİYEDE TERÖRLE MÜCADELEDE PKK ÖRNEĞİ., BÖLÜM 3
Terörizmin diğer eski bir örneği ise Hindistan'da XIX. asra dek faaliyet göstermiş bir Hindu tarikatı olan Tuggee ya da Thug terör örgütüdür. Sömürgeci
İngiliz Generali William Sleeman tarafından son verilen Thug örgütü de katledecekleri insanlar konusunda fark gözetmemiştir (Yavuz, vd., 2011: 20).
Thugların cinayetlerini Kali adlı bir tanrıça adına yapmaları ise bu terör örgütünün dini bir nitelikte olduğunu göstermektedir.
Günümüz terörizmine benzer bir diğer terörist yapılanma da XI. asırda İran ve Suriye dolaylarında yaklaşık iki asır faaliyet gösteren, Bâtınilik7 tarikatının
kurucusu olan ve Fâtimîler tarafından Selçuklu İmparatorluğu topraklarında Şiiliği yaymakla görevlendirilen (Özarslan, 2001: 373) Hasan Sabbah/Şeyh El Cebel (1049-1134 ?) önderliğindeki Haşhaşiler'dir.8 XIII. asır Moğol istilasına dek varlığını devam ettiren Haşhaşiler de tıpkı Sicariiler gibi din temellidir. Haşhaşiler, Müslüman Şii mezhebine mensup olup, gerçek İslam'ı dejenere ettikleri gerekçesi ile suçlu buldukları Müslüman devlet yöneticileri ve liderlere karşı suikast saldırıları düzenleyen, din adına terör faaliyetlerinin meşru olduğunu savunan, dinsel içerikli terörün temsilcileri olarak tanımlanabilir (Caşın, 2008: 232). Bu gün İngilizceye yerleşmiş olan assassin (suikast) kelimesi de Haşhaşiler'den kalmadır.
Örgütün adı olan Haşhaşi kelimesi örgüte, örgüt elemanlarının haşhaş kullanması/bağımlısı olması nedeniyle verilmiştir. Pek çok yazar Hasan Sabbah'ı
çağdaş anlamı ile terörizmin kurucusu kabul etmektedir. Kurtarılmış bölgeler ve vur-kaç deyimlerini de terörizme kazandıran Hasan Sabbah, kendi başlattığı terörü sürdürebilmek ve ona taban kazandırabilmek için, devleti de halka karşı benzer yöntemler kullanmak zorunda bırakmaya çalışmıştır, amacı ise; devleti halkın gözünde zalim konumuna iterek, kendi yaptıklarını yasallaştırmaktır bu amaçla Haçlı Ordusu'na dahi yardım etmiştir (Kışlalı, 2006: 41).
Şii mezhebinin İsmailiye koluna mensup Haşhaşiler sultan, kral, vezir, komutan gibi güçlü kişilere suikast eylemi düzenleyecek kadar güçlü bir örgüt
olmuştur. Haşhaşiler'in bu derece güçlü ve tehlikeli olmasının arkasında ise gerek uyuşturucunun gerekse dini motivasyonun etkisiyle her türlü eylemi yapabilecek militanlara kendi deyişleri ile fedailere sahip olması yatmaktadır. Öyle ki ünlü siyaset bilimci Selçuklu veziri Nizamülmülk ve Selçuklu sultanı Melikşah Haşhaşiler'in kurbanı olmuştur.
Dini terörizmi kurumsallaştıran Hasan Sabbah'ın kurduğu Haşhaşiler bu yönü ile günümüz terörizminin tam anlamı ile en eski örneğidir. Onun bu stratejisi bugün aradan yaklaşık dokuz yüz sene geçmesine rağmen terör örgütlerince kullanılmaktadır.
Tarihte ilk modern terörizm ise ortaya Rusya'nın 1870'lerden I. Dünya Savaşı'na kadar dönemdeki halk hareketleriyle çıkmıştır ve birçok çağdaş terörizm
bu hareketin izlediği yolu takip ederek devam etmiştir (Çınar, 1997: 196). Modern terörizmin XIX. asrın ikinci yarısında, tabanca ve küçük bombaların geliştirilmesi ve çeşitli devrimci grupların amaçlarına ulaşmak için terörist eylemlere girişmesi ile başladığı söylenebilir, baskıcı polis önlemleri ile ülkeyi yöneten Rus Çarı II. Alexandr'ın, 1881 yılında Halkın İradesi (Norodyana Volva) adlı örgütün gerçekleştirdiği bombalı bir saldırı sonucu öldürülmesi ve ayrıca Amerikan İç Savaşı (1861-1865) sonrasında kölelikten kurtulan Siyahları sindirmek için ırkçı beyazların güney eyaletlerde kurduğu, günümüzde de varlığını sürdüren Ku Klux Klan adlı terör örgütleri bu dönemin temel örnekleridir (Temel Britannica, 1993: 159). Daha önceden tavandan tabana uygulanan terör, bu dönemde özellikle anarşistlerce9 tabandan tavana uygulanan bir şiddet türüne dönüşmüştür (Yargıç, 2009: 6). 1881 yılında Londra'da toplanan anarşist kongresinin, kurulu düzenin kral, bakan, papaz, polis, sanayici, kim olursa olsun herhangi bir temsilcisini öldürmeyi meşru sayan bir karar alması (Güzel, 2002: 9) anarşist terörün zirveye çıkmasına neden olmuştur.
Bunlara ek olarak bu asırda Karl Heinzen ve Johann Most, terörün nedeni ve amaçlarına dair oldukça detaylı bilgi vermişlerdir; örneğin, bu isimlere göre
bombanın felsefesi, "ölü üzerinden propagandaya" dayanır (habertürk, 2012b).
Terörizmin XIX. asırdaki bu gelişimi dolayısıyla bu dönem, terörizmi üç dalgaya ayıran Bal tarafından terörizm I. Dalgası olarak kabul edilmiştir. Bal'ın bu
ayrımını incelersek (2006b: 7):
I. Dalga; XIX. asır işçi hareketleri ve anarşistler içerisinde teröre sapanlar,10
II. Dalga; XX. asırda bağımsızlık mücadelelerinde terörü bir araç olarak kullananlar ile Soğuk Savaş Dönemi terör eylemleri ve terörizm stratejileri,
III. Dalga; günümüzde etkin olan küresel terördür.
XX. asrın ilk yarısı ise devlet terörünün en saf örneklerinin yaşandığı bir asır olarak tarihe geçmiştir. Devlet terörü, belirli sınırlar içerisinde hüküm süren devletin siyasi, ideolojik ya da dinsel amaçlarla kendisine vatandaşlık bağı ile bağlı ya da bağlı olmayan, kendi sınırları ya da başka sınırlar içerisinde yaşayan kişi ya da gruplara kolluk kuvvetleri gibi kendine bağlı aygıtlarla uyguladığı hukuki dayanaktan yoksun şiddet eylemlerinin tümüne verilen addır. Özellikle Marksizm-Leninizm,11 Maoizm/Maoculuk,12 Faşizm,13 bu asrın ilk yarısında devletler tarafından uygulanan terörün ideolojileri olmuşlardır. Örneğin, Hitler, iktidarı boyunca (1933-1945) kurmuş olduğu kamplarda on-on iki milyon kişinin ölmesine neden olmuştur (Cirhinlioğlu, 2004: 140) ayrıca Mao Dönemi Çin Halk
Cumhuriyeti'nde elli milyon kadar kişi ölmüştür. Terörizm kavramının yükünü üzerinde taşıyan komünist ideolojinin kurucularından olan Lenin tarafından terör kavramı, bilinen şeklinin dışında ele alınarak; "savaşın belirli zamanlarında, güçlerin belirli bir durumunda, kesin savaşın varlığında, yararlı ve hatta esas mücadele olabilecek olan askeri eylem biçimlerinden birisi" olarak ifade edilmiştir (Dilmaç, 2012).
Stalin Dönemi’nde yaşananların da sistematik şekilde yapılan devlet terörü olduğu artık genel olarak kabul edilmiştir (Khairmukhanmedov, 2007: 170).
Devlet terörünün başlıca örneklerini Adolf Hitler liderliğindeki Nazi Almanya'sı, Benito Amilcare Andrea Mussolini liderliğindeki İtalyan Sosyal Cumhuriyeti, son faşist diktatör olarak kabul edilen Francisco Franco y Bahamonde liderliğindeki İspanya, Stalin ve Lenin Dönemi SSCB ve Mao Dönemi Çin Halk Cumhuriyeti oluşturmaktadır.
Bu döneme damgasını vuran bir başka terör örgütü ise açılımı İsrail Ulusal Askeri Örgütü olan Irgun'dur. 1931 yılında Filistin'de kurulan ve 1948 yılında
İsrail’in kurulması ile İsrail ordusuna katılan örgüt hem Filistinli Araplara hem de Büyük Britanya'ya karşı eylemci bir siyaset yürütmüş, Temmuz 1946 yılında
Kudüs'te King David Oteli'nin dinamitlenmesi sonucu 96 ve Arap köyü "Deyri
Yasin"e karşı düzenlenen saldırıda da 250 kişinin ölmesine neden olmuştur (Acar, 2012: 105). 1954 yılında İsrail'in, Suriye'ye ait bir sivil uçağı, Suriye'nin casuslukla suçlayıp tutukladığı adamlarını serbest bırakması için kaçırması (Güzel, 2002: 11) İsrail'in nitelik açısından önemli bir devlet terörizmi örneğidir.
Faşist ideolojiye dayanan devletlerin II. Dünya Savaşı sonrası yıkılması ile devlet terörü, yerini iki kutuplu dünyanın oyuncuları olan ABD ve SSCB tarafından
inşa edilen devlet destekli teröre bırakmıştır. Bunun nedeni ABD ve Sovyetlerin terörizmi uluslararası mücadelede stratejik olarak kullanmasıdır. Özellikle 1960 ile 1980 yılları arasında Sovyetler Birliği, batılı kapitalist ülkelerde Marksist-Leninist ve sol örgütleri Batı'ya karşı kışkırtırken, ABD başta olmak üzere Batılı ülkeler de Sovyet dostu üçüncü dünya ülkelerinde istikrar bozucu terör örgütlerini desteklemişlerdir, bu örgütlerin en ünlüleri Almanya'da Baader-Meinhof, Fransa'da Doğrudan Eylem (AD), İspanya'da ETA, İngiltere'de İrlanda Cumhuriyet Ordusu (IRA), Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ), Japon Kızıl Ordusu, Kızıl Tugaylar, Kolombiya Devrimci Silahlı Kuvvetleri (FARC) ve Türkiye'de DEV-SOL, PKK gibi örgütlerdir (Yıldırım, 2010: 60).
1960 ile 1980 yılları arasındaki yirmi yıl boyunca dünyanın hemen her yerinde, "demokratik ve sanayileşmiş" ülkelerden "geri kalmış" ülkelere kadar her
yerde, çeşitli ideolojilerde, başka başka amaçları olan -bir kısmı bugün de var olan- pek çok terör örgütü kurulmuş ve eylemde bulunmuştur; ASALA, Aydınlık Yol, Baader-Meinhof, Bask Bağımsızlık Hareketi (ETA), Doğrudan Eylem, Eelam Tamil Kurtuluş Kaplanları, Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ), Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, İrlanda Cumhuriyet Ordusu (IRA), Japon Kızıl Ordusu, 17 Kasım, Kara Eylül, Kızıl Ordu Fraksiyonu (RAF), Kızıl Tugaylar, Kolombiya Devrimci Silahlı Kuvvetleri (FARC), PKK, Tupamaros bu dönemde kurulmuş belli başlı örgütlerdir; bu örgütlerin bir kısmı anarşist, bir kısmı emperyalizm karşıtı, bir kısmı Marksist-
Leninist, bir kısmı Maocu, bir kısmı ulusalcı, bir kısmı ayrılıkçı ideoloji ile amaçlar taşımaktadır ve yine bu örgütler ya özgürlük savaşçısı ya da terörist olarak
adlandırılmıştır (Güzel, 2002: 10, 11). Bunun nedeni iki kutuplu dünyada ABD'nin başını çektiği Batı Bloku ile Sovyetlerin başını çektiği Doğu Bloku'nun tüm gerginliğe rağmen asla sıcak savaşa girme niyetinde olmaması; fakat psikolojik savaşı en üst seviyeye çıkarmalarıdır. Böyleyken bloklar içerisindeki terörist yapılanmalar karşı bloktan destek almıştır. Soğuk Savaş Dönemi'nin belirleyici aktörleri (SSCB ve ABD) arasındaki mücadele tarzı, bu dönemde yaşanan terör olaylarının adlandırılması ve savaşın niteliğini belirlemesi bakımından "Soğuk Savaş Dönemi Terörü" olarak literatürdeki yerini almıştır (Bal, 2006b: 10).
Terörizmi kullanan ve kısa vadede kendisine çıkar sağlayan devletler, psikolojik operasyon malzemesi olarak kullandığı konuların ve/veya teröristlerin
uzun vadede kendisine de zarar vereceğini tahmin edemez; SSCB'nin Afganistan'ı işgal ettiği dönemde "mücahit Usame bin Ladin" bir süre sonra "terörist Usame bin Ladin" olarak size dönebilir (Acar, 2012: 73). XXI. asır ABD'si terörizmin bu "bumerang etkisi"nin tipik bir örneğidir.
Sovyetlerin yıkılmasından sonrası dönemde terörist örgütlere verilen devlet desteğinin giderek azalması terörist örgütlerin yeni gelir kaynakları olarak
uluslararası illegal faaliyetlere başlamalarına ayrıca devlet desteği ve kontrolünden yoksun olmaları nedeniyle daha serbest ve kontrol edilmez hale gelmelerine neden olmuştur. Bu dönem Bal tarafında (2006b: 7) III. Dalga yani Küresel Terör Dönemi olarak adlandırılmıştır. Bu dönemde terörizm artık daha küresel, kitlesel ve tehlikeli hale gelmiştir.
11 Eylül saldırıları da göstermiştir ki, terör eylemcileri artık sanıldığı gibi sadece klâsik usuller ile çalışmamaktadır; tam aksine modern teknolojinin, üstelik
ABD'nin temel olarak geliştirdiği yüksek düzeydeki teknolojik olanakları kullanarak üstünlük sağlamaya çalışmaktadırlar (Cirhinlioğlu, 2004: 189).Terörün bu nitelikleri ise ancak 11 Eylül saldırıları sonucu idrak edilebilmiştir.
11 Eylül 2001 tarihi dünyanın terörizme bakışında köklü değişikleri beraberinde getirmekle beraber ABD tarafından iki kutuplu bir dünya tekrar
meydana getirilmeye çalışılmıştır. ABD bu yeni düzende karşı kutba devlet destekli ve uluslararası terörizmi almakla birlikte ayrıca bu teröre destek sağladığını iddia ettiği ülkeleri14 hatta İslam dinini koymuştur. Soğuk Savaş Dönemi'nde baş düşman olarak Komünizmi belleyen CIA, 11 Eylül sonrası, İslam üzerine yoğunlaşmıştır; bu bağlamda Samuel P. Huntington'un yazdığı "Medeniyetler Çatışması" ile Soğuk Savaş Dönemi'nde Komünizme karşı hummalı bir kültürel mücadele başlatan istihbaratların yeni hedefinin İslam ve İslami hareketler olduğu belirtilmiştir (Akar, 2007: 166). Nitekim "yeni dünya düzeni"ne yönelttiği eleştiride Noam Chomsky Amerikan reel politiğini şu şekilde resmetmektedir: "1980'ler boyunca Ruslar bir biçimde sahneden çekilirken, bazı yeni düşmanlar bulmak için gösterilen umutsuz çabalara tanık olmak ilginç bir duyguydu: Uluslararası terörizm, Latin Amerikalı uyuşturucu kaçakçıları, İslami fundamentalizm ya da Üçüncü Dünyanın 'istikrarsızlığı' ve genelde ahlaksızlığıydı bu düşmanlar" (Sarıbay, 2004: 48).
DİPNOTLAR;
1 Aralarında Paul Wilkinson, Walter Laqueur, Yonah Alexander, Robert Kuperman ve Claire Sterling gibi terörizm konusunda sürekli referans gösterilen araştırmacıların da bulunduğu, uzman ve akademisyenlerden oluşan 32 kişilik bir grup üzerinde yapılan bir çalışmada, bu uzmanların % 62,5'inin Amerikan hükümeti ve CIA, % 18,8'inin İngiliz hükümetiyle bağlantılı olduğu tespit
edilmiştir. Bu grubun % 96,9'u devletlere karşı mücadele eden solcu ve isyancı terör üzerine yoğunlaşırken devletlerin terör üzerindeki etkilerine değinmemekte veya çok az değinmektedirler (Aydınalp, 2008: 22).
2 Günümüz Suriye'sinde yaşanan iç çatışma bu duruma verilebilecek en doğru örnektir. Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde yaptığı konuşmada, bazı BM ülkelerini Suriye'de "teröre destek vermekle" suçlamıştır (bbc, 2012b); fakat ABD merkezli devletler (AB ülkeleri, Türkiye, Suudi Arabistan) Suriye'de yaşanan durumu bir devlet terörizmi
olarak değerlendirmektedir.
3 Bunun en açık örneği Türkiye'nin 1960'lardan günümüze dek durmadan patlak veren terörist yapılanmalarla tüm kaynakları ile mücadelesi sonucu
Ortadoğu-Avrupa-Kafkasya üçgeninde sadece seyirci olarak kaldığı gerçeğidir.
4 Ya da Zealots, Zealot.
5 Ya da Sicari.
6 Bazı kaynaklarda MÖ 73-66 ya da MS 66-73 yılları olarak da geçmektedir. Bk. Kışlalı, (2006: 41), Karataş ve Sevindik, (2003: 384), Ertekin, (2006: 106),
Yavuz ve Şahin, (2011: 17).
7 Bâtınilik/Bâtıniyye: Nasların zahiri (görünür) manalarını kabul etmeyen, gerçek anlamları ancak Tanrı ile ilişki kurabilen masum imam'ın bilebileceği temel
görüşünü savunan aşırı (fanatik) fırkaların adıdır. İslam'ın temel hükümlerini bütün Müslümanların anlayışından farklı yorumlayarak inkâr sınırına kadar götüren itikadi farkların yanında son derece gizli bir şekilde teşkilatlanmış örgütler aracılığıyla merkezi otoriteye karşı girişilmiş isyan eylemlerinin başını çeken siyasi gruplara verilen ortak addır. Ehl-i Sünnet ve Mutezile âlimlerine göre Bâtıniyye'nin menşei Mecusilik, Sufilik, Yahudilik gibi eski din ve kültürlerdir. Bâtıniyye bunların karışımından oluşmuş İslam dışı bir inanç, hatta ayrı bir dindir. Bâtıniyye XII. yüzyıldan itibaren siyasi etkisini kaybetse de fikir ve itikadi etkisini sürdürmüş, mutedil (ılımlı) çizgideki bazı mutasavvıflar üzerinde (Hurufilik, Bektaşilik ve Revşeniyye) etkili olmuş, Şii mezheplerinden Dürzîliğe, Nusayriliğe ve Babailiğe etki ederek bir anlamda varlığını sürdürmüştür. Bütün gizli ve yasadışı muhalif toplumsal örgütlerin örgüt modelinin ilk örnekleri olmak bakımından da önemlidir (Özerkmen, 2004: 254).
8 Ya da Haşhaşinler, Haşişin, Haşhaşiyyin.
9 Anarşizm: Kelime kökeni itibariyle eski Yunancada olumsuzluk bildiren an öneki ile kral, yönetici güç anlamına gelen arche kelimelerinin birleşmesinden meydana gelen anarşi terimi yöneticisi olmayan toplum yapısını tanımlamak için kullanılmaktadır (Uğur, 2010: 137). Anarşizm bu toplum yapısını öngören ideolojidir.
10 Esasında Marksizm ile Anarşizm aynı amacı paylaşırlar; ikisinin de amacı sosyal sınıfların ve devletin kalkması ve böylece özgür, eşit bir toplumun yaratılmasıdır; fakat Marksistler bu amaca devlet aygıtını kullanarak proletarya diktatörlüğü gibi aşamalarla gelinmesini savunurken anarşistler devlet aygıtının ortadan kaldırılması için devlet aygıtının kullanılmasına karşıdırlar. Dolgoff (1998) kitabında Anarşizm babası olarak bilinen ve ayrıca kolektivist Anarşizm kuramcısı Rus devrimci Mihail Aleksandroviç Bakunin'in (1814-1876) Marksizm'e eleştirilerini "Enternasyonal ve Karl Marx" başlığı altında toplamıştır.
11 Marksizm-Leninizm: 1840'larda Marx ve Engels'in felsefi, ekonomik ve sosyo-politik görüş yöntemini içeren doktrindir, Marksizm, bu ideolojiyi Rusya koşullarına göre ilk defa uygulayan Lenin'in adı ile anılar (Acar, 2012: 121). Marks, Lenin ve Engels, Marksizm'in bir ideoloji olduğunu kabul etmezler. Onlara göre Marksizm; topluma doğaya, insana ve tarihe bir bakış yöntemi ve
ekonomik, toplumsal ve politik güçleri çözümleyiş biçimidir (Beşikçi, 1991: 96).
12 Maoizm: Mao Zedong/Tse Tung'nun Komünizme geçiş aşaması olarak Sosyalizmi Çin sosyo-ekonomik yapısına göre şekillendirdiği düşünsel yapıdır. Maoizm, kısaca Çin'in bir doğu toplumu olarak kitlesel köylü sınıfına sahip olması nedeniyle, devrimi kırdan şehirlere ve köylü sınıfına dayandıran bir Marksizm pratiğidir. 13 Faşizm: Anti-rasyonalizme, çatışmaya, karizmatik liderliğe, elitizme ve aşırı milliyetçiliğe inanca dayanan bir ideolojidir (Heywood, 2007: 596). Faşizm kavramı ele alınırken dikkat edilmesi gereken ayrım, bu kavramı tek bir başlık altında incelemekten ziyade iki başlık altında incelemektir: Birinci başlık totaliter bir düzeni hâkim kılmaya çalışan Nazi Faşizmi, ikinci başlık ise totaliterlik denemelerinde tam anlamıyla başarılı olamayan Mussolini Faşizmidir (Eser ve Yüksel, 2012: 185).
14 Devlet destekli teröre büyük önem veren ABD'ye göre (state, 2012) teröre destek veren ülkeler şunları: Küba, İran, Sudan, Suriye'dir.
4. CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİER.,
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder